Yeni Üyelik
10.
Bölüm

10. Bölüm

@yazarnunur

YAYIMLANMA TARİHİ; 6 EKİM 2024...

 

10. BÖLÜM;

 

"Aras zaten bizim koleje gelmek istiyordu. Eda ve Ekin de onun isteğini yerine getirme kararı aldı. Kısacası Aras da sizinle aynı okula gidecek."

 

Başımı Aras'a çevirdiğimde sırıtıyordu.

 

Ulan okulda hem Aras hem bizimkiler olacak. E ben kiminle zaman geçireceğim şimdi?

 

Amaaaan ne önemi var? Sonuçta en sonunda bütün sevdiğim kişileri görebileceğim.

 

"Bir şey demeyecek misin Aras?" Annem konuştuğunda ona baktım.

 

"Valla anne bir şey demesine gerek yok şu tipine baksanıza. Yüz ifadesi her şeyi açıklıyor bence." Gülerek konuştuğumda Aras kolunu omzuma atıp beni kendine çekti.

 

"Teşekkür ederim teyze. Çok sevindim."

 

Annem tebessüm ettiğinde ben de gülümsedim.

 

Biz konuşurken içeriye Bartu, Erim ve Kuzey girdi. Kuzey bana kötü kötü bakmaya başladığında gözlerimi devirdim.

 

"Çok sevindin değil mi?" Aras bana bakarak konuştuğunda güldüm.

 

"Yooo, hiç sevinmedim. Anne almayın bunu okula." Ciddi bir şekilde konuştuktan sonra birkaç kez hıçkırdığımda Aras kahkaha atmıştı.

 

"Bazen pinokyo sendromunun olduğunu unuttuğunu düşünmüyor değilim." Dediğinde hemen bakışlarımı ona çevirdim.

 

Hasbiptir ama arkadaş, bizimkiler sendromumu bilmiyordu ki...

 

Ah, Aras. Ne yaptın sen!

 

Şimdi sendromumu nereden mi biliyor Aras? Şöyle. Ekin abi doktor ve onlardayken bana sordukları her soruya yanlış cevap verince nasıl olduğunu bilmediğim bir şekilde Ekin abi sendromumu öğrendi. Bundan dolayı Aras'da biliyor.

 

Sinirli sinirli Aras'a bakarken bana göz kırpıp 'ne oldu?' der gibi kafasını salladı.

 

Kuzey kahkaha attığında dişlerimi sıktım.

 

"İyi bok yedin Aras." Sadece Aras'ın duyacağı şekilde konuştuğumda kaşlarını çattı.

 

"O ne?" Annem bana soru yönelttiğinde Kuzey benden önce atladı.

 

"Pinokyo sendromu yalan söylediğinde bedende olan olaylar. Kimisi bayılıp epilepsi krizi geçirir. Demek ki Defne hıçkırıyor." Sırıtarak konuştuğunda dişlerimi sıktım.

 

"Bilmiyorlar mıydı?"

 

"Bilmiyorlardı tabiki de. Salak mıyım ben? Söyleyeyim de kullansınlar. Şu Kuzey ve Erim dibine ekmek banıp yer, o derece kullanırlar." Dediğimde gülmemek için dudaklarını birbirine bastırdı.

 

Omzumdaki kolunu itip Emir'e yaslandım.

 

"Oha, trip mi atıyorsun."

 

"Hayır."

 

Hıçkırdığımda güldü.

 

"Evet, trip atıyorsun." Aras kendi sorusuna cevap verdiğinde gözlerimi devirdim.

 

Kuzey sırıtarak bana bakarken dişlerimi sıktım.

 

Sıçtım gençler. Alırım bir hayırlı olsununuzu.

 

"Keşke böyle bir sendromunun olduğunu bize söyleseydin kızım." Annemin alıngan bir ses tonuyla konuşmasıyla ona baktım.

 

Ama anam hanım niye trip atıyorsun şu an?

 

"Ama annem öğrenmiş oldunuz işte. Ne demiş atalarımız geç olsun güç olmasın, değil mi?" Aras ve Emir yanımda kıkır kıkır gülerken annem ve babam da istemsiz tebessüm etmişti.

 

Eda abla zaten içeri girdiğimizden beri sırıtıyordu.

 

Öteki soğuk nevalelerden bahsetmiyorum zaten.

 

"Şimdi sen yalan söyleyemiyorsun?" Bartu'ya başımı çevirdim.

 

"Yo, söylüyorum ama söyleyince hıçkırıyorum. Bunu anlamak bence senin için bile kolay." Dediğimde gözlerini devirdi.

 

Ah, paşamızı sinirlendirdik sanırım.

 

Çok da tın çok da fifi, peh!

 

"Eeee bizi sevdin mi kardeşim?" Kuzey kardeşim kelimesini alay ederek ve iğneleyici bir tonda söylediğinde yüzüne baktım.

 

"Sizi sevip sevmediğimi bu kadar mı merak ediyorsun Kuzeyciğim?" Ben de ona aynı tonda cevap verdiğimde kaşlarını çattı.

 

"Soruma cevap verecek misin?"

 

"Soruna cevap vermemi gerektirecek bir konumda değilsin." Sırıtarak konuştuğumda kaşları daha çok çatıldı.

 

Az önce bahçede dediklerini unutup kendisiyle konuşacağımı mı düşünüyordu gerçekten de? Güzel hayal gücü ama uçuk bir hayal gücü.

 

Yalnız, atarlı gençlik damarım da tutmadı değil ha.

 

"Çocuklar biraz sakin olun." Babam konuştuğunda ona baktım ve sustum.

 

"Neyse, görüşmeyeli nasılsın Defnem gel otur konuşalım biraz. Yanımdan yaraların iyileşmeden ve bana haber vermeden gitmiştin sonra bir sıkıntı oldu mu yaralarda?" Eda teyzem konuştuğunda dudağımı yaladım.

 

Analı oğullu bugün benimle alâkalı ne biliyorlarsa ortaya dökmeye meraklılardı sanırım.

 

Bari anne ve babamın yanında yapmasalardı, zaten üzgünler daha da canları sıkılacak üzülecekler şimdi.

 

Hem yaralarımda bir sıkıntı olsa sence şu an hâlâ yaşıyor olabilir miydim teyze?

 

"Ne yarası?" Annem saf saf sorduğunda derin bir nefes aldım.

 

Bilmiyorlar, tabi soracak ne yarası diye.

 

"Eda teyzem biz bunu bence yalnızken konuşalım, olur mu?" Dediğimde bizimkilerin bir şey bilmediğini anlamış olmalı ki özür dileyen gözlerle bana baktı.

 

Ulan teyze, ben daha sendromumu söylemememişim bunu söyler miyim?

 

Hay Allah'ım ya.

 

"Ne yarası diye sordum." Annemin otoriter çıkan sesiyle bakışlarımı ona döndürdüm.

 

Lütfen bir şey olsun şu ortamdan çıkayım bir şey anlatmak zorunda kalmayayım, lütfen, lütfen, lütfen.

 

Tam konuşacakken çalan telefonumla elimi cebime attım ve telefonumu aldım.

 

Arda'nın aradığını görünce sırıtıp telefonu açtım ve girdiğim kapıdan bahçeye geri çıktım.

 

"Arda, bebeğim. Hızır gibi olduğunu söylemiş miydim sana ben hiç? Kralsın resmen ya. Hissediyor musun oğlum darda olduğumu?" Gülerek konuştuğumda o da telefonun diğer tarafından gülmüştü.

 

"Ne oldu yine?" Dediğinde derin bir nefes aldım.

 

"Ayh, şu an aşırı üşendim daha sonra anlatırım." Cümlemi bitirip sustuğumda gülmüştü.

 

Ne? Üşengeç biriyim ben. Kendim acıktığımda üşengeçlikten kalkıp kendime yemek hazırlamam ben. O derece üşengecim. Hoş eskiden her türlü yemek ve temizlik gibi işler benim üzerindeyken ne kadar üşensem de yapmak zorundaydım, can sağlığım önemli sonuçta. Ölmek için daha çok gencim be. Hem de güzelim.

 

Hem gencim hem güzelim ölmek için daha çok yaşayacak şeyim var, hoş yaşayacak bir şey kalmadı ya daha.

 

Yalnız dizi gibi hayatım var. Acaba seneryolaştırıp satsam mı? Bence iyi para gelir.

 

"Ah sen ve senin şu üşengeçliğin." Arda konuştuğunda düşüncelerimden sıyrılıp güldüm.

 

"Evet bebeğim ben ve benim mükemmel üşengeçliğim. Özledim bizi değil mi?" Gülerek konuştuğumda Arda kahkaha atmıştı.

 

"Aynen öyle güzelim."

 

"Sizin kayıt işiniz ne oldu? Ne zaman geliyorsunuz okula?"

 

"Pazartesi başlıyoruz güzellik." Dediğinde sırıttım.

 

Atakan ve Şule'yi görmüştüm ama Arda'yı yaklaşık bir haftadır görmüyordum. Ne yapayım özledim.

 

"Anlaşılan o ki birileri beni özlemiş."

 

"Hayır, özlemedim. Kim demiş onu?" Cümlemi bitirir bitirmez hıçkırdığımda biri kolunu omzuma attı.

 

"Kimi özledin maviş?"

 

Konuşan ve kolunu omzuma atan Atakan'a bakışlarımı çevirdim.

 

"Sen yine mi geldin?" Dediğimde Arda Atakan'ın da sesini duymuş olmalı ki cümleme gülmüştü.

 

"Ama bu kalbimi kırar pikaçu. Benim bu tatlı, minik, küçük kalbimi kırar. Bak kırıldı hatta. Duyuyor musun kalbimin kırılan parçalarının kaburgalarıma çarpma sesini? Ha?" Dediğinde güldüm.

 

"Git Şule onarsın." Söylediğim cümleyle sırıttı.

 

"Onarır değil mi?"

 

"Onarır tabi, benim sevgilim mi? Senin sevgilin onarır tabiki." Dediğimde iç çekmişti. Bu hareketine güldüm.

 

Salak ama tatlı aşık.

 

"Hop, beni de katın araya." Arda konuştuğunda eş zamanlı olarak az önce Kuzey'e sinirlenip kalktığım mindere geri oturdum. Benimle birlikte Atakan, Aras, Emir ve Şule de mendirlere kurulduğunda Şule'ye öpücük attım.

 

"Gelsene sen de." Arda'ya hitaben konuştum.

 

"Yok güzelim, işim var. Babamın yanındayım. Hatta şu an beni çağırıyor. Sonra görüşürüz." Dediğinde vedalaşıp telefonu kapadım.

 

"Gelecek mi?" Telefonu kapar kapamaz Atakan konuştuğunda güldüm.

 

Şu çocuktaki hiperaktiflik var ya beni bitiriyor.

 

"Babasının yanındaymış, gelemiyor." Dediğimde başını salladı.

 

"Siz sevgili misiniz?" Emir, Şule ve Atakan'a bakarak şaşkınca konuştuğunda kahkaha attım.

 

Bu şapşik bilmiyor muydu?

 

"Ailede anne ve babalarınız dışında kimse bilmiyor muydu?" Dedim Şule'ye bakarak.

 

"Ben ve Aras dışında bilen yok. Şimdi de Emir öğrenmiş anlaşılan." Yanıma otururken konuşan Erim'e baktım.

 

"Sen niye benim yanıma oturuyorsun, git Aras'ın yanına falan otur."konuştuğumda gözlerini devirip mindere daha da yayıldığında ben de gözlerimi devirdim.

 

Başına buyruk paşamız. Haspam ya.

 

"Siz ne zaman geldiniz bu sırada ve kim kim geldiniz?" Şule'ye ve Atakan'a bakarak konuştum.

 

"Yeni geldik işte. Dayım da geldi." Şule konuştuğunda başımı salladım.

 

"Merhaba gençlik, nasılsın benim güzel yeni yeğenim?"

 

Anıl dayım Erim'i kolundan kaldırıp yanıma oturduktan sonra beni kendine çekip sarıldı. Bu hareketi beni güldürmüştü.

 

"İyiyim dayı. Sen nasılsın?" Dediğimde güldüğünü titreyen göğsünden anladım.

 

"İşte bu be. İşte bakın ben dedim. Dedim ben benim yeğenim beni sevecek ve bana dayı diyecek diye. Sonuçta sevilmeyecek gibi değilim. Şu sıfatı, şu tatlılığı, şu mükemmelliği kim sevmez?"

 

Egomu kimden aldığım belli oldu. Anıl dayımdanmış.

 

Dayımın konuşmasıyla herkes kahkaha attığında içerde oturan büyüklerin de dışarı çıktığını anladım.

 

Minderde kayıp Alya yengeme yer açtığımda dayım anlamış ve yanıma kayıp karısına öteki sağ tarafında yer açmıştı. Yengem ona açılan yere oturduğunda içerden gelenler de minderlere kurulmuştu.

 

"Ah Anıl. Hiç büyümeyeceksin değil mi?" Annem konuştuğunda ona baktım.

 

"Ablacığım, ablacığım. Senin için Lodos hâlâ nasıl minik bir çocuksa ben de onunla yaşıt olduğum için minik bir çocuğum."

 

"30 yaşında minik bir çocuk? Dayı, küçül de cebime gir istersen." Aras konuştuğunda ona baktım.

 

"Dayıyla öyle konuşulmaz. Sus terbiyesiz." Anıl dayım dalga geçerek konuştuğunda Aras sırıtmıştı.

 

"Tamam dayıcığım, susarım. Ama konuştuğum zaman yeri yerinden oynatırım." Dediğinde kaşlarım havalandı.

 

Kafiye yaptı lan. Becerikli çocuk. Sonuçta kimin kuzeni? Tabi ki de benim kuzenim kan bağı var yani böyle mükemmel güzel kafiyeli cümleler kurması çok normal.

 

Tamam kendimi de övecek bir yer bulduğuma göre devam edebilirim.

 

Dayımla Aras'a baktığımda aralarındaki bakışma ikisinin bildiği bir şey olduğunu gösteriyordu.

 

Oha, oha ne oluyor?

 

"Biz birkaç saate yola çıkacağız. Yarın Bartu'nun okulu var." Akın dayımın konuşmasıyla bakışlarımı ona çevirdim.

 

Akın dayımı da sevmiştim ama ben...

 

Yalnız benim sevmediğim insan yok yani biri bana önyargılı ve gıcık bir şekilde gelmediği sürece severim samimi olduktan sonra istediği kadar gıcıklık yapsın sıkıntı değil ben de gıcıklık yaparım eğleniriz ama tanımadan gıcık gıcık davranan insanlara sinir oluyorum. Mesela Bartu, mesela Kuzey, mesela Erim, mesela Lodos. Neyse anladınız siz.

 

"Keşke izin alsaydınız okuldan." Annem konuştuğunda ona baktım.

 

Ciddi misin anne? Akın dayım ve Selim gidecek diye üzüldüm tamam ama yengem ve Bartu gidecek diye şuracıkta göbek bile atabilirim. Cidden mi anne?

 

"Aklımıza hiç gelmedi abla." Dayım konuştuğunda ona baktım.

 

"Defne de biz gideceğimiz için çok üzülmmüştür şimdi." Bartu bana bakarak yarım ağız sırıtırken konuştuğunda göz devirdim.

 

"Ya ne demezsin çok üzüldüm siz gidince kendimi odama kapatıp depresyona giricem." Dedikten sonra hadi bilin bakalım ne oldu?

 

Hıçkırdım.

 

Ulan dalga geçtim be. Tamam yalan ama dalga geçtim ya.

 

Herkes güldüğünde bahçeye Lodos girdi. İşten döndü demek ki büyük gıcık.

 

Kuzey'in yanına oturduğunda başımı Anıl dayımın omzuna koydum.

 

"Ne yaptın oğlum?" Babam Lodos'a hitaben konuştuğunda bakışlarım Atakan ve Şule'ye kaydı.

 

Yan yanaydılar ama bir şeyler anlaşılır korkusuyla tedirgindiler. Çok doğal Suna yengeyle aynı ortamdayken böyle hissetmeleri. Kadın hem ayaklı felâket hem ayaklı aşağılayıcı hem de ayaklı gazete. Diline düştüm mü ölüm fermanın imzalanır yani o derece.

 

"İşleri halettim baba." Lodos kısa ve öz bir şekilde cevap verdiğinde babam kafasını salladı.

 

Bundan sonra işten konuşurlarken biz de gençler olarak birbirimizle bakışmaya başladık, sıkılmış bir şekilde.

 

👨‍👩‍👧‍👦👨‍👨‍👦‍👦

 

"Oh be, gitti sonunda."

 

Aras , Akın dayımın arabası evden çıkar çıkmaz konuştuğunda güldüm.

 

Söylemeyi unuttum, Aras artık bizim evde kalıyor.

 

Niye dediğinizi duyar gibiyim. Çünkü Eda teyzemler okula uzak oturuyorlar bizim ev yakın e ev de büyük. Bence kalması için çok sebep var.

 

Kuzey Aras'ın tepkisiyle güldüğünde ben de tebessüm ettim ve koltukta kendimi Aras'ın yanına attım.

 

Emir hemen yanıma oturduğunda gülüp kendime çektim.

 

"Nasılsın bücür?" Saçlarını karıştırırken konuştuğumda ellerimin arasından kurtuldu.

 

"Ya abla, boyun kadar konuş. Yaş olarak senden küçük olabilirim ama boy olarak senden büyüğüm." Dediğinde kaşlarım çatıldı.

 

"Öyle mi pis civciv? İçimdeki katil ruhlu Defne'yi çıkartma var ya seni parçalarım." Dediğimde gülerek bana baktı.

 

"Sen mi parçalayacaksın?" Lodos konuştuğunda ona baktım.

 

"Evet." Dediğimde güldü.

 

"Emir üflese uçacaksın, ben serçe parmağım ile sana dokunsam duvara uçarsın. Sen mi parçalayacaksın?" Kaşlarımı kaldırıp beni kendince aşağılamasını dinledim.

 

"İnce ve sıska olandan korkacaksın, hani sessiz olanlar aslında en tehlikeli kişilerdir ya. Güçsüz gözükenler de aslında en güçlü olanlardır. Hoş, gel kapışalım derdim de kendimi seninle yoramayacak kadar seviyorum. En azından enerjim senden değerli."

 

Evet lafımı esirgemem, pat pat söylerim. Bazen alttan alttan sokarım lafı bazen de böyle pat diye söylerim.

 

Lodos kaşlarını söylediğim şeyler sonucunda çattığında annem iç çekti.

 

"Niye tartışıyorsunuz, tartışmayın artık." Üzgün bir şekilde konuştuğunda ikimiz de susmuştuk.

 

"Madem bu kadar iyisin aşağıdaki spor salonuna inip benimle kapış." Başımı Erim'e çevirdiğimde Atakan Erim'in dediğinde gülmüştü.

 

Tek kaşımı kaldırıp yüzüne baktım.

 

"Olur, ne zaman yapıyoruz?" Dediğimde sırıttı ve ayağa kalktı.

 

"Şimdi. Hatta iddiaya girelim." O konuşurken ben de ayağa kalktım.

 

"Tamam, girelim."

 

"O zaman üstümüzü değiştirip bodrum kata inelim. Sen hiç bodrum kata inmedin orayı görmüş olursun hem. Emir seni gitirir." Dediğinde başımı salladım.

 

Ortamdan hemen ayrılıp odama gittiğimde saçımı çözdüm. Gevşemişti giyindikten sonra tekrardan bağlarım.

 

Giyinme odasına girip kıyafetlere baktım. Elime geçen birkaç kıyafeti elime aldım ve hemen üzerimi çıkarıp giydim. Uzun zamandır sıfır kollu giymediğim için rahatsız olup dolaptan bir tane hırka aldım ve üzerime geçirdim.

 

 

 

Acaba böyle giyinmese miydim? Yaklaşık 4 senedir sıfır kollu gitmiyordum ve rahatsız hissetmiştim. Ama burada korkmamı gerektirecek kimse yoktu ve bence korkularımı yenebilirdim.

 

Derin bir nefes alıp saçımı sıkıca topladım.

 

Hava da serinledi ha. Soğuklar geliyor, mutluyum.

 

Odadan çıktığımda karşımda gördüğüm Emir ile korkuyla irkildiğimde kaşlarını çattı.

 

"Korkuttum mu? Özür dilerim." Dediğinde güldüm.

 

"Korkmadım." Gülerek konuştuktan sonra hıçkırdığımda sinirle derin bir nefes aldım. Bugün de ne hıçkırdım ha.

 

"Korktum ama önemli değil bebeğim." Diyerek devam ettiğimde tebessüm etti.

 

"Çok güzel olmuşsun ablam." Beni süzdükten sonra konuştuğunda sırıttım.

 

"Ah bebeğim, her zamanki halim. Ben hep güzelim." Dediğimde kahkaha attı.

 

Asansöre binip bodrum kata indiğimizde kolunu omzuma attı.

 

"Sana bodrum katı gezdireyim gel." Dedikten sonra asansörün karşısındaki kapıyı açtığında gördüğüm şeyle kaşlarım havalandı.

 

"Annem fotoğraf çekmeyi çok sever ve fotoğrafları kendisi basmayı da aynı şekilde. O yüzden onun için böyle bir oda var." Emir konuşurken odaya girip iplerde asılı olan fotoğraflara baktım.

 

Ben de fotoğraf çekmeyi çok severdim ve odaya hayran olmadım değil yani şimdi.

 

Mandalda asılı olan fotoğrafı elime aldığımda 6 erkek çocuğu görünce kaşlarım havalandı.

 

"Şu Aras değil mi?" Parmağımla en sonra kaşlarını çatmış kendisine sırıtarak bakan kişiye bakan çocuğu gösterdiğimde Emir başını salladı.

 

"Ona sırıtan da Erim. Aras'ı sinir etmişti o sırada. Her zamanki gibi. Şu Lodos abim bunlar Kuzey ve Güney abim bu da ben." Dediğinde gösterildiği kişilere baktım.

 

Aras hariç hepsi gülüyordu ama Aras'ın gözlerinde de eğlendiği belli oluyordu. Mutlulardı.

 

"İrem niye yok?" Dediğimde sıkıntılı bir iç çekti.

 

"Onun bizimle hiçbir fotoğrafı yok. Sebebini bilmediğimiz bir şekilde bizi sevmezdi. Hissediyordu sanırım bu ailenin üyesi olmadığını." Dediğinde güldüm. Bu acı bir gülüştü.

 

"Kan bağı o ailenin üyesi olduğunu belli etmez ki." Mırıldandığımda başını bana çevirdiğini omzuma değen çenesinden anladım.

 

"Çok tatlıymışsınız. Lodos ve Kuzey bile tatlı yani." Gülerek konuştuğumda o da güldü.

 

Elimdeki fotoğrafı aldığım yere koyduğumda odanın çıkışına gittim.

 

"Beğendin sen odayı?" Doğrulamak ister gibi soru sorduğunda başımı sallayarak Emir'i onayladım.

 

"Fotoğraf çekmeyi severim." Dediğimde odadan çıkmıştık. Karşıda fotoğraf odasının çaprazındaki odaya girdiğimizde kaşlarım havalandı.

 

"Burası çok güzel."

 

Odada müzik aletleri ve dans için bir ortam vardı. Baya büyük bir odaydı.

 

Hayran hayran odaya bakarken hızla müzik aletlerine ilerledim. Bateriye, gitara ve piyonaya daha dikkatli bakarken Emir beni kapı pervazına yaslanmış izliyordu. Dans etmek için açık olan alana ilerlediğimde duvarların o kısmının ayna olduğunu ve aynada da tutunma yeri olduğunu gördüm. Resmen minik bir dans odası yapmışlardı. Çok hoştu.

 

"Biz bir şeyler çalmayı çok severdik İrem de dans etmeyi severdi. 6 kardeş vakit geçiririz belki diye annemle babam burayı yaptırmışlar. Ama odada biz olduğumuz zaman İrem girmedi İrem girdiği zaman da bizi içeriye sokmadı." Dediğinde ona baktım yanına gidip sıkıca sarıldığımda Emir de bana sarıldı.

 

"Neyse ablam boş ver ben hem çalmayı hem söylemeyi hem de dans etmeyi severim. Beraber yaparız." Gülerek konuştuğumda başını salladığında yanağını öptüm.

 

"İşte bu koridordaki son oda da spor salonunun odası, hazır mısın?" Dediğinde güldüm.

 

"Evet, girelim de Erim'e gününü gösterelim." Sırıtarak konuştuğumda kahkaha attı ve müzik odasının kapısını kapatıp spor salonunun kapısının önüne geldiğimizde bana baktı.

 

Gülerek kapıyı açtım ve içeri girdiğimde içerde Lodos, Kuzey, Güney, Atakan, Şule ve Erim vardı.

 

İçeriye girdiğimde odayı gözlerimle bir taradım. Odanın sağ tarafında bir çok spor aleti sol tarafta da boks lingi vardı. Müzik odası kadar büyüktü ve müzik odasından tek farkı odanın duvarları tamamen aynaydı. Müzik odasının sadece dans kısmı aynayken buranın tamamı aynaydı.

 

"Sonunda geldin." Erim konuştuğunda ona baktım.

 

"Sizde mi burada olacaksınız?" Kuzey ve Lodos'a hitaben konuştuğumda Kuzey sırıttı.

 

"Bu anı kaçıramazdık." Dediğinde gözlerimi devirdim.

 

Üzerimdeki hırkayı çıkarıp odadaki sandalyelerden birinin üzerine koydum ve Erim'in karşısına gittim.

 

"Evet Erim bey, söyle bakalım ne üzerine iddiaya giriyoruz." Dediğimde çarpıkça güldü.

 

"Defne, sen kazanırsam eğer, ki hiç zannetmiyorum, ne istediğine sen karar ver ama ben kazanırsam beni affedeceksin ve beni kardeşin olarak kabul edeceksin güzelim." Dediğinde şaşırmış bir şekilde ona baktım.

 

Ne dedi o ne dedi? Beni affedeceksin mi dedi?

 

Yaptığı şeylerden pişman mı oldu yani bu paşa?

 

"O zaman eğer ben kazanırsam ,ki eminim ben kazanacağım, sen de benim kapıma köle olup seni affedene kadar her dediğim şeyi yapacaksın Erim." Dediğimde yutkundu.

 

Hadi bakalım el mi yaman bey mi yaman?

 

BÖLÜM SONU...

 

Bölüm nasıldı gençler?

 

Ben bu bölümleri hiiiiç okumadan atıyorum biliyor musunuz? Hadi AA'da iç konuşmaları eğik yazdığım için düzenleyeceğim diye okuyorum da UTK öyle değil hiiiiç okumadan atıyorum. Okumam lazım sdkfnklsd 2021 yılında yazdığım kitabımı unuttum hatırlamam lazım sdşfnsşkdfjsş

 

Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın.

 

Bir dahaki bölüm görüşmek üzereeee.

 

 

Loading...
0%