Yeni Üyelik
13.
Bölüm

13. Bölüm

@yazarnunur

YAYIMLANMA TARİHİ; 6 EKİM 2024...

 

13. BÖLÜM;

 

"Geceler iyi değildir ama senin her gecenin iyi her uykunun güzel olması dileğiyle, iyi geceler ve iyi uykular meleğim." Fısıldar bir şekilde konuştuktan sonra benden uzaklaşıp geri yattığını yataktaki hareketlenme sayesinde anlamıştım.

 

"Sana da iyi uykular ve iyi geceler Erim." Ben de onun duyabileceği derecede kısık bir tonda konuştum.

 

İkimiz de hiçbir şekilde konuşmazken bir süre sonra ikimiz de uykunun bedenimizi ele geçirmesine izin verdik.

 

Gördüğüm kabus yüzünden titreyerek uyandığımda birkaç saniye nerede olduğumu algılamaya çalıştım.

 

Başımı sağ tarafıma çevirdiğimde gördüğüm Erim ile dün gece olanları hatırladığımda derin bir nefes alıp yatakta oturur pozisyona geçtim ve elimle yüzümü sıvazladım.

 

Erim'e hissettirmeden odadan çıkıp kendi odama gittim ve tuvalete girip işimi hallettikten sonra evden çıkma saatimize daha bir buçuk saat kaldığını görünce derin bir nefes aldım.

 

"Üstümü giyinip kahvaltı mı hazırlasam acaba?" Kendi kendime konuşurken giyinme odasına ilerledim.

 

"Yooo, Erim varken ben niye hazırlayayım canım?" Munzur bir şekilde sırıtırken dar kot pantolonumu, beyaz gömleğimi ve örgü kalın mavi cropumu elime alıp hemen giyindim.

 

 

 

Saçlarımı da salık bırakıp odamdan çıktım ve direk Erim'in odasına gittim.

 

Yatağa yayılmış hâlâ mışıl mışıl uyuyan Erim'in kolunu parmağım ile deşerken sürekli ismini söylemeye başladım.

 

"Erim, Erim, Erim, Erim, Erim. Kalk ulan. Erim, Erim, Erim."

 

"Ne var? Ne, ne , ne?" En sonunda isyan eder gibi bir ses tonuyla konuşup gözlerini açtığında sırıttım.

 

"Kalk, kahvaltı hazırlayacağız."

 

"Ne yapacağız, ne yapacağız?" Uyku mahmuru sesiyle konuştuğunda göz devirdim.

 

"Uyanırken beyin fonksiyonlarını rüyanda mı unuttun? Çok açık konuştum Erim. Kalk kahvaltı hazırlayacağız. He dersin ki, hazırlamıyorum sen ne yaparsan yap. Beni affetmeni de istemiyorum. Git başımdan, dersen anlarım ve giderim." Dediğimde oflayarak yüzünü sıvazladı ve bana baktı.

 

"İyi tamam kalkacağım."

 

Sırıtıp ellerimi cebime sokup açık olan kapıya ilerlerken konuştum.

 

"İyi, 5 dakika içinde mutfakta ol."

 

Erim'in odasından çıkıp asansöre bindim ve mutfağın katına indim.

 

Bakın bu sefer asansöre bindim, geçen ki gibi merdiven ile inmedim.

 

Oğlum evde asansör var niye merdiven kullanayım? Enerjimi Erim'i bezdirmek için kullanmak daha cezbedici.

 

Mutfağa girdiğimde Ayşe teyze ve Esma ablaya tebessüm ettim.

 

"Ayşe teyze Esma abla bugün Erim kahvaltıyı hazırlayacak." Gülerek konuştuğumda hayret içinde yüzüme baktılar.

 

"Erim hiç iş yapmaz ki. Leyla Hanım bile zorla temizlik yaptırırdı ama o da dediğim gibi zorla. Ne oldu ki?" Esma abla şaşkınca konuşunca sırıttım.

 

"İddiaya girdik, ben kazandım. Şimdi de kendini bana affettirene kadar kölem kendisi. O yüzden Esma abla. Anlarsın ya." Son kelimemi söylerken göz kırpmıştım.

 

İkisi de birbirine bakıp güldüklerinde ben de sırıtıyordum.

 

Hızlı bir şekilde Erim içeriye girdiğinde onu baştan aşağıya süzdüm.

 

Ulan bu resmen benimle aynı giyinmiş tek fark benim üzerimdeki kazak crop onunki ise uzun ve ince askılı değil sıfır kol.

 

Gözlerimi kısıp yüzüne baktım.

 

"Niye benimle aynı giyindin?"

 

"İkiziz ya." Dediğinde sabır diler gibi tavana baktım ve derin bir nefes aldım.

 

"İyi, kahvaltı hazırlığı bittikten sonra üstün hâlâ temiz olursa giymeye devam edersin. Esma abla Ayşe teyze siz çıkabilirsiniz." Erim'in yüzüne bakarak başladığım konuşmamda son cümlemi Ayşe teyze ve Esma ablaya dönerek bitirdim.

 

Onlar başlarını sallayarak çıktıklarında ben ellerimi ceplerime sokarak kıçımı mutfaktaki küçük masaya yasladım.

 

"Evet, buzdolabından 4 yumurta al ve bir kaseye kır." Dediğimde yüzüme mal mal baktı.

 

Sol elimi cebimden çıkardım ve gözlerinin önüne doğru yaklaştırıp parmağımı şıklattım. "Hey, dediğimi yapsana."

 

İç çekerek buzdolabından 4 yumurta alıp tezgaha geçti ve tezgahta gördüğü çay kasesini aldığında elimle hafifçe alnıma vurdum.

 

"O değil, o değil. Krep yapıcaksın. Kase biraz büyük ve geniş olmalı." Dediğimde bana baktı ve daha sonra dolaplarda dediğim gibi bir kase aramaya başladı.

 

Gördüğüm kaseyle seslendim.

 

"Heh, bak şu mavisi olur." Dediğimde hemen kaseyi alıp tezgaha koydu ve dört yumurtayı güzel bir şekilde kırdığında kaşlarım havalandı.

 

Ne? Güzel kırdı. Nasıl olur bu ya?

 

Ben bile ilk yumurta kırışımda her yeri yumurta yaptım diye dayak yemiştim.

 

Bir dakika, belki de ilk yumurta kırışı değil.

 

"İlk kez mi kırıyorsun?"

 

"Imm hayır. Eski sevgilim öğretmişti." Tamamen muzip ve iğrenç bir gülüş ile konuştuğunda yüzümü buruşturdum.

 

"Siz şimdi kek yapmış, unları birbirinize de atmışsınızdır. Sanırım şu klişeyi sevgilisiyle yapmayan tek ben varım." Dediğimde aniden bana döndü.

 

"Senin sevgilin mi var?" Çatık ve hafif sinirli bir sesle konuştuğunda dişlerimi sıktım.

 

Paşa çok iğrenç bir şekilde eski sevgilisinden bahsedebiliyorken ben bahsedemiyor muyum yani? Döverim ulan ben bunu. Feminist ruhumu ortaya çıkartmayayım yoksa yakarım çırasını.

 

"Ne oldu? Yoksa sen de erkek her boku yer ama kız dışarı bile çıkamaz diyen geri kafalı salaklardan mısın? Evet, sevgilim vardı. Şu an yok ama önceden vardı ve eski sevgilimi hâlâ deli gibi seviyorum. Kendisine hâlâ aşığım. Var mı diyeceğin bir şey?" Sinirle üstüne giderken konuştuğumda kaşları düzeldi ve arkamda bir yere baktı.

 

"Bir sorun yok ve hayır o geri kafalı insanlardan değilim. Yanlış anladın." Dediğinde gözlerimi devirdim, baktığı yere baktığımda abi tayfasını ve Emir'i gördüm sonra bakışlarımı Erim'e çevirdim.

 

"Kapa çeneni." Elimi kaldırıp susmasını işaret ettikten sonra kasenin içine yeterince tuz, un ve süt koyduktan sonra yanından gittim.

 

"Çırp onları güzelce." Ellerimi ceplerime sokup onlara döndüğümde Kuzey elini omzuma koydu.

 

"Aferin güzelim, oku canına." Dediğinde Emir'e bakıyordum.

 

Omzumu oynatarak kolunun omzundan düşmesini sağladım.

 

"Sevgilin mi vardı?" Lodos beklediğim soruyu sorduğunda ona baktım.

 

"Evet." Düz ve keskin bir ses tonuyla konuştuğumda başka bir sorunun sorulmasını istemediğimi belli etmiştim.

 

"Emir, koçum buzdolabından domates, hıyar al ve doğru. Yardım et abisi bana." Erim konuştuğunda Emir buzdolabına doğru ilerledi.

 

"I-ııım." Diyerek Emir'in durmasına sebep olduğumda hepsi bana baktı.

 

"Kahvaltıyı Erim hazırlayacak. Emir hiçbir şeye dokunmayacak." Emir'i elimle yanıma çağırarak konuştuğumda Erim bana döndü Emir ise hızlı bir şekilde yanıma geldi.

 

"Bana garezin mi var?" Erim konuştuğunda ona baktım ve yapmacık bir şekilde gülümsedim.

 

"Eve ilk geldiğimde sizin bana gareziniz mi vardı?" Dediğimde Erim iç çekerek dolapların birinden tava aldı ve ocağı açıp tavayı üzerine koyduktan sonra tavaya yağ döktü.

 

Bir cümlede kaç kez tava denir, oynat bakalım.

 

Eve ilk geldiğim zaman bana nasıl davrandıklarını unuttum açıkçası ama Erim ile uğraşmak ötekiler ile uğraşmak kadar eğlenceli.

 

Tavaya krep harcını döktüğünde kaşlarımı çattım.

 

"Öyle dökersen on saat pişmez o. Çık beceriksiz." Erim'in yanına gidip kalçamın kenarıyla onu ittikten sonra krepi tavaya yaydım.

 

"Orada durup beni izleme. Git Emir'e dediğin şeyleri yap ayriyetten kahvaltılıkları da yemek masasına götür. Hadi!" Beni izleyen Erim'e hitaben konuştuktan sonra tavadaki krepi çevirdim.

 

Öteki krepleri de yaptığımda Erim her şeyi götürmüş üstüne üstlük beni izlemişti bile.

 

Elime krepleri koyduğum tabağı aldıktan sonra onlara döndüm.

 

"İnşallah masa tam Esma ablanın hazırladığı gibidir." Erim'e bakarak konuştuğumda başını salladı.

 

Yemek odasına gittiğimizde annemle babamın masada kıkırdaşarak konuştuğunu gördüm.

 

Çok tatlılar be, bize nasip olur mu ulan? Ah keşke...

 

"Ta-dam. Kızınız bakın size ne yaptı?" Krep tabağını masanın ortasına koyarken konuştuğumda Erim boğazını temizledi.

 

"Asıl ben yaptım." Dediğinde güldüm.

 

"Krep hamurunun malzemelerini ben koydum ve krepi ben pişirdim. Sen sadece yumurta kırdın ve harcını çarptın. Cidden sen mi yapmışsın?" Erim'e tek kaşımı kaldırmış bir şekilde bakarken alay eder gibi konuştum.

 

"Öyleyse ikiniz bir yapmış oluyorsunuz. Kızımızın ve oğlumuzun beraber yaptığı yemeği yiyeceğiz, Özgür. Ne kadar güzel. Sonunda her şey yoluna girdi." Annem ilk cümlesini bize sonraki cümlelerini babama bakarak konuşurken sesi titremişti.

 

Ah kalbini sevdiğim.

 

"Hadi oturun. Okula yetişemeyeceksiniz yoksa." Babam annemi başını sallayarak onaylarken Lodos konuştu.

 

Haklı olduğu için emir vermiş olmasını göz ardı edip sandalyeye oturdum ve sandalyemi masaya yaklşatırdım.

 

Kahvaltımızı yaptıktan sonra odama çıktım ve çantamı şipşak hazırlayıp aşağıya indim.

 

Aşağıda beni beklen Emir, Erim, Aras ve Lodos'un yanına geldiğimde Aras'ın koluna girdim.

 

Ulan Erim'in de üzerini kirletemedik be! Ortalıkta ikiz gibi dolaşacağız.

 

Ah, biz ikiziz zaten. Bakın şu işe, unutmuşum (!)

 

Hıçkırdığımda dilimi ısırdım.

 

Ulan, ironi yaptım, i-ro-ni. Bildin mi?

 

"Ne oldu? Niye hıçkırdın?" Aras gülerek konuştuğunda omuz silktim.

 

"Boş ver." Dedikten sonra Lodos'a baktım.

 

"Bizi sen mi götüreceksin?"

 

Lodos sorumu başını sallayarak onayladığında derin bir nefes aldım.

 

Tamam Lodos bana pek bir şey yapmadı ama. Adamdan çekiniyorum ulan. Geriyor beni. Taş gibi bir şey zaten. Taş gibi derken hem görünüş hem de yüz ifadesi olarak. Tamam yiğidi öldür hakkını yeme demiş atalarımız, Lodos yakışıklı ama sürekli boş boş bakan sert yüzü de insanı germiyor değil yani. Bir de sinirli bakınca yakışıklı olup olmaması umrunuzda olmuyor, kıçınıza vura vura topuk yapanız geliyor.

 

Yani ben anlatayım siz anlayın.

 

Anlattım da. Bu kadardı.

 

Evden çıkıp arabaya bindiğimizde kimseden çıt çıkmıyordu. Hoş benim de işime geliyordu açıkçası. Biraz kafa dinlemek istiyordum.

 

Şu iki haftada ne çok şey yaşadık ha. Ailemin gerçek ailem olmadığını öğredim. Ailemden sadece anne ve babam bana ön yargısız yaklaştı. Anne tarafımla tanıştım. Teyzemin aslında önceden beni iyileştiren kişi olduğunu öğrendim. En yakın arkadaşlarımdan birinin kuzenim diğerinin de yengemin yeğeni olduğunu öteki arkadaşımın da aile dostumuzun çocuğu olduğunu öğrendim.

 

Evet, Arda aile dostumuzun çocuğuymuş. Ben de daha yeni öğrendim zaten.

 

O kadar şey öğrendim hayatımda o kadar şey değişti ki istemsizce bunlar kafamı dinlemek istememe sebep oluyordu.

 

Bir de o kadar yaşadığım şeyin aslında bir hiç olduğu ve benim adi şerefsizler ile 17 yılımı yaşadığım gerçeği de yüzüme vuruyordu.

 

Sevdiğim insandan hiçbir şeyim olmayan biri yüzünden ayrılmak zorunda kalmam da aklıma geldikçe sinirden çıldırıyordum.

 

Çok doğal bir şey. Düşünsenize aslında 17 yıl bir yalan yaşıyorsunuz ama o yalan sizde birçok şeye mâl oluyor. Kötü hem de çok kötü.

 

17 yıl boyunca ailemin yanında neden hiç mutlu olamadığımı düşünmüştüm hep. Meğersem aile yanlışmış, o yüzdenmiş.

 

Aslında İrem'e üzülüyorum. İnşallah bana yaşattıkları şeyi o kıza yaşatmazlar. Acaba bunu bizimkilerle konuşsam mı? Beni de çocukları biliyorlardı ama ne kadar canımı yakmışlardı. Ya ona da aynı şeyi yaparlarsa? Yaşadıklarımı yaşasın istemem. Yaşadıklarımı kimsenin yaşamasını istemem.

 

"Geldik." Lodos durduğunda okula baktım.

 

Aras indiğinde ben de peşinden indim.

 

"Defne çıkışta hem babam hem ben geleceğiz. Okul çıkışında seninle konuşmak istiyorum." Lodos arabadan inmiş bana bakarak konuşmuştu.

 

Kaşlarım çatılsada ne konuşacağını merak ettiğim için başımı sallayarak onu onayladım.

 

Tebessüm edip arabaya bindikten sonra uzaklaştığında arkasında şaşkın bir beni bıraktı.

 

Tebessüm etti. Hani Lodos varya şu benim kan bağım olarak abim olan ama bana ön yargıyla yaklaşan kişi Lodos varya. Tebessüm etti. Oha. Gülüşü de güzelmiş ha.

 

"Hadi." Emir elini belime koyarak beni ilerlettiğinde bahçede gördüğüm kişiler ile sırıttım ve Emir'in elini itip koşmaya başladım.

 

Arda bebeğimi gördüm gençler ne yapayım?

 

Atakan ve Şule beni gördüğünde koşmama gülmüşlerdi. Arkası dönük Arda bana doğru döndüğünde önüne gelmiştim. Hemen sıkıca sarıldığımda o da bana sarıldı.

 

Erim ve Emir homurdanarak yanımızda durduğunda Aras Atakan ile tokalaştı.

 

"Hey seni özlemişim sırık." Arda'ya en başından beri sırık derdim.

 

Arda dediğime gülüp burnuma dokundu.

 

"Ben de seni özlemişim bücür." Dediğinde güldüm.

 

Boyum ile bir şey denildiğinde pek sinir olmuyorum aslında. Tabi bu sadece sevdiğim insanlar için geçerli. Sevmediğim biri bir şey diyince benden daha sinirlisi yok.

 

"Hello gençler." Kerim hafif sesli bir şekilde yanımıza geldiğinde kolunu Emir'in omzuna koymuştu. Yanında Asaf, Murat ve Mete de vardı.

 

Arda Asaf ile el sıkıştığında kaşlarım havalandı.

 

"Siz tanışıyor musunuz?" Şaşkınca sorumu ikisine yönelttiğimde bakışlar bana dönmüştü.

 

"Evet güzelim. Asaf kuzenimin arkadaşı olur." Dediğinde kaşlarım havalandı.

 

"Senin kuzenin mi vardı?" Arda'ya bakarak konuştuğumda gülerek başını salladı.

 

"Evet, yurtdışında hatta. Bir iki kez mi bahsetmiştim size. Çok bahsetmem kendisinden ama çok sevdiğim bir kuzenimdir." Dediğinde başımı salladım.

 

"Adı ne?" Dediğimde Arda tam dudaklarını aralamıştı ki Asaf konuştu.

 

"Ares Adar Faris." Dediğinde bakışlarım hemen Asaf'ı buldu.

 

Söylediği isim sayesinde beyninde canlanan anılarla Asaf'ın neden tanıdık geldiğini anladım.

 

Asaf'ın yüzüne bakarken hatırladığım anıyla yutkundum.

 

10 AĞUSTOS 2021

 

Evin kapısının sert bir şekilde çalınmasıyla kaşlarım çatıldı.

 

Biri kapıya çok sert bir şekilde vuruyordu.

 

"Ne oluyor kardeşim? Ne bu tantana."

 

Kendi kendime söylenirken kapıya ilerledim.

 

Kapıyı açtığımda karşımda gördüğüm Asaf kaşlarımın havalanmasına sebep olmuştu.

 

Gözlerinin şişmiş ve kızarmış olması beni daha da şaşırtırken sinirli bir şekilde beni içeriye itip eve girdi ve kapıyı çarparak kapadı.

 

"Ne demek git? Ne demek git, Defne? Sen bana gelip anlatmadın mı daha bir sene önce deli gibi aşık olduğunu, sevdiğini, onsuz yapamayacağını? Ne demek git? Gidiyor Defne. Benim en yakın arkadaşım, kardeşim sen git dedin diye bu ülkeden gidiyor. Bir seneyi geçtim bir haftada ne değişti de git diyorsun sen bu çocuğa?" Yüzüme doğru haykırdığında yutkundum.

 

İyi ki evde tekim yoksa babam bunları duyarsa canıma okur.

 

"Hiçbir şey bilmiyorsun, gitmesi lazım." Sakin tutmaya çalıştığım sesimle konuştuğumda sinirle bana baktı.

 

"Ben demiştim ama. Adar dedim o kız seni yarı yolda bırakır dedim. Onu sevme dedim. Ulan, beni bile Adar'a aşık olduğuna inandırdın be!" Dediğinde sinirle yanağına tokat attım.

 

"Hiçbir şey bilmiyorsun. Biz olamayız onunla tamam mı? Biz daha 14 yaşındayız ya. 14. Benim babam para göz ve para için her şeyi yapabilecek bir adam. Adar da zengin anladın mı? Babamın Adar'dan para aldığını öğrendim. Beni dövmemesi içinmiş. Evet ya hiç dövmedi. Sordun ya bir haftada ne değişti diye? Ona olan sevgimden hiçbir şey eksilmedi ama olamayız biz anladın mı? Olmaz. Babamın onu kandırmasına göz yumamam ben. Hem güzel bir okuldan teklif aldı. Benim yüzümden hayatı daha güzel olabilecekken bunu elinin tersiyle istemesine izin veremem, Asaf. Anla beni." Sustuktan sonra anlamıştım ağladığımı.

 

Asaf yüzüme boş bir şekilde bakıp hiçbir şey demeden evden çıkıp gitti ve ben de olduğum yere çöküp ağlamaya devam ettim.

 

GÜNÜMÜZ.

 

Asaf'ın yüzüne bakarken gözlerimi kaçırdım ve bakışlarımı yere diktim .

 

"Tanışıyor musunuz?" Erim konuştuktan hemen sonra zil çalınca okula gitmek için hareketlendim.

 

"Zil çaldı derse geç kalmayalım." Diyerek hiçbirine bakmadan okula ilerledim.

 

BÖLÜM SONU...

 

Ya acaba Lodos Defne ile ne konuşacak skmdms.

 

Geçmişe dönüşteki sene yanlış olabilir dmdmdmdm çünkü kitabı 2021'de yazarken 2018 diye yazmışım şimdi de 3 sene üzerinden geçmiş diye ekleme yaptım. Geçmişe gidişi de bölümü yayımladıktan sonra şans eseri gördüm... Sanırım bu kitabı da okumam öyle yayımlamam lazım bölümleri...

 

Bölüm nasıldı?

 

Peki Asaf hakkında düşünceniz nelerdir?

Neyse bir dahaki bölümde görüşmek üzere.

 

Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayııııın.

Loading...
0%