
Asya
Drago'nun üzerine baskı yaptığımda hızlanıp yükseldi. On dakika sonra kalenin yeşil bahçesine indi. "Drago çok hızlısın."
Kükreyip başını eğdi. İndiğimde babam kaleden çıktı. Yeni uyanmıştı. Gözleri şişti, saçı dağınıktı. "Asya bugün kaleden çıkmıyorsun."
"Neden baba? Ne oldu?"
"Çok kötü bir kâbus gördüm, çıkmayacaksın."
"Neden?"
"Gel benimle."
Kaleye geri girdiğinde peşinden girdim. Çalışma odasına yöneldiğinde bende yöneldim. İçeriye girdiğimizde kitaplıktan bir kitap aldı. Açıp bir sayfayı gösterdi.
𝘠ı𝘭𝘥ı𝘻ı𝘯 𝘣𝘪𝘳 𝘥𝘢𝘮𝘭𝘢 𝘬𝘢𝘯ı𝘺𝘭𝘢 𝘺𝘢𝘱ı𝘭𝘢𝘤𝘢𝘬 𝘣𝘶̈𝘺𝘶̈ g𝘶̈𝘯𝘦𝘴̧ 𝘨𝘶̈𝘤𝘶̈𝘺𝘭𝘦 𝘺𝘰𝘬 𝘦𝘥𝘪𝘭𝘦𝘯 𝘩𝘦𝘳 𝘴̧𝘦𝘺𝘪 𝘨𝘦𝘳𝘪 𝘨𝘦𝘵𝘪𝘳𝘦𝘣𝘪𝘭𝘪𝘳.
"Bunu yapacak her kimse seni korumam gerekiyor. Bu yüzden kaleden çıkmayacaksın."
"Amcam bendeki laneti kaldırmadı mı?"
"Sendeki laneti kaldırdı, kanını değil."
Sağ göğsümün üzeri parladığında yıldız çiçeğinde bir şey olduğunu anladım. "Yıldız çiçeği."
"Gücün seni uyarıyor. Çıkmıyorsun."
"Tamam baba. Çıkmayacağım."
Odadan çıkıp oturma odasına gittik. Canan abla ve Mert abi hariç herkes buradaydı. Hep bir şekilde eksiktik.
Özgür'ün yanına geçip oturdum. Buse içeriye girdiğinde kendimi Özgür'e yasladım.
"Ne oldu Asya'm?" Bakışlarım yanımdaki Özgür'e döndü. "İyimisin?"
"Evet, sadece kötü bir rüya gördüm de. Hala etkisindeyim galiba."
"İyi bari. İşin yoksa ormanda gezelim mi?"
"Hayır. Özge'ye flim izlemek için söz vermiştim."
Kalkıp Özge'yi kaldırdığım gibi odadan çıkardım. Hızlı adımlarla üst kata çıkarıp odama getirdim.
"Asya ne oluyor? Ne flimi? Ne sözü?" Şaşkınlıkla soruları sıralamıştı Özge.
"Babam bugün kaleden çıkmamı istemiyor. Flim konusuna gelirsek, küçücük bir yalan söylemiş olabilirim."
"Neden?"
"Benden alınacak kan amcamın yok ettiği her şeyi geri getirebilir de ondan."
"Bu imkansız, olmaz değil mi?"
"Bilmiyorum babam önlem amaçlı kalede kalmamı istiyor."
"Bu olursa her şey başa sarar."
"Biliyorum farkındayım Özge. Bir kaç gün buradan çıkmayacağım."
"Her zaman yanındayım. Başta sevmemiş olsamda, önemli olan bugün değil mi?"
Gülümsedim.
"Evet Özge. Ne yapacağız şimdi. Fena şekilde sıkıldım."
"Senin şu çiçeğe bakalım."
"Evet, on dakika önce parlamıştı."
Önce odadan sonra kaleden çıktık. Kalenin arkasına ilerlerken Mavi yanıma inip bize eşlik etti. Çiçeği büyüttükten sonra kalenin arka kısmına özel bir alana almıştık.
"Bir gün Drago kadar büyük olacak. O günü bekliyorum."
Yaklaşırken çiçeğin çok zayıf bir ışık saçtığını gördüm. Dalı eğilmiş gibiydi. Son günlerde ihmal etmiştim.
"Çiçek solmuş mu?"
"Hayır Asya. Bugünde ihmal edersen solacak."
Hızla çiçeklerin yanına gittik. Işığı giderek zayıfladı. Eğilip çiçeğin baş kısmını avuçladım. "Gücü neredeyse tükenmiş."
Taç yapraklaına dokunduğumda ışığı zayıflamak yerine arttı. Eğilen başı canlandı. Çiçeği tekrar canlandırmıştım.
"Harikasın Asya."
"En iyisinden öğrendim." Omzumun üzerinden Özge'ye baktım. "Çiçekleri sevmezdim. Ama şimdi onları koruyorum."
"Kader Asya. Hiç beklemediğmiz şeyleri ortaya çıkartıyor."
"Evet. Acaba Canan abla nasıl oldu?"
"Bilmiyorum, ablamdan da bir haber yok." Kolunu omzuma doladı. Ayağa kalktığımda arka kısımda ki havuza ilerledik.
"Hadi yüzelim biraz."
"Hadi. Sonra flim izleyelim."
"Olur."
Bir anda suya ittiğinde şaşkın şekilde yüzeye çıktım. Havuza oda girdiğinde ikimizde gülmeye başladık. Uzun zaman sonra ilk kez gülmüştük.
"Günler sonra ilk kez bu kadar eğlendik." Suya vurup sıçrattım.
"Evet Asya. Ablam yurttan aldığında bu kadar aksiyonlu bir hayat yaşayacağımı düşünmemiştim."
"Benim hayatım hep böyleydi."
"Nasıl yani?"
"En sakin günüm 9 10 saat süren antrenman yaptığım günlerdi."
"Şimdi neden yapmıyorsun?"
"Gerek yok. Çünkü savaşmam gerekmiyor."
"Önceden de gerekmiyordu."
Sudan çıkıp havuzun kenarına oturdum. Özge'de aynı şekilde oturdu. "Babam beni karanlık güçlerin gördüğü en iyi savaşçılardan biri olmamı istiyordu."
"Oldun."
"Evet. Şuan neden en iyisi olmam için uğraştığını anladım. Her zaman yanımda olamıyor. Yıldız gücünün bende olduğunu bildiği için de kendimi korumamı istedi."
"Ve sende en iyi şekilde korudun kendini. En iyi savaşçılardan ve en iyi büyücülerden oldun."
"Büyü işini yapamıyorum."
"Yaparsın. Sadece çalışman gerekiyor. Alper abi yardım eder."
"Şuan ne Alper abiye ne de Buse'ye güveniyorum."
"Bir şey yapacaklarını sanmıyorum."
"Güvenmiyorum. Ben size bile zor güvendim."
Sırtımdan ittiğinde tekrar suya düştüm. Ayağından tutup yanıma çektim. Bu kez gülme sırası bendeydi.
"Bu sinir bozucuymuş ya."
"Hadi çıkalım, üşüteceğiz."
"Evet."
Sudan çıkıp ön tarafa ilerledik. O halde kaleye girip üst kata çıkarak odama girdim. Üzerimi değiştirip çıktım.
Özge'yle karşılaştığımızda aşağı kata inip oturma odasına girdik. Kimse yoktu.
"Herkes nerede ya?" diye sordum.
"Bilmiyorum." Özge koltuğa oturdu. "Bu sessizlik uzun sürmez. Rahatlamak gerekiyor."
"Haklısın."
Koltıktaki kırlentlerden birini alıp yüzüne attım. "Ama dinlenmek yok. Madem kale bize kaldı, gerekeni yapıp dağıtalım."
"Yapalım şunu."
Atıığım kırkenti tekrar bana attı.
"Bu savaş ilanı kızım."
Yaklaşık yarım saat yastık savaşı yaptıktan sonra üst kata çıkıp sinama salonuna girdik. İsteğim üzerine vampir flimlerinden birini açıp izledik. 2 buçuk saat süren film bittiğinde aşağı kata indik. Bugün ki gibi eğlenmemiştim.
"Sana bir sürprizim var Asya." Elimden tuttu.
"Ne sürprizi?"
"Hadi gel benimle."
Kalktığımda bahçeye çıktık. Drago yere indiğinde ne olduğunu anlamaya çalışıyordum. "Hazır mı Drago?" Drago başını sallayıp kanatlarını indirdi. Üzerine çıktığında "hadi" diyerek elini uzattı. Tutup çıktığımda havalandık. İlerlemeye başladığında gittiğimiz yerin Ejderha Mağaraları olduğunu fark ettim.
"Özge nereye gidiyoruz? Ayrıca bahçeden çıkmamam gerekiyor."
"Korkma, Ateş abinin haberi var."
"Nasıl?"
"Orasını boş ver."
Mağaralara indiğimizde her yer olması gerektiği gibi karanlıktı. Tüm günü deliler gibi eğlenerek geçirmiştik.
Her yerde küçük ışıklar aydınlattığında olması gerekenden farklı bir manzarayla karşılaşmamla, şok olmam bir olmuştu.
Her yer süslenmişti, ortada büyük bir masa ve üzerinde büyük bir pasta vardı. İki mağaranın arasına kocaman yazılı bir pankart vardı.
𝘐̇𝘺𝘪 𝘬𝘪 𝘥𝘰𝘨̆𝘥𝘶𝘯 𝘵𝘰𝘱𝘳𝘢𝘨̆ı𝘯 𝘤𝘦𝘴𝘶𝘳 𝘬ı𝘻ı.
"Bugün doğum günüm mü?" diye sordum. Hâlâ şaşkındım.
"Evet yıldızım. Bugün doğum günün." Babam elinde küçük bir paketle geldi yanıma. "İyi ki doğdun. İlk hediyen benden olsun."
Paketi alıp açtım. İçinden bir bileklik çıktı. Üzerinde hilal ve bir yıldız vardı. Hilal simgesini biliyordum. Babamın bana yıllar önce verdiği bileklikte aynı simge vardı. İki gün önce kopmuştu ve bulamamıştım. Ama babam bulmuş ve yeni bileklik yapmıştı.
"Bu bilekliği tehlikeye düştüğünde çıkartıcaksın. Ve sakın kaybetme."
"Tamam" dedim bilekliği alıp. "Çıkartmam."
"Bir yaş daha büyüdün yanımda yıldızım. Nice yaşların olsun."
"Teşekkür ederim baba."
"Rica ederim. Özge seni çok iyi oyaladı."
"Evet. Baba sabahki anlattıkların... "
"Hepsi doğruydu" dedi sözümü keserek. "Senden alınacak bir damla kanla Eren'in yok ettiği her şey, herkes geri getirilebilir."
Elini omzuma koydu. "Bunları düşünme şimdi. Bu akşam sadece eğlence var." Bu kez elini saçlarıma koydu. "Saçın ıslak ve sen uçarak geldin. Hastalanacaksın Asya."
"Hastalananmam baba."
Bir şey demeden elimden bilekliği alıp taktı. Onun için evlatlık olmam önemli değildi. Beni kendi kızı gibi görüyordu.
Önümden çekildiğinde Olivia ablayı gördüm. Sarayından çıkıp benim için buraya gelmişti. "Sıra pastada."
Masanın önüne gelip pastadaki mumları tek seferde üfleyip söndürdüm. Özgür tam karşımdaydı. Çiçeklerden yapılmış bir taç verdi. Tam yapamamıştı. Çiçekler olması gerekenden daha uzaktı ve gevşek şekildeydi. "Çiçekten taç yapmayı bilmiyorum. O yüzden çok kötü oldu."
Tacı alıp başıma koydum. "İlkine göre fena değil."
"Daha iyisini yapacağım."
"İnan gerek yok."
Eren amcam kesitği bir dilimi verdi. En sevdiğimdendi. Çikolatalı. "Buradan gitmeden önce burayı temizlemem gerek. Yoksa ejderhalarla aram bozulur. Bu kalabalık bile kontrolden çıkmalarına sebebiyet verebilir."
"Yok be abi. O kadarda değildir herhalde."
"Yuvaların hepsi yumurta ve yavuryla dolu. İkna etmek baya zor oldu."
"O zaman çok rahatsız etmeyelim."
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 1.92k Okunma |
125 Oy |
0 Takip |
51 Bölümlü Kitap |