@yazarnunur
|
YAYIMLANMA TARİHİ; 6 Ekim 2024...
AA-37. BÖLÜM;
Yatağımda bir sağa bir sola dönerken bir anda kapım açıldı.
"Oya uyanmadın mı daha?" Odama dalan abim konuştuğunda iç çektim.
Yani başka kim dalacaktı ki odama zaten? Bizim öküz, köpek balığı , pis kara kedi Orkun'dan başka?
"Uyandım abi. Ne var?" Dediğimde sesim çatallı çıkmıştı.
"Lan hâlâ mı kötüsün?" Sorduğu soruyla başımı duvara vurasım geldi.
"Yok abi şu an kötü değilim. Aslında dün yaşadığım olayın hepsi koca bir kabusmuş biliyor musun? O yüzden iyiyim. Ya abi ! Daha dün olan şeyi nasıl bir gecede atlatıp iyi olayım ya. Delirdin mi sen?" Son sorumu tiz bir şekilde bağırarak sorduğumda abim küfür edip kulağını kapattı.
"Ne bileyim kızım ben ? Sen 5 saatten fazla kızgın kalamazsın kimseye." Dediğinde oflayarak ayağa kalktım.
"Sence bu olay 5 saatte kızgınlığımın geçebileceği kadar küçük bir olay mı?" Dediğimde dudaklarını birbirine bastırdı.
Mankafa!
"Doğru. Neyse hâlâ kızgın ve küskünsen hazır Ozan hastaneden çıkalı bir gün oldu. Döveyim mi?" Dediğinde kaşlarımı çattım.
"Çıktı mı hastaneden?" Sorduğum soruyla başını salladı.
"Senden sonra çıkmış daha hiç telefonuna bakmadın değil mi?" Dediğinde başımı onaylar manada salladım.
Evet daha telefonuma bakmamıştım. Dünden beri.
"Neyse abi evet döv hatta Kerem abiye de anlat. O da dövsün ama Aytaç abi engellemeye çalışmasın küserim onla." Dediğimde abim kahkaha attı.
"Siz sık sık kavga edin lan. Mükemmel, sürekli Ozan'ı kardeşimi üzdün diye döverim." Söylediği şeyle elimi alnıma vurdum.
"Hayır yani kardeşimi üzmesin diye düşünmek yerine üzsün de döveyim diye düşünen bir abi mi? Allah'ım, neydi günahım?" Söylendiğimde sırıttı.
"Oya." Annem abimin ardından odamın kapısında belirdiğinde sesi heyecanlıydı.
"Ne oldu annem?" Dediğimde hemen bana cevap verdi.
"Yerleştirme sonuçları açıklanmış." Dediğinde gözlerim kocaman oldu.
"Abi çabuk laptobu aç. Çabuk." Derken yatağımın üzerindeki telefonu alıp hemen Kader'i aradım.
Sandalyeme oturduktan sonra laptobumun şifresini girip hemen ösym'ye giriş yapmaya çalışırken Kader telefonu açtı.
"Oya?" Dediğinde sesi uykulu çıkıyordu. Sonra kimin aradığını yeni fark etmiş gibi söylenmeye başladı.
"Lan Oya! Salak. Sen dünden beri neredesin? Abim çıldırmış durumda. Dün seni aramadık yer bırakmadı ama bulamadı. Neredesin sen!? Ne oldu? Abim hiçbir şey anlatmıyor." Dediğinde iç çektim.
"Kader çok uzun olay. Onu şimdi anlatamam. Üniversite yerleştirme sonuçları açıklanmış. Çabuk bak." Dediğimde birkaç hışırtı ardından vedalaşıp telefonu kapattık.
Siteye girer girmez belgeyi hemen açtığımda kaşlarım havalandı.
Tüh ya... Marmara üniversitesi tıbbî laboratuvar teknikleri tutmuş...
Tamam 2 yıllığı 4 yıllığı tamamlarım diye ve TYT puanım daha yüksek diye sadece 2 yıllık yazmıştım ama ilk başlara bilgisayar programcılığı yazmıştım belki bir ihtimal tutar diye... Tutmamıştı.
Neyse artık yapacak bir şey yok. En azından devlet çıktı.
"Şaka mı yapıyorsun? Kızım Marmara üniversitesi çıkmış." Abim omzuma hafifçe vurarak konuştuğunda sesinden mutlu olduğu belli oluyordu.
Yani ben pek mutlu oldum sayılmam ama mutsuz da olmadım şimdi. Aman ya. Kader diyelim. Ahiretliğim olan Kader'den bahsetmiyorum.
Annem ve abim sevinerek bana sarıldıklarında tebessüm edip sarılışlarına karşılık verdim.
He bir de kampüs hayatım da olmayacak...
Kampüs hayatı istiyordum ben ya!
Kalbim yaralı... Gönlüm yaralı...
"Kader ne yaptı acaba? Arayayım." Dediğimde başlarını salladılar ve ben Kader'i ararken odamdan çıktılar.
"Efendim?" Kader'in sesi kulağıma dolduğunda iç çektim.
"Siteye girebildin mi?" Dediğimde olumsuz mırıltılarla bana cevap vermiş oldu.
"Sen?" Dediğinde iç çektim.
"Girdim. Marmara üniversitesi tıbbî laboratuvar teknikleri çıktı." Söylediğim şeyle sevinçle konuşmaya başladı.
"Ayayayayayay Marmara üniversitesi mi? Labaratuvar da seviyorsun sen. Çok iyi Oya. Cidden. Çok sevindiiiiim." Dediğinde gülümsedim.
"İnşallah senin de istediğin tutar yavrum." Dediğimde iç çekti.
"Asıl olaya gelelim. Dün ne oldu?" Aklına gelen şeyle hemen konuyu değiştirdiğinde ofladım ve olayı anlattım.
"Ulan abi." Kader ağzının içinde abisine söverken bir anda sesi kesildi.
"Kader?" Dediğimde telefondan burun çekme sesi geldi.
"Oya..." Kırgın ve üzgün çıkan sesiyle dudağımı dişledim.
Kader... Şaka yapıyorum de...
"Oya, yerleşememişim..." Dediğinde derin bir nefes aldım.
"Kader... Ağlama. Ağlama bak daha ek tercihler var. Onlara bakarız." Söylediğim şeylerin ardından titreyen sesiyle konuştu.
"Ben , ben bizimkilerle konuşa-" Diyordu ki sesi kesildi.
"Kader tercihler açıklanmış." Ozan'ın sesi kulağıma dolduğunda yutkundum.
Sesini bile duymak istemiyorum.
Yoluma çıkmadan iyi edersin.
Sözlerim sana ağır mı geldi?
Kalbini mi kırdım? Afedersin.
Ay pardon işte sesini bile duymak istemiyorum...
"Kader , baktın mı? Neden ağlıyorsun bebeğim?" Ozan'ın sesi tekrar kulağıma dolduğunda daha fazla dinlememek için telefonu kapadım.
Laptobumun ekranına bakarak gördüğüm sonuçla kendimi mutlu etmeye çalışmakla uğraştım.
2 yıllık da olsa olsun ya. Devlet en azından.
İyi ya. İyi, iyi. Devlet yani.
Hem az da olsa Marmara üniversitesi'nin adı var.
İyi ya.
Ya aman ya. Okul işte.
Kampüsüm olsaydı keşke... Neyse üniversiteye keyif çatmaya gitmiyorum sonuçta değil mi? Okumaya gidiyorum. Eğitimi güzel olsun yeter.
Of , of...
Odamdan çıktığımda evi gezindim. Abim ortalıkta yoktu.
Sağlam bir şekilde döver inşallah.
Gıcık Ozan.
Şaka gibi ama bana bağırdı resmen ya!
Hayvan herif!
"Oya?" Annem salondan bana seslendiğinde salona gittim.
"Efendim? " Dediğimde tebessüm etti.
"Orkun biliyor da sana dün söylemedim. Kaderlerden bir türlü gelemedin. Neyse karşı komşumuz Feride hanım bizi akşam yemeğine çağırdı. Akşam onlara gideceğiz." Dediğinde kaşlarım havalandı.
Vay dün gece annemin gazabına uğramamama sebebim abimin Kaderlerde kaldığım yalanını söylemesi miydi yani?
Vay be var mı böyle kardeşinin dediğini yapan bir abi?
Tek bende var. Türünün tek örneği herif.
Seviyorum ama keratayı ya.
Ama dur bir saniye ben asıl olayı atladım.
Yani biz bu akşam Levent abilere akşam yemeğine mi gideceğiz?
Hadi be!
📱📱📱📱📱
"Oya sen eve geç. Ben ev hediyesi olarak birkaç eşya bakacağım." Annemin dedikleriyle başımı salladım.
Annemle küçük bir yürüyüşe çıkalım demiştik ve benim söylenmelerim üzerine annem beni azad etti.
Bazen söylenmek işe yarıyormuş ya.
Anneme el salladıktan sonra ellerimi pantolonumun cebine sokup yavaş adımlarla mahalleye girdim.
"Oya." Kerem abimin sesinin duyduğumda arkamı döndüm.
Kerem abi seri adımlarla yanıma geldikten sonra bana sarıldı.
"İyi misin? Tebrik mi etsem yoksa Ozan yüzünden teselli mi etsem bilemedim." Dediğinde iç çekip sarılışına karşılık verdim.
"Ama Orkun ile bir güzel dövdük Ozan'ı demek isterdim de şerefsizin dikişleri var diye yapamadık o işlemi. Sadece yüzüne az biraz darbe almış olabilir o kadar." Dediğinde söyleyiş şekline güldüm.
Kerem abimden uzaklaştığımda saçlarımı karıştırdı.
"Oya!" Bu sefer Merve'nin sesini duyduğumda Kerem abimin yanından arkasına baktım.
Merve'ye elimle 'gel' işareti yaptığımda beni dinleyip yanıma geldi.
"Geliyorsun sen de değil mi?" Dediğinde başımı onaylar manada salladım.
Denize gittiğimizde oynadığımız voleybol sayesinde az çok Merve ile zaman geçirmiştim ve sevmiştim.
İyi kızdı ve çok kafa dengiydi. Biraz da çılgındı.
"Nereye?" Kerem abi merakla konuştuğunda Merve tip tip ona baktı.
"Sana ne." Dediğinde gülmemek için dudağımı yaladım.
Şöyle bir baktım da.
Yakışıyorlar ha.
Neyse ehehehe.
Bir keyfim yerine gelsin de Levent abi ve Esma abladan sonra da bu ikisine el atayım.
Dur bir dakika.
Dün Ozan yüzünden aklımdan çıktı.
Abim Pırıl'a açıldığına dair bir ima yapmıştı!
Ah! Onu da öğrenmem lazım.
Ah be Ozan Allah seni bildiği gibi yapsın e mi? Bak büyük heyecanla uğraşacağım şu olaylara bile uğraşacak keyfim yok hadi bunları geçtim artık üniversiteli oldum ama onun bile havasını atamıyorum.
Üniversite dedim de aklıma geldi. Acaba Kader şu an nasıl?
Oy oy...
"Merveler karşı komşumuz bizim. Bu akşam onlara yemeğe gideceğiz de." Dediğimde Kerem abimin kaşları havalandı ve başını salladı.
"Oya."
Hay Allah'ım Yarabbim ya.
Oya, Oya, Oya.
Bugün de herkesin bana seslenesi tuttu ama bir saniye.
Bu duyduğum ses?
Ozan...
Kaç Oya, kaç.
Sesin geldiği yöne bakacaktım ki Ozan sağ bileğimi tutup beni kendine çevirdiğinde hemen bileğimi geri çektim.
"Oya, konuşmamız lazım. Lütfen!" Dediğinde yüzüne baktım.
Dudağının sol tarafı ve sol kaşı patlamış, sağ yanağı da kızarıktı.
Tebrik ederim, güzel bir sanatsal çalışma olmuş.
"Hayır, konuşmak istemiyorum." Dediğimde tekrar bileğimi tutmak için uzanmıştı ki Kerem abim Ozan'ın eli bana uzanmadan eliyle ittirdi.
"Duydun Oya'yı Ozan. Zorlama kardeşim." Kerem abi Ozan'a bakarak konuştuğunda Ozan sinirle derin bir nefes aldı.
"Kerem karışma, kardeşim." Dediğinde daha fazla yanlarında durmamak için birkaç adım atmıştım ki Ozan tekrar bileğimi kavradı.
Bileğimi sinirle kendime çektiğimde elim yarasına çarpmıştı.
Acıyla inlediğinde hemen Ozan'a döndüm.
"İyi misin?" Dediğimde eliyle yarasını tutarken burukça gülümsedi.
Ya ne endişeleniyorsun salak!
"Güldüğüne göre iyisin." Dedikten sonra arkamı döndüm.
"Oya yalvarırım bir dur dinle beni!" Titreyen sesiyle bu sefer elimi tutarak benim gitmemi engellediğinde derin bir nefes alıp gözlerimi kapattım.
"Tamam, dinliyorum." Gözlerimi açıp Ozan'a doğru döndükten sonra konuştum.
Tam dudaklarını aralayıp konuşacakken elinin tuttuğu elimi kendime doğru çekip ellerimizi ayırdım.
Açıklamasını beğenene kadar elimi tutmaya hakkı yoktu.
Ben elimi çekince dudakları geri kapanmıştı. Ellerimi göğsümün altında birleştirip tek kaşımı havaya kaldırdım ve ağırlığımı sol bacağıma verip karşı karşıya geldiğimizden beri ilk kez Ozan'ın gözlerine baktım, gözleri kızarmıştı...
Bana ne! Benim de gözlerim kan çanağı gibi.
Oh olsun ona.
"Evet, dinliyorum. Anlat."
"Benimle konuşmaya gelmiş. Odaya girince çıkmasını söyledim ama dinlemedi. Yanıma gelip kendince açıklama yaptı ve ona dönmem gerektiğine dair bir şeyler zırvaladı dikkatimi vermedim ona. Konuştukça sinirlenmeye başladım. Tam tekrar gitmesi gerektiğini bağıracaktım ki kapının kulbu hareketlendi ve bir anda üzerime eğilmesiyle birlikte odaya sen girdin. Biliyorum açıklama bekliyordun ama açıklama yapmam için beni dinlemen gerekiyordu. Ben de o an ona olan sinirimle farkında olmadan bağırdım. Oya yemin ederim istemeden oldu." Dediğinde alayla güldüm.
"Nereden bileceğim gerçek olduğunu?" Dediğimde gözlerinde hayal kırıklığı oluştu.
Yapma şu bakışı!
Sana güveniyorum evet! Ama benim de canım çok yandı anla işte be adam, anla!
"Bana güvenmiyor musun?" Sorduğu soru burnumu sızlattı.
"Sana güveniyorum Ozan. Gerçekten de dediğin gibi olmuştur her şey. Biliyorum ama olmuyor işte. Tamam mı? Bu benim canımı ilk yakışın değil çünkü. Seni sevdiğimi bildiğin halde bana hiç pas vermemen ama benim bir yüzsüz gibi sana yazmam, mesaj üzerinden canımı çok yakacak şeyler yazmana rağmen benim seninle konuşmaya çalışmam, seni sevdiğimi bilmene rağmen bana randevuya gideceğini söylemen ve benim bir gurursuz gibi o randevuyu basmam. Her şeyi ben yaptım Ozan bu ilişki için. Bu ilişkinin kurucusu da ben oldum, gurursuzu da ben oldum belki de en çok seveni de ben oldum. Bir ilişkide her iki taraf da bazı şeylerden feragat etmelidir Ozan ama hep ben bir şeylerden feragat ettim. Sen hiçbir şey yaptın mı ? Abimi karşına almak dışında. Hoş tek sen değil ben de aldım abimi karşıma. Senin aksine her gün abimi görürken yaptım hem de bunu. Hep ben hep ben hep ben. Olmaz Ozan. Eski sevgilinin yanında kız belki de bizi ayırmak için gelmişken eline bu fırsatı bana susmam gerektiğini bağırarak verdin. Sen yarattın bu fırsatı ben değil. Hep ben bizim için iyi bir şeyler yapıyorum ya da yapmaya çalışıyorum yeter artık. Biraz da sen bir şeyler yap. Benden bu kadar, anlıyor musun? Tek taraflı çabalamaktan yoruldum artık. " Dediğimde hafifçe dolan gözlerle gözlerime bakıp bana doğru bir adım attı.
Onun adımıyla geriye doğru bir adım attım.
"Oya..." Dediğinde buruk bir şekilde gülümsedim.
"Sadece empati kur. Benim yerime koy kendini. Benim kadar çabaladığını hayal et. Sonra da beni ne kadar olmamış olsa da olduğunu baz alarak eski sevgilim ile öyle gördüğünü düşün ve benim de sana bağırarak seni susturduğumu. Sadece benim yerime kendine koyarak biraz düşün. Düşün ki anla Ozan. Ne hissettiğimi anla ve ne hissettiğimi anlayıp kendini yani o hayal ettiğin Dünya'da beni affedene kadar da yanıma gelme. Bu sefer de sen çabala be adam. Ben değil de sen çabala." Dedikten sonra dolan gözlerimle tekrar burukça bir tebessüm edip Ozan'a arkamı döndüm ve arkamdaki kimseye bakmadan hızla apartmana girdim.
Hayır, bu sefer ben çabalamayacaktım, ben alttan almayacaktım.
Bu sefer o kadar kolay olmayacaktı.
Bakalım kendi iç muhasebesinde kendini affedip benim yanıma gelebilecek miydi? Bakalım kendi içinde gururunu yenebilecek miydi?
Hoş yenerdi değil mi? Çünkü o sadece hayal edecekti gerçekte yaşamış olmayacaktı...
Ama bu sefer o kadar kolay affetmeyecektim.
BÖLÜM SONU...
Eveeeeet. Oya ile Ozan karşılaştı.
Sizce Ozan'ın savunması yeterli miydi?
Peki Ozan kendini affettirmek için neler yapacak?
Ya da kendini affettirmeye çalışacak mı?
Sizce Ozan gerçekten pişman mı?
Bölüm nasıldı, beğendiniz mi?
Beğendiyseniz eğer yorum yapmayı ve oy vermeyi unutmayın lütfen.
Instagram'da benim yazar hesabım takip edebilirsiniz isterseniz.
yazarnunur ( yazar hesabım)
Kendinize iyi bakın.
Allah'a emanet olun.
Sağlıcakla kalın.
Bir dahaki bölümde görüşmek üzere cancağızlarııım ✨✨✨ |
0% |