Yeni Üyelik
3.
Bölüm

EA- 3. BÖLÜM; MİNİK BİR TOPLANMA

@yazarnunur

YAYIMLANMA TARİHİ; 14 EYLÜL 2024...

 

Bölüme oy vermeyi ve yorum yapmayı ihmal etmeyin lütfeeeen. Onlar bana bir motivasyon.

 

EA- 3. BÖLÜM; MİNİK BİR TOPLANMA

 

Ömer kapı pervazına yaslanmış bana bakıyordu.

 

Hemen elimdekileri masaya koyup kulaklığımı çıkarttığımda kulağıma Ömer'in kahkahası doldu. Şaşkın çığlığım komiğine gitmiş olmalıydı.

 

Ayakkabılarını çıkartıp içeriye girdi ve üzerime doğru gelmeye başladığında ben sadece şaşkın bir şekilde yüzüne bakıp bana doğru gelişini izliyordum.

 

"Her yerine bulaştırmışsın." Sesi kulaklarıma dolduğunda hâlâ ağzımda duran keki en sonunda yutmuştum.

 

Elinin baş parmağıyla kendi çenesindeki bir noktayı sildiğinde hızla elimi götürüp orayı sildim. Krem şanti bulaşmıştı.

 

İlk dakikadan rezillik. Ah, 5 sene sonra ilk karşılaşmada gerçekten böyle mi rezil olacaktım?! Bari daha az rezil olsaydım...

 

"Ömer?" Dediğimde gülerek önümde durdu.

 

"Aysu?" Bana aynı benim gibi cevap verdiğinde güldüm ve hemen kollarımı boynuna doladığımda o da hafif eğildi ve kollarını belime doladıktan sonra beni kaldırdığında ayaklarım yerden kesilmiş oldu.

 

Kısa bir süre sonra beni yere indirdiğinde kollarımı boynundan çektim ama o ellerini belimden çekmemişti.

 

"Ne zaman geldin ya da geldiniz? Gökçen de geldi mi? Peki Sevda teyze ile Semih amca?" Dediğimde gülerek bana bakıyordu.

 

"Sakin ol. Evet hepimiz beraber geldik." Derken ellerini belimden çekmiş benden bir adım uzaklaşmıştı. Bu hareketiyle derin bir nefes almıştım.

 

Çok yakışıklıydı , çok yakışıklıydı, çok yakışıklıydı.

 

Ay ölüyorum sanırım.

 

Ay bana bir şeyler oluyor.

 

Huh, bir şey yok sakinim.

 

"Sen ne zamandır orada duruyordun?" Derken ben de biraz nefes alabilmek için bir adım geri attım.

 

Mutluluktan ve heyecandan nefesim yetmiyordu şu an. Ne yapabilirim?

 

Burundan al , sakince burundan geri ver.

 

Huh.

 

"Çikolata sosunu karıştırmaya başladığından beri?" Dediğinde gözlerim kocaman oldu.

 

"Neden seslenmedin?"

 

"Kulaklığın kulağındaydı, mutlu ve eğleniyor gözüküyordun. Bölmek istemedim. Hem şaşırmış ve şaşkınlıktan kızarmış halini görmek daha eğlenceli olacaktı. Öyle de oldu." Kızarmış derken işaret parmağının sırtıyla yanağıma dokunmuştu. Dokunuşu yanaklarımı daha da yandırdığında boğazımı temizledim.

 

Git Ömer kendime gelmem lazım ya da gitme. Çok özlemişim...

 

"Tek sen mi geldin?" Derken duvara yaslandığında ben de tezgaha yaslanmıştım.

 

"Yok ailecek geldik. Ben birkaç saat önce Sefa ile çocuklarla buluşmaya gitmiştim. Akşama bize toplanmaya karar verdik bir şeyler de hazırlayalım dedik benden ağlayan pasta istediler. Onu yapmak için erken geldim ben. Sefa da parkta hâlâ, annemler de Savaşlara gitti." Dediğimde başını onaylar manada sallarken anladığını belli eden mırıltılar çıkarıyordu.

 

Bir sessizlik hakim olduğunda yutkundum. Çok garipti ama şu an garip bir hava vardı mutfakta. Gergin gibi desem gergin değil, rahat bir hava asla değil. Sanki ikimiz de ne yapacağımızı bilmiyormuş gibi. Sanki 5 sene bir şeyleri değiştirmiş gibi. Ve bu benim hiç hoşuma gitmedi.

 

"Gökçen nerede?" Sessizliği bozmak için konuştuğumda ona baktım o ise zaten bana bakıyordu.

 

"Temizlik yapacaklardı. Bana da evden ses geliyor git bir bak eğer Burcular evde olsaydı sesleri gelirdi dedi annem. Beni yolladılar." Dediğinde başımı salladım.

 

"Aslında babam bahçeyi biçmişti geldiğimizi anlamış olmanız lazım." Gülerek konuştuğumda Ömer de güldü.

 

"Ben de dedim ama işte beni dinleyen yok maalesef."

 

"Abi, ne yaptın öldün mü be? Annem meraktan çatladı, gitti gelmedi bu çocuk diye söyleniyor. Çocuk dediği herif de sanırsın 5 yaşın. 25 yaşında ada-"

 

Gökçen'in kendinden önce sesi gelirken söylendiği şeylerle tebessüm ettim. Mutfağın kapısından gözüktüğü zaman beni de görünce sesi kesilmiş ve olduğu yerde kalakalmıştı.

 

"Aysun'dan Gökçen'e, Aysun'dan Gökçen'e. Beni duyuyor musun Gökçen? Orada dikilmek yerine sarılmaya ne dersin?" Yaslandığım tezgahtan uzaklaşıp kollarımı iki yana açtığımda gözleri dolmuş bir şekilde bana bakan Gökçen hızla ayağındaki ayakkabıları çıkartıp mutfağa daldı ve bana sarıldığında o kadar şiddetli gelmişti ki birkaç adım geriye doğru sendelemiştim ama bu hareketi bana kahkaha attırmaktan başka hiçbir tepki verdirememişti.

 

"Aysu." Titreyen sesiyle ismimi söylediğinde benim de gözlerim dolmuşken gözlerim bizi tebessüm ederek izleyen Ömer'in gözlerine takılmıştı.

 

"Gökçen'im." Dediğimde derin bir nefes alıp sarılmasını sıkılaştırdı.

 

"Ya sen nerelerdesin ? Nerelerde?!" Benden uzaklaşırken sinirli sinirli konuştuğunda güldüm.

 

"Buradayım." Alayla karşılık verdiğimde koluma vurdu.

 

"Dalga geçme! 5 senedir yoksun kızım." Dediğinde derin bir nefes aldım.

 

"Bazı kötü şeyler oldu, gelemedik. Anlatırım sonra ama şimdi değil, olur mu?" Dediğimde başını sallayarak beni onayladı.

 

"Neyse annem de gelmeden gidelim biz abi." Burnunu çekerek konuştuğunda gülümsedim, Ömer de başını sallayarak onaylamıştı.

 

"Akşam 7'de gençler bize geliyor, sizi de beklerim diyemeyeceğim zaten bahçede takılacağımız için siz de ev sahibisiniz." Dediğimde Gökçen kıkırdadı.

 

"Anneme diyelim de bugün fazla canımıza okumasın bari temizlikte. Akşama hâlimiz kalsın." Derken ayakkabılarını giyiyordu. İkisiyle de vedalaştıktan sonra onlar gittiklerinde hâlâ bedenimde var olan heyecanı dindirebilmek için sandalyeye oturdum.

 

Ömer'e ne olmuştu öyle... Sanki daha bir uzamış, daha bir yakışıklı olmuş... Vücud falan da yapmış. Yüzü tam oturmuş. Kısacası mükemmel bir şeye dönüşmüş.

 

Bu sene kalbim ve aklımla büyük bir sorunum olacaktı anlaşılan çünkü tahmin ettiğim daha doğrusu umut ettiğim şeyin tam tersi olmuştu... Ben hâlâ Ömer'den hoşlanıyordum, onu unutamamıştım...

 

Derin bir nefes aldıktan sonra sıkıntıyla nefesimi verdim ve hazırladığım krem şanti kek karışımını kaşıklaya kaşıklaya somurturken yemeye başladım.

 

Ben karışımı yiyene kadar kek de çikolata sosu da soğumuştu bu yüzden ilk önce kekin üzerine krem şantiyi güzelce sürdüm onun üzerinde de çikolata sosunu yaydıktan sonra hazır olan ağlayan pastayı kenara kaldırdım.

 

"Mis gibi kek kokuyor ev." Kapının kapanma sesinin ardından babamın sesini duyduğumda boğazımı temizleyip gülümsedim.

 

Moralim bozuktu biraz ama bunun bizimkilerin fark etmesine gerek yoktu sonuçta, değil mi?

 

"Ooo bu tatlı nereden çıktı bir anda?"

 

"Herkes burada da. Bugün de çocuklar bize gelecek. Rica ettiler. Ben de onlardan birkaç şey rica ettim." Diyerek annemin sorusunu cevaplandırdığımda başını salladı.

 

"Sevdalar gelmiş. Şu an temizlik ile uğraşıyorlar gördük de eve girerken ama sanırım pek de bitemeyecek gibiymiş bugün. Ben de akşam yemeğe çağırmıştım." Derken annem saçımı okşadığında başımı onaylar manada salladım.

 

"Biz de yemek yapacağız babanla o yüzden. Sen de ortalığı toparla , olur mu annem?" Dediğinde tekrar başımı salladım.

 

"Sefa nerede?" Babam mutfağa girerken konuştuğunda ona baktım ve yanına gidip parmak uçlarımda kalktıktan sonra yanağını öptüm.

 

"Arkadaş edindi parkta. Onlarla konuşuyordu kaldı o yüzden orada. Hava kararmadan gel dedim ben de."

 

Babam da yanağımı öptükten sonra başını salladığında annemin yanına ilerledi.

 

"Sen Sevdaların geldiğine şaşırmadın gördün mü?" Annem buzdolabını açarken bana sorgular gibi baktığında gülümsedim.

 

"Ya ben keki yaparken gelmişler. Ses duyunca evden Ömer'i yollamışlar kim var evde diye. Ömer ve Gökçen'i gördüm. Biliyorum yani." Dediğimde annem anladığını belli etmek amaçlı başını salladı.

 

"Neyse size de bana da kolay gelsin kaçtım ben." İkisine de el sallayıp salona geçtikten sonra hızla ortalığı toparlamaya başladım.

 

Eğer evinizde 15 yaşında bir hayvan varsa her daim ortalık dağınıktır ve bu konunun herhangi bir hayvanla alâkası yoktur.

 

Hayır yani evimiz nasıl olur da Sefa'nın bebekliğindeki hâlinden daha dağınık olabilir ben onu anlamış değilim. Hep bebek mi kalsaydı acaba bu çocuk ya? Öyle bir şey olabilirse lütfen bana söyleyin ilk işim bunu Sefa'nın üzerinde denemek olacak. Bebekken daha tatlı ve katlanılabilirdi en azından.

 

Neyse can sıkıcı biraz ama yine de iyi ki var. Şerefsiz çocuk.

 

Evi toparladıktan sonra masa örtüsü alıp bahçeye çıktım. Havuz kenarında oturan Sevda teyze ve Semih amcayı görünce elimdeki masa örtüsünü masanın üzerine bırakıp yanlarına koştum.

 

"Merhaba!" Büyük bir heyacanla konuştuğumda Sevda abla kocaman gülümseyerek ayağa kalktı peşinden de Semih amca kalktı. Sırayla ikisine de sarıldığımda Sevda teyze yanaklarımı sıktı.

 

"Sen ne kadar da güzel bir kız olmuşsun şu 5 senede. Seni küçük oğluma alayım." Dediğinde güldüm.

 

Büyük oğlun olan tek oğluna da alabilirsin aslında Sevda Teyze.

 

"Sevda'm, utandırma kızı." Semih amca Sevda Teyze'nin beline elini koyarken konuştuğunda tebessüm ettim.

 

"Nasılsınız?"

 

"İyiyiz güzel kızım. Sen nasılsın?" Sevda Teyze bana cevap verirken arkama baktığında ben de omzumun üzerinden arkama baktım. Ömer ve Gökçen bize doğru geliyordu.

 

"İyiyim."

 

Gökçen koşarak yanıma gelip arkadan bana sarıldığında güldüm.

 

"Çocuklar bugün size geliyormuş bahçede oturacakmışsınız. Herkes gelmiş mi?" Semih amca konuştuğunda dikkatim ona kaydı.

 

"Evet herkes burada yani en azından gençleri gördüm ben tek gelmedilerse buradalar." Dediğimde başını salladı.

 

"Sevda, Semih. Ne kadar daha orada duracaksınız? Hadi gelin." Salonun bahçeye açılan kapısından doğru bağıran annemin sesini duyduğumuzda Sevda Teyze ve Semih Amca bizim eve doğru gittiler.

 

"İnci de var mı gelecekler arasında?" Gökçen yüzünü buruşturarak konuştuğunda gülüp ona baktım.

 

"Sence?" Dediğim zaman güldüğünde ben de cümleme devam ettim.

 

"Neyse masayı hazırlayayım yakında gelirler."

 

"Sandalye yetmez, ben de bizim evden sandalye getireyim." Ömer bana bakarak konuştuğunda başımı sallayarak onu onayladığımda o da eve doğru ilerledi, ben ve Gökçen de masaya gittik.

 

Masa örtüsünü serdikten sonra evden sayımıza göre tabak getirip yerleştirdiğimde çocuklar da gelmişlerdi.

 

"Şaka yapıyorsunuz?!" Özlem elindeki saklama kabı ile bağırarak gelirken bir yandan da koşuyordu.

 

Bu haline güldüğümde herkes Ömer ve Gökçen'e sarılıp masalara kurulduklarında derin bir nefes aldım.

 

"Otursana sen de Aysu. Misafir gibi durma , kendi evin gibi rahat ol." Mustafa gülerek bana takıldığında ben de güldüm.

 

"Abla ya biz tabaklarımıza alıp mutfakta yesek? Çok sıkışık oluyoruz öteki türlü." Sefa yanıma geldiğinde herkes Sefa'ya bakıyordu. Bir anlık duraksasam da başımı onaylar manada salladım.

 

"Tamam, nasıl rahat edecekseniz öyle takılın." Dediğimde başını sallayıp yanağımdan makas aldığında güldüm.

 

İşine gelince ne de yakın oluyor öyle.

 

Sefa, Öykü, Masal, Murat ve Pelin tabaklarını doldurup gittiklerinde ben de masada Gökçen'in yanına oturdum. Oturduğumda karşımda Ömer olduğunu fark ettim.

 

Evet oturunca fark ettim Sefalar ayaklandığı için ortalık karışıktı ilk bulduğum boşluğa oturdum ben de.

 

"E geç kaldınız. Niye bu kadar geç geldiniz?" Ayşe merakla bir Gökçen'e bir Ömer'e bakarak konuştuğunda herkes cevabı bekliyordu.

 

"Finaller biraz geç bitti." Gökçen homurdanarak konuştuğunda göz ucuyla Ömer'e bakıyordu.

 

Bir şeyler olmuş.

 

"Sana ulaşamıyorum ben ne zamandır oğlum senin telefonuna ne oldu?" Savaş Ömer'e baktığında Ömer alaycı gülümsemesiyle Gökçen'e baktı.

 

"Anlatmak ister misin Gökçen?" Dediğinde Gökçen oflayarak yerinde kıpırdandı.

 

"Ya vapurdayken ben kazayla koluna çarptım, telefonu denize düştü." Tabağına bakarak suçlu bir çocuk gibi konuştuğunda tebessüm ettim.

 

Yicem ama şu tipe bakar mısınız? Ham yapacağım şimdi o olacak.

 

"Tamam olur öyle şeyler ya." Derken Gökçen'e sarıldığımda hepsi homurdandı.

 

"Al işte dakika bir gol bir. Yine başladı Aysu'nun Gökçen zaafı." Mehmet alayla konuştuğunda gözlerimi kısarak ona baktım.

 

"Ne olmuş yani? Tabii siz bir arkadaşınızın sizin değil başka arkadaşınız tarafından korunulmasına şiddetle karşısınız ama" Dedikten sonra ciddi kalamayıp gülsem de devam ettim "Yapacak bir şey yok."

 

"Çakma Bihter mi olmak amacın?" Bahar gülerek konuştuğunda ben de güldüm.

 

"Yok Allah korusun. İntihar falan hiç bana göre değil hem de ne istediğini bilmeyen bir erkek yüzünden. Yok ben almayayım teşekkür ederim."

 

"Yalnız ne diyeceğim konudan çok alakasız." Ali bir anda ortaya atıldığında herkes ona baktı.

 

"Ömer ile Gökçen de geldiğine göre sanırım gerçekten de Aysu'nun deney tahtaları falan olacağız." Dediğinde güldüm.

 

"Bilime giden her yol mübahtır. Bilim için canınızı vererek tarihe altın harflerle adınızı yazdırıp güzel güzel anılmak istemez misiniz?" Gülmeye devam ederken söylediğim şeylerle Ali kötü kötü bana baktı.

 

"Geberdikten sonra adımı tarihe altın harflerle yazdırsam ne olur o altın canlıyken benim olmadıktan sonra." Homurdanarak konuşan Cihan'ı Ali eliyle onayladığında güldüm.

 

"Deney tahtası muhabbeti ne?" Ömer merakla konuştuğunda ona baktım.

 

"Bugün işte hangi bölümleri okuduğumuzu söylerken benim bölümümle biraz dalga geçtiler de onun muhabbeti." Dediğimde bakışlarını bana çevirdi.

 

"Hangi bölüm okuyorsun?"

 

"Moleküler biyoloji ve genetik. Siz ne okuyorsunuz?" Ömer'in sorusunu ona ve Gökçen'e bakarak cevapladığımda Gökçen anlık bir abisine baktı.

 

"Psikoloji okuyorum ben." Gökçen Ömer'den önce soruyu yanıtladığında herkes ardından Ömer'e baktı.

 

"Mimarlık okuyorum ben. Bu sene mezun olacaktım da proje teslimine gidemedim annem rahatsızlandı hoca da kabul etmedi günü geçti diye. Senem uzadı." Ömer sıkıntıyla konuştuğunda kaşlarım havalandı.

 

"Oğlum 25 yaşında değil misin sen? Mimarlık 4 yıl?" Özge merakla sorduğunda Ömer ona baktı.

 

"Biliyorsunuz 2 sene mezuna kaldım ben. Bölümüm de ingilizceydi. Hazırlık okudum. 5 yıl işte." Diyerek cevapladığında herkes başını salladı.

 

"E sizler ne yapıyorsunuz?" Sözlerine devam ettiğinde Özlem ellerini birbirine vurdu.

 

"Ya çok güzel böyle sohbet ediyoruz falan haklısınız onca sene geçti doğru ama bir anda bu kadar konuşmayalım." Dediğinde kaşlarım çatıldı.

 

"Ne yapalım Özlem?" Gülerek konuştuğumda bana baktı.

 

"Biraz geçmişi analım. Oyun oynayalım. Saklambaç oynayalım mesela? Hem daha sonradan da konuşmaya bir şeyler kalsın ilk günden harcamayalım." Dediğinde herkes gülmüştü.

 

"Dalga geçmiyorum!" Özlem somurtarak konuştuğunda sinirlenmeye başladığı ve alındığı belliydi ve Özlem'e bunları yaşatmak yapabileceğimiz en büyük hata olabilir.

 

Hepimiz aynı şeyi düşünmüş olmalıyız ki herkes Ömer'e bakıyordu. En büyük o olduğu için bu tarz konularda küçükken hep Ömer'i dinlerdik. Alışkanlık işte.

 

"Oynayalım madem. İlk günden Özlem'i küstürmeyelim. Uzun zaman oldu hem saklambaç oynamayalı." Ömer herkesin gözlerindeki bakışı görmüş olmalı ki gülerek konuştuğunda Özlem hevesle elini çırptı.

 

"Hadi o zaman oynayalım." Aynı hevesle ayağa kalktığında biz de gülerek ayağa kalktık.

 

En küçüğümüz 21 en büyüğümüzün 25 yaşında olduğu bu yaşlarda bir grup genç saklambaç oynayacaktık.

 

Hadi bakalım gençken oynanan saklambaç aynı tadı veriyormuymuş deneyimleyelim bakalım.

 

BÖLÜM SONU...

 

Kandiliniz mübarek olsun.

Uzun bir aradan sonra tekrar merhaba. Bir türlü bölümleri yükleyememiştim ama bugün wattpadde yüklediğim bütün bölümleri yüklemeyi planlıyorum.

 

Nasıldı bölüm beğendiniz mi?

 

En sevdiğiniz sahne hangisi oldu?

 

Görüşleriniz neler?

 

Bir dahaki bölümde görüşmek üzereee.

 

Kendinize iyi bakın ve Allah'a emanet olun benim minik tatlı erikleriiiim.

Loading...
0%