Yeni Üyelik
22.
Bölüm

22. Bölüm

@yazarnunur

YAYIMLANMA TARİHİ; 11 Ekim 2024...

22. BÖLÜM;

 

"Çocuk kafanda şişe kırıcaktı, ne yapsaydım izlese miydim?" Diye bağırdıktan sonra ben de tam manasıyla kavganın içine dahil oldum.

 

Hadi bakalım, hayırlısıyla işin sonucunun nereye varacağını göreceğiz.

 

~~~~~

 

"Ne yaptığınızı sanıyorsunuz siz? Şu halinize bakın!"

 

Şu an nerede miyiz? Müdür odasındayız ve ne ara değiştiğini bilmediğim yeni müdüremiz ezgi hoca bize azar çekiyordu.

 

Niye, ne oldu? Dediğinizi duyar gibiyim. Hemen anlatayım.

 

Şimdi ben Ares'in kafasında şişe kıracak çocuğu kanat takıp uçurduktan sonra kavgaya girmiş oldum. Ve evet onca erkeğin içinde kavgaya girdim. Sağ çıktım. İyi dövüşüyorum derken yalan söylemiyordum tabi ki ama kaşım ve dudağım patladı.

 

Benim ardımdan Şule de kavgaya girdi hatta Beste bile girdi kavganın içine. Ulan okulun ilk günü kızla arkadaş oldum sonra hiç konuşamadık o bile kavgaya girdi bana ve Şule'ye yardım ettim.

 

Neyse işte şu an da buradayız.

 

"Yüzünüz kızarıklık içinde. Burası okul. Nereye geldiğinizi sanıyorsunuz siz? Önceden bir çok uyarı almışsınız? Kime güveniyorsunuz? Babanıza mı yoksa paranıza mı? Okul burası, kendinize çeki düzen verin artık!" Hâlâ bağırmaya devam eden Ezgi hoca yüzünden başımı öne eğdim. Haklıydı valla.

 

Babanıza güveniyoruz da bu haldeyiz.

 

"Bana bakın. Ailelerinizin kim olduğunu umursamam eğer bir daha böyle bir şey tekrarlanırsa size uzaklaştırma yazarım. Şimdi ailelerinize haber vereceğim onlarla bu konu hakkında konuşacağım. Burada çıtınızı bile çıkarmadan duracaksınız." Dediğinde Erim'e baktım.

 

"Hocam babamı değil de Güney abimi arasanız olur mu?" Erim Ezgi hocaya seslendiğinde Ezgi hoca ona baktı ve hiçbir şey demedi.

 

Yanımdaki Erim'e baktım.

 

"Kuzey daha iyi olmaz mıydı? " Dediğimde 'sen salak mısın?' der gibi bana baktı.

 

"Lodos abim babam kadar kızgındır. Kuzey abim onların %80'ni kadar kızgın Güney abim ise %40. Şimdi böyle düşünürsek Güney abim daha iyi. Aralarında bu konularda en anlayışlı ve sakin olan Güney abim." Söylediği şeyler ile derin bir nefes aldım.

 

Başımı sallayarak onu onayladıktan sonra ofladım ve başımı karşımdaki çocuklara çevirip onlara kötü kötü bakışlar atmaya başladım.

 

Bir hareketlilik olduğunda başımı o tarafa çevirdim.

 

Ares yanıma gelip önümde tek dizini yere yaslayacak şekilde önümde diz çöktü.

 

Evlilik teklifi yapacak gibi diz çöktü ulan bu.

 

Gözleriyle yüzümü inceledikten sonra iç çekti.

 

"Sana kavgaya girme demiştim. Çok acıyor mu?" Parmak uçlarıyla dudağımdaki ve kaşımdaki yaraya varla yok arası dokunduğunda yutkundum.

 

Ulan hocanın önündeydik. Yavaş gel.

 

"İyiyim." Derken ben de onun yüzünü inceliyordum. Gözünün hemen altında kızarıklık vardı ve moraracak gibi duruyordu. Onun da dudağı patlamıştı. Ama benimkinin aksine onun dudağının sol tarafı patlamıştı.

 

"Sen ?" Soru soracasına konuştuğumda tekrar iç çekti.

 

"Fiiliyatta hayır ama hissiyatta evet." Dediğinde gözlerimi kaçırdım.

 

Ben de bir çok şey hissediyordum, kimisi iyiydi kimisi kötüydü ama hepsiyle başa çıkmayı öğrenmiştim. Belki de öğrenememiştim ama kendimi kandırmayı çok iyi başarıyordum ama o zaman da olmazdı ki hıçkırırdım. Yok öğrenmişim öğrenmiş.

 

Yalnız hoca bize hem hiçbir şey dememiş hem de bakmamıştı.

 

Niye lan? Ne alâka?

 

Tamam baksın ve bir şey desin de rezil olalım istemedim ama başkası olsa bakar ya da bir tepki ortaya koyardı.

 

"Ares daha ne kadar orada durup okulda olduğunuzu unutarak flörtleşmeye devam edeceksiniz?" Ezgi hoca yüzümüze bakarak konuştuğunda yutkundum.

 

Erken tepki vermişim. Meğersem bize de laf yapacakmış.

 

Güney'den;

 

Okula girdiğimde hızlı bir şekilde müdür odasına ilerliyordum.

 

Erim ve Emir'e alışmıştım onlar artık kendi başlarının çaresine bakıyorlardı da Defne'ye bir şey olmasından korkuyordum. Tamam ötekilerin de başına bir şey gelmesinden korkuyordum ama Defne'ye karşı korkum daha ağır basıyordu.

 

Tamam güzel dövüşüyor ama bu çoklu kavgalar tek kişiyle kavga etmeye benzemez işte.

 

Bu yaşına kadar o kadar ağır şeyler yaşamıştı ki bundan sonra canını yakan en ufak bir olay olsun istemiyordum.

 

İnşallah hiçbirinde bir sorun yoktur yoksa annem çok güzel ağzımıza sıçıcak.

 

Müdür odasına yaklaştığımda dışarıya kadar çıkan seslerle kaşlarımı çattım.

 

"Müdür odasındasınız, karşınızda müdürünüz var. Az önce sizi uyarmama rağmen tartışıyorsunuz. Kapayın çenenizi ve ailenizi bekleyin!" Bir kadının sesini duyduğumda kaşlarım havalandı.

 

Müdür mü değişmişti? Peki babam niye bize haber vermemişti?

 

İçerdeki sesler kesildiğinde kapıyı tıkladım. İçeriden komut gelince kapıyı açıp içeri girdim.

 

Kapıyı açar açmaz karşımda gördüğüm 25-26 yaşındaki bayanla yutkundum. Gece karası saçları ay gibi beyaz tenine dökülmüş gözleri de gökyüzünün en mavi tonuydu.

 

Annemden sonra ilk defa bir kadının görünüşüne hayran oldum.

 

Gözlerimi müdür masasında oturan ve müdür olduğunu düşündüğüm kadından çekip bizimkilere baktım.

 

Hassiktir lan, dağılmış bunlar resmen.

 

Defne, ah saçlarını okşamaya dahi korktuğum kardeşimin dudağı ve kaşı patlamış.

 

Hızla yanlarına gittim ve Defne'nin önüne siz çöktüm. Zaten Defne'nin yanında da Erim ve Emir vardı.

 

"Abiciğim siz ne yaptınız böyle ya?" İlk önce Defne'nin sonra Emir'in , Erim'in ve Aras'ın yaralarını inceledim. Gözlerim Ares'e kaydığında onda pek bir şey olmadığını gördüm.

 

Şerefsiz kendini iyi korumuş.

 

"Ne bu haliniz?" Hafif sinirli bir şekilde konuştuğumda Defne omuz silkti.

 

"Bazı hadsizlere hadlerini bildirdik sadece." Dediğinde yüzümü sıvazladım.

 

"Güzelim, okulda yapılacak iş mi?"

 

"He okul dışında olur yani?" Müdür konuştuğunda ona baktım.

 

"Burada çocuklara şiddetin hiç doğru bir şey olmadığını anlatmanız gerekirken bunu mu söylüyorsunuz?" Diye devam ettiğinde Defne'nin önünden kalktım ve müdür masasının önüne gittim.

 

"Olayın başlama sebebini öğrendiniz mi?"

 

'seni umursamıyorum' der gibi konuştuğumda kaşlarını çattı.

 

"Şu Burak denilen kişiliksiz şahsiyet hayırdan anlamadığı için başladı kavga." Defne konuştuğunda bahsettiği kişiye baktım.

 

Yalnız bizimkiler dağılmıştı ama karşı taraf daha çok dağılmıştı.

 

"Çocukları ikâz ettim ama size de söyleyeyim. Bu son taviz eğer bu bir daha tekrarlanırsa ebeveynlerinin kim olması umrumda olmaz, işimden dahi atılacak olsam gerekeni yaparım." Kendinden emin bir ses tonuyla gözlerimin içine bakarak konuştuğunda hiçbir tepki vermeden bizimkilere döndüm.

 

"Hadi siz bir dışarı çıkın biz öğretmeniniz ile konuşalım." Dediğimde bizimkiler ayaklanmıştı ötekilere de bir bakış attığımda kalkmışlardı.

 

Hepsi odadan çıkınca müdür masasının önündeki tekli koltuğa oturdum.

 

"Bu beni tehdit etme şekliniz mi?" Tek kaşını kaldırmış bana bakarken aheste aheste gözlerimi kapatıp açarken ona baktım.

 

"Hayır, sadece sizinle çocuklar yokken bu konu hakkında konuşmak istedim." Dedikten sonra devam ettim.

 

"Bu olay tekrarlanırsa cezaları ne olacak?"

 

"Uzaklaştırma cezası alırlar. " Dediğinde başımı salladım.

 

"Kantin kameralarından kavgayı ilk kimin başlattığına baktınız mı?" Sorduğum soruyla bilgisayarda bir şeyler yapıp monitörü bana çevirdi. Kamera görüntüsünü izlerken kaşlarım havalandı.

 

Biz kardeşimize dokunmaya korkalım elin piçi kavga ayağıyla bile isteye dövsün.

 

"Bu kamera kaydının kopyasını alabilir miyim?" Dediğimde kaşları hafifçe çatılsa da başını salladı.

 

Ben şu çocuğa bir dava açayım da görsün gününü. Neymiş Defne'ye, bir kadına şiddet uygulamak görsün.

 

Bana uzattığı kopyayı akıl ayağa kalktım.

 

"Biz de evde konuşuruz çocuklarla. Şimdi izin yazabilir misiniz yaralarını kontrol ettirmek için hastaneye götürmek istiyorum." Dediğimde ellerini birbirine kenetledi.

 

"Okulun revirinde bakılabilir."

 

"Okulun revirinde bakılsaydı şu ana kadar hiçbir pansuman yapılmadan durmuş olmazlardı o yüzden izin yazın." Dediğimde benle daha fazla dikleşmek istemiyor olmalı ki hepsi için izin kağıdı yazdı ve uzattığında kağıtları aldım.

 

"İyi günler." Dedikten sonra bir cevap beklemeden odadan çıktığımda eş zamanlı olarak telefonum çaldı.

 

Lodos abimin aramasını cevaplandırdım.

 

"Geldim ben okula. Bir sorun mu var Güney?" Dediğinde ofladım.

 

"Kavga etmiş bizimkiler Kuzey abiminyanına götürelim. Dağılmışlar. Defne de dahil." Dediğimde bir sessizlik oldu.

 

Fırtına öncesi sessizlik.

 

"Bekliyorum." Ateş saçan bir ses tonuyla konuştuğunda bizimkilerin önünde durdum ve telefonu kapadım.

 

"Yürüyün Lodos abim gelmiş sizi Kuzey abimin yanına yaralarınıza baktırmaya gideceğiz." Dediğimde Erim gözlerini büyüttü.

 

"Abi ne yaptın sen?" Dediği şeyle dişlerimin arasından sertçe bir soluk aldım.

 

"Yapmam gerekeni yaptım. Madem bu kadar korkuyordunuz kavgaya girişmeyecektiniz. Bir şeyler yapıyorsanız sonuçlarına da katlanacaksınız. Düşün önüme, hemen!" Söylediğim şeyler bitmeden Defne yürümeye başladı.

 

Böyle artist artist gidiyor ama Lodos abimin siniriyle karşılaşınca ne yapacak acaba?

 

Defne'den;

 

Önden önden okuldan çıktığımda arabasına yaslanmış okulun kapısına sinirle bakan Lodos'u görünce bir tırsmadım değil.

 

Sanki avının üzerine atlamayı bekleyen bir aslan misali bize kitlenmişti.

 

Ama ben korktum şu an.

 

Neyse pişman değilim. Yine olsa yine yaparım.

 

Lodos'un karşısına geçtiğimde çenemi bakışlarının aksine nazikçe tutup yüzümdeki yaraları inceledi.

 

"Bu ne hâl? Ne yaptığınızı sanıyorsunuz siz? Hadi sizi anladım ulan kızları niye kavgaya sokuyorsunuz?" Lodos konuştuğunda çenemi elinden kurtardım ve elimi bellerime koyup çirkef kız mooduma girdim.

 

"Ne olmuş yani kavgaya biz de girdiysek? Ayrımcılık mı yapıyorsun sen? Erkekler kavga eder de kadınlar edemez mi?" Dediğimde sabır diler gibi başını yukarı kaldırdığında Erim beni susmam için dürtüklüyordu.

 

Yalnız ben de yangına körükle gidiyordum. Lodos abimin boynundaki damarları sinirden meydana çıkmasına rağmen acılara yürüyor ve korkmayarak dikleşiyorum.

 

"Bak güzelim, bir kadın ve erkek tam manasıyla eşit değildir. Aynı ekonomik özgürlüklere sahiptirler ama bazı konularda da eşit değillerdir. Fizyolojik olarak bir aynı değiliz nasıl her şeyde eşit olalım? Bir erkeğin gücü genellikle bir kadından daha fazladır. Ya bir şey olsaydı sana size? Bizlerin ne hissedeceğini düşünmüyor musunuz siz?" Dediğinde gözlerimi kaçırdım.

 

Şimdi haklıydı. Bir şey de diyemiyordum ki.

 

Çok sinirlendim. Zeytinyağı gibi üste çıkamıyorum.

 

"Şu halinize bakın ya!" Ofladığında bir şey demeden arabasına bindim.

 

Benim ardımdan Ares yanıma bindiğinde diğer kişiler dışardaydı. Başımı Ares'in omzuna yasladım.

 

"Neyi bekliyoruz?"

 

"Asaf'ın babasının Kerim'in de ablasının gelmesini. Onlar gelince hep beraber gideceğiz hastaneye. Arabalara sığmıyoruz böyle." Dediğinde başımı salladım.

 

"Çok acıyor mu?" Ares omzuna yasladığım başımı çenemden tutarak kaldırdı ve yaralarıma baktı.

 

"Hayır." Sesim istemsiz kısık çıktığında gözlerime baktı.

 

"Senin acıyor mu?" Dediğimde yarım vir şekilde tebessüm etti.

 

"Müdürün odasında dediklerim şu an için de geçerli." Dediğinde derin bir nefes aldım.

 

"Alışırsın."

 

"Alışmak istemiyorum. Geçsin ve bitsin istiyorum." Söylediği şeyler ile gözlerimi kaçırdım.

 

"İkimiz de hatalıyız İlda. Niye tek hatalı benmişim gibi davranıyorsun?" Dediğinde güldüm.

 

"Tek hatalı senmişsin gibi davransaydım ne şu an elin çenemde ne de gözlerin gözlerimde olurdu. Bırak konuşmayı seninle göz göze bile gelmezdim Ares. Bunu sen de çok iyi biliyorsun. İkimizin de hatalı olduğunu biliyorum ama" dedikten sonra hâlâ çenemde duran elini tutup çenemden çektim ama ellerimi ellerimden çekemedim.

 

"Ama?" Gözlerime bakarak konuştuğunda cümleme devam etmemi istemişti.

 

"Ama hâlâ canım yanıyor. Hâlâ bazı şeyleri aşamıyorum. Zaman ihtiyacım , ihtiyacımız var. İyileşmeden tekrar ilişki yaşamak canımızı yakıp bizi daha fazla zedelemekten başka hiçbir işe yaramaz. Sadece birbirimizi yıpratırız. İlk önce birbirimizi affetmemiz lazım Ares, tam manasıyla." Dediğimde yutkundu.

 

"Ama senden uzak kalamam. Yeterince kaldım zaten daha fazlası olmaz İlda." Söylediği şeylerle iç çektim ve ben de yutkundum.

 

Diyecek bir şey bulamazken ardımızda duran iki tane arabayla herkes arabalara dağıldı.

 

Lodos abim arabaya bindiğinde öteki yanıma da Erim oturmuştu. Onlar gelince ellerimi Ares'in ellerinden çektim ve ona kısa bir bakış attıktan sonra hiçbir şey demeden sessiz bir şekilde yol boyunca oturdum.

 

Böyleydi işte, birbirimizi tamamen affetmediğimiz sürece geçmişten konu açıldığında üstünü örtmeye çalıştığımız yaramız tekrar tekrar açılacak ve kanayacaktı. Fazla kan kaybı ise ölüme yol açardı. Ve biz ölmek için hem çok genç hem de birbirimizi çok seven iki insandık...

 

BÖLÜM SONU...

 

Bölümü beğenirsiniz inşallah.

 

Yorum yapmayı ve oy atmayı unutmayın lütfen.

 

Kendinize dikkat edin.

 

Allah'a emanet olun.

 

Bir dahaki bölümde görüşmek üzereeeee.

 

 

Loading...
0%