33. Bölüm

33. Bölüm Kranlıktan Doğan Işık

Beyza Soykun
yazarlik_hayali.06

Eren

 

Toprak.

 

Geçmişimden gelen bir büyücü. Karanlık büyüler konusunda ustaydı.

 

"Eren." Başındaki peşlerine ait olan şapkayı çıkarttı. "Seni çok aradım."

 

Yavaş yavaş ilerlemeye başladım. Tüm gözler üzerimdeydi. Bunu hissediyordum. Önüne geldiğimde durdum.

 

"Neden geldin?"

 

"Seninle eskisi gibi olabilmek için Eren."

 

"Eren ne diyor bu?" Lena'nın öfke dolu sesi hemen arkamdan geldi. Bir saniye sonra yanımdaydı. "Bu kızı tanıyor musun Eren?"

 

"Eski bir arkdaşım."

 

"Doğruyu söyle Eren. Beni nasıl yarı yolda bıraktığını anlat."

 

"Yarı yolda felan bırakmadım."

 

"Eren kendimi zor tutuyorum. Ne olduğunu anlat." Lena önüme geçip arkasında kalan Toprak'ı gösterdi. "Bu kız kim ve neden burada?"

 

Yaklaştığımda ondan beklemediğim bir şey yaptı. Hızla uzaklaşıp gitti. Ben ise ani bir öfkeyle Toprak'a döndüm. "Tüm hayatımı mahvettin. Seni hiç bir zaman sevmedim. Şimdi git."

 

Şapkasını takıp gitti. Ben ise Lena'nın gittiği yola bakakaldım. Geri dönerdi bunu biliyordum. Ama ne zaman dönerdi? Bunu zaman gösterecekti.

 

Yengem yanımdan geçtiğinde kapının hemen yanına oturdum. Gözlerimden birer damla yaş akarken etraf sessizleşti. Başımı hafif kaldırıp diğerlerine bakığımda kimseyi göremedim. Kaleye girmiş olmalıydılar.

 

Başımı tekrar eğip sessizce ağlamaya başladım. Benim için oldukça değerli birini kaybetmiştim çünkü.

 

Kaç dakika geçtimişti bilmiyordum ama rahatlamıştım. Omuzlarımı örten bir şey hissetmemle başımı kaldırdım. Lena kırgın gözlerle bana bakıyordu.

 

Hemen gözlerimi silip sarıldım.

 

"Neden daha önce anlatmadın Eren?"

 

"Karşıma çıkacağını düşğnmemişdim Lena." Ayrılıp gözlerine baktım. "Kızgın mısın?"

 

"Kızgın değilim, kırgınım."

 

Elleri yüzümü buldu. "Gelmesi senin suçun değildi. Şimdi her şeyi anlatıyorsun."

 

"İçeriye girelim akşam oluyor. Bir daha senden bir şey saklamayacağım."

 

Ayağa kalktığımızda kucağıma alıp kaleye ilerledim. Kaleye girdiğimizde indirip sarıldım.

 

Güneşin sırtıma vurduğunu hissettiğimde Lena'dan ayrılıp geri ittim. Zarar görsün istemiyordum.

 

"Git!"

 

"Eren ne oluyor sana?"

 

"Git kendimi hiç iyi hissetmiyorum."

 

"Bırakamam Eren. Bunu yapamam."

 

Yere çöküp ellerimi zemine koydum. Hissettiğim tek şey acıydı. Bolca acı ve ağrı. Kaslarımdaki ağrı dayanılmayacak şekildeydi.

 

Son kez "git!" diye bağırdım. Başımı zorla kaldırıp gözlerine baktım. Korkuyla bakan gözlerine. "Git. Sana zarar vermek istemiyorum."

 

Daha fazla dayanamayarak yere yığıldım. Tamamen karanlık bir yerdeydim. Tek duyduğum anlamsız seslerdi.

 

Sesler netleşmeye başladığında seslerin babama ait olduğunu anladım.

 

"Yapamadın Eren. Beni öldüremedin."

 

"Yaptım. Öldürdüm."

 

"Gücün buna yetmedi."

 

Sesi yaklaştıkça kendisini de gördüm. Öldürdüğüm günkü gibiydi.

 

Sırtında her zaman taktığı pelerini, üzerinde altın ve gümüş kaplı zırhlar.

 

"Şu haline bak acı çekiyorsun."

 

"Hayır! Savaşıyorum."

 

"Savaşacak bir şey yok oğlum. Etrafına bak. Tek bir ışık bile yok."

 

Ellerini omzuma koyduğunda bileklerinden tutup sıktım. O an kendime gelmiştim. Her şeyi duyuyordum ama hiç bir şey göremiyordum.

 

Işık yoktu.

 

"Eren. Ne görüyorsun?" Alper'in korku dolu sesi beynimin içinde yankılandı.

 

"Hiç bir şey. Her yer karanlık. Işık yok."

 

"Çok güçlü bir büyünün etkisindesin. Bunu bozacağım. Bir kaç malzeme gerekiyor."

 

"Bozmadınmı zaten?"

 

"Bu başka bir büyü. Bozabilir miyim bilmiyorum çok güçlü."

 

Kısa bir an her şeyi gördüm. Lena'nın o korkmuş yüzünü asla unutamayacaktım. Tekrar babaömı gördüm. Bu kez o bileklerimden tutuyordu.

 

"Ben tutuyorum Eren. Oradaki ışığı bul. Yoksa seni kurtaramam."

 

"Ne ışığı? Her yer karanlık."

 

Bir şeyler daha dedi ama anlayamadım. Tekrar sessizliğe gömüldüğümde babamın sesini duydum.

 

"Vazgeç artık."

 

"Asla! Asla vazgemeyeceğim. Arkadaşlarımı senin yaptığın gibi yarı yolda bırakmayacağım."

 

"Yarı yoldamı bıraktım? Kardeşini bulman için göndermedim mi?"

 

"Evet! Sen göndermesen bile zaten gidecektim. O adam benim şu hayattaki tek ailem. Ona ve diğer koruyuculara ihanet etmeyeceğim."

 

Bileklerimi bırakıp boğazıma yapıştı. Sıkmıyordu ama kurtulamıyordum. Alper'in dediğini yapıp ışığı bulmalıydım.

 

Etrefıma bakınmaya başladım. Küçük bir ışık bulmalıydım. Boğazımı sıktı. Karnına sert bir tekmeyi indirip kurtuldum. Ardından bir top yaptım ama bu kez altın sarısı değil zift karasıydı.

 

Gözüm burada işlemiyordu.

 

"Sen karanlığa aitsin Eren. Hep aittin."

 

"Değilim. Ben güneşin oğluyum. Hiç bir zaman karanlığa ait olmadım."

 

Üzerime atladğında elimdeki zift karası top altın sarısı bir ışıkla parladı. Işığı bulmuştum.

 

Yavaş yavaş gözlerim açıldığında Alper'i baş ucumda gördüm. Diğerleri ise hemen etrafımdaydı.

 

"Yaptın Eren. İçindeki savaşı kazandın."

 

"Babam ölmemiş olabilir."

 

"Kuzen sakin ol. Amcam öldü. Bunu sen yaptın."

 

Ecem

 

Eren kendine geldiğinde Kerem ve abimle beraber bahçeye çıktık. Ormanın temiz havası iyi gelmişti.

 

"Küçüğüm benim işim çıktı. Gitmem gerekiyor." Abim yanımızdan ayrılıp ormana girdi.

 

"Kalbim sırrımızı bir kişi daha biliyor."

 

"Ögrenmesini hiç istemeyeceğim biri öğrendi."

 

"Başka biri öğrenmemeli."

 

"Evet."

 

"Kelebeğim neyin var ya?"

 

"Bir şeyim yok Kerem."

 

"Bir şey var anlat."

 

"Mert'in abisini kaybettiği gün şehre gitmiştik hatırladın mı?"

 

Başımı sallayıp onayladı.

 

"O gün ateş muhafızını tek Taha gördü. Sahra görmedi."

 

"Nasıl yani? Taha gördümü?"

 

"Evet. Baya korktu."

 

"Bu Mert'in gücünden vazgeçmesiyle alakalı olabilir mi?"

 

"Bilmiyorum. Taha, Mert gücünü kaybetmeden önce gördü."

 

Sıkıca sarıldı. Elinin biri sırtıma kadar gelen saçlarımla oynamaya başladı. Bir kaç dakika sonra kucağına alıp ormana girdi. Bir ağacın altına oturup tek kolunu omzuma atıp kendine çekti.

 

"Sana hâlâ ilk günkü gibi aşığım."

 

Çenemden tutup kendine çevirdi. "Sana ne zaman baksam içimdeki heyecana engel olamıyorum."

 

"Engel olma zaten."

 

Başımı omzuna yasladım.

 

*

 

Gözlerimi açtığımda kendimi odamda buldum. Buraya ne zaman gelmiştim? Kalkıp odadan çıkıp aşağı kata indim. Herkes toplanmış oturuyordu. Bende gidip aralarına katıldım.

 

Lena omzunda Taha'yla geldi. Kanatlrı açıktı.

 

"Abi ne oluyor?"

 

"Küçüğüm Taha sizden biri." Abim kalkıp Taha'yı aldı.

 

 

Bölüm : 10.01.2025 21:39 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...