24. Bölüm

24. Bölüm Son Koruyucu

Beyza Soykun
yazarlik_hayali.06

Ormanın yanında durduğumuzda indik. Abim neden buraya geldiğimizi anlamamıştı. Abim koruma iç güdüsüyle önümüzden ilerliyordu.

Korunması gereken biz değildik, abimdi. Biz buraya aitken, o bir yabancıydı. Ormana geldikten sonra öğrendiğim bir şey varsa, oda ormanın yabancılara karşı ne kadar tehlikeli bir olduğuydu.

 

Adımlarımı hızlandırıp abimin önüne geçtim.

 

"Arkamda kal küçüğüm."

 

"Arkada kalacak kişi sensin abi."

 

"Küçüğüm."

 

"Arkamda kal abi."

 

Ağaçların arasına girdiğimizde kesik kesik murt ulumaları duyuldu. Bunlar kesinlikle Gölge'nin yavrularıydı. Biraz daha ilerlediğimde haklı çıktığımı anladım. Üçü birden üzerime atladı.

 

"Sakin olun. Bende sizi özledim." Düştüğüm yerden doğrulup abime baktım. Korkmuş ve sorgular gözlerle bana bakıyordu. "Bu daha başlangıç abi." Önümdeki yavrulara baktım. "Ebru'yu bulun." Hızla bir yere koşmaya başladılar. Nereye gittiklerini biliyor gibilerdi.

 

"Hadi abi." Kalkıp bilegini tuttum. "Daha başlangıç derken abiciğim?"

 

"Hadi bizimkileri bulmalıyız."

 

Hızla yavruları takip ettik. En sonunda kaleye geldik. Burasıyla ilkin kötü bir anımız olsada, iyi anıların daha çok olacağını hissediyordum.

 

Tüm hayvanlar toplandığında abim hâlâ beni arkasına almaya çalışıyordu. Bana zarar vermeyeceklerini halen anlamamıştı.

 

"Abi bu hayvanlar bize ait. Zarar vermeyecekler."

 

Kral kesik kesik hırlayarak yanıma geldi. Beni Arda'dan çok sevdiği belliydi. Elimi başına koyup yavaş yavaş okşadım. Sakince yanıma yattı. Tek Kral değil diğer hayvanlarda yattı.

 

"Lena nerede?"

 

"Küçük bir işi çıktıda" diye cevapladı Mert. Arda'yla beraber ellerinde yine her zaman ellerinde olan mızraklar vardı. Ara ara bıraksalarda genelde alıyorlardı.

 

"Birazdan gelir."

 

"Yakınlardamı?"

 

"Yani. Çok uzak olamaz."

 

"Lena" diye bağırdım duymasını umarak. "Çabuk gel."

 

Lena bir saniye sonra aramızda bitti. "Ne oldu Ecem?"

 

"İki hafta önce hızlandığın günü hatırlıyor musun?"

 

"Evet. O günü unutmam mümkün değil."

 

"Abime yakalamışsın."

 

"Nasıl?" Şaşkın bir şekilde abime baktı. Ardından bana baktı. "Beni o hızla girmesi imkansızdı."

 

"Bir insanın o kadar hızlı koşup birini tutup getiremeyeceğini anladı."

 

Abime dönüp Lena'yı gösterdim. "Abi Lena insan değil."

 

"Ne demek insan değil abim?"

 

"Kendisi bir vampir" dediğimde Lena kanatlarını açtı. Hafif yükseldi. "Küçüğüm şaka olduğunu söyle."

 

"Şaka değil abi. Tamamen gerçek. Abi ben çok şey atlattım."

 

"Aklımı kaçıracağım." Bana döndü. "Taha'nın söylediği o şey"

 

"Evet abi oda gerçekti. Annem bilmesin lütfen."

 

"Bilmeyecek abim. Baştan anlat."

 

Kalenin bahçesinde oturup başımızdan geçen her bir olayı anlattık. Kesintisiz yarim saat konuştuk. Abim anlattığımız her bir olay sonrasında gözlerini dehşetle açtı.

 

Biri bana bunları anlatsa bende korkardım.

 

"Küçüğüm aklımı kaybedeceğim."

 

"Biliyorum abi. Kim olsa kaybeder."

 

"Babamdan gelen saldırılar anlattıklarınızın yanında basit kalır."

 

"Evet abi. Benim için korkmana gerek yok artık."

 

"Delirdinmi küçüğüm? Asıl bundan sonra korkacağım." Hayvanlara döndü. "Şimdi bu hayvanlar saldırmayacak öylemi?" Pamuk'u gösterdi. "Bu senin öylemi?"

 

"Evet abi. Saldırmayacaklar, o tavşanda benim."

 

"Küçüğüm bu delice."

 

"Biliyorum abi. Alışıyor insan.

 

"Abim insan buna nasıl alışır?"

 

"Zamanla abi, zamanla."

 

" Küçüğüm zamanla aklını kaybedersin."

 

"Hadi bizim kabileye gidelim." Mert eline mızrağı alıp kalktı. "Hem babam Berat'la tanışır. Biliyorsunuz ormana gelan herkesten haberi olmalı."

 

Kalktığımızda bir tek abim kalkmamıştı.

 

"Birde bu orman yönetiliyormu?"

 

"Çok yönetim sayılmaz abi."

 

Toprak muhafızı belirdi. "Koruyucular aldığımız tüm önlemlere rağmen Alper yeraltı hapishanesindan kaçmayı başardı."

 

Ateş "hayır bu imkansız" dedi. "Tehtit oluşturmadan tekrar yakalamalıyım."

 

"Beraber yapacağız abi." Eren elini Ateş'in omzuna koydu. "Senin kadar bende nefret ediyorum ondan."

 

Mert bir ateş topu yaptı. "Bu kez onu yakacağım."

 

Ateş bize döndü. "Kızlar siz Berat'la beraber kabileye gidin. Biz çocuklarla Alper'i yakalayacağız."

 

"Bizde gelelim" dedi Ebru.

 

"Evet, bizde gelelim" dedi Eda.

 

"Belki bir yardımımız dokunur" dedi Lena.

 

Çocuklarla beraber gitmek istiyorlardı. Bende en az onlar kadar istiyordum. Ama bu mümkün değildi. Ne kadar istesemde abim izin vermezdi.

 

Abim kolumdan tuttu. "Küçüğüm diğerleri gitse bile seni salmıyorum."

 

"Abi bu benim görevim."

 

"Seni korumakta benim görevim." Karşıma geçip yüzümü elleri arasına aldı. "Bak küçüğüm, bu hayattaki tek varlığımsın. Seni tehlikeye atamam, anlıyor musun?"

 

Başımı salladım. "Sende beni anla abi. Bu güçlerde benim tek varlığım."

 

"Anlıyorum küçüğüm. Senin kadar önemli değiller."

 

"Abi ben suyun kızıyım. Yaşam kaynağı bende. Oldukça önemli." Abim Kerem'e döndü. "Sende gitmiyorsun. Daha yeni çıktın."

 

"Abi bunlar bizi gram etkilemiyor."

 

"Umrumda değil küçüğüm. Bu çocuk benim yüzümden iki haftadır hastanede yatıyor."

 

"Senin suçun değildi abi."

 

Abim.bana dönüp gözlerine baktı. Mavi gözlerinde suçluluk vardı. Kerem'in vurulmasının kendi suçu olduğunu düşünüyordu. Ama bunu bilemezdi. "Benim suçumdu daha sıkı önlem almalıydım."

 

"Bilemezdin abi."

 

Yüzümü tutan ellerinden birini tuttum. "Senin için değil abi ama bizim için basit bir şey bu."

 

"Küçüğüm nasıl basit bir şey?"

 

"Abi tüm zihnimi silen bir hançerle yaralandım. İki kez kötü bir sihrin etkisine kapıldım. On gün boyunca uyutuldum. Bunların yanında küçük bir kurşun basit değil mi?"

 

"Değil abim. Bu anlattıklarınızın hiç biri basit değil."

 

"Emin ol abi bizim için basit."

 

"Küçüğüm bu kez gitmeni istemiyorum."

 

"Gitmeyeceğim zaten abi."

 

Çocuklardan ayrıldığımızda kabile alanının olduğu bölgeye ilerlemeye başladık. Abim korkuyordu. Bunu hissedebiliyordum.

 

Tuttuğum eli titriyordu. Bende korktuğumda titrerim. Bu yönden abime benziyordum.

 

Lena "abiii. Bir kez yalnız bırak ya." Hızla kanatlarını açıp yükseldi. "Babam seni nasıl bıraktı ya?"

 

Bir kaç saniye bekledi. "Cezan biraz daha uzatılmalıydı."

 

Kevin saniyeler içinde yanımıza geldi. "Konuşana bak. Her gün yanıma gelen sen değilmiydin Lena?"

 

"O peşime takılmadan önceydi abi."

 

"Seni o ışık çocuğun eline bırakacak değilim Lena."

 

"Kendimi koruya bilirim abi. Ayrıca bu zamana kadar bana zarar verecek bir şey yapmadı, yapmazda."

 

"Bilerek yapmayacağını, biliyorum Lena. Yanlışlıkla zarar verirse ne olacak?"

 

"Bir vampirden hızlı olamaz abi. Bunu benden iyi biliyorsun."

 

"Bir gün sana istemeyerek zarar verecek Lena. O zaman yanında olmayacağım."

 

"Şimdide olma abi. Lütfen."

 

Kevin hızla geldiği yasan geri gitti.

 

"Merak etme. Nasıl barışacağımı biliyorum."

 

"Bu sefer baya sinirliydi. Barışacağına emin misin?"

 

"Böyle göründüğüne bakma. Akşam gittiğimde özür dileyecek."

 

Kabile bölgesine geldiğimizde bir köşeye oturduk.

 

Ebru elini Gölge'nin başına koydu. "Gölge koş lideri çağır."

 

Gölge dişlerinin arasında hırlayıp uzaklaştı. Hayvanları tanıdıkça bir şey fark ettim. Kendilerine emir verilmesini sevmiyorlardı. Biz ise saldıramayacaklarını bildiğimiz için emir veriyorduk.

 

Bizimle daha çok arkadaş gibilerdi. Bize yardım etmeleri için verilen hayvanlar gibi degillerdi. Bu yüzden emir baki olmamızı istemiyorlardı.

 

Gölge liderle beraber geri döndüğünde Ebru'nun yanına yatıp başını dizine koydu.

 

"Bu genç kim koruyucular?" diye sordu lider.

 

"Abim" diye cevapladım. "Son koruyucu. Bilmeniz gerektiğini düşündük."

 

"İyi düşünmüşsünüz koruyucular. Gitmeliyim. Toprak muhafızı az önce gelip tutsağın kaçtığını söyledi."

 

Lider uzaklaştığında birbirimize baktık. Alper'le bir kez karşılaşmıştık. Az çok ne yapa bileceğini biliyorduk. Tek umudumuz çocuklara bir şey olmamasıydı.

 

"Havada bir şey var. Karanlık, kötü bir şey." Ebru başını kaldırdığında yere bir kaç damla asit yağmuru damlası düştü. Tüm kabile alanını kaplayan büyük bir hava küresi yaptı. "Bizi koruyacak. Gölge ve ben yorulmadığımız sürece bu küre bizi koruyacak." Yoğun siyah bir sis indi.

 

Her yer karardığında Eda bir ateş topu yaptı. En azından etrafımızı görebiliyorduk. Bu bizim için bir avantaj sağlasada Bu sisten kurtulmalıydık. İkiside uzun süre dayanamazlardı.

 

"Bu sis gücümü tüketiyor. Çocuklar bir an önce gelmeli. Özellikle Eren. Alper'i yenecek tek kişi o."

 

Eren Yıldırım.

 

Işığın ve güneşin oğlu.

 

Biz koruyucuların son umudu.

 

"Arda bunu hissetmiş olmalı. Yakında burada olurlar."

 

Ebru'nun dediği gibide oldu. Beş dakika sonra omzumda hafif bir el hissettim. Kızlar ise umutla gülümsediler.

 

"Kelebeğim iyisin değil mi?" dedi Kerem o huzur bulduğum sesiyle.

 

"Evet Kerem iyiyim. Ebru son anda büyük bir küre yaptı." Elimi omzumdaki elinin üzerine koydum. "Sende iyisin değil mi?"

 

"Özgür sayesinde evet. Son anda yer altına bor tünel açtı."

 

"Hayır" diye bağırdı Eren. "Sen gerçek değilsin baba!"

Bir kaç saniye bekledi. "Değilsin! Seni öldürdüm ben. Tüm krallığınla beraber."

 

"Ne oluyor Eren?" diye sordu Ateş korkuyla. Söylediklerinden bir şey anlamıyorduk. Babasını zaten yaklaşık iki ay önce yok etmişti zaten. Her şey tekrar başa saramazdı, sarmamalıydı.

 

"Babam onu görüyorum. Benimle konuşuyor."

 

"Eren sadece ilizyon etkisindesin."

 

"Bu ilizyon değil abi. Zihnimde sanki."

 

 

Bölüm : 28.12.2024 01:13 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...