Yeni Üyelik
3.
Bölüm

Bölüm 3-Arkadaş gibi!

@yazarlucyy

 

Ricardo Mancini

 

 

Keyifli okumalar💕

 

Sabah gözlerimi açmamla başıma giren ağrı bir oldu. Boynumdaki ağrıyla elimi boynuma götürdüm. Bedenimi biraz esnettikten sonra etrafıma baktım. Diğer koltukta kıvrılmış olan Yasemin ölü gibi uyuyordu. Dün ben korktuğum için biraz geç yatmıştım.

 

 

Ayağa kalkıp lavoboya ilerledim. Girdiğim gibi aynayla göz göze geldik. Dağılmış saçlarım, gözümdem akmış makyajım, kıpkırmızı gözlerim... Dağılmıştım, korkmuştum, ölümden dönmüştüm.

 

 

Derin bir nefes alıp ihtiyacımı giderdim. Elimi yüzümü yıkadım, dişlerimi fırçaladım. Askıdaki havluyla elimi kurutup lavobodan çıktım. Sessiz bir şekilde koltuğa ilerleyip oturdum. Sehpaya uzanıp telefonumu aldım. Saat 13.45'ti. Babam tam 24 kez aramıştı. Sıraç amca, Serdar amca da aramıştı. Babamı arayıp telefonu kulağıma götürdüm.

 

 

"Efendim baba." babam sesimi duyunca rahatlamış gibi bir nefes verdi.

 

"Kızım, çok korktum iyi misin? Sinan'nın sana artık bulaşmadığını söylemiştin. Neden bana anlatmadın bebeğim? Benimle neden paylaşmadın, ya sana bir şey olsaydı!" Babamın sesi ilk başta sakin gelirken sonlara doğru sinirli çıkmıştı.

 

"Özür dilerim baba ortalığı karıştırmak istemedim. Haklısın söylemem gerekiyordu."

 

"Türkiye'ye dönüyorum hemen!"

 

"Hayır baba, lütfen işini bırakıp gelme gerçekten gerek yok." derin bir nefes aldı.

 

"Ne demek gelme kızım? O pislik sana ulaşmış. Ricardo olmasa, belki zarar verirdi." Sanırım babam öldürmeye çalıştığını bilmiyordu.

 

"Baba sana bir şey soracağım. Ricardo güvenilir biri mi?" merak ediyordum.

 

"Neden kızım bir şey mi oldu?" ne diyecektim şimdi?

 

"Hayır baba, Ricardo endişelenmemem gerektiğini evimin etrafında adamlarının olduğunu söyledi. Onun için sordum."

 

"Güvenilir mi bilmiyorum kızım ama" durakladı. "o çok güçlü. Seni koruyacağını beklemiyordum ama o çok güçlü. Eğer gerçekten adamları varsa kimse sana ulaşamaz." bu ne demekti şimdi? Güvenilir miydi değil miydi hiçbir şey anlamadım.

 

"Tamam baba. Hem bak kendin diyorsun kimse sana ulaşamaz işlerini bırakıp gelme, sonra birikiyor daha çok yoruluyorsun."

 

"Kızım içim rahat etmez olmaz." babamın gelmesini istemiyordum çünkü sonra çok uğraşıyordu işle.

 

"Baba gerçekten gerek yok iyiyim. Hem Yasemin de yanımda. Bende kalır bir süre." babam düşündü.

 

"Tamam kızım ama ben o telefonu aradığımda açılacak." Babamın olayı tam bilmediğinden emin olmuştum. Muhtemelen üstü kapalı anlattılar. Bilseydi şimdiye burada olurdu.

 

"Tamam baba."

 

Telefonu kapattıktan sonra ayılmaya çalışan Yasemin'e baktım.

 

"Bir susmadın kızım ya senin yüzünden uyandım!" yastığı alıp yüzüne fırlattım.

 

"Kalk kalk saat 14.00 oldu dana gibi yatmışız." Yasemin gözlerini açıp bana baktı.

 

"Bi zahmet uyuyalım daha dün gece neler oldu. Bugünü de kendine tatil et aman ne olacak sanki restoranın sahibi sensin."

 

"Sanırım haklısın." çok yorgundum dünki olaylar gözümün önüne gelip duruyordu.

 

"Kalk kahvaltı hazırlayalım o halde." kahvaltıyı hazırlayıp balkona masa kurduk. Bir yandan kahvaltı edip diğer yandan konuşuyorduk.

 

"Ee na yaptınız dün? İş konuştunuz mu?" Yasemin dünü merak ediyordu.

 

"Hayır konuşmadık." lokmamı bitirip devam ettim. "Benimle ilgili sorular sorup durdu." Yasemin şaşırdı.

 

"Nasıl? O ketum adam oturup senle senin hakkında sohbet mi etti? İnanmam." koca gözleriyle banabakıyordu.

 

"Bende şaşırdım. Hatta eve o bıraktı. Bir de ceketini bana verdi." Yasemin çay içerken çayı püskürttü. Bu da her boku püskürtüyor.

 

"Sen niye hep Ricardo'nun konusunda ejderha gibi püskürtüyorsun? Şuna bak her yer çay oldu midem bulandı." söylediğim komik gelmiş olacak ki kahkaha attı.

 

"Başlatma ejderhana bana her detayıyla anlatıyorsun."

 

Ona her şeyi anlattım. Bana kibar davrandığını eve bıraktığını kurtardığı anı.

 

"Nasıl yani bu sana kibar mı davrandı?" Ben bile bu kadar şaşırmadım bu neden şaşırdı.

 

"Sen tanıyor musun ki Ricardo'yu?" Yasemin çayından bir yudum alıp sorumu yanıtladı.

 

"Bak ben birkaç kez görüyodum karşıma çıkıyodu internette. Mancini şirketleri var. Şirkette her şeyin üretimi var. Ricardo baya ünlü anlayacağın, birçok yere bağış yapmış biri."

 

"Anlattığına göre gayet iyi biri neden kibarlığına şaşırıyorsun."

 

"Çünkü çok soğuk biri. Bazı görüntülerni görsen anlarsın. Sanki bağışları pisliğini örtmek için yapıyor gibi. Adamın bir tane güldüğü fotoğrafı yok. Birçok kadın etrafında dolanıyor, umursamıyor hiç birini. Ve söylenene göre sadece şirket yönetmiyor." merakla kaşlarımı kaldırdım.

 

"Başka ne işi varmış ki?"

 

"Bende bilmiyorum ama söylentiler var işte. Kimseyi umursamıyor. Acımasızın teki." Yasemin tekrar bana baktı.

 

"Ama anlattığına göre sana öyle değil." Bence abartıyordu.

 

"Abartıyorsun Yasemin belki de dışarıdan öyle görünüyordur." Yasemin sen salak mısın dercesine baktı.

 

"Belki de öyle. Ama iddiasına girerim ki öyle değildir." neyden bahsediyordu bu?

 

"Ne demek istiyorsun?" Tereddütle konuştu.

 

"Bence seni beğendi." gülmeye başladım.

 

"Bende ciddi ciddi dinliyorum. Koskoca adam kendin diyorsun etrafında herkes pervane diye. İtalya'da yaşayan adam beni nereden bulsun? Türküm ben." Auu

Yasemin sandalyede geriye doğru yaslandı.

 

"Göreceğiz."

 

Tam itiraz edecekken kapı çaldı.

 

"Beklediğin biri mi var?"

 

"Hayır kimse gelmeyecekti gidip bakayım." ben giderken Yasemin de peşimden geldi. Aralık olan kırık kapıyı açtım karşımda bir adam vardı.

 

"Buyrun?" soru sorarcasına baktım.

 

"Evde hasar olan yerleri tamir etmem için gönderildim."

 

 

"Kim gönderdi?"

 

"Ricardo Mancini gönderdi, hanımefendi."

 

 

Şaşırmıştım. Adama hasarlı olan kapıları gösterdikten sonra mutfağa geçtik.

 

"Bak düşünüp tamirci bile yollamış. Kesin aşık." Yasemin benle dakga geçiyordu.

 

"Sussana kızım yok öyle bir şey."

 

Birkaç saat sonra Yasemin'le oturmuş kahve içiyorduk. Saat 17.52'di.

 

"Çok sıkıldım rezalet bir gün." Bir yandan başını ovalıyor diğer yandan konuşuyordu.

 

"Bende çok sıkıldım Yasemin ne yapsak?" Bıkkınca nefes verdi.

 

"Senin yârin var tabi, ne anlarsın sen yalnızlıktan." isyan eder gibi dudağını büzdü.

"Ne yâri Allah aşkına iyice kafayı sıyırdın sen!" Gülmeye başladı.

 

"Yoksa İtalyan'dan mı bahsediyorsun? Seni öldürürüm Yasemin!" suçlu gibi ellerini havaya kaldırdı.

 

"Ben sizi shipledim bir kere. Biraz uzak mesafe ilişkisi yaşıyorsunuz ama olsun. "

 

"Mümkünse dönsün İtalya'ya biz uzak mesafeden devam edelim. Ay ne diyorum ben hiç gelmesin mümkünse!"

 

"Ben İtalya ve Türkiye'den bahsetmedim ki."

 

"Neyden bahsettin?"

 

"Boy farkınız. Birazcık ama birazcık fazla. Sanırım iki metre adam." gülmemek için kendini zor tuttu.

 

"Bir kere ben 1.67'yim! Onun boyu uzun benim boyum kısa değil." tabi canım tabi der gibi baktı.

 

"Üzülme sen dert etme bunları ben sana topuklu alırım." benle uğraşıyordu resmen.

 

"Yok istemem ben. Yani topukluyu isterim ama Ricardo'yu istemem! Hem kapatalım şu konuyu. Konumuz Neden Ricardo?" masum masum bana bakan Yasemin'in kafasına kumandayı fırlattım. Biraz acıtmış olacak ki kafasını tutup bağırmaya başladı.

 

"Ah kafam. Kırdın kafamı cani! Ne dedik sanki? Ah! Ağzına edeceğim senin görürsün sen!"

 

Yasemin orada iki büklümken ben karnımı tutmuş gülüyordum. Tam kafasına gelmişti. Gülmemi durduramıyorken telefonum çaldı. Kim olduğuna bakmadan gülerken açtım.

 

"Alo." karşıdan gelen erkek sesine gülmemi durduramadığım için cevap veremedim. Yavaş yavaş gülmelerim dinince cevap verdim.

 

"Alo. Ay kimsin? Ben bakmadan açtım." Telefonun ekranına baksana salak! İç sesim ne kadar da haklı öyle. Karşıdan cevap gelmeden ekrana baktım. Ricardo! Hay ben böyle işin.

 

"Ricardo kusura bakma sen olduğunu bilmiyordum. Biraz kendimi kaptırmışım."

 

"Kime güldün sen?" başladı yine saçma sapan sorgulara.

 

"Yasemin burada ona güldüm." Arkadan Yasemin bağırdı.

 

"Ay yoksa Mert mi aradı. Mert alo Mert."Bana doğru koşup telefonu almaya çalıştı. Yaseminin ağzını tutup konuştum.

 

"Ricardo aradı." ardından telefondan bir yutkunma sesi geldi.

 

"Mert kim?" soğuk çıkan sesiyle şaşırdım. Bukalemun gibi şekilden şekile giriyordu!

 

"Arkadaşım. Neden sordun?" kısık kısık homurdanmalar geliyordu.

 

"Sebebi yok. Kapatıyorum iyi misin diye sormak istemiştim." ne oldu şimdi? Bir anda soğuklaştı.

 

"İyiyim bir sorun yok teşekkür ederim." iç çekiş sesini duydum.

 

"Kapatmam gerekiyor sonra tekrar ararım dikkat et." cevap vermemi beklemeden telefonu kapattı. Bir sorun mu vardı acaba? Aman neyse.

 

"Neden aramış?" Yasemin düşüncelerimi böldü.

 

"İyi misin diye sordu." şüpheyle yere doğru baktı.

 

"Garip." dediğinde başımı salladım. Gerçekten sorması garipti.

 

Dudaklarımı dişleyerek telefonuma bakıyordum. Yaseminle Ricardo'nun sosyal medya hesaplarına bakıyorduk.

 

"Dokuz milyon takipçisi var. Kesin aldatır bu seni, yok bundan olmaz." Diyen Yasemin'in kafasına vurdum.

 

"Kızım aramızda bir şey yok zaten. Başlatma şimdi aldatmasına." dediğimde Yasemin homurdandı.

 

"Şaka yapmaya gelmiyorsun sende." post attığı fotoğraflarını inceledik. Çoğunda üst bedeni çıplaktı. Yutkundum. Bakışlarımı kaçırdım.

 

"Yeter bakmayalım artık." Yasemin bana baktı.

 

"Utandın mı sen kıyamam sana." diyip dalga geçti. Sonra kafama vurdu.

 

"Sanki hayatında hiç görmemiş gibi utanıyor ya bir de!" Tamam görüyordum ama oturup incelemiyordum.

 

Yasemin'in zoruyla bakmaya devam ettik. Açık konuşmak gerekirse yakışıklıydı. sağ omzunda dövmesi vardı. Karnının sol kısmında bir yazı yazıyordı.

 

nos atrevemos muy poco

para corta que es la vida

"Çok az cesaret ediyoruz

Hayat ne kadar kısa"

 

Çeviriden baktık, İtalyanca olmadığı için okuyamamıştım. İspanyolcaydı. Neden İspanyolca yazdırmıştı acaba?

Fotoğraflarını incelemeye devam ettik. Boynunun sol kısmınca yine yazı yazan bir dövme vardı. Zar zor yakınlaştırıp okumaya çalıştık.

 

"Gözlerim bozulacak okumaya çalışmaktan." gözlerimizi kısmış okumaya çalışıyorduk.

 

no fear no limits

"korku yok sınır yok"

 

 

Yorumlara baktığımızda nereseyse hepsi kadındı. Bir sürü övgü dolu, kalpli yorum vardı.

 

"İtalyan yavşak değilmiş bak görüyor musun, ben ne dedim. Kimsenin yorumunu beğenmemiş cevaplamamış." Yasemin gururla bakıyordu. Sanırsın kendi çocuğu! Biraz önce kesin aldatır diyordu.

 

Biraz daha inceledikten sonra telefonu bir köşeye bıraktık. Çok sıkılmıştık.

 

"Bizimkileri arayıp dışarı mı çıksak üç haftadır buluşmuyoruz." sunduğum fikirle Yasemin beni onayladı.

 

Mert, Deniz, Batuhan. Üniversiteden arkadaşlarımızdı. Baya iyi anlaşıyorduk. Maalesef hepimiz kendi işlerimize yöneldiğimizden artık eskisi gibi görüşemiyorduk. Yasemin telefonunu eline alıp herkesi tek tek aradı.

 

"Ağzına sıçarım senin ne demek yorgunum? Kalk lan! Geleceksin herkes geliyor!" Bağırmasıyla yüzümü buruşturdum. Birkaç saniye sonra telefonu kapattı.

 

"Deniz yorgunum dedi ama kabul etti en sonunda. Herkes tamam hazırlanıp senin restoranda buluşacağız."

 

"Deniz'i ne kadar güzel ikna ettin öyle." gülmeye başladık.

 

"Zaten eskisi gibi görüşemiyoruz gelmiş yorgunum diyo!"

 

"Neyse hadi gel üzerimizi giyinelim."

 

Yasemin'le odaya çıktık. Benden birkaç parça kıyafet seçti. Yanında kıyafeti yoktu. Bende dolabımla bakışıyordum. Nasıl giyineceğime tam karar veremedim. Acaba abartı olur mu diye düşünürken Yasemin giyinmiş bir halde yanıma geldi. Beyaz uzun kollu vücudunu sarannbir elbise giymişti. Üzerine de gayet şık duran beyaz bileklerine kadar uzanan kaban giymişti. Çantası ve ayakkabısı vişne rengiydeydi. Çok güzel olmuştu.

 

"Hazırlanmadın mı daha sen?" onu incelemeyi bırakıp cevap verdim.

 

"Şimdi karar verdim giyinmeye gidiyorum kızma hemen." gülümseyip seçtiğim parçaları alıp giyinme odasına gittim. O sırada Yasemin makyajına başlamıştı.

 

Koyu kahverengi deri bir etek, eteğin üzerine ise boğazlı aynı tonlarda kazak giymiştim. Üzerime dizlerime kadar gelen deri bir kaban almıştım. Son olarak da ayakkabımı seçmeye çalışıyordum. Topuklu deri çizmelere karar vererek elime aldım. Giyinme odasından çıkarak makyaj masasındaki Yasemin'e baktım.

 

"Yana kay ben geldim." Yasemin yana kaydı. Makyajlarımızı tamamlayıp çıkmaya hazırlandık. Bir şey unutmadığımızı anladıktan sonra evden çıktık.

 

On dakika sonra restoranıma varmıştık. Kapıda çalışanlarım karşıladı. Onlara gerekli talimatları daha önceden vermiştim. Birazdan masa donatılırdı. Dışarının aksine içerisi oldukça sıcaktı. Kabanımı çıkarıp çalışanlardan birine verdim. Yasemin de aynısını yaptı. Bize ayırılan masaya oturduk. Birkaç dakika sonra kapıdan Mert girdi daha sonra Deniz en son da Batuhan.

 

Mert 1.85 boylarındaydı siyah saçlı, kahveregi gözlü, beyaz tenliydi. Sakalı yoktu. Yüzmeyi çok iyi biliyordu. Şampiypolukları vardı. Genç kızların gözdesi Mert Yazıcıoğlu böyle dalıyor suya.

 

Deniz kumraldı. Gözleri kahverengiydi, boyu da Mert'le aynıydı.

 

Batuhan. Ona Batu diye hitap ederdik genelde. 1.90 boylarındaydı. Siyah saçlı, beyaz tenli ve yeşil gözlüydü.

 

Masamıza geldiklerinde ayağa kalktım tek tek hepsine sarıldım. Uzun zamandır görüşemiyorduk onları özledim. Son olarak Batu'ya sarıldığımda aklıma geçmiş geldi. Batu önceden bana aşıktı. Onu kesin bir dille reddetmiş arkadaş olarak gördüğümü söylemiştim. Umarım artık öyle bir niyeti yoktur. Batu'ya uzun sarğıldığımı farkederek geri çekildim.

 

"Sarılmaya doyamadın sanırım Alya?" Mert'in gülmesiyle bende güldüm.

 

"Dalmışım." yerime geçip oturduğumda Yasemin kulağıma fısıldadı.

 

"Seninki geldi." dediğinde kaşlarımı çattım.

 

"Benimki mi?"

 

"Sol çaprazına bak." Kafamı kaldırıp sol çapraza baktığımda Ricardo'yu gördüm. Çatık kaşlarıyla bana bakıyordu. Karşısında Alp ve Yiğit oturuyordu. Onu görmezden gelerek uzun zamandır konuşamadığım arkadaşlarıma döndüm.

 

"Birkaç haftadır görüşemiyoruz nasılsınız?" Mert hemen atladı.

 

"Ben çok iyiyim. Sarışın bir kız buldum üf çok güzel. Birkaç gündür flörtleşiyoruz. Yüzme öğrenmeye geldi orada tanıştık." klasik Mert. Arkadaş grubunun çapkını ve komiği. Yüzme öğretmeniydi. Gülmeden edemedim. Umarım gerçek aşkı tadabilirdi.

 

"Bizi boşver Alya. Sen neler yaptın? Arslan şirketi İtalyan bir adamla ortak olmuş dediler doğru mu?" Deniz'in sesiyle ona döndüm.

 

"Evet doğru. Toplantıya babam gelemedi ben gittim hatta." Deniz onaylarcasına kafasını salladı.

 

"Sinan'dan haberiniz var mı?" Yasemin'in dediğiyle rahatsızca kıpırdandım.

 

"Ne olmuş Sinan'a?" Batu'nun sorusunu Yasemin hemen yanıtladı.

 

"Haberiniz yok mu? Alya ölümden döndü." Hepsi duyduğu şeyle anında durdu. Gözleri kocaman açılmış halde bana baktılar.

 

"Ne demek ölümden döndü. Sinan bir şey mi yaptı sana Alya?!" Batu'nun sert sesiyle ona baktım.

 

"Evime girmiş haberim yok. Elinde silahı vardı. Neyse işte kurtuldum sonra." Konuyu uzatıp Ricardo'dan bahsetmek istemedim.

 

"Nasıl kurtuldun. İyi misin? Keşke haber verseydin." Mert endişeyle bana baktı.

 

Yasemin benim yerime konuştu.

" Orada canıyla cebelleşirken kız zaten yarım saat uzaklıkta sizi arasaydı dimi! Neyse Ricardo'yla akşam yemeği yemişlerdi o kurtardı."

 

"Ricardo kim?" Batu sorgularcasına bana bakıyordu.

 

"İş ortağımız. Birlikte toplantı için yemek yedik."

 

"Baş başa mı?" Neyi sorguluyordu onu ne ilgilendiriyordu?

 

"Evet baş başa. Bir sorun mu var Batu?" Batu bozulmuş gibi bana baktı.

 

"Hayır yok."

 

Masamıza yapılan servislerle Mert karnını ovalayarak konuştu.

 

"Oh açlıktan öleceğim özledim yemeklerini."

 

Hepimiz bir şeyler yemeye başlamıştık. İzlendiğimi hissediyordum. Beni izlediğini biliyordum. Nefes verdim. Yan tarafımdan Yasemin'in beni dürtmesiyle o tarafa baktım. Ağzındaki koca lokmasını yutmaya çalışırken kitlenmiş bir yere bakıyordu. Ona suyu uzattım. İçti. Zar zor lokmasını yutmuştu.

 

"Alya, Ricardo'nun yanına biri geldi çabuk bak." Baktığı yere baktığımda Ricardo'nun masasına doğru ilerleyen kumral bir erkek gördüm. Ricardo'ya selam verip hemen yanına oturdu. Ricardo'yla göz göze geldik.

 

" Kim bu acaba?"

 

"Bilmiyorum daha önce görmedim."

 

"Ne fısırdaşıyorsunuz siz?" Deniz bize bakıyordu.

 

"Yok bir şey" dedim. Ricardo bana bakmaya devam ediyordu. Üzerine siyah pantolon ve siyah gömlek giymişti. Yeni olduğu belli olan tıraşıyla oldukta çekici duruyordu. Yanındaki kumral adam bir bana bir Ricardo'ya bakıyordu. Ricardo'nun kulağına eğilip bir şey söylemesiyle Ricardo bakışlarını benden çekip ona döndü. Bir şeyler konuşuyorlardı.

 

"Nereye bakıyorsun?" Batu'nun sesiyle irkildim.

 

"Bir yere değil." sözlerime inanmayıp kafasını çevirip baktığım yere baktı. Ricardo'yu görüp ona kitlendi. Ricardo sanki Batu'nun bakışlarını hissetmiş gibi meydan okurcasına ona döndü.

 

"Eski sevgilin falan mı?" Batu Ricardo'dan bakışlarını çekip bana döndü.

 

"Hayır." diyebildim sadece.

 

"O zaman beğendin mi?"

 

"Hayır Batu. Konuyu değiştirebilir miyiz." Batu bana hoşnutsuz bir bakış attı.

 

Mert bi anda telefonunu heyecanla çevirip bize gösterdi.

"Bakın benim yeni flört bu. Çok güzel değil mi." Sapsarı saçları ve ela gözleriyle çok güzel bir kız vardı telefonda. Gerçekten Mert'in abarttığı kadar güzeldi. Ama Mert onu sadece dış görünüşü için beğeniyordı. Bunu doğru bulmuyordum. Duygular da önemliydi.

 

"Vay anasını, afet bu afet." Yasemin'in yorumuyla herkes güldü.

 

"Üniversite yıllarımızı özledim." Deniz'in lafıyla aklıma eski zamanlar geldi.

 

"Evet çok güzeldi." diyerek yanıtladım. "Bir daha o günler asla gelmeyecek kıymetini bilemedik."

 

"Hatırlıyor musunuz biz Alya'yla birlikte otururken iki tane erkek numaramızı istemişti. Bizde vermedik. Sonra Batu onları bir güzel dövdü. Ohh olsun."

 

"O çingene sesin hala kulağımda." Mert Yasemin'le uğraşıyordu. "Anlamıyor musun kardeşim? Vermiyoruz numara falan! Ne kadar alt tabaka insanlarsınız ya!" Mert o gün Yasemin'in konuşma şeklini taklit ediyordu.

 

"Siz de eşek gibi bizi izlediniz insan gelir yardım eder. Bir Batu gelip yardım etti. Pislikler!" Yasemin yalandan iğrenir gibi surat yapıp Mert'le Deniz'e baktı.

 

"Alya'yla ilk tanıştığım zamanı hatırlıyorum. Kalbim çıkacak gibi olmuştu." Bunları söyleyen Batu daha sonra ellerini masadaki ellerime koydu. Rahatsızca geri çektim ellerimi. Yakınlarımın temasından rahatsız olmuyordum evet ama, Batu'nun teması arkadaşça gelmemişti.

 

Masadakiler bize dik dik bakarken sustular.

 

"Batu, sırası değil kardeşim." Mert'in sözlerine aldırmadan devam etti.

 

"Üzerine beyaz bir elbise giymiştin. Hala aklımda. Duruyor mu o elbisen?" Şuan çok rahatsız oluyordum. Bağırıp çağırmak istiyordum, ama kendimi tutuyordum. Arka masadan bardak kırılma sesi geldi. Herkes kafasını oraya çevirdi. Ricardo'nun elinden akan kana baktım. Batuhan'a öldürecek gibi bakıyordu. Sinirle kalkacakken yanındaki kumral adam onu tutup bir şeyler söyledi. Sanırım sakinleştirmeye çalışıyordu.

 

Panikle ayağa kalkarak oraya gittim.

"Ricardo, bir sorun mu var?" Ricardo beni görünce bakışları yumuşadı ama hala gözlerindeki o dinmeyen öfkeyi görebiliyordum.

 

"Hayır bir sorun yok kusura bakmayın." Kumral adam bana gülümseyerek bozuk Türkçe aksanıyla konuştu. Elini bana uzattı.

 

"Ben Lorenzo. Ricardo'nun bir arkadaşıyım." Gergince bende elimi uzattım.

 

"Alya. Memnun oldum." Bakışlarını Lorenzo'dan alıp Ricardo'nun eline çevirdim. Sonra çalışanlardan birine seslendim.

 

"İlk yardım çantası getirir misiniz lütfen?

 

"Ufak bir kesik. Gerek yok değil mi Ricardo?" Lorenzo'nun söylediğine Ricardo hemen karşılık verdi.

 

"Var. Gerek var elim kanıyor." masadakiler Ricardo'nun dediğine şaşkın şaşkın bakıyorlardı. Adı Alp olan çocuk konuştu.

 

"Abi, daha geçen ay elini yalvarmamıza rağmen sardırmadın."

 

"Şimdi sardırmak istiyorum Alp! Kes o sesini!" Ricardo'nun sert sesinden sonra arkamı döndüm.

 

Arkadaşlarımın olduğu masaya yürüyüp önünde durdum. Neyse ki saat geç olduğu için tek tük insan vardı.

"Birazdan döneceğim, siz yemeğinize devam edin kusura bakmayın." Batu bir şeyler söylemeye kalkışsa da dinlemeden tekrardan Ricardo'nun masasına yöneldim. Ricardo saniyelik olarak açıkta kalan bacaklarıma bakış atmış, sanki mümkünmüş gibi kaşlarını daha da çatmıştı. Boğazımı temizledim.

 

Alp ve Yiğit ne söylemeleri gerektiğini bilmiyormuş gibi bana baktı. Korkuyorlar mıydı? Onlara da selam verecekken ilk yardım çantasını getirdiler. Elime aldığımda Ricardo'ya döndüm.

 

"Gerekli malzemeler burada." Ricardo'ya uzattım. "Yapman gerekeni biliyorsun değil mi." dudaklarımı yalayıp ondan cevap bekledim. Gözler dudaklarıma kaydı.

 

"Hayır." Afallamıştım. Ne demek hayır! Bir an önce gitmek bu gergin ortamdan kurtulmak istiyordum.

 

Bakışlarımı Lorenzo'ya çevirdim.

"O zaman eminim ki siz biliyorsunuzdur. Ricardo'nun elini sarabilirsiniz değil mi?" Lorenzo tereddütle bir bana bir Ricardo'ya baktı.

 

"Hayır bilmiyorum." Kamera şakası falan mıydı acaba?

 

"Kimse bilmiyor Alya, sen yapar mısın?" Ricardo'nun yüzüyle tam aksi olan nazik çıkan sesiyle mecburen kabul ettim.

 

"Tamam." Ricardo başıyla işaret verdiğinde herkes masadan kalktı.

 

"Kalkmalarına gerek yok uzun sürmez zaten." Ricardo yanındaki sandalyeyi çekip oturmamı bekledi.

 

"Daha rahat edersin gel." Çektiği sandalyeye oturdum. Elini kucağıma koyacaktı ki geri çekti. Aklına bir şey gelmiş olacak ki hemen konuştu.

 

"Temas sevmediğini söylemiştin Alya. Eğer istersen sen anlat ben yapayım." Yutkundum. Temas sevmememi bu kadar önemseyen nadir kişilerdendi. Ricardo'yu tanımama rağmen rahatsız olduğum şeyleri yapmamaya çalışıyordu. Ama bazı arkadaşlarım bunu umursamıyordu.

 

"Tek elinle zorlanırsın. Elini dizime değil masaya koyman yeterli. Gerisini hallederim." Anlayışla gülümsedi. Sağ elini masaya koydu. Biraz tersime gelecekti ama olsundu.

 

İlk yardım çantasından gazlı bezi çıkarıp avuç içindeki kana bastırdım. Çok kesik değildi ama yine de sarılması gerekiyordu. Biraz basınç uyguladım. Daha sonra gazlı bezi kaldırdığımda kanamanın durduğunu görüp rahat bir nefes aldım. Hemen elini sardım. Sandığımdan kısa sürmüştü. Sağ profilimde Ricardo'nın delici bakışlarını hissediyordum ama ona bakmaya cesaret edemiyordum.

 

Sardığım elini tutsun diye bantlayacakken çantada gördüğüm winxli yara bandıyla utançtan yere çakılmak istedim. Yara bandı wixliydi! Allah beni kahretmesin Yasemin'le aldığımız bant winxliydi! Ben nasıl takacağım şimdi bu adamın eline winxli bandı?

 

"Bir sorun mu var Alya?" utançla ona baktım.

 

"Winxli bant kalmış sadece." Anlamamış gibi suratıma baktı.

 

"Winx mi o ne?" Çantamdan çıkardığım Winx karakteri olan Musa'yı ona gösterdim.

 

"Diğer banttan kalmamış. Bunu takabilir miyim." Dediğim an gözlerime anlamsızca baktı. Tereddütle bir bana bir yara bandına baktı.

 

"Çok utandım bakmasana öyle!" Dudağının kenarı kıvrıldı.

 

 

"Bant pembe." Hoşnutsuz bir şekilde söylediği şeyle daha da utandım. Başımı eğdim. Birkaç saniye sonra bu halime dayanamıyormuş gibi iç çekti.

 

"Ne bekliyorsun? Yapıştırsana yara bandını."

 

"Emin misin?"

 

"Eminim." İsteksiz de olsa kabul etti.

 

Kabul etmesini beklemiyordum. Şaşkınlıkla yara bandını elime aldım

Seçtiğim Musa karakterini sargı bezinin üzerine yapıştırdım. Neyse ki avuç kısmına denk geldiği için göze çarpmıyordu. Üzerimdeki utanç hissi hala devam ederken ayağa kalktım.

 

"Öyleyse ben masaya geçiyorum." cevabını beklemeden ilk yardım çantasını teslim edip masama geçtim.

 

"Kusura bakmayın." dememle herkes anlayışla başını salladı.

 

"O adam ne lan öyle tank gibi." Mert Ricardo'ya bakıp duruyordu."Anasını satayım bu beni kaldırıp yere vurur, üzerine beni hamur eder." Kahkahamı durduramamıştım. Boşluğuma gelmişti.

 

"Ulan bende kendimi uzun sanıyorum böbürleniyorum. Ben uzunsam bu adam tank amına koyayım!" Mert sonra bana döndü.

 

"Kim bu tank yeni sevgilin mi bizden mi saklıyorsun sen? Hem Yasemin dedi yârinmiş o senin." Anında Yasemin'e döndüm. Bana masum masum bakışlar atıyordu.

 

"Şaka yaptım ben ne yâri aaa. Ne kadar abartıyorsunuz ben öyle bir şey demedim."

 

"Nasıl demedin. Sen değil misin bak görürsünüz bunların aşkı şöyle olacak böyle olacak diyen. Şimdi sevgili değiller mi anlamadım ben bir şey?" Deniz Yasemin'e bakrak konuşmuştu. Yasemin tuzluşu Deniz'e fırlattı.

 

"Yok öyle bir şey. Yasemin abartıyor! İş ortağımız işte İtalyan olan. Ricardo." dediğimde Deniz gözlerini kocaman açtı.

 

"Ananı sikeyim. Bu adam o adam mı? Lan ben abartıyorlar sanıyordum! Doğruymuş. Boyu kaç bunun?"

 

"1.98." diyerek yanıtladım. Sıkılmıştım Ricardo muhabbetinden.

Kafamı masaya çevirdiğimde tekrar yerini alan Alp Lorenzo ve Yiğit'i görmüştüm. Ben gittikten sonra geçmiş olmalılardı.

 

"Abartıyorsunuz. Kesin artık buraya İtalyanı konuşmaya gelmedik!" Batu'nun sinirli sesini herkes anlamıştı. Muhtemelen az önce beni ve Ricardo'yu kıskanmıştı. Sesli bir nefes verdim. İstemiyordum işte onu neyi anlamıyordu? Seviyorsa da bana yansıtmasındı. Arkadaşımın bana duygusu olmasını istemiyordum işte.

 

Kolumdaki saate baktığımda gece 02.45'i gösteriyordu. Ricardo hala kalkmamıştı. Mert ve Yiğit bu süreçte gitmişti. Lorenzo ve Ricardo hala oradaydı.

 

Esneyerek arkadaşlarıma döndüm. İçtiğim içki dolayısıyla biraz başım dönüyordu ama çok kötü değildim.

"Dağılsak mı artık?"

 

Herkes beni onaylayıp toparlanmaya başladı. Çok keyifliyfi ama baya yorulmuştum. Herkes toparlandıktan sonra beklentiyle bana baktı.

 

"Siz gidin ben restoranla ilgili birkaç bir şeye göz gezdiricem. Bide vardiya değişecekti kontrol edeyim." onları geride bırakarak mutfağa yürüdüm. Başım ağrıyordu.

 

Mutfağ girdiğimde vardiyası değişmiş çalışanlara bakarak gülümsedim.

"Ben gidiyorum burası size emanet." onlar da bana gülümsemişti. Restoranım 7/24 açık haldeydi.

 

Sarsak adımlarla mutfaktan çıktım. Askıda duran deri kabanımı aldığımda tam çıkacakken karşımda duran Batu'yu beklemiyordum.

 

"Batu, bir sorun mu var?"

 

"Hayır, seni eve bırakmak istemiştim." Yine başlıyorduk! Bu isteği arkadaşça değildi, bunu bildiğim için reddettim.

 

"Gerek yok, arabam zaten hemen şurada." Onu geride bırakarak arabama doğru yöneldim. Peşimden gelen adım sesleriyle sol kolumun tutulması bir oldu. Aynı zamanda sağ elimi yumruk yapıp Batu'nun suratına geçirmiştim. Gelen acı inleme sesiyle Batu'ya baktım.

 

"Bir daha bana dokunursan o kolunu kökten keserim!" Kaç saattir dayanıyordum saçma hareketlerine ama yetti!

 

"Alya!" Ricardo'nun endişeli sesini duyduğumda ona döndüm. Görmüş müydü?

 

"Efendim Ricardo?" sakince cevap verdim. O sırada Batu ayağa kalkmaya çalışıyordu.

 

"İyi misin?" Sorduğu soruyla kafamı aşağı yukarı salladım.

 

"Evet iyiyim. Ama lütfen karışma." ayağa kalkan Batu kanayan burnuyla yüzüme bakıyordu.

 

"Hayırsa hayırdır Batu. Senin hayatımda bir yerin yok!" Batu'ya sırtımı dönmüş giderken arkamdan konuştu.

 

"Özür dilerim Alya. Hislerime engel olamadım."

 

Hislerini sikeyim Batu.

 

Arabama bindiğimde evime doğru son gaz ilerledim.

 

 

Ricardo Mancini

 

Sabahtan beri Alya'ya yavşayan sikiğe bakarken sinirden elimdeki bardağı parçalamıştım. Daha sonra Alya yanıma gelmiş elimi sarmıştı. Yiğit, Alp ve Lorenzo masaya döndüğünde elimdeki banda bakıyordum.

 

Lorenzo bir anda kahkaha attı.

"Elindeki ne lan?" kahkahası büyürken sinirle ona baktım.

 

"Ne bileyim ben? Utandı zaten." Alp ve Yiğit elime bakmak için kafalarını hindi gibi uzatmışlardı. İkisi de gördüğü an kahkahayı bastılar. Ters ters onlara baktım.

 

"Bu kadın senin aklını almış Ricardo. Kafana silah dayasam sen o bandı takmazdın. Kedi gibiydin aynı Alya'nın yanında." Lorenzo gülerken ona sertçe baktım.

 

"Siktirtme bana kedini."

 

"Hiç bana öyle bakma Ricardo. Haklı olduğumu biliyorsun. Senin bu bakışların bana işlemez." Lorenzo kahkahasına devam etti.

 

Aradan geçen zamanın ardından Yiğit ve Alp gitti. Lorenzo'yla konuşmamız gerekiyordu.

 

"Başta sana inanmadım Ricardo. Önüne gelen herkesi o mu diye soruşturuyordun. Bu defa da uyduruyor kafasında kuruyor dedim." Derin bir nefes aldı. "Bulmuşsun Ricardo. Sana hiçbir zaman inanmadık ama bulmuşsun. " Telefonundaki ekranına bakıyordu bir yandan. Ekranda Alya'nın özel olarak çizdirdiğim robot resmi vardı.

 

"Resimle birebir aynı. Boynundaki doğum lekesi de aynı. Yıllardır aradığın kadını bulmuşsun. Şimdi ne yapacaksın?"

 

"Bilmiyorum Lorenzo. Onu alıp kendime saklamak saatlerce izlemek istiyorum. Ama ona bunu yapamam. Onu alıkoyamam. Yanında herhangi birini görmek bile çıldırmama sebep oluyor. O siktiğimin Batu'su mu her ne boksa sabahtan beri Alya'ya temas etmeye çalışırken ben burada gerizekalı gibi oturuyorum ve sen kalkmama izin vermiyorsun!"

 

"Kalkıp ne yapacaksın? Kızı korkutursan ne bok yiyeceksin Ricardo?" Haklıydı. Ama kabullenemiyordum işte. Batu'yu öldürmek istiyordum.

 

"Sınırlarımı zorluyor, Lorenzo. Daha önce böyle bir durumla karşılaşmamıştım."

 

"Madem yıllardır aradığın kadını bulmuşsun, bir zahmet sınırların zorlansın Ricardo. Alya'nın seni kıvrandırışını zevkle izleyeceğim. Bu süreçte sakın bencil olup Alya'yı kendine mahkum etme öldürürüm seni."

 

"Bilmiyorum Lorenzo. Nasıl davranacağımı şaşırıyorum." Lorenzo bu dediğimi umursamadan başka soru sordu.

 

"Kafama takılan şey şu Ricardo. Adı nasıl Alya?"

 

"Bilmiyorum Lorenzo. Adının Alya olduğunu öğrenince yine kafamda kuruyorum, bulamadım o kadın değil dedim. Ama sonradan o olduğuna emin oldum. Doğum lekesi, gözleri aynı. Gözlerine baktığım an hissettim o yoğunluğı. Ama adı nasıl Alya olabiliyor anlamıyorum." Sesli bir nefes verdim."İsminin neden farklı olduğunu ileride öğreneceğim. Belki de değiştirmiştir"

 

Evet. Alya'yı onca sene bulamama sebebim ismiydi. Şuan anlıyordum. İsmini hiçbir kayıtta bulamamıştım.

 

 

 

Lorenzo'yla konuşmak iyi gelmişti. Tüm işin patronu benken, her şeyin sorumlusu benken uzun zaman sonra ilk defa bir konuda Lorenzo'dan destek almıştım.

 

Aradan 1-2 saat geçti. Alya ve arkadaşları ayaklandı. Alya mutfağa geçerken arkadaşları gitmişti. Batu hariç.

 

"Siktiğimin şerefsizi." Ayakanacakken Lorenzo tuttu.

 

"Alya'nın ne yapacağını izle. Karışma. Herhangi bir sorunda müdahale edersin." Lorenzo'ya baktım. Ciddi miydi? Ya bir şey olsaydı?

 

"Ya bir şey yaparsa?"

 

"Yapamaz Ricardo, kendi gölgesinden korkuyordur o sikik."

 

Alya restorandan çıkınca Batu da peşinden gitti. Hemen ayaklandım. Zarar verir korkusuyla izlemeye başlamıştım ki, Alya'nın Batu'nun burnuna geçirdiği yumrukla Batu yere yığıldı.

 

"Seninki çetin cevizmiş" Lorenzo konuşurken onu geride bırakıp Alya'ya koştum.

 

Yanına gittiğimde karışmamam gerektiğini söyleyip sonra da arabasına binip gitmişti. Yerde acıyla inleyen Batu'ya döndüm. Arabasına binmişti. Hızlıca Lorenzo'yla birlikte arabaya binip Batu'nun peşinden gittim. Lorenzo ne yapacağımı anlamış olacak ki sesini çıkarmadı. Sinirimin farkındaydı. Bir süre sonra Batu'nun arabasının önüne kırdım.

 

Arabadan inip yanına gittim. Kapıyı açmaya çalıştığımda kilitliydi. Cama geçirdiğim yumrukla cam paramparça oldu. Elimdeki sargı kanlarla ve cam parçalarıyla dolmuştu. Umursamadım. Elimi içer atıp kapıyı zar zor açtım. Develenip duruyordu. Kapının yolcu tarafına geçip çıkmaya çalışacakken Lorenzo'yu gördüğünde korkuyla durdu. Onu ensesinden tutup dışarıya çektim. Arabanın kaputuna yüz üstü yatırdım. Kafasını kaputa geçirmemle acı dolu nidası döküldü.

 

"Ne yapıyorsun? Bıraksana!" Ağzından çıkan kanlardan sesi boğuk geliyordu. Lorenzo soğuk kanlılıkla beni izliyordu.

 

"Yakın bir zamanda sikiğin teki de benim kadınıma dokunmuştu. Ona ne yaptım biliyor musun?"

 

"Ne anlatıyorsun sen? Siktir git başımdan rahat bırak beni." Cevabı sinirlerimi daha da bozarken sol kolunu elime aldım.

 

"Onun ellerini bedeninden ayırdım. Detayları anlatmak isterdim ama fazla gerek yok. Kendisi şuan ölü." Yutkunma sesini duydum.

 

"Kimden bahsediyorsun sen? Öldürecek misin beni? Derdin ne senin? Kimsin sen?" Kısık kısık konuşuyordu.

 

"Ricardo Mancini. Alya'ya bir daha dokunursan, rahatsız edersen seni öldürecek olan kişiyim. Derdim Alya'ya dokunan ellerin!"

 

"Alya'nın neyi oluyorsun sen? Alya sadece iş yemeği yediğinizi söyledi. Bırak beni!"

 

"Çok soru soruyorsun. O çeneni kes beni iyi dinle. Bir daha ona dokunmayacaksın, yaklaşmayacaksın! Arkadaşlığınıza değer veriyor. Onunla adam akıllı konuşacaksın, bir arkadaş gibi! Duydun mu beni?"

 

"Alya'yla aramıza girme Ricardo!

B-Biz üniversiteden beri konuşuyoruz. Sadece kendini ağırdan satı-" kolunu kırdığımda çıkan kemik kırılma sesiyle avazı çıktığı kadar bağırdı.

 

"Sen kaşındın oruspu çocuğu! Onun adını söylerken bile korkacaksın! Duydun mu beni? Seni öldürmeyeceğim, sırf Alya için! Eğer ölmek istersen ona bir kez dokunman yeterli! Bir metre bile yaklaşmayacaksın! Seni acı çektire çektire öldürürüm!"

 

Acıdan ağlamaya başladı."Tamam, dokunmayacağım bırak beni."

 

"Lorenzo, bizimkilere haber ver bu iti alıp hastanenin önüne atsınlar." Lorenzo beni onaylayıp arabaya geçti.

 

"Bizim medeni konuşmamızdan Alya'nın haberi olmayacak değil mi Batu?" bayılmak üzereydi.

 

"Hayır, hayır olmayacak. Lütfen git!"

 

 

 

Kendimi eve attığımda sinirle üzerimi değiştirmiştim. Şimdi de pijamamla birlikte kahve yapmak için aşağı iniyordum. Tam muftağa geçecekken zil çaldı. Korkudan kalp atışlarım hızlandı.Kapıya gidip aralıktan baktığımda Ricardo'yu gördüm. Rahatlayarak nefes verdim. Kapıyı açtığımda elinde poşetle karşımda duruyordu.

 

"Ricardo?" Gülümseyerek bana bakıyordu. Elindeki poleti bana uzattı.

 

"Kabanını unutmuştun ya, onu getirdim." Sevinçle gülümseyip elindeki poşeti aldım.

 

"Teşekkür ederim. İçeri gelmek ister misin? Kahve yapıyordum kendime tam." Onu neden davet ettiğimi bilmiyordum ama güven veriyordu işte. Beni onaylayıp içeri geçti. Kapıyı kapattığımda aynada kendimi görmemle üzerimde olduğunu unuttuğum pijamaya baktım.

 

Üzerimde nutellalı sweat ve eşofmandan oluşan pijama takımım vardı. Ricardo beni böyle görmüştü. Aman neyse sanki kendisi hiç pijama giymiyor mu? En azından nutellalı giymiyordur Alya.

 

Mutfağa doğru adımlarken Ricardo koltuğa oturuyordu.

 

"Nasıl istersin kahveyi." Gözlerini üzerimde gezdirdiğinde cevap verdi.

 

"Sen nasıl içersen öyle yap." kafamı sallayıp mutfağa geçtim. Ben bol şekerli sevdiğim için iki tane bol şekerli yaptım. Tepsiye katıp içeriye götürdüm.

 

Ricardo'ya kahvesini verdiğimde bende oturdum.

 

"İtalya'ya dönecek misin Ricardo?" sorduğum soruyla önce kahvesinden yudum aldı. İlk yudumunda yüzü ekşiyecek gibi olacakken kendini tuttu. Beğenmemiş miydi acaba? Bol şekerli yapmıştım ne güzel! Kahvemden bir yudum aldığımda tadının gayet güzel olduğunu farkettim. Yanlış anladığımı düşünerek Ricardo'nun cevabını bekledim.

 

"Dönecektim ama erteledim. Birkaç haftaya dönerim." kısa bir sessizliğin ardından tekrar konuştu.

 

"Daha önce İtalya'ya gittin mi?" Sorusuyla gerilmiştim. Yutkundum. Aklıma dolan anılarla kafamı duvarlara vurmak ve unutmak istedim.

 

"Alya iyi misin?" Ricardo'nun endişeli çıkan sesiyle kendime geldim.

 

"İyiyim. Çok kısa bir süreliğine orada bulunmuştum." Ricardo söylediğimle sanki bildiği bir şeyi duymuş gibi baktı. Şaşırmadı.

 

"Tekrardan gitmek ister miydin?"

 

Tereddüt dahi etmeden cevapladım.

"Hayır! O yere bir daha gitmek istemiyorum." Verdiğim cevaba da şaşırmamıştı. Sanki yapboz parçalarını oturtmuş gibiydi.

 

"Neden Alya?"

 

"Öyle gerekiyor Ricardo."'cevap vermeyeceğimi anlamıştı. Kafasını salladı. Kahveyi tek dikişte içip ayağa kalktı.

 

"Daha fazla kalmak isterdim Alya. İşlerim yoğun kalksam iyi olur." ona kapıya kadar eşlik ettim. Büyük bedeninin arkasından yürüyordum. Çok uzundu fazlasıyla. Yanında çocuk gibi kalıyordum.

 

"Kahve için teşekkürler Alya. Görüşürüz."

 

"Görüşürüz Ricardo."

 

 

Bölüm Sonu

 

 

 

 

Yorumlarınızı paylaşmayı unutmayınnn. 💓💓💓 Sizce ilerleyen zamanlarda ne olacak? İtalya'ya gidecekler mi? Aralarında nasıl bir çekim olacak, Alya Ricardo'yu sevecek mi?

 

 

Loading...
0%