Ecem
Askerler geldiklerinde birinin kucağında bir kız vardı. Daha önce görmemiştim. Dikkatimi çeken şey bu kızında kanatlarının olmasıydı.
"Bu kim asker?" Eren orta boyutta bir top yapıp uçurdu.
"Bilmiyoruz kralım. Kalenin yakınlarında bulduk."
Arda gücüyle kızı uçurdu. Hemen nabzını kontrol ettim. Normaldi ama bilinci kapalıydı.
"Sadece bayılmış." Diğerlerine döndüm. "Şimdi kendine gelir."
Arkamdaki sandalyeye oturup başımı tuttum. Kerem'in yumuşak tutuşunu kolumda hissettim. "Güzelim iyi misin? "
"Evet. Sadece başım döndü."
"Geçecek güzelim."
Yanıma oturup sıkıca sarıldı. "Sizi korumak için her şeyi yapmaya hazırım."
Ayrıldığında kız kendine geldi. Doğrulurken "nerdeyim ben?" diye sordu.
"Güvendesin. Ben Ecem."
"Sizi tanıyorum." Heyecanla ayağa kalktı. "Son koruyucular."
"Evet biziz. Sen kimsin?"
"Ben Serena. Peri krallığının prensesiyim.
Babam sizi bulmam için gönderdi."
"Tek başınamı geldin?"
"Evet. Son hatırladığım beyaz bir kale."
"Şimdi nasılsın?"
"Daha iyiyim." Kanatlarını açıp çırpmayı denedi ama hemen kapattı. İncitmiş olmalıydı. "İncinmiş, bu halde uçamam."
"Gel benimle. Kantlarını düzeltelim."
Lena önümüze geçip yürümeye başladı. Gittiği yer çiçek bahçesiydi.
"Ecem sen gel. Bana çiçeği bulmam da yardım edeceksin."
Dğerleri kalırken ben Lena ile bahçeye girdim.
"Eren'in bu kıza bakışlarını sevmedim."
"Lena Eren sana deli gibi aşık."
"Biliyorum ama bakışları deli ediyor." Bir çiçeği kopardı. "Bu iş görecektir."
Çıkıp diğerlerinin yanına geldik. Lena çiçeği Asya'ya uzattı. "Özünü çıkarta bilirmisin?"
Asya istemsizce çiçeği aldı. Parlak beyaz bir yarım küre oluşturdu. Çiçeğin sapını tamamen koparttı. Akan özü küreye boşaltıp Lena'ya verdi. Serena'nın arkasına geçip "kanatlarını açar mısın?" diye sordu.
Özü alıp Serena'nın açık olan kanat köklerine sürdü. "Yarına birşey kalmaz."
"Kalamam geri dönmem gerekiyor."
"Gece vakti seni bırakamam. Sabah gidersin." Lena kolunu Serena'nın omzuna attı. "Kanatlarını çok kullanma. Daha kötü olur."
Lena kanatlarını açıp uçtu. "Eren hemen taht salonuna."
Beraber saraya girdik. Bir asker bizi karşıladı. "Size odalarınızı göstereyim efendim. Beni takip edin."
Asker önde biz arkada üst kata çıktık. Eren ayrılırken sola döndük.
İki dakika sonra odadaydık. Kendimi hemen yatağa attım. Hiçbir şey yapmamıştım ama fazlasıyla yorgundum.
Kerem yanıma yatıp saçımla oynamaya başladı. "Güzelim sana her an daha fazla aşık oluyorum. Buna engel olamıyorum."
"Engel olma o zaman."
"Seni sevmeye korkuyorum Ecem." Boşta kalan elini karnıma koydu. "Bebeğimi sevmekten korkuyorum. Sizi kaybetmek istemiyorum."
"Kaybetmeyeceksin."
Elimi yüzüne koydum. "Asla bırakmayacağım."
Derin derin, uzun uzun gözlerime baktı. "Sevdiğim ilk kadın annemdi. Onu kaybettiğimi sanmıştım. Ama şimdi canlı bir şekilde yan odada. Sonra seni tanıdım. Aşık oldum. Kötü geçmişim seni on gün boyunca uyuttu. Seni kaybettiğimi sandım. Uyandığın gün doğum günümdü. Ben o gün yeniden doğdum."
"Uyutulmam senin suçun değildi."
"Evet abimin suçuydu."
"Hayır. Abinin de suçu yok. Hepsi babanın güç arzusu yüzünden oldu."
Kendine çekip sarıldı. O şekilde uyuyakaldık.
*
"Ejderhalar hazır." Eren yere inen Drago'dan indi. Drago hızla uçup geri döndü. "Kalede bekliyorlar."
Lena'nın yanına gidip sarıldı. "Seni çok özledim güzelim."
Lena önce kollarıyla sonra kanatlarıyla sardı. Bunun anlamını biliyordum. Bir tek bana söylemişti. Eren'e çok fena kızacaktı.
Lena kanatlarını açıp yürümeye başladı. Bende hemen yanına gittim.
"Ne dedin?"
"Serena'dan uzak durmasını." Yan gözle bana baktı. "Başka ne söyleye bilirim ki."
"Serena'yı ısıracağını söyledin."
"O kadar belli mi ediyorum ya?"
"Biraz."
*
Öğlene doğru kaleye gelmiştik. Lena, Olivia ve Chris hızlanıp kaleye girdi. Kerem yanıma gelip bir anda kucağına aldı.
"İndir beni."
"Hayır güzelim. İndirmeyeceğim."
Kaleye girdiğimizde abimi ve Ada'yı gördüm. İkiside elementleri öğrendikten sonra sürekli karşımıza çıkıyorlardı.
"Küçüğüm yolculuk var ha?" Abim elini cebinden çıkarttı.
"Öyle oldu abi."
"7 ejderha yetecek mi Eren?"
Eren kapının hemen önündeydi. "Yeter yeter. Hadi, çıkalım."
Hep beraber çıkıp ejderhalara bindik. Ada sıkıca sarıldı. Korkuyordu.
"Sakinleş Ada."
"Sakinim zaten Ecoş."
"Korkuyorsun Ada."
Kalktığımızda Serena'yı takip etmeye başladık. Eren hızlı bir şekilde önümüze geçti. Bende hızlanıp yükseldim.
"Ecoş! Yavaş."
"Kontrol bende. Korkma."
Abimler hızla yanımızdan geçti.
"Aklındakinin ne olduğunu biliyorum Ecoş. Sakın yapma."
"Tamam. Hızlanmıyacağım tamam."
*
Bir saatin sonunda büyük sarayın önüne indik. Ejderhalar dan inip toplandık. Serena'nın önderliğinde içeriye girdik. Kral ve kraliçe bizi görünce ayağa kalktılar.
"Hoş geldiniz koruyucular." Kral Serena'ya döndü. "Aferin prensesim."
"İsteğini yaptım baba." Serena kanatlarını açıp ailesinin yanına uçtu.
Hepimiz sarayı inceliyorduk. Her yer altın gibi parlıyordu. Sağ tarafta üst kata çıkan bir merdiven vardı. Tam tepede ise büyük bir avize.
"Koruyucular bugün burada kalmanızı istiyorum."
Ateş öne çıktı. "Sağ olun efendim ama kalamayız. Orman başı boş kaldı. Hayvanlarda öyle."
"Nasıl isterseniz koruyucular. Burası size her daim açık."
"Teşekkür ederiz efendim. Biz artık gidelim."
"Tekrar gelin koruyucular."
"Geleceğiz efendim."
Saraydan çıkıp ejderhalara bindik. Bu kez Eren'in beni geçmesine izin vermeyecektim. Hızla kalkıp uçmaya başladım. Yükselmişti ki Ada'nın sarılmasıyla diğerlerinin gelmesi bir oldu.
Eren, Özgür'e yarışmaları için bir işaret verdi. Özgür kabul ettiğini hızlanarak belirtti.
Sağa dönüp aynı işareti Kerem'e verdim. Geriye gitti. Red etmişti.
"Gıcık."
"Ecoş!"
"Tamam Ada. Yavaşım."
*
Bir saatin sonunda kaleye iniş yaptık. Toprağa ayak bastığımızda Kerem bana doğru yürümeye başladığında umursamayıp kaleye girdim.
"Kelebeğim bekler misin?"
Yanıma gelip önümü kesti. "Kalbim küstün mü?"
Gözlerine baktığımda ona olan öfkem kayboldu.
Belimden tutup kaldırarak döndürdü. Yere indirip sıkıca sarıldı. Kollarımı boynuna doladım. Ona o kadar aşıktım ki hiç bir güç beni ondan ayıramazdı.
"Küsmediğini biliyordum."
"Kerem."
"Söyle bebeğim."
"Dondurma istiyorum."
"Dondurma mı?"
"Evet, dondurma."
"Neli istiyor güzel bebeğim."
"Vanilya."
Abimin "bir kilo yetermi küçüğüm" diyen sesi aramıza girdi.
"Yeter abi."
"Yetmez ya. Bir kilo kakaolu bir kilo vanilyalı."
Gözlerimi kapatıp başımı Kerem'in omzuna yasladım.
"Hadi gençler biz çıkalım. Yalnız bırakalım bunları."
Kerem'in saçlarımı okşayan eli sırtıma indi. Oradanda belime. "Ecem seni kaybetmek istemiyorum bebeğim."
"Tekrar başlama lütfen. Kaybetmeyeceksin."
Başımı kaldırım gözlerimi açarak gözlerine baktım. "Her zaman yanında olacağım."
"Bende güzelim. Gücümün yettiği her an yanınızda olacağım."
Elleri yüzümü buldu. Yaklaştığı sırada Efe
kaleye girdi. Ardından Özgür'ün sesini duyuldu. "Efe bitirdim seni."
"Ne yaptım sanki ya."
"Beyaz tişörtü mahvettin Efe! Bu leke çıkmazsa tişört borçlusun."
"O kadar kötü değil aslında."
"Efe kes sesini."
Kerem tekrar belimden tutup sarıldı. "Özgür baya sinirlenmiş."
"Evet. Tişörtü onun hassas noktası."
"Benimde hassas noktam sizsiniz güzelim."
Kucaklayıp kaleden çıktı. O sırada abimi gördüm. Elinde poşetle geliyordu.
"Böyle bir abin olduğu için çok şanslısın kelebeğim."
"Evet."
İki dakika sonra kalenin bahçesindeki masadaydık. Kerem poşetten bir külah alıp dondurmayla doldurdu.
Bakışlarım Eren'in tamamen kızarmış yüzüne kaydı. Daha önce bu kadar kızardığını görmemiştim.
Alper "Eren sende ve Asya'da karanlık büyü var" diyerek siyah bir küre yaptı. "Bu kürenin mavi olması gerekiyordu, siyah değil."
Küreyi Eren'e yaklaştırdı. "Elini uzat. "
Eren elini uzattıkça küre siyah ışıklar saçmaya başladı. "Çok güçlü bir büyü var. Gücün sonun olacak Eren."
"Nasıl Alper daha açık konuş."
"Güneşte kaldığın her saniye eriyeceksin."
Bu kez de küreyi Asya'ya uzattı. "Uzay elini."
Asya bir saniye bile düşünmeden elini uzattı. Küreden koyu yeşil ışıklar yayıldı.
"Doğaya ihanet edeceksin."
Ateş "Alper büyüleri kaldıramaz mısın?" diye sordu.
"Ben doğuştan gelen büyüleri kaldıramam ama sonradan yapılan büyüleri boza bilirim."
Ben ise çoktan külahtaki dondurmayı bitirmiş kutuyu önüme almıştım.
"Asya sendeki büyüyü kaldırmnın tek yolu lanet kılıcı." Alper direkt Asya'ya baktı. "Sendeki büyü değil Asya, bir lanet. Bu laneti sen kaldıracaksın Eren. Bir tek sen yapabilirsin."
"Önce Eren'de ki büyüyü boz Alper. Sonra kılıcı bulacağız."
"Bana gereken tek şey ateş çiçeği. Bana bunu bulup getirin. Büyüyü bozayım."
"Bunu ben yapalirim." Mert ayağa kalktı. "Ailemden birini daha kaybedemem."
Okur Yorumları | Yorum Ekle |
1.12k Okunma |
106 Oy |
0 Takip |
42 Bölümlü Kitap |