Yeni Üyelik
12.
Bölüm

12. Bölüm

@yazarnunur

YAYIMLANMA TARİHİ; 6 EKİM 2024...

 

12. BÖLÜM;

 

Güney internetten Hızlı ve Öfkeli'yi açarken Erim'de gelmişti ve kahvemi verip başka bir koltuğa oturmuştu. Böylece film gecesi başlamış oldu.

 

"Yok daha neler? Ulan araba uçağa yapıştı, Dom çılgınlık etti uçurumdan arabayı uçurdu burnu kanamadan kurtuldu tamam, onlara bile tamam ama bu olamaz ya. Öldü o öldü. Bana ne öldü o. Nasıl ölmedi lan o? Hayır öldü. Kabul etmiyorum."

 

Film boyunca konuşmalarımı bıkmadan dinleyen ve her dediğime gülen Lodos, Kuzey, Güney, Erim , Emir, Aras, Atakan ve Şule tekrar güldüğünde onlara baktım.

 

"Ama ölmemiş güzelim." Kuzey konuştuğunda koltuktaki kırlenti alıp yüzüne attım.

 

"Oğlum, bana güzelim deme dedim sana. Demesene. Deme yani. Deme diyorsam deme." Sinirle söylendiğimde güldü.

 

"Hı-hım söylemem yavrum." Dediğinde gözlerimi devirdim.

 

"Senle mi uğraşacağım ulan. Ne dersen de umrumda değilsin." Homurdanıp önüme dönüp filme tekrar odaklandım.

 

"Aha. Mal. Salaak. Oğlum Dom sen en son bu kadar salak değildin. Al işte kurtuldu. Al işte. Al." Gelişen olay ile tekrar konuştuğumda yine gülmüşlerdi.

 

Onlar şu an filmi falan izlemiyordu farkındaydım. Onlar şu an bana odaklanmış beni izliyorlardı.

 

Filmin sonuna gelirken olan olaylar ile kahkaha attım.

 

"Ulan film yarış filminden çıkmış resmen bilim kurgu olmuş. Hadi adamlar uzaya arabayla bak altını çizerek söylüyorum arabayla çıktılar tamam peki o arabayı uyduya çarpıp nasıl hayatta kaldılar? Ha? Bunlar kedi gibi 9 canlı mı? Hadi öyle olsalar bile dokuzuncu film bu ölmeleri lazımdı. Bunlar aşmış be. Valla. Ölümsüzlüğü falan buldular sanırım. Ah şaka gibi." En sonunda kahkaha attığımda Lodos konuştu.

 

"Beğenmedin mi?"

 

"Yooo, beğendim. İlk filmle karşılaştırınca çizgisinden çıkmış işte ama beğendim. Ben bilim kurgu filmleri de severim. Çizgisinden çıkmış ama onuncu filmi de çıksa onu da izlerim. En azından bilim kurguyla karıştırsalar da hâlâ hız ve öfke var." Cümlemin sonun sırıtmıştım.

 

"Kim aşıladı bu filmi sana güzelim?" Kuzey sırıtarak konuştuğunda göz devirdim.

 

Evet arkadaşlar emin oldum bana inat güzelim diyordu.

 

"Evet, kim alıştırdı? Biz dördümüz bir araya gelince genelde komedi filmi izleriz." Atakan konuşunca ona baktım.

 

"Hani o babam sandığım şerefsizin yeğeni vardı ya Hakan abi. O, onlara gittiğimizde beni hiç yanından ayırmazdı sebebini siz biliyorsunuz." Siz dereken elimle hafifçe Atakan ve Şule'yi gösterdiğimde başını salladırlar. "İşte o zamanlar hızlı ve öfkeli izlerdi o, ben de Hakan abiyle birlikte izlerdim. Benim de beğendiğimi fark edince onlara her gittiğimizde filmin serilerini sil baştan hep izlerdik. O alıştırdı yani." Dediğimde Atakan başını salladı.

 

"Hakan abi candır." Atakan konuştuğunda güldüm.

 

"Özledim Hakan abiyi, o ailede beni seven ve koşulsuz şartsız koruyan tek kişiydi. Bir ara konuşsam iyi olur." Dediğimde Güney öksürdü.

 

"Ne gerek var başka abiye. Senin burada üç tane abin var." Dediği şeyle güldüğümde kaşları havalandı.

 

"Ya Güney sadece kendini kastederek bir tane abin var desen neyse de Lodos ve Kuzey geldiğimden beri bana önyargıyla yaklaşmaktan başka bir şey yapmamışken onları nasıl abi sıfatına koyuyorsun? Bugün sadece bir iki sözde iyiliğimi düşündükleri için mi bu vasfı uygun gördün?"

 

Arkadaşlar ben kinci bir insanım. Lodos'un biricik kardeşi Kuzey'e, Kuzey'in de biricik kuzeni Bartu'ya arka çıkmalarını biraz zor unuturum. Hatta unutmam.

 

"Sanki biraz ağır oldu?" Aras konuştuğunda ona baktım.

 

"Hı, kesin ağır olmuştur. Daha bu sabah Bartu'nun bana dolaylı yoldan sürtük demesine 'bartu haklı bu seni niye bu kadar rahatsız ediyor' diyen de Kuzey değildi zaten ebemdi ya Aras." Dediğimde sustu.

 

Tamam Bartu bana sürtük demedi ama ona dokundurma yaptı ki ben 17 yıl boyunca o evde yemediğim hakaret duymadığım gönderme kalmamışken o dokundurmayı çok iyi bilirdim.

 

Hepsi susmuşken önüme dönüp filmin son sahnesine baktım.

 

"Yaaaaa, yaaaaa, yaaaa çok tatlı bir şeydi bu." Dediğimde Lodos ve Kuzey hariç odadaki herkes güldü.

 

Al işte, kırıldılar. Tamam azıcık kırılsınlar diye demiş olabilirim ama üzüldüm şimdi.

 

Of nalet olsun hem kinci hem de aşırı yufka olan yüreğim.

 

"Ne hoşuna gitti tam olarak güzelim?" Aras konuştuğunda ona baktım.

 

"Paul Walker öldü ya. Onun canlandırdığı Brian karakterinin geldiğini belli ettiler yani filmin sonunda. Bu da demek oluyor ki seni unutmadık Paul, hâlâ bizim yanımızdasın. Çok tatlı." Dediğimde Aras gülmüştü.

 

"Film de bitti artık biz kalkalım?" Şule Atakan'a bakarak konuştuğunda Atakan başını sallayarak onu onayladı.

 

Seni gidi hanımdı seniii.

 

"Ben sizi bırakayım koçum." Lodos konuştuğunda Atakan kafısını sallayarak onu reddetti.

 

"Hava kararmadı daha Lodos abi. Hem Şule ile evlerimiz de yakın ben bırakırım onu eve." Dediğinde tebessüm ettim.

 

Sevgilimle biraz da tek başıma vakit geçirmek istiyorum demiyor da, fırlama ya.

 

"Tamam."

 

Lodos'un onayıyla ayağa kalktıklarında ben de kalktım.

 

"Yine beklemeyiz. Gelmeyin bir daha. Her gün yüzünüzü göreceğim artık. Ay çok sıkıcı." Dedikten sonra birkaç kez hıçkırdığımda Atakan güldü.

 

"Yav he he güzelim." Dediğinde güldüm ve ikisine bir sarıldım.

 

"Eve varınca haber edin bana, unutmayın yoksa başka şeyleri unutacak beyniniz kalmaz çünkü o kafanızı dağıtırım." Derken kapıya doğru gidiyorduk.

 

Şule ve Atakan'ı yolcu ettikten sonra bizimkilere döndüm.

 

Bizimkiler falan diyorum, ne çabuk benimsediysem. Ama yani şimdi on saat isimlerini saymak çok yorucu. Ne yapayım?

 

"Annemle babam nerede?" Dediğimde Kuzey konuştu.

 

"Akşam serinliği yavaş yavaş başlamaya çıktığı için bahçede zaman geçiriyorlar, oturuyorlar." Başımı sallayarak anladığımı belli ettikten sonra Erim'e döndüm.

 

"Eeee Erimciğim biraz boş kalmadın mı sen sence ya?" Dediğimde sırıttı.

 

"Erimciğim? Sahiplenme eki mi kullandım yoksa ben yanlış mı anladım?"

 

Ellerimi belime koyup baygın baygın yüzüne baktım.

 

"Kardeşlerim dizisini falan mı izliyorsun Erim? Ne bu Berk özentiliği? Neyse, ah Berk turuncu kekim! Seni de harcıyorlar orada. Acaba İlhan'dan vaz mı geçsem? Yok olmaz. Ama Recep de Allah var şimdi çok yakışıklı. Ayh, benim de işim zor canım." Söylene söylene salona giderken onları arkamda bırakmıştım.

 

"İlhan'ı bitti Berk'i ve Recep'i başladı arkadaş. Kızım bu erkekler kim?" Güney arkamdan söylenirken güldüm.

 

Ulan salak bu, İlhan'ı ve Recep'i nasıl tanımaz?

 

"Oyuncu." Dediğimde yanıma gelmişti. Ona baktığımda bana tip tip baktığını gördüm.

 

"Yani bütün bu iltifatlar bir oyuncuya mı?" Söylediği şeyle yerimde durdum.

 

"Şimdi oyuncu diye küçümseme çoğu çok yakışıklı." Gözlerini kısarak bana baktı.

 

"Ben de yakışıklıyım." Dediğinde gözlerimi devirdim ve yürümeye başlamadan önce konuştum.

 

"Ama sen abimsin ve ben Allah'a şükür ensest ilişki meraklısı değilim."

 

Güney arkamdan gelirken bir an durmasıyla ne dediğimi fark ettim.

 

Haspitir, ağzımdan kaçtı. Abi dedim ulan. Hiç farkında değilim. Hiç farkında olmadan dedim. Oha. Rahatsız ya da pişman da değilim ki bu ailede abi dememi en hak eden insan da Güney yani kısaca sıkıntı yok.

 

Farkında olmadan dediysem demek ki kabullenmişim.

 

Aha abim oldu.

 

Güney'e döndüğümde tebessüm ederek bana geldi ve sarıldı.

 

"Teşekkür ederim güzelim." Dediğinde kıkırdadım.

 

"Niye?"

 

"Abi dediğin, beni kabullendiğin için."

 

Derin bir nefes alıp Güney abime sıkıca sarıldım.

 

Lan Güney abi demek de çok garipmiş ha.

 

"Bana ne zaman abi diyeceksin yavrum?" Kuzey konuştuğunda ona tip tip baktım.

 

Ciddi miydi? Şaka falan mı yapıyordu?

 

"Balık kavağa çıkınca." Dalga geçer gibi konuştuktan sonra bahçeye annemle babamın yanına çıktım.

 

Hoplaya zıplaya yanlarına gidip pat diye ortalarına oturdum.

 

"Nasılsınız canlarım?" Bir anneme bir babama bakarak konuştuğumda annem gülerek başımı göğsüne yaslayıp sarıldı.

 

"İyiyiz güzel kızım, sen nasılsın?" Derken ailenin diğer üyeleri de minderlere kurulmuştu.

 

"Ben de iyiyim valla. Aaaaaa aklıma ne geldi?" Başımı annemin göğsünden kaldırıp Erim'e baktım sonra da babama döndüm.

 

"Babacığım susamışsındır sen?" Babam ne yapmak istediğimi anlamış olmalı ki gülmemek için dudaklarını yalarken başını salladı.

 

Başımı hemen mindere iyice yayılmış Erim'e çevirdim.

 

"Erim, babam susamış hadi kalk su getir." Dediğimde bana baktı.

 

"Esma ablaya seslensek o getirse?"

 

"Esma abla senin hizmetçin mi?"

 

"Yani şimdi teorik olarak evet. Sonuçta evimizde çalışıyor. " Dediğinde gözlerimi kıstım.

 

"Kız senden 10 yaş büyük ayıp değil mi be? Hem ben Esma ablanın değil senin getirmeni istiyorum, Esma abla getirsin isteseydim ona söylerdim sana değil. Kahve olayında da aynı şeyi yaşadık. Sana söylüyorsam demek ki senden istiyorum. O yüzden hadi canım kalk su getir." Mor şeytan emojisinin vücud bulmuş hâli gibi sırıtırken iç çekip ayağa kalktı.

 

"Çektireceksin , değil mi?" Aras , Erim'in arkasından bakarken bana hitaben konuştuğunda sırıtmam daha çok genişledi.

 

"Evet, kendisi kaşındı. Önyargının bedeli. Nihahahah." Sonunda kötü kadın kahkahası attığımda herkes gülmeye başlamıştı.

 

Erim gelip suyu babama uzattığında babama baktım.

 

"Babacığım suyunu nasıl istediğini söylemedin ama sen. Soğuk mu istiyordun ılık mı?" Dediğimde gülerek beni göğsüne yasladı.

 

"Bu iyi kızım." Dediğinde alt dudağımı sarkıttım.

 

Erim bana kaşlarını hızlı hızlı indirip kaldırarak bakınca ayağına tekme attım.

 

"Anne, kızına bir şey söyle. Bana tekme attı." Dediğinde güldüm.

 

"Yaş 3 sanırım, anneye şikayetler falan."

 

"Vıdı vıdı vıdı." Ağzını eğerek sözde benim taklidimi yaptığında annem kaşlarını çattı.

 

"Erim yapma öyle oğlum." Annem konuştuğunda aklıma gelen şeyle güldüm ve onu annemin cümlesine uyarladım.

 

"Erim yapma, oğlum. Ağzın öyle kalacak." Dediğimde Aras , Güney abim ve Kuzey kahkaha atmaya başladığında kimin sosyal medyada çok takıldığını anlamış oldum.

 

"Efekan yapma oğlum gözün öyle kalacak." Aras değiştirdiğim cümlenin doğrusunu söylediğinde gülerek yumruğumu ona uzattığımda yumruklarımızı tokuşturduk.

 

Erim yumruklarımıza vurduğunda bu hareketine daha çok güldüm.

 

Bakışlarım bana bakan Lodos ile kesiştiğinde gülümsemem yüzümde durdu.

 

Çok tuhaf bakıyordu. Pişman gibi mutlu gibi huzurlu gibi ama kesinlikle tek bir duyguyla değil birçok duyguyla bakıyordu ve ben bakışlarında hangi duygunun olduğunu tam kestiremiyordum.

 

Gözlerimi kaçırdığımda başımı babamın göğsüne yasladım.

 

Erim mindere oturduğunda ona baktım.

 

Kendisini rahat bırakacağımı mı düşündünüz? Yanılıyorsunuz. Pestilini çıkaracağım pestilini, nihahahahah.

 

"Erim." Dediğimde bana baktı.

 

"Güney abim yorgun gibi duruyor. Hadi bir masaj yap ona." Güney abim sırıtarak Erim'e bakarken Emir oflayarak ayağa kalktı.

 

"Ofladın mı sen? Eğer sıkıldıysan söyle bitirelim bunu burada ben de seni affetmeyeyim." Dediğimde başını olumsuz manada salladı.

 

"Olur mu öyle güzelim? Ne oflaması. Temiz havayı içime çektim. Hiç sıkılır mıyım? Bitirmeyelim, ne bitirmesi?" Hızlı hızlı konuştuğunda dayanamayıp güldüm. Erim de Güney abime masaj yapmaya başladığında Kuzey oturduğu yerden minderini bana yaklaştırarak yanıma doğru geldiğinde ona baktım.

 

Göz kırpıp başımı 'ne var?' manasında salladığımda bana doğru eğildi.

 

"Köleni benimle paylaşmak ister misin bebeğim?" Dediğinde kaşlarımı çattım.

 

Babamın göğsünde başımı Kuzey'i daha rahat görebilecek bir pozisyona koyduğuktan sonra konuştum.

 

"Hayır." Dedikten sonra durdum ve devam ettim. "Ama her türlü öneriye açığım." Derken ben de onun gibi pis pis sırıtıyordum.

 

"O zaman mükemmel önerilere açık ol bebeğim, çok eğlenceğiz." Derken yanağımdan makas almıştı.

 

Yanağımdan makas alan eline vurduktan sonra kaşlarımı çatarak yüzüne baktım.

 

"Bana bak Kuzey, senden öneri alıyorum diye sakın seni affettim sanma." Dediğimde yüzü hafif asılmıştı ama sonra hemen eski haline döndü.

 

"Ben kendimi affettirmesini bilirim bebek." Dedikten sonra göz kırptığında gözlerimi devirdim.

 

Güney ailenin hem eğlenceli hem egolu çocuğu , Kuzey ailenin fırlama ve asabi çocuğu, Emir ailenin en küçük çocuğu olduğu için nazlı ve çocuksu olan çocuğuydu anlaşılan. Lodos ve Erim'i tam bilemediğim için onlara bir şey diyemiyorum.

 

Erim ve Güney'e baktığımda Erim'in yorulduğunu yüz ifadesinden anlamıştım.

 

"Bence bu kadar yeterlidir, değil mi abi?" Güney'e bakarak konuştuğumda başını salladı ve Erim'in eline dokundu.

 

"Tamam koçum eyvallah." Dediğinde Erim hemen ellerini çekmiş ve kendini minderin üzerine atmıştı. Bu hareketiyle güldüm.

 

"Çabuk yoruldun bakıyorum da?"

 

Erim bana bakarak başını olumsuz manada salladığında tebessüm ettim.

 

Erim bence ailenin düşünmeden bir şeyler yapan ama sonradan çok pişman olan çocuğuydu.

 

Düşünmeden bir şeyler yapmış ve söylemişti şimdi de onlar için pişmanlık hissediyordu.

 

Neyse pişman olmak bazen güzeldir.

 

Rüzgar estiğinde bedenime hafif bir titreme dalgası yayıldı.

 

"Üşüdün mü?" Bahçeye çıkalı hiç konuşmayan Lodos konuştuğunda ona döndüm. Bana bakıyordu.

 

"Biraz." Dediğimde üzerindeki hırkasını çıkarıp ayağa kalktı ve üzerime koyduğunda şaşkınlıktan kaşlarım havalandı.

 

Ne yaptı? Ne yaptı o şimdi?

 

Üşüyorum diye hırkasını benim üzerime mi örttü?

 

Şaka?

 

Şaşkın bir şekilde Lodos'un yüzüne bakarken bana tebessüm edip göz kırptıktan sonra bahçeden ayrılıp eve girdi. Arkasından şaşkın şaşkın bakmaya devam ederken Aras ve Emir bu halime kıkır kıkır gülüyordu.

 

Babama baktığımda bana tebessüm edip alnımı öptü.

 

"Lodos işte soğuk ve sert görüntüsünün altında bir o kadar da merhametli bir kalp taşıyan oğlum benim." Annem iç çekerek konuştuğunda ona baktım.

 

Sanırım haklıydı. Lodos da öyleydi.

 

"Hava soğumaya başladı, biz de içeri geçelim hadi çocuklar." Babam ayağa kalktıktan sonra ellerini anneme ve bana uzattı, tebessüm edip elini tuttum ve kalktığımda annem de kalkmıştı.

 

Bir kolunu benim bir kolunu annemin omzuna atıp eve doğru ilerlediğinde tebessüm ettim.

 

İçeri girdiğimizde üzerimdeki hırkayı koltuğun kenarına koydum ve üçlü koltuklardan birine uzanan Emir'in üzerine atladım.

 

"Küçük velet koca koltuğu sana bırakacağımı mı sandın?" Dediğimde gülerek elini belime koyup yan döndü ve ikimizin koltuğa sığmasını sağladı.

 

Güney abimin, Kuzey'in ve Erim'in homurdanmasına güldüğümde Emir sırıttı ve onların gözlerinin içine baka baka alnını öptü.

 

"Sen de az çakal değilsin haaa." Emir'e parmağımı sallayarak konuştuğumda bu hareketime güldü.

 

"Ne sandın ablam." Dediğinde gülümsedim ve yanağından makas aldım.

 

"Birazdan yemek hazır olur efendim." İçeriye giren Esma ablaya baktım.

 

O da çok güzel kızdı ha, hem de çok da zekiydi. Eczacılık okumuş şu an çalışıyormuş ama boş zamanlarında burada annesine yani Ayşe ablaya yardım ediyormuş. Öyle söyledi. Geçen günlerde konuştuk da kendisiyle. Çok tatlı ve hoş sohbeti olan bir kız. Kuzey'le de yaşıtmış.

 

Babamın yaptırdığı eczanelerden birinde çalışıyormuş.

 

Babam başını sallayarak Esma ablayı onayladığında daha fazla salonda durmadan çıktı.

 

Sofra kurulduğunda Esma abla haber vermişti ve hepimiz yemek odasına gittikten birkaç dakika sonra Lodos'da geldi.

 

Lodos geldiği zaman hepimiz yemeğe başladığımızda kimseden çıt çıkmadan karnını doyurmuştu.

 

Karnımızı doyurduktan sonra ailecek salona geri gittik.

 

Babam haberleri açtığında yavaş yavaş canım sıkılmıştı.

 

Haberlerde gördüğüm şeyler iyice canımı ve yaralarımı acıttığında hızla ayağa kalktım.

 

O kadar hızlı kalkmıştım ki gözlerim kararmıştı. Dengemi kaybedecek gibi olduğumda karşımda oturan Lodos hemen ayağa kalkıp yanıma geldi ve kolumu tutup dengemi sağlamama yardımcı oldu.

 

Lodos fazla iyi olmaya başladı. Korkuyorum şu an, bok da çıkabilir. Emin değilim.

 

"İyi misin?" Hepsi bir ağızdan konuşunca güldüm.

 

"Hızlı kalktım ya. Bir sıkıntı yok, iyiyim." Dedim gülümseyerek.

 

Lodos'a baktıktan sonra kolumu elleri arasından kurtarıp Emir'e döndüm. Amanın öcü, kaç.

 

"Pişt sarı velet, hadi müzik odasına gidelim." Ellerimi Emir'e uzatarak konuştuğumda sırıttı.

 

"Dans mı edeceksin?" Büyük bir hevesle sorduğunda güldüm.

 

"Bugün için hayır ama sana şarkı söyleyebilirim. Kendi sesim diye demiyorum ama müthiştir." Dediğimde kahkaha attı ve ellerimi tutarak ayağa kalktı.

 

"Abi sen de gel." Güney'e bakarak konuştuğumda sırıttı ve ayağa kalktı. Sırıtık bu ya, her şeye sırıtıyor. Birinci sırıtık Kuzey ikinci sırıtık da Güney. Lodos'da somurtuk onu kimse tahtında edemez, en birinci somurtuk o. Kuzey ile Güney sırıtıklıkta kapışırlar da Lodos'u kimse tahtından edemez bu evde.

 

Yalnız Güney demeye o kadar alışmışım ki Güney abi diyince kendimi aşırı tuhaf hissediyorum ama kötü de hissetmiyorum. Durumlar karışık anlayacağınız.

 

Bakışlarım bize tuhaf bir şekilde bakan Erim'e döndüğünde tebessüm ettim.

 

"Hey, köleciğim. Sana ihtiyacım olur sen de gel." Gülerek dediğimde gülmesini somurtmaya çalışarak bastırmıştı. Nereden mi anladım? Bıyık altından gülüyor çünkü şu an.

 

"Eeee biz?" Kuzey konuştuğunda ona baktım.

 

"Yufka yüreğimin hatırına siz de gelin madem. Yufka yüreğime minnet duyun ha, o olmasa gelin demezdim. Neyse anneciğim ve babacığım isterseniz siz de gelin." Kuzey ve Lodos'a bakarak başladığım konuşmamı anne ve babama bakarak bitirdim.

 

"Birazdan geliriz kızım, biraz siz kardeşler olarak takılın." Dediğinde başımı salladım ve Emir'i çekiştirerek giderken koltuktan kalkmayan Aras dikkatimi çektim.

 

"Paşam, davetiye mi bekliyorsunuz? Kalksana oğlum." Aras'a bakarak konuştuğumda sırıttı.

 

"E bana gel demedin." Dediğinde elimi acıtmayacak şekilde yüzümü vurdum.

 

E bana var dendieğ.

 

Niye bu cümle geldi ulan aklıma.

 

"Bebeğim salak mısın? Sana gel dememi mi bekliyorsun?" Cümlemi bitirdiğimde çapkınca sırıtıp ayağa kalktı ve yanıma gelip yanağımdan makas alırken konuştu.

 

"Haklısın güzelim."

 

Ulan bugün de herkes ne meraklıymış yanağımdan makas almaya. Yanağım sarkıcak ulan.

 

Bunun önüne geçmeliyim yoksa yaşlandığımda sarkık yanaklar ile dolaşacağım ortalıkta.

 

Bakın , bakın hissediyorum. Yanaklarım şimdiden sarkmaya başladı bile.

 

"Yanağımı sıkmayın sizin yüzünüzden yaşlanınca sarkık yanaklarımla dolaşacağım ortalıkta." Homurdandığımda güldüler.

 

"Ha ha ha. Çok komik." Somurtuk bir şekilde konuştuğumda asansöre binmiştik.

 

"Bir kat merdiven inmek varken biz niye asansöre bindik?" Aklıma takılan soruyu sorduğumda Aras cevap verdi.

 

"Canımız istedi kuzen."

 

Kuzen dediğinde garip hissettim ve Aras'a baktım. O da garip hissetmiş olmalı ki bana bakıyordu.

 

Asansör durduğunda indik ve müzik odasına girdik.

 

Güney abim, Kuzey ve Lodos odadaki oturma yerlerine giderken Emir ve Erim gitarlara Aras ise bateriye gitmişti.

 

Alt dudağımı sarkıttım ve onlara baktım.

 

"Neyse sende sonra bakterinin başına ben geçeceğim Aras." Dediğimde başını sallayarak beni onayladı.

 

Kuzey gelip birkaç bir şey ayarladığında mikrofondan hoparlöre ses gitmeye başlamıştı. Gitarlara da ayarladıklarında derin bir nefes aldım.

 

Birkaç aydır şarkı söyleyemiyorudum ve deli gibi de özlemiştim.

 

"Ne çalalım güzelim?" Erim konuştuğunda ona baktım.

 

Bu da güzelim diyor. Ama ben seni daha affetmedim. Nereden geliyor bu samimiyet?

 

Bakın köpek gibi pişman oldular. Yaaaa neymiş? Önyargı güzel bir şey değilmiş.

 

Kamu spotu önyargılı olmayın.

 

İnsanları tanımadan etmeden yargılarsanız yaptığınız şeylerden böyle pişman olurmuşsunuz.

 

Misal olsun size. Siz siz olun önyargılı olmayın.

 

"Madrigal grubunu biliyor musunuz?" Dediğimde başlarını salladılar.

 

"Peki, kelebekler şarkısını biliyor musunuz?" Onu da başlarını sallayarak beni onayladıklarında tebessüm ettim.

 

"Tamam o zaman. Onu çalın, onu söylemek istiyorum." Dediğimde birkaç bir şeyi daha ayarladılar.

 

Ayarlamalar bittikten sonra şarkıyı çalmaya başladıklarında arka fondan bana eşlik ediyorlardı.

 

Sıra asıl sözlere geldiğinde gözlerimi kapatıp söylemeye başladım.

 

Gözlerimi açıp arkamda olan Erim , Emir ve Aras'a baktım.

 

Üf, karizmaya gelin. Aras başıyla ritim tutarak bateriyi çalıyor, Erim gözlerini kısmış bir şekilde arada bana arada gitarına bakarak gitarını çalıyor, Emir'de arkada hem gitarı çalıp arada da kısık bir şekilde bana eşlik ediyordu. Arada sırada Erim 'de Emir ile birlikte bana eşlik ediyordu.

 

Eh kan bağım var diye demiyorum birisi kuzenim birisi kardeşim birisi de daha affetmediğim ikizim olur yani böyle karizmatik olmaları çok normal. Benimle kan bağları var sonuçta.

 

Tebessüm ettikten sonra gözlerimi onlardan çekip şarkının sözlerini söylemeye tekrardan gözlerimi kapatarak devam ettim.

 

Şarkının sonuna kadar aynı şekilde devam ettikten sonra gözlerimi açtığımda bakış açıma ayağa kalkmış bir Lodos ilişti.

 

"Abi yoksa sen de mi şarkı söyleyeceksin?" Emir büyük bir heyecanla konuştuğunda Lodos'a baktım.

 

Sesi güzel miymiş? Şarkı mı söylüyormuş? Hadi canım! İnanmam.

 

"Defne kabul ederse onunla şarkı söylemek istiyorum." Dediğinde kaşlarım şaşkınlıktan havalandı.

 

Af buyur paşam? Ne dedin? Benimle şarkı mı söylemek istiyorsun?

 

Ben ve Lodos şarkı söyleyeceğiz? Hani şu düet olanlardan. Bir ben bir o söyleyecek. Yanımda falan duracak. Sesini filan duyacağım. Hani basbayağı şarkı söylemekten bahsediyor değil mi? Hani ben yanlış anlamadım.

 

"Abla, abla. Abimle şarkı söyle lütfen. En son 2-3 sene önce duydum sesini. Lütfen." Emir sarı saçlarıyla resmen bir civciv gibi bana bakarken iç çektim.

 

"Ne söyleyeceğiz?" Lodos'a dönüp konuştuğumda bana yarım ağız gülümsedi.

 

Ya nalet olasıca yufka yüreğim. Affettikten sonra bir kere de Emir'e karşı çıksam olmuyor mu?

 

Ama şunun bakışlarına bakar mısınız? Nasıl karşı çıkayım? Minik civcivim ya.

 

Pek minik değil benden uzun öküzcük ama ben onun ablasıyım kaç yaşına gelirse gelsin beni ne kadar geçerse geçsin o hâlâ minik.

 

Yalnız ben de sanki doğma büyüme onlarla yaşıyormuş da Emir'in bebekliğini falan görmüş gibi konuşuyorum. Neyse bebekliğini görmediğim için onu minik görerek arayı kapatıyorum işte. PIRILTI.

 

"Sen seç." Dediğinde yüzüne baktım.

 

"Gitar çalmayı biliyor musun?"

 

Başını sallayarak beni onayladığında müzik aletlerinin olduğu yerden iki gitar aldım ve Lodos'un önünde durup bir tanesini ona uzattım.

 

"O zaman hem çalacağız hem söyleyeceğiz. Yıldızlara şarkısını biliyor musun? Lalfizu, Yasir miy ve çağan Şengül'ün söylediği." Tekrar başını sallayarak beni onayladığında Erim iki tane sandalye getirmişti mikrofonların önüne.

 

Sandalyeye gidip oturduktan sonra mikrofonu boyuma göre ayarlarken Lodos da aynı şeyi yapıyordu.

 

"Hazır mısın?" Bana bakarak sorduğunda başımı sallayarak onayladım. Hayır, hiç hazır değilim.

 

Boğazımı temizleyerek derin bir nefes aldım ve çalmaya başladık.

 

Şarkıya başladığında bilmem kaçıncı şaşkınlığımı yaşayarak yüzüne baktım.

 

Sesi, çok güzeldi.

 

Hani kendi sesimi övdüm ya. Benim sesim onun sesinin yanında halt etmişti ulan. Bakın yani benim nasıl her şeyden kendine pay çıkarıp kendini öven bir manyak olduğumu biliyorsunuz bakın bun rağmen diyorum ki sesi tek kelimeyle harika.

 

Sıra benim de girmem gereken yere geldiğinde şaşkınlığımı üzerimden atıp eşlik ettim ve sözlere girdim.

 

Sözleri söylerken ona ve arkasındaki bizimkilere baktım.

 

Benim söylediğim kısım bitmiş ikimiz birlikte söylediği kısma geldiğimizde ikimizde şaşmadan söyledik.

 

Şarkı bittiğinde Emir büyük bir coşkuyla alkışladığında kahkaha attım.

 

"Şimdi ben söyleyeceğim." Aras ortaya atladığında ona baktım.

 

"Ya bir dur abim bir şarkı daha söylesin. Senin o borozon sesini hep duyuyoruz zaten." Emir konuştuktan sonra ben hemen lafa atladım ve Aras'a hitaben konuştum.

 

"Tamam, sakin ol. Sakiiin. Bugün hepimiz şarkı söyleyeceğiz. Ne söyleyeceksin?" Ben konuşurken sırıtmaya başladı. Zaten Emir'in dediğini de pek takmamıştı ya.

 

"Duman senden daha güzel söyleyeceğim." Dediği an ayağa fırlayıp bateriye koştum.

 

"Bateri bende." Bakterinin sandalyesine çıkarken konuştuğumda güldüler.

 

Bu sefer Kuzey ve Güney gitarların başına geçtiklerinde Aras öne geçmiş mikrofonun boyuna ayarlıyordu.

 

Ayarlamasını yapınca bana baktı ve başlamama dair işaret verince tebessüm edip başladım.

 

Aras sözlere girmesi gereken yerde girdiğinde arada ona eşlik ettim.

 

Ne yapayım şarkı söylemeyi seviyorum. Bu şarkıyı da seviyorum.

 

Ben bateriye dalmışken gözlerim kapıda bizi izleyen annem ve babama kaydı. Onlara kocaman bir gülümseme gönderip tekrar bateriye odaklandım.

 

Şarkının sonlarına doğru gelirken baya coşmaya başlamıştık.

 

Bateriye son vuruşları da yaptıktan sonra şarkı bittiğinde Erim, Emir, annem ve babam bizi alkışladı. Lodos ise çocuklarından gurur duyan bir baba edasıyla bakıyordu.

 

Lodos, sen ne ayak? Ay bir anda Lodos ve Kuzey'e böyle ne oluyor? Ay noluyo noluyo?

 

"Çok güzeldi." Annem konuştuğunda kıkırdadım.

 

"Benden bu kadar şimdi siz çalın ben dinleyeyim." Dedim ve duvar kenarındaki sandalyelerden birine oturdum.

 

Annemle babam da yanıma gelip oturduklarında Kuzey mikrofonun önüne geçmişti.

 

👨‍👨‍👦‍👦👨‍👩‍👧‍👦

 

Esneyerek başımı koltuğun koluna koyduğumda babam saçımı okşadı.

 

"Uykun mu geldi kızım? Hadi yat istersen." Dedi.

 

Müzik odasında herkes şarkı söyledikten ve eğlendikten sonra odadan çıktık ve çay içmek için salona geldik ve şu an çay içiyoruz.

 

Anne ve babama bile şarkı söyletmiştim ki sesleri mükemmeldi.

 

Resmen ailedeki sesi en kötü olan bendim ulan. Burada da çürük yumurta çıktım ya.

 

"I-ıh kurabiye ve çay ikilisi yapacağım." Dedikten sonra başımı kaldırdım ve sehpadaki çayımın içine yanındaki tabakta olan kurabiyelerden birini batırdım ve fazla tutmadan çıkarıp ağzıma attım.

 

Babam ani hareketime gülerken çayımdan bir yudum aldım ve çayımı bitirene kadar bu işlemi devam ettirdim.

 

Çayım bitince başımı karşı koltukta oturan Erim'e çevirdim.

 

Paşa hazretleri yayılmış bir şekilde çay içerken televizyon izliyordu.

 

"Erim." Dediğimde hemen bana baktı.

 

Çay bardağımı hafif havaya kaldırdım ve sehpaya koyduğumda demek istediğimi anlamış olmalı ki ayağa kalktı ve yanıma geldi.

 

"Sıcak mı olsun soğuk mu? Şekerli mi olsun şekersiz mi?" Dediğinde güldüm.

 

Tabi gün boyunca canına okuyunca tecrübe etti.

 

"Sıcak ve şekersiz lütfen." Derken gülmüştüm.

 

Erim de gülerek bardağı aldı ve salondan çıktıktan bir süre sonra çay dolu bardağım ile geldi. Bardağı önüme koyup yerine geri oturdu.

 

Yarım saat sonra babamla annem uyumak için ayaklandılarında ailenin geri kalanı da ayaklanmıştı.

 

Çayımın son yudumunu içip ben de ayağa kalktım ve hepsine iyi geceler dileyip odama çıktım.

 

Odama çıktıktan sonra banyoya girdik ve dişlerimi fırçaladım.

 

Odama geri gittiğimde tam ışığı kapamaya gidiyordum ki ışık kapandığında olduğum yerde kaldım.

 

Hayır, elektrikler gitmiş olamaz.

 

Korkuyla yutkundum ve yatağımın yanına gidip üzerine koyduğum telefonu aldım.

 

Telefonu telefonumu korkudan titreyen elime alır almaz ışığını açtım ve kapıma ilerledim.

 

Kapıyı ellerimle açtım ve odamdan çıktım.

 

Merdivene doğru ilerlerken arkamda hissettiğim hareketlilikle tam çığlığı basacaktım ki biri ağzımı kapattı ve beni kendine çevirdi. Çığlığım elleri arasında kaybolmuştu.

 

Flash sayesinde gördüğüm yüz ile gözlerimden yaşlar boşalmaya başladığında hemen elini çekip beni kendisine doğru çekti ve sarıldı.

 

"Ben, özür dilerim. Ben seni korkutmak istemedim. Defne özür dilerim." Erim'in pişmanlık dolu sesiyle konuşması daha da ağlamama sebep oldu.

 

Şu an sinirlerim boşalıyordu sanırım.

 

Ben ağlarken beni kucağına aldı ve kendi odası olarak düşündüğüm odaya getirdiğinde sakince beni yatağa bıraktı.

 

Tam geri çekilecekti ki tişörtünü tuttum.

 

"Erim, gitme." Ağlamaktan pürüzlü çıkan sesimle konuştuğumda bedeni kaskatı kesildi.

 

E çocuk haklı gün boyu canına oku sonra da korkudan çocuğa sarılıp gitme de.

 

"Korkuyorum." Mırıldandığımda derin bir nefes alıp yatağa oturdu ve beni göğsüne çekti.

 

Başımı göğsüne yaslayıp bir süre daha ağladıktan sonra ağlamam iç çekişlere dönmüştü.

 

Odada sadece benim burnumu çekme sesim yankılanırken Erim bir yere uzandı ve bana peçete verdi.

 

"Burnunu sil sümüklü." Dediğinde bana sümüklü demiş olmasını takmadan peçeteyi aldım ve burnumu sildim.

 

"İyi misin?" Sakin ve yumuşak bir ses tonuyla konuştuğunda başımı salladım.

 

"Özür dilerim." Dediğinde iç çektim.

 

"Dileme."

 

Dileme çünkü özürü senin değil aydınlatamadığım bir karanlıkta kaldığımda bu hale düşecek kadar beni kötü etkileyenler dilemeli.

 

"Hayır, şu hâline bak. Bu sabah bana karşı gelip benimde dövüşen sen değil gibisin. Korkundan bana gitme dedin. Bana. Hani bütün gün boyunca canına okuduğun bana. Yaptığım ve dediğim şeylerden sinirli olduğun bana." Dediğinde başımı olumsuzca salladım.

 

"Korkum seninle alâkalı değil. Suçlama kendini. Seninle karşılaşmadan öncede korkuyordum zaten sadece sen azıcık tuzu biberi oldun."

 

"Neyden korktun?" Dediğinde iç çektim.

 

"Ben karanlığı severim ama istediğim zamanı karanlığı aydınlatamayacaksam o karanlıktan korkarım. En kısa haliyle aydınlatamadığım karanlıktan korkuyorum."

 

"Ben de elektrik kesilmişken karşına bu kadar saçma bir şekilde çıktım." Dediğinde omuz silktim.

 

"Bir şey olmaz."

 

İkimiz de konuşmazken elini kaldırıp tereddüt ederek başıma koydu. Hiçbir tepki vermediğimde tepkisizliğimden cesaret alarak saçımı okşamaya başladığında gözlerimi kapadım.

 

Birinin hele de kardeşinin saçına , saçını çekmek için değil de okşamak için dokunması güzel hismiş.

 

"Affettin mi beni?"

 

"Hangi konuda?" Munzur bir ses tonuyla konuştuğumda güldü sessizce.

 

"Az önce olan olay konusunda."

 

"Af dileyecek bir şey yapmadın az önce. Ama bu dediğim az öncesi için geçerli ondan öncekiler için değil. İllaki af diliyorum kendimi hatalı görüyorum diyorsan için rahatalayacaksa seni affettim. Ama işte az önceki olay konusunda affettim."

 

"Şu an göğsümde yattığını ve saçını okşamama bir şey demediğini varsayarsak bence ondan önceki olan olaylardan dolayı da affettin." Dediğinde karnını cimcikleyip Erim'den uzaklaştım.

 

"Ama dolaylı yoldan gelmiş bana sarılma diyorsun. Oldu paşam yeter ki iste." Homurdandığımda güldü ve beni tekrar göğsüne çektiğinde kollarının arasından kurtuldum ve yatakta öteki uca doğru kaydım.

 

"Peh, bir de pişman mı oldun?" Dediğimde tebessüm etti.

 

"Sana karşı canını yakan seni üzen ne yaptıysam hepsinden pişman oldum, ikizim." Dediğinde kaşlarım havalandı.

 

İkiz dedi. Bu basbaya beni ikizi olarak kabul etti. Böyle dümdüz kabul etti yani.

 

Abi, ne ara?

 

Bu kadar kolay mı tanımadığın kişiye önyargı ile yaklaşıp sonra onu bir anda kabullenmek?

 

Bu kadar kolaysa ben niye yapamıyorum ulan?

 

"İyi, pişman olmak bazen güzeldir insanı doğruya yöneltir." Yatakta kayarak başımı yastığa koydum ve ona döndüm.

 

O da benim gibi yattı ve bana döndü.

 

"Korkuyorum, yanından gidemiyorum. Yarın aynı şekilde kölem olarak devam edeceksin. Seni affettim sanma ve yarın bu konu hakkında tek bir gönderme veya dalga geçtiğin bir cümle duymayacağım yoksa seni ömrüm boyunca affetmem. " Dediğimde güldü.

 

"Tamam güzelim. Süründür beni sıkıntı yok ve korkma insanların korkularıyla dalga geçen karaktersizlerden değilim." Dediğinde gözlerimi kapadım.

 

Yatakta hafif bir hareketlilik olduktan sonra alnımda bir öpücük hissettim.

 

Oha, Erim alnımı öptü.

 

Ne?

 

"Geceler iyi değildir ama senin her gecenin iyi her uykunun güzel olması dileğiyle, iyi geceler ve iyi uykular meleğim." Fısıldar bir şekilde konuştuktan sonra benden uzaklaşıp geri yattığını yataktaki hareketlenme sayesinde anlamıştım.

 

"Sana da iyi uykular ve iyi geceler Erim." Ben de onun duyabileceği derecede kısık bir tonda konuştum.

 

İkimiz de hiçbir şekilde konuşmazken bir süre sonra ikimiz de uykunun bedenimizi ele geçirmesine izin verdik.

 

BÖLÜM SONU...

 

4309 kelimeymiş bölüm heoy maşallah. Ben de indikçe iniyorum bitmiyor bölüm diye düşünüyordum skdnlsk sebebi buymuş sdkşfnşds

 

Defne'nin Kuzey ve Lodos'a verdiği tepkiler nasıl? Abartı mı sizce?

 

Bölümü beğendiniz mi?

 

Nasıldı?

 

Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın lütfen.

 

Kendinize iyi bakıııın.

 

Allah'a emanet oluuun

 

Loading...
0%