Yeni Üyelik
49.
Bölüm

AA-49. Bölüm

@yazarnunur

Yayımlanma tarihi; 13 Ekim 2024...

AA- 49. BÖLÜM;

1 YIL SONRA;

"Oya hadi kalk. Bak abini yollarım başına. Kalk dedim." Annem başımda söylenirken oflayarak gözlerimi açtım.

"Anne, uyusam?" Dediğimde kolumu çimdikledi.

"Sanki bugün düğünü olan abin de gelmiş uyusam diyor. Kalk dedim sana. Daha kuaföre gideceksin." Dediğinde homurdanarak ayağa kalktım.

Kına ile düğünü peşpeşe yapmayacağım dememe rağmen peşpeşe yapmak zorunda kalmaktır hayat...

Evet, bugün düğünüm var!

Yorgunluktan ölen bir gelinim ben.

Hemen üzerimi giyinip odamdan çıkıp banyoya gittim.

"Pırıl kızım geliyor mu Orkun?" Ben banyodan çıktığımda annemin abime sorduğu şeyle abim onaylar bir şekilde geri dönüş yaptı.

Hayır, Pırıl ile evlenmediler. Nişanlandılar sadece ama annem gelinini o kadar seviyor ki resmen benden daha çok seviyor...

"Açım ben." Dediğimde abim halime güldü.

"Aç kal. Bana ne. Evlenmeseydin." Dediğinde gözlerim kocaman oldu.

"E abi oha ya. Şu nikah yapılalıdan beri yani bir aydır evlenmemi bağlamadığın olay kalmadı." Dediğimde göz devirdi.

"Saçmalama Oya. Hiçbir yere bağlamadım." Söylediği şeyle kahkaha attım.

"Abi en son sıkıldım dedim diye 'sıkılırsın tabii, bana ne , evlenmeseydin' dedin ya. Ya sıkılmamla evlenmemin ne alâkası var ya?" İsyan eder gibi konuştuğumda sırıttı.

"İsyan etme, bana ne, evlenmeseydin." Dediğinde bir süre sessizce abimin yüzüne baktım ve bir şey demeden mutfağa ilerledim.

"Senden önce evlendim diye bu hazımsızlığın. Biliyorum ben." Söylediğim şeyle arkamdan geldi.

"Hayır hiçbir şey bilmiyorsun böcek. Olay 22 senedir hayatımda olan ne kadar eziyet çektirsem de bir o kadar çok sevdiğim kardeşimin evden gidecek olması. Hep aynı evde kalamayacağım , canım sıkıldığında iki adım atıp odasına giderek uğraşamayacağım için bu hallerim. Bilmediğin şeyler hakkında yorum yapma." Dediğinde ona döndüm.

"Ya sen duygusal mısın sen? Ya sen şapşal bir minnoş musun sen? Oy sen bu yüzden mi sataşıyorsun bana? Oy sen balık burcu da değilsin ki. Benim minik duygusal köpek balığısı kara kedi abim." Derken yanına gitmiş yanaklarını sıkmaya başlamıştım.

"Kızım bir dur ya." Derken ellerimi tutup yanaklarından uzaklaştırdı.

"Neyse koçum, korkma benden hiçbir zaman kurtulamazsın ya. Kurtulman için ikimizden birinin ölmesi lazım. Ona da Allah'ın izniyle daha çok vardır inşallah." Dediğimde kolunu omzuma attı.

"Sen de benden kurtulamazsın zaten böcek. Neyse karnını doyur. Bugün oradan oraya koşuştururken yemek yeme zamanı bulamazsın." Dediğinde mutfağa girmiştik bile.

Hızla karnımı doyurduktan sonra abim beni ve kızları kuaföre götürdüğünde hemen gelinliğimi dikkatlice müsait bir yere koydum.

Ay aman Allah korusun bir şey olmasın da.

Sıra bize geldiğinde sandalyeye oturdum ve istediğim saç makyajı gösterdikten sonra gözlerimi kapatıp yapmalarını bekledim.

Saç makyajım bittiğinde gözlerimi açtım ve gördüğüm şeyle gözlerim kocaman oldu.

"Ama, ama size gösterdiğim model ve makyaj böyle değildi!" Dediğimde bana baktılar.

"Ben size bunu göstermiştim." Derken telefonumdan fotoğrafları açtım.

Arada dağlar kadar fark vardı! Benim eve gitmem için de 1 saatim kalmıştı!

Hayır yani burası bildiğimiz ve hep geldiğimiz bir yerdi ki. Gösterdiğim fotoğraftaki gibi yapacaklarından emin olduğum için gözlerimi açıp bakma gereği bile duymamıştım! Keşke baksaydım...

"Biz özür dileriz. Hemen düzeltelim." Yüzümü ve saçımı yıkadıktan sonra tekrar yapmaya başlamışlardı.

Tamam, sakinim. Bu olay ile günümü berbat etmeyeceğim...

Sadece nazar çıktı, sadece nazar.

Ara ara yaptıklarını kontrol ederek saç makyaj yapımı bittiğinde tebessüm edip ayağa kalktım.

Hemen gelinliğimi alıp kuafördeki kabinlerden birine hazır olan Kader ile girdik ve giyinmeme yardım ettiğinde kabinden çıktık.

"Yaaa, çok güzel oldun..." İç çekerek konuştuğunda gülümseyerek ona döndüm, dolu gözler ile bana baktığını görünce benim de gözlerim doldu hemen.

"Ya saçmalama." Dediğimde bana hızla sarıldı.

"Ne saçmalama. 19 senedir benimlesin. Elimde büyüdün kız. Şimdi de evleniyorsun. Ay hem de hep hayal ettiğimiz gibi, abimle." Dediğinde tavana bakarak göz yaşlarımı geri göndermeye çalıştım.

"Hey kızın makyajını iki kez yaptılar. Ağlatma. Üçüncüsünü de yapmaya çalışmasınlar. " Pırıl gülerek konuştuğunda yanımıza gelen Merve ve Pırıl'a baktım.

"Çok güzel olmuşsunuz." Dediğimde güldüler.

"Orkun'un gelmesine 15 dakika varmış." Pırıl gülümseyerek konuştuğunda yanımıza saçımı yapan abla yani Meltem abla geldi.

"O zaman birer kahve içelim?" Dediğinde hepimiz başımızı sallayarak onayladık.

Dikkat ederek bekleme alanındaki boş koltuklara oturduğumuzda kısa süre sonra Meltem abla hepimize kahvesini getirdiğinde konuşarak içmeye başladık.

"Oğlum koşma!" Kuaförün kapısından kucağında bebeği ile giren abla bağırdığında onun ardından içeriye bir oğlan çocuğu girip ortalıkta koşmaya başlamıştı.

Meltem abla gelen ablayı içeriye doğru aldığında elimde sıkıca tuttuğum kahvem ile kızlarla konuşurken kolumu koltuğun kenarına yasladım.

Bir anda ne olduğunu anlayamamıştım ki az önce içeriye girip koşturan çocuk yanımdan geçerken koluma sertçe çarpıp yere düşmüş benim de elimdeki fincan üzerime düşmüştü.

Bir dakika?

Ben ne dedim?

Elimdeki fincan üzerime düşmüştü.

Üzerimde gelinliğim vardı.

Fincanın içinde Türk kahvesi vardı.

Fincanın . İçinde. Kahve. Vardı. Fincan. Üzerime düşmüştü.

Gelinliğim!

Hızla ayağa kalktığımda fincan kucağımdan yere düşmüştü.

Kızlar şaşkınlık nidaları çıkararak ayağa kalktığı vakit küçük çocuğa mı baksam yoksa oturup gelinliğime mi ağlasam bilemezken gözlerim dolmaya başladı.

"Oya..." Pırıl yanıma doğru gelirken çocuğa gözüm kaymıştı ki o çoktan ayağa kalkıp saç ve makyajın yapıldığı kısma doğru koşmaya başlamıştı.

"Gelinliğim..." Dedikten sonra kendimi tutamayıp ağlamaya başladığım Kader hızla telefonunu eline aldı.

"Oya ağlama, hallederiz." Pırıl hemen beni kalktığım yere oturturken konuştuğunda hıçkırarak ağlıyordum.

"Ya Pırıl, nasıl halledeceğiz? Türk kahvesi bu. Üzerimdeki de gelinlik, beyaz!" Dediğimde derin bir nefes aldı.

"Oya abim geliyor , üzme kendini." Kader de yanıma diz çöktüğünde burnumu çektim.

Ozan gelene kadar ara vermeden ağladığımda Ozan gelir gelmez önümde diz çöktü.

"Ozan baksana şuna?" Derken ellerimle gelinliğimdeki kahve lekesinin iki yanından tutup havaya kaldırarak Ozan'a gösterirken sesim kırılgan bir çocuk gibi çıkmıştı.

"Şşhhh, ağlama güzelim." Derken ellerini yanaklarıma koyup gözyaşlarımı sildi.

"Kızlar da Meltem abla da temizlemeye çalıştı ama daha çok dağıldı." Dedikten sonra tekrar hıçkırdığımda alnımı öptü.

"Ağlama yavrum. Kader bana siz gelinliği aldıktan sonra Oya iki gelinlik arasında kaldı diğerini de çok beğendi demişti. Ben şimdi Kader ile o gelinliği almaya gideceğim. Ağlama güzelim. Senden önemli değil ya. Üzme o yandığım canını." Dediğinde burnumu çekerek yüzüne baktım.

Alnımı öptükten sonra ayağa kalktı.

"Sen makyajını tekrar yaptırana kadar biz gelinliği alıp geliyoruz. Ağlama. Gözünden düşen her damla su yerine ateş olup kalbime düşerek orayı yakıyor." Derken üzerime doğru eğilmiş yüzümü avuçlarının arasına almıştı. Göz yaşlarımı son bir defa siliip yüzümü bırakmadan alnımı son bir kez daha öptükten sonra Kader ile gittiklerinde Meltem abla hemen beni makyaj yapmak için makyaj kısmına aldı.

Bana çocuğu çarpan kadın özür maksadıyla yerini vermişti.

Evet, çok mükemmel bir başlangıç...

Hızla makyajımı tekrar temizleyip üçüncü kez yaptıklarında bu sefer ikincisinden daha güzel olmuştu.

"Sizi de uğraştırdım." Dediğimde Meltem abla başını olumsuz manada salladı.

"Oya, geldik. Hadi." Kader elinde içinde gelinliğim olduğunu düşündüğüm elbise kılıfıyla kuaföre girdiğinde kabinlere doğru ilerledik.

Üzerimi çıkartıp diğer gelinliği giymeme yardım ettiğinde kabinden çıktık.

"Daha fazla aksilik olmadan eve gidebilir miyiz artık?" Dediğim kızlar kıkırdadı.

"İyi misin?" Merve hafif hüzünlü bir sesle konuştuğunda başımı onaylar manada salladım.

"İyiyim daha kötü bir şey olmazsa daha da iyi olacağım." Dediğimde Ozan kuaförün masrafını ödemiş ve çoktan gitmişti bu yüzden bizi dışarıda bekleyen abim ile eve gittik.

"Ağlamışsın. Güzel olmuşsun işte kızım. Ne ağlıyorsun?" Abim arabadan inerken konuştuğunda derin bir nefes aldım.

"Bilmiyor musun?" Dediğimde arabadan inmeme yardım etti.

"Biliyorum ama üzme canını tamam mı? Olan oldu. Bu gelinlik de çok güzel ve sana çok yakışmış." Dediğinde gülümseyerek abime sarıldım.

Kısa sarılmamızın ardından eve girdiğimizde annem gözleri dolu dolu bana bakıyordu.

"Anne , dur. Tam 3 kez makyajım yapıldı. 3 kez. Tekrar yapılmasını gerektirecek bir şey daha olmasın." Dediğimde annem tepkime gülmüştü.

Abim anneme anlatmış olmalı ki gelinliğime şaşırmamıştı.

Bir süre evde oturup Ozanların gelmesini beklerken babam elinde kırmızı kuşakla salona girdiğinde hepimiz ayağa kalktık.

"26 sene." Babam sessizce konuştuktan sonra karşımda durdu.

"26 sene önce bu kuşak annenin beline deden tarafından bağlanmıştı. Şimdi ise baban tarafından senin belime bağlanacak." Dediğinde hafif bir tebessüm ettim.

2 kez besmele çekerek ve salavat getirerek kuşağı belimde doladıktan sonra üçüncüsünde bağladı ve alnımı öptüğünde babamın gözleri kızarmıştı.

Ya ama tamam bu kadar drama da gerek yok ki... Bu mahalle içindeydi evimiz zaten...

"Geliyorlarmış." Pırıl elindeki telefona baktıktan sonra bize haber verdiğinde derin bir nefes aldık.

Ozanlar geldiğinde aynı zamanda mahallenin imamı Veysel amca da gelmiş duamızı yapıp evden çıkmıştık.

Aytaç abi şoför koltuğuna otururken Kader yandaki koltuğa oturmuş Ozan ile ben de arka koltuktaydık.

"Çok güzel olmuşsun güzelim." Ozan hayran olmuş bir ses tonuyla konuştuğunda kıkırdadım.

Belimdeki kuşağı çıkartıp katladıktan sonra Kader'e uzattığımda torpidoya koymuştu.

Neyse zaten araba bizim. Sıkıntı yok.

Düğün salonuna gittiğimizde gelin odasına geçtik.

Düğün salonun bir iç mekanı bir de dış mekanı vardı. Biz dış mekanda olmasını istediğimiz için orası daha donanımlı bir şekilde hazırlanmıştı ama bir ihtimal aksilik çıkarsa diye ya da dışarda oturmak istemeyen olur diye içeriyi de hazırlatmıştık.

"Hava bozacak gibi." Gelin odasında olan annem konuştuğunda ofladım.

"Anne ağzından yel alsın." Dediğimde bana baktı.

"Ben yine de diyeyim de içerideki masaları da dışarıdaki masalar gibi yapsınlar. Hava her an patlayabilir kızım." Dedikten sonra annem hemen odadan çıktığında iç çektim.

"Canın mı sıkkın?" Ozan yanıma gelip bana sarılırken konuştuğunda başımı olumsuz manada salladım.

"Yok, sıkkın değil. Sadece biraz gergin gibiyim." Dediğimde ellerini belimden çekmeden benden biraz uzaklaştığında yüzüne baktım.

"Benim güzel gelinim." Dedikten sonra sağ elini yanağıma koyup okşadı.

"Canını sıkma. Bak bizim düğünümüzdeyiz. Tamam sabah biraz aksilik oldu ama hallettik onu da. Bundan sonra hiçbir aksilik olmayacak." Dediğinde gülümseyip başımı salladım.

"İnşallah." Dediğimde dışarıdan gelen şiddetli gök gürültüsü sesinin ardından yağmur sesi geldiğinde sinirle gülerken gözlerimi kapatıp başımı arkaya doğru yatırdım.

Daha fazla bir aksilik çıkmaz, inşallah...

Ozan bir an açığa çıkan boynumu öptüğünde hemen başımı ve omzumu kaldırdığımda ona baktım.

"Sıkma canını, bugün için yağış olma ihtimali vardı. Tamam düşük ihtimaldi ama vardı. O yüzden mekanın içine de sandalye masa koydurttuk ya güzelim. Bir sorun yok. Rahatla." Dediğinde derin bir nefes alıp oflar gibi verirken başımı onaylar manada sallayıp odadaki koltuğa oturdum.

Kapı pat diye açıldığında kaşlarım çatıldı.

"Naber kız hayırsız gelin kuzen." Baran içeriye girerken konuştuğunda dedikleriyle güldüm.

"Hayırsız olan ben miyim siz mi oğlum? İnsan arayıp sorar yardıma ihtiyaç var mı diye. Ama nerede?" Dediğimde Sinan da Baran da gülümseyerek bana bakıyordu.

"Çok güzel olmuşsun lan." Sinan hafif titrer bir sesle konuştuğunda kıkırdadım.

"Ya ya başımdan neler geçti bir bilsen... Bir zahmet güzel olayım yani." Dediğimde Doğa'nın kaşları çatıldı.

"Nasıl? Ne oldu?" İç çektikten sonra ben olayları anlatırken Ozan Sinan ve Baran ile selamlaşmıştı.

"Yani Oya bir tane daha bir şey olursa siz ya da çevrenizdeki biri cenabet ya da kıyafetini ters giydi. Anlamadım yani bu ne şanssızlık. Bir açıklama bulamıyorum." Sinan düşünür gibi konuştuğunda omuz silktim.

"Biri cenabet mi yoksa değil mi bilemem ama daha fazla bir aksilik istemiyorum." Homurdanır gibi konuştuğumda Baran omzumu sıvazladı.

"Yani kuzen senin düğünün işte. Seninle alâkalı olaylar ne zaman tam manasıyla düzgün oldu ki?" Dediğinde ofladım.

"Hayır ben Mihrişah Atacı değilim. Şanslı bir şanssızlığım yok." Dediğimde Duru heyecanla bana baktı.

"O kitabı okuyor musun?" Dediğinle hevesle başımı salladım.

Tamam benim düğünüm olabilir ama ben her yerde kitaplar hakkında konuşabilirim.

Kapı çalıp içeriye Serkan ve sevgilisi Sena girdiğinde ayağa kalktım.

"Biz çıkalım." Baran hafif koluma dokunarak konuştuğunda başımı sallayarak onayladım onları.

Çıktıkları zaman Serkan gülümseyerek bana bakıyordu.

"Güzel bir gelin olmuşsun." Dediğinde Ozan elini belime koydu.

"Tanıştırayım, Sena. Sena bu da Oya." Kız ile kısa çaplı bir tanışma merasimi yaşadığımızda Sena değişik bakışlarla odaya girdiğinden beri Ozan'ı inceliyordu.

Af buyur, pardon? O bakışlar da ne öyle?

Tam bir şey demek için ağzımı aralamıştım ki içeriye Aytaç abi ile Kader girdi.

Aytaç abi Serkan'ı görünce hemen Kader'i belinden tutup kendine çekmişti ama bu sefer kızın bakışları bir kez bile bana ve Kader'e değmeden direkt Aytaç abiye döndüğünde kaşlarım havalandı.

Bu kızı benim gözüm hiç tutmadı.

Kader iç çekerek Aytaç abiye baktığında Aytaç abi gülümseyerek Kader'e baktı ve göz kırptı.

Serkan Sena'yı Kader ve Aytaç abiyle de tanıştırdığında biraz sohbet ettikten sonra hepsi odadan çıktı.

Onlar odadan çıktıktan bir süre sonra fotoğrafçı gelip gelin odasında birkaç fotoğrafımızı çektiğinde Kader odaya geldiğinde çıkma zamanımız gelmişti.

Seçtiğimiz şarkı çaldığında odadan çıkıp salona girdik ve dans etmeye başladık.

"Hâlâ inandırıcı gelmiyor." Dediğimde Ozan gülümsedi.

"Birkaç sene önce abi dediğim adamla şu an düğünümüzü yapıyoruz. Abi demediğim zamanlar abi diyeyim diye baskı yapardın bir de. İşte böyle aklını alırım senin." Sözlerime devam ettiğimde kahkaha attı.

"Al güzelim, aklımı, kalbimi, her şeyimi al. Aldın zaten ama kaldıysa bende ufacık bir tane kadar bile onu da al. Alan kişi sen olduğun müddetçe sesim çıkarsa şerefsizim." Dediğinde omzumdaki elini kaldırıp omzuna vurdum.

"Ya Ozan cümleye ne güzel romantik bir şekilde başlayıp nasıl bu kadar hödükçe bitirebilirsin ya." Dediğimde güldü.

"Şimdi yavrum romantiklik bizde yan etki yapıyor bir türlü dibine kadar uzun soluklu yaşıyamıyoruz ya ben yapmasam sen yapacaktın zaten." Söylediği şeyi gülerek onayladım.

Doğru diyordu...

Benim kocacımcımcım haklı, dağılın.

Dansımızı ettikten sonra pistin ortasında durduk ve pastayı beklemeye başladık.

Pastayı getiren görevlileri gördüğümüzde tebessüm ettim ta ki görevlilerden birinin ayağı kayıp düşerken pastanın da düşmesine sebep olana kadar.

Ağzım hafifçe açılmış bir şekilde olaya bakarken herkesten şaşkınlık nidası yükseldi.

Doğru söyleyin, aranızdan kim cenabet? Hayır yani ben daha dün kınadan gelince gusül abdesti aldım, o cenabet ben olamam.

Kim bu kişi?!

Ozan hemen bana baktığında ben de ona baktım.

"Pasta gitti." Dediğimde elimi tutan eliyle elimi okşarken onlara doğru ilerledik.

"Ben çok özür dilerim, gerçekten çok özür dilerim. İstemeden oldu. Ayağım kaydı. Özür dilerim." Görevli ayağa kalkarken konuştuğunda Ozan başını olumsuz manada salladı.

"Tamam kardeşim, sorun yok." Dedikten sonra yere düşmüş tabağın üzerinde olan temiz çatalı eğilip aldıktan sonra pastanın en üstünden bir çatal alıp bana uzattığında yaptığı şeye güldüm.

"Sonuçta olay pasta yiyecek olmamız değil mi? Bu da Oya ve Ozan stili pasta yemek olur. Farklı olmuş oluruz herkesten." Dediğinden dudaklarımın önünde duran pastayı ağzıma alıp çiğnediğimde gülerek çatalı Ozan'ın elinden alıp ben de ona pasta uzattım. O da gülerek pastayı yediğinde bizimkiler olayı toparlamaya çalışır gibi pek başaramadığımız pasta kesme merasimini alkışladıklarında yerimize geçtik.

Takı merasimi de başlayıp bittiğinde ortalık toparlanmış ve yedekte olan pastalar gelen davetlilere dağıtılmıştı.

O en son pasta olayından sonra da hiçbir sorun çıkmamış ve güzel bir şekilde eğlenip oyunlarımızı oynamıştık şimdi de düğün bitmişti ve çiçek atma zamanı gelmişti.

"Evet hazır mısınız?" Dediğimde bizimkiler, kuzenlerim arkamdaydı.

Çiçeği geriye doğru atıp hemen kimin tuttuğuna baktığımda çiçek Serkan'ın ayaklarının dibine düşmüştü. O eğilip alamadan Doğa çiçeği almıştı.

"Yalnız çiçek benim önüme düştü." Serkan Doğa'ya bakarak konuştuğunda Doğa omuz silkti.

"Ama ben aldım, a diyorsanız ki ben düğünümde çiçek tutacak olan kişiyim, buyrun çiçeği alın malum benden daha çok ihtiyacınız olur." Dediğinde Sena Serkan'ın yanına gidip koluna girdiğinde kaşlarım havalandı.

"Ya sevgilim boş ver bırak. Ne gerek var? Evlenme meraklısı demek ki kız." Ağzını yayarak konuştuğunda gözlerimi devirdim.

Sevmedim. Tekrar diyorum ben bu kızı zerre sevmedim.

Serkan sen bu kızın neyini sevdin!?

Doğa yüzünü buruşturup ikisine son bir bakış atıp çiçeği elinden bırakmadan kardeşlerinin yanına gittiğinde hepsiyle vedalaşmıştık ve şu an arabadaydık. Aytaç abi bizi evimize götürüyordu.

"Kendi düğün en unutulmaz düğün olsun istiyordum yani en azından benim bakış açımdan ama hiç bu kadar unutulmaz olacağını tahmin etmemiştim." Şaşkınca ve yorgunca konuştuğumda Ozan kafamı omzuna yaslattı.

"Peki mutsuz musun böyle olduğu için?" Dediğinde olumsuz mırıltılar çıkarttım.

"Hayır, değilim. Gelinlik olayımda, yağmur yağmasında, pasta olayında da beni sürekli teskin etmeye çalışıp elinden geleni yaptın ve en önemlisi gelini ben olduğum düğünün damadı sendin. Diğer olan kötü olaylar çok da fasa fisoydu yani. En azından dönüp baktığımızda ileride çok monoton, normal bir düğünümüz oldu değil de çok aksiyonluydu deriz." Dedikten sonra güldüğümde Ozan ile Aytaç abi de gülmüştü.

Evet peri masalı gibi bir düğünüm olmamıştı zaten öyle bir düğünüm olacağını da sanmıyordum. Hoş öyle bir hayalim de yoktu zaten. Aksilikler olmuştu evet ama olan olmuştu işte her olaya takılıp kafamı bulandırmamıştım yani daha doğrusu Ozan buna engel olmuştu.

Ozan vardı, ben vardım ve ben çocukluğumdan beri evlenmeyi hayal ettiğim kişiyle evlenmiştim. Bu düğünün ne kadar güzel ya da ne kadar felâket geçtiği önemli değildi artık.

Çünkü Ozan vardı gerisi ise teferruattı.

BÖLÜM SONU...

Bölüm nasıldı? Beğendiniz mi?

Bölümü beğendiyseniz eğer oy vermeyi ve düşüncelerinizi yorumlarda belirtmeyi ihmal etmeyin lütfen.

Kendinize iyi bakıııın.

Allah'a emanet olun.

Bir dahaki bölümde görüşmek üzereeeee.

Loading...
0%