39. Bölüm

39. Bölüm Altın Çocuk

Beyza Soykun
yazarlik_hayali.06

Sarayın önüne indiğimizde içeriye girdik. Omzuma sert bir yumruk yediğimde Alper'e döndüm. "Bir daha seninle ve o ejderhayla uçmayacağım."

 

"Alper hızdan bu kadar korkacağını bilmiyordum."

 

"Kes!"

 

"Karanlıklar prensi hızdan korkuyor."

 

"Eren kes dedim."

 

"Tamam, tamam sustum." Serena'ya döndüm. "Buraya neden geldik?"

 

"Bugün önemli bir gün. Bugün üç yeni tekboynuz doğacak. Biri diğerlerinden farklı olarak kanatlarla doğacak. Ve diğer tekboynuzların kanatkarı yok. Ejderhalara benzeyecek. Bu yüzden Drago ve sen yardımcı olacaksınız."

 

"Oluruz."

 

Özgür birden yanımızda durdu. Bizi yerden takip etmiş olmalıydı. "Öldüm."

 

"Hoş geldin Özgür."

 

"Hoş buldum abi. Eee neden geldik?"

 

"Bir tek boynuzlu için."

 

"Anlamadım abi."

 

"Bugün kanatlı bir tek boynuz doğacakmış. Bizde onu koıyacağız." Serena'ya döndüm. "Ne zaman doğacaklar?"

 

"Her an doğa bilirler." Işıl tam merkezde olan tahtlara ilerledi. "Hazır olmalıyız."

 

"Olacağız."

 

"Hadi o zaman gidelim. Orada olmalıyız."

 

"Çıkalım."

 

Yarım saatlik yürüyüşün ardından tek boynuzluların bulunduğu yere geldik. Serena'nın dediği gibi sadece üç tek boynuz yerde yatıyordu.

 

"Her an doğa bilirler."

 

Özgür hemen birinin yanına gitti. Elini tek boynuzun başına koydu. "İyi olacaksın."

 

"Geldiğin çok iyi oldu Özgür. Bu hayvanları yer altına indirmeliyiz." Işıl bir başka tek boynuzun yanına gitti.

 

"Bende." Özgür kalkıp yer altına inen bir tünel açtı. Üç tek boynuzu kaldırıp tünele girdik. Hepsini tekrar yatırıp beklemeye başladık. Karanlık mağaradan tamamen kahverengi bir tek boybuz çıktı.

 

Serena bir kaç adım geri geldi. "Toprağın tek boynuzu."

 

"Yani?" diye sordum merakla.

 

"Her elementin sizler gibi bir tek boynuzu var."

 

Özgür kalkıp yanımıza geldiğinde toprak bir duvarla tek boynuzlulardan ayrıldık. Beş dakika sonra duvarın arkasında son derece güçlü bir ışık hissettim. Duvar indiğinde onu gördük.

 

Diğerlerinden son derece farklı bir tek boynuzlu. Boynuzu diğerlerine kıyasla altın gibi parlıyordu. Sarena'nın dediği gibi kanatları vardı. Uç kısımları boynuzu gibi altın sarısıydı.

 

Bileğimde hafif bir acı hissettim. Ay zamanda hafifçe parladı. Ama bu kadar az parlamasına rağmen fazlasıyla güçlüydü.

 

"Bu güneş tek boynuzu."

 

"Bu inanılmaz. Neredeyse Drago'dan aldığım güçle aynı."

 

"Bu tek boynuz sizinle kalmalı. En azından uçmayı ve kendini korumayı öğrenene kadar."

 

"Ben yerden götürürüm." Alper yavruya ilerlediğinde, yavru kanatlarını açtı. Alper'i istemediği her halinden belliydi. Bu kez Özgür yaklaştı. Tam tersi olarak kanatlarını kapattı.

 

"Hadi korkak. Bize yol göründü." Kollarımı göğsümde bağladım. "Dışarıda bizi bekleyen bir ejderha var."

 

"EREN!" Alper öfkeyle bana döndü. "Kes dedim."

 

"Tamam tamam. Hadi gidelim, eğitmemiz gereken bir yavru var."

 

Serena arkasını dönüp Aper'e baktı direkt. "Aslında bu tek boynuzla benim ilgilenmem gerek. Ama saraydan çıkamam. Bu yüzden bu görevi sana veriyorum."

 

Sinsice gülümseyip Alper'e baktım. Başını yere eğmişti. Arkamdan kralın sesini duydum. "Serena sende onlarla gidiceksin. Bu tek boynuzun koruyucusu sensin. Ve bu seni tehlikeye atacak. Tek boynuzla geri dönersin."

 

" Tamam Baba nasıl istersen."

 

Bir kaç kanat sesinden sonra çıktık mağaradan. Drago yere indiğinde çıktım. "Hadi yolumuz baya uzun." Üstten üstten Alper'e baktım. "Geliyor musun?"

 

Alper "başka şansım yok değil mi?" derken tek kaşını kaldırdı.

 

"Hayır yok."

 

Çıkıp arkama oturduğunda Drago ben işaret vermeden hızla kalktı. Ellerimi üzerine koyup yavaşlattım. "Drago bir daha ben işaret vermeden kalkma. Çünkü arkada bir korkak var."

 

Sırtıma sert bir yumruk yedim. "Sende karanlıktan korkuyorsun, ben dile getiriyor muyum?"

 

"Korkmuyorum."

 

"Öyleyse neden her gece ışık topu yapıyorsun?"

 

"Senin büyüyü bozduğun gece rüyamda babamı gördüm. Peşimi bırakmayacağını, ışığın ve bozacağını söyledi."

 

"Amcamı ve ordusunu yok etti. Asla geri dönemeyecek bir şekilde."

 

"Biliyorum ama beni hâlâ huzursuz ediyor. İşte bu yüzden yatmadan önce küçük bir ışık topu yapıyorum." Cebimden Drago'ya ait olan bir pul çıkarttım. "Bu pulu yanımdan ayırmıyorum. Çünkü bana güç veriyor."

 

"Aslında benimde ayırmadığım bir şey var."

 

Omzumun üzerinden bir bileklik uzattı. Üzerinde bir şimşek bir ateş ve bir güneş vardı. Ay bileklikten abimde ve bende de vardı.

 

Güneş beni, ateş abimi, şimşek Alper'i temsil ediyordu. Bunları birbirimize olan bağlılımızı kanıtlamak için yapmıştık. "Bu bileklikleri ve neden yaptığımızı hatırlıyorsun değil mi?"

 

Sadece başımı salladım. "Bir birimize olan bağlılığımız için yapmıştık. Ve siz karanlığı bıraktığınızda bileklikleri çıkarttınız. Ama ben asla çıkartmadım. Ben her zaman yanınızda oldum. Ecem uyutulduk tam sonra kaleye gelmiştin hatırlıyor musun?"

 

"Evet."

 

"Kaleden çıkmana yardım ettim. Oradan ben olmsam çıkamazdın. O gün amcama ihanet ettim aslında. Ama size de iki kez ihanet ettim. Ve bundan çok pişmanım."

 

"İhanet derken?"

 

"Size ve hayvanlara yapılan sihirler var ya onları ben yapmıştım. Bir birinize olan bağınız beni kıskandırmıştı. Uzanıp bileğimdeki element bilekliğini gösterdi. "Bu sizin bağınız. Siz bizim bağımızı kopardınız."

 

"Ben bir şeyi koparmadım."

 

"Bileklik bileğinde değil."

 

"Doğru. Kaleden ayrıldığımda bileklik bir dala takılıp koptu. Bende parçaları bir ipe takıp kolye yaptım. Hâlâ boynumda."

 

"Yani sen koparmadın Eren?"

 

"Evet korkak. Hiç bir zaman koparmadım. Ve hayatımın sonuna kadarda koparmayacağım." Yan şekilde oturup Alper'e baktım. "Ve beni kaleden çıkarnama gelirsek, aslında hissetmiştim. Ama abim sanmıştım."

 

"Yanıldın. Az kalsın yakalanıyordun."

 

"Sen kötü değildin. Sadece babam tarafından kandırılmıştın."

 

"Amcam en güçlü ilizyon büyücülerindendi. Ve ne yazık ki güçlü bir büyücüyü kandırdı. Buna kanmamam gerekiyordu."

 

"Elinde değildi. Bende kandırıldım. Benide ışığın kötü olduğuna beni yok edeceğine inandırdı." Elimi Drago'nun üzerine koydum. "Bu hayvan beni değiştirdi."

 

"Benide siz değiştirdi."

 

Başımı çevirip karşıya baktım. Aklımda olan tek şey Lena'y dı. Onu o kadar özlemiştim ki. Bir an önce kaleye gitmek istiyordum. Hafifçe hızlandığımda koluma sarıldı. "Yavaş lan yavaş!"

 

"Yavaş zaten Alper."

 

Bir saatin sonunda kaleye indik. Omzuma tekrar yumruk yediğimde kolundan tutup yere attım. Ardından bende indim. Lena tam önüme indi.

 

Kollarımı beline dolayıp sıkıca sarıldım. "Hoş geldin" dedi çok sevdiğim sesiyle.

 

"Hoş buldum bebeğim."

 

"Benimle gelsene."

 

"Seninle her yere gelirim."

 

Elimden tuttuğunda kaleye girip üst kata çıkarak bana ait olan odaya girdik. Yatağa oturduğumuzda derin derin gözlerime baktı. Sanki bir şey söylemek istiyormuş gibi baktı.

 

"Eren geçmişin hakkında bilmediğin çok şey var. Ve bunları öğrenmenin zamanı geldi."

 

"Daha ne öğrenmem gerekiyor?"

 

"Bebekliğini."

 

Yanımdan kalkıp çıktı. Odada tek kalmıştım. Bebekliğimin neyini öğrenecektim?

 

 

Bölüm : 26.01.2025 11:49 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...