Yeni Üyelik
27.
Bölüm

27. Bölüm

@yazarnunur

YAYIMLANMA TARİHİ; 13 Ekim 2024...

27. BÖLÜM;

 

"İyi gidelim bakalım yanlarına." Ali konuştuktan sonra kapıyı açtı ve çıktı.

 

Ali'den değilse, hadi gidelim bakalım yanlarına.

 

Acaba onlar gidip biz ormana sıvıştıktan sonra ormanda nasıl vakit geçireceğiz?

 

"Hadi az hızlı olun!" Deren bize fısıldayarak bağırdığında gülmemek için kendimi sıktım.

 

Fısıldayarak nasıl bağırdı diye sormayın ben de bilmiyorum.

 

"Ben öne geçeyim yolu çok biliyormuşum gibi." Dedikten sonra Deren'in önüne geçtim.

 

"Tarif et bana yolu nereye şimdi?" Dediğimde derin bir nefes aldı.

 

Ama bir şey demedim ki!

 

"Ben sana sağ ya da sol diyene kadar düz ilerle." Dediğinde başımı salladım ve yere bakarak düz ilerlemeye başladım.

 

Niye böyle bir kuytu yerden gidiyorduk bilmiyorum ama patika bir alana sapmıştık.

 

Evden daha yeni çıkmış ve evin arkasında olan patika bir yola sapmış ilerliyorduk. Büyükler yarım saat önce evden çıkmışlardı biz de azıcık bekleyip yola çıktık.Yani bir iki dakika önce.

 

Ayaklarıma yani yola bakarak yürürken Deren'den komut geldi.

 

"Sağa sap."

 

Neden yere bakıyorsun sadece derseniz diye söylüyorum. Ormanlık alan abi burası yere iyi bakmak lazım yılan falan çıkarsa sokmadan topuk yapıp kaçabilelim. PIRILTI.

 

Sağa saptığımda kendi ayaklarım dışında karşımda olan birinin ayakları bakış açıma girince hemen başımı kaldırdım.

 

Sıçtık arkadaşlar. Hem de baya temiz.

 

"Nereye böyle tek sıra halinde sürü gibi gençler?" Barış amca önümüzde durmuş bize bakarak daha doğrusu bana bakarak konuştuğunda tebessüm ettim.

 

Adam bana bakıyor, ne diyeceğim ulan!?

 

"Murat dede ve Kiraz nine'nin yanına gidiyoruz amca. Onlar bizim aksimize biraz daha ormanın içindeler ya. Bu yol kestirme hem." Erim arkadan imdadıma yetişip konuştuğunda yutkundum. Şimdi yalan söylersem hıçkırırdım en iyi susmaktı.

 

"Öyle mi?" Amcam gözlerimin içine bakarak konuştuğunda ben de gözlerine baktım.

 

"Ormanda bir yere gidelim dediler ben de peşlerine takıldım." Sakin bir şekilde konuştuğumda başını salladı.

 

Sonuçta yalan değil, ormanda bir yere gidiyoruz. Neresi belli değil ama gidiyoruz.

 

Deren arkadan belimi çimdiklediğinde tepki vermedim.

 

"Demek ki doğru. Hıçkırmadığına göre. Abim söyledi de sendromunu. İyi gidin o zaman. Çok geçe kalmayın ama." Dediğinde başımı salladım.

 

Yaaa iyi ki öyle dedim yoksa dolaşamazdık.

 

Amcam önümüzden çıkınca hemen ilerledim. Biraz uzaklaşınca Deren'in cimciklediği yeri ovaladım ve Deren'e dönüp koluna vurdum.

 

"Ne cimcikliyon kızım? Ben öyle demeseydim hıçkırırdım o zaman nah salardı bizi." Dediğimde kaşları havalandı.

 

"Ne sendromun var?" Ali arkadan konuştuğunda Erim ona cevap verdi.

 

" Pinokyo sendromu var yalan söyleyince ki ima yaparken bile yalan söylese hıçkırıyor."

 

"Babam da kaçırmamış söylemiş hemen. Dua edeceğine bana, gelmiş cimcik atıyor belime. Hain." Dediğimde güldüler. Gözlerimi devirip önüme döndüm ve ilerlemeye başladım.

 

"Sola dön." Deren tekrar yön komutu verdiğinde dediğini yaptım ve sola döndüm.

 

Biraz daha ilerledikten sonra hafif bir yokuşun ardından düz yola çıktığımızda derin bir nefes aldım.

 

"Sonunda!" Dediğimde güldürler.

 

Yolun sağ tarafı yani bizim geldiğimiz tarafı hafif eğimliydi yani iniş vardı ama sol tarafı dağlıktı. Normal yürüyerek çıkamazdın. Yani örümcek adam değilsen çıkamazsın .

 

Yol toprak değil taştandı ama normal anayol gibi de değildi. Şu an anlatamıyorum ama toprak olmayan betondan ama üzerinde çakıltaşı olan düz bir köy yoluydu işte.

 

"Şöyle gidelim." Erim konuşarak beni belimden tutup sağ tarafa yönlendirdi ve dümdüz yürümeye başladık.

 

"Sen neden sadece yere bakıyordun az önce?" Gaye bana sorusunu yönelttiğinde durdum ve ona baktım, benimle beraber onlar da durmuştu.

 

"Neden olacak tabiki de görüş açıma yılan girerse direk topuk yapabilmek için." Dediğimde güldüler.

 

"Ama zaten yerde yılan vardı hem yılanlar sadece yerde olmaz ağaca da çıkabilirler. Yani tek yere bakman çok da mantıklı bir çözüm değil." Deren konuştuğunda şok olmuş bir biçimde ona baktım.

 

Onlarda da bim olmuştu. Ehehehehe sizi soğuktan dondurduğuma göre devam edebilirim.

 

"Ne!?" Diye küçük çaplı bir çığlık attığımda kahkaha attılar.

 

"Yerde yılan mı vardı? Nasıl vardı? Ne ara vardı? Ben niye görmedim?" Hızlı hızlı konuştuğumda Erim gülerek konuştu.

 

"Deren şaka yaptı güzelim yılan falan yoktu." Dediğinde derin bir nefes aldım.

 

Burun kıvırarak Deren'e baktım.

 

"Öyle olsun Deren. Öyle olsun." Dediğimde Gaye sırıtarak konuştu.

 

"Yok akşam olsun."

 

"Yok ikindi olsun." Emir Gaye'ye katıldığında yüzümü buruşturarak yüzlerine baktım sanki ben hiç içimden soğuk espiri yapıyormuşum gibi. Ama ben içimden yapıyorum bunlar dışından yapıyorlar. Olmaz ki ama böyle!

 

"Yok yatsı olsun." Erim devam ettiğinde aynı yüz ifadesiyle ona bakmaya başladım.

 

"Yok sabah-" Ali'nin sözünü dehşet içinde kestim.

 

"Cidden böyle bütün vakitleri mi sayacaksınız!?" Dediğimde kahkaha attılar.

 

Komik mi bu şimdi?

 

"Ya tamam bir türlü yürüyemedik çakılı kaldık burada hadi yürüyün." Ali gülerek konuştuğunda Erim belimdeki elini ittirip yürümemi sağladı.

 

"Şu ağaca bak. Lodos abimi bile boy konusunda bilmem kaça katlar." Hayran bir şekilde konuşurken ağaçlara bakıyordum.

 

E bunlar çok uzun, yani baya uzun. Baya baya baya uzun. Biz yanında serçe parmak boyunda kalıyoruz yani. Tamam belki o kadar da değil ama. Baya uzun işte.

 

Hayran kaldım ama korkunç lan. Ağaçların bir tanesinin birinin üzerine düştüğünü düşündüm de sanırım ağacın altında kalan kişinin pestili çıkardı. Allah'ım sen koru, amin.

 

"Oha o ne?" Ağaçta gördüğüm mantara şaşkınca bakıp yanına gittim.

 

"Mantar." Ali konuştuğunda güldüm.

 

"Mantar olduğunu biliyorum. Ne mantarı?" Dediğimde güldüler.

 

"Kara mantar." Kaşlarım havalandı.

 

"Ama bej renginde bu." Dediğimde baya sesli bir şekilde güldüler.

 

Komik miydi bu şimdi? Komik olan ne?

 

"Zaten koparılınca karardığı için kara mantar diyorlar ona güzelim." Erim kolunu omzuma atıp beni kendine çekerken konuştuğunda başımı salladım.

 

"Koparıp bakalım mı?" Dediğimde kıkırdadılar.

 

"Saçmalama. Yürü işte Allah Allah gezelim diye geldik bir şeyler koparalım diye değil." Ali gülerek konuştuğunda gözlerimi kıstım.

 

Emir verdi bana haspam. Hiç sevmem.

 

"Bu ne mantarı?" Erim'e başka bir mantar gösterdiğimde ona baktılar.

 

"Karacaoğlan." Diye cevap verdi Ali.

 

"Peki bu ne mantarı?"

 

"Fındık mantarı."

 

"O zaman bu ne mantarı?"

 

"Tilki burnu mantarı."

 

"Bu ne mantarı?"

 

"Ayı mantarı. "

 

"Bu ne mantarı?"

 

"Enişte mantarı." Benim sorularıma Ali cevap verirken güldüm en sonunda.

 

"Bu ne ya enişte mantarı falan. Aile üyerinin isimlerini mi vermişler mantarlara. Hala, dayı, amca , teyze mantarı falan yok mu?" Diyerek güldüğümde onlar da güldü.

 

"Peki, şu ne mantarı?"

 

"Kanlıca." Ali bezgince nefesini verdiğinde sırıttım. Yaaaaa bezersin işte öyle.

 

"O zamaaaan, oradaki ne ma-"

 

"Sırtı gökçe mantarı ve artık yeter Defne ne yapacaksın mantarların isimlerini?" Ali en sonunda bezgince konuştuğunda kıkırdadım.

 

"Hiiiiç. Tamamen meraktan soruyorum çoğunu unuttum bile. Sen bu kadar mantar çeşidini nasıl biliyorsun?" Dediğimde sırıttı.

 

"Mantar severim. O yüzden biliyorum."

 

Omzumdaki Erim'in kolunu ittim ve hoplaya zıplaya önden önden yürümeye başladım.

 

Aras yanıma gelip elimi tuttuktan sonra bana katılıp zıplayarak yürümeye başladığında diğer yanıma Emir gelmiş o da Aras gibi elimi tutup zıplayarak yürümeye başlamıştı.

 

Kıskanç böcek ya. Şapşal şey. Tam ağzı burnu vura vura sevmelik. Bir gün bunu yapayım. Kesin çok eğlenceli olacak.

 

"Aha gelin şuradaki küçük ırmağa gidelim." Emir elimi sıkıca tutup bizi oraya çekiştirdiğinde güldüm.

 

"Çok güzelmiş ama burası." Hayran olmuş gibi konuştuğumda güldüler.

 

Küçük bir şelale vardı çok fazla su gelmiyordu ama geliyordu ve o su küçük bir ırmağa dönüşmüştü. Burası çok güzel ama.

 

Hemen kuru olan yerlere basarak suya yaklaştığımda güldüler.

 

"Anaaaa Su yılanı." Çok uzun olmayan ama üç parmak uzunluğunda olan incecik siyah bir yılan gördüğümde konuştum. Bizimkiler yanıma gelip baktılar ve başlarını salladırlar.

 

"Aaaa şunlar şey değil mi? Kurbağa yavruları." Şaşkın bir şekilde suyun içinde hızlı şekilde hareket eden siyah kurbağa yavrularına baktığımda güldüler.

 

"İribaş onların adı." Deren gülerek konuştuğunda gözlerimi kısıp ona döndüm.

 

"Ama büyüyünce kurbağaya dönüşmeyecek mi? Dönüşecek. O zaman kurbağa yavrusudur. Bitti, kestik, nokta, ünlem, kapanış. Israr yok." Dediğimde güldüler.

 

Aramızda iki kol uzunluğunda mesafe olan kayanın üzerine kurbağa atladığında güldüm.

 

"Bak anaları da geldi." Dediğimde güldüler.

 

Hay kişnekler, her şeye gülüp duruyorlar. Tabi ben de gülüyorum. Yok yok kişnek değiller.

 

Kurbağa ile uzun ve romatik bir bakışma yaşarken burnuma yakın bir noktaya gelen sinek ve kurbağanın diliyle o sineği yakalaması bütün romantikliği bozdu.

 

Ulan kurbağa az daha burnuma dil atıyordu lan.

 

Üzgünüm kurbağacık burnuma dil atmaya çalışanlarla aramda bir şeyler olamaz hakkını kaybettin.

 

"Şiht git lan." Erim kurbağaya el kol yaparak kovmaya çalıştığında güldüm.

 

"Ne yapıyorsun?" Dediğimde bana tip tip baktı.

 

"Bazı kurbağaların derisi zehirlidir kızım. Ya üstüne zıplarsa." Dediğinde baygın baygın yüzüne baktım.

 

"Peki sen onu kışkışlarken benim üzerime atlamayacağı kanaatine nereden varıyorsun?" Sorduğum soruyla gözlerini devirdi. Haklıyım gençler dağılın.

 

"Peh, seni düşünende kabahat." Dediğinde güldüm ve yanaklarını sıktığımda kurbağa vırakladı ve bizden daha uzak olan bir kayaya zıpladı.

 

"Gitti , için rahatladı mı ikiz?" Dediğimde başını salladı.

 

Erim yanımda benim gibi oturduğunda elimi yılandan çok uzak bir noktada suya soktuğum zaman suyun soğukluğu bedenimde bir titremeye sebep oldu.

 

"Defne, Defne, Defne yılan eline doğru geliyor." Aras büyük bir dehşetle konuştuğunda elimi hemen çekip ayağa kalktım korkuyla. Ama ne göreyim? Yılan eski konumunda öylece hareket etmeden duruyor. Bir milim bir kıpırdamamış! Ölü mü lan acaba?

 

Korkarak kalkmama kahkaha attıklarında dişlerimi sıkarak ve baygın bakışlarımla Aras'a doğru ilerlemeye başladım.

 

Irmaktan su alıp Aras'ın yüzüne attım , zıplayıp saçını tuttum ve çektim.

 

"Hain, seni hain. Beni kandırmak ha? Pü, hain. Yok ulan sen benim kuzenim falan olamazsın. Bir sana bakıyorum bir de Ali, Deren ve Gaye'ye bakıyorum. Yok olamazsın sen benim kuzenim falan." Dedikten sonra ellerimi saçından çektim ve saçımı savurarak ırmaktan çıkıp ırmağa bakmasaydık devam edeceğimiz yoldan ilerlemeye devam ettim.

 

Bizimkiler gülerek arkamdan geldiler ve yanıma gelip benimle aynı hizada yürümeye başladılar.

 

İşte böyle arkamdan gelirsiniz!

 

Arkadan gelen ince çıtırtı sesiyle kaşlarım çatıldı ve yerimde durup başımı arkaya çevirdim.

 

Hasbiptir lan oradan. Dalga mı geçiyorsun? Bu kadar da olamaz yani. Hay senin şom ağazını yırtayım Atakan. O ağzını en sonunda dikeceğim de ettiğin tahminlerden hiçbirini söyleyemeyeceksin.

 

Korku ve şok içinde kısık bir sesle konuştum.

 

"Gençler, ben mi yanlış görüyorum yoksa uzakta da olsa tam karşımda bir ayı mı var?"

 

BÖLÜM SONU...

 

Bana çok sövmeyin olur mu? Dmdndmdmd

 

Bu bölüm nasıldı? Sonu mükemmel değil mi? Fmdkdkdkrkdk

 

Oy atmayı ve yorum yapmayı ihmal etmeyin lütfen.

 

Kendinize dikkat edin.

 

Allah'a emanet olun.

 

Bir dahaki bölümde görüşmek üzereeeee.

Loading...
0%