36. Bölüm

36. Bölüm Işığın Korkusu

Beyza Soykun
yazarlik_hayali.06

"Size yardım için geldim." Direkt Alper'e baktı. "Büyüyü ateş çiçeğiylemi bozdun?"

 

"Evet. Başka nasıl bozacaktım ki?" Alper'nin sesinde asilik vardı.

 

Kahverengi çiçeği gösterdi. "Toprak çiçeğiyle. Hiç bir şey bilmiyorsun Alper."

 

"Az önceki dediğin şey imkansızdı. O büyük ancak ateş çiçeğiyle bozulurdu."

 

"Büyüler hakkında hiç bir şey bilmiyorsun. Eren'de ki büyü ateş ve ya toprak çiçeğiyle bozulabilirdi." İşaret parmağını kaldırıp Alper'i gösterdi. "Ve sen yanlış olanı seçtin. Şimdi işığın karanlık ruhu özgür. Ve bedenini yok etmeden huzura ermeyecek."

 

"Neden yardım ediyorsun?" Abim nedeni bilmediğim bir şekilde kalkanı kaldırdı.

 

"Sana aşığım çünkü."

 

"Hala aşıksın."

 

"Evet. Size yardım edeceğim."

 

Abimle beraber bahçeye girdi. Abim nasıl bu kadına güveniyordu? Bu çocukları kaçıran kişiyidi.

 

"İçeride yaşı küçük bir çocuk var. Büyü yok."

 

"Nasıl istersen."

 

Aklım az önceki söylediklerine takıldı. Işığın karanlık ruhu derken ne demek istemişti? Beni öldürmeden neden huzura ermeyecek ti?

 

Oturma odasına geçip koltuklara oturduk. Hâlâ aklımda o soru vardı. Dolanıp duruyordu.

 

Beni daldığım yerden çıkaran şey Lena'nın kanadını sırtımda hissetmem oldu. O olmasa hayatım olmazdı benim.

 

"İyimisin?" Kanadıyla Buse'yi gösterdi. "Sana bakışları sinirimi bozuyor."

 

"Sakin ol. İstediğim o değil." Yan gözle abime baktı Buse. "Sadece yardım için buradayım."

 

Odaya giren Olivia form değiştirdi. "Merhaba."

 

"Sanada merhaba."

 

"Bu adamı sana yedirtmem" diyerek sağ arka tarafında kalan abimi gösterdi. Abimin gözleri kocaman açıldı. Az önceki kelimelerin ne anlama geldiğini çok iyi biliyordu.

 

Ben ise direkt okudum.

 

Sana aşığım Ateş Yıldırım.

 

Gülümseyip yan gözle abime baktım. Baştan aşağı süzdüm ikisinide. Abim bunu fark etmiş olacakki "neye bakıyorsun?" diye sordu.

 

"Hiç bir şeye."

 

"Abim delirtme beni. Neye baktın?"

 

" Hiç bir şeye dedim ya abi."

 

Olivia birden abimin kolundan tutup odadan çıkarttı. Bu gülmemi engel olamayacağım kadar komik bi görüntüydü. Abimin durması için yalvarmaları Olivia'nın tersleyen sesinin yanında kısık kalıyordu.

 

Birden başıma öyle bir ağrı girdi ki sanki beynimde şimşekler çaktı. Ağrının şiddetiyle başım döndü. Eğilip başımı tuttum.

 

"Eren iyi değilsin." Bu kez kanadını değil elini hissettim.

 

"Evet değil. Büyük bi bela bize geliyor. Ve Eren buna hazır değil." Yaklaşan sesin ardından başımın iki yanında yerleşen bir çift el hissettim. " Ama yardımlarımla hazır olacak."

 

Yavaş yavaş gözlerim açıldığında sıkı bir şekilde Buse'nin bileklerini tuttuğumu fark ettim. Yavaşça bıraktım.

 

"Sorun sandığımdan daha büyük. Eren sana kendini daha iyi hissedeceğin bir büyü yapa bilirim." Yan şekilde Lena'ya baktı. Lena ise elimden tuttu. Öfkesini kontrol etmeye çalışıyordu. "İstersen tabi."

 

Zihnimi toparlayamıyor, düzgün düşünemiyordum. On dakika sonra ancak toparlana bilmiştim.

 

"Yapayım mı Eren?"

 

"Hayır. İyiyim." Ayağa kalktım. "Zihnimdeki karanlığı yenmiş biriyim."

 

"Onunla bu çok farklı. Orada babanla yüzleştin, bunda ise kendinle yüzleşeceksin."

 

Kendimlemi yüzleşecektim? Nasıl yapacaktım? Bunun ruhla ne bağlantısı vardı?

 

Odadan çıktım. Bir yere gidiyordum ama, nereye gittiğimi bilmiyordum. Sonunda ormanın önünde durdum.

 

Karşımdaki varlık tam olarak bana benziyordu. Zifk karasıydı.

 

"Evet Eren. Bu senin korkuların Onları sesli dile getirmelisin." Buse'nin sesini hemen arkamda duydum. "Yoksa bunu yenemezsin."

 

Elbette bunu yapamazdım. Korularım büyüktü. Dile getiremeyeceğim kadar büyüktü.

 

Önümüzdeki şey büyümeye başladı. "Söyle artık."

 

"Yapamam" dedim geri geri giderken.

 

"Yapmalısın hemde hemen!"

 

"Yapamam, söyleyemem."

 

"Hemen."

 

Başka çarem yoktu. Çaresiz kalmaktan nefret ediyordum. Ve şuan çaresiz kalmıştım. Buradaki her bir üye ile ilgili korkularım vardı. Ve şimdi hepsini itiraf edecektim.

 

Yaratık devasa bir boyuta ulaştığında evrim geçirdi.

 

"Söyle artık!"

 

"Yapamam."

 

Beni ikna edecek tek kişi Lena'ydı. Ve gerekeni yapmıştı. "Yapmalısın Eren. Söyle artık nolur."

 

Pes etmiş şekilde başımı eğdim. "Yapacağım."

 

Dik durup korkularımın üzerine gittim.

 

"Lena'ya zarar vermekten korkuyorum. Çocuklarıma iyi bir baba olamamaktan korkuyorum. Yeğenime iyi bir amca olamamaktan korkuyorum. Element Koruyucuları'na iyi bir lider olamamaktan korkuyorum."

 

Ben korkularımı dile getirdikçe yaratık küçülmeye başladı.

 

" Bağlı olduğum Drago'dan ayrılmaktan korkuyorum. İyi bir eş ve iyi bir dost olamamaktan korkuyorum."

 

Durduğumda neredeyse aynı boya gelmiştik. "Başarısız olmaktan korkuyorum. Babamın söylediklerinin doğru çıkmasından korkuyorum. Bunca yıldan sonra annemin beni sevmemesinden korkuyorum. Ailemi kırmaktan korkuyorum. Bana güvenen insanları hüsrana uğratmaktan korkuyorum."

 

Tamamen kaybolduğunda dizlerimin üzerine çöktüm. "Kötü bir insan olmaktan korkuyorum. Kendimi kaybetmek korkuyorum. Yalnız kalmaktan korkuyorum. Krallığı yönetememekten korkuyorum."

 

Başımı kaldırıp güneşe baktım. "Sahip olduğum güçleri koruyamamaktan korkuyorum. Ailemi koruyamamaktan korkuyorum."

 

Omzumda bir el hissettiğimde Lena'yı gördüm. "Korktuğun şeyler gerçekleşmeyecek. Hadi biraz dinlen."

 

"Ya tersi olursa Lena? Ya iyi biri olamazsam?"

 

"Öylesin. Hadi biraz dinlen."

 

Gülümseyip kalkarak sarıldım. Aynı şekilde karşılık verirken kanatlarıtla sardı. "Harika bir baba olacaksın."

 

"Ya olamazsam? Ya istemeden sana ve çocuklara zarar verirsem?"

 

"Olmayacak. Hadi biraz dinlen."

 

Kanatlarını açtığında ayrıldık.

 

"Benim işim bitti. Gelmemek üzere gidiyorum." Buse ilerlemeye başladığında Lena durdurdu. Kendisinden bunu beklemiyordum. "Kal."

 

Buse bir kaç saniye durup ardından omuzlarını kaldırıp indirdi.

 

Kaleye girip üst kata çıktık. Hemen üzerinde güneş sembolü olan odaya girdim. Kendimi yatağa ardından uykunun kollarına bıraktım.

 

Ecem

 

Koltuğa oturduğumda başımı Kerem'in omzuna yaskadım. Anında saçlarımı okşamaya başladı. Ardından saçlarıma bir öpücük kondurdu. Gülümseyip daha çok sokuldum.

 

Tekrar öptü saçlarımı. "Kalbim" dedi her zaman ki gibi. Sesinde huzur vardı.

 

"Efendim" dedim ona bakarak. Mavilerinde her zamanki huzur ve güven vardı. Derin derin baktı. "Çok güzelsin." Sanki başka bir şey diyekmiş gibiydi.

 

"Başka bir şey mi diyecektin?"

 

"Aslında evet. Çok güzel bir anne olacaksın."

 

"Sende çok iyi bir baba olacaksın."

 

Kucağıma atlayan Taha tüm dikkati kendisine çekti. "Babamı özledim."

 

"Gidelim mi küçük adam?"

 

Başını sallayıp indi. Bende kalktım. "Sende gel." Dedim Kerem'e bakıp. Ayağa kalkıp kucağına aldı. "Seninle her yere gelirim."

 

"Üzgünüm enişte. Arkadaşımı ben alıyorum." Eda Taha'yı kucağına aldı. "Hadi tatlım."

 

"Hayır baldız. Vermiyorum." Önce odadan sonra kaleden çıktı. Başımı o şekilde kucağındayken omzuna yasladım. "Sizin bu halinizi çok seviyorum."

 

"Nasıl güzelim?"

 

Yanımızdan son hız ateş topu geçti. Başımı kaldırıp baktığımda atanın Taha olduğunu anladım. Eda boynuna almıştı. "Birileri fena kıskanmış."

 

"İstediği kadar kıskansın güzelim. Umursadığım tek şey sen ve karnındaki o küçük şey."

 

"Bunu her zaman söyleyeceksin değil mi?"

 

"Neyi güzelim?"

 

Aklıma aylar önce aynı şeyi söylediği geldi. O gün Emre'yi dövmüş yetmemiş burnunu kırmıştı.

 

"Bunu. Her zaman beni ve bebiğimizi umursadığını söyleyeceksin değil mi?"

 

"Evet. Siz olmasanız ben yaşayamam. Diğerleri umrumda değil. Ama siz."

 

"Ama biz?"

 

"Ama siz her zaman umrumda ve düşüncelerimde olacaksınız. Seni bir saniye görmesem deliye dönüyorum. Size aşığım Sare."

 

O an tekrar anladım. Ne kadar acıda olsa geçmişim benimleydi. Ondan kaçamazdım.

 

Ben Sare Yıldırım'dım. Bunu her ne kadar istemesem de kanullenmem gerekiyordu. Ama yapamıyordum. Bir türlü geçmişimi kabullenemiyordum.

 

Kendime söz verdim. Geçmişimi kabullenecektim.

 

 

Bölüm : 17.01.2025 21:10 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...