Yeni Üyelik
26.
Bölüm

26. Bölüm

@yazarnunur

YAYIMLANMA TARİHİ; 12 Ekim 2024...

26. BÖLÜM;

 

Masaya oturduk ve kahvaltı yapmaya başladığımızda herkesin üzerinde gözlerimi gezdirdiğimde hepsi eğlenerek kahvaltılarını yapıyordu. Bakışları ve gülüşerleri samimiydi. Sanırım baba tarafını sevmeyen biri olmayacaktım.

 

"Sonra işte bu salak kafa üstü düştü yere. Gülüyoruz falan ama o gün kafası yarıldı diye çok korktum. Hoş nasıl kafası yarılmadı bilmiyorum ya. Taş kafalı işte."

Deren konuştuğunda kahkaha atarken Erim yanımda somurtarak oturuyordu.

 

Şu an kahvaltı etmiş ve bahçede kuzenler olarak hep beraber oturmuş konuşuyorduk. Deren Erim'in ağaca çıkıp sonra korkudan inememesi ve kafa üstü yere çakıldığı anısını anlatıyordu.

 

Bunlar çok manyak çocukluk geçirmişler ha.

 

"Meyve suyu zamanı." Hilal yenge tepside meyve suları ile yanımıza gelirken konuştuğunda arkasından büyükler de geliyordu. Dedemin elinde gördüğüm ses bombasını gördüğümde sırıttım.

 

Sanırım kopacağız. Ay ama ben baba tarafını çok sevdim.

 

Dedem çardağa gelip tam çaprazıma oturduğunda herkes yerini almıştı.

 

Yani çardak küçük bir şey de değildi bu sırada. Baya da büyüktü yani. Hatta o kadar büyüktü ki herkes oturacak yer bulmuştu.

 

"Dede be, benim şu aralar canım çok halay çekmek istiyor. Deren de istiyor. Şu ses bombasına biz mi el koysak ha? Olur mu?" Ali dedeme şirin şirin bakarak konuştuğunda dedem güldü ve elindeki ses bombasını ona verdi.

 

Nasıl bu kadar hızlı dede dedin diyor olabilirsiniz doğal olarak ama adamda ne kadar dede tipi olmasa da bir o kadar da dede hissiyatı vardı. Ben de dede demeye karar verdim işte. Öyle yani.

 

Deren ve Ali kalkıp çardağın dışına çıktıklarında ben de ayağa kalktım ve onların peşine takıldım.

 

"Ne açalım?" Deren konuştuğunda tam arkalarındaydım.

 

"Tabiki de Mahmut Tuncer." Benimle beraber aynı cümleyi Ali de kurduğu için sesim yankı yapmış gibi oldu.

 

İkisi dönüp bana baktıklarında kaşlarımı kaldırıp indirdim ve Ali'nin elindeki telefonu aldım.

 

"Size de uyuyor madem." Dedikten sonra Mahmut Tuncer - Lo Lo açtığımda güldüler.

 

Ses bombasını yere bıraktım ve halay moduna geçtiğimde sağıma Deren soluma Ali geçti.

 

Üçümüz birlikte söyleyerek halay çekerken bir yandan da gülmekten çekemiyorduk.

 

"E ama ciddiyet." Diyerek Ali ile aramıza girip halaya katılan Erim ile daha çok güldüm.

 

"Bence de ciddiyet yani." Bu sefer Erim ile arama girip halaya katılan Emir'e daha çok güldüm.

 

Manyak bunlar ya. Kıskanç manyaklar.

 

Şarkı bittiğinde elimi ellerinden çekerek gülerek kendimi yere attım.

 

Niye bu kadar çok güldüğümü sormayın. Her şey komiğime gitti ve işin daha komik tarafı benimle beraber onlar da yere oturmuş ve gülüyorlardı.

 

Ses bombasından Kibariye- hap koydum çalmaya başlayınca oraya döndüm ve Özge ablayı gördüm.

 

"E halay çektiniz bir de roman havası çalsın da oynayalım değil mi?" Diyerek bize doğru geldi ve hepimizi ayağa kaldırdığında kıkırdadım.

 

E oynayalım bakalım. İyi de kıvırırım şimdi.

 

"Hap koydum hap koydum

İçine de hap koydum

Kaynanamın adını kuyruklu

Yılan koydum"

 

Erim kulağımın dibinde bana gönderme yapar gibi bağırdığında sırıttım ve kaşlarımı indirip kaldırırıken konuştum.

 

"Benim kaynanam öyle değil bebeğim. Sen ilerde olacak kaynanan için kork." Göz kırptığım kaşlarını çattı. Bu haline gülüp Deren'in karşısına geçtim ve oynamaya devam ettim. İyicene enerjimizin %40'ını bitirene kadar oynadıktan sonra hepimiz yere oturduğumuzda çardaktakiler bizi gülerek izliyordu.

 

"Pişt Erim, Emir. Her zamanki gibi yapıyor muyuz? 1-2 saate hepsi bahçeye iner." Sağımdaki Erim ve Emir'e seslenen solumdaki Ali'ye döndüm.

 

Ne dönüyor burada?

 

"Yapıyoruz tabi oğlum. Kaçar mı? Kim kim olucaz?" Erim konuştuğunda iyice kaşlarım çatıldı. Benim bilmediğim ne oluyordu lan?

 

"Ben , Aras, Deren, sen, Emir, isterse Defne ve Gaye gelir büyük ihtimalle. Bulut ve Seval korkuyor biliyorsun onları kesinlikle yanımıza almayız zaten. Eymen, Umut ile Güneş zaten küçük. Özge abla, Efe , Lodos , Kuzey ve Güney abiye söylesek zaten izin vermezler her zamanki gibi. O yüzden Defne de gelirse 7 kişi gelmezse 6 kişiyiz." Ali konuştuğunda en sonunda dayanamadım ve ben lafa atladım.

 

"Ne yapacağız ki?" Dediğimde Erim sırıttı.

 

"Ormana gideceğiz." Dediğinde kaşlarım havalandı.

 

Orman diyor, yılan diyor, kertenkele diyor, börtü böcek diyor. Tamam o son dört şeyi demiyor ama orman demek bunların da varlığı demek ki karşımda gördüğüm ormanda bunlar varsa ayı da vardır. Sonuçta burası Kastamonu'nun bir köyü ve ne demişler. Daş düşebilü, ayı çıkabilü.

 

Ekşın, korku, macera, EVET, EVET, EVET.

 

"Olur." Büyük bir heyecanla konuştuğumda hepsi sırıttı.

 

"O zaman bizimkiler bahçeye çıktıktan bir yarım saat sonra sıvışırız evden." Emir konuştuğunda başımı sallayarak onu onayladım. Mantıklı.

 

"Anaaa içeri geçelim. Bizimkiler ile konuşmadık geleli. Hoş ben Arda ile konuşmuyorum sadece Şule ve Atakan ile konuşuyorum ama olsun. İçeri gidelim de cama yapışarak telefonla konuşalım." Emir ve Erim'e bakarak konuştuğumda başlarını gülerek salladılar ve ayağa kalktılar.

 

Abartmıyorum, burada telefon çekmiyor. Bakın interneti bile geçtim telefon çekmiyor. Telefonu camın dibine koyuyoruz o zaman çekiyor o yüzden cama yapışıp konuşalım dedim zaten.

 

Eve girip ikinci kata çıkarken aklımda olan soruyu dile getirdim.

 

"Abi biz az önce niye bu kadar gereksiz güldük?"

 

"Bilmem." Hep bir ağızdan aynı şeyi söylediklerinde kaşlarımı çattım.

 

"Acaba çok gülen çok ağlar derler ya. Çok mu ağlayacağız?" Kendi kendime soru sorduğumda arkamdaki Deren bir tane omzuma geçirdi.

 

"Kız ağzından yel alsın. Ağlamak güzel değil, ağlamak kötü. Hiç sevmem ağlamayı. Gözünden ayrı burnundan ayrı bir sıvı geliyor gözyaşın sümüğün birbirine karışıyor hadi onu geçtim bir de ağladıktan sonra şişen, küçülen, kızaran ve altı kararan bir göz oluyor falan. I-ıh. Hiç sevmem hem de hiç. " Dediğinde güldüm.

 

Bu da deliydi. Bu ailedeki herkes manyaktı be. Evet bunu da zibilyon kez söyleyebilirim.

 

"Bizim odada daha iyi çekiyor telefonunuzu alın gelin." Ali konuştuğunda başımızı sallayıp telefonumuzu almaya dağıldık. Zaten hepimiz ne hikmetse aynı kattaydık yani ikinci katta.

 

Telefonumu alıp odadan çıktığımda yan odadan çıkan Aras, Emir ve Erim'in yanına gittim. Bu üçü aynı odada mı kalıyor?

 

"Niye hepimiz bu kattayız?" Dediğimde Erim kolunu omzuma attı Emir ise boşta kalan elimi tuttu.

 

Ama bunlar şapşal yaaa. Yerim ama.

 

"Şimdi şöyle ikiz. Torunların odası ikinci katta, çocukların odası birinci katta dedemin odası da giriş kattadır. Çatı katı da depo olarak kullanılıyor." Dediğinde başımı salladım.

 

Ev bildiğimiz inebolu evlerindendi. Bu evlere oldum olası bayılmışımdır zaten ben. Ev mükemmeldi ya. Gerek kırmızı rengi olsun gerek hâlâ değiştirmedikleri eski usül pencereler olsun. Ev tarih kokuyordu tarih. Ve evet tekrar söylüyorum çok güzeldi.

 

Ali'nin kaldığı odaya girdiğimizde hemen telefonumu cam kenarına koydum ve telefonun çektiğine dair işaretin gelmesini bekledim. İşaret gelir gelmez hemen Atakan'ı aradım ve bir iki çalışın ardından telefon açıldı.

 

"Ne demek aramamak? Burada biz çatladık meraktan. Niye aramıyorsunuz bizi? Korktuk. Dağa gittiniz ulan ne demek aramamak?" Atakan telefonu açar açmaz bağırarak konuştuğunda gözlerimi devirdim ama bir yandan da güldüm.

 

"Atakan az sakin ol be. Ben yolda uyumuştum beni uyandırmadılar. Sonra kahvaltıydı tanışmaydı şamata gırgırdı derken zaman geçti ama sonra dedim ki bir arayayım. Bak aklına gelen bendim ben. Ben dedim arayalım diye." Dediğimde homurdandı.

 

"İyi , affettim. Neyse ne yapıyorsunuz?" Sorduğu soruyla güldüm.

 

"İşte halay çektik roman havası oynadık sonra plan yaptık şimdi de cama yapışmış sizinle konuşuyoruz ve yaptığımız planı anlatacağız." Dediğimde Emir ve Erim güldü.

 

"Ne planı?" Dediğinde sırıttım.

 

"Bir iki saat sonra evdeki büyükler bahçeye işte tarla gibimsi bir yere gittiklerinde biz de ormana gidicez." Hafif kısık sesle dediğimde karşı taraftan bir sessizlik geldi. Tarla gibimsi diyorum ama tarlaya gidecekler zaten. Niye öyle bir şey dedim ki ben şimdi?

 

"Kastamonuluların bir sözü vardır bilir misin kanka? Daş düşebilü ayı çıkabilü diye. Bir de siz ormanda gezerken ayıyla karşılaşırmışsınız. Üf ne ekşın, korku ve macera ama. Neyse başınıza öyle bir şey gelsin istemem ama dikkat edin. Orası Kastamonu gideceğiniz yer ise korunmuş bir alan değil." Dediğinde güldüm.

 

"Saçmalama Atakan ya. Olur mu öyle şey? Bildiğim kadarıyla ayılar insan sesinden korkup kaçar. Olmaz öyle bir şey." Konuştuğumda bizimkiler başını sallayarak beni onayladı.

 

"Neyse ya neyse. Ne yaptınız siz?" Dediğimde böylece konuyu dağıtmış yeni bir sohbet açmıştım.

 

"Oturuyorduk sizden arama bekliyorduk." Arda'nın sesi kulağıma dolduğunda sustum.

 

Ben Arda'ya küsüm konuşmayacağım.

 

Sustuğumda Erim bana baktı.

 

"İyi aradık kapatın o zaman." Dediğinde gülmemek için dudağımı ısırdım. Şerefsizin Ardayla küs olmam işine geliyordu.

 

"Hayır, Defne konuşalım mı biz?" Dediğinde yine cevap vermedim.

 

"Benimle tek bir kelime bile mi konuşmayacaksın?" Dediğinde yine cevap vermedim.

 

"Bunu daha ne kadar sürdüreceksiniz?" Atakan konuştuğunda derin bir nefes aldım.

 

"Kendi iç dünyamdaki Arda'nın mahkemesinde Arda ne zaman aklanırsa o zaman. Neyse görüşürüz Atakan. Bay bay." Dedikten sonra karşıdan cevap beklemeden telefonu kapadım.

 

"Neyse o zaman gitmelerini bekleyelim." Ali konuştuğunda içeri bir anda Gaye girdi.

 

"Bugün biraz geç gideceklermiş." Nefes nefese konuştuğunda kaşlarım havalandı.

 

"Koştun mu?" Dediğimde başını salladı.

 

"Niye?" Sorduğum sorunun ardından kendini koltukta Ali'nin yanında boşluğa bıraktı.

 

"Bu evden korkuyorum ben, perili cinli gibi geliyor. O yüzden tekken evin içinde dolaşacaksam istemsiz koşuyorum." Dediğinde başımı salladım.

 

Peri, cinli mi? Yok artık daha neler!?

 

"Niye böyle bir düşünceye kapılıyorsun ki?" Erim sorduğum sorunun arından kolumdan tutarak beni koltukta yanına çekti ve kolunu omzuma atıp başımı göğsüne yasladı.

 

"Şimdi güzelim burası dağlık alanda, çevrede ağaçlar bol malûm. Çıkan hışırtıları, dalların eve sürtünme ve vurmam sesleri Gaye'yi korkutuyor. O yüz-"

 

Gaye hafif bir sinirle Erim'in sözünü kestiğinde kaşlarım havalandı.

 

"Niye sadece onu anlatıyorsun? Anlatsana diğer olayları da. He?" Dediğinde Erim'in göğsünden başımı kaldırıp yüzüne baktım.

 

"Ne olayı?"

 

Erim başımı tutup tekrar göğsüne yasladığında kaşlarımı çattım.

 

"Ben anneannemin vefat ettiği sene o vefat etmeden burada onların yanına tek başıma kalmaya gelmiştim. Böyle ikinci gecemdeyken falan bir ara uykumdan uyandım. O sırada kapım biraz aralıktı ve koridorın ışığı açıktı. Koridordan odama ışık sızıyordu. Sonra kapımın aralığından odaya anneannem girdi bana doğru yaklaştı biraz 'bir şey mi oldu anneanne?' dedim ama hiçbir cevap alamadım. Sonra geri döndü ve gitti ben de ne olduğunu merak edip odasına gittim. Odasına gittiğimde anneannem uyuyordu. Uyandırıp ne olduğunu sorduğumda odama gelmediğini söyledi. Ayyyy çok kötüydü." Son cümlesini yüzünü kapatarak söylediğinde gözlerim kocaman oldu.

 

Oha, ciddi mi? Korktum...

 

"Ve bunu yaşarken 10 yaşındaydı. Kızım halüsinasyon görmüşsündür. Uyku uyanıklık hâlinde kafan karışmıştır. O zaman daha 10 yaşındaydın bir de." Erim konuştuğunda Gaye başını sağa sola salladı.

 

"Hayır bas bayağı uyanıktım. Ve 10 yaşında olmam bir şey değiştirmez size yalan borcum mu var benim be!?"

 

"Neyse tamam ya kapatalım konuyu." Emir konuştuğunda göz ucuyla ona baktım.

 

"Hangi konuyu kapatıyorsunuz?" Aras kapıyı açıp başını odanın içerisine uzattığında güldüm.

 

"İşte Gaye'nin bu evde tek başına gezmekten korkmasının ardındaki nedeni." Ali Aras' cevap verdiğinde başını sallayıp odaya girdi ve o da Gaye'nin yanına oturdu.

 

"Okuyor musunuz?" Ali, Deren ve Gaye'ye hitaben konuştuğumda başlarını salladılar.

 

"Ben yks öğrencisiyim. Sınava çalışmaya çalışıyorum ama yapamıyorum." Deren homurdanarak konuştuğunda derin bir nefes aldım.

 

Bu şey ya. Bir dahaki sene ben.

 

"Ben de lise 1 öğrencisiyim işte Emir gibi."

 

Deren susunca Gaye konuşmuştu. Onu da başımı sallayarak onayladım.

 

"Üniversiteye gidiyorum ben de işte." Ali hiç umrunda olmayan çok önemsiz bir şeymiş gibi elini 'aman salla gitsin' der gibi sallayarak konuştuğunda güldüm.

 

"Peki üniversiteli." Dediğimde herkes gülmüştü.

 

Ne komikti? Komik olan neydi? Biz bugün niye bu kadar gülüyoruz? Acı acı çıkmasa iyidir.

 

" Ya ben şey demeye geldim buraya. Kafamı dağıttınız be! Büyükler gidince biz de evden kaçıcaz ya heh işte bizimkiler hepimiz bir odada toplanıp plan yaptığımızı fark edip işgillenmesin diye onların yanına gidip oturalım diyorum." Deren konuştuğunda dediği şey mantıklı olduğu için başımı salladı.

 

"Plan yapmıyoruz ki." Ali söze atladığında ona baktım.

 

"Ama plan yaptığımızı sanabilirler." Diyip sustuğumda Deren devam etti.

 

"Ve böylece bizi de yanlarında götürebilirler." Dediğinde başımı salladım.

 

Ayağa kalktığımda diğerleri de kalktı.

 

"İyi gidelim bakalım yanlarına." Ali konuştuktan sonra kapıyı açtı ve çıktı.

 

Ali'den değilse, hadi gidelim bakalım yanlarına.

 

Acaba onlar gidip biz ormana sıvıştıktan sonra ormanda nasıl vakit geçireceğiz?

 

BÖLÜM SONU...

 

Bölüm bitti fmmfmddm

 

Nasıl bir bölümdü? Beğendiniz mi?

 

Oy atmayı ve yorum yapmayı ihmal etmeyin lütfen.

 

Kendinize dikkat edin.

 

Allah'a emanet olun.

 

Bir dahaki bölümde görüşmek üzereeeee.

Loading...
0%