@yazarmeryos
|
Arabanın içi oldukça sıcaktı, bir an iyi ki kabanımı almamışım diye şükrediyor bir yandan ise arabadan indiğimde ne yapacaktım diye düşünüyordum ki, Vural Bey arabayı sağa çekerek aniden fren yaptı ve olduğum yerde ileriye doğru sendeledim. Emniyet kemerini taktığım için ön cama yapışmamıştım fakat neden fren yaptığımızı anlamamış halde arkama döndüm. Araba olup olmadığına baktım, arkamızda da önümüzde de araba yoktu. Restoranta geldiğimizi düşünerek çevreyi incelediğimde bulunduğumuz yerde bina veya bir yapıtta yoktu. Vural Bey'e döndüğümdeyse gözlerim fal taşı gibi açılmıştı. Bir eliyle gömleğinin birkaç düğmesini çözmeye çalışıyordu. Diğer eliyle boğazını tutuyordu. Nefes almaya çalışıyordu. Ne olduğunu anlayamamıştım aval aval bakıyordum. "Vural Bey! Ne oluyor?" Diyerek kendisine doğru uzandım ve gömleğinin düğmelerini açmasına yardım ettim. Gözlerine baktığımda bana büyük bir dikkatle baktı ve nefes almaya çalışarak arabanın torpidosunu işaret etti bir eliyle. "Orada... Onu... bana verir... misin?" Konuşmakta zorluk çekiyordu. Vural Bey astım hastası mıydı yoksa? Torpidoyu açtığımda karşımda astım hastaları için kullanılan nefes açıcı spreyler ve birtakım ilaçlar duruyordu. Bunların nasıl kullanıldığını biliyordum. Bu ilaçlar nefes açıcı spreyin içine yerleştiriliyordu. Babamdan biliyordum. Babamda astım hastasıydı. İlacı yerleştirerek Vural Bey'e verdim. Spreyi ağzına götürerek birkaç kez sıktığında daha düzgün ve sağlıklı nefes almaya başladı. İçimden bir oh çekerek elimi kalbime götürdüm. "Korktun mu?"Kafamı kaldırıp soruyu soran, Vural Bey'e döndüm. Bana sırıtarak bakıyordu sanki az önce ölecek raddeye gelmemiş gibi. Gözlerimi devirmemeye çalışarak ön cama ve dışarıya çevirdim gözlerimi. Derin bir nefes alıp verdiğimde sanki piyango kazanmış bir adamın gülme sesi gibi bir gülme sesi duyunca, Vural Bey'e döndüm. Bana dikkatlice bakıyor ve söyleyeceğimi bekliyordu. "Vural Bey, bu yaptığınız hiç komik değil. Evet öleceksiniz diye korktum çünkü ıssız bir yerdeyiz ve eğer ölürseniz sorumluluk bana yüklenecekti." Yalancı bir şaşkınlık sergileyerek bana doğru yaklaştırdı yüzünü. Olduğum yerde durarak hiçbir tepki göstermedim ve boş bir yüz ifadesiyle ne söyleyeceğini bekledim. "Ölsem üzülmeyecektin yani." Az önce boş ifade olan yüzüm sinirli bir hale geldi ve cidden göz devirerek ona baktım. "Daha tanışalı bir saat olmadı, pardon ama daha tanışmadığım bir adam öldü diye niye üzüleyim?" Vural Bey ıslık çalarak cebinden bir sakız paketi çıkardı. Naneli sakızdı, kokusundan anlamıştım. Sakız paketinin içinden sakız alarak ağzına attı ve paketi kucağıma attı. Anlamsızca kendisine bakarken bana yan yan baktı. "Ne bakıyorsun öyle?" Bir şey söylemediğimde bakmaya devam etti, "Tamam alındın işe hayırlı olsun. Ma-yıs A-sel Ak-kan" İsmimi heceleyerek söylediğinde ve cümlesini bitirdiğinde ağzımı açacakken arabayı çalıştırdı. Sakızı doğru düzgün çiğnemiyordu ve yan yan bakışlar atıyordu. Benimle dalga mı geçiyordu veya ciddi miydi anlamıyordum. "Vural Bey afedersiniz ama siz şaka mısınız? Beni tanımıyorsunuz bile. Yaşımı, hayatımı, yaptığım çizimleri bilmiyorsunuz. Hatta okuduğum üniversiteyi bile bilmiyorsunuz ve beni işe mi alıyorsunuz?" Tek eliyle direksiyonu çevirken diğer eliyle henüz yeni çıkmaya başlamış sakallarıyla oynuyordu. Bu hareketi gözümden kaçmamış değildi. Demek ki bir şey düşünüyordu. Bir cevap vermeyeceğini anladığımda kendi tarafımda olan camdan dışarıyı seyrettim. "22 Yaşındasın. Egeler Güzel Sanatlar Üniversitesi'nde okuyorsun. Bir abin ve bir ablan var. Annen ve babanla bilmediğim bir sebepten dolayı konuşmuyorsunuz." Biraz sustu ve ben şaşkınca ona bakmaya devam ettim. "Çizimlerini görmesem seni neden işe almak isteyeyim?" Doğru söylüyordu. Yoksa neden beni işe almak istesin ki? Bugün iyice saçmalamıştım.
|
0% |