
2026
Sare
1. yaşım yeni hayatıma başladığım yaştı.
3. yaşım en kötü yaşımdı. Ailemi kaybetmiştim.
7. yaşım herkesin olduğu gibi okul hayatımın başladığı yaştı. Bilmeden ikizimi bulduğum yaştı. En güzel yaşımdı.
17. yaşım Emre Karaca ile tanışmıştım. En güzel yaşlarımdan biriydi.
18. yaşım hayallerimi gerçekleştirip doktor olduğum yaştı. En güzel yaşımdı.
19. yaşım en kötü yaşlarımdan biriydi. Emre Karaca sevgili olmuştum.
20. yaşım hem en güzel hem en kötü yaşımdı. Güzel kısmı Element Koruyucu'larıyla tanışmış olmamdı. Hayatımı adadığım bir kızım ve bir eşim vardı. Bir abim olduğunu öğrenmiştim. Bir ikizim olduğunu da. Elementimi ustaca kullanabiliyordum. Mesleğimde ise bir üst kademe çıkıp profesör olmuştum.
Kardeşlerimin başarılarına şahit olmuştum. Kardeşim Özge başarılı bir ingilizce öğretmeni olmuştu. Özgür ise 5 şarkısı olan bir müzisyen. Efe yanımızda değildi, çünkü yurt dışına uçuşu vardı. Pilot olmuştu. Asya ise moda tasarımcısı olmuştu. Yıllar önce giymemek için direndiği elbiseleri tasarlıyordu.
Kötü kısmı ise geçmişimi öğrenmem oldu. Evlatlık olduğumu ve ikizim olduğunu öğrenmem ve nice kötü şey.
23. yaşım bir olay dışında iyiydi. Oda kardeşim Özgür'ün aort damarındaki daralmadan dolayı ameliyatına girmemdi. Yanımda yine Demir vardı.
Şimdi ise 26 yaşında geçmişiyle yüzleşmiş güçlü bir kadındım. Tarihler 25 Mart'ı gösteriyordu. Element Koruyucu'larının kurulduğu tarihi. Büyük bir aile olduğumuz tarih.
Yanımda Kerem ve diğer Koruyucu'larla beraber karşımızda oyun oynayan çocukları izliyorduk.
Bir insan üç vampir ve bir peri ne kadar iyi anlaşıyorsa o kadar iyi anlaşıyorlardı. Az sonra Aras ve 𝘠ı𝘭𝘥ı𝘻 bir birine girecekti. Ve çok geçmeden girdiler.
Ateş ve Eren kalkıp ayırdı. "Yıldız sana kaç kez ısırma diyeceğim ya."
Asya kalkıp babasından Yıldız'ı aldı. Yıldız form değiştirip yarsaya dönüşerek Asya'nın başına kondu. "Baba içgüdüsel yapıyor. Biliyorsun."
"Evet. Vampir dişleri çıktı. Ya 𝘚𝘦𝘯𝘢'𝘺ı ısırsaydı?"
"Tamam pes ediyorum baba." Asya başındaki yarasayı aldı. "Uçalım mı küçük yarasa?"
"Evet." Yıldız form değiştirip ablasına sarıldı.
Asya yıllar önce muhafızların kendisine verdiği güçle yükseldi. Sena koşup kucağıma atladı. "Anne."
"Annem" diyerek saçlarını okşadım. Teyzesi Canan'ın saçları gibi yumuşacıktı. Gözleri Kerem'in ki gibi maviydi. Bakışları benimki gibi sıcaktı.
"Alev benimle oynamıyor."
"Oynar annem. Koş hadi."
Yanağımdan öpüp koşarak uzaklaştı. Öperken dayısı Berat gibi gözlerini kapatıyordu.
"Beyler sizinle özel bir şey konuşmak istiyorum gelir misiniz?" Alper yıllar içinde değişmişti. Bunu Serena'ya borçluydu.
"Geliyoruz." Eren kucağında kanatları açık olan Aras'ı indirdiğinde uçup annesinin kanatları altına sindi.
Çocuklar ayrıldığında ben ve kızlar önümüzdeki dört çocuğu izlemeye devam ettik.
Alper
Yeterince uzaklaştığımızdan emin olduğumda "beyler çok büyük bir tehlike altındayız" dedim.
"Saçmalama Alper." Ateş ellerini başının arkasında birleştirdi. "Her şey yıllar önce bitti, artık mutluyuz."
"Gücüm azalıyor Ateş. Benden başka biri daha karanlık güçleri kullanıyor."
"Gücün azaldıysa işler değişir. Önlem alalım. Ne olur ne olmaz."
"Bende onu diyorum. Ayrı kalmak çok riskli. Özellikle çocukların yalnız kalması."
"Bu gece bizimle kalın Alper. Kalenizde kalmanız tehlikeli."
"Tamam Ateş."
Akşam olduğunda her zaman yaptığımız gibi kalenin bahçesindeki ateşin etrafında oturup gece yarısına kadar sohpet ettik. Lena ve Olivia gittiğinde odalara dağıldık. İçimde daha önce olmadığı kadar büyük bir huzursuzluk vardı.
Yanımdaki Serena hissetmiş olacak ki "Alper. Her ne düşünüyorsan gerçekleşmeyecek" dedi.
"Bu sefer çok farklı perim. Kendime sözüm var. Koruyucu'ları koruyacağım."
"Kendini çok zorluyorsun."
"Zorlamalıyım zaten. Özellikle Güneş ve senin için. Önceliğim sizsiniz."
Yan dönüp elini yanağıma koydu. "Uyu şimdi. Sabaha daha iyi olacaksın."
Kendime çekip sıkıca sarıldım. O şekilde uyuyakaldım.
Sabah kan ter içinde uyandım. Berbat bir kabus görmüştüm. Tüm Koruyucu'lar yakalanmıştı. İçlerinde Serena ve Güneş'te vardı. Hemen ikisini de kontrol ettim ama yoklardı. En geç uyanan bendim. O yüzden herkesin kalktığını umut ederek aşağıya indim.
Kale adeta terk edilmiş gibi sessizdi. Bu garipti, çünkü normalde her birinin sesinin gelmesi gerekiyordu. Tüm kaleyi baştan sona aradım ama kimse yoktu. Bazen bahçeye çıktıklarını hatırladım. Bahçeye çıktığımda yine kimseyi göremedim.
Kaleye geri döndüğümde üzerinde olmaması gerek bir desen fark ettim. Kocaman siyah bir daire. Bu gücümün işaretiydi ama bunu ben yapmamıştım.
"Lanet olsun" diye haykırdım.
Hayvanları bulmalıydım, hemde en acilinden. Tekrar bahçe kapısına döndüğmde tüm hayvanları gördüm. İşaretleri parlıyordu.
İşaretler iki sebepten parlıyordu. İlki güçlerini kullandıklarında, ikinci ise bağlı oldukları insanlar tehlikede olduğunda.
"Çocuklar yardımınıza ihtiyacım var." Odaklanıp Arda'da ki gücü kullandım. Muhafızların verdiği hayvanlarla konuşma gücünü. "Koruyucu'lar kayıp. Bulabilir misiniz?"
"Evet Arda'yı bulabilirim." Kral'ın tek kükremesinden tüm bunları anlamıştım. Bu güçler bir harikaydı.
"Hadi hepiniz."
Yanlarına gittiğimde dönüp ormana girdiler. Alvin omzuma tırmandı. "Hepsine güveniyorum Alper. Onlar çok güçlü."
"Alvin ben onları bulamazsam ve kurtaramazsam kendimi affetmem."
"Kurtaramazsam derken?"
"Şuan büyük tehlike altındalar."
"Efe'yi bulacağım." Gece sertçe bana döndü. "Bulamazsam benden çekeceğin var." Geri dönüp yürümeye devam etti.
Her hayvanla iyi anlaşabiliyorken Gece'yle anlaşamamıştım.
"Onlara bir şey olmayacak. Olursa küllerimden doğacaklar." Alev omzuma kondu. "Benim gücüm ölüm dışında her şeyi iyileştirir. Bunda Ateş'in payı büyük."
"Hepsini bulup kurtaracağım" dedim kararlı bir sesle çenemi kaldırıp. "Onlar bu hayatta sahip olduğum tek kişiler."
Bir saatlik yürüyüşün ardından büyük bir yapının önünde durduk. Bunu da ben yapmamıştım. Yine yanılmamıştım. Gücümü benden başka kullanan biri vardı.
"Burada bekleyin. Tek gireceğim." Omuzlarımdaki Alvin ve Alev indiğinde yapıya ilerledim. Siyah bir hançer yaptım. Yaklaştığımda kapı açıldı. Tedbirli şekilde girdim içeriye. Kapı arkamdan kapandığında önümdeki cam bölmeden Koruyucu'ları gördüm. Yanlarında Berat'ta vardı. Hepsi ortada bağlanmış bir şekilde tutsaktı.
Bunu her kim yaptıysa bedelini ödeyecekti.
"Vay vay vay. Burada kimler varmış böyle? Küçük kardeşim Alper." Bu yıllardır sesini duymadığım abim Onur'du. Böylece gücümü kullanan kişiyi bulmuştum. "İhanetçi kardeşim."
"Neye ihanet etmişim?" Arkama döndüğümde Onur'u gördüm. "Hatırlamıyorum da."
"Ailene."
"Hayır etmedim. Aşağıdakilere hiç bir şekilde etmedim." İşaret parmağımla Onur'u gösterdim. "Ailem sen ve ya o aptal güçler değil." Aşağıdakileri gösterdim. "Ailem onlar."
"Ailen onlar değil. Ailen benim ve bu güçler. Vazgeç Alper."
"Sen benim abim değilsin. Ailem hiç değilsin. Benim abimde ailemde aşağıda. Ve yemin ederim onları almadan buradan çıkmayacağım."
"O zaman çıkamayacaksın." Duvardan bir okun fırladığını duydum.
Canan'ın gücünü kullanıp önlerine ışınlandım. Göğsüme saplanan okla dizlerimin üzerine düştüm. Hançer dizlerimin yanına düştü. Gözüme çarpan ilk şey bunun sıradan bir ok olmadığı oldu.
Bu ölüm okuydu. İçindeki zehir üç insanı öldürebilecek kadar güçlüydü.
Sare
Alper yere düştüğünde yanımdaki Ateş bileklerindeki kelepçeden kurtulmayı denedi. Ama yapamadı. Sabahtan beri deniyordu ama yapamıyordu. Lena ve Olivia'da deniyordu ama bu kelepçeler gümüşten yapılmıştı, onlarda kurtulamıyordu.
"Asya tek sen kurtulabilirsin. Yap şunu yıldızım."
"Yapacağım baba." Asya sertçe asılıp kırmış olmalıydı. Demir sesleri yanıltmamıştı. "Yaptım."
Bir kaç demir sesinden sonra bende ki kelepçeleride kırdı. Önce çocukları ve bizi kurtarmıştı. Saniyeler içinde beylerinde kelepçelerini kırdı. Ben ise hemen gidip Alper'in nabzını kontrol ettim. Zayıflıyordu.
"Zayıflıyor" dedim başımı kaldırmadan. Nabzı tamamen durdu. "Atmıyor durdu."
"Bunu kim yaptıysa onu bitireceğim." Ateş'i yıllar içinde çok iyi tanımıştım. Nadiren sesi titrerdi. Ve şuan titriyordu. "Alper kanın yerde kalmayacak kuzen."
"Bunun olacağını biliyordum." Eren hemen yanıma çöktü. "Ölüm oku. İstesekte kurtaramazdık. Çıkalım artık."
"Önce burayı patlatacağım."
"O kadar kolay değil Ateş!" Bu sesin sahibini tanımıyordum. Ama Ateş ve Eren tanıyormuş gibi önümize geçti.
"Onur! Kardeşimi öldürdün. Bende seni öldüreceğim." Ateş siyah bir top yaparken Eren altın sarısı parlak bir top yaptı. Güçleri birleştireceklerdi. "Beraber abi."
İkisi topları sesin geldiği yere attı. Büyük bir patlama olurken Kerem yanıma gelip sarılarak kensini siper etti. Sesler kesildiğinde ayrıldı ama hâlâ omuzlarımdan tutuyordu.
Az önce bulunduğumuz yer tamamen patlamıştı. Herkes toplandığında hayvanlar geldi. Gece Alper'in kolundan tutup kaldırdı. Bıraktığında yere düşen kola baktı üzgün bir şekilde. Belli belirsiz hırladı.
"Geri dönelim artık. Onun için yapabileceğimiz bir şey yok."
Alev kanadının birini Alper'in koluna koydu. Bir kaç saniye parladı. Umutsuz şekilde geri çekip Ateş'e baktı. "Üzgünüm Alev. Gücün ölen birinin üzerinde etkisiz."
"Acaba vampir ısırığı işe yarar mı?" Olivia hemen hayvanların arasında yere çöktü. "Deneyeyim mi?"
"İşe yarar mı bilmiyorum ay ışığım."
"Denemeden bilemeyiz." Olivia Alper'in başını kaldırıp boynunu ısırdı. Biraz bekledikten sonra kalktı. "İşe yaramadı."
"Biliyordum. Gidelim artık."
Ayrıldığımızda geride kalan bir 𝘬𝘢𝘩𝘳𝘢𝘮𝘢𝘯 vardı.
Alper
Az önceki konuşulanları duymuş ve hissetmiştim ama bir şey diyememiş, hareket edememiştim. Gücüm tamaman tükendiğinde ne bir şeyler duyuyordum, ne de hissede biliyordum.
Sare
Bir saat yürüdükten sonra kaleye geldik. Kapıda daha dün olmadığına emin olduğum bir işaret vardı. Bu sinema salonunun kapısında olan işaretle aynıydı.
"Sinema salonuna gidelim. Bir şeyler hazırlamış olmalı."
İçeriye girip sinama salonuna ilerledik. Serena kendinde değildi. Nasıl olabilirdi ki?
Sinema salonuna girdiğimizde perdede bir video oynamaya başladı doğal olarak. Garip olan şey ise video Alper tarafından çekilmişti. İlk saniyede bir tarih belirdi
25.03.2026
Ortalarda bir yere oturduğunuzda kendisi gözüktü. "Koruyucu'lar eğer bu videoyu görüyorsanız ben ölmüşüm demektir." Bir gün önceden biliyormuydu? Çünkü biliyor gibiydi.
"Sizi korumak için abime meydan okumuşum ve kaybetmişim demektir. "
Nereden bilebilirdi?
"Çok sevdiğim abim Ateş. Bana her zaman destek oldun. Kendi abim bana inanıp güvenmezken sen inanıp güvendin. Her şey için teşekkür ederim."
Sanki oturduğumuz yerleri biliyormuş gibi Eren'in oturduğu yere baktı. "Sen Eren. Seninle hiç bir zaman anlaşamadık. Ama şunu bil seni her zaman sevdim." Ardından Kerem'in oturduğu yere baktı.
"Ve sen Kerem. Gördüğüm en cesur insansın. Sena ve Sare çok şanslı."
Bakışlarını az kaldırdı. Sanki buradaydı ve hemen arkamdaki Arda ve Mert'e baktı. "Ve siz ormanın cesur çocukları. Ormanı korumaya devam edin."
En solda oturan Özgür'e baktı. "Müziklerini sevdim Özgür. Her gün her birini dinledim. İlk çıkarttığın günlerden itibaren hemde. Şimdi bir şarkı daha çıkart. Ama bu kez benim için."
Bu kezde Efe'ye döndü. "Uçuşlarında zorlanıyorsun Efe, ama yapıyorsun. Devam et aslanım."
Yan yana oturan Lena ve Canan'a baktı. "Sizin bu kadar iyi anlaşacağınızı düşünmemiştim. Beni şaşırttınız." Ardından Özge ve Asya'ya baktı. "Sizinde öyle kızlar."
Benimle Ebru'ya baktı. "İkinizin kaderi bir birine çok benziyor." Tekrar Kerem'e döndü. "Islat beni Kerem."
Kerem bir su topu yapıp perdeye attı. O an videoda Alper'in üstü başı ıslandı. "Beni son kez ıslatmış ol kuzen." En son Serena'ya baktı. "Sen küçük perim. Krallık ve Güneş sana emanet. Sizde Koruyucu'lara" Hemen yanındaki Güneş'e baktı. "Her zaman parla Güneş'im. Unutma senin olduğun her an umut vardır. "
Aras ve Alev'e baktı. "Ve siz küçük vampirler. Arada babanızı ısırın. Can sıkıyor çünkü. " Yıldız'a döndü. "Ve sen küçük Yıldız. Geceler senin olsun." En son hepimize bakıp "sizi seviyorum Koruyucu'lar" diyerek el salladı. Video bittiğinde art arda hepimizle olan resimleri gösterildi. En sonda ise çocukların bize şaka yaptığı günden bir video kaydı vardı. Eren suya düştüğü kısım. Eren "gıcık" diye söylendi. "Bu halde bile bizi eğlendirmeyi başarıyor."
Değişmeyen ruh halimizle salondan çıktık Hepmizin kabullenmesi gereken bir gerçek vardı.
Güneş'in "anne babam nerede?" sorusuna Serena bir şey diyemedi. Tabii bizde öyle. Bu kez umut yoktu.
Küçücük çocuğun ölümle bu kadar erken tanışması yeterince acı verici değimiş gibi bir de babasının yerini soruyordu.
Serena, Güneş'i kucağına alıp başını göğsüne yasladı. "Çok uzaklarda."
"Geri gelecek mi?"
"Hayır Güneş. Malesef güzel kızım. Baban gittiği o uzak yerden gelmeyecek."
"Bizi özlemeyecek mi?"
Serena'nın dolan gözleri ağlamak üzere olmasının kanıtıydı. "Özleyecek annem."
"O zaman gelecek mi?" diye sordu bu kez umutla.
"Dedim ya. Baban o yerden gelmeyecek."
"Hiç mi?"
"Hiç Güneş. Hiç gelmeyecek."
"Ama ben babamı çok özleyeceğim." Başını kaldırıp annesine baktı. "Bizi sevmiyor mu artık?" Son cümlesi hepimizi adeta parçaladı.
Serena kendini daha fazla tutamayıp ağlamaya başladı. Eren ise ne yapması gerektiğini biliyordu. Hemen gidip Güneş'i aldı. "Seviyor amcam. Baban sadece çok uzun sürecek bir göreve gitti."
"Gerçekten mi?"
"Evet. Gelene kadar bizimle kalacaksınız. Şimdi göster bakalım kanatlarını."
Güneş gülerek kanatlarını açtı. Ardından Eren'e sarıldı. "Uçalım hadi."
"Uçalım amcam." Eren boynuna alıp kaleden çıktı.
Ben ve diğer kızlar Serena'nın yanına gittik. Sessizce ağlıyordu. "Güneş'e nasıl diyeceğim ben?"
"Sizi o kadar iyi anlıyorum ki." Sarılıp başını omzuma yasladım. "Bir gün gerçeği öğrenecek. Asıl o zaman ne yapacağını düşün."
"Yakında daha çok sorgulamaya başlayacak."
"Bu günleride atlatacağız beraber."
"İyiki varsınız kızlar."
"Her zaman."
Lena kanatlarını açtı. 6 sene önceki kanatlarının nerdeyse iki katıydı. Devasa kanatlarını etrafımıza sardı. Krallıkta en büyük kanatlar kendisindeydi. "İtiraf edeyim kızlar. İlk tanıştığımızda hiç birinizi sevmemiştim."
Hemen yanındaki Canan'a döndü. "Özellikle seni Canan."
"İnan bende seni sevmemiştim Lena." Canan kolunu Lena'nın omzuna koydu.
"Hadi. Göle gidelim." Gülümsedim. "Biraz kafa dağıtırız nasıl olur?"
"Ne kadar dağıtabiliriz bilmiyorum şekerim."
"Alışacağız."
Akşam olduğunda hepimiz gölü izliyorduk. Tek farkla, Alper yoktu. Eren ise geri döndüğünde saçını kırmızıya boyatmıştı. Hepimiz şunu iyi biliyorduk. Alper her zaman bizimleydi, kalbimizdeydi.
"Arkadaşlar" dedi Lena. "Size günü güzelleştirecek bir haberim var."
"Söyle güzelim." Eren Lena'yı omzundan sarıp kendine çekti. "Günümü güzelleştirecek tek haber Alper'in geri dönmesi olur."
"Eren ben hamileyim."
"Lena şaka değil, değil mi?"
"Hayır değil. Erkek olursa ismi." Eren'e döndü. "𝘈𝘭𝘱𝘦𝘳 olacak. "
Eren kendine daha çok çekip sarılırken diğerleride aynı şekilde sarıldı. Bu kez 6 yaşındaki çocuklarda dahildi. Serena ise Alper'den geriye kalan kızına Güneş'e sarıldı.
Yıllar içinde öğrendiğim tek şey ise Elemen Koruyucu'lar varsa umut var demekti.
Son
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 1.92k Okunma |
125 Oy |
0 Takip |
51 Bölümlü Kitap |