34. Bölüm

34. Bölüm Küçük Koruyucu

Beyza Soykun
yazarlik_hayali.06

Abim Taha'yı indirdiğinde koşup kucağıma atladı. "Babam özel bir çocuk olduğumu söyledi."

 

"Baban haklı küçük adam. Sen özel bir çocuksun."

 

"Küçüğüm yarın çok dikkat edin. Taha'ya bir şey olmasın. Yoksa annem ve Nur beni bitirir." Abim başka bir şey demeden odadan çıktı.

 

"Evet küçük bey ne yapalım?"

 

Taha biraz düşünüp Lena'yı gösterdi. "Uçalım."

 

"Hayır küçük bey. Babayı duydun."

 

"Hala lütfen."

 

"Hayır dedim."

 

Eda bir ateş topu yaptı. "Bunu yapabilir misin Taha."

 

"Bilmiyorum. Yapabilir miyim?"

 

"Yaparsın. Dene hadi."

 

Eda topu yok edip tekrar yaptı. Taha ise izleyip yapmaya çalıştı. Bileğinde gücünün simgesi olan ateş şekli belirdi. Topu yaptığında heyecanla gösterdi.

 

"Yaptım."

 

"Aferin sana. Şimdi yok et bakalım."

 

Taha ellerini birleştirip yok etti.

"Yaptın."

 

Ateş muhafızı tam ortada belirdi. "Koruyucular."

 

Taha ilk gördüğünde olduğu gibi korkuyla arkama geçti.

 

"Korkma. Yanıma gel."

 

"Hayır. Babam tanımadığın kişilerle konuşma dedi."

 

"Beni tanıyorsun. Gel yanıma."

 

Taha inip muhafıza ilerledi. Tam önünde durduğunda az önceki yaptığı gibi, bir ateş topu yaptı.

 

"Aferin. Ateş seni seçti." Başını kaldırıp benimle Eda'ya baktı. "Çocuğun eğitiminden siz sorumlusunuz."

 

Ortadan kaybolduğunda Taha, Lena'nın kucağına koştu. "Uçalım."

 

Lena bir bana bir Taha'ya baktı. "Hayır işlerim var. Sabahtan uçalım."

 

Taha başını sallayıp yere inip yanıma geldi.

"Uykum geldi."

 

"Gidelim küçük adam."

 

"O gelmesin" diyerek Kerem'i gösterdi.

 

Taha'nın Kerem'e karşı bir nefreti olduğu açıktı. Birlikte üst kata çıktık. Koşup üzerinde dalga ve damla resmi olan odaya girdi. Bende peşinden girdim.

 

"Hadi bakalım küçük bey. Uykuya."

 

"Tamam" diyerek yatağa yatarak örtüyü üzerine aldı. Bende hemen gidip yanına oturdum.

 

Gözleri aynı bana benziyordu. Yeşil gözleri neredeyse kapanmıştı. Dakikalar içinde uykuya daldı. Bu hali çok tatlıydı.

 

Hemen yanına uzandım.

 

                                        *

 

Sabahın erken saatlerinde çalışmaya başlamıştık. Ben ve Eda olası bir yangın çıkması ihtimaline karşı hazırda bekliyorduk.

 

Taha önünde duran hedef tahtalarına bakıyordu.

 

"Hadi Taha. Yak şunları."

 

"Yakacağım." Taha teker teker hepsini yaktı.

Yeni olmasına rağmen çok güçlüydü.

 

"Evet şimdi acil bir durumda karar verme hızını test edeceğiz." Ateş arkasında kalan Alper'i gösterdi. "Ufacık bir yardım alarak tabi."

 

"Hayır büyü yok Ateş." Bir kaç adım attım. "O daha çok küçük."

 

"O kadar büyük büyüler değil. Ufak büyüler."

 

"Hiç bir şekilde büyü yok."

 

Taha koşarak yannıma geldi. "Şimdi ne yapacağım?"

 

Alper az önceki dediklerimi hiçe sayıp bir paket çikolata ve abimin bir kopyasını oluşturdu.

 

"Şimdi baban ve çikolata arasında seçim yapacaksın." Taha dönüp Alper'e baktı.

"Çikolatayı istiyorsan babanı kaybedersin, babanı istiyorsan çikolatayı kaybedersin."

 

Taha arkasını dönüp biraz düşündükten sonra "babam" dedi.

 

Alper yumruğunu sıkıp abimin kopyasını yok edip Kerem'in kopyasını yaptı. "Çikolatamı Kerem'mi?"

 

"Çikolata."

 

Çikolataları yok edip benim bir kopyamı yaptı.

 

"Kerem'mi... "

 

Alper sözünü bitirmeden "halam" diye bağırdı. "Sıkıldım. Ne zaman bitecek?"

 

"Daha var Taha." Yanına gidip kucağıma aldım. "Özel biri olmak kolay değil."

 

"Çok sıkıldım hala. Ve çok yoruldum."

Başını omzuma yasladı. Kerem gelip ikimize sarıldığında aklından geçenleri anlamıştım.

 

"Git!"

 

"Taha benimle derdin ne?" Kerem Taha'yı sardığı kolunu indirdi.

 

"Git."

 

Bu kez uzaklaştı. "Biraz dinlenelim mi küçük bey?"

 

"Evet."

 

Yere indirdiğimde koşup Fırtına'nın yanına gitti. Özgür, Fırtına'ya bindiğinde gülümseyerek Taha'ya baktı. Ardından bana baktı.

 

Başımı onaylar şekilde salladım. Küçücük çocuğu bu kadar sıkamazdım.

"Dikkat et Özgür."

 

"Tamam abla."

 

Efe, Taha'yı verdiğinde yavaşça ormana girdiler.

 

Kerem arkamdan sarılıp ellerini karnımda birleştirdi. Bir kaç dakika öylece dikildik.

Ağacın altına oturduğumuzda Özgür'ler geri döndü. Tek koluyla Taha'yı tutuyordu.

 

Uyuyor olmalıydı.

 

Özgür

 

Kucağımda uyuyan Taha'yı dikkatli bir şekilde yatırıp ablama verdim. "Ben biraz dolanacağım abla."

 

"İyimisin ablam?" diye sordu ablam.

 

"Evet, iyiyim" desemde değildim. Son iki saattir geçmeyen bulantı ve baş ağrısı vardı.

 

"Rengin solmuş gibi."

 

"İyiyim" diyerek hızla ormana girdim. Biraz ilerlediğimde yavaşladım. Bir süre diğerlerinden ayrı kalmam iyi olacaktı.

 

Yanıma başka bir at yanaştı. "Özgür neyin var? "

 

Bu Asya'nın sesiydisesiydi. Hemen arkama oturdu. "İyi değilsin."

 

"İyiyim. Sadece yalnız kalmak istiyorum."

 

"Değilsin Özgür."

 

"İyiyim" derken hafifçe Fırtına'nın karnına vurduğumda hızlandı.

 

"Dinle beni. Değilsin."

 

"Ben iyiyim." Fırtına'yı yavaşlatıp ormanı gösterdim. "Doğa değil. Onu huzursuz eden bir şeyler var."

 

"Özgür bu seninle ilgili olabilir mi?"

 

"Bilmiyorum Asya. Bilmiyorum."

 

Biz ne oldığunu anlamadan üzerimize büyük bi kafes indi. Fırtına'dan inip tutup kırmayı denedim ama yapamadım. Çok sağlamdı.

 

"Birde ben deneyeyim." Bu kezde Asya denedi ama oda yapamadı. "Olmuyor kıramıyorum." Sağ omzunda küçük bir ışık parladı. Tekrar denedi. Bu kez az bir şey eğebildi. "Bununla bile kıramıyorum" diyerek sağ omzunu gösterdi.

 

"Burada kaldık yani?"

 

"Evet. Daha büyük bi sorun var. Bunu kıramadım çünkü tek boynuz boynuzuyla güçlendirilmiş. Ayrıca güçlü bir büyü var."

 

"Buradan çıkmak imkansız yani?"

 

"Evet."

 

Son çare olarak yere sert bir şekilde vurdum. Ama hiç bir şey olmadı.

 

"Özgür gücünü tüketiyorsun."

 

"Buradan çıkmalıyız. Kim bilir daha kaç tuzak var."

 

Mavi yere indiğinde ikimizde gülümsedik. İkimizin aklına aynı şey gelmişti. Mavi'yi kaleye göndere bilirdik.

 

"Mavi biz çıkamıyoruz. Kaleye uçup diğerlerini bilgilendir." Asya bileğinden hilal sembolü olan bilekliği çıkardı. Bu bilekliği daha önce de görmüştüm ama sorgulamamıştım.

 

"Bunu kime vereceğini biliyorsun." Mavi başını sallayıp uçtu. Bilekliği alıp uzaklaştı.

 

"Çabuk gelseler iyi olur."

 

"Evet Asya." Elimi Fırtına'nın üzerine koydum. Huzursuzdu, bunu hissedebiliyordum. "Fırtına huzursuz. Bir şey olacak."

 

Etrafımız bir anda yeşil bir dumanla kaplandı. Ani bir reflexle Asya'nın bileğinden tutup kendime çektim. Gözlerim kararıyordu.

 

 

Bölüm : 15.01.2025 17:02 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...