Yeni Üyelik
23.
Bölüm

23. Bölüm

@yazarnunur

YAYIMLANMA TARİHİ; 11 Ekim 2024...

23. BÖLÜM;

 

Böyleydi işte, birbirimizi tamamen affetmediğimiz sürece geçmişten konu açıldığında üstünü örtmeye çalıştığımız yaramız tekrar tekrar açılacak ve kanayacaktı. Fazla kan kaybı ise ölüme yol açardı. Ve biz ölmek için hem çok genç hem de birbirimizi çok seven iki insandık...

 

Lodos abim hastane önünde durunca sıkıntıyla iç çektim.

 

Ama ben hastaneye gitmek istemiyordum. Ben hastane sevmezdim ki.

 

Arabadan indiğimde bizimkiler de yanımıza geldi. Hastaneye girdiğimizde girişte olan Kuzey bizi gördüğünde sinirle kaşlarını çatıp hızla yanımıza geldi.

 

"Şuna bakın! Bu ne oğlum? Manyak mısınız siz?" Dediğinde dudağım acısada sırıttım.

 

"Yalnız burada 3 tane kız var hepimiz oğlan değiliz."

 

Sinirle dudağını yalayıp bana baktı.

 

"Hele sen hiç konuşma. Ne demek kavgaya karışmak!? Biz canın yanıcak diye korkudan üzerine titreyelim, en ufak hareketimiz canını yakar diye korkalım hanımefendi gitsin kavgaya karışsın!" Dediğinde kaşlarım çattım ama acıdığı için hemen eski haline getirdim.

 

"Bana bak Kuzey. Şu taş çatlasa 2 haftadır bana iyi davranıyorsun. Önceki imalarını ve yaptıklarını hatta yaptıklarınızı tam manasıyla unutmuş değilim. Gelip bana yükselme burada. Hele de seni affetmemiş abi bile demiyorken yapma asabımı bozma benim." Söylediğim şeylerle omuzları düşmüştü.

 

"Yaptıklarımızı unutmadıysan bizi nasıl benimsedin?" Emir soru sorduğunda ona baktım.

 

Evet çocuk haklı Defne nasıl benimsedin? Pişman olmaları falan mı hoşuna gitti?

 

"Çünkü affettim. Affetsen de bazı şeyleri unutamazsın ve daha 1 ay bile olmadı. Zamanla unuturum." Dediğimde başını salladı.

 

"Tamam yeter bu kadar konuşma. Hadi şu yaralarınıza bakalım. Bana ne kadar gıcık olsan da ilk sana bakacağım Defne . Düşün önüme." Kuzey konuştuğunda ona baktım.

 

Aslında artık Kuzey'e gıcık olmuyordum. Onunla atışmak güzeldi , sevmeye başlamıştım Kuzey'i. Ama bunu ona söylemeyeceğim. Havalanmasın.

 

Müşahede odasına gittiğimizde Erim, Emir ve ben sandalyeye oturduk. Kuzey dışında yarı sayımız kadar doktor ya da hemşire geldi ve birilerine bakmaya başladılar.

 

Kuzey bir şeyler yaptıktan sonra ilk önce dudağıma sonra kaşıma bir şeyler sürdü. Hafif canım yandığında ellerimi sıktım.

 

"İyi fazla açılmamış. Dikişlik bir şey yok. Kaşına yara bandı yapıştırıyorum. Dudağına bir şey yapıştırmıyorum biraz içeride çünkü yara." Dediğinde başımı salladım.

 

Dediği gibi kaşıma yara bandı yapıştırdıktan sonra dikeldi.

 

"Evde arada pansuman yaparım, krem falan sürerim çabuk iyileşsin diye." Dediğinde başımı tekrar salladım.

 

"Bir gelsene seninle konuşmak istiyorum." Kuzey yüzüme bakarak konuştuğunda ayağa kalktım.

 

Konuşalım bakalım.

 

Kuzey'den;

 

Kapıya ilerlerken Defne de arkamdan geliyordu.

 

Kapıdan biraz uzaklaştığımda durdum. Önüme geçtiğinde sakince yüzüne baktım.

 

"Evet, dinliyorum." Melodik ve insanı dinlendiren sesiyle sabırsızca konuştuğunda iç çektim.

 

O ses bazen insanı çok da güzel tırmalıyordu ama olsun konumuz bu değil.

 

"Özür dilerim." Bir anda söylediğim şeyle kaşları havalandı.

 

"Ne? Neden?" Dediğinde yutkundum.

 

"Neden mi? Yaptığım şeylerden pişman olduğum için, artık beni de affedip abi demeni istediğim için, 27 yaşında bir adam gibi davranmayıp 7 yaşında bir çocuk gibi davrandığım için, olgun olmayıp bir ergen gibi ön yargılı davranıp seni üzdüğüm için ve sana söylediğim her üzücü sözden köpek gibi pişman olduğum için özür dilerim." Soluksuz konuştuğumda en sonunda derin bir nefes aldım.

 

Bana baktı uzunca, ben de ona baktım. Kardeşimin bilmediğim yüzünü ezberlemek ister gibi baktım ama o bunu fark etmedi.

 

"Anladım ama-"

 

"Hemen affet demiyorum, ben sadece senden özür diliyorum. Affedip etmemek senin bileceğin şey. Ama beni çok bekletme olur mu? Kız kardeş sevgisi ve özlemini bu kadar yaşamışken daha da hasret kalmayayım, olur mu?" Sözünü keserek konuştuğumda gözleri hafif dolmuştu.

 

"Tamam." Diye mırıldandıktan sonra şoktan ağzımın on karış aşağıya düşmesine sağlayacak o şeyi yaptı.

 

Bana sarıldı.

 

Hadi lan oradan, yanlış hissettim ben. Halüsinasyon falan görüyorumdur.

 

Yoo, baya sarıldı. Şu an başı göğsümde kolları belime dolanmış hâlde. Hadi lan!

 

Kendime gelip şaşkınlığı üzerimden atarak ben de kollarımı ona sararken burnumu saçlarına gömdüm ve derin bir nefes aldım.

 

Tabi ki de bu güzel ortam uzun sürer mi? Hayır.

 

İlerde ameliyathane kısmından gelen bağışılar ile Defne'den uzaklaştım.

 

"Ne demek bir şey söyleyemem? On tane tam on tane doktor ve hemşire girip çıktı şu ameliyathaneden. Tek biriniz bile bir şey söylemez mi ya? 3 saat oldu kardeşim ameliyata gireli. Bir şey söyleyin, öldü mü? Hayatta mı? Ameliyat kötü mü gidiyor iyi mi gidiyor? Bir şey söyleyin ya , sadece tek bir şey söyleyin. Bir bilgi verin sadece tek bir bilgi. Beni de ameliyata alın izleyeyim demiyorum sadece bir bilgi verin istiyorum."

 

Defne'yle birlikte ameliyathane kısmına ilerledikçe bağırış sesi artmıştı. Ameliyathanenin önüne geldiğimizde simsiyah saçlara sahip olan yaklaşık 170 boylarında bir kadın Esin hemşireye bağırıyordu.

 

"Hanımefendi." Dediğimde bana döndü.

 

Gözlerini gördüğümde hem şaşırmış hem üzülmüştüm.

 

Gözleri griydi ve göz beyazı ağlamaktan kızarmıştı.

 

"Biliyorum ameliyatta olan tanıdığınızın durumunu merak ediyorsunuz ama bulunduğunuz yer bir hastane. Böyle bağıramazsınız." Konuştuğumda kız kızarmış gözlerini gözlerime dikti.

 

"O zaman bana bilgi verin." Dediğinde derin bir nefes aldım.

 

"Bakın hanımefendi , ameliyatta olan doktor bilgi verilmesi gerektiğinde size bilgi ver-"

 

"Şu üç saat içinde hiç mi haber verilecek bir şey olmadı? İyiye bile mi gitmedi? Hepsini geçtim durumunun aynı olduğunu bile söyleseler yeter." Dedikten sonra ağlamaya başladı. Derin derin nefes alırken kaşlarımı çattım.

 

"Gelin bir hava alalım." Kolunu tuttuğumda biraz nefes almakta zorlandığı için bir şey demedi.

 

"Sen bizimkilerin yanına geç Defnem sonra konuşuruz ,olur mu?" Dediğimde başını sallayarak beni onaylarken bir yandan da kıza endişeli bir şekilde bakıyordu.

 

Sakince bahçeye çıktığımızda banklardan birine oturttuğunda ben de yanına oturdum.

 

"Sakin olun." Kısık sesle konuştuğumda başını gökyüzüne doğru kaldırdı ve derin nefesler alırken gökyüzüne baktı.

 

"Lütfen. O benim her şeyim ailemden kalan tek parçam lütfen iyi ya da kötü olduğunu öğreneyim. Lütfen." Dolmuş ve kırmızı gözlerini gözlerime dikerek yalvarır ve titrek bir ses tonuyla konuştuğunda derin bir nefes aldım.

 

"Tamam, ilk önce bir sakinleşin. Bunu yapmamam lazım ama öğrenirim." Dediğimde büyük bir heyecanla bana sarıldı.

 

Hadi be! İlk defa bir hasta yakınıyla bu kadar yakın temas kurdum.

 

Bugün şok üzerine şok yaşıyorum sonumuz hayrolsun.

 

Yaptığı şeyin farkına varınca hemen geri çekildi ve mahçupça yüzüme baktı.

 

Tebessüm ederek teşekkür ettiğinde ayağa kalktım.

 

Sakinleştiği için o da ayağa kalktı ve beraber ameliyathanenin önüne geldiğimizde dışarıdan çıkan hemşireyle konuştum ve koltukta oturan ismini hâlâ öğrenemediğim hasta yakınına yaklaştım.

 

"Durumu iyiymiş. Bir sıkıntı yokmuş. Ama ameliyatın ilerleyen zamanında ne olacağı belli olmaz." Dediğimde tebessüm ederek bana baktı.

 

"Şu an iyi olduğunu bile bilmek yeter ki bana."

 

"İyi günler." Dedim ve daha fazla bir şey demeden onun da bana daha fazla bir şey demesini beklemeden uzaklaşırken bana seslendi.

 

"Zeynep, adım Zeynep Kuzey doktor ve teşekkür ederim." Dediğinde durup arkama baktım ve başımı sallayarak teşekkürünü kabul ettim. Hiçbir şey demeden oradan uzaklaştım.

 

Defne'den , iki hafta sonra;

 

"Ulan bir insan evladı niye kimyayı son sınav yapar. Son sınav olduğu için üzerimde olan salmışlık hissi yüzünden tam çalışmamıştım da. Zor da sormuş vicdansız." Erim homurdanarak konuştuğunda sınavdan çıktığımız için kendi sınıfımıza gidiyorduk. Okulda kopya çekilmesin diye kelebek sistemi mi her neyse ondan vardı işte. Sınav olacağı dersten bir ders önce sınıfa kağıt geliyor o kağıtta da öğrencilerin sınava gireceği sınıf ve oturacağı sıra numarası yazardı. Biz de Erimle aynı sınıftaydık ve şu an onun homurdanmasını dinliyordum.

 

"Ben çalışmıştım benden kopya da çektin gelmiş hâlâ homurdanıyorsun ulan kapa çeneni." Sınıfa gelip sıraya oturduğumda en sonunda dayanamamış söylenmiştim.

 

Yani kopya çekilmesin diye yapılan sistem hiçbir halta yaramıyor, kopya çekecek olan her halükarda çekiyor zaten.

 

"Ama yani bir insan niye son sınavı kimya yapar." Dediğinde ofladım.

 

"Canımız ciğerimiz biricik müdüremiz Ezgi hoca yapar." Kerim pat diye Erim'in yanına otururken konuştuğunda başımı sallayarak onu onayladım.

 

"Ezgi hoca tatlı kadın ama-"

 

"Çok otoriter." Ares cümlemi tamamladığında başımı salladım ona bakarak.

 

"Ama hoş sohbeti falan var. Öğrencilerle arkadaş gibi de oluyor ağzımıza edebilecek bir potansiyele sahip bir insana da dönüşebiliyor. Çok değişik biri." Asaf konuştuğunda bu sefer onu onayladım.

 

Şu iki hafta biraz çok gittik de Ezgi hocanın yanına ama kavga yüzünden falan değil öyle olsa şu an uzaklaştırma almış bir hâlde olurduk yüksek ihtimalle.

 

"Ders ne?" Kerim konuştuğunda ona baktım.

 

Kendimi şapşal gibi hissediyorum bir ona bir buna bakıyorum.

 

"Kimya hocası değişmiş arkadaşlar ve hoca bugün yokmuş yani ders boş." Sınıfa giren bir çocuk bağırarak konuştuğunda Kerim'e döndüm.

 

"Ders kimyaymış." Dediğimde güldüler ve biz de ders boyu gülerek konuşmaya başladık.

 

👨‍👨‍👦‍👦👨‍👩‍👧‍👦

 

"Evim evim canım evim. Seni çok özledim." Emir eve girer girmez montunu ve çantasını yere fırlatıp salondaki koltuklara koştu ve koltuklara uçtuğunda güldüm.

 

Gülerken kolları iki yanına düşmüş dehşet içinde yerdeki monta ve çantaya bakan annemi gördüğümde gözlerim kocaman oldu.

 

Aha, yandık. Emir bitti.

 

"Emir bebeğim bence montunu ve çantanı al." Anneme korkarak bakarken Emir'e seslendiğimde beni geçiştirmek amaçlı birkaç mırıltı çıkardı.

 

"Emir." Annem bağırdığında salondan bir patırdı yükseldi. Başımı salonun kapısından içeri soktuğumda yerde yattığını gördüm. Bunu görür görmez gülmeye başladığımda Erim eliyle ağzımı kapadı.

 

"Gülme geri zekalı gülme. Annem şimdi şu olaydan dolayı çok sinirli hiç sevmez eşyaların bir taraflara atılmasını Emir'e çıkaracağı siniri senden çıkarmasın." Dediğinde hemen sustum.

 

"Beni koruyorsun da Emir'i niye korumuyorsun?" Diye sorduğumda sırıttı.

 

"Azarlansın pezevenk. Geçenlerde odam dağınıkken pisliğine beni anneme şikayet etmişti. Toplamadan önce annem odama gelince boş yere azar işittim ki odamı toplayacaktım da yani " dediğinde gülmemek için dudağımı ısırdım.

 

Emir kendini toparlayıp salondan çıktığında annem ona bakıyordu.

 

"Bu ne? Kaç kere dedim yere kıyafetleriniz eşyalarınız atılmayacak diye. Ben baş çavuşun eşşeği miyim? Kaç kez daha diyeceğim? O kalın kafana girmiyor mu bunlar? Sakalım bıyığım yok diye dinlemiyorum. Çabuk al şunları hâlâ dikiliyor orada." Annem en son cümlesini söylerken sesini daha çok yükselttiğinde Emir hızla eşyalarını topladı.

 

"Gelmeyeceksin. Yarın yola çıkacağız Kastamonu'ya gideceğiz ama sen gelmeyeceksin. Ceza sana. Kal burada da tek başına. Eve geldiğimde evde tek bir dağınıklık görürsem döverim seni. Evi komple sen temizlersin." Dediğinde gözlerim kocaman oldu.

 

Hemen yarın Kastamonu'ya mı gidecektik yani?

 

"Anne, hayır. Lütfen. Ben de geleyim özledim baba tarafını. Annem lütfen." Emir boncuk boncuk anneme bakarak yanına gittiğinde annem gözlerini devirdi.

 

"Gelmiş tepemden bakıyor ama şirin olmaya çalışıyor. Olmuyor. Başka şeyler yapman gerek." Dediğinde anneme bakıyordum.

 

"Hemen niye yarın gidiyoruz?" Anneme sorumu sorduğumda bana döndü.

 

"Benim tarafla tanıştın ve üzerinden neredeyse bir ay geçti kızım. Sınavlar başlamadan gidecektik ama olmadı o yüzden baba tarafınla da tanışman lazım. Deden biraz sıkıntı yaptı. Torunumu göstermiyorsunuz bana, diye." Dediğinde başımı salladım.

 

"Anne, gideyim ben de lütfen? Dedemi özledim. Lütfen." Emir annemin önünde diz çöktüğünde gülmemek için kendimi kastım.

 

"Ay iyi sus. Tamam. Gideceksin. İyi." Dediğinde Emir gülerek ayağa kalktı ve kıçını sallayarak saçma sapan bir dans yaptığında kahkaha attım.

 

"Sonunda sonunda sonunda göreceğim onları. Dıptıs dıptıs dıptıs." Diyerek dans etmeye devam ettiğinde kıkırdadım.

 

"Niye bu kadar sevindi ki?" Erim'e bakarak sorduğumda sırıttı ve kolunu omzuma attı.

 

"Çünkü baba tarafım tam bir manyak ve kafa insanlar." Dediğinde kaşlarım havalandı.

 

Hadi bakalım benimle de kafaları uyuşacak mı?

 

BÖLÜM SONU...

 

Bölüm nasıldı?

 

Beğendiniz mi?

 

Oy atmayı ve yorum yapmayı ihmal etmeyin lütfen.

 

Kendinize dikkat edin.

 

Allah'a emanet olun.

 

Bir dahaki bölümde görüşmek üzereeeee.

 

 

Loading...
0%