@yazarlucyy
|
Alya Arslan
Selamlarrr keyifli okumalar💫
Ertesi gün Yasemin bana gelmişti. Sinirle yere oturdum. "Nereye gideceğimizi ne konuşacağımızı bile bilmiyorum! İş konuşacağız diyo ben şefim şef ne işi ya? Ayrıca ne giyeceğim ben?" Yasemin dolabımın başında kıyafetlerime bakıyordı.
"Bir sürü kıyafetin var onda sıkıntı yok. Asıl sıkıntı nereye gideceğiniz. Ortamına göre giyinmen lazım." haklıydı. Ve bu yüzden sabahtan beri ne giyeceğimi tartışıyorduk.
Yasemin dolabımda canıyla cebelleşirken bende yas tutuyordum.
"Bence kumaş pantolon falan giyeyim işte nerede buluşacağız sanki?" tam ben konuşurken bilinmeyen numarasan mesaj geldi.
Bilinmeyen numara: "Alya"
Yasemin hemen yanıma koştu. "Kim olabilir"
Sanki Yasemini duyuyormuş gibi karşı taraftan cevap geldi.
Bilinmeyen numara: "BenRicardo"
Yaseminle mesajı görür görmez aynı anda birbirimize döndük. Ricardonun adını telefonuma kaydettim. Bu benim telefonumu nereden bulmuştu? Koskoca adam gerçi her türlü bulur.
Ricardo: "Şoförüm seni alacak akşam altı gibi hazır ol."
"Altı üstü üç beş iş konuşucaz şoföre ne gerek var?" Yasemin de bana katıldı.
"Bende anlamadım bence cevap yaz"
"Ne diyeyim ki?"
"Kendim gelirim de."
Alya: " Teşekkür ederim ama kendim gelirim konum atman yeterli."
Ricardo: "Hayır.Dediğim gibi altıda hazır ol şoförüm seni alacak. İtiraz istemiyorum."
"Çattık yemin ederim. Ben arabamda açardım Serdar Ortaçı oynaya oynaya giderdim başlayacağım şimdi şoförüne de akşam altısına da."
"Bari nereye gideceğinizi sor ona göre giyin." Yaseminin bazen kafası çalışıyodu aferin.
Alya: "Nerede buluşacağız tam olarak?"
Ricardo: "Akşam yemeği yeriz diye rezervasyon yaptırdım gelince görürsün."
"Taaşşuku talat ve fitnat yani" Yaseminin söylediğiyle tüm sinirim gitmiş kahkahayı patlatmıştım.
"Maksimum yarım saat katlanırım ben. "
"Neyse saat dört olmuş iki saatimiz var. Hadi seni hazırlayalım. "
Yaseminle seçtiğimiz kombine baktık.
"Giyinmeye başlıyorum. İnşallah gece kafamda hayal edip sabah üstümde bok gibi duran kombinlerden olmaz."
Giyindiğimde Yasemin gözlerini kısıp bana baktı.
"Fıstık gibi olmuşsun." ıslık çaldı.
"Yavşaman bittiyse makyajımla saçımı halledelim 1 saatimiz var."
Makyaj masama doğru ilerleyip oturdum.
Yüzümü iyice nemlendirdikten sonra makyajıma başladım. Cilt makyajım bittikten sonra, gözlerime siyah eyeliner çektim, rimel sürdüm. Gözlerime daha fazla bir şey yapmak istemedim. Yanağıma allığımı bol bol sürdüm. Allık körlüğü var bende. Son olarak dudağıma da nude tonlarında rujumu sürdükten sonra makyajım bitmişti.
Saçlarım hafif dalgalıydı. Olduğu gibi bırakmaya karar verdim. Kaküllerime şekil verip yan tarafıma baktım. Yasemin yatağıma yayılmış telefonla uğraşıyordu.
"Saçımı yapmayacağım doğal kalsın. Saat kaç?"
"17.50"
"Ben yavaştan çıkıyorum. Sende istersen bende kal. Keyfine kalmış görüşürüz bebeğim." bana öpücük attı.
"Dikkat et İtalyan yemesin seni." gözlerimi büyütüp ona baktım.
"Sen iflah olmazsın." odamdan çıkıp merdivenden aşağı indim. Evim 2 katlıydı. Aşağı katım salon ve mutfaktan oluşuyordu. Üst katta da benim odam ve misafir odaları vardı.
Saate baktığımda 17.56 olduğunu gördüm. Biraz evin içinde oyalanıp saat tam 18.00'da evden çıktım. Söylediği gibi kapıda lüks bir araba ve önünde şoför bekliyordu. Beni görünce üstünü düzeltti.
"Merhaba Ayla Hanım. Ben sizin şoförünüzüm. Buyrun." kapımı açıp binmemi bekledi.
"Teşekkür ederim." içten bir teşekkür edip arabaya bindim.
Yol boyunca iş için sorduğu sorulara ne cevap vereceğimi düşünüyordum. Tamam daha önce nadiren de olsa toplantılara katıldım ama bu kadar büyük degildi. İlk defa bu kadar gergin hissediyorum. Hem beni neden özellikle çağırdı ki? Onca insan var benden çok daha iyi biliyorlar şirketin durumunu.Babam zamanında çok istemişti tamamen yanınds çalışmamı, ancak ben babamın da desteğiyle üniversitemi bitirip kendime restoran açtım. Her ne kadar onunla çalışmamı istese de fikirlerime hep saygı duyardı babam. Onun için en çok benim mutlu olmam önemliydi.
Restoranı açalı 3 sene olacak neredeyse. İlk zamanlar yapabileceğimden emin değildim. Ama zamanla çok daha iyi yemekler yapmaya başladım. Birçok insan beni babamın kızı olarak değil de restoranım, ünüm sayesinde tanıyorlardı. Belki size yemek yapmak kolay gelebilir. Yemek yapmak kolay evet ama farklı olmak, en iyisi olmak zor. Bir kahve içmeye gittiğinizde hepsinin tadı hemen hemen benzerdir. Ama en çok beğendiğiniz kahve her zaman aklınızda kalır değil mi? Her zaman favoriniz olur. İşte bende bu sayede tanındım. Evimi arabamı her şeyimi zamanla kendim aldım. Ama babam olmasaydı ilk zamanlar maddi açıdan çok daha zor olurdu benim için.
Ricardo'da kesinlikle başka bir şey vardı. Ondan çok garip hisler alıyordum. Düşuncelere dalmam bittiğinde şoföre bir soru yönelttim. Yaklaşık 40 dakikadır yoldaydık. Beni mi kaçırıyor diye düşünmedim değil.
"Ne kadar yolumuz kaldı?"
" Çok az kaldı Alya Hanım. Birkaç dakikaya orada oluruz." telefonumu kaldırıp saate bakayım derken onlarca bildirim gördüm. Yasemin kaç kez arayıp mesaj atmıştı.
Yasemin: "Açmıyorsun telefonu birşey mi oldu?" 18.27
"İyi misin?" 18.29
"Bir saat içinde haber vermezsen babanı arayacağım çok endiseleniyorum"18.32
"Aç şu lanet telefonu kafayı yiyeceğim"18.35
yaklaşık 20 kez aramıştı. Tam onu arayacakken birinin arama bildirimi düştü. Yine oydu, bir türlü rahat bırakmıyordu beni. Sıkıntıyla nefes vererek reddettim. Bıkmıştım artık. Kaç kez reddetmeme rağmen hep arıyordu. Engellesem farklı bi yerden ulaşıyordu.
Onu umursamamaya çalışarak Yasemine yazdım.
Alya: "Bebeğim çok özür dilerim telefon sessizde kalmış hiç dikkat etmedim."
Yasemin: " Allah'ım çok şükür sonunda! O telefon neden sessizde aklım çıktı meraktan?!"
Alya: " Gerçekten farketmedim hem varmak üzereyim iyiyim."
Yasemin: "Senle sonra görüşeceğiz. En ufacık durumda haber veriyorsun!"
Alya: " Tamam söz. Şimdi kapatmam lazım araba yavaşladı geldik sanırım."
Yasemin: " Öpüyorum seni çok dikkat et."
telefonu kapatıp çantama attıktan sonra etrafıma baktım. Biraz ıssız bir yerdi. Korkmaya başlamıştım. Araba durduğunda şoför konuşmaya başladı.
"Geldik Alya Hanım." hemen inip kapımı açtığında indim. Hava yine buz gibiydi. Önümde kocaman lüks bir restoran vardı. Kim ne için böyle saçma sapan bir yere restoran yaptırırdı? Etrafta neredeyse hiç ev yoktu.
İçeriye doğru yürürken kapıda Ricardoyu gördüm. Bana doğru yürüdü.
" Hoşgeldin."
"Hoşbuldum." bana yol vererek önünden geçmemi bekledi. Önünden ilerleyip içeriye girdim. Bomboştu. Bu kocaman yerde hiç kimse yoktu. Tereddütle arkama baktım. Ricardo ben durunca durup bana sorgularcasına baktı. Üzerine siyah boğazlı kazak ve siyah bir pantolon giymişti. Boyunun ne kadar uzun olduğunu şimdi farketmiştim. Topuklu giymeme rağmen ondan kısa kalmıştım. Benden bir cevap bekleyen Ricardo'ya cevap vermek için dudaklarımı ıslattım. Gözleri dudaklarıma kaydı.
" Neden kimse yok?."
" Ben öyle istedim."
" İyi de neden? Sadece konuşup gideceğiz." gerçekten tedirgin olmuştum. Kimse yoktu, hiç kimse.
"Daha rahat ederiz diye düşündüm. Rahatsız olacağını bilsem yapmazdım." Cevap kesinlikle inandırıcı gelmedi. Ama sorgulamadım. Sorgulasam da söylemeyecekti.
Önüme dönüp yürüdüm. Cam kenarında bir masa düzenlenmişti. Oraya adımladım. Tam sandalyemi çekmiş oturacakken Ricardo sandalyemi tutup oturmamı bekledi. Saşkınlıkla ona baktım. Ben mi abartıyorum bilmiyorum ama bunu yapması gereksiz gelmişti. Otururken sandalyemi ileri itti. Daha sonra karşımdaki sadalyeye oturdu. Önünde 2 adet menü vardı birini bana verdi. Elinden aldığım menüye baktım. Çok aç değildim ama tok da değildim. Menüde biraz göz gezdirdikten sonra kararımı verdim. O menüye açıp bakmamıştı.
"Kararını verdin mi, Alya?" yine o garip ifadesiyle bana bakıyordu.
"Evet." dediğimde garsonu çağırdı.
"Buyrun efendim, ne dilersiniz?" garson bana dönüp sorduğu soruya cevap bekledi.
"Ben fileminyon istiyorum" menüde gördüğümde ağzım sulanmıştı. Yapmayı da çok severdim. Eh muhtemelen benim kadar güzel yapamayacaklar ama olsun.
Benim siparişi alan garson Ricardo'ya döndü. "Siz ne istersiniz efendim?" Ricardo garsona bakmadan, bana bakarak cevap verdi.
"Aynısından" diye kestirip attı. Garson aldığo cevapla hızlıca mutfağa doğru ilerledi. Kopyacı!
Ricardo bana bakmaya devam edince rahatsızca yerimde kıpırdandım.
"İçerisi zaten sıcak kabanını çıkarsana." Haklıydı. Biraz sıcaklamıştım ama gerginlikten farketmemiştim. Üzerimdeki kabanı ayağa kalkıp çıkardım. Ben sandalyeye asacakken yanıma gelip elimden aldı. Garsonlardan birini çağırıp kabanımı ona verdi. Hala yanımda bekliyordu.
"Oturmayacak mısın artık?" benim oturmamı mı bekliyordu? Sandalyeye otururken ilk başta yaptığı gibi sandalyemi tuttu ve itti. Sonra kendi yerine oturdu. Kuruyan boğazımla bardaktaki suyu içtim. Dudaklarımı aralayıp konuşmaya başladım.
"İş hakkındaki sorularınızı sormaya başlayın cevaplayayım." kaşları çatıldı.
"Dün gece resmiyeti attık diye düşünüyordum. Bana siz demeni istemiyorum." siz desem nolacak sen desem nolacak sanki. Allah'ım!
"Tamam. İş hakkındaki sorularını sor cevaplayayım."
"Bana kendinden bahset." ne diyor bu adam?
"İyi de, biz iş konuşmaya geldik, benim hakkımda konuşmaya değil."
"Önce seni tanımak istiyorum, iş kaçmıyor. Bana kendini anlat." gerildim. Neden beni tanımak istiyordu ki? Sakin ol Alya, belki de öylesine soruyordur" İç sesime güvenmeye çalışarak gerginliğimi azalttım.
"Adım Alya. 3 senedir restoran işletiyorum. Şefim. 26 yaşındayım." olabildiğince kısa kestim.
"Bu kadar mı yani?" daha neyi bekliyorsun Ricardo, hayatımı mı anlatayım?
"Başka neyi bilmek istiyorsun ki?"
Tereddüt etmeden "Her şeyi, her şeyini bilmek istiyorum." dedi.
"Neden?"
"Merak ediyorum çünkü." sesi gerçekten samimi gelmişti. İyi ama neden benim hayatımı bu kadar öğrenmek istemişti?
"Sen sor ben cevaplarım Ricardo. Merak ettiğin ne varsa sor."
Bu sırada siparişlermiz geldi. Garson ek olarak da kırmızı şarap getirmişti. Daha sonra gitti.
Bir yandan yemek yerken diğer yandan soru sormaya başladı.
"Boyun kaç." sorusuyla durakladım. Gözlerimi kısıp ona baktım. Düştüğüm durum çok garipti.
"1.67." dudağının bir kenarı kıvrıldı. Acaba onun boyu kaçtı? Çok merak ediyordum. Ama sormaya da utanıyordum. Neye utanıyorsun be! Adam sana sordu sen de ona sor bir şey olmaz! İç sesim bana düşman mıydı acaba? Merağımı daha fazla içimde tutamadan sordum.
"Senin boyun kaç Ricardo?" dudağının kenarı tekrar kıvrıldı.
"Çok mu merak ediyorsun?" al işte. Kendi sorunca sorun yok ama!
"Ben hayır, şey." Bu halimden oldukça keyif alıyordu. Sinirlenmiştim!
"Sen merak edince sorun olmuyorsa, benim de merak etmemde sorun yok değil mi Ricardo?"
"Tahmin et. Söyleyeceğim." zora sürüklemesen olmaz değil mi?!
"1.85 mi?" daha da uzundu ama gıcıklığına yapmıştım.
"O kadar kısa mı görünüyorum?" Oh olsundu.
"Sen şimdi 1.85 lere kısa mı dedin?" İş konuşucağız diye geldiğim yere boy muhabbeti yapıyoruz.
"Hayır tabii ki. Ama ben 1.85 değilim. Boyum 1.98" Ebesinin yani. Bu küçük, narin, hassas ve orantılı kulaklarım neler duyuyor? Maşallah.
"Ne oldu, şaşırdın mı?"
"Fazla uzunsun."
"Boy konusunu hallettiğimize göre, nelerden hoşlanıyorsun anlat bana." Beni tanımak istemesi garipti ama içimden bir his anlatmamın bana zarar vermeyeceğini söylüyordu. Kolay kolay birine güvenmezdim.
"Ben, mutfakla ilgili her şeyi severim."
"Başka? Başka bir şey sevmez misin?"
"Severi-" tam konuştuğum esnada telefonum çaldı. Yine oydu. Reddedip rahatsızca yerimde kıpırdandım. Ricardo gerginliğimi farketti.
"Neyin var, Alya. Arayan kim?" onu ne ilgilendiriyordu bu. Sabahtan beri soru soruyordu zaten yetmemiş miydi?
"Seni ne ilgilendiriyor Ricardo?"
"Alya, seni her kim aradıysa bu canını sıktı. Söyle bana kim o?"
"Seni ne ilgilendiriyor dedim?! sesim yüksek çıkmıştı. "Sen kim oluyorsun, hayatımdaki yerin ne?" kaşlarını çattı. Zaten gergindim sürekli soru soruyordu.
"Seninle ilgili her şey beni ilgilendiriyor, Alya." sesini yükseltmeden cevap verdi ama sesi sertti. Gitmek için hareketlendim. Ayağa kalkıp çıkış kapısına yöneldim.
"Alya. Nereye gidiyorsun? Buraya gel lütfen." onu dinlemeden çıktım. Bu soğukta ölmezsem iyidir. Hızlı bir şekilde yürümeye başladım. Nereye gideceğime dair bir fikrim yoktu. Daralmıştım nefes almak istiyordum.
Peşimden gelen adım sesleri ve omzuma atılan deri ceket bir oldu. Burnuma yayılan koku hayatımda daha önce almadığım bir kokuydu. Üşüdüğümü tahmin etmiş olmalıydı.
"Neden peşimden geldin?" ona döndüm.
"Hava soğuk içeri geçelim." sorumu es geçmişti.
"Neden böyle davranıyorsun. Korkmaya başlıyorum." Söylediğim şeyle bakışları anında bana döndü.
"Benden korkuyor musun? Korkutuyor muyum seni?" gözlerinde bir şeylerin kırıldığını gördüm.
"Evet korkuyorum. Hiç kimsenin olmadığı bir yere geldim. Ve sen bana benim hakkımda sorular soruyorsun. Bu beni korkutuyor!" bir süre sessiz kaldı.
"Seni korkutmak istemedim Alya. Seni üzmek, korkutmak bu hayatta isteyeceğim son şey bile değil. Telefonda seni kim aradı bilmiyorum ama bu seni üzdü. Sorununu çözmek istemem neden seni korkutuyor Alya? Ben sana zarar vermem!" sesi yumuşaktı incitmekten korkar gibi konuşuyordu.
"Bana zarar vermeyeceğini nereden bileceğim Ricardo? Bana sürekli hakkımda sorular soruyorsun. Tamam rahat etmem için kimsenin olmadığı bir yer ayarlamışsın, ama ben ıssızlıktan korkarım Ricardo. Yalnız kalınca, yalnız kalınca çaresiz hissediyorum. O güne geri dönüyorum sanki." son söylediğim cümleyle elimi ağzıma götürdüm. Söylememem gereken bir şeyi söylemiştim. Kaşları çatıldı.
"Hangi güne? Hangi güne dönüyorsun Alya?" sessiz kaldım. O da sessiz kaldı. Konuşmayacağımı anlamış olacak ki pes eder gibi nefes verdi.
"Hadi gel seni eve bırakayım burası oldukça gerdi seni. Benden korkmanı çekinmeni istemiyorum Alya. Lütfen izin ver seni eve bırakayım."
Onunla gitmeli miyim gitmemeli miyim bilmiyorum. Telefonumu açıp saate baktım. Saat 20.45'ti. O hem koşarak kaçma , hem de koşarak boynuna sarılmam gereken biriymiş gibi hissettiriyordu. Kişiliğini bilmiyorum. Nasıl biri tanımıyorum. Ama onun hakkında hissettiğim bazı şeylerde haklı olduğumu biliyorum.
"Tamam gidelim." kabul etmem belki aptallıktı. Ama kabul ettim işte. Cevabımla hareketlendi. Arabasına doğru ilerledik. Şoför koltuğuna doğru ilerlemek yerine yolcu koltuğuna ilerleyip kapımı açtı.
"Teşekkür ederim." diyip arabaya bindim. Ricardo hakkında Yasemin sert biri olduğunu söylüyordu. Ama daha öyle bir hareketini görememiştim. Kapı açılma sesini duyduğumda o tarafa baktım. Arabaya bindi ve çalıştırdı.
Birkaç dakika ilerledikten sonra farkettiğim şeyle Ricardoya döndüm.
"Kabanım! Orada kaldı!" gereksiz yükselen sesimle Ricardo irkildi. Bu haline ister istemez güldüm. Gözleri gülüşüme takıldı. Daha sonra gözlerime baktı. Biraz daha baksa kaza yapacağız herhalde. Kafasını yola çevirince konuştu.
"Kabanını yemem korkma. Yarın elinde olur. Ne kıymetliymiş senin malın." bıyık altından gülüyordu. Dalga geçiyordu benimle.
"O en sevdiğim kabanım! Kombinime farklı hava katıyor hem."
"Ne havası katıyormuş bakalım?"
"Dalga geçme benimle atlarım aşağıya sonra görürsün. Koskoca Ricardonun arabasından bir kadın atladı diye!" gülüşünü bu defa tutamadı. Ortaya çıkan gamzesine baktım. O nasıl gamze parmağımı sokasım geldi. İç sesim ilk defa benimle aynı fikirdeydi.
İş için konuşmaya gelmiştik güya, ama oturup sanki yakınmışız gibi sohbet edip gülüyorduk. Doğru mu yapıyordum yanlış mı? Belki gereksiz bir düşünceye kapılıyordum, abartıyordum. Ama aramızdaki resmiyet nasıl ve neden bu kadar hızlı kaybolmuştu? Anlamış değilim. Hem çok güven vericiydi hem değildi.
Yan profilinin ne kadar güzel olduğuna baktım. Kusursuzca çizilmiş bir resim gibiydi sanki. Kahve gözleriyle yandan bir bakış attı. Aramızda birkaç saniyelik geçen bakışmanın ardından yola tekrar döndü. Çalan telefonunu alıp kulağına götürdü. " Quello che e succesco?" "Noldu?"
Karşı taraftan söylenen şey her ne ise ifadesizce dinledi.
"Non tornerò ancora in Italia. Dipende da te, Lorenzo." "Henüz İtalya'ya dönmeyeceğim. Oralar sana emanet, Lorenzo."
Karşı tarafı dinledikten sonra gülümsedi.
"Sì, Lorenzo. Ho travoto quello che cercavo." "Evet, Lorenzo. Aradığımı buldum."
Bir süre daha konuştuktan sonra telefonu kapattılar. Evime baya yaklaşmıştık. Ancak bir sorun vardı. Ben ona evimi tarif etmemiştim.
"Ricardo?" soru sorarcasına ona baktım.
"Sana evimin yolunu tarif ettiğimi hatırlamıyorum." sakince bana baktı ve yola tekrar döndü.
"Babandan almıştım. Şoförü yollamak için. Oradan aklımda kalmış." şüpheyle ona baktım. Doğru söyleyip söylemediğini teyit etmek için daha sonra babamı arayacaktım. Birkaç dakika sonra evimin önünde durduk. Çantamdan giriş kapısını açmak için anahtarı çıkardım. Tuşa bastığımda kapının bi süre açılmasını bekledik. Daha sonra arabayla bahçeye girdik.
"Teşekkür ederim Ricardo." arabadan indim. Omuzlarımdaki ceketi koltuğa bırakacaktım ki,
"Sende kalsın Alya, sonra alırım. Ve rica ederim." kafamla onu onayladım ve evime girdim. Girene kadar beni bekledi. Pencereden arabasının gittiğini gördüğümde ışığı açtım.
"Yasemin! Evde misin hala?" diye bağırdım.
"Yasemin gitti." duyduğum sesle vücudum buz kesti. Sinirden ellerim ve ayaklarım titremeye başladı. Ne işi vardı bunun burada. Ona sinirle döndüm.
"Ne işin var senin burada Sinan? Benden uzak dur demiyor muyum sana? Laftan anla artık istemiyorum ben seni!"
"İsteyeceksin Alya. Görmüyor musun sana olan aşkımı? Hiç mi sevmiyorsun beni?" sinirden saçımı başımı yolacaktım şimdi. "Neden telefonlarımı açmıyorsun? Meraktan kafayı yedim kaç gündür? Dışarda bir herifle geldin. Onun oruspusu mu oldun sen?!" duyduklarım karşısında dilim tutuldu. Bana nasıl böyle bir hitapta bulunurdu?!
"Sen bana aşık değilsin takıntılı bir ruh hastasının Sinan! Senin beni sevdiğin falan yok! Benimle böyle konuşmaya cüret edemezsin! Siktir ol git!" söylediklerimle bakışları değişti. Eli beline gitti ve silah çıkarıp bana doğrulttu.
Nefesim kesildi. Kendimi koruyacak kadar eğitimim vardı. Ama silah doğrultmuştu. Silaha karşı ne yapabilirdim ki? Kendini kaybetmişti resmen. Gözleri kıpkırmızıydı.
"Kimdi o herif! Beni seveceksin Alya! Sadece beni!" "Evet seveceksin! Seviyorsun! Bana yalan söyleme seviyorsun sen beni!" kendi kendine konuşuyor gibiydi. Kalbim korkudan çıkacak gibi atıyordu. Nefes almakta zorlanıyordum. Kısık kısık nefesler alıp veriyordum.
"Sinan indir o silahı. Düzgünce konuşalım." kahkaha attı.
"Önce beni aşağıla sonra da gel konuşalım de! Sen beni ne sanıyorsun?! Buradan ikimizin de ölüsü çıkacak Alya!" sikeyim böyle işi! Napacaktım ben?! yine kendi kendine konuşmaya başladı.
Onu dikkatle izliyordum, acaba silahı bırakır mı kaçma şansım olur mu diye. Kendi kendine mırıldanırken saniyelik bakışlarını benden çekip yere indirdi. Tek şansım buydu. Yarınım yokmuşçasına merdivenlerden yukarıya koştum.
"Alya! Buraya gel! Seni yakalamayacağımı mı sanıyorsun?!" odama girip kapıyı kilitledim. Kendimi banyoya atıp orayı da kilitledim. Hemen telefonumı alıp Ricardoyu aradım. Evime yakın olduğu için aklıma direkt o geldi.
Aşağıdan Sinan'ın yürüme sesleri geliyordu. "Seni bulacağım Alya! Önce sana telefonlarımı açmamanın hesabını, sonra da o piçin kim olduğunun hesabını soracağım!" biraz sessiz kalıp tekrar konuşmaya başladı.
"Hadi ama Alya, kendini odaya kapatarak nasıl kurtulacaksın? Merdivenden ağır ağır çıkıyordu. Sesi geliyordu. Tam bu sırada Ricardo telefonumu açtı.
"Alya?" sesi sorgular gibi çıkmıştı. Nefes nefese konuştum.
"Ricardo yardım et! O, o burada!" duyduğum acı asfalt sesiyle arabayı döndürdüğünü anladım. Gözlerimden yaşlar akıyordu.
"Kim orada Alya? Sakin ol sakın telefonu kapatma! 1 dakika içinde orada olacağım!"
"O burada, elinde silahı var." Patlayan silah sesiyle çığlık attım.
"Kilitleyerek eline ne geçti acaba Alya?" kilite sıkmıştı. Birkaç saniye içinde burada olacaktı. Allah'ım yardım et lütfen.
"Sikeyim! Alya iyi misin? Alya ses ver! Kim o?!" Ricardo silah sesiyle panik olmuştu.
"Bana bir şey olmadı ama o geliyor. Öldürecek beni!" diğer bir patlayan silah sesiyle tekrar çığlık attım. Telefonum yere düşmüştü. Sinan kapıyı araladı tam karşımdaydı. Üzerime doğru geldiğinde bir kolumdan tuttu. Ondan çekilmek yerine ona daha da yaklaşıp erkekliğine tekme attım.
"Siktiğimin puştu! " acıyla inleyerek yere düştü. Silahı başka tarafa doğru gitti. Hemen silaha doğru yöneldiğim sırada Sinan üzerime atladı.
"Siktir git oruspu çocuğu!" üzerime verdiği ağırlığıyla ezildim. Onu itmeye çalıştım ancak çok ağırdı.
"Rahat dur Alya! Oruspu gibi davranmak yerine aşkıma karşılık verseydin bunlar olmazdı!" Kafasını bana doğru yaklaştırdığı sırada üzerimden bir anda çekildi.
"Senin o dilini sikeceğim! Bana ölmek için yalvaracaksın amına koyduğum!" Gelmişti Ricardo buradaydı. Kurtulmuştum. Sinan'ı alıp yere savurdu. Attığı yumrukları sayamadım bile. Sinanın yüzü kandan görünmüyordu. Ricardo kendini kaybetmişçesine ona vuruyor, küfürler saydırıyordu.
Sinanın üzerinden kalktığında bana döndü. Yüzünde hiçbir duygu yoktu.Ağlayan yüzüne baktığında gözlerinde belirsiz bir duygu belirdi.
Koca adımlarıyla iki adımda bana ulaşıp sarıldı. Sarılmasına karşılık verip ağlamaya devam ettim. Çok korkmuştum.
"Ağlama." boğuk sesi kulağıma ulaştığında yüzüne baktım.
"Ben, ben sen olmasan.."
"Şşş" diyerek beni susturdu. "Şimdi seni sakinleştireceğiz ve sonra bana bu itin kim olduğunu neden böyle bir şey yaptığını anlatacaksın tamam mı?"
Onu onaylamak için kafamı salladım. Aşağıdan tekrar adım sesleri gelince korkuyla geri çekildim.
"Korkma benim adamlarım." içeriye ışık hızıyla iki kişi girdi.
"Alp, Yiğit şu piçi alın götürün ben daha sonra ilgileneceğim!" adının Alp ve Yiğit olduğunu öğrendiğim adamlar Ricardoyu onayladı.
•
Salondaki koltukta oturmuş bana ilgiyle bakan Ricardoyla duruyordum. Alp ve Yiğit Sinanı alıp götürmüşlerdi.
"Şimdi bana o adinin kim olduğunu ve ne için burada olduğunu anlatacaksın. Dinliyorum seni her bir ayrıntısını istiyorum." Sinan bana bir senedir takıntılı olan biriydi. Tereddütle Ricardo'ya baktım, ona güvenmeli miydim? Adam seni kurtardı Alya! Güveneceksin tabii! İç sesim de hep onun tarafında olsun zaten!
"Babamın eski iş ortağının oğlu." derin bir nefes aldım. "Önceden Antalya'daydık. Sinanla nadiren görüşürdük arkadaş gibiydik. İlk başlarda her şey olması gerektiğü gibiydi mesafeliydik." yutkundum, dudaklarımı yaladım. Dilim damağım kurumuştu.
"Bir süre sonra babası, babama gelip bizi evlendirmek istediğini söylemiş." sonlara doğru sesim kısılmıştı. Ricardo'nun gözlerindeki öfkeyi gördüm. Sinirden titriyordu.
"Ne zaman? Ne zaman oldu bu olay?" sert sesindeki tını hoşuna gitmediğini belli ediyordu.
"Geçen sene, geçen seneden beri böyle. Babam çıldırdı. Benim kızım istemediği biriyle evlenmez dedi. Önce gelip bana sormuştu "Senin gönlün var mı kızım? Seviyor musun Sinan'ı?" babama sevmediğimi söyledim tabii ki." o günler aklıma geldikçe daha da üzüldüm, sinirlendim.
"Babası Sinan'ın aklına girmiş. Arslan ailesiyle birleşmemiz lazım yoksa batacağız diye. Sinan ilk başta karşı çıkmış "Alya benim arkadaşım baba, onu zorlayamayız."beni savunmuş. Ama sonra babası onu öyle manüpüle etmiş öyle teklifler sunmuş ki, Sinan bir süre sonra bana kafayı takmaya başladı. Babam durumlar çığrından daha da çıkınca beni aldı ve İstanbula geldik. Burada yaşamaya başladık."
"Babası ne teklifi sunmuş?" Sesi soğuktu, çok soğuk. O soğukluğu iliklerime kadar hissettim.
"Eğer Arslan ailesiyle birleşirsen tüm her şeyi sana devrederim,batmaktan kurtuluruz demiş." Ricardo birkaç saniye durdu.
"Bu mu yani? Bu siktiğimin sebebi mi senin hayatını zindan etti?" Ricardo neden bu kadar sinirlenmişti anlamıyordum. Tamam bir insan olarak yardım edebilirdi evet ama parçalar oturmuyordı. Gereksiz yükseliyordu.
"Babam Sinan'ı ilk öğrendiği an ortaklığı kesti. Tüm bağımızı kopardı. İstanbul'a gelmemize rağmen Sinan beni hep aradı, engellesem başka yerden ulaşıyordu. Bugün evime kadar gelmiş. Seni bile görmüş." sinirle göz kırptım.
"Sinanı bugün ilk defa bu kadar çıldırmış gördüm. O böyle değildi. Onun nişanlısı vardı! Çok seviyorlardı birbirlerini. Babası Sinan'ın aklına girerek nişanlısını mahvetti. Kız intihar etti." sonlara doğru sesim kısıldı.
"Öldü. Sinan onca zamanı birlikte geçirdiği nişanlısının ölümünü umursamadı bile! Mezarını ziyarete ben gittim." kalbimdeki sızı yerini belli etmişti. Aklıma geldikçe kötüleniyordum. O kız bunları haketmemişti!"
"Sikik herif, geberteceğim onu." sesi o kadar acımasızdı ki gözlerim büyüdü.
"Ona ne yapacaksın Ricardo?" dediğimde gözlerinden parıltı geçti.
"Hakettiği neyse onu. Sen kafaya takma bunları. Yukarı gidip uyu yoruldun." çok yorulmuştum ama bu olaydan sonra uyuyamazdım ki.
"Nasıl uyuyacağım ki? Bunca şey olmuşken." uyumayacaktım, uyuyamayacaktım.
"Dışarıda adamlarım olacak. Korkmana gerek yok."
Kapıdan gelen neşeli sesle o tarafa döndüm.
"Ben geldim" i'sini uzatarak söylemişti. "Neredeymiş benim balım?" içeriye yüksek enerjiyle giren Yasemin benim halimi ve Ricardoyu görünce kaşlarını çattı. Koşarak bana gelip sarıldı. Bana sarılmasıyla gözlerim doldu.
"Ne oldu balım? Evden bilgisayarımı almaya gitmiştim. Neyin var hadi anlat bana." gözlerim dolu bir şekilde Yasemin'e sarıldım.
"O geldi, Sinan geldi." gözyaşlarım artmıştı. Hunharca ağlamaya başlamıştım.
"Beni öldürmeye geldi Yasemin. Ölümden döndüm." Yaseminin sarılışı sıklaştı.
"Şşş, o oruspu çocuğunun durmayacağı belliydi! Ama bu kadar ileri gideceğini tahmin etmezdim." gözlerini Ricardoya çevirdi. Onunla birlikte bende baktım. Beni izliyordu. Utanmıştım. Salya sümük ağlıyordum ve beni izliyordu.
"Sanırım arkadaşımı sen kurtardın, minnettarım." Ricardo cevap vermedi, ama başıyla onayladı. Gitmeden son bir kez bana baktı, arkasını dönüp uzaklaştı.
"Eğer anlatabilecek durumdaysan bana baştan sonra ne olduğunu anlatmanı istiyorum bebeğim." kafamı Yasemin'in omzuna yasladım.
Baştan sona her şeyi anlattım. Sinanla karşılaşmamızı, silahı çıkarışını, bana ettiği imayı, kafayı yiyişini ve Ricardo'nun gelişini. Hepsini anlattım.
"Sikiğe bak! Kendini ne halt sanıyorsa bu?! Umarım Ricardo onu bir güzel benzetir!" Yasemin ardı ardına küfür ederken bir yandan gözyaşlarımı siliyordu. Acaba Ricardo şuan ne yapıyordu? Sinana ne yapacaktı?
• Ricardo'dan
Onu ilk gördüğümde zihnimin bana bir oyun oynadığını sandım. Hayal gördüğümü düşündüm. İmkanı yoktu! Üç yıldır her yeri aradığım kızın öylesine yaptığım iş görüşmesinde karşıma çıkmasının imkanı yoktu! Gözlerime inanamadım. O değildi, o olamazdı. Onu ilk gördüğümde kim olduğunu anlamak ister gibi baktım, baktım yine baktım. Ben mi çok benzetiyorum diye kendimi sorguluyordum.
Sonra, sonra boynundaki doğum lekesini gördüm. Oydu! Kesinlikle oydu! Bulmuştum! Onu bulmuştum! Ona sarılmamak onu kollarımın arasına alıp saatlerce öpmemek için zor tutuyordum kendimi. Çok güzeldi. O çok güzeldi. Kafayı yedirtecek kadar, öl dese öleceğim kadar güzeldi.
İş görüşmesini tamamen Lorenzo'nun zoruyla yapmıştım. Hatta benim yerime o gelecekti ama işi çıktığı için gelemedi. Kader onu benim karşıma çıkması için zorlamıştı. Koyu kahve gözleri , kakülleri o zamanki gibiydi. Onu izlemekten kendimi alamıyordum. Onu korkutmak istemiyordum ama kendime engel olamıyordum. İş görüşmesinden sonra hemen Lorenzo'yu aradım. Restoranın önündeydim. Lorenzo telefonu açmıştı.
"Signor Ricardo?" Efendim Ricardo?
"L'ho trovato, Lorenzo. Lui è qui." Onu buldum, Lorenzo. O burada..
"Di chi stai parlondo, Ricardo? Come è andato I'affare?" Kimden bahsediyorsun, Ricardo? Anlaşma nasıl geçti?
"Fonculo I'affare! L'ho trovato Lorenzo! Sono sicuro cho fosse lui, aveva una voglia sul collo!" Anlaşmayı sikeyim! Onu buldum Lorenzo! O olduğuna eminim, boynunda doğum lekesi vardı!
"Non essere ridicolo, Ricardo! Non esiste una persona del genere, è tutto frutto della tua immaginazione! Mi chiedo come è andato I'affare?" Saçmalama Ricardo! Öyle biri yok tamamen senin hayal ürünün! Anlaşma nasıl geçti diyorum sana?
"Non capisci? Non sono pazzo! Dico che I'ho trovato!" Anlamıyor musun? Ben deli değilim! Buldum diyorum
Sesim yüksek çıkmıştı. Nasıl bana inanmazdı, sikeyim! Tam tekrar konuşmaya başlayacakken arkadan gelen telefon sesiyle arkama döndüm. Tam karşımda onu görünce nefesim kesildi.
"Arrivederci." Sonra görüşürüz.
"Size bir şey sorabilir miyim?" diye konuşmayı başlattı. Bana siz demesini istemiyordum.
"Siz demene gerek yok. Sorabilirsin." dediğimde tekrar konuşmaya başladı.
"Pekala. Neden İstanbulda anlaşma yapacağın şirketler aradın? Çünkü anlatılana göre zaten büyük servete sahipken, neden başka şirkete ihtiyacın olsun ki? Ayrıca İtalya'da yaşıyorsun zor olmaz mı? Bide Türkçeyi nasıl bu kadar iyi konuşabiliyorsun?" sorularını sordu. Onu dinledim. Sesi, sesini duyacağıma, onu göreceğime dair tüm umudumu yitirdiğim kadın, karşımda durmuş bana merakla sorular soruyordu.
İstanbul'da anlaşma yapma sebebimin altında yatan gerçeği söylemeyecektim. Her ne kadar ona yalan söylemek istemesem de bilmemesi gerekiyordu.
"Ara sıra İstanbul'a geliyorum zaten, annemin mezarı burada bazen onu ziyaret ediyorum. Çocukluğum bazı dönemleri burada geçti. O yüzden Türkçem iyi. Anlaşma için de şartları uygun gördüm." beni dinlerken sonlara doğru üzüldüğünğ gördüm.
"Senin adına üzüldüm zor olmalı." Üzülmesini istemiyordum. Üzülmemeliydi. Uzun uzun baktım.
"Üzülmeni istemiyorum." bi anda rüzgar esti. Kakülleri bozulunca sinirle soluk verdi.
"Yemin ederim en son sizi anlıma yapıştırıcam uçamayacaksınız bir daha yeter be!" kendi kendine kavga ediyordu. Gülümsedim, içim gitti. O bunu görmedi tabi. Elimi kakülünü düzeltmek için uzatmıştım ki bi anda geri çekildi. Gülüşüm aniden soldu. Kaşlarımı çattım. Tekrar elimi uzattığımda tekrar geriye kaçtı. Siktir! Onu korkutmuş muydum az önce?
"Bir sorun mu var, Alya?"
"Yapma. Temas sevmiyorum." hızlıca ve nefessizce konuştu. Bu işin altında başka bir şey vardı. Tamam temas sevmeyen bir sürü insan vardı, ama onun gözlerindeki korkuyu gördüm.
"Tamam sakin ol dokunmayacağım." endişelenmiştim.
"Ben en iyisi gideyim görüşürüz." yüzüne baktım, endişelenmiştim. Ama onu daha fazla germek istemedim.
"Görüşürüz, Alya"
•
Ertesi gün Sıraç'ı aradım. İşleri yoğundu onun gelemeyeceğini, Serdarın gelemeyeceğini biliyordum.
"Bu akşam görüşelim Sıraç." sesim soğuktu. Sıraçın tedirginliğini hissettim.
"Ricardo görüşmeyi daha sonra yapamaz mıyız kusura bakma ama şuan herkes yoğun-" sözünü kestim.
"Alya, o gelsin."
"Anlamadım?" aptaldı sanırım.
"Alya diyorum, o gelsin onunla konuşmak istiyorum."
"Emin misin Ricardo Alya çok bilm-" siktiğimin çenesini kapatıp kabul edemez miydi.
"Alya'ya haber edersin Sıraç." telefonu yüzüne kapattım. Alp'i aradım.
"Abi bende tam seni arayacaktım. Takip etmemi istediğin kadın bir restorana girdi, yanında da başka bir kadın var."
"Anladım Alp, gözünü üzerinden ayırma onun hakkındaki her şeyi istiyorum. Yiğite söyle halletsin." telefonu kapayıp evime geçtim. İstanbul'a nadiren de olsa gelirdim. Annem için.
"Ricardo, çabuk odana geç!"
Annemin o gün ki endişeli sesi tekrar kulağımda yankılandı. Uzun bir nefes verdim.
•
Siyah pantolonumu ve kazağımı giydim. Duştan çıktığım için saçlarım hafif nemliydi. Alya'ya dair birçok şeyi öğrenecektim, ama ona bunu belli etmek istemiyordum. Benden kaçsın korksun istemiyordum. Adresine şoförüm gidecekti. Şüphelenmesin diye yine de babasını arayıp adresini istedim. Üzerime deri çeketimi giyip çıktım.
Onu biri görsün istemiyordum, bu yüzden mekanı kapattırdım, sadece ben ve o olsun rahat konuşalım istedim. Masayı hazırlatıp onu beklemeye başladım, yol biraz uzundu.
Arabayı gördüğümde kalp atışlarım hızlandı, birazdan yanımda olacaktı. Arabadan indiğinde etrafına bakındı, daha sonra da içeri girmek için olduğum tarafa doğru yürüdü.
İçeri geçtiğimizde oturması için sandalyesini çektim. Bana anlamamış bir ifadeyle bakıyordu. Hiçbir şey söylemeden oturdu. Oturduğunda yemek siparişi verdik. Menüye bakmadım o ne söylerse ondan söyleyecektim zaten. Siparişleri verdik.
Onunla konuşmak onu tanımak istiyordum. Hayatı hakkındaki her şeyin belgesi şuan Alp'in attığı belgedeydi. Ancak ben hepsini okumadım, önce onunla konuşmak ve bana kendinden ne kadar bahsedeceğimi öğrenmek istiyordum.
Biraz konuştuk iş görüşmesi için çağırdığımı sanıyordu. Onu görmek özlemimi gidermek, varlığının bir rüya olmadığını anlamak için çağırmıştım.
"Bana kendinden bahset." söylediğim şeyle Alya durakladı.
"İyi de, biz iş konuşmaya geldik benim hakkımda konuşmaya değil." ben onu tanımak istiyordum.
"Önce seni tanımak istiyorum, iş kaçmıyor. Bana kendini anlat." şaşırmış görünüyordu.
"Adım Alya. 3 senedir restoran işletiyorum. Şefim. 26 yaşındayım." kısa kesmişti.
Hadi ama Alya sende daha fazlasını olduğunu biliyorum. İç çektim.
"Bu kadar mı yani?"
"Başka neyi bilmek istiyorsun?"
"Her şeyi, her şeyini bilmek istiyorum." kendimi tutamıyordum. Ona sarılmak içimi bu yakan hissi ona anlatmak istiyordum. Ama korkardı, giderdi.
"Neden?" diye sorguladı. Kahretsin ki haklıydı!
"Merak ediyorum çünkü." gerçekten merak ediyordum. Onu merak ediyordum. Kahveleriyle bana baktı. İçim gidiyordu. Onu bulduğuma hala inanamıyordum. Sesini duyduğuma hala inanamıyordum.
"Sen sor, ben cevaplarım Ricardo." adım her ağzından döküldüğünde içimden bir şeyler gidiyordu sanki. Ayarlarımla oynuyordu.
Acaba boyu kaçtı?
"Boyun kaç?" neden böyle saçma bir soru sorduğumu bilmiyordum. Muhtemelen sorgulayacaktı bu ne diyor diye.
"1.67." dudağımın kenarı istemsizce kıvrıldı. Kendince bir şeyler düşünüyordu. Bana önce tereddütle baktı sonra konuştu.
"Senin boyun kaç Ricardo?" dudağımın kenarı tekrar kıvrıldı.
"Çok mu merak ediyorsun?" onunla uğraşmak istiyordum, vereceği tepkileri merak ediyordum.
Kaşlarını çattı."Ben hayır, şey" bu halinden keyif alıyordum.
"Sen merak edince sorun olmuyorsa, benim de merak etmemde sorun yok değil mi, Ricardo?" gerçekten sinirlenmişti. Onu keyifle izliyordum.
"Tahmin et söyleyeceğim." sınırlarını zorladığımın farkındaydım.
Yalandan düşünür gibi yaptı. "1.85 mi?" beni sinirlendirmek istiyordu.
"O kadar kısa mı görünüyorum?"
"Sen şimdi 1.85'lere kısa mı dedin?" bana boy savunuyordu. Gülmemek için kendimi zor tuttum.
"Hayır tabii ki, ama ben 1.85 değilim. Boyum 1.98" gözlerini büyüttü. Birkaç saniye sustu. O kafandan neler geçiyor acaba Alya?
"Ne oldu şaşırdın mı?"
"Fazla uzunsun." tek uzun olan o değil.
"Boy konusunu hallettiğimize göre nelerden hoşlanıyorsun anlat bana."
"Ben, mutfakla ilgili her şeyi severim." dedi. Onu anlamıştım zaten.
"Başka? Başka bir şey sevmez misin?"
"Severi-" tam konuştuğu esnada telefonu çaldı. Biri arıyordu. Yüzü anında düştü.
"Neyin var, Alya. Arayan kim?" sinirlenmiştim. Kim onun canını sıkmıştı?!
"Seni ne ilgilendiriyor Ricardo?" Ne demek ne ilgilendiriyor!
"Alya, seni her kim aradıysa bu canını sıktı. Söyle bana kim o?"
"Seni ne ilgilendiriyor dedim?! sesi yüksek çıkmıştı. "Sen kim oluyorsun, hayatımdaki yerin ne?" bağırıyordu.
"Seninle ilgili her şey beni ilgilendiriyor, Alya." sesimi yükseltmeden cevap verdim. Ona sesimi yükseltmek istemiyordum. Gitmek için hareketlendi. Ayağa kalkıp çıkış kapısına yöneldi.
"Alya. Nereye gidiyorsun? Buraya gel lütfen." beni dinlemeden çıktı.Sikeyim!Bu soğukta üzerine bir şey almadan çıkmıştı. Peşinden gittim. Askıdan kendi ceketimi alıp ona yaklaşınca omuzlarına attım.
Neden peşimden geldin?" bana döndü.
"Hava soğuk içeri geçelim."
"Neden böyle davranıyorsun. Korkmaya başlıyorum." Söylediği şeyle anında ona baktım. Onu korkutuyor muydum?
"Benden korkuyor musun? Korkutuyor muyum seni?" kalbime ağrı saplanmıştı sanki.
"Evet korkuyorum. Hiç kimsenin olmadığı bir yere geldim. Ve sen bana benim hakkımda sorular soruyorsun. Bu beni korkutuyor!" bir süre sessiz kaldım.
Daha önce hissetmediğim duyguların yoğunluğu altında eziliyordum. Hayatımda hiçbir kadına karşı duygular beslemeyeceğimden emindim. Ama şuan tüm dediklerimi bir bir yutuyordum. Onu korkuttuğumu söylediğinde ölmeyi diledim. İçimdeki bu acı da neydi? Aşk mı? Sevgi mi? Takıntı mı? Neydi bu 3 yılımı alan duygu?
"Seni korkutmak istemedim Alya. Seni üzmek, korkutmak bu hayatta isteyeceğim son şey bile değil. Telefonda seni kim aradı bilmiyorum ama bu seni üzdü. Sorununu çözmek istemem neden seni korkutuyor Alya? Ben sana zarar vermem!" sesim düşüncelerimin aksine yumuşaktı. Daha fazla korkmasını istemiyordum.
"Bana zarar vermeyeceğini nereden bileceğim Ricardo? Bana sürekli hakkımda sorular soruyorsun. Tamam rahat etmem için kimsenin olmadığı bir yer ayarlamışsın, ama ben ıssızlıktan korkarım Ricardo. Yalnız kalınca, yalnız kalınca çaresiz hissediyorum. O güne geri dönüyorum sanki." son söylediği cümleyle elini ağzına götürdü. Söylememesi gereken bir şeyi söylemiş gibiydi . Kaşları çatıldı.
"Hangi güne? Hangi güne dönüyorsun Alya?" sessiz kaldı. Bende sessiz kaldım. Onu zorlamadım. Ama öğrenecektim. Sırası değildi.
"Hadi gel seni eve bırakayım burası oldukça gerdi seni. Benden korkmanı çekinmeni istemiyorum Alya. Lütfen izin ver seni eve bırakayım." teklifimi kabul etmişti. Birlikte arabaya bindik.
Yolda Lorenzo'yla görüştük hala bana tam olarak inanmıyordu. Deli olduğumu düşünüyordu. Alya'yla sakince eve doğru giderken kabanını unuttuğunu sayıkladığımda gülmeden edemedim. Kaban kaban diye sayıklıyordu. Kombini öyle güzel oluyormuş.
Yanında huzurlu hissediyordum. Onu eve bıraktığımdaysa bu huzur kayboldu. İçimde kötü bir his vardı. Onun eve girdiğini görünce rahatladım. Arabamla bahçeden çıkıp evime doğru ilerledim.
Birkaç dakika geçmeden çalan telefonumla Alya'nın aradığını gördüm. Bir şey mi unutmuştu acaba? Telefonu açıp sol elimle kulağıma götürdüm.
"Ricardo yardım et! O, o burada!" emdişeli sesini duyduğum anda ani bi manevrayla yolumu değiştirdim. Alya'nın yanına gitmem gereyordu acilen. Neyi vardı?!
"Kim orada Alya? Sakin ol sakın telefonu kapatma! 1 dakika içinde orada olacağım!" sadece birkaç dakikada ne olmuştu? Ya yetişemezsem?!
"O burada, elinde silahı var." Patlayan silah sesiyle çığlık attı. Ya bir şey olursa korkusuyla nefes alamayacak hale geldim. Arkadan boğuk erkek sesi geliyordu.
"Sikeyim! Alya iyi misin? Alya ses ver! Kim o?!"
"Bana bir şey olmadı ama o geliyor. Öldürecek beni! " diğer bir patlayan silah sesiyle tekrar çığlık attı.
Evin önüne gelmemle kapalı kapıyı gördüğümde seslice küfür edip arabadan indim. Normal giriş kapısının açık oldupunu görünce derin bir nefes alıp içeriye koştum. Bu sırada Alp'i aradım.
"Alya'nın evine geliyorsunuz. Hemen!"
"Abi ne oldu?" telefonu direkt yüzüne kapadım. Eve giriş kapısı kapalıydı. Silahımı çıkarıp kilide sıktım. İçeri girdiğimde yukarıdan gelen boğuşma sesleriyle koştım. Ya bir şey olursa kafayı yiyeceğim!
Odaya adımımı attığım ilk an bir iyi Alya'nın üzerinde gördüm. Alya bağırıyordu. Ben kıyamıyorken o zarar veriyordu!
Gözüm dönmüş bir şekilde onu tutup çektim. Üzerine çıkıp onu öldürmek istedim. Öldürecektim de! Ama Alya vardı işte engeller vardı! Ona böyle bir travma yaşatmak istemiyordum. Bilincini kaybettiğinde ayağa kalkıp Alya'ya koştum. İçli içli ağlıyordu. Onu kendime çekip sarıldım.
Eğer beni aramasaydı, eğer geç kalsaydım kendimi asla affetmezdim. Nasıl bu kadar dikkatsiz olabilmiştim? Kahretsin yetişmesem ölecekti! Benden gidecekti! Tekrardan gidecekti! Ama ben buna bir daha asla izin vermeyeceğim.
• Alya bana Sinan'ı anlatmıştı. Onun hayatını mahvetmişlerdi! Bende kendi ellerimle onların hayatını mahvedeceğim!
Evden çıkarken kırık kapıya baktım. Girerken sıktığım için kilit paramparçaydı. Yarın birini yollar değiştirirdim. Evde başka hasar varsa onu da tamir ederdi. Arabama doğru ilerledim, kapısını açıp bindim.
Aranayı çalıştırıp Yiğit'i aradım. "Hallettiniz mi?"
"Hallettik abi, burada yarı baygın."
"Geliyorum!" telefonu kapatıp hızlanmaya başladım. Mekana doğru ilerledim.
Dıştan kimsenin yaşamadığı harabe bir yer gibi duran yere girdim. İlerledikçe sesler arttı. Tanıdık sesi duymamla şaşırdım. İçeriye adımımı attığımda oradaydı.
"Sonunda geldin Ricardo? Bu adam kim? Senin yanına gelecekken bir anda öğreniyorum ki buraya geliyormuşsun!" Lorenzo konuşurken bir yandan bana doğru yürüdü. Yakınlaşınca üzerime atlar gibi sarıldı.
"Seni yalnız bırakmak istemedim kardeşim, onu bulduğunu söyledin. Başta inanmasam da gelip kendi gözlerimle bende görmek istedim." Lorenzo çocukluktan bu yana her şeyimin bir olduğu tek insandı.
"Şimdi bu it kim söyle bana!"
"Alya'yı öldürmeye çalıştı! Bu siktiğimin herifi Alya'ya dokundu! Onu benden alacaktı!" Lorenzo'nun kahkaha sesi duyuldu.
"Gücü kadınlara yeten erkeklere acıyorum!" henüz tam konuşamadığı bozuk Türkçesiyle konuşuyordu Lorenzo. Türkçeye alışmaya çalışıyordu. O sırada Alp konuştu.
"Abi zaten kadına da gücü yetmemiş ki, silahlıymış onu bile becerememiş düşmüş silahı. Bu kendini adam sanıyordur şimdi."
Sinan gözlerini açtı. "Alya benim! Babam sizi bulursa göreceksiniz nolacağını!" benim kim olduğumu biliyor muydu acaba.
"Alya benim diyen o ağzını kurşunlarla doldururum!" yerden aldığım bir bıçağı bacağına sapladım. Acı inleme sesi kulaklarıma geldi. "Ona dokunan ellerini alıp götüne sokacağım!" diğer bir bıçağı sağ eline sağladım.
Kesk kesik nefesler alıp konuşuyordu. "Si-Siktirin gidin! Kimsi- Kimsiniz siz?!" acıdan konuşamıyordu. Bir cevap vermedim. Acaba ona başka nasıl bir acı tattırsam diye düşünürken bir anda gülmeye başladı. "O oruspu için mi öldüreceksin beni!"
Duyduklarımla buz kestim. Ona ne demişti? Ben söylediğim kelimeye dikkat ederken kıyamazken ne demişti? Silahımı çekip Sinan'ın ağzına namluyu soktum. Lorenzo elimi çekmeye çalıştı.
"Siktir git Lorenzo, öldüreceğim onu ağzını kurşunlarla dolduracağım!" Lorenzo beni tutmaya çalışıyordu."Oruspu çocuğu ağzını sikeceğim senin!"
"Böyle kolay ölmeyecek Ricardo sinirine yenik düşme! Bırak şu silahı böyle kolay ölemez!"
Alp konuştu. "Ricardo Mancini. Adını sordun ya hani." Sinan adımı duyduğu an gözleri çıkacakmışcasına bana baktı. Yediği bokun farkına yeni varır gibi. Konuşmaya çalışıyordu ama ağzındaki silahtan konuşamıyordu. Silahı çektim.
"Nasıl, imk-" öksürmeye başladı. "İmkanı yok!" dehşet içindeydi. Bu ihtimale inanmak istemiyordu.
Yiğit araya girdi. "Sen ne kadar aptal bir adamsın. Hem gücün kadınlara yetiyor, o da anca silahla! Kadın seni tek bir tekmeyle yere sermiş, helal ona. Silahın olmasa kesin çiğ çiğ yerdi seni çingene gibi. Abime gerek bile kalmazdı!" gözlerimi Yiğite çevirdiğimde sustu.
"Abi ben öyle demek istedim." haklıydı. Alya zır deliydi biraz bunu anlamıştım. Ama konuştuğuna dikkat etse iyi ederdi.
"Kesin sesinizi!" herkes suspus olmuştu. Gözlerimde hiçbir duygu barındırmadan Sinan'a baktım.
"Şimdi bana ölmek için yalvaracaksın siktiğimin puştu! Kadınıma dokunduğun için yalvaracaksın!"
2. Bölümün sonuna geldik.
Sizce nasıldı? Yazım şeklim umarım çok göze batmıyordur ilk defa yazıyorum.
Beğendiyseniz kalp butonuna tıklamayı ve düşüncelerinizi yazmayı unutmayın. Yorumlarınız benim için önemli. Diğer bölümde görüşürüz.
🩷
|
0% |