@yazarnunur
|
Yayımlanma tarihi; 12 Ekim 2024... AA- 47. BÖLÜM: "Bak yüzüğüme. Benim kocacımcımcım bana yüzük aldı, evlilik teklifi etti. Sen yaptın mı? Hı? Size hiç teklif geldi mi? Teklif yaptınız mı ? Yooo, çatlayın da patlayın." Yüzük takılı elimi bizimkilerin gözlerine sokarcasına yüzlerinin önünde salladığımda abim elime vurdu. "Görmemişin sevgilisi görmemişe evlenme teklifi yapmış gelmiş burada 'çatlayın ,patlayın' demiş." Kader homurdanırcasına konuştuğunda kıkırdadım. "Kocacımcımcım ne Oya ya? Hayır yani bir teklif ile hemen evlendiniz de ben mi kaçırdım olayı? Nişanlı bile değilsiniz daha." Abim sinirle konuştuğunda kıkırdadım. "Sanki az önce gözlerin dolu bir şekilde bize bakmıyormuşsun gibi sinirli bir biçimde konuşuyorsun ya abi, pes gerçekten de." Gülerek konuştuğumda abim homurdandı. Aklıma gelen şeyle hemen Ozan'a döndüm. "Bir saniye ya. Teklif aklımı karıştırdı. Sen kaç gündür telefonunu neden açmıyorsun? Bizimkilerin haberi var bundan çünkü şaşırmadılar ve beni lunaparka getirmek için uğraştılar bu demek oluyor ki telefonun açıktı ama ben her aradığımda sana nasıl ulaşamadım?" Dedikten sonra gözlerim kocaman oldu. "Yoksa beni engelledin mi?" Diyerek sözüme devam ettiğimde gülerek başını olumsuz manada salladı. "Yok hani bir ara ben hat almıştım ya. O hat ile haberleştim bizimkilerle ve evet telefonum bozulmadı sadece seninle haberleştiğim hattı telefonuma takmadım." Söylediği şeyle sinirle Ozan'a vurmaya başladım. "Aklım çıktı sen biliyor musun? Ne kadar korktum haberin var mı senin?" Derken her kelimemle birlikte bir tane tokadı Ozan'ın koluna, göğsüne, omzuna kısacası elime neresi isabet ediyorsa oraya indirdiğimde gülerek kollarını bana sararak tokatlarımdan korundu. "Sürprizim etkili olsun istedim güzelim, özür dilerim." Dediğinde iç çektim. "Tekrar gidecek misin?" Dediğimde başını olumsuz manada salladı. "Ben sıramı saldım, sıra bizimkilerde artık." Derken Aytaç abi , Kerem abi ve abime bakmıştı. "Eee ne zaman istemeye gelelim seni güzelim?" Ozan bana bakarak konuştuğunda abimi bir öksürük krizi tuttu. "Ne istemesi? Oğlum dur daha şimdi evlilik teklifi ettin daha yeni askerden geldin, az dur. Ne bu acele lan." Abim öksürmesi geçince hızlı hızlı konuştuğunda kahkaha attım. "Ay yoksa sen evleneceğim diye üzüldün mü? Neyse hızlı olacaktın abiciğim yapacak bir şey yok. Senden önce evleniyor olmam tamamen senin uyuşukluğun. Tabii benim de hayalimdi sen evlenip evden defolup gittiğinde evde minik bir sultanlık dönemi yaşamak ama işte pek nasip olmayacak. Olsun ben de kendi evimde yaparım." Dediğimde abim kafamı vurduğunda ben de bacağına tekme attım. "Lan o elbise ile tekme niye atıyorsun bunca insanın içinde?" Abim eğilmiş bacağında vurduğum yeri okşarken konuştuğunda gözlerimi devirdim. "Canım istedi." Dediğimde abim tekrar kafama vurmak için yeltenmişti ki Ozan başımı göğsüne yaslayınca abim istediğini yapamamış oldu. "Hiçbir yeri gözükmedi Oya'nın Orkun. Uzatma kardeşim." Ozan abime karşı konuştuğunda abimin gözleri kocaman oldu. "Lan , puşt. Sen benim kardeşimin oralarına buralarına mı bakıyorsun?" Abim sinirle konuştuğunda gülmemek için dudaklarımı birbirine bastırdım. "Ya. Hadi uzatmayın. Sevgilim gel bana pamuk şeker al." Pırıl abimin çok sinirlendiğini anlamış olmalı ki koluna girerek konuştuktan sonra abimi uzaklaştırmaya başladığında arkalarından kıkırdadım. "Abimi kandıracağımız şekeri de belli ya. Artık rahatız." Diye mırıldandığımda Ozan beni duymuş olmalı ki güldü. "Neyse gençler. Ben gerçekten yorgunum artık eve gidip yatmak istiyorum." Ozan konuştuğunda hemen ona döndüm. "Hatice teyzeyi gördün mü?" Dediğimde başını salladı. "Beni almaya annemle babam geldi güzelim." Ozan gözlerimin içine bakarak konuştuğunda başım salladım. "Eve mi gideceksin?" Dediğimde başını onaylar manada salladı. "Ben de Ozan ile gideceğim. Abim de hazır Pırıl ile." Bizimkilere bakarak konuştuğumda Aytaç abi 'seni gidi seni' der gibi işaret parmağını bana doğru salladığında güldüm. "İyi gidin. Al benim arabayla git Ozan." Kerem abi cebindeki arabanın anahtarını Ozan'a attığında anahtarı havada yakaladı. "Eyvallah kardeşim." Dedikten sonra hepsiyle vedalaşıp arabaya bindik. "Annem evde yok." Arabayı çalıştırırken Ozan'ın söylediği şeyle tek kaşımı kaldırıp yüzüne baktım. "Nasıl yok? Hatice teyze sen geldin diye sevdiğin yemekleri falan yapar." Şaşkınca sorduğumda güldü. "Kuzenim doğum yapmış. Oraya geçeceklerdi." Dediğinde anladığımı belli edercesine başımı salladım. "Benimle uyursun artık?" Sorduğu soruyla kıkırdadım. "Bilmem , bakarız." Gülerek konuştuğumda o da güldü. Bizim mahalleye girdiğimizde Ozan evlerinin önüne arabayı park ettiğinde arabadan indik. "Ozan, dönmüşsün evladım. Hoş geldin." Büşra'nın annesi Melahat teyze camdan bize doğru konuştuğunda ikimiz de oraya döndük. Tam Ozanların karşı apartmanında oturuyorlardı. "Hoş bulduk Melahat teyze. Yorgunum, eve geçeceğim. İyi günler." Ozan cevap verdikten sonra elini bana uzattığında elini tuttum. Apartmana doğru ilerliyorduk ki Melahat teyze tekrar konuştu. "Kız Oya, Ozanların evine mi gidiyorsun? Kız Hatice evde yok. Ne işin var evde?" Söylediği şeyle ve sesindeki ima ile Ozan'a baktıktan sonra Melahat teyzeye doğru döndüm. "Melahat teyze hani sözlüm" Dedikten sonra Ozan'ın yüzük taktığı elimi havaya kaldırıp görmesini sağladıktan sonra devam ettim "Askerden geldi ya. Hatice teyze belki yemek yapmaya zaman bulamamıştır sözlüme bir şeyler hazırlamak için gidiyorum. Bir sorun mu var?" Melahat teyze söylediklerimin üzerine hiçbir şey demezken sırıttım. "Ben de öyle tahmin etmiştim." Mırıldandığımda Ozan gülmesini saklamak amaçlı burnunu kaşır gibi yaptığında hafifçe ayağına bastım. "İyi günler Melahat teyze. Büşra'ya selamlar." Dedikten sonra Ozan'ın elini tutup apartmana doğru döndüm ve yürümeye başladım. "Hımmm demek bana yemek yapacaksın?" Ozan gülerek arkamdan gelirken konuştuğunda dirseğimi karnına geçirdim. "Sus ve şu kapıyı bir an önce aç Melahat teyze bir şey daha bulmadan." Dediğimde gülerek dış kapıyı açtığında apartmana girdik. "Ay görmesi hiç iyi olmadı." Diye homurdandığımda asansörün kapısını açıp ikimizi birden içeri soktuktan sonra beni kendine çevirip sarılırken çıkacağımız katın düğmesine bastı. "Sözlüm, ha?" Dedikten sonra gülerek başını boynuma gömdüğünde kıkırdadım ve omuzlarımı kaldırdım. "Ya Ozan." Gülerek konuştuğumda o da gülerek başını geri çekti. "Özlemişim kokunu, gülüşünü , sesini yani seni." Dediğinde tebessüm ettim. "Ben de özledim seni." Dedikten sonra üzerindeki asker üniformasının yakalarına elimi koydum. "Üniforma da çok yakışmış." Söylediğim şeyle gülerek göğsünü kabarttı. "Çok karizma olmuşum değil mi?" Söylediği şeyle kahkaha attım. "Ay hemen de böbürlen, kaçırma ama evet çok karizma olmuşsun." Dediğimde ineceğimiz kata gelmiştik. Ozan burnumun ucunu öptükten sonra asansörden çıktığında ben de peşinden çıktım. "O kadar yoruldum ki bir an önce sakallarımı kesip, duş alıp uyumak istiyorum." Derken kapıyı açıyordu. "Sakallarını ben keseyim mi?" Büyük bir heyecanla konuştuğumda kapıyı açtıktan sonra bana döndü. "Bana uyar yavrum." Dedikten sonra içeriye girmeden hafif kapıdan çekildikten sonra eliyle içeriyi işaret ettiğinde ilk önce eve ben girdim benim peşimden de Ozan girdi. Kapıyı kapatır kapatmaz üzerindeki gömleğin düğmelerini açmaya başladığında gözlerim büyüdü. "Ayıp, ne yapıyorsun?" Dediğimde kahkaha attı. "Gömleğimi çıkartıyorum. Sanki beni hiç denizde görmedin Oya." Dediğinde homurdandım. "Ee sakallarımı kesecek misin?" Derken tuvaletin kapısından bana baktığında hemen başımı sallayıp peşinden gittim. Gerçekten de evde kimse yoktu. Pervane döne , döne... Şşşhh bir şey yok. Saçma saçma düşünmüyoruz. Düşünmeyin dedim! Ayıp! Tuvalete girdiğimde gömleğini çıkartıp kirli sepetine attıktan sonra beni belimden tutup lavabo tezgahına oturttuğunda ellerimi omuzların koydum. "Saçmalama Ozan. Kırılır." Dediğimde alayla güldü. "Asıl sen saçmalama Oya hem sen zayıfladın mı?" Derken dolaptan traş köpüğü ve bıçağı çıkartıp yanıma koyduğunda başımı salladım. "Neden?" Dediğinde gözlerimi kısıp ona baktım. "Asker yolu gözlemek ne kadar zormuş sen biliyor musun? Bilemezsin hem benim verdiğim kilolar belli ki sana geçmiş. Kas yapmışsın bakıyorum da." Derken elime traş köpüğünü sıkıyordum. Ozan kollarını iki yanımdan tezgaha koyup köpüğü daha kolay yüzüne süreyim diye eğilirken sırıttı. "Güzelim çekinmene gerek yok bakabilirsin, kaslarıma." Dediğinde temiz olan elimle yavaşça omzuna vurdum. "Arsızlaşma." Dediğimde sırıttı. "Sen karşımdayken o ne mümkün?" Söylediği şeyle homurdanarak yüzüne köpüğü yaydım. Parmağımın ucunda kalan köpüğü burnuna sürdüğümde gülerek köpüğü burnundan alıp benim burnuma sürünce yaptığı şeye güldüm. "Bak yerinde rahat dur , kesme işlemine geçiyorum. Sonra maazallah dikme işlemi çıkmasın başımıza." Dediğimde kahkaha attıktan sonra başını olumlu manada salladı ve düzgünce durduğunda ben de dikkatlice sakallarını kesmeye başladım. Ben sakallarını keserken Ozan da aynı zamanda beni izliyordu. "Bitti." Traş bıçağını çenesinden çektiğimde söylediğim şeyin ardından hemen yanağını öptüğümde güldü ve o da benim yanağımı öptü. Aynaya bakıp elini olmayan sakallarında gezdirdikten sonra bana bakıp göz kırptı. "Ellerine sağlık yavrum." Dediğinde elimdeki bıçağı kenara bırakıp tezgahtan indim. "Sen o zaman yıkan ben de yiyecek bir şeyler var mı diye bakayım." Söylediğim şeyle başını salladığında tuvaletten çıktım. Mutfağa gidip buzdolabını açtığımda tebessüm ettim. Hatice teyze bir şeyler yapmadan duramamış Ozan'ın en sevdiği yemeklerden birini yapmıştı. Gülümseyerek borcamı çıkarttım ve Ozan'a yeteceğini düşündüğüm kadarını bir tabağa aldıktan sonra tabağı mikrodalga fırına koydum. Borcamı geri buzdolabına koyduktan sonra bu sefer pilav tenceresini alıp mutfak dolaplarından birini açıp içinden küçük bir tava aldım ve bir miktar pilavı tavaya koyup ocağın üzerine yerleştirdim. Tencereyi buzdolabına koyup pilavı da ısıtırken biraz yoğurt çıkarttım ve mutfaktaki küçük masaya tabak, çatal , kaşık ve yoğurdu koyduğum tabağı bıraktım. Bir süre sonra ısınan pilavın altını kapattığımda Ozan'ın banyodan çıktığının sesini duyduğum için mikrodalga fırınını çalıştırdım. Mikrodalganın durmasıyla eş zamanda Ozan mutfağa girdiğinde ona baktım. "Saçlarını neden kurutmadın." Dediğimde esnedi. "Üşendim." Dediğinde güldüm ve mikrodalganın kapağını açıp tabağın kenarına dokunduğumda aşırı ısınmadığını anlayınca bir şeyle tutma gereği duymadan tabağı alıp Ozan'ın önüne koydum. "Hatice teyze yapmış." Dediğimde başını salladı. "Kendine niye almadın?" Sorduğu soruyla çaprazına oturdum. "Aç değilim ben. Ye sen." Dediğimde başını sallayarak beni onayladıktan sonra karnını doyurmaya başladı. Göz ucuyla bana baktıktan sonra çatalına bir miktar yemekten alıp ağzıma uzattığında gülerek çataldaki yemeği yedim. "Yine döktürmüş Hatice teyzem." Dediğimde güldü. "Annem annendir. Anama ana diyesin Oya." Dediğinde ikinci cümlesine kahkaha attım. Ozan sessizce karnını doyurduğunda tabaklarını toplayıp ayağa kalktı. Tabağındaki kırıntıları çöpe sıyırdıktan sonra hepsini bulaşık makinesine koydu ve ağzını yıkayıp kuruladıktan sonra elini bana uzattı. "Hadi uyuyalım." Dediğinde kaşlarım havalandı. "Sen uyu Ozan ben eve gideyim." Dediğimde yine de elini tutup ayağa kalkmıştım. "Şimdi bebeğim askerden yeni gelmişim, seni deli gibi özlemişim, babanın eve gelmesine daha saatler var. Az kokunda uyusam olmaz mı?" Dediğinde gözlerimin içine bakıyordu. "Tamam , öyle olsun bari." Söylediğim şeyle gülerek beni odasına götürdüğünde tuvaletin önünden geçerken onu tuvalete soktum. "Ama ilk saçını kurutalım." Dedikten sonra saç kurutma makinesini alıp odasına doğru ilerlediğimde peşimden geldi. Yatağın yanındaki prize saç kurutma makinesini takıp yatağa çıktığımda gülerek önüme geçti. Hızla saçını kuruttuğumda makineyi elimden alıp toplayıp çalışma masasının üzerine koyarken ben de yatağı açtım. Yatağa uzandığında yanına yatmamla beni kendine çekip sarılması bir oldu. Başını boynuma gömdükten son derin bir nefes aldı. "İyi uykular meleğim." Uykulu çıkan sesiyle konuştuktan kısa bir süre sonra uykuya dalması bir oldu. 📱📱📱📱📱 "Oya! Dolmanın altını kapat." Annem odasından doğru bağırdığında hızla mutfağa gittim. Ne mi oluyor? Tam olarak şu oluyor. Ozan askerden döneli 5 gün oluyor ve bugün beni istemeye geliyorlar. Sözümüz kesilecek diyorum sözümüz! O Melahat abla hemen söz meselesini anneme uçurmuştu. Şaşırdık mı? Hayır. İşte bugün de gerçekten de sözüm olacaktı... "Anne bu dolma çok güzel olmuş." Ağzımdaki dolma ile anneme doğru bağırdığımda annem homurtusunu işittim. Abim mutfağa girdiğinde beni baştan aşağıya süzdü. Giyinmiş hazırlanmış Ozanları bekliyordum. Ah bir de bizimkileri tabii ki de. "Çok çirkin olmuşsun." Abim homurdanarak yanıma geldiğinde gözlerimi devirdim. Zil çaldığında hemen kapıya gidip açtım. Esma abla, Levent abi, Kerem abi, Aytaç abi , Merve, Pırıl ve Kader kapıdaydı. Kader mi? "Ben vazgeçtim. Ben erkek tarafı olma hakkımı değil kız tarafı olma hakkımı kullanıyorum. Ahiretliğin değil miyim? Bana ne." Kader sinirle eve girerken kahkaha attım. Anlaşılan Ozan Kader'i çıldırtmıştı. "Çok güzel olmuşsunuz küçük hanım." Levent abi gülümseyerek içeri girdiğinde elindeki tepsiyi uzattı. Kaşlarımı kaldırıp yüzüne baktığımda Esma abla gülümsedi. "Hatice teyze poğaça istemişti. Minik Betül ile poğaça yaptık." Derken kucağındaki kızları Betül'ü bana gösterdi. "Betül." Levent abinin elindeki tepsiyi alma gereği duymadan Esma ablanın kucağındaki 5 aylık güzelliği kucağıma aldım. Evet Betül çünkü çocukları kızdı. Evet oğlan sanıyorduk, doktor yanlış anlamış. Doğunca çok güzel bir sürpriz yaptı minik pıtırcık aileye. "Levent abi tepsiyi mutfağa bırakırsan çok makbule geçer valla." Dediğimde gülerek mutfağa ilerledi. Herkes içeriye geçtiğinde kapıyı kapatmıştım ki tekrar çaldığında kaşlarım havalandı. Kapı deliğine bakmadan kapıyı açtığımda gördüğüm kişiyle gözlerim kocaman oldu. Yok artık! "Ben biraz yüzsüzlük yaptım. Çağırılmasam da geleyim dedim." Serkan gülümseyerek konuştuğunda kucağımdaki Betül'e dikkat ederek ona sarıldım. "Serkan, çok özlemişim seni. Ne çağırılmaması deli. Sınavların var , meşgulsün diye kafanı şişirmek istemedim." Dediğimde güldü. Serkan Ankara'da tıp okuyordu ve bölümünden oldukça memnundu, he bir de alt sınıflardan bir kız ile sevgiliydi, Kader onu o Kader'i unutmuştu. Ama Aytaç abi Serkan olayını biliyordu ve her Serkan geldiğinde minik bir kıskançlık krizi geçiriyor olabilir. "Gireyim mi gül bahçesi?" Gülerek konuştuğunda ben de gülerek onu içeriye davet ettim. Serkan içeriye girdiğinde herkese baş selamı verdiğinde Aytaç abim Kader'in beline elini koyup onu kendine doğru çektiğinde gülerek Betül'ü Levent abiye verdim. Bir sıkıntı çıkmadan bu günü de atlatsak aşırı mükemmel olmaz mı ama? Neyse hadi bakalım gazamız mübarek olsun... BÖLÜM SONU...
|
0% |