Yeni Üyelik
28.
Bölüm

28. Bölüm

@yazarnunur

YAYIMLANMA TARİHİ; 13 Ekim 2024...

28. BÖLÜM;

 

Arkadan gelen ince çıtırtı sesiyle kaşlarım çatıldı ve yerimde durup başımı arkaya çevirdim.

 

Hasbiptir lan oradan. Dalga mı geçiyorsun? Bu kadar da olamaz yani. Hay senin şom ağazını yırtayım Atakan. O ağzını en sonunda dikeceğim de ettiğin tahminlerden hiçbirini söyleyemeyeceksin.

 

Korku ve şok içinde kısık bir sesle konuştum.

 

"Gençler, ben mi yanlış görüyorum yoksa uzakta da olsa tam karşımda bir ayı mı var?"

 

"Hadi lan oradan!" Ali şaşkınca konuştuğunda diğerleri şoktan cevap dahil verememişti.

 

"Üçe kadar sayınca koşuyoruz." Kısık sesle konuştuğumda tepki alamadım.

 

"Bir." Ayıyla bakışmaya devam ederken sessizce konuştum.

 

"İki."

 

"Üç!" Erim bağırarak konuştuğunda hepimiz ayının tam tersi istikametinde koşmaya başladık.

 

Salak! Niye bağırıyorsun salak!?

 

Olabildiğince hızlı koşarken kafamı çevirip arkaya baktığımda ayı da kükreyerek koşmaya başlamıştı.

 

Böyle ölmek istemiyorum! Bu mükemmel vücudum böyle yok olamaz!

 

"Ulan hani ayılar insan sesinden korkup kaçardı?" Sinirle konuştuğumda Aras alayla güldü.

 

"Kim dedi kızım onu? Yok öyle bir şey." Dediğinde ağlar gibi mırıltılar çıkardım. Ağlayamazdım çünkü gözümün önünün net olması gerek. Onu da sakata alıp ölüme kolay gitmeye meraklı değilim.

 

"Ölü taklidi yapsaydık keşke!" Gaye söylendiğinde istemsiz güldüm.

 

"Yav ayı bizi koşarken görüyor. Pat diye yere yatıp ölü taklidi yapsak yer mi hayvan? Sanmıyorum. Koş hızım koş. 17 sene boyunca aldığım nefes bir pençe yüzünden bitemez. İzin vermiyorum. Koşun. Topuk topuk. Daha hızlı ulan daha hızlı." Daha hızlı koşmaya çalışırken bağırarak konuştuğumda bizimkiler de hızlanmıştı.

 

Yanımdaki Emir'in ayağı tökezleyip geride kalınca hızımı kesmeden geri dönüp Emir'in bir elini tuttuğumda diğer elini de Erim tutmuştu ve Emir'i çekiştirirken bize yaklaşan ayıyla göz göze geldim.

 

Hay Emir ben senin ayağının ayarına kardeşim!

 

"Emir hadi aslanım, hadi koçum." Elini çekiştirip koşmaya başlarken söylendiğimde kendini toparladı ve hızını arttırıp bizimle aynı hızda koşmaya başladı.

 

"Ulan hainler bıraktılar bizi." Önde giden Ali, Deren ve Gaye'ye hitaben konuştuğumda Emir ve Erim güldü. Aras ise bizim geri döndüğümüz yerde durmuş bizim gelmemizi bekliyordu. Yaaa işte kuzen var kuzen var.

 

"Ulan ne gülüyorsunuz az daha geride kalsaydık nefesimiz bir pençeyle son bulacaktı." Başımı çevirip arkaya baktığımda ayının biraz daha yaklaştığını gördüm.

 

"Ölmek istemiyorsanız bacaklarınıza kuvvet. Asılın bacaklarınıza." Bağırarak konuştuğumda ayıdan bir kükreme geldi.

 

"Sana demedim ayı kardeş sen yavaş gel." Ben de ayıya bağırdığımda bizimkiler yine gülmüştü.

 

Deren, Ali ve Gaye durduklarında kaşlarımı çattım.

 

Niye durdu ulan bunlar? Canlarına mı susadı?

 

"Niye durdunuz koşsanıza." Diye bağırdığımda Emir, Erim ve benim elimi bırakmıştı.

 

Hızımı alamayıp Ali'nin yanından koşacakken gördüğüm uçuruma az daha yuvarlanacaktım ki Ali arkadan tişörtümden tutup beni çekti.

 

Hani film sahnelerinde böyle tek ayak ile kollaro yana açılmış bir şekilde uçuruma doğru eğilirler ya, heh işte az önce öyle bir sahne yaşadım. Bundan sonra kimseye 'film gibi hayat mı yaşıyoruz oğlum?' demeyeceğim. Çünkü resmen film gibi hayat yaşıyoruz!

 

"Geri zekalı dikkat etsene." Ali konuştuğunda korkuyla uçuruma arkamı döndüm.

 

"Ne demek burada yol bitmek? Burada yol mu biter ulan? Hayatımıza gareziniz mi var? Hay sizin aklınıza uyan aklıma sıçayım. O Atakan'ı da ayrı pataklayacağım ölmeden buradan kurtulursam. Niye her tahmini tutuyor bu çocuğun lan?" Korkuyla hızlı hızlı konuştuğumda bir birbirimize bir de hâlâ bize koşan ayıya bakıyorduk.

 

"Hakkınızı helal edin. Benden yana helal olsun. Boku yedik. Helvamız fıstıksız olsun ben fıstıklı sevmem." Korkuyla iyice saçmaladığımda onlar da artık korkuyor olmalılar ki hiç bir tepki verememişlerdi.

 

"Kaçalım." Deren çok mantıksız olan cümlesini söylediğinde yüzüne tip tip baktım.

 

"Mantığın giderek uzaklaşıyor Deren. Ne yapalım ayının üzerine mi koşalım yoksa uçurumdan mı atlayalım yoksa örümcek adam olmazsak tırmanamayacağımız kadar dik olan dağa mı tırmanalım yoksa içine dalsak ayının birkaç saniye içinde üzerimizden geçip haşatımızı çıkaracağı çalı çırpı dolu şu yoldan mı gidelim? Bu dört seçeneğin hangisini seçersek seçelim ya da burada da dursak sonumuz ölüm işte. Kelime-i şahadet getirin , son duanızı okuyun." Dedikten sonra başımı ayıya çevirdiğimde aramızda 10-20 adım kaldığını gördüm.

 

Ellerim ile yüzümü kapatıp korkuyla gelecek pençe darbesini beklerken ince birkaç fiçuv fiçuv sesinden sonra pat diye bir ses duydum.

 

Parmaklarımı aralayıp tek gözümü açarak karşıya baktığımda Efe abiyi görünce büyük bir şaşkınlık ve mutlulukla kollarım iki yanıma düştü ve diğer gözümü de açtım.

 

5-10 adım ötemizde yere yığılmış ayıyı gördüğümde Efe abiye tekrar baktım.

 

"Öldürdün mü?" Dediğimde çatık kaşıyla bize bakıyordu.

 

"Hayır öldürmedim 5-10 tane sakinleştirici iğne attım. Çabuk buraya gelin bayılmıştır şimdi o. Uyanmadan gelin de dönelim." Kızgın bir ses tonuyla konuştuğunda yanına gitmek için ayının olabildiğince uzağından geçerken ayı çok kısık bir sesle kükrediğinde korkuyla çığlık atıp Efe abinin yanına koştum.

 

"Geri zekalılar. Kaç defa dedim dikkat edin diye. Ayvayı yiyordunuz az daha. Ben gelmeseydim ne halt edecektiniz? Kaç defa diyeceğiz çıkmayın tehlikeli diye? Şaka yaptığımızı ya da dalga geçtiğimizi mi sanıyorsunuz!? Canınız çocuk oyuncağı mı?" Bize sinirle bağırırken ben Erim'in kolunu tutmuş arkasına saklanmıştım ve korkuyla hâlâ yanında durduğumuz ayıya bakıyordum. Ulan şurdan bir gitse miydik önce, ha?

 

"Efe abi. Bence gidelim. Şu ayı her an üzerimize atlayacak gibi. Evde çekersin azarı." Korkuyla konuştuğumda bana baktı.

 

"Düşün önüme! Evde azarı ben değil büyükler çekecek zaten. Salaklar. Yürüyün!" Kızgın bir şekilde konuşurken eliyle önünü göstermişti.

 

Hepimiz yan yana dizilip Efe abinin önünde el ele tutuşarak korkmuş bir biçimde eve adımladık.

 

👨‍👨‍👦‍👦👨‍👩‍👧‍👦

 

"Siz ne yaptığınızı sanıyorsunuz? Hadi Defne neyse, biz sizi ne kadar uyardık bizsiz ormanda dolaşmayacaksınız diye! Neyiz biz iskele babası mıyız? Niye dinlenmiyor bizim sözümüz! Dalga falan mı geçtiğimizi sanıyorsunuz siz!? Efe işgillenip peşinize düşmeseydi ve zamanında yetişmeseydi ne olacaktı! En büyüğünüz 20 en küçüğünüz 15 yaşında. Umut bile yapmıyor böyle bir şey. Kendinize gelin artık. Ya orada ölseydiniz ailelerimiz ne hissedecekti? Bunları niye düşünmüyorsunuz? Aklınızı başınıza getirin artık! Saçmalamayın!"

 

Eve geldiğimizden beri ailenin üyelerinden azar yiyorduk. İlk önce herkes kendi çocuğunu tek tek azarlamıştı. Babam çok güzel ağzımıza sıçtı yani. En çok Emir ve Erim'e kızdı ama beni de es geçmedi. Şu an ise dedem bizi azarlıyordu. Haklıydı da. Bu yüzden hepimiz susmuş çıtımızı bile çıkarmadan azarımızı yiyorduk. Hoş zaten çıt çıkarmaya kimse yemiyordu.

 

Adam bir bağırıyor evde yankı yapıp geri dönüyor resmen. Tırsıyorum.

 

"Kim dedi bunu yapmayı?" Soru sorduğunda hepimiz başımızı önümüze eğdik ve sustuk.

 

"Defne, ormana gitme lafını ilk kim attı ortaya?" Dediğinde dedemin yüzüne baktım.

 

Adam öyle bir bakıyordu ki ister istemez şakırdınız gerçekleri ama ben satmam onları o yüzden söylemeyeceğim.

 

Sessiz kaldığımda önüme gelip yüzüme eğildi.

 

"Söylemeyecek misin?" Dediğinde başımı onaylar manada salladım.

 

"O zaman hepinize ceza veriyorum. Tarlaya gideceksiniz! Tarla süreceksiniz!" Dediğinde gözlerim kocaman oldu.

 

Hadi canım! Yapma be!

 

"Ama ama dede. Dede yapma etme. Biz yaptık sen yapma." Gaye dedeme yalvarır gibi konuştuğunda bu sefer dedem onun önüne gitti.

 

"O zaman söyle Gaye, kim dedi gidelim diye?" Gaye'ye de sorusunu yönelttiği de o da sustu.

 

"Birlik olmanız güzel bir şey ama şu an niye söylemiyorsunuz? Söyleyip kurtulsanıza." Efe konuştuğunda ona baktık.

 

"Hangimizin bu fikri ortaya attığı önemli değil ki. İçimizden kimse gitmeyelim demedi. Hepimiz gitmeye kararlıydık. O ortaya atmasaydı illa ki başkası atardı. İlk o attı diye tek o suçlu değil. Hepimiz suçluyuz. Ve 7 kişinin suçunu sırf ilk o dedi diye tek kişiye yüklemek de adaletli olmaz ona bakarsan. Sırf işten sıyrılayım ceza almayayım diye de benim de payımın olduğu bir şeyden kurtulmaya çalışmam. Ceza çekersem vicdanen rahat olurum o zaman en azından." Dediğimde nedenini bilmediğim bir anda annemin, babamın, abilerimin, Kuzey'in ve dedemin yüzünde gurur duyduğunu belli eden bir ifade oluştu.

 

E ne dedim ki? Mantılı ve doğru olanı söyledim. Hiç bu kadar mantıklı konuşan olmadı mı bu ailede?

 

"İyi siz bilirsiniz." Efe omuz silkerek konuştuğunda bakışlarımı dedeme çevirdim.

 

"Dede yapma ya!" Deren tatlı tatlı bakarak konuştuğunda dudağımı yaladım.

 

E tarla sürelim işte niye bu kadar ısrar ediyorlar ki?

 

"Sabah ezanıyla çıkacaksınız sadece 7'niz arka taraftaki o tarlayı bir gün içinde süreceksiniz. Bir gün içinde süremezseniz ikinci günde kesinlikle süreceksiniz yoksa cezanız artar." Dediğinde gözlerim kocaman oldu.

 

O tarla büyüktü ulan. Sabah ezanıyla kalkıcaksınız diyor bir de . Ama uyku... Vicdan falan yapamam ben bunda bana ne.

 

"Eeeee ama ben yapamam ki?" Dediğimde bana baktılar.

 

Dönekliğim kaçıncı seviye?

 

"Çünkü ben şeker hastasıyım." Dedikten sonra hemen hıçkırdığımda güldüler.

 

"Hani vicdanen rahat olmak için ceza çekerdin?" Efe konuştuğunda ona baktım.

 

"E sabah namazıyla kalkacaksınız diyor. Ben bırak sabah ezanında kalkmayı saat 10'da bile uykumdan zor uyanıyorum. Ne demek sabah ezanı? Hem beni kimse gitme etme diye ikâz etmedi. Ne yapayım onlara uydum." Dediğimde dedem bana baktı.

 

"Şimdi seni uyardım. Bir dahaki gelişinizden tekrar çıkmayı teklif etseler gider misin?" Dediğinde yüzüne baktım.

 

"Hayır."

 

Hıçkırdığımda kaşlarını çattılar.

 

"Yani evet ama hayır da. Çünkü köy meydanından çıkmayacak kadar gitmeyi teklif ederlerse evet ama çıkarlarsa hayır. Hatta çıkarlarsa gelir size ispiklerim." Dediğimde bizimkiler gözlerini kısıp bana baktılar.

 

"Aramızda bir ispikçi var artık." Homurdanarak konuştuklarında güldüm.

 

"Hıçkırmadın yani doğru söylüyorsun. Tamam o zaman sen olma." Dediğinde sırıttım.

 

Bana ne beni alâkadar etmez ben yatacağım uyuyacağım.

 

"O zaman biz de çalışmayalım. Haksızlık." Gaye konuştuğunda ona döndüm.

 

"Siz bilmem kaç kez uyarılmışsınız ben bir defa bile uyarıldım ama. Aynı konumda değiliz." Dediğimde Ali sırıttı.

 

"Ama ailelerimizin izin vermediğini biliyordun. Hatta bu yüzden hep beraber gizlice kaçtık." Söylediği şeyle dilimi ısırarak ona kötü kötü baktım.

 

Al işte kırdın kırdın.

 

"Yani izin verilmediğini biliyordun?" Dedem teyit eder gibi sorduğunda ona baktım.

 

"Ama ben önceden uyarılmadım ki!" Dediğimde kaşlarını çattı ve kollarını göğsünün altında topladı.

 

"Ama izin vermediğimizi biliyordun. O yüzden Defne sen de kuzenlerin ve kardeşlerinle birlikte tarla süreceksin."

 

Ağlamaklı sesler çıkarıp kollarımı göğsümün altında topladım ve geri yaslanıp omzumu silktim.

 

"Ben gidemem ben, ben astım hastasıyım pat diye ölür giderim." Dedikten sonra hıçkırdığımda oturduğum yerde tepindim.

 

Bıktım bu sendromdan ve getirisi olan rezilliklerden.

 

"Hiç bıkmadan yalan söyleyecek ve her seferinde hıçkırarak rezil olacaksın. Peki bu rezilliklerden hiç bıkmayacak mısın güzel kardeşim?"

 

Kuzey gülerken dalga geçer gibi konuştuğunda gözlerimi devirdim.

 

"Sen sus sarı çiyan." Dediğimde sırıtarak arkasına yaslandı.

 

"Kararım kesin. Hepiniz yarın sabah namazıyla kalkıp tarla süreceksiniz!" Dedem sert bir ses tonuyla konuşurken kararlılığı da yansımıştı.

 

"Ama dede, bu tatlı minnoş gözünü senin gözlerinin renginden almış, aileye yeni yeni adapte olmaya , alışmaya çalışan , tatlı ve minnoş torununa ilk günden böyle mi ceza vereceksin?" Ellerimi yüzüme koyarak alttan alttan dedeme tatlı bir şekilde konuşarak baktığımda dedem yüzünde mimik oynatmadan konuştu.

 

"Kararım kâti Defne. Kuzenlerine daha iyi adapte olursun hem tarlada. O yüzden sen de gideceksin."

 

Ağlamaklı sesler çıkarırken Lodos abime ve Güney abime tatlı tatlı baktığımda başlarını olumsuz manada salladılar.

 

Sinirle arkama yaslanıp kollarımı göğsümün altında topladım ve Erim'e başımı çevirip masum masum ve ağlamaklı bir şekilde bakmaya başladığımda o da aynı şekilde bana baktı.

 

Ya ama bana ne ya! Ben sabah ezanıyla falan kalkamam ki!

 

Beni yataktan çıkaramazlar ki.

 

Uykumu bırakamam ki ben!

 

Bana ne!

 

BÖLÜM SONU...

 

Bölüm nasıldı?

 

Ayıdan kaçış nasıldı?

 

Ceza nasıldı ceza? Smsmsms

 

Oy atmayı ve yorum yapmayı ihmal etmeyin lütfen.

 

Kendinize dikkat edin.

 

Allah'a emanet olun.

 

Bir dahaki bölümde görüşmek üzereeeee.

Loading...
0%