Yeni Üyelik
25.
Bölüm

25. Bölüm

@yazarnunur

YAYIMLANMA TARİHİ; 12 Ekim 2024...

25. BÖLÜM;

 

"Neyse Arascığım benim deve kuzenim hadi beni arabaların oraya kadar taşı." Dediğimde ne hikmetse bir şey demeden kollarını bacaklarıma sardı ve beni sırtında daha yukarı zıplatıp arabaların olduğu yere doğru gitti.

 

"Güzelim , güzel kızım geldik hadi uyan." Yüzümde dolanan ellerle yattığım yerde kıpırdandım.

 

"Güzel kızım, hadi kalk." Dedikten sonra alnımda sıcak dudakların baskısını hissettim.

 

"Baba uyanmayacak anlaşılan. Bizimkiler bir şey demez. Ben taşıyayım onu." Güney abimin sesi kulaklarıma dolduğunda biri onu susturdu.

 

"Ben taşırım hem benimle uyur. Sizinle uyumam ulan ben. Defnem ile uyuyacağım." Kuzey konuştuğunda bedenim havalandı ve burnuma Kuzey'in parfüm kokusu doldu.

 

Kuzey'in mi parfüm kokusu? Bu sarı çiyan mı aldı beni kucağına? Rahatmış da kucağı ha. Parfümü de güzelmiş.

 

Bedeneme nüfuz eden sıcak havadan sonra merdiven çıkmaya başladığında kucağında biraz daha kıvrıldım.

 

"Uyu güzelim." Mırıldandığında derin bir nefes aldım ve uyumaya devam ettim.

 

👨‍👩‍👧‍👦👨‍👨‍👦‍👦

 

"E bunlar uyanacak gibi değil? Dün akşam 5 gibi geldiniz bir de o saatten beri uyuyorlar." Kulağıma yabancı bir kadın sesi dolduğunda hiçbir mimik oynatmadan bekledim.

 

"Dedem birazdan günlük rutinine başladığında uyanmak zorunda kalacaklar zaten." Dedikten sonra kulağıma hafif cızırtı geldiğinde kaşlarımı çattım. Sanki hopörlerden gelen bir cızırtı gibiydi.

 

"Heh başlıyor eğlence." Emir'in eğlenen sesi kulağıma dolduktan sonra kalın ve gür bir ses evde daha çok odada yankılandı.

 

"Koğuş kalk!" Sesin yüksekliğinden dolayı yatakta zıpladığımda Kuzey resmen uçmuş ve yere kapaklanmıştı.

 

"Niye uyandırmıyorsunuz oğlum bizi? Defne kalk kalk." Kuzey tepemizde dikilen Erim, Emir ,Güney abim, Lodos abim ve tanımadığım beş kız beş oğlana baktım. Sanırım dün akşam anlattıkları kuzenlerim bunlardı.

 

"Niye kalkıyorum?" Dediğimde odada tavanın köşesinde asılı minik hopörlerden tekrar bir ses yükseldi.

 

"İstiklal marşı için rahat!"

 

"Dedem ve prensipleri her gün istiklâl marşı okutarak başlar güne. Kalk kızım istiklal marşı okunmadan önce odalara bakar. Yatakta görmesin seni." Güney abim konuştuğunda hemen ayağa kalktım ve rahat pozisyonunu aldım.

 

"Niye o da okumuyor ve neden böyle bir şey yapıyor?"

 

"O da okuyor okumadığını kim söyledi. Sadece okumadan önce evi geziyor ve herkesi uyandırıyor ve dedem emekli subay." Erim konuştuğunda gözlerim kocaman oldu ve hemen ayağa fırladım.

 

Emekli subay diyor şimdi.

 

Ben ayağa kalkar kalkmaz hopörlerden tekrar ses geldi.

 

"Hazır ol!"

 

Hemen hazır ola geçtiğimde benimle birlikte herkes aynı işlemi yapmıştı. Hoparlörden çıkan istiklal marşına eşlik ettikten sonra bittiğinde tekrar ses geldi.

 

"Rahat."

 

Hopörlerden ses ve cızırtı kesilince kendimi gerisin geri yatağa bıraktığımda odadakiler kıkırdadı.

 

Biri yatakta yanıma atladığında gözlerimi açmadım ama yanıma oturan kişinin elleri saçlarıma dokunduğunda tek gözümü açıp baktım.

 

Başımızda dikilen kişilerden en küçük olan kız gelmiş yanıma oturmuş ve bana tebessüm ederek saçımı seviyordu.

 

Ama bu kız çok tatlı. Yerim ben bunu. Sapsarı saçları masmavi gözleri vardı.

 

"Merhaba." Çocuksu sesiyle konuştuğunda tebessüm ettim ve yatakta ona dönerek oturur pozisyonuna geldim.

 

"Merhaba, adın ne senin?" Derken yanaklarını canını acıtmayacak derecede sıkarak seviyordum.

 

Uslu, cazgır, çok bilmiş olmayan çocukları çok severdim ve bu pıtırcık da çok tatlıydı. Al iki ekmek arasına ye resmen.

 

"Güneş benim adım. Barış ve Ahu'nun kızıyım. Şu da abim adı da Umut." Son cümlesinde parmağıyla yatağın ayak ucunda durmuş bizi izleyen kişilerin arasında sarı saçlı yeşil gözlü oğlan çocuğunu gösterdiğinde oraya baktım.

 

Bana bakıp tebessüm ettikten sonra el salladığında ben de aynısını yaptım.

 

"Çocuklar nerdesiniz hadi gelin." Sabah uyanırken duyduğum kadın sesini tekrar duyduğumda kaşlarım havalandı.

 

"Heh annem. Anne!" Güneş annesine seslendiğinde odaya Ahu olduğunu düşündüğüm kadın girdi. Ahu kimdi? Yengemdi değil mi? Amcamın karısı. Sanırım azıcık da olsa bir şeyler hatırlıyorum.

 

"Ah! Burada mıydınız? Sabah sabah sizi rahatsız mı ettiler? Kuzey neyse onu rahatsız edin de kızım senden özür dileriz." Dediğinde gülümsedim ve başımı olumsuz manada salladım.

 

"Yok rahatsız olmadım." Söylediğim şeyle tebessüm ettiğinde Kuzey homurdandı.

 

"Ama ben oldum yenge. Şu it sürüleri niye bizim odamızda Allah Allah ya." Dediğinde Ahu yenge Kuzey'in kafasına bir tane yapıştırdı.

 

Ohhh, canıma değsin! İçimin yağları eridi. Erimek demişken ben çok kilo aldım ya vermem lazım bu kiloları. Neyse İstanbul'a gidince veririm.

 

"Onlar senin kuzenlerin ve it sürüleri derken ne demek istiyorsun sen bize? Köpek mi demek istiyorsun? Seni bacaksız. Kaç kez yemek yedirdim içirdim ben sana. Bunların hepsi bize köpek demen için miydi?" Tavırlı tavırlı konuştuğunda Güneş ile bakışıp ikimiz de gülmemek için dudağımızı ısırdık.

 

"Ama yengem nereden çıkardın bunu? Yok öyle bir şey. Tövbe hâşâ. Size köpek demek? Yenge çarpılırsın , öyle demek istemedim." Dediğinde yengem sırıttı ve göz kırptı Kuzey'e.

 

"Aferin adam ol yengesi. Hadi kahvaltı hazır. Sizi bekliyoruz." Dediğinde Güneş ellerini çırpıp yataktan atladı ve koşarak odadan çıkarken "Çok acıktım." Diye bağıyordu.

 

Herkes onun bu hâline gülüp yavaş yavaş odadan çıkarken ben de yataktan kalktım.

 

Kuzey kolunu omzuma koyduğunda ben bir şey demeden biri kolu itti ve kendi kolunu koydu.

 

"Lan-" Kuzey tam devam edecekti ki kolunu iten kişiyi görünce sustu.

 

"Bir şey mi diyecektin Kuzey?" Lodos abim Kuzey'e tek kaşını kaldırarak baktığında sırıttım. Ben de kaşlarımı indirip kaldırarak ona baktığımda homurdandı ve hızla yanımızdan geçip gitti. Yalnız Lodos abim odada yoktu. Nereden çıktı bu adam?

 

Lodos abim saçımı öptükten sonra "günaydın meleğim." Dediğinde tebessüm ettim.

 

"Sen de günaydın abilerin en karizmatiği." Dediğinde kahkaha attı.

 

Bir dakika, yağcılarda inecek var. Lan bir şey de istemeyeceğim yağcılık değil bence. Değil değil. Bak hıçkırmadım da demek ki değil.

 

"Abi, askerde her sabah istiklal marşı mı okunuyor?" Dediğimde başını olumsuz mânada salladı.

 

"O zaman niye istiklal marşı okutuyor İsmail bey her zaman?"

 

"Dedemiz istiklal marşını çok sever. Gerçekten ülkemize, ülkemizin değerlerine çok önem verir. İnce çizgisidir bu konu. Her şey hakkında dalga geçip eğlenebilir ama ülke söz konusu olduğu zaman orada bir durur karşısındakini de durdurur. Sorduğun soruyla alâkası yok bunun ama bil diye diyorum. Neyse sorduğun sorunun cevabı ise işte az önce dediğim gibi çok sever istiklal marşını ve verilen değerin az olduğunu düşündüğü için en azından ben ve benim yanımda olan kişiler gereken değeri versinler diye düşünüyor. O yüzden her sabah kahvaltıdan önce evde istiklal marşı okunur. Burada tek olsa da o marş çalar bir çok kişi olsa da." Dediğinde başımı salladım.

 

Sanırım tüylerim diken diken oldu ülkeye karşı bağlılığından dolayı.

 

Demek ki ülkesine böyle bağlı olan bir dedem vardı.

 

"Peki şey diyeceğim herkes bu evde mi yaşıyor?" Dediğimde gülümsedi.

 

"Hayır. Dedem, en küçük halam ve kocası burada kalıyor. Eniştem çiftçi ve burada işte bahçe falan yapıyor. En büyük amcam ve en büyük halam Kastamonu merkezde, en küçük amcam ve ortanca halam İnebolu'da yaşıyor. Biz buraya geldiğimiz ve okullar bir dahaki hafta tatil olduğu için buraya geldiler." Dediğinde başımı salladım.

 

"Peki amcam ve halalarımın sıralaması nasıl? Büyükten küçüğe." Dediğimde güldü.

 

"En büyük çocuk babam sonra Alihan amcam, Selin halam , Helin halam, Kadir amcam ve Elvin halam olmak üzere büyükten küçüğe sıralanışları böyle." Sustuğunda zaten dışarıya çıkmıştık.

 

Ev o kadar mı büyük onca şey konuştunuz bir türlü varamadınız diyorsanız hayır ev büyük değil en azından İstanbul'daki bizim ev kadar büyük değil. Çatısıyla beraber üç katlı bir ev biz ikinci kattaydık yanın çatının bir altında ve aheste aheste yürüdük.

 

Bahçeye çıktığımızda gördüğüm manzarayla gözlerim kocaman oldu.

 

"Voa." Korelilerin hayran olduklarında çıkardıkları gibi ses çıkarıp Lodos abimin kolundan çıkıp masaya doğru ilerledim ama hayran olduğum kısım masa değil manzaraydı.

 

Karşımdaki manzara tamamen ormanlıktı ama önümde dizili olan dağların ve masmavi gökyüzünün uyumu beni kendine hayran bırakmıştı.

 

"Vuğaaa" tekrar aynı sesi bu sefer uzatarak çıkartırken masada Kuzey'in yanında oturan kahverengi saçlı kahverengi gözlü Güney abimin yaşına yakın yaşta olduğu belli olan çocuk Kuzey'e doğru yaklaştı.

 

"Kardeşin niye böyle garip sesler çıkarıyor?" Benim duymamı önemsemeden hiç de kısık olmayan bir ses tonuyla konuştuğunda onlara bakmadım.

 

"Yolda gelirken goblin mi moblin mi diye bir dizi izliyordu. Sanırım Korelilerin dizisi. Onu bitirdikten sonra donat servisi gibi bir isme sahip diziye başladı. O da Kore dizisi. Kız karakterle hep bu tarz tepkiler veriyordu. Kendini o dizilerde falan sandı herhalde. Ne bileyim ben?" Dediğinde gülmemek için kendimi kastım.

 

Az önce o doom at your service dizisine donat servisi mi dedi?

 

"Yolda doom at your service ikinci Goblin de ilk izlediğim diziydi. İsimleri bile aklında tutmıyor musun?" Dediğimde sırıttı.

 

"Tutamıyorum, sen ve senin güzelliğin beynimin her yerini kuşattı güzelim diğer şeyler girmiyor beynime." Dediğinde kaşlarım havalandı.

 

Şükür elhamdülillah bugün de uyandığımız ilk saatte düştük.

 

Ne kadar da her lafa söze düşmeye meraklıymışım be!

 

"Günaydın canım ailemin güzel bireyleri." Ellerini birbirine birkaç kez vurduktan sonra bize doğru gelen adama baktım.

 

Bu kimdi acaba? Acaba dedem mi? Yok lan adam 60-65 falan gösteriyor. Babam 50 yaşında o da babam gibi 20 yaşında ilk çocuğunu kucağına almış olsa en az 70 yaşında olması lazım. Yani değildir? Olabilir mi acaba? Babama da benziyor biraz.

 

"Dede!" Emir büyük bir coşkuyla bağırdıktan sonra dedem sandığım ama çok genç duran kişiye doğru koşup sarıldığında kaşlarım havalandı.

 

"Hadi canım!" Dediğimde yanımdaki Güney abim güldü.

 

"Evet güzelim. Dedemiz o ve evet çok genç duruyor."

 

"İsmail bey amca dede kaç yaşında acep? İlk baba olduğunda 15 yaşında falan mıydı ? " Dediğimde Güney abim güldü hafif sesli.

 

"Hayır 25 yaşındaydı. Ve dedem şu an 75 yaşında güzelim." Dediğinde şok içinde İsmail bey amca dedeye baktım. Simyacıların yana yakıla aradığı ölümsüzlüğü falan mı buldun da bu kadar genç gözüküyorsun be adam!

 

Abi bu adamdan dede olmaz, olsa olsa amca olur. Dede olmaz, cidden. İnsanın içi el vermez dede demeye. Adam niye bu kadar genç?

 

"Eeee diğer torunlarım beni özlemedi mi?" Bize bakarak konuştuğunda Lodos abim ve Güney abim önden Erim ve Kuzey arkadan ilerlediğinde ben babama baktım. Tebessüm ederek yanıma geldi ve elini belime koyup beni dedeme doğru ilerlettiğinde yutkundum.

 

Gerildim şu an. Nasıl gerilmeyeyim? Dedem olduğu söylenilen bey amca ile tanışacağım. Ha bir de adam emekli subay. Ay aklıma geldi. Ay bana bir şey oluyor. Ay Allah'ım.

 

Sırayla hepsi İsmail Bey'e sarıldığında karşı karşıya geldik.

 

"Baba, kızım Defne. Biraz geç oldu özür dilerim ama anca. Kızım deden İsmail Marsis." Babam bizi dedemle tanıştırdığında nefesimi tutup karşımdaki adama baktım.

 

Tepeden tırnağa beni inceledikten sonra elini uzattığında tuttum ve öpüp alınıma koyduğumda memnun olmuş bir şekilde gülümseyip elimi bırakmadan beni kendine çekti ve sarıldı.

 

"Ailene hoş geldin torunum." Dediğinde derin bir nefes verdim.

 

Allah'ım şükür. 'He çok şükür Allah'ım Bismillah' diyen Hürrem gibi hissediyorum şu an kendimi.

 

Benden uzaklaşıp saçımı okşadığında bende tebessüm ederek kendisine baktım.

 

Dedem babam gibi siyah saçlı ve mavi gözlüydü. Sanırım babam göz ve saç rengini gerçekten dedemden almıştı. Ve aynı şekilde ben de göz rengini dedemden almıştım. Adamın gözleri çok güzel be!

 

"Bir torunum da göz rengini benden almış." Memnun bir şekilde gülerken memnuniyeti sesine de yansımıştı.

 

"Gel seni ailenle tanıştırayım. Bir garip cümle oldu ama olsun." Dedem elini omzuma koyarak beni kolunun altına çektiğinde konuştu.

 

Arkadaşlar adam çok tatlı ve sempatik ben buna bey diyemem ki...

 

"Bu Alihan amcan eşi Duru ve çocukları Efe, Seval, Özge." Dediğinde amcama baktım.

 

Alihan amcanın kahverengi saçları kahverengi gözleri vardı, Duru yengenin saçları siyah gözleri kahverengiydi ve Efe ile Seval babalarına benziyorken Özge annesine benziyordu.

 

"Bu Barış amcam ve eşi Ahu yengen, çocukları Güneş ve Umut."

 

Barış amca kahverengi saçlı mavi gözlü, Ahu yenge sarı saçlı ve yeşil gözlüydu. Anlaşılan Umut ve Güneş annesi ve babasının karışımıydı.

 

"En büyük halan Selin, eşi Eren, çocukları Eymen, Ali ve Deren. "

 

Selin hala aynı dedem gibiydi Eren enişte kahverengi saçlı kahverengi gözlüydü. Ali ve Deren annesine Eymen ise babasına benziyordu.

 

"Bir küçük halan Helin ve eşi Harun, çocukları Gaye ve Bulut."

 

Helin hala siyah saçlı ve kahverengi gözlü Harun enişte Turuncu saçlı ve kahverengi saçlıydı. Gaye babasına Bulut ise annesine çekmişti. Ama Harun enişte ve Gaye'nin saçları çok güzeldi ha.

 

"Ve en küçük halan Elvin ve eşi Kenan. Daha çocukları yok." Dediğinde onlara da baktım.

 

Elvin hala Helin hala gibi siyah saçlı ve kahverengi gözlüydü eşi Kenan enişte ise sarı saçlı ve ela gözlüydü.

 

Ailedeki her birey niye bu kadar güzel be!

 

Hepsiyle teker teker el sıkıştığımda dedem tebessüm etti.

 

"Hadi kahvaltımızı yapalım." Dediğinde herkes dedemi dinlemiş ve masaya doğru ilerlemişti.

 

Masaya oturduk ve kahvaltı yapmaya başladığımızda herkesin üzerinde gözlerimi gezdirdiğimde hepsi eğlenerek kahvaltılarını yapıyordu. Bakışları ve gülüşleri samimiydi. Sanırım baba tarafını sevmeyen biri olmayacaktım.

 

BÖLÜM SONU...

 

Bu bölümde pek bir şey yoktu da ilerki bölümlerde bir olay olacak ben onu daha önce hiçbir kitapta okumadım. Elbet yazan vardır ama ben okumadım ya da hatırlamıyorum. Kısacası eğlenceğiz fkfkfkfkf.

 

Oy atmayı ve yorum yapmayı ihmal etmeyin lütfen.

 

Kendinize dikkat edin.

 

Allah'a emanet olun.

 

Bir dahaki bölümde görüşmek üzereeeee.

Loading...
0%