47. Bölüm

47. Bölüm Ateşin geri dönüşü

Beyza Soykun
yazarlik_hayali.06

                              Sare

 

Bir haftanın sonunda Eda kendini toparlamıştı ve sonunda hastaneden çıkabilecekti. Abim alacağı için onu bekliyorduk.

 

"Şekerim" demesiyle Eda'ya döndüm. "Sıkıldım. Ayrıca Çizgili'yi özledim. Ve diğerlerini."

 

"Sabret. Bir iki saate göreceksin."

 

"Göğsüm ağrıyor, ayrıca bantlar kaşıntı yapıyor."

 

"İki haftaya bir şeyin kalmayacak. Bantlar haftaya tamamen çıkacak."

 

"Bir haftamı?"

 

"Mızmızlanma Eda. Çabuk geçer. Abim bulabildi mi acaba?"

 

"Bilmiyorum tatlım."

 

Doğrulmaya çalıştığında yardım ettim. Ayağa kalkıp pencereden baktı. "Gelmiş" demesiyle kapı açıldı. Gelen abimdi. "Hazır mısınız kızlar?"

 

"Hazırız abi."

 

Eda ilk kez bir haftanın sonunda 𝘢𝘣𝘪 demişti, kabullenmişti.

 

"Abiniz size ölsün. Hadi çıkalım." Gelip üzerindeki ceketi Eda'nın omzuna koydu. "Sizi eve götüreyim."

 

"Ormana."

 

"Bücür."

 

"Abi."

 

"Tamam hadi."

 

Dakikalar sonra arabada abimi bekliyorduk. Pansuman için gerekli malzemeleri almak için eczaneye gitmişti.

 

"Şekerim hâlâ kardeş olduğumuza inanamıyorum ya."

 

"Bende. En sinir bozucu şey ise senin ameliyatına alınmamam."

 

"Sonuçta hayatta ve iyiyim şekerim. Sıkma canını."

 

"Evet. Mert deliye döndü."

 

Abim geldiğinde eczane poşetini yolcu koltuğuna koydu. Bu kez Kerem yoktu. Abim kendi gelmişti.

 

"Kerem yok mu?" diye sordum.

 

"Yok" dedi abim arabayı çalıştırırken. "Galiba gölde bir sorun varmış. Sen olmayınca Kerem gitti."

 

"Ormanı ve Pamuk'u aksattım."

 

"Telafi edersin küçüğüm. Bir şey istiyor musunuz?"

 

"Yok abi. Her şey için sağ ol."

 

Bahçeden çıkıp ana yoldan ilerlemeye başladık. Ormanla hastanenin arası çok yoktu.

 

"Emin misiniz?"

 

"Evet abi."

 

On dakikanın sonunda ormanın önünde durduk. İndiğmde ormana baktım. Hayatımın dönüm noktası olan yere. Abim yanımda durduğunda başımı çevirmemle beraber kucağındaki Eda'yla göz göze geldik. Abim o halde yürütmeyecekti.

"Hadi, gidelim. İkinizinde dinlenmesi gerekiyor."

 

"Ben yeterince dinlendim zaten abi." Bir adım attım. "İlk geldiğimizde yaptığın şakayı hatırlıyor musun?"

 

"Evet, hayvanlardan kaçmamız kolay olur demiştim." Eda bir şekilde inip yanıma gelmişti. "O an gerçek olabileceğini düşünmemiştim."

 

"Bende."

 

Kolunu omzuma attığında destek olmak adına belinden sarıldım. Her zaman olduğu gibi yine bir birimize sığınmıştık.

 

İlerlemeye başladığımızda ağaçların arasından Çizgili fırladı. Etrafımızda dönmeye başladı. Oynamak istiyordu.

 

"Şimdi değil kızım." Eda boşta kalan elini Çizgili'nin başına koyup okşadı. Omzundaki sargı yüzünden çok tutmayıp geri çekti. İki kurşundan biri omzuna gelmişti. Ateş topu yapmaya çalıştı ama başarısız oldu. "Harika. Gücümü bile kullanamıyorum."

 

"Kullanırsın. Sadece zamana ihtiyacın var."

 

"Beklemek istemiyorum."

 

"Bekleyeceksin bücür." Abim okşadı bu kez Çizgili'nin başını. "Zaten bunlarla uğraşmanızı istemiyorum."

 

Çizgili kimden ve neden bahsedildiğini anlamış gibi hırladı. Ardınan çekilip yanıma geldi. Biz gülmeye başladığımızda yürümeye devam ettik.

 

"Abi bunlar öyle basit hayvan değiller."

 

"Biliyorum bücür. Hdi gidelim, sizi bırakıp holdinge gideceğim."

 

"Sen git abi. Biz gideriz."

 

"Asla."

 

Eda gözlerini devirip Çizgili'ye baktı. "Yolu göster."

 

Çizgili ilerlemeye başladığında peşinden gittik. Yaklaşık yarım saat sonra kaleye gelmiştik. Herkes bir yerlerdeydi.

 

"Küçüğüm ben gidiyorum artık." Abim ikimizede sarılıp ayrıldı.

 

"Tatlım ben çok yorgunum, sadece yatmak istiyorum."

 

"Mert'in yatıracağını sanmıyorum."

 

"Yatırır. Tek isteğim uyumak."

 

Özge bizi fark ettiği anda hafif bir titreşim yaptı. Bu aramızda bir tür iletişim şekliydi. Herkes bize döndüğünde Kerem ve Mert hızla yanımıza gelip sarıldı.

 

"Bebeğim özledim sizi ya." Kerem'in sırtımdaki eli belime indi. Hafif gerileyip gözlerime baktı. "Ne kadar yorulmuşsun."

 

Haklıydı. Günlerdir iyi bir uyku çekmemiştim. Vücudumdaki yorgunluk gözlerime yansımış olmalıydı. "Gözlerin kızarmış."

 

"Günlerdir iyi uyuyamadım. Ayrıca fazlasıyla açım." Kollarımı boynuna doladım. "Sen gölde olmayacak mıydın?"

 

"Seninle kalmak için abine küçücük bir yalan söylemiş olabilirim."

 

"Bunu öğrenirse yakar."

 

"Evet o yüzden bilmeyecek."

 

Yanıma geçip elimi tuttuğunda diğerlerinin toplandığını gördüm. İlerlediğimizde Kral yanıma geldi. Arda'yla göz göze geldiğimizde her zamanki bakışını atıp "Kral gel buraya" dedi. "Ecem eski Kral'ı mı ver bana."

 

"Sare" dedim baskın bir sesle. "Ecem'i kullanmıyorum artık."

 

"Geçmişi sildin yani bebeğim." Kerem kendine biraz daha çekti. "Hangi kısımdan öncesini sildin?"

 

"Emre'yle karşılaştığım son günü ve öncesini sildim."

 

Parmakları adeta tenime saplandı. "Onun adını bir daha ağzına almıyorsun."

 

"Onu sildim zaten. Bir sen varsın."

 

"Benim içinde bir sen varsın."

 

Koruyucu'ların yanına geldiğimizde Kral yanıma oturdu. Arda yaklaştığında dişlerinin arasında hırladı. "Sare düzelt şu hayvanı." Her zamanki bakışını attı Arda.

 

"Asla. Pamuk'tan sonra en iyi hayvanım o."

 

"Hop dur orda. Kral bana ait."

 

"Tamam tamam. Ben gidiyorum, uyuyacağım."

 

Kerem çenemden tutup yanağımdan öptü. " İyi uykular bebeğim."

 

Eda'da bir bahane bulduğunda kaleye girip üst kata çıkıp odalara girdik. Yattığımda kapı açıldı. Gelen tabi ki Kerem'di. Yanıma yatıp sarıldı.

 

"Kaç gündür bende uyuyamadım."

 

"Neden?"

 

"Sen yoktun kalbim. Sen olmayınca uyku tutmadı."

 

Gülümseyip daha çok yaklaştım. Sıkıca sarıldı. Kollarında huzur buluyordum.

 

"Kerem."

 

"Söyle güzelim."

 

Başımı kaldırıp gözlerine baktım. Mavi gözleri yorgun bakıyordu. Hafifte kızarmıştı. Uykusuz olduğu ortadaydı.

Başımı eğip gözlerimi kapatıp, başımı göğsüne yasladım.

 

Hafif gerileyip parmaklarını sol göğsümün üzerindeki dövmede gezdirdiğinde gözlerimi açtım. "Gördüğüm en güzel anne olacaksın."

 

"Sende gördüğüm en iyi baba olacaksın."

 

"Ya olamazsam? Ya sizi koruyamazsam?"

 

"Öyle düşünme. Olacaksın."

 

"Annemi kaybettiğimi sandığım gün yapamadım ama."

 

"O zaman henüz on beş yaşındaydın."

 

"Yine de bir şekilde koruyabilirdim."

 

"Yapamazdın. Şimdi uyu."

 

"Emrin olur bebeğim."

 

O şekilde uyuduk. Günler sonra ilk kez huzurlu bir uyku uyumuştum.

 

                                *

 

Gözlerimi açtığımda Kerem'in hayran hayran bakn gözleriyle karşılaştım.

 

"Günaydın bebeğim."

 

"Günaydın. Saat kaç?"

 

"Akşam olmuş."

 

En az dört saat uyumuştuk. Belki daha fazla. Doğrulup oturdum. Kısa bir hayatı sorguladıktan sonra Kerem'e döndüm.

 

"Kerem ben güzel miyim?"

 

"Evet bebeğim. Gördüğüm en güzel kızsın."

 

"Öyle mi?"

 

"Evet. Çok güzelsin."

 

"Açım."

 

"Bende, hadi inip bir şeyler yiyelim."

 

Kalkıp odadan çıktık. Yeni kalkmış olmama rağmen hâlâ uykum vardı. Yavaş yavaş aşağıya indik.

 

Yemek kokusu sarmıştı tüm kaleyi. Ebru yine döktürmüştü. İtiraf etmek gerekirse yemekleri benimkilerden daha güzel oluyordu.

 

İndiğimizde direkt mutfağa ilerledim. Eda hariç kızların hepsi buradaydı. Olivia bile buradaydı. Lena kanatlarını bir kez çırptı.

 

"Hoş buldum Lena." Gözlerimi ovuşturup boş sandalyeye oturdum. "Hoş geldin Olivia."

 

"Sende hoş geldin." Olivia kollarını göğsünde bağladı. "Ateş'i gördünüzmü?"

 

"Hayırdır Olivia. Ateş'i ne yapacaksın?"

 

"Hiç."

 

İmalı imalı baktım. "Emin misin?"

 

"Evet."

 

"İtiraf et ona aşıksın."

 

"Ne? Ne alakası var ya?"

 

"Hadi ama Oliv. Buraya kadar tek Lena için uçmuş olamazsın."

 

"Sadece Lena için geldim. Ayrıca bir daha Oliv deme."

 

"İtiraf et o zaman Oliv."

 

"Offf. İyi, Ateş'e aşığım. Oldumu?"

 

"Yine kazandım."

 

"Kızım bu büyük bir itiraf." Lena elindeki bardağı masaya koydu. "Amcama ne diyeceksin? Biliyorsun hâlâ insanları sevmiyor."

 

"Bilmiyorum. Babamı geç Ateş'e nasıl diyeceğim?"

 

"Önce amcamı hallet sen. Ateş kolay lokma."

 

"Kolaysa sen söyle."

 

"Benim sorunum değil."

 

"Değil tabi. Baban yıllar önce insanlarla arkadaştı."

 

"Hey! Alakası yok. Babamda insanları sevmiyor, ama güveniyor. Halledebilirim."

 

"Yapar mısın?" Sesinde heyecan vardı.

 

"Evet. Babamdan isteyeceğim."

 

"Lena sen harikasın."

 

"Sende öylesin Oliv."

 

Olivia, Lena'nın önündeki yarısı boş olan bardağı alıp tek dikişte içti. "Sinir bozucusun Olivia."

 

"Sende Lena."

 

"Hadi yemeğe." Ebru'nun aralarına giren sesiyle ona döndük. "Her şey hazır."

 

 

Bölüm : 14.07.2025 13:04 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
İçindekiler
Hikayeyi Paylaş
Loading...