@yazarmiyimnee
|
Medyadaki şarkıya kafayı taktım, bu bölüme de uygun geldi.
"Alperen Abi?"
"Deren?"
"Abi?"
"Mina."
"Sen..." Diyerek aramızdaki anlamsız örüntüyü bozan adama döndüm, bu geçen gün Bera'nın yanındaki adamdı.
"Mina Hanım?"
"Sizin ne işiniz var burda?" Diye sordum, kaşlarım çatılmıştı.
"Evet, senin ne işin var burada? Sen kimsin?" Dedi Abim öfkeyle, önce bana bakmış ardından da karşımdaki adama dönmüştü.
"Abi!" Dedim uyarırcasına, abim başıyla onaylayarak geriye çekilirken tebessüm ettim.
Biz şuan ne yaşıyorduk?
Allah aşkına!
Deren bakışlarında soru işaretleri ile bana baktı, omuz silktim.
"Mina Hanım konuşabilir miyiz?" Diye sordu sakin bir sesle, ileriye doğru bir adım atmış aramızdaki mesafeyi kapatmıştı.
"Tabi konuşabiliriz."
"Ne münasebet konuşamazsınız."
Abimle aynı anda konuştuğumuzda kaşlarımı çattım, "Abi" diye uyarı dolu bir sesle konuştum.
"Bir şey mi dedim sanki?" Diye sitemkar bir sesle söylenen abim omuzlarına silkmişti.
"Hiç der misin?"
Abim imalı bir gülüşle ellerini ceplerine koyarken gözlerini kısarak karşısındaki adama baktı, her an kavga edebilirmiş gibi duruyordu.
İçinde bulunduğumuz durumun karmaşıklığı çok gülünçtü, abim görevden yeni gelmiş olmasına rağmen evde dinlemek yerine beni ziyarete gelmişti ki sebebini az çok biliyordum. Bu yabancı adamın ise benimle ne işi olabilirdi ki? Bir de hastanenin kapısına kadar gelmişti. Aynı ana denk gelmeleri ise tam bir felaketti, gerçek bir felaket...
"Alper Abi biz kafede oturalım mı?" Diye sordu Deren, elini abimin omzuna atmıştı.
"Biz mi? Biz niye gidip oturalım? O gitsin otursun, hatta ben bide çay ısmarlayım içsin zehir zıkkım olsun." Diye sinirle konuştu Abim, kafayı mı yemişti ne?
"Abi... Allah aşkına ne rezil ediyorsun?" Diye fısıltıyla konuştum, bakışlarım karşımdaki adamla kesiştiğinde dudaklarındaki muzip bir gülüş dikkatimi çekti.
Rezil olmuştum resmen!
"Şurada oturuyorum ve sizi duyuyorum." Diyerek ilerideki ağacın altını işaret etti Abim, sesli bir nefes verirken başını salladım ve karşımdaki adama döndüm.
"Bir sorun mu var?" Diye sordum, göz ucuyla abime bakmayı da ihmal etmemiştim.
"Evet, var."
"Bera mı?" Diye sordum, sanki başka bir ortak noktamız vardı da...
"Bera mı? O Bera mı?" Diye konuşarak ayaklandı Abim, birkaç büyük adımda yanımıza gelmiş ve karşısındaki adamı göğsünden iterek geriye doğru sendelemesine neden olmuştu.
"Abi ne yapıyorsun Allah aşkına!"
"Bera dedi Mina, o adamın sana yaşattıklarından haberi var mı bu o..."
"Abi!"
"Taha, ismim Taha ve her şeyden haberim var... Senin Bera'nın ne halde olduğundan haberin var mı da konuşuyorsun?" Diye sert bir şekilde karşılık verdi.
Taha aynı öfkeyle abime doğru ilerlediği sırada aralarına girdim. "Çocuk musunuz?"
"Bu zibidi buradan gidecek, konuşmak falan yok Mina unut." Diye öfkeyle bağırdığı Abim, bana kızıyor olmasına karşın bakışlarını karşısındaki adamdan bir an bile çekmemişti.
"Adım Taha dedim, hitaplarına dikkat et!"
"Hala hitap diyor ya... Etmiyorum kardeşim, etmeyeceğim."
"Deren!" Dedim yardım dilenircesine, Deren girdiği şoktan uzaklaşırken abimi kolundan tutarak geriye çekmeye çalışmıştı. Çalışmıştı diyordum çünkü iri cüssesini tabiki de hareket ettirememişti.
"Abi ben Bera ile görüşüyorum zaten."
Abimin kaşları anında çatılırken bana döndü, bedenimi her ihtimale karşı Taha'nın önüne siper ettiğimde abime baktım.
Pimi çekilmiş bir bombayı bahçenin tam ortasına bırakmıştım, sonumuz hayrolsundu.
"Mina şaka mı bu?"
"Değil Abi... Bera iyi değil ve ben ona destek oluyorum." Diye açıkladım durumu, abimin ruh haline herhangi bir etki eder miydi bilmiyordum ama denemiştim.
"O sana destek oldu mu? Hak ediyor mu senin desteğini?"
Olmamıştı, biliyordum.
Fakat ben senelerce Bera yüzünden acı çekmiş, onun gibi bir insan olmaya korkmuştum.
Şimdi sırtımı dönüp gitsem ondan ne farkım kalırdı ki?
"Doğru konuş!" Diye öfkeyle konuştu Taha, ileriye doğru bir adım attığında elimi göğsüne koyarak durmasını sağladım.
"Taha lütfen..."
"Merak ediyorum sen hiç gençken bir hata yapıp da pişman olmadın mı?" Diye sordu Taha, gözle görülür bir şekilde sakinleşmişti.
Bera pişman mıydı yani?
Düşmüştüm, o ardına bakmamış ve gitmişti.
Şimdi pişman mı olmuştu?
Kızmıyordum, insanoğlu etten kemiktendi bir hata yapar ve pişman olurdu.
Oyunun kuralı buydu.
Fakat pişmanlık geçmişi silip atmıyordu, o izler derinde hep baki kalıyordu.
Sanılanın aksine zaman hiçbir şeyi unutturmuyordu.
"O arkadaşına söyle, bana bu pişmanlık masallarını anlatmasın."
"Abi yeter Allah aşkına."
"Ne yeter Mina ne yeter, sen o adam yüzünden depresyona girdin lan... Gözlerimin içinde eridin gittin hiçbir şey yapamadım." Diye konuştu Abim, yanıma gelmiş avuç içleriyle yüzümü iki yanından kavramıştı.
"Abi..."
Gözlerim dolmuştu, bakışlarımı kaçırdım.
"Bir daha aynı şeyleri yaşayamazsın Mina, olmaz izin vermem."
"Abim..." Diye konuştum ve elimi abimin elinin üzerine koyduktan sonra devam ettim. " Tamam sakin ol, Taha'yı göndereceğim ve evde bunları konuşacağız."
Abim başıyla onay vererek benden uzaklaştı, bakışlarım Taha ile buluşurken yanına gittim.
"Taha, ikiniz de askersiniz burada böyle kavga edemezsiniz. Sen git olur mu? Sana diyorum çünkü abim gitmez biliyorum, numaramı vereceğim ve bana yazarsın olur mu?"
Taha başını onaylar anlamda salladı. "Üzgünüm abine öyle davranmak istemedim, sadece Bera artık yıllar önce seni bırakıp giden o adam değil. Değişti, kendini çok değiştirdi. Buna inan olur mu?"
Cevap veremedim, Bera'nın değiştiğini ben kabul etsem de yıllar önce bin bıçak darbesiyle bir başına bıraktığı kalbim etmezdi.
Taha cevap veremeyeceğimi anlamış olacak ki eline aldığı telefonunu bana uzattı, numaramı girdim.
"O zaman görüşürüz mü?" Diye sordum, abim pür dikkat bizi izlerken her an saldırıya geçebilecek bir aslanı andırıyordu bu yüzden daha fazla uzatamazdım.
"Görüşürüz."
Taha arkasını dönüp giderken abim yanıma geldi.
"Nah görüşürsünüz." Diye fısıldadı hızlı adımlarla yanımızdan ayrılan Taha'nın ardından.
"Abi ya."
"Ne abi abi papağan gibi, ezberledin tamam." Dedi abim ve sırıtarak saçlarımı karıştırdı.
Taha bir süre ilerledikten sonra aniden dururken omzunun üzerinden abime baktım, tedirgin bir ifadeyle bakışlarımı ikisi arasında gezdirdim.
Muhtemelen Taha, abimin arkasından dediğini duymuş ve sinirlenerek az önce aldığı gitme kararında vazgeçmişti.
"Abi sakin dur." Diye fısıldadım, bir elimi abimin bileğine sarmıştım.
Abim inandırıcıktan oldukça uzak bir şekilde beni onayladıktan sonra Taha'ya döndü, arkasını dönmüş emin adımlarla bize doğru ilerliyordu.
"Ha bu arada Mina..." Dedi, sözleri bana hitap etse de bakışlarını abimin yüzünden bir an olsun çekmiyordu. "Bera, gece intihar etmeyi denemiş."
Gözlerime ince bir sızıyla yaşlar doluştu, ciğerlerime dolu bir nefes çektim ama işe yaramıyordu.
"Abi..." Dedim, tutunduğum abimin bileğini sıkıca sararken banka çöktüm.
"İntihar mı?" Diye sordum, bu nasıl olabilirdi?
Taha başını öne eğerek usulca başıyla onay verdi.
"Abi... O hastaneye gideceğim." Diyerek ayağa kalktım, Abim de benimle birlikte ayağa kalkarken kolunu omzuma sardı.
"Bende geliyorum, belki yapacak bir şey vardır."
Mesela laf sokmak falan...
Şaşkınlığımı gizleyemeden abime baktığımda alnıma kısa bir öpücük gönderdi. "Çok sevinme, uzak durduğuna emin olmak için geliyorum."
Öyle olmadığını biliyordum, abim küçüklüğünden bu yana askerlikle alakalı her ayrıntıya aşık bir adamdı. Bu yüzdendir ki hayatına başka bir mesleği almayı hiç düşünmemiş, direkt askeri okula kaydolmuştu. Ve mesleğinin ilk yıllarında o da birlikte göreve çıktığı arkadaşlarını kaybetmiş, zor bir döneme girmişti. Tıpkı Bera gibi... O da şuan abimin birkaç yıl önce yaşadıklarını yaşıyordu, daha ağırını...
İşte Abimin gelme sebebi tam olarak buydu, ne olursa olsun bir askerin gözleri önünde silinip gitmesine müsaade etmezdi.
Vatanına aşık bir adamdı, aynı aşkı gönlünde taşıyan herkese sahip çıkardı.
Ve tüm bunlara rağmen bir köşede durup, mahalledeki dedikoducu teyzeler gibi Bera'ya sokacağı lafları da biliyordum.
Ben ne olduğunu anlayamadan, dördümüz abimin arabasına binmiş şehire doğru yola çıkmıştık.
Az önce birbirinin boğazına dalmak üzere hazırda bekleyen Abim ve Taha öne oturmuş askeriye ile alakalı sohbet ediyorlardı.
Erkekleri anlamak gerçekten zordu.
Çalıştığım hastane ile şehir merkezinin arası yarım saatti, tabi her sabah dolmuşla gitmek zorunda olduğum için genelde bu süre bir saate çıkıyor ve çekilmez bir hal alıyordu.
Araba hastanenin önünde durduğunda hızla kapıyı açtım, dışarıya çıkacağım sırada Deren bileğime sarılmış ve durmamı sağlamıştı.
"Sakin olmalısın." Dedi, haklıydı da Bera'nın bilinçaltı yaşadığı olayların da etkisiyle hırçın dalgalara dönmüştü. Bazen boğuluyor, bazense güç bela bulduğu limana sığınıyordu...
En acı olansa o liman bendim, bana fırtına olup kaybolmama neden olan adamın limanı olmuştum. Sırf kaybolmasın diye...
"Sakinim." Dedim, sessizce açtığım kapıdan dışarıya çıktım.
Sakindim, Bera'yı görür görmez bana ihanet ederek hızlanan kalbimi saymazsak...
Taha önde, abim ve kontrolündeki ben arkada odaya doğru ilerlerken Deren de bizi takip ediyordu.
Bera'nın odasının önüne geldiğimizde Taha durdu, bakışları abim ve Deren'i teğet geçerek bende durmuştu.
"Gördüğün şey, canını yakabilir."
Buruk bir tebessüm belirdi dudağımda, Bera'yı gördüğüm her saniye benim canımı yakıyordu zaten. Öyle yanıyordu ki canım dumanımdan nefes alamıyordum.
"Ne yakacak canını be?" Diye sertçe konuştu Abim, Taha sessiz kalarak önüne döndü ve kapıyı açtı.
Abim kapı açılır açılmaz önüme geçerken, Taha'nın ardından içeri girmişti.
Arkalarında içeri girdiğimde bakışlarım Bera ile kesişti, yine ve yeniden...
Ne zaman odasına girsem, kiminle olursam olayım Bera'nın bakışları ilk beni buluyordu.
"Mina, hoş geldin." Diye konuştu, bayık bakışları benim ardımdan Taha ve Abime dönmüştü.
"Hoşbuldum."
"Biz de hoş bulduk, sağ ol." Diye aramıza girdi Abim, kolunu sahiplenircesine omzuma attı.
Bera yatakta, muhtemelen verdikleri sakinleştirici ilaçların da etkisiyle hareketsizce yatıyordu ve alçıda olmayan kolu yatağa bağlıydı.
Bakışları gözlerimi takip ederek kolundaki kayışa değdiğinde gülümsedi Bera, gözlerimi kaçırdım.
"İyi misin?" Diye sordum, odadaki tüm bakışların bana döndüğünü hissetmiştim.
"İyi...-"
"İyi, iyi gayet iyi görünüyor." Dedi Abim enerjik bir sesle, kafayı mı yemişti ne?
"Abi sen iyi misin?"
"Maşallah hepimiz çok iyiyiz tek tek sorma lütfen."
"Ben seni hatırlamadım." Diye utangaç bir tavırla konuştu Bera, arkamda duran abime bakıyordu.
"Hatırlamazsın tabi, kaçtığın için kardeşime attığın kazığı ömrün boyunca aklında tutacak bir dayak atamadım sana ondan."
Uyarı mahiyetinde abimin ayağına bastığımda ağzından kısık bir inleme çıktı.
Bunu hak etmişti. Ve neyse ki Bera duymamıştı, ya da duymuş muydu?
"Mina'nın Abisi ben, Askerim." Dedi ciddi bir sesle, askeriyede konuşuyor gibi otoriter bir hale bürünmüştü.
Bera'nın gözleri dolarken bakışlarını cama çevirdi, hüzünlenmişti.
Ela gözlerindeki ormanlara bir kara bulut çökmüş, griye boyamıştı yeşillerini...
"Bende... Askerdim." Dedi Bera, sesi o kadar kısık çıkmıştı ki odada bir ölüm sessizliği hakim olmasa kimsenin duymayacağına emindim.
"Sen hala askersin."
"Zannetmiyorum Mina." Diye konuştu, gözünden süzülen bir damla yaş yanağından süzülmüştü.
"Bera..."
"Mina lütfen, değilim işte."
Gözlerim dolarken bakışlarımı kaçırdım, bu kadar kolay mı vazgeçecekti?
"Fizik tedavi alabilirsin."
Bera'nın yüzünde buruk bir tebessüm belirirken gözlerimin içine baktı. "Almayacağım."
"Bera bir daha düşüne...-"
"Düşünmeyeceğim Taha..." Dedi sert bir sesle, Taha susarak geri çekilirken Bera konuşmaya devam etti.
"Bu arada, artık daha fazla rol yapmana gerek yok... Ben her şeyi hatırlıyorum, sana yaşattıklarımı. "
"Ben rol yapmıyorum." Diye kendimi savundum.
"Bana acımana ihtiyacım yok, hiçbirinizin... Şimdi lütfen odamdan çıkın."
Taha ile birbirimize baktığımızda usulca kafasını salladı.
Abim sessiz kalırken Deren'i alarak odadan çıkmıştı, Taha da onları takip ederken Bera'ya baktım. Gözlerim dolu elalarıyla karşılaştığı sırada gözlerini kapadı ve sessizce fısıldadı.
"Mina git."
Ufff Bera'm naptın sen🥹🥹
Arkadaşlar Bera büyük bir travma yaşamış, yaşadığı hikayeyi anlamanız açısından gelecek bölümde Bera'nın ağzından bir anlatım olacak ve Mina'nın ev halleri olacak yani bir araya gelmeyecekler kusura bakmayın!
Benim Mina kızım gururludur, kovulduğu yere gitmez.
Yani en azından bir bölümlüğüne...
Neyse kafamda bir polis kurgusu var, ona da bölüm yazmayı ve belki de yayımlamayı düşünüyorum.
Bilemedim.
Sizi seviyorum, oylarinizi ve yorumlarınızı da seviyorum ❤️🔥
Eksik olmayın çünkü varlığınız çok güzel 😌😍
|
0% |