Yeni Üyelik
1.
Bölüm

1. Bölüm-Karşılaşma

@yazarlucyy

İlk defa içimden gelerek bir hikaye yazmak istedim. Acemiyim daha önce hiçbir kitap yazmadım. Ama denemek istedim. Umarım beğenirsiniz.❤️

 

 

 

3 yıl önce

27.11.2021

İtalya

 

 

 

Acı inleme sesleri kulağıma dolduğunda kafamı aşağıya indirdim. Kanlar içinde yerde yatan adama düz bir ifadeyle baktım.

 

 

"Cosa vuale da me?" -Ne istiyorsun benden-diye sordu. Sahi ondan ne istiyordum? İntikam mı? İçim soğuyacak mıydı? Hayır. Ama en azından içim bir nebze de olsa rahatlardı. Bu dünyadan bir pislik kurtulurdu.

 

 

"Non ti ricordi di me, Bernardo?"

-Beni hatırlamadın mı Bernardo?-

sesim soğuk ve sertti.

 

"Chi sei? Ti darò quanto vuoi, non uccidermi!"

-Kimsin sen?Ne kadar istersen veririmöldürme beni!-

 

Histerik bir kahkaha attım. Cidden derdimin para olduğunu mu sanıyordu. Bacağına daha önce sıktığım kurşun yüzünden kan kaybediyordu. Ayağa kalkmayı denedi. Sağ ayağımla onu yere itip bacağındaki yaraya bastırdım. Acıyla inledi.

 

"Fanculo la stronza. Cosa pensi di fare? Quando sarò libero, ti ucciderò con le mie stesse mani!" -Kaltak sikeyim. Naptığını sanıyorsun sen? Kurtulunca seni kendi ellerimle öldüreceğim!-

 

"Fuga? Non puoi liberarti di me, Bernardo." -Kurtulmak mı? Benden kurtulamazsın Bernardo."

 

Sağ elimi yüzüme doğru yaklaştırdım. Acı bir şekilde inleyerek beni izliyordu. Yüzümdeki maskeyi yavaşça çıkardım. Ve gözlerine baktım.

 

"Ti ricordi di me, figlio di puttana?!"

-Beni hatırladın mı, oruspu çocuğu?!-

 

 

Günümüz

~İstanbul

 

"Hadi daha hızlı olun! Tek bir hata yapmamamız lazım. Beklentileri karşılamamız gerek." Söylediklerimden sonra herkes işine daha da odaklandı. Herkesi tek tek kontrol ettikten sonra bi sıkıntı olmadığını anladım.

 

Ben Alya. Alya Arslan. Şefim. Kendime ait birçok restoranım var. 26 yaşındayım.

 

 

Bugün olduğundan çok daha yoğundu. Burada toplantı yapılacaktı. Yemek servislerini ben hazırlayacaktım. Ağrıyan başımı ovaladım. Dün geceden beri doğru düzgün uyuyamadım. Nefes almak adına balkona çıktım. Kafam allak bullaktı.

 

 

"Alya!" arkamdan gelen sese doğru gülümseyerek döndüm.

 

"Başımın belası geldin mi yine?"

 

"Tabii ki gelicem. Hem ne senin bu halin savaştan mı çıktın kızım?"

 

"Bugün toplantı var biliyosun."

 

"Haa o mesele." Gülümsedi.

"Merak etme sen halledersin"

 

Yasemin çocukluk arkadaşım.

 

"Halledeğim zaten ona dair bir şüphem yok. Ama başım çatlıyor. Uyku uyumadım şu gün yüzünden. Bir an önce bitse de kurtulsam."

 

"Neden kendini bu kadar yoruyorsun ki? Her şey mükemmel olmak zorunda değil. Her şeyi kontrol etmek zorunda değilsin. Bence gel biraz dışarı çıkalım hava al." sözlerine karşılık gülümsedim.

 

"Aklım burda kalır. İçeri geçmem gerekiyor. Sana tatlı falan servis edeyim mi ister misin?"

 

"Ay yok daraldım zaten. O zaman ben gidiyorum. Toplantı sonrası işin çıkmazsa bana uğra. Kafanı dağıtırsın bebeğim. Hadi öpüyorum." Bana sarılıp yanağıma sulu sulu bir öpücük bıraktı.

 

Yüzümü buruşturdum."Sen bir daha öpme."

 

Söylediğime karşılık giderken öpücük yollayıp umursamadı. Deli bu kız.

 

Tam içeri geçecekken cebimde titreyen telefonla duraksadım. Babamın aradığını görünce mutlulukla gülümsedim. İşleri yüzünden çok konuşamıyorduk özledim. Telefonu açıp kulağıma götürdüm.

 

"Efendim baba" biraz duraksadıktan sonra konuşmaya başladı.

 

"Kızım acil bir işim çıktı. İstanbula gelemeyeceğim. Bugünki toplantı işi tamamen sende. Benim yerime sen gireceksin. " babamın sözlerinden sonra şaşırdım.

 

"Ben bugün hakkında hiçbir şey bilmiyorum. Ne yapacağım? Daha önce katıldım ama hazırlanıyordum. Bugüne dair birşey bilmiyorum baba. Hiç mi gelemezsin?"

 

"Canım kızım işler gerçekten çok yoğun gelemeyeceğim, İtalya'da kalmam gerekiyor. Ben gerekli bilgileri sana atacağım şuan kapatmam gerekiyo. Öpüyorum güzel kızım."

 

"Tamam baba halledeceğim."

sesli bir nefes verdim, ne yapacaktım ben?

 

18.30

 

Dudaklarıma kırmızı rujumu sürerek son dokunuşu yaptım. Ayağa kalkıp aynada kendimi süzdüm. Üzerime vücudumu tamamen saran bileklerima kadar uzanan kırmızı, parlayan bir elbise giymiştim. Saçlarıma sıkı bir at kuyruğu yapıp kaküllerime şekil verdim. Kulağıma inci detaylı küpemi taktım. Artık hazırdım.

 

 

Evden çıktığımda havanın soğukluğu yüzüme çarptı. Üzerime giydiğim siyah kaban sayesinde üşümemiştim. Arabaya doğru adımladım. Kilidi açıp arabaya bindiğim anda çantamdan gelen telefon sesiyle elim çantama gitti. Arayan kişiyi görünce göz devirdim. Hadi ama, hiç sırası değildi. Telefonu sessize alıp arabayı çalıştırdım. Şuan onunla hiç uğraşamazdım gerçekten.

 

Yarım saat sonra

 

Restoranıma doğru yürürken kapıda çalışan beni karşıladı. "Hoşgeldiniz Alya Hanım, misafirler üst kattaki odada bekliyor."

 

Soğuk havadan kuruyan dudaklarımı ıslattım."Güzel, ben yukarı çıkıyorum."

 

"Yemek servisini ne zaman yapalım?"

 

Çalışana döndüm. "Ben haber vereceğim ben haber vermeden gelmeyin. Yukarı bir elemen gönderin kapıda beklesin."

 

"Tamam Alya Hanım." Arkasını dönüp gitti. Adımlarımı merdivenlere yönelttim. Merdivenden çıktıkça konuşma sesleri gelmeye başladı. Üst katta böyle misafirlere özel bir odamız vardı. Kapısı biraz aralıktı. Konuşma sesleei giderek artmaya başlayınca biraz gerildim. Gerilmemem gerekiyordu.

 

Sakin ol Alya Sakin ol!

 

Kapının önünde durduğumda derin bir nefes aldım. Kapıyı açıp içeri girdim. Ben yürüdükçe topuklu sesim yankılanıyordu. 2 çift göz bana döndü. Sıraç ve Serdar amcama gülümseyerek baktım. Babamın iş ortakları. Onları çok seviyorum beni kendi kızları gibi görüyorlar.

 

"Özgür nerede?" babamdan bahsediyordu. Gülümsedim.

"Bugün babam yok. Kızı olarak ben görev alacağım." Kabanımı çıkarıp sandalyenin arkasına astım ve oturdum. Serdar amca söze girdi.

 

"Hoşgeldin kızım seni beklemiyorduk"

 

"Hoşbuldum. Babamın işi çıktığı için bugünlük benim onun yerini almamı istedi. Biraz gerginim ama altından kalkarım." bana gülümseyip başıyla onayladı.

 

Aradan geçen 15 dakikanın ardından sıkıntıyla ofladım. Nerede kaldı bu adam? Babamın yazdığı mesajları gözden geçirdim.

 

"Kızım, İtalyadan bir iş adamı gelecek, bizim şirketimizle görüşme yapmak istiyormuş. Serdar ve Sıraç amcan olacak yanında merak etme. Sen onlara ayak uydur yeter. Sana güveniyorum canım kızım."

 

Kimdi ki bu adam bu kadar önemli. Toplantıyı erteleseler olmuyor mu yani. Ben kendimce düşüncelere dalmışken gelen adım sesleriyle kafamı kaldırdım. Kapı arkamda kalıyordu. Serdar ve Sıraç amca ayağa kalkınca bende kalktım. Önce Serdar amcanın sonra Sıraç amcanın elini sıktı.

 

Bana döndü. Döndüğü gibi olduğu yerde kaldı. Zaman durmuş gibiydi. Gözlerinde anlamlandıramadığım ifade vardı. Yüzüme sanki bir şeyi anlamlandırmaya çalışıyormuş gibi baktı. Yüzümün her bir zerresine tek tek. İlk defa mı kadın görüyor acaba?

 

 

"Tekrardan hoşgeldin Ricardo. Masaya geçelim." aradaki anlamaız bakışmayı bozan Sıraç amca masaya oturmamız için işaret etti. Sonunda! Bir an bakışları altında ezileceğimi sandım.

 

Masaya oturduğumuzda sohbet yavaştan başladı. Yemek servisleri yapılmıştı. Oturduğumdan beri Ricardo denen adam bana bakıyordu. Ağzına çarpacağım gerçekten! Serdar amca bir yandan şirketimizden bahsederken Ricardo kısa cevaplar veriyor ve odak noktası olan bana bakmaya devam ediyordu.

 

"Siz, kimsiniz?" sorduğu soru karşısında şaşırdım. Benim neymi merak ediyorsun Allah aşkına. Bitsin de kurtulayım diye dua ediyorum. Adam bana soru soruyor. Boğazımı temizledim.

 

"Adım Alya, Alya Arslan. Özgür Arslanın kızıyım. Toplantıya gelemedi onun adına ben geldim."

 

"Alya, güzel isimmiş." mırıldanarak söylendi. Koyun can derdinde kasap et derdinde.

 

"Yarın İtalya'ya döneceğini söylemiştin Ricardo." Sıraç amca konuşmuştu.

 

"Hayır dönmeyeceğim." gözlerime baktı. "Bir süre daha bir nedenden dolayı burada kalacağım" sonra Sıraç amcaya döndü. "Sonra dönerim İtalya'ya"

 

Adam resmen bana gönderme yapıyor. Kafayı yememe ramak kaldı. Ricardo dönüp Sıraç amcayla bir şey konuşmaya başladı. O sırada Ricardoyu inceledim. Çene hatları keskindi, gözleri koyu kahveydi. İncelemeye devam ettim. Burnu tam yüzüne göreydi ne küçük ne büyük. Esmer tenliydi. Dudakları ne çok inceydi ne de çok kalın. Omuzları genişti. Gözlerini bi anda üzerimde hissetmemle sertçe yutkundum. Sanırım yakalanmıştım.

 

Öylece durup gözlerimin içine baktı inat eder gibi. Benimle derdi neydi? Rahatsızca yerimde kıpırdandım. Lavoboya gitmek için ayağa kalktım.

 

"Ben lavoboya gidiyorum kusura bakmayın." yurtkundum ve onay beklemeden hızlı adımlarla odadan çıktım. Kendimi ne ara lavoboya attım bilmiyorum. Aynada öylece kendime bakıyordum. Siktir, çok kötü hissediyorum. Uykusuzluğun verdiği etkiyle üzerime ağır bir yorgunluk çöktü.

 

 

Rujumu tazeledim. Biraz silinmişti. aynada kendimi tekrar kontrol ettikten sonra lavobodan çıkıp odaya doğru yürüdüm. Odaya girdiğimde Ricardo ile el sıkışıyolardı.

 

"Açıkçası kabul edeceğini beklemiyordum Ricardo. Şaşırdım, senin zor biri olduğunu söylemişlerdi." dedi Serdar amca.

 

"Öyleyimdir" diyip varlığımı hisseder gibi bakışlarını bana çevirdi. "Bence çok iyi anlaşacağız." resmen oyun oynuyordu. Bana hitaben konuşuyordu.

 

"Anlaştık" diyen Sıraç amcayla Ricardo paltosunu alıp kapıya doğru yürürken tam önümde durdu.

 

"Yine görüşeceğiz, Alya." yüzü bana dönüktü ve gülümsedi. 2 saattir soğuk nevale gibi davranan adam durduk yere niye gülümsüyor?

 

"Görüşelim, Ricardo." derdi neydi bilmiyorum ama geri adım atacak değildim. Arkasını dönüp gitti.

 

 

 

Yorgunca restoranın balkonunda oturdum. Omuzlarıma ağırlık çöktü. Herkes gitti. Bir süre daha oturduktan sonra saatin geç olduğunu anlayınca arabama doğru ilerledim. Aynı zamanda Yasemin'e beni eve davet ettiği için teşekkür ettiğim ama gelecek kafada olmadığımı belirttiğim mesajı yolladım. Arabama doğru ilerlerken restoranın önünde gördüğüm kişiyle kalakaldım. Ricardo'nun arkası bana dönüktü ve telefonda biriyle konuşuyordu.

 

"Non capisci? Non sono pazzo! Dico che l'ho trovato!"

Anlamıyor musun? Ben deli değilim! Buldum diyorum!

 

İtalyanca konuşuyordu dinlemek için sessizce arkasından yaklaşırken telefonum çaldı. Gerçekten şuan mıydı bunun zamanı? Ağlayacağım şimdi! Telefonu direkt reddettim. Ricardo ne olduğunu anlayamaz bir halde bana döndü.

 

"Arrivederci."

Sonra görüşürüz diyip telefonu kapadı

 

Ricardonun burada ne işi vardı? Acaba benim İtalyanca bildiğimi biliyor mudur?

 

Bir süre sessiz kaldık. Konuşmayı ben başlattım.

 

"Size bir şey sorabilir miyim?"

 

"Siz demene gerek yok. Sorabilirsin." dedi.

 

"Pekala. Neden İstanbulda anlaşma yapacağın şirketler aradın? Çünkü anlatılana göre zaten büyük servete sahipken, neden başka şirkete ihtiyacın olsun ki? Ayrıca İtalyada yaşıyorsun zor olmaz mı? Bide Türkçeyi nasıl bu kadar iyi konuşabiliyorsun?" soruları sorarken utanmadım değil, ama merak ettim. ,söylediklerimi dinledi.

 

"Ara sıra İstanbula geliyorum zaten annemin mezarı burada bazen onu ziyaret ediyorum. Ve çocukluğumun bazı dönemleri burada geçti. O yüzden Türkçem iyi. Anlaşma için de şartları uygun gördüm. " annesinin öldüğünü duyunca ister istemez üzülmüştüm. Onu tanımıyordum ama bu can sıkıcıydı.

 

"Senin adına üzüldüm zor olmalı." uzun uzun baktı.

 

"Üzülmeni istemiyorum." rüzgar bi anda esmeye başladı. Kaküllerim bozuldu sinirle soluk verdim.

 

"Yemin ederim en son sizi anlıma yapıştırıcam uçamayacaksınız bir daha yeter be." ben kendi kendime konuşurken Ricardo elini uzatıp kaküllerime uzandı. Geri çekildim. Ricardo bu hareketime kaşlarını çattı. Tekrar elini uzattığında bir adım daha geriye gittim.

 

"Bir sorun mu var, Alya?"

 

"Yapma. Temas sevmiyorum." Hızlıca ve nefessizce konuştum.

 

"Tamam sakin ol dokunmayacağım." endişeli görünüyordu.

 

"Ben en iyisi gideyim görüşürüz."yüzüme sıkıntılı bir ifadeyle baktı. İsteksizce konuştu.

 

"Görüşürüz, Alya"

 

 

 

 

Üzerime akan sıcak su bedenimi rahatlatıyordu. Bugün çok yorulmuştum. Kafam çok karışıktı. Ricardo neyin nesiydi kimdi?

Amacı bana zarar vermek miydi yoksa? Gerçi onunla bir daha karşılaşacağımızı düşünmüyorum. İtalyaya gider umarım.

 

Duştan çıkınca üzerime eşofman ve sweat giydim. Hava soğuktu. Yatağıma oturdum. Gerçekten uzun bir uykuya ihtiyacım vardı. Işığı kapatıp kafamı yastığa koydum ve gözlerim kapandı.

 

 

Öğlen 12'de uyandım. Babam aramıştı birkaç kez. Onu daha sonra arayacağımı aklıma koyarak lavoboya gittim. İhtiyaçlarımı giderdim. Odaya tekrar döndüğümde telefonu alıp babamı aradım. Birkaç çalmadan sonra açtı.

 

"Nasılsın kızım?"

 

"İyiyim baba. Baya yorulmuşum yeni uyandım. Sen nasılsın?"

 

"İyiyim kızım. Birkaç güne döneceğim. Seni Ricardo için aradım. Umıudum yoktu bizim şirketle ilgileneceğini düşünmedim ama kanul etmiş. Şirketimizin geleceğini önemli ölçüde etkileti bu. Çok büyük bir gelişme."

 

"Evet baba. Kabul etti. Umarım bizim için iyi sonuçlar doğurur." babamla biraz daha sohbet ettikten sonra kapattım.

 

"Nasıldı dün?" Yasemin'le bir kahveciye gelmiştik evde bunaldığım için onu aradım ve kabul etti.

 

"Yorucu ama değdi. Toplantıya ben girdim babam gelemedi. Ricardo diye biriyle şirketimiz anlaştı." içtiği kahveyi püskürttü.

 

"Ricardo Martini olan Ricardo mu? NE?" neden bu kadar şaşırmıştı bir ben mi tanımıyordum bu adamı.

 

"Soy adını bilmiyorum İtalyan olduğunu ve adını biliyorum sadece. "

 

"Bazen onu magazinlerde görüyordum. Biliyorsun yurt dışındaki olayları bazen takip ediyorum Ricardo İtalyaya nam salmış biri. Çok sert görünüyor, normalde nasıl bilemem. O yüzden çok şaşırdım. İstanbula birkaç kez geldiğini duydum ama ne için geliyor bilmiyorum. Belki de seviyodur bu şehri."

 

Ricardo bana annesi için geldiğini söylemişti. Bunu Yasemin'e söylemeli miydim emin değilim. Söylememeye karar verdim.

 

"Ricardoyu tanımıyorum hiç konuşmadık onunla. Ortaklığı kabul etti. Garip birine benziyor." Yaseminle biraz daha sohbet ettikten sonra kalkmaya karar verdik.

 

Yaseminle restorana uğradık.

 

"İstediğin bir şey var mı getireyim hemen." Yasemin parlayan gözlerle bana baktı.

 

"Canım feci şekilde makarna istiyor birlikte yiyelim mi?" dikkatli bakarsanız acıkmış.

 

"Olur yiyelim ben hallediyorum."

 

Mutfağa doğru ilerledim.

 

"Hoşgeldin Şef" dediler. Çalışanlarım mutfakta bana şef diye hitap ederlerdi. Ama dışarıda buna müsaade etmezdim.

 

"Yasemin ve bana Makarna getirir misiniz?"

 

"Tamam şef."

 

Siparişi verdikten sonra Yasemin'in yanına döndüm. Cam kenarındaki masaya oturmuştu gidip karşısına oturdum.

 

"Söyledin mi?"

 

"Evet söyledim birazdan hallederler."

Tam ağzımı açıp konuşmaya devam edecekken telefonum çaldı. Normalde hiç çalmayan telefonum 2 gündğr susmak bilmiyordu.

 

"Kim arıyor?" Yasemin'in sorusuyla başımı kaldırdım.

 

"Sıraç amca arıyor da ne alaka?" telefonu açıp kulağıma götürdüm. Bi süre sessizce Sıraç amcayı dinledim. O konuştukça ben batıyordum. Baygınlık geçirmeme ramak kalmışken konuşmayı kesti.

 

"Sıraç amca başkası olmaz mı lütfen o gün meşgulüm."

 

"Alya rica ediyorum kırma beni. Lütfen bak sana bırakıyorum."

 

İsteksizce homurdandım. "Tamam."

 

Telefonu kapattıktan sonra Yasemin yüzüme anlamsızca bakıyordu.

 

"Noldu suratın kireç gibi oldu 1 dakika içinde."

 

"Sıraç amca dedi ki..."

 

"Kızım çatlatma söylesene."

 

"Ricardoyla iş için görüşecekmişiz. Özellikle beni çağırmış."

 

 

 

BÖLÜM SONU

 

Evett ilk defa böyle bir şey yapıyorum. Başroldeki kadını güçlü biri olarak tasarladım kafamda. Umarım beğenirsiniz. Okuyanlar yorum yaparsa sevinirimmm.

 

Hoşçakalınn

🩷🍯🍯

Loading...
0%