Geri geldiğinde elinde bir albüm vardı. Bu abimin yaptığı albüm değildi. Yanıma oturduğunda albümü yanına koydu. "Geçmişin sandığından daha karanlık ve derin."
"Nasıl yani?"
Albümden bir sayfa açtı. Tamamen benim resimlerimle doluydu. Baya küçük olduğum bir resmi gösterdi. "Burada üç aylıksın. Babanın seni defalarca öldürmeye çalıştığını biliyorsundur."
"Evet biliyorum Alper'le abim demişti."
"Bu resmin çekildiği günde denedi. Am başaramadı."
"O kadar denemesine rağmen nasıl başaramadı?"
Elini sağ bileğimin üzerine koydu. "Bunun sayesinde. Gücün her seferinde geri püskürttü."
"Lena biliyormuş gibi konuşuyorsun."
"Biliyorum çünkü. Her birini görmek zorunda kaldım Eren. Bir çok kez kurtarmayı denedim. Ama babam her seferinde durdurdu."
"Durdurmasaydı beraber büyüyecektik."
"Evet. Ve ben sana yine aşık olacaktım." Başımı ellerini arasına alıp gözlerime baktı. "Ben senin bebekliğine aşıktım, çocukluğuna da. Ve şimdi gençliğine aşığım."
Elimi tutup karnına koydu. "Şimdi ise bebekliğini bildiğim adamdan hamileyim. Ben senin her yaşını biliyorum Eren."
Başka bir resim gösterdi. "Bu resmi daha önce gördünmü?"
Resme baktım. Abim arkadan çekilmişti. "Evet" dedim. "Hatırlıyorum. Bu resmi abim göstermişti."
"Yedi yada sekiz yaşındaydın. Ormanda kaybolmuştun hatırlıyor musun?"
Başımı salladım. "Evet çok korkmuştum. Ama biri geldi."
"O biri bendim. Seni o gün güvende tuttum."
"Peki neden beni alıp kaçmadın?"
"O zamanlar babamla baban savaş halindeydi."
"Hem seni hem halkımı korumak zorundaydım. O günden sonra seni görmedim. Ta ki kampta görene kadar. O an sen olduğunu anladım."
"Peki baban düşmanının oğlunda kızını yok edecek bir güç varken neden kızını emanet etti?"
"Babam sana güvendi. Seni bebekken sakinleştiren iki kişi vardı. Biri ben biri ise babam."
Kanatlarını açtı. Sağ kanadının üst kısmındaki boşluğu gösterdi. Bunu daha öncede fark etmiştim, sorduğumda ise doğuştan geldiğini söylemişti.
"Bunun doğuştan olduğunu söylemiştim ama bu bir yalan. Bir yaşında olmalısın. Baban yine seni öldürme girişimde bulundu. Sen birden ışıklar saçarak orduyu dağıttın. Işıklardan biri kanadıma geldi. O günden sonra bir daha düzelmedi. İşte biz vampirler ve siz insan böyle ayrıldınız."
"Yani ayıran ve bu büyük yarayı açan benim öyle mi?"
"Evet. Birleştirecek olanda sensin."
"Lena ben size zarar veriyorum."
"Nerden çıktı bu?"
"Sana hiç düzelmeyecek bir yara açmışım."
"Eren bu geçmişte kaldı. İki türü tekrar birleştirecek kişi sensin."
"Güzelim ben daha fazla size zarar vermek istemiyorum."
"Vermiyorsun. Aksine birleştirdin." Elimi karnına bastırdı. "Bu bebekler kanıtı."
Elimi çektim. En ufak bi yanlışta üçünü birden yok edebilirdim. Başımı albüme eğdim. Arkadan çekilmiştim. Burda kaç yaşında olduğumu bilmiyordum. "Burada kaç yaşındayım?"
"Burada 10 yaşındasın. İlk kez karanlık gücünü kullanıyorsun."
"Yani kötü hayatımın ilk gücünü kullanıyorum?"
"Evet."
Başka bi resim gösterdi. Bu bir kaç ay önce çekilmişti. Çünkü resimde ben ve Drago vardık. "Bu ise iyi hayatının ilk gücünü kullandığın gün."
Başka bir resmi gösterdi. Resimde üç kişi vardı. Abim Alp ve ben. "Burada." Boynumdaki kolyeyi tişörtün üzerine çıkarttı. "Bunları yapıyordunuz."
Bileklikleri yaptığımız gündü.
"Bu günü hatırlıyorum. Birbirimizi bırakmayacağımıza dair yemin etmiştik. Ve abim dışında herkes tuttu."
"Abinde tuttu. Oda aynı şekilde boynuna taktı. Ve hiç bir zaman çıkartmadı."
"Abimde bozmadı yani?"
"Evet."
Sayfayı değiştirip bir resmi gösterdi. Yandan çekilmiştim. "Burada kaleden ayrılıyorsun."
"Lena her anımı kaydetmişsin."
"Evet. Seni her zaman takip ettim. Seni o kaplan saldırından kurtaran bendim."
Aklıma kaleden çıktıktan sonra uğradığım saldırı geldi. O gün canımı zor kurtarmıştım.
"Orada neredeyse ölecektin. Seni tam zamanında kurtardım."
"Fark etmesem de her anımda yanımdaydın."
"Evet. Her anında yanındaydım."
Ellerini gögsüme yasladı. "Hadi uyu biraz."
"Hiç uykum yok ama."
"O zaman sana biraz çocukluğunu anlatıyım. İster misin?"
Sadece başımı salladım. "Sen çok cesur bir çocuktun. Aynı zamanda anlayışlı ve düşünceli bir çocuksun. Ve şimdide öylesin."
"Ama korkularım var."
"Çocukluğunda da vardı. Ama şuan ki kadar belirgin değildi."
"Yine vardı yani?"
"Evet. Bunlar son derece basit korkulardı. Düşmekten ve yüksekten korkardın. Vahşi hayvanlardan da."
"Ama şimdi hepsi dostum oldu. Yüksekten ve düşmekten korkmuyorum. Ormandaki bir çok vahşi hayvan dostum oldu."
"Ama şimdi onlara zarar vermekten korkuyorsun."
"Korkularım eskisi kadar küçük değil. Eskiden üç metrelik ağaca tırmanmaktan korkuyordum."
"Şimdi ise Drago'yla en az on metreye çıkıyorsun. Ve düşmekten korkmuyorsun."
"Çünkü Drago'nun beni kurtaracağını biliyorum. Çünkü çocukken yanlızdım. Ama şimdi... "
"Ama şimdi değilsin" diye tamamladı beni.
Başımı kaldırıp gözlerine baktım. "Evet değilim. Çünkü sevdiğim kişiler var. Seven kişiler var."
"Eren baban seni sevmedi."
"Biliyorum Lena. Sadece gücüm için seviyormuş gibi yaptı."
"Ama annen seni her zaman sevdi. Uzakta olsa bile."
"O zaman neden gelip almadı? Beni ve abimi neden babama bıraktı?"
"Yıllarca sizi almak için olan yaptı. Tek bir yol vardı. Babanın tüm geçmişini temizlemesiydi."
"Ama babam bunu yapmadı. Ve kendi sonunu kendi getirdi."
"Evet. Baban annene aşıktı. Ama dedesinin mirası ağır bastı. Annene olan aşkından bile."
"Bunu ben kırdım yani?"
"Evet. Ve hiç bir şekilde birleşmeyecek şekilde."
"Ya tekrar birleşirse?"
"Olmayacak."
"Lena geçmiş tekrarlanıyor. İkiz bebekler, ve son derece güçlü bir baba. Ve şeyi bırakan bir anne."
"Güçlüsün baban gibi olmayacaksın. Ve ben sizi asla bırakmayacağım. Ve sen hiç bir şekilde çocuklarınla savaşmayacaksın."
"Yapamam zaten Lena. Ben pes ederim, ama asla gücümü size karşı kullanmam. Kullanamam."
Göğsümden ittirdiğinde itiraz etmeden uzandım. Oda yanıma uzandı. Sıkıca sarıldım. Başını gögsüme yasladı.
"Eren seni her gördüğümde içimde tarifsiz bir huzur oluyor. Ve hep oldu."
"Bende de Lena. Seni ilk gördüğümde kalbim hiç olmadığı kadar hızlandı. Sonra sana aşık oldum."
Kollarımı daha sıkı doladım. Kendime daha çok çektim. Bana huzur veren tek kişi oydu. Yavaş yavaş uykuya daldım.
Sare
Yine ağacın altında oturuyodum. Ama t3k farkla, Kerem yoktu. Gideli pek bir şey olmamıştı. Kalkıp kalenin bahçesine girdim.
"Ecem."
Arkamdan Ateş'in sesi geldiğinde döndüm. Yanında Mert'te vardı. "Toprak'ın katilini bulduk. Eren nerede?"
"En son kaleye girdiler" dedim kaleyi gösterip.
"Ona ihtiyacım var. Tüm kabileye yani bir savaş ekibi kuracağım." Tek elini beline koydu. "Onun yakın dövüş becerilerine ihtiyacım var."
"Uyuyordur. Geldiğinde çok kötüydü."
"Şimdi değil zaten yenge. Yarın halledeceğim."
"Ben gönüllüleri halledeyim" dedi Mert. "Onu çok yorma Ateş. Yaşadığı şeyler çok ağır."
"Merak etme Mert."
Bir anda ateş muhafızı belirdi. "Mert sana gücünü tekrar vereceğiz. Güneşin oğlu için yaptığın fedakarlık seni yüceltti."
Yaptığı alev alev yanan topu Mert'e uzattı. Mert son derece kararlı bir şekilde topu aldı. Sıkıp patlattığında bileğindeki dumanlı ateş simgesi parlamaya başladı.
Mert tekrar ateşin oğlu olmuştu.
"Hayvanın Cesur seni bulacaktır."
"Teşekkür ederim efendim."
"Biz teşekkür ederiz. Kendini bir kez daha kanıtladın."
Mert gülümsediğinde muhafız kayboldu.
Element koruyucuları bir kez daha kazanmıştı.
Okur Yorumları | Yorum Ekle |
1.12k Okunma |
106 Oy |
0 Takip |
42 Bölümlü Kitap |