Yeni Üyelik
18.
Bölüm

18. Bölüm

@yazarnunur

Yayımlanla tarihi; 8 Ekim 2024...

 

18. BÖLÜM;

 

"Çünkü sevdiğinden ayrı kalmanın ne demek olduğunu biliyorum." Dediğinde yutkundum.

 

Elini omzuma koyup beni kendine çekti ve başımı omzuna koymamı sağladı. Bu yaptığı hareket gözyaşlarımın tekrardan akmasına sebep oldu ve ben bu sefer kendimi tutmadan hıçkırarak ağlamaya başladım.

 

~~~~~

 

Gözlerimi açtığımda güneşin doğduğunu odama sızan güneş ışığıyla anladım.

 

Dün gece ağlayarak Lodos'un göğsünde uyuyakalmıştım ve sanırım ben uyuyunca Lodos'da gitmişti. Yanımda yoktu çünkü. Hoş gitmesi daha iyi olmuş.

 

Ellerimle yüzümü sıvazladıktan sonra yatağımda oturur pozisyona gelip derin bir nefes aldım.

 

Ares döndü. Şaka gibi. 3 sene önce kendi isteğimle ayrıldığım eski sevgilim döndü. Benimle aynı okulda olacak bir de. Ne olacak ki bundan sonra? Ah bir de okul var bugün.

 

Homurdanarak yatağımdan kalktım ve banyoya ilerledim.

 

Banyoda işlerimi hallettikten sonra giyinme odasına ilerledim.

 

Fark ettiniz mi? Artık detay vermiyorum.

 

Giyinme odasına gittikten sonra üzerime havalar soğuduğu için ince boğazlı siyah bir badi ve onun üzerine gri bol sweet geçirdim. Altıma da dar paça siyah pantolonumu giyip odadan çıktım. Kendi odamdan çıkarken saçlarımı ellerimle tarıyordum.

 

Asansöre bindiğimde Lodos'da odasından çıkmıştı. Asansörün kapısının kapanmasına izin vermedim ve Lodos'un gelmesini bekledim. Asansöre kol düğmelerini ilikleyerek geldi ve bindi.

 

Yandan bakarak baştan aşağıya Lodos'u inceledim. Saçlarına şekil vermiş üzerine siyah bir takım giymişti. Siyah takımını siyah spor ayakkabı ve siyah gömlekle kombinlemiş, gömleğinin üzerine de siyah kıravat takmıştı.

 

Yani bugün karalar bağlamıştı.

 

Şaka yaptım, şaka. Gülün diye.

 

"On üzerinden kaç veriyorsun?" Konuştuğunda yakalandığımı anladım. Bozuntuya vermeden ona döndüm ve tekrardan baştan aşağıya süzdüm.

 

"On üzerinden sekiz." Dediğimde kaşları havalandı.

 

"İki puan nereden gitti?"

 

"Ben çoğu kişiye on üzerinden on vermem. O sadece tek bir kişiye özledi. Yani senden bir puanı canım istediği için kırdım." Dediğimde gülmüştü.

 

Yani tebessüm etmedi baya hafif sesli bir şekilde güldü.

 

E bunun gamzesi varmış?

 

Ulan madem böyle şeylerin vardı niye saklıyorsun?

 

Öhöm, neyse düşmedik. Sakin olun.

 

Hıçkırdığımda derin bir nefes aldım.

 

Ulan düşmedim çok beğendim sadece. Oldu mu?

 

Hıçkırmadığımda sırıttım. Demek ki olmuş.

 

Asansör durduğunda indik ve yemek odasına ilerledik.

 

"Herkese günaydıııın." Neşeli bir şekilde konuştum.

 

Zaten okulda yeterince enerjimi kendi kendime sömürecektim bari şimdi enerjik olayım.

 

"Hiç gün aymadı. Haftaya sınavlar başlıyormuş. Bizim Kastamonu'ya gidişimiz rahat 3 hafta sarktı." Erim homurdanarak konuştuğunda ona baktım ve hemen yanına gittim.

 

"Atmışlar mı programı?" Dediğimde başını salladı ve telefonunu bana verdi.

 

"Ulan vicdansızlar. Matematik ile mi başlatırlar ya! Yuh fizikle ingilizce sınavı niye aynı gün ya!" Gördüğüm şeyle hafif yüksek sesle konuştum. Dün akşam çokça bağırdığım için ağrıyan boğazım tekrar ağrıdı böylece.

 

"İngilizce hocası sınav sorularını veriyor ya kasma." Dediğinde sırıttım.

 

"He iyi o zaman." Konuştuğumda herkes gülmüştü.

 

"Dün bağırışlarınız bize kadar geldi, Defne. Bize neler yaşadığını ne zaman anlatacaksın?" Annem konuştuğunda ona baktım.

 

Hoba, rezil oldum iyi mi?

 

"Siz bana ne zaman yaşadıklarınızı anlatacaksınız? İrem'i niye sevmediğinizi mesela?"

 

Ulan bir dakika, oydu buydu şuydu derken ben asıl meseleyi söylemeyi unuttum asıl. İrem o evde şu an ne haldedir acaba. İnşallah benim yaşadığım şeyleri yaşamamıştır.

 

"İyi misin Defne? Rengin gitti?" Lodos konuştuğunda ona baktım.

 

"Bizim, bizim bugün İrem'in yanına gitmemiz lazım." Dediğimde kaşlarını çattılar.

 

"Niye?" Kuzey konuştuğunda yutkundum.

 

"Onu gelince anlatırım. Gitmemiz lazım." Dediğimde babam konuştu.

 

"Tamam güzel kızım gideriz ama okulun öncelikli. O yüzden akşam gideriz. Büyük ihtimalle o da okuldadır zaten. Akşam daha iyi olur." Dediğinde tam konuşmak için ağzımı açmıştım ki elini kaldırdı 'dur yolcu' der gibi.

 

"Ne dediysem o Defne. Akşam gideriz." Dediğinde mecbur sustum. Belki de akşama ertelemek istedim.

 

"Peki." Kısık sesle konuştuktan sonra masada yerine oturdum ve iştahım olmamasına rağmen birkaç bir şey yedim.

 

Erim, Aras ve Emir de kahvaltısını bitirince kalktık ve okula gittik.

 

Okulun girişinde gerginlikten ve soğuktan buz tutmuş ellerimi birbirine sürttüm.

 

Ben hiç hazır değildim ki...

 

Aras kolunu omzuma atıp beni kendine çektiğinde yüzüne baktım. Bana cesaret verircesine gülümsediğinde ben de ona tebessüm ettim ve başımı salladım.

 

Sınıfa çıkıp sırama oturduğumda Aras önümde tek oturan Erim'in yanına oturduğunda ben de tek oturmanın keyfini süreceğim için tebessüm ettim fakat tebessümüm pek de uzun sürmedi. Çünkü sınıfa Ares ile kimya hocası girmişti.

 

Sınıfa şöyle bir baktığımda yanı boş olan tek kişi ben olmadığımı fark ettim.

 

Hoca geldiği için ayağa kalktığımızda hoca tebessüm etti.

 

"Oturun. Bu yeni arkadaşınız. Kendini tanıt çocuğum." Hoca konuştuğunda hepimiz yerimize oturmuştuk.

 

"Adım Ares Adar soyadım Faris." Diyip sustuğunda hoca ona baktı.

 

"Başka bir şey?"

 

"Yok."

 

Vuuuu çok kuuuuuuul, salak.

 

"Tamam boş yerlerden birine oturabilirsin."

 

Hoca sustuğu an Ares yanıma adımladığında derin bir nefes aldım.

 

Biliyordum böyle olacağını.

 

Yanıma oturduğunda derin bir nefes alıp hocadan gözlerimi ayırmadım.

 

Hoca dersi anlatmaya başladığında duyuyordum ama yanımdaki kişinin varlığı ve dün akşam ki birbirimize sinirimizi kusmamız aklımdan çıkmadığı için anlayamıyordum.

 

En sonunda teneffüs zili çaldığında ayağa kalktım ve Ares'in çıkması için yüzüne baktım. Cam kenarında oturuyordum çıkması lazımdı gitmem için.

 

"Konuşabilir miyiz?" Dediğinde derin bir nefes aldım.

 

"Dün akşam yeterince birbirimize sinirimizi belli ettik. Daha ne konuşacağız?"

 

"Bu sefer sinirli değil daha sakin bir şekilde konuşacağız. Lütfen." Dediğinde iç çekip başımı salladım.

 

"Tamam, konuşalım."

 

"Beni takip et. " Diyip ayağa kalktı ve yürümeye başladığında onu takip etmeye başladım.

 

Okulun arka bahçesine geldiğinde en bipte olan banka ilerledi ve oturdu. Ben de yanına oturduğumda bana döndü.

 

"Ardayla 2 buçuk senedir arkadaşsınız. Evet Arda benim isteğimle senin hayatına girdi ama sadece ilk sene bana olan her şeyi anlattı. Senin başına gelenleri, bana neden git dediğini. Ama sonra hiçbir şeyi anlatmadı. Anlatması için zorladığımda 'evet sen arkadaş olmamı istedin. Sen hayatına beni soktun ama o artık benim arkadaşım, kardeşim. Sen nasılsan o da öyle. Artık hiçbir şey anlatamam.' Demişti. Yani tahmin ettiğinin aksine ben yokken yaşadığın her şeyi bilmiyorum." Dediğinde yutkundum.

 

Yani bir aralar ölmeyi düşündüğümü bilmiyordu ve ben dün gece pot kırmıştım.

 

"İlda, bana kırgınsın ve kızgınsın. Ama ben de sana kırgın ve kızgınım." Dediğinde yutkundum.

 

"Gitmemi istemediğin hâlde git dedin. Sebebini senden dinlemek istiyorum."

 

"Ares, gizliden gizliden babama bana şiddet uygulamasın diye para verdiğini öğrenmiştim. Buna râmen bana şiddet uygulamayı de kesmemişti. Neyse , daha küçüktük Ares 14 yaşındaydık. Sen 14 yaşında babandan aldığın parayı babama veriyordun. Babam seni kullanıyordu ve sana çok güzel bir eğitim imkanı çıkmıştı. Sırf ben buradayım diye gitmeyecektin. Ben bunu kabul etmedim. İlerde bana kızarsın korkusu yaşadığım için git demedim sana. Ben mutsuzluğun en dibini gördüm ve senin de görmeni istemedim sadece. Hep mutlu istedim, içinde ben olmasam bile." Dediğinde derin bir nefes aldı.

 

"Sen yokken mutlu olabileceğimi nasıl düşündün peki? Benim her hayalimde sen varken, sen olmadığında mutlu olabileceğimi nasıl düşündün? Sensiz bir mutluluk yok benim için, bilmiyor musun sen? Gittiğimde o eğitimi aldığımda çok mu mutluydum sanıyorsun? Yaşadığın şeyleri öğrendikçe yanında olamadığım için nasıl yandığımı biliyor musun? Sen Dünya'nın bir ucunda ben diğer ucunda ikimiz birbirimizden ayrı , belki farklı sebeplerden dolayıydı ama öldük İlda. O zamanlar ikimizin çocukluğu aynı zamanda öldü. Senin çocukluğun öldü benim çocukluğum ise seninkini yalnız bırakmamak için attı kendini uçurumdan. Farklı şekillerde farklı sebeplerdendi belki ama ikimizin çocukluğu aynı sene öldü. Belki birlikte olsaydık bu kadar yara almazdık be güzelim!"

 

Dolu gözlerimle ona baktım.

 

"Sen niye döndün peki?" Dediğimde elini kaldırıp yanağıma doğru getirdi. Elini yanağıma değdirdip değdirmemek arasında kalırken konuştu.

 

"Daha fazla özlemine dayanamadım."

 

Gözlerine bakakaldığımda yutkunmaktan başka hiçbir şey yapamadım.

 

Ne diyeceğimi bilemezken zil çaldığında elini benden uzaklaştırdı. Ayağa kalktığımda bileğimi tuttu.

 

"Şimdi ne olacak, bize?" Dediğinde tebessüm ettim ve bileğimi tutan elinin üzerine elimi koydum.

 

"İkimiz de hem haklı hem haksızız. Zamana bırakacağız Ares. Zaman çoğu şeyin ilacıdır. Su akar yolunu bulur demiş atalarımız, biz de buluruz yolumuzu. İlk önce alışmamız lazım. Aramızda artık bir engel olmamasına, senin dönmüş olmana alışmamız lazım." Dediğimde derin bir nefes aldı.

 

Elini bırakıp ilerledikten sonra bir anda durdum ve hâlâ bıraktığım yerde olan Ares'e baktım.

 

"Ve biz bunlara alıştıktan, yolumuzu bulduktan sonra senin şu okulu yarım bırakıp gelmeni de konuşacağız." Dedikten sonra bir şey demesini beklemeden okula ilerledim.

 

En azından artık birbirimize sinirli değildik. Zaten insan sevdiğine çok sinirli kalamazdı ki, siniri hemen kırgınlığı dönüşürdü. Şu an bende olduğu gibi.

 

👨‍👨‍👦‍👦👨‍👩‍👧‍👦

 

Öğle teneffüsünün zili çaldığında derin bir nefes aldım.

 

"Sonunda." İçimden söylediğimi dışından söyleyen Erim'e güldüm. İkiziz diye mi böyle oldu acaba?

 

"Açım ben açım , açım, açım." Yanımda Ares olduğu için ne kadar heyecanlı olsam da heyecanımı göz ardı ederek konuştuğumda Erim bana döndü.

 

"Ne yiyelim?"

 

"Yemek olsun da." Dediğimde gülmüşlerdi. Ah gülüşünü özlediğimin gülüşünü de duymuştum.

 

Gülüşünü kaçırmamak için başımı hemen ona çevirdiğimde anlamış olmalı ki göz kırpmıştı.

 

Ama işte Defne salak mısın kızım? Anlar tabi. Gülüşünü duyduğun an başını 160 derece çevirdin. Anlar tabi.

 

"Kantine inelim o zaman." Aras konuştuğunda onu başımı sallayarak onayladım.

 

"Evet ,evet, evet. İnelim." Dedikten sonra hemen ayaklanmıştım. Ben ayaklanınca Ares de ayaklandı ve hepimiz kantine indiğimizde Arda, Atakan ve Şule'nin da orda olduğunu görünce onlara doğru ilerledik.

 

Arda'ya karşı sinirim birazcık hafiflemişti. Ama bu hâlâ az da olsa kızgın ve kırgın olduğum gerçeğini değiştirmiyor.

 

Atakan ve Şule Ares ile sarıldıklarında onları takmadan Arda'ya en uzak sandalyeye oturdum.

 

Arda'nın üzgün ve pişman gözlerle bana baktığını gözlerimiz kesiştiğinde fark ettim.

 

Ama benim yufka yüreğim üzülüyor. Olmaz ki böyle. Hayır kızım üzülmüyoruz ve hemen affetmiyoruz. Azıcık süründürüyoruz. Ama beni arkadaşı olarak benimsedikten sonra hiçbir şey anlatmamış ki. Neyse bunu sonra düşünürüz.

 

"Erim biricik kölem bana karışık tost ve ayran al hadi." Derken inadına sesimi biraz yüksek çıkartmıştım.

 

Kafamı dağıtmam lazım ve bu durumda kafamı dağıtmama yarayacak kişi tabiki de Erim. Bunun için hiç üzgün değilim.

 

"Köle mi? Olay ne?" Ares konuştuğunda hiçbir şey demeden yüzüne baktım.

 

Ne? Yeni geldi alışamadım. Yüzünü görünce, sesini duyunca heyecanlanıyorum dilim tutuluyor. Ben ne yapayım?

 

Emir olanları anlattıktan sonra çaprazımda oturan Ares kollarını masaya koyarak biraz bana yaklaştı ve konuştu.

 

"Aferin benim güzelime."

 

Aramıza bir çift kol girdiğinde kolun sahibi Erim önüme tostumu ve ayranımı koydu.

 

"Eyvallah." Az önce Ares bana bir şey dememiş gibi yapıp Erim'e cevap verdiğimde Erim yanımdaki sandalyeye oturdu.

 

Herkes konuşurken ben sessizce tostumu yemeye başladım. Ayranımın üzerini peçeteyle silip dişlerimi geçirdim ve ayranımdan içtiğimde Ares bana bakıp tebessüm etmişti.

 

"Ne oldu?" Ona bakarak konuştuğumda tebessümü gülümsemeye döndü.

 

"Ayran içişin değişmemiş." Dediğinde gözlerimi kaçırdım ve ayrana baktım.

 

Şey, azıcık utandım.

 

Tostumu ve ayranımı bitirdiğimde bizimkiler kendi aralarında konuşup gülüşüyorlardı. Arda hariç. O bazı şeylere sadece tebessüm ediyor çoğunlukla benimle göz göze gelmeye çalışıyordu. Ben izin vermediğim için istediğini elde edemiyordu tabi.

 

Ares yarı konuşmalara katılıyor yarı onları dinlerken beni izliyordu. Tabi bu olay utanıp tostumu yememi biraz zorlaştırmıştı.

 

Ulan bu 3 sene önce bu kadar beni izlemezdi ki.

 

Ah kalbim sakin ol. Rezil olmayalım durup dururken.

 

Ares'in arkasından bizim masaya doğru gelen Ayla'yı görünce kaşlarım havalandı.

 

"Bu niye geliyor?" Kendi kendime mırıldandığımda düşündüğümün aksine Ayla direk benim önüme geldi.

 

Ben Ares için gelmiştir sanmıştım.

 

"Defne, benimle gelebilir misin? Seninle bir konu hakkında konuşmak istiyorum." Dediğinde tek kaşım havalandı.

 

Hangi konu hakkında konuşacaktı acaba benimle?

 

"Tamam." Diyerek ayağa kalktığımda kantinin çıkışına ilerledi ben de peşinden gittim.

 

Acaba ne konuşacaktık? Hadi hayırlısı olsun bakalım.

 

BÖLÜM SONU...

 

Obaaaa Ayla ne konuşacak acep? Smsmsmsmsk

 

Ares ile İlda'nın konuşması nasıldııııı?

 

Ares biraz hızlı mı gidiyor sizce?

 

Yok ben bölümleri okumadan yüklemeye devam edeceğim çünkü okursam eğer kaldırırmışım gibi hissettim...

 

Bölüme yorum yapmayı ve bölümü oylamayı ihmal etmeyin lütfeeeen.

 

 

Loading...
0%