@yazarnunur
|
YAYIMLANMA TARİHİ; 11 Ekim 2024... 21. BÖLÜM;
Yooo. Seni ne düşüneceğim be. Altındaki Audi'ye bir şey olsun istemem. Onu düşünüyorum." Susar susmaz hıçkırdığımda Kuzey sırıttı.
"Tamam güzellik, dikkat ederim. Bu sırada beni düşünmene sevindim." Dedikten sonra göz kırptı ve benim bir şey dememi beklemeden arabayı çalıştırıp gitti.
Ulan şu sendrom yüzünden yine rezil olmalara doyamıyorum be...
Kuzey'den,
Defne'nin tacize uğradığını öğrendikleri gece;
Babam sinirden köpürmüş bir halde sağa sola gidiyordu. Hepimiz yıkılmıştık. Kim yıkılmazdı ki?
Nasıl dayanmıştı ?
Çok güçlüydü ve ben bu gücü karşısında Defne'ye hayran kalmıştım.
"Güney, o şerefsizi bana bulacaksın!" Sesini kısık tutmaya çalışsa da kendine hakim olamamış ve biraz bağırmıştı babam.
Sesi Defne'nin bulunduğu kata çıkacak kadar yüksek değildi Allah'tan. Hoş daha çok bağırsa da sesinin o kadar kat yukarı çıkacağını sanmıyorum.
Güney yüzünü sıvazlayarak koltukta geriye yaslandı ve iç çekti.
"Bulacaksın ve biz o şerefsize dava açacağız. Elinden gelenin en iyisini yapıp attıracaksın o adamı hapise." Babam sinirle konuşmaya devam ederken Güney sıkıntıyla ofladı.
"Baba, o şerefsizi bulsam bile dava açamayız. Açarız ama açsak bile o dava düşer. Çünkü delil yok. O mide bulandırıcı aile suçlamaları reddeder. Dediğim gibi bir delil de yok. Dava düşer baba. O davayı açsak bile düşer. Ve o şerefsiz hiçbir ceza almadan hayatını devam etmeye devam eder." Çaresizce ve gerçekleri kabul ettirmeye çalışır gibi konuştuğunda babam sinirle koltuğa tekme attı.
Haklıydı, düşerdi dava. O 17 sene boyunca Defne'ye annelik yapamayan kadın Defne'nin yanında olmazdı. Arif'in hâli belliydi zaten, Defne'yi kesinlikle korumazdı. Bir şekilde dava açsak bile o dava düşerdi.
Zaten ne zaman mazlum, masumun yanında olundu ki? Olunduğunda da olan şeyler ortada değil mi?
Haklı olan acı içinde yaşarken haksız olan zevk-i sefa sürüyor bu Dünya'da.
Gözünü sevdiğimin adaleti de böyle işliyor işte. Kimsenin elinden de bir şey gelmiyor. En çok da canı yananların elinden bir şey gelmiyor acı çekmekten başka.
"Kızımın intikamını alacağız Güney ya davayla ya da başka şekilde. O yüzden ne olursa olsun o adamı bana bulacaksın." Babam büyük bir hırsla konuştuğunda Güney başını salladı.
Kısa bir sessizlik olduğunda hepimiz sıkıntıyla düşüncelere dalmıştık.
"Ben ne yapacağımızı biliyorum." Lodos abim konuştuğunda başımı ona çevirdim.
Hepimiz ona baktığımızda babam "Ne yapacağız?" Diye sordu.
"Güney o adamı bir bulsun. Anlatırım. " Dediğinde babam başını salladı.
Daha fazla bu gergin ortamda durmak istemediğim için ayağa kalktım.
"Defne'ye bakacağım." Dedikten sonra salondan çıkıp Defne'nin odasına gittim ve sabaha kadar yanında durup uyanana kadar onu izledim. En azından uyandığında ona gıcıklık yaparak bugün hatırladığı anıları unutmasını sağlayabilirdim.
Defne'dem,
Günümüz okul;
"Bakın çocuklar bu konu önemli. Sınav sorularınız hazır. 10 soru klasik. İyi çalışın." Dediğinde iç çektim.
Ders matematikti ve hoca dersin başından beri sınavla alâkalı konuşuyordu. Konu tekrarı yapıyordu.
Zil çaldığında derin bir nefes verdim. Sonunda bitmişti şu ders be.
Sıramda geriye yaslandım ve gözlerimi kapadım.
"Sıkıldım." Erim homurdanarak konuştuğunda gülerek gözlerimi açtım.
Ares de benim gibi arkasına yaslandı ve daha sonra başını bana döndürdüğünde ben de başımı çevirip ona baktım.
"İyi misin?"
"İyiyim." Dediğimde kaşları havalandı.
"Yüzün solgun gibi. Dün bir şey mi oldu?" Sorduğu soruyla sadece yüzüne baktığımda yüzlerimizin arasına giren kitapla kaşlarım çatıldı.
"Ulan, uzaklaş ikizimden." Erim matematik kitabını Ares'in yüzüne yaslayarak Ares'in yüzünü yüzümden uzaklaştırdığında şaşkınca ona baktım ve kitabını tutup ona doğru ittirdim.
Depresyona girecektim, niye reklam gibi giriyorsun araya Erim?
Gülerken yaptığım işlemle Erim gözlerini kısarak bana baktı.
"Manyak, ne yapıyorsun?" Dediğimde omuz silkti.
"Yanına oturacaktım ona da izin vermedi. Bana ne uzaklaşsın senden. Bakmasın sana. İkizin olarak yanına oturamıyorum, o da sana bakmayıversin. " Çocuk gibi konuştuğunda gülerek başımı sağa sola salladım.
"Sevdiğim kızla nasıl bir mesafede konuşacağımı sana soracak değilim ya." Ares tek kaşını kaldırarak konuştuğunda Erim kaşlarını çattı.
"Sevdiğin kızın abisi , ikizi , kardeşi ve babası varsa ve ikizi bensem evet soracaksın birader." Diyerek Ares'e karşılık verdiğinde ofladım.
"Ya da buradaki o kız ben olarak benim koyacağım mesafe daha önemlidir ya hani, ha ne dersiniz? Hani kız ben olduğum için ve hayat benim olduğu için benim düşünce ve isteklerim daha önemlidir ya hani ha, değil mi?" Gözlerimi devirerek konuştuğumda Ares çarpıkça güldü.
"Nasıl bir mesafede konuşayım o zaman?" Dediğinde ona baktım.
"Mümkün olduğunca uzak." Dediğin şeyle Erim kahkaha attığında Ares somurtmuştu. Hıçkırmadım çünkü kalp sağlığım için biraz uzak olması lazımdı. Onu uzun süre sonra bu kadar yakından görmek ve onunla bu kadar yakından konuşmak kalp sağlığım için iyi değildi. Nefes alamıyordum sonra. Bu gidişle onun için yaşamışken onun yüzünden ölecektim resmen.
"Aldın mı cevabını? Mors oldun mu?" Erim büyük bir mutlulukla konuştuğunda sırıttım.
"Ama bir o kadar da yakın." Dediğimde bu sefer tam tersi olmuş Ares kahkaha atmış Erim somurtmuştu. Ben de şeytan emojisi şeklinde gülüyordum.
"O nasıl olacak peki ?" Asaf arkadan konuşmamıza muhalefet olduğunda omuz silktim.
"Önemli olan sevdiğim iki erkeğin de gönlü olsun." Dediğimde ne dediğimi fark etmiş ve dilimi ısırmıştım.
Ben ne dedim az önce?
Bugün ne oluyor bana ya? Dilimin bağı çözüldü. Söylememem gereken her şeyi söylüyorum.
Ares sırıtarak bana baktığında Erim sırıtıp sırıtmama arasında kalmıştı.
Şapşal ulan bu Erim.
Kollarımı masaya koyduktan sonra başımı kollarıma yasladım. Mükemmel kaçış yönetimi. Olayı dağıtmam lazım yoksa utançtan ölebilirim hem zaten uykum geldi. Matematik hocası öyle konuştu ki kadının sesi ninni gibi geldi.
"Uykun mu geldi?" Ares'ın sorduğu soruyu başımı aşağı yukarı sallayarak cevap verdim.
Başımı sallamamın ardından elini saçıma koydu ve okşamaya başladı. Saçım okşandığı zaman daha çabuk uykuya dalardım ben. Unutmamış...
"Uyu o zaman güzelim." Dediğinde gözlerimi kapadım. Zil çaldığında uyuduğumu sanmış olmalılar ki Erim konuştu. Normalde uyurdum ama Ares'in saçlarımda ki eli uykumu kaçırdı. Heyecandan sanırım.
"Yakın arkadaşım olmasaydın ve zamanında Defne'yi korumasaydın, Defne seni sen Defne'yi sevmiyor olsaydınız seni şu yaptığın hareket için döverdim Ares biliyorsun değil mi?" Dediğinde Ares güldü.
"Eğri oturalım doğru konuşalım kardeşim. Sen beni dövemezsin." Eğlenir bir tonda konuştuğunda güldüm.
İkisi de sustuğunda gözlerimi araladım.
Ne anladık biz bugün? Erim aşırı kıskanç biriydi. Neyse zamanla alışırdık birbirimize artık ne yapalım.
"Kavga etseniz berabere kalırsınız. Hile yapmadığınız sürece birbirinizi yenemezsiniz." Dediğimde Ares'in kaşları havalandı.
"Sana kavga etmeyi ben öğrettim. Sen Erim'i yenmişken onu nasıl yenmeyeyim?"
"Çünkü Erim bana bilerek yenildi." Dediğimde Erim bana şok içinde baktı. Ben de ona bim içinden baktım.
Yo, komikti. Bana ne.
Şaşırmıştı çünkü bu gerçeği bildiğimi bilmiyordu.
"Sen , nereden biliyorsun?"
"Dövüşün ardından bizimkilerle konuşmanı duydum çünkü." Dediğimde kaşları havalandı.
"Ve ona rağmen beni köle olarak kullandın?"
"Kölem olmayı kendin kaybederek kabul etmiştin ben de isteğini gerçekleştirdim. Ha bir de işime geldi de." Gülerek konuştuğumda o da güldü.
Hoca içeri girdiğinde hepimiz önümüze döndük ve sustuk. E ama ne güzel eğleniyorduk.
👨👩👧👦👨👨👦👦
Kantinde oturmuş tostumu ve ayranımı mideme yollarken karşımdaki sandalyenin çekilip birinin oturmasıyla başımı kaldırdım.
Ulan bu hangi cürretle karşıma oturuyor? Kim mi? Şu okulun ilk günü 'sana ilda diyeceğim. İkinci ismini benimle beraber kullanmaya başlayacaksın.' diyen çocuk Burak oturduğunda gözlerimi devirdim.
"Hayırdır?" Dediğimde gevşekçe sırıttı ve arkasına yaslandı. Şu ağzının ortasına ayağımı yanlamasına sokma isteği çık içimden ya da dur çıkma. Gerçekleştirsem ne olur? Bence çok güzel olur. Denesem mi ne yapsam?
"Eeee, nasılsın?" Sorduğu soruyla gözlerimi devirdim.
Sanırsın kırk yıllık dostuz. Bu ne böyle masaya izinsiz oturup muhabbet başlatmaya çalışmak. Kokuşmuş soğan.
Ben buna aşırı kıl kaptım. Dövmek istiyorum. Dövsem bile rahatlamam yani o derece bir nefret var kendisine karşı içimde.
"Birader hadi sıkıntı çıkarma da bas git." Dediğimde sırıttı ve kollarını masaya koyup sırtını sandalyeden çekti. Ama bak yemek yiyorum şurada. Niye bütün mutluluğumun içine ediyorsun. Güldü, al midem bulandı. Al alt üst oldu midem.
"Gitmezsem ne olur?" Gözlerim kantinin kapısından yeni giren bizimkilere kaydığında sıkıntıyla iç çektim.
"Öteki Dünya'ya bir gidip gelirsin. Ne olacak başka?" Sustuğumda hepsi Burak'ın başında dikilmişti. Ares hariç . O benim yanımdaki sandalyeye oturmuş kolunu sandalyeme yaslamıştı.
Süper, klasik watty sahnesi yaşamaya son birkaç saniye kaldı. Hazır mıyız? Ben değilim.
"Bir sorun mu var birader?" Ares gözünü kırpıp başını hafif salladığında Aras , Erim, Asaf ve Kerim sandalyelere kurulmuştu Emir , Murat ve Mete öteki masalardan sandalye çekip oturmuşlardı. Derin bir nefes aldım. Arda , Atakan ve Şule yok lan. Nerede bunlar?
Yok ben Arda'ya küsüm, o neredeyse nerede. Bana ne.
"Hayır sorun yok. İlda ile konuşuyoruz." Dediğinde gözlerimi ona diktim.
"İlda?" Soru sorar gibi konuştuğumda sırıttı ve başını salladı. Ares'in omzuma değen elini yumruk yaptığını hissettiğimde yutkundum.
Vazgeçtim hazırım. Klasik watty sahnesi yaşayalım ve şunu dövsünler ama ben çığlık atıp durun diye bağırmam. Çünkü sinirlendim. Çünkü hayır hayırdır. İsmimi kullanmasını istemiyorsam kullanmayacak. Hayırsa hayırdır! Ne için denildiği fark etmez , reddedildiysen reddedilmişsindir. Zorlamanın lüzumu yok!
"İlda ismimi sadece izin verdiklerim kullanabilir mankafa. Yani senin ve senin gibi hayırdan anlamayan salaklar değil. O yüzden şimdi buradan defol git." Dediğimde sırıtarak daha çok yayıldı ve cıkladı. Bizim masaya doğru gelen Arda, Atakan ve Şule olanları duymuş olmalılar ki Arda , Burak'ın sandalyesinin sırtını tutup çekti ve Burak'ın sırtüstü yere düşmesini sağladı. Aha geldiler sonunda.
"Upsii, hiç üzgün değilim birader elim takılmadı isteyerek yaptım." Dediğinde gülmemek için kendimi kastım. Hayır, gülmeyeceğim. Hayır gülmeyeceğim. Ben Arda'ya küsüm, gülmeyeceğim.
Burak'ın kardeşi ve arkadaşları yanına gelip onu yerden kaldırdıklarında bizimkiler de ayağa kalkmıştı.
Yaşasın, kavga var.
Patmalış mısırım nerede benim? Yanına cips ve kola da alabilir miyim lütfen?
"Kavga olmasın birader uzayın gidin." Asaf konuştuğunda somurttum.
Ne yani? Kavga etmeyecekler mi? Etselerdi de şu Burak'ın ağzı yüzü kaysaydı ya. Ben ne güzel havaya girmiştim.
"Ama biliyor musun benim yumruklarım bir kaşınıyor bir kaşınıyor." Burak'ın arka sağ çaprazındaki çocuk konuştuğunda bizimkiler kollarını sıvamaya başladılar.
"Peki o zaman. Siz bilirsiniz." Atakan konuştuğunda dudağımı dişledim.
Kavga izleyeceğiz lan. Çok iyi.
Burak Ares'e yumruk atacakken Ares Burak'ın yumruğunu tuttu ve ardından yumruk attığında böylece kavga başlamıştı. Herkes birine girişirken Şule ve ben kavgayı izliyorduk, ha bir de bütün kantin. Arada sırada da kızlar çığlık atıyordu. Korkuyorsun madem izleme ve git kanka. Ne duruyorsun burada?
Ares'e doğru elinde soda şişesiyle ilerleyen çocuğu gördüğümde ayağa kalktım ve koşarak çocuğa doğru gittim birkaç adım kala zıplayıp çocuğa uçan tekme attığımda o da uçmuştu.
Vay şerefsize bak, şişe kıracaktı kafasında. İzin verir miyim ben? Tabiki de hayır.
"Ne yapıyorsun sen? Uzak dur kavgadan!" Ares bağırdığında gözlerimi devirdim.
"Çocuk kafanda şişe kırıcaktı, ne yapsaydım izlese miydim?" Diye bağırdıktan sonra ben de tam manasıyla kavganın içine dahil oldum.
Hadi bakalım, hayırlısıyla işin sonucunun nereye varacağını göreceğiz.
BÖLÜM SONU...
Bölüm nasıldı?
Bölüme yorum yapmayı ve bölümü oylamayı unutmayın lütfen.
Bir sonraki bölümde görüşmek üzere, o zaman kadar ve sonrasında da kendinize iyi bakın.
|
0% |