@yazarnunur
|
YAYIMLANMA TARİHİ;12 Ekim 2024... AA- 46. BÖLÜM: "Ne demek askere gidiyorum? Ne zaman? Ne kadar süre? Nereye? Neden bana şimdi söylüyorsun?!" Üzerimden attığım şaşkınlık ile seri bir şekilde konuştuğumda iç çekti. "1 hafta sonra 6 aylığına Kayseri'ye gidiyorum." Dediğinde ağzım aralandı. "Bedelli değil yani?" Dediğimde başını salladı. "Bedelli değil." Gözlerim hafiften dolmaya başladığında iç çekti. "Doldurma gözlerini." Dediğinde bizimkilere döndüğümde hiçbirinin şaşırmadığını gördüm. "Nasıl ya!? Siz biliyordunuz ve bana söylemediniz mi yoksa? Neden şaşkın değilsiniz?" Şaşkınca konuştuğumda hepsi sessizce bana bakıyordu. Biliyorlardı! Biliyorlardı ve bana söylemediler! "Neden?" Dediğimde Kader yerinde huzursuzca kıpırdandı. "Abim kendisi söylemek istediğini ve bizim sana hiçbir şey demememizi istediğini söyledi. O yüzden söyleyemedik." Dediğinde iç çektim. "En son babalar duyar misali." Mırıldandığımda Ozan arkamdan sarıldığında iç çektim. "Üzme canını. Görevimi yapmam gerekiyor güzelim yoksa asker kaçağı biriyle mi evlenmek istiyorsun?" Dediğinde kaşlarımı çattım. "Saçmalama Ozan bunun dalgası bile hoş değil." Dediğimde güldü. "Tamam sinirlenme, sinirlenme." Söylediği şeyle iç çektim. "Ben askere gidene kadar bolca vakit geçirelim o zaman?" Dediğinde kaşlarımı çatmaya devam ederken arkama dönüp sinirle koluna vurdum. "Neden? Gidip dönmeyeceğini mi düşünüyorsun yoksa?" Dediğimde iç çekerek beni göğsüne çekti. "Gidip dönmemek gibi bir seçenek var yavrum evet ama o ihtimali düşünmek yerine 6 ay senden uzak kalacağım için demiştim çünkü uzamasını istemiyorum, bir olay olmadığı müddetçe izin almayı düşünmüyorum." Dediğinde sarılırken başımı salladım. "O zaman gezelim biraz Antalya'nın keyfini çıkaralım." Merve arkadan konuştuğunda Ozan'dan uzaklaştım ve abime döndüm. "Vay canına ilk defa bu kadar tepkisiz kaldın." Dediğimde homurdandı. "Sus Ozan gidecek üzgünsün diye bir şey dememek için kendimi zor tutuyorum zaten." Ağzının içinde konuştuğunda kıkırdadım. Üzgünüm diye kıyamazmış da minik köpek balığısı kara kedi Orkun. Şapşal ya. "Akşam da otelin havuzuna girelim." Merve büyük bir istekle konuştuğunda Kerem abi Merve'yi başını sallayarak onayladı. "Aynen hem daha az kişi olur. Hepimiz daha rahat ederiz." Diyerek sevgilisini tasdiklediğinde gülümsedim. Büyümüş de hanımcı olmuşmuşmuş. "O zaman gezimiz başlasın?" Kader hepimize teker teker bakarak sorusunu yönelttiğinde herkes başını salladı ve küçük çaplı Antalya gezimiz başlamış oldu. 📱 📱📱📱📱 "Ya Kader oha ama kanka bir giyemedin sen de bikinini ya. Sanki kat kat giyineceksin de. Lan çık! Erkekler basacak bak odayı o olacak. Kapıda bekleye bekleye ağaç oldular. " Tuvaletin kapısına vurarak konuştuğumda Kader içerden homurdandı. "Bir şey olmaz odunlardı zaten. Değişen bir şey yok yani." Dediğinde kıkırdadım. Merve, Pırıl ve ben üzerimizi giyinmiştik en sona Kader kalmıştı ve maşallah bir yarım saattir çıkmıyordu. Yaklaşık 2 saat önce gezmeden gelmiştik ve kısa bir duş alıp giyindikten sonra havuza inmeye karar vermiştik ama Kader sayesinde bir türlü inemiyorduk tabii. "Kader ağda mı yapıyorsun kızım? Hayır yani son 10 dakikadır su sesi de gelmiyor. 2-3 parça şeyi giymek 10 dakikanı almış olamaz!" Dediğimde en sonunda kapı açılmıştı ve karşımda bikinisinin üzerine pareo giymiş makyajı yapılı bir Kader belirmişti. "Cidden makyaj mı yaptın? Akar kızım o." Söylediğim şeyle göz devirdi. "Su geçirmez bu, salak. Hani makyaj malzemelerini bilmiyorsun desem neyse de biliyorsun. Gelmiş dediği şeye bak." Söylendiğinde kıkırdadım. Şerefsiz daha da güzel olmuştu. Odanın kapısı tıklatıldığında derin bir nefes aldım. "Hadi çıkalım kızlar." Pırıl konuştuğunda ona baktım. Pırıl açık mavi bir mayo üzerine altına sadece bir kot şort geçirmişti. Merve kırmızı bir bikini üzerine yine kırmızı bir pareo giymişti. Kader hâkî yeşili bir bikini üzerine beyaz bir pareo giymişti ben ise siyah bir mayokini üzerine plajda giyerim diye aldığım siyah şifon elbisemi giymiştim. Bizi gördüklerin hepsinin kaşları havalandı. Ozan ilk beni sonra Kader'i süzdüğünde elini bana uzattı. Elini tuttuğumda beni yanına çekip elini belime koydu. "Çevremde bu kadar güzel kızın olması beni çok yoruyor. Neyse askerliğe hazırlık yapmış olurum." Dediğinde kaşlarım havalandı. "Nasıl yani? Anlamadım." "Yani güzelim. Bir şey diyecek olan olursa yumruklarım hazır. Askerde de beden dinçliği önemli falan ya. Sayenizde antrenman yaparım." Söylediği şeyle güldüm. Manyaktı bu çocuk, manyak... Havuza indiğimizde tek tük insan vardı. Şezlonglara yayıldığımızda bir an önce havuza girmek istediğim için üzerimdeki elbisemi çıkartıp havuza atladım. Havuzun diğer köşesine kadar yüzdükten sonra kenara tutunup yüzeye çıktım. Ellerimle saçlarımı geriye doğru attıktan sonra bedenimi Ozan'ın oturduğu şezlonga doğru döndürdüm ve yüzüne bakıp göz kırptım. Göz kırpmamla kaşları havalandı ve üzerindeki tişörtü çıkartıp şezlonga koyduktan sonra havuza balıklama atladı. Tam önüme gelince yüzeye çıkıp başını sağa sola salladıktan sonra sol elini beline koyup sağ eliyle saçlarını geriye doğru yatırırken gözlerini açıp bana baktı ve göz kırptı. "Geldim yavrum. Bakış atmana gerek yok." Dediğinde güldüm. "Gelmen iyi oldu. Ben de " dedikten sonra iç çekip gözlerimi kırpıştırırken kirpiklerimin ardından yüzüne baktıktan sonda yüzüne su attım "kimle uğraşsam diye düşünüyordum." Yüzüne su gelen Ozan'ın muzip bakışlarını göz kapakları gizlediğinde kaçmak için hareketlenecektim ki iki elini de yanımdan havuzun duvarına yasladı. "Güzelim, yüzüme attığın suyun intikamını nasıl almamı istersin?" Derken gözlerini açtı ve başını sağa doğru yatırıp gözlerime baktı. "Almayarak?" Dediğimde gülerek dudağını yaladı. "İntikamımı almayarak mı alayım yani?" Sorduğu soruyla anlamadığımı belli eden bakışlar ile yüzüne baktım. Tam bir şey demek için dudaklarını aralamıştı ki Ozan'ın arkadan kafasına gelen top yüzünden bana kafa atmasıyla diyeceği şeyi diyememiş onun yerine ikimizinde dudaklarından kısık acı dolu bir inleme dökülmüştü. İkimiz de alnımızı tutarken topun geldiğini düşündüğümüz yöne baktığımızda çatık kaşlarıyla bize bakan abimi gördük. Anca bu kadar sabredebildi demek ki. Ne olacak kara kedi işte. "Topu atmazsam az daha gözlerimin önünde öpüşecektiniz, edepsizler. Ben varım oğlum burada. Terbiyesiz, ahlaksızlar." Abim sinirli bir sesle konuştuğunda ofladım. "Ya abi sen tahminen ne zaman evlenip defolup gideceksin benim başımdan?" Dediğimde sırıttı. "Evlenip seni evime bana köle olarak alacağım kızım, kurtuluşun yok benden." Söylediği şeyle elimi suya vurdum. "Yav he he abi. Aynen, aynen." Dediğimde Ozan gülerek bizi izliyordu. "Dikkat et kardeşim. Senden önce Oya evlenmesin malum ne kadar reddedilmiş olsam da ben teklifimi yaptım." Ozan sırıtarak abime bakarken konuştuğunda abim bu gerçeği yeni fark etmiş gibi hızla ayağa kalktı. "Lan! Oya?" Abim şaşkın şaşkın konuştuğunda bu haline kahkaha attım. "Sevgilim haklı abi dikkat et." Dediğimde Ozan kaşlarını kaldırıp bana döndüğünde abim bulunduğu yerde kalakaldı. Yeni dank etti, garibim... "Bana askerden dönünce cevabının değişip değişmeyeceği hakkında bir şey dememiştin. Bu kabul edeceğin anlamına mı geliyor?" Ozan kulağıma eğilip konuştuğunda iç çektim. "Kim bilir?" Dediğimde o da bana bakarak iç çekti. İç çeken çekene... "Lan Oya 21 yaşındasın kızım sen. Ne evlenmesi?" Abim hızla yanımıza gelirken konuştuğunda oflayarak ona döndüm. "Abi evlenme teklifi alır almaz millet evleniyor mu? 21 evlenme teklifi ,22 nişan, 23 evlilik desen bak oldu da bitti maşallah hem ben çalışıyorum. Kendi ayaklarım üzerinde de durabiliyorum yani. Bunu yapabildikten sonra ve bazı şeyleri anlayabilecek bir yaşta olduktan sonra evlilikte bir sıkıntı yok. Sanırsın 12 yaşındayım." Hızlı hızlı konuştuğumda abim gözlerini kıstı. "Ne yani bir an önce evden gitmek, evlenmek mi istiyorsun sen? Annem ve babam seni bu kadar severken hem de. Senin üzerinde bu kadar emekleri varken onları yüz üstü mü bırakmak amacın? " Abimin dediği şeylerle göz devirdim. "Ya abi ne alaka ya ne alakaaa? Hem neden sadece anne ve babam dedin? Sen sevmiyor musun? Hem annemle babamın tek benim üzerimde mi emeği var? Kendini niye katmıyorsun bu konuşmaya?" Dediğimde sırıttı ve hiçbir şey demeden şezlonga doğru ilerlediğinde Ozan'a baktım ve ondan uzaklaşıp havuzdan çıktım. "Demek cevap vermek yok öyle mi?" Abime doğru yürürken konuştuğumda bana döndü. Tam havuzun kenarında durmasını fırsat bilip ellerimle kollarını tuttum ve kendimi havuza doğru bıraktığımda abimi tuttuğum için o da benimle birlikte havuza düşmüş olduk. Yüzeye çıktığımızda abim elini başıma koyup beni geri suyun içine daldırdığında elini tutup tırnaklarımı geçirdim. Ellerini çektiğinde hemen yüzeye çıkıp öksürürken yüzüne su attım. "Bu yaptığın resmen cinayete teşebbüs. Bir de abi olacak! Hain." Dediğimde abim öküz gibi gülüyordu. Pis köpek balığı. Tam da sularında zaten. Belki de dişlerini bu kadar gösterme sebebi de sularında olması. Dişinin dibine... Neyse bir şey yok, sakinim. "Ozan al götür beni. Yoksa öldürecek abim olacak kişi." Dediğimde Ozan yanımıza gelip beni kendine çektiğinde abim gözlerini kısmıştı. "Ya tamam. Gerginlik çıkmasın. Yaptığın da çok ayıp bu arada Orkun." Pırıl havuza girerken konuştuğunda abim sevgilisine doğru yüzmeye başladı. "Neyse hadi deve güreşi yapalım." Kerem abi Merve'yi havuza iterken konuştuğunda Kader de Aytaç abiyi suya itti. "2 sene önce beni denize itmenin intikamı Aytaç Bey. Oh canıma değsin." Kader yüzeye çıkan Aytaç abiye bakarken gülerek konuştuğunda bu haline güldüm. "Sinirli misin?" Ozan eli belimdeyken bana bakarak konuştuğunda gülümseyerek başımı olumsuz manada salladım. "Abim ya. Öyle anlaşıyoruz biz onunda." Dediğimde güldü. "Seni seviyorum güzelim." Ozan gülümseyerek konuştuğunda ben de gülümsedim. "Ben de seni seviyorum da nereden çıktı bu bir anda?" Sorduğum soruyla iç çekerek alnımdan öptü. "İçimden geldi." Dediğinde başımı salladım. "Teşekkür ederim." Biraz sessizce durduktan sonra konuştuğumda Ozan'ın kaşları çatıldı. "Etme." Duyabileceğim bir kısıklıkta konuştuğunda güldüm bu haline. "E hadi ama başlayacağız. On saattir sizi mi bekleyeceğiz burada?" Merve'yi omzuna oturtmuş Kerem abi konuştuğunda onlara döndük. Aytaç abi Kader’i, abim Pırıl'ı omzuna almış bize bakıyordu. Ozan suya dalıp beni omzuna aldığında güldüm ve tatilimizde gerçekleşecek yüzlerce gülüşten birkaçını harcamaya başladık. 📱 📱📱📱📱 7 AY SONRA; "Ya gelmiyorum dedim lunaparka. Keyfim mi var benim? Kaç gündür Ozan'a ulaşamıyorum ben. Eğlenmemi mi bekliyorsunuz?" Yatağımda cenin pozisyonunu almış yatarken bizimkileri terslediğimde ofladılar. "Ya Oya Ozan dediğin kişi benim abim he. Girme şu depresyon havalarına geri zekalı. En son konuşmada demedi mi telefonum tekliyor her an sıkıntı çıkarabilir diye? Telefonunda sorun çıkmıştır. Kötü düşünüp durma bak sürekli kötüyü çağırıyorsun hem kötü haber tez duyulur. Saçmalama diye saçını başını yolacağım bak en sonunda. Çıldırtma beni. Kalk lan!" Kader son cümlesini söylerken üzerimdeki pikeyi sertçe çekip aldığında teker teker hepsinin yüzlerine baktım. Yavaş bir şekilde yatakta oturur pozisyona geçtim. "Haklısın." Dediğimde Kader homurdandı. "Salak." Dediğinde gözlerimi kısarak yüzüne baktım. "Bak kızım ikidir hakaret edip duruyorsun döverim seni." Söylediğim şeyle alayla güldü. "Vıdı vıdı da vıdı vıdı." Dediğinde yanımdaki yastığı alıp suratına attığımda yastığı tuttu. "Neyse boş yapmayın hadi Oya sen de giyin." Abim konuştuktan sonra odadan çıktığında diğerleri de abimi takip etmişti. Bugün abimde bir şey vardı. Biraz hüzünlü gibiydi sanki. Allah Allah. Neden ki acaba? Kader geri odaya girdiğinde kaşlarım havalandı. "Hava çok sıcak ya bence sen şunu giy." Derken dolabımdan kıyafet çıkarttığında kaşlarım havalandı. "Çok neşelisin?" Dediğimde iç çekerek bana döndü. "Oya ben de endişeleniyorum gerçekten de ama karalar bağlayamam. Tek kendimi avuttuğum nokta kötü bir şey olsaydı şimdiye haberin gelme ihtimalinin yüksek olması. Kötü bir haber gelmediğine göre abim iyidir. Canımı sıkmam sadece beni ve beni gören çevremdekileri yıpratır... Yapma bunu kendine. Senin sevgilin benim abim Oya, abim. Senin kadar ben de endişeleniyorum emin olabilirsin." Dedikten sonra elindeki elbiseyi elime tutuşturup odamdan çıktığında derin bir nefes aldım. Hemen elbiseyi giyip tuvalete gittikten sonra işlerimi halledip çıktığımda tuvalette azıcık makyaj da yaptığım için odama gidip makyaj yapmaya uğraşmak yerine telefonumu ve çantamı alıp salona gittim. "Oya da geldiğine göre gidelim hadi." Kerem abi ayağa kalkarak konuştuğunda abimin yanına gittim. "Abi, iyi misin? Durgunsun biraz. Mutsuz gibisin." Dediğimde gülümseyerek beni kolunun altına alıp saçımı öptü. "Yorgunum güzelim ne mutsuzluğu." Dediğinde başımı sallayarak abimi onayladım. Abim Pırıl'ı da yanına çektiğinde kapıdan geçmek için abimin kolunun altından çıktım. "Tamam abim sevgilimi de kardeşimi de seviyorum demek istiyorsun ama kapıdan geçmek için uzaklaşmamız lazım üçümüz sığmayız malum kapı dar." Dediğimde abim bu halime gülümsedi. Sıkışmamak için abimin ve Kerem abinin arabasına bölüşüp lunaparka gittik. Evet bir kısmımız 21 bir kısmının 24 yaşında ama lunapark hâlâ uğrak alanımız. "Ada park dışında bir yer mi?" Şaşkınca konuştuğumda abim sırıttı. "Evet çünkü bu sefer korku tüneline bineceğiz." Dediğinde gözlerim faltaşı gibi açılmıştı ki abim beni umursamadan arabadan indi. Ne dedi o? Korku tüneli mi dedi o? Hadi lan oradan. "Abi saçmalamayın. Ne korkusu ne tüneli." Arabadan inerken konuştuğumda abim güldü. "Oya 21 yaşına gelmişsin hâlâ bu tarz şeylerden korkuyor musun gerçekten de?" Abim alayla konuştuğunda sinirle soludum. Korku tüneline ilerlediklerinde ağlanarak peşlerinden gittim. "Tabii Kader korkacak sevgilisine sarılacak, Merve korkacak sevgilisine sarılacak , Pırıl korkacak sevgilisine sarılacak. Oya ne yapsın? Oya ölsün değil mi? " Trene binerken beni yalnız bıraktıkları için söylenirken trende orta kısımlara oturmuştum ve besmele çekerek yerimde bekledim. Allah'ım sen koru Yarabbim, âmin. Korku tüneline girip çıktığımız trenden inerken kahkaha atıyordum. "Abi 24 yaşında herifsin gerçekten bundan mı korktun? Oğlum benden bile tiz sesin varmış ya. Neyse bunu öğrendiğim iyi oldu. Abimi sinir etmek için kullanılacaklar listeme bir şey daha eklenmiş oldu. Eyvallah." Kahkahalarımın arasında konuşurken abim sinirle üzerime doğru yürümeye başladı. Gülerek abimden kaçmaya başladığımda bir süre sonra yorulup durdum. Abimden kaçacağım diye neredeyse lunaparkın ortasına gelmiştim. "Abla, adın Oya Eroğlu mu?" Arkamda duyduğum bir çocuk sesiyle kaşlarım havalandı. "Evet. Sen nereden biliyorsun bunu?" Arkama dönüp çocuğa bakarken konuştuğumda bana bir kutu uzattı. "Bunu Ozan Kılıç diye biri sana yolladı." Dediğinde şaşkınlıkla elindeki kutuyu alıp çevreme bakınmaya başladım. Ozan burada olabilir miydi gerçekten de? Kutuyu hafif titreyen ellerimle açtığımda karşıma bir kolye çıktı. İnce zincirinin ucunda kolye ucu olarak tasarlanmış küçük bir mektup zarfı olan bir kolye. Kolyeyi elime alıp incelerken aslında altın renginde ve bütün gibi duran o küçük zarfın açıldığını fark ettim. Zarfı açıp içindeki yine minik altın renginde bir kart çıktığında üstünde bir karekod vardı. Çantamdan telefonumu alıp hemen kodu okuttuğumda karşıma bir fotoğraf çıktı daha çok Ozan ile hem küçüklüğümüzün hem de birkaç ay önceki halimizin kolaj haline getirildiği ikili bir fotoğraf. Fotoğrafın altında bir ses kaydı gördüğümde hemen oynatıp telefonu kulağıma tuttum. "Bence askere gitmeden önce sorduğum sorunun daha düzgün hâlini sorma zamanım geldi gibi meleğim. Lütfen arkanı döner misin?" Ses kaydından Ozan'ın sesi kulağıma dolduğunda yutkundum. Ses kaydı bitince heyecandan titremeye başlayan bacaklarımla zoraki arkamı döndüğümde asker kıyafetiyle tek dizinin üzerine çökmüş Ozan ile karşı karşıya geldim. "Ozan?" Fısıldadığımda başını olumsuz manada salladı. "Çok heyecanlıyım, seni çok özledim, sana sarılmak için ölüp bitiriyorum ama şu an bu konuşmayı yapmazsam bir daha cesaretimi bu denli toparlayamam. O yüzden güzelim o güzel sesini bana duydurup kendimi frenlememi engelleme." Dedikten sonra derin bir nefes aldı. "Mahalleye geldiğinizde ikimiz de küçüktük. Sen benden daha küçük olmana rağmen neyi istediğini hep çok iyi bilmişsindir benim aksime. Yanımdaydı hep. Kendini bana belli ettin ama ben inatla bunu görmeyi reddettim bıkmadan, usanmadan. Biriyle aile olma ihtimalini her düşündüğümde aslında sen geliyormuşsun senin gibi biri geliyormuş aklıma da ben kendime yediremiyormuşum bunu. Şimdi durup geçmişe baktığımda fark ediyorum bunları ve yaptıklarımın ne kadar saçma olduğunu." Biraz duraksadıktan sonra cebinden bir kutu çıkardı. "Güzelim, meleğim, nefesim, her şeyim... O kadar her şeysin ki benim için sana bendeki değerini anlatamam. Ben olmadığım müddetçe anlayamazsın bunu ama belki de anlarsın ha? Ben sen oldukça, sen ben oldukça, bizi biz diye tanımlayarak tek kişiden fazla gibi hissedip duymak yerine ben diye tanımlayarak birbirimizi , ikimizi tek kişi olarak tanımladıkça anlarsın ha ?" Elindeki kutuyu açıp kutuyla beraber yüzüğü kaldırdıktan sonra derin bir nefes aldı. "Bunca yıl hayatımdasın. Yanımda olduğun için mutsuz anlarım bile güzelken ve senin olmadığın o ufak tefek anlarımın her saniyesi mutsuzken bu hayatımda her anımın mutlu geçmesine izin verir misin? Benimle evlenir misin? Benim olur musun?" Dedikten sonra sustuğunda titreyen bacaklarım daha fazla beni taşıyamadığı için yavaşça dizlerimin üzerine çöktüm. "Evet, olurum, evlenirim, izin de veririm." Dediğimde yüzüğü parmağıma taktıktan sonra beni kendine çekip sıkıca sarıldığında ağlamaya başladım. "Ağlama." Mırıldandığında burnumu çektim. "Mutluluktan ki. Üzüntüden değil ki." Dediğimde sarılmayı kesip benden biraz uzaklaştıktan sonra ellerini yanaklarıma koyup gözyaşlarımı sildikten sonra alnını alnıma yasladı. "Teşekkür ederim." Dediğinde gözyaşlarımın arasında gülümsedim. "Etme." Söylediğim kelimeyle gülümseyerek gözlerime baktıktan sonra alnımı öptüğünde gözlerimi kapatıp derin bir nefes aldım. "İyi ki sen." Dediğimde olumsuz mırıltılar çıkardı. "İyi ki ben." Derken 'ben' kelimesini imayla telaffuz ettiğinde gülümsedim. "Sen yok, biz yok. Ben var artık güzelim." Durmaya başlayan gözyaşlarımı tekrar silerek konuştuğunda gülümsedim ve başımı salladım. Artık o yoktu, sen yoktu, biz yoktu, abi hiç yoktu. Artık ben vardı, ben... İşte azimli sıçan duvarı deler der atalarımız ama bu pek uymadı ya. Damlaya damlaya göl olur? Bu hiç olmadı. Ne alaka yani? Sabreden derviş muradına ermiş? Heh işte bu uydu. Sabrettim, azmettim ve Ozan'ıma erdim... BÖLÜM SONU...
|
0% |