Yeni Üyelik
29.
Bölüm

29. Bölüm

@yazarnunur

YAYIMLANMA TARİHİ; 13 Ekim 2024...

29. BÖLÜM;

 

Ya ama bana ne ya! Ben sabah ezanıyla falan kalkamam ki!

 

Beni yataktan çıkaramazlar ki.

 

Uykumu bırakamam ki ben!

 

Bana ne!

 

~~~~~~~~~

 

"Abiii bir şey yap beni sıyır şu cezadan. Bak uyandığınız zaman kalkın gidin yapın dese sesim çıkmayacak ama sabah ezanı diyor. Ezan saat 6 buçuk 7 gibi okunuyor. Abi çok erkeeeen."

 

Büyükler çardağa gitmiş semaver yakmışlardı ve oturup keyif yapıyorlardı ben ise gelmiş Lodos abime dedeme yol yapması için yalvarıyordum. Çünkü ben ne öğrendim?

 

Dedemin hem ilk hem de ilk erkek torunu olduğu için ve Lodos tam da dedemin kafasındaki gibi bir erkek torun olduğu için onu çok severmiş , Lodos abim bir şey dediğinde onu yapmayı düşünürmüş.

 

Yanlış anlamayın Lodos abime karşı böyle olmasının sebebi erkek olması değil. Ona bakarsak ilk kız torunu olan Özge ablayı Lodos abimden daha çok seviyor. Gözlemlerimden yola çıkarak söylüyorum. Lodos abime böyle olmasının sebebi ikisinin düşünce yapısının birbirine çok yakın olduğuna inanmasıymış.

 

Ben de bu yüzden abime yalvarıyorum.

 

Gurur murur yok arkadaşlar. Söz konusu uyku ve yemekse gurur yapmam. Yakın hissettiğim kişilere karşı yapmam. Sevmediğin kişilere karşı ölesiye gurur.

 

"Defne, dedem haklı. Katılıyorum ona. Bu konu için dedemle konuşmam." Dediğinde kaşlarımı çattım.

 

"Hıh bu gece seninle uyumak istiyordum ama uyumayacağım. Hakkını kaybettin. Peh." Saçımı savurarak yanından kalkmadan önce ağzını açmıştı ama ben kalkınca konuşmaktan vazgeçti.

 

"Kuzey." Sırıtarak yanına gittiğimde o da sırıtarak bana oturduğu tekli koltukta yer açtı.

 

Koltukta açtığı o minicik yere basarak koltuğun kol koyulan kısmına oturdum. Böylece yüzüm direk Kuzey'in yan çehresine dönüktü.

 

Yüzü bana dönük olacak şekilde sırtını koltuğa yasladığında gözlerimi kırpıştırdım.

 

Şebeklik yapma mood ; on.

 

"Efendim güzelim." Sırıtarak konuştuğunda başımı sağa doğru yatırdığımda dirseğini koltuğun kolluğuna koyduktan sonra elini çenesinde koydu. Ağağağağa kalbim. Kuzey beyefendiciğim şöyle şeyler yapmayınız lütfen.

 

"Dedemle konuşmaya ne dersin?" Dediğimde çenesini ovaladı biraz sonra kaşlarını kaldırıp indirdi ve cıkladı. Pü, az önce düşmüş müydüm? Şimdi sinirlendim o düşme hissi gitti.

 

Kalbimi kırdın pis sarı çiyan. Tamam kalbimi kırmadı ama umudumu kırdı. Boş yere hıçkırmayayım şimdi.

 

"Hıh. Ben de sana abi demeyi düşünüyordum ama anlaşılan onu biraz daha ertelemem gerekecek." Derken koltuktan inmiş ve gidiyordum ki kolumu tutup beni kendine çekince bacağına oturmuş oldum.

 

"Biz şu abi deme işini şimdi yapalım ya. Ne gerek var ertelemeye? Hem ben dedemle konuşsam bile beni dikkate almaz ki. 27 yaşıma gelmişim adam hâlâ bana fırlama ve zibidi diyip duruyor. Beni mi dinler?" Dediğinde gülmemek için dudağımı ısırdım.

 

"İş işten geçti aslanım. Artık önümüzdeki maçlara bak." Yanağından makas alıp göz kırptım ve bacağından kalkıp hoplaya zıplaya Güney abimin yanına gittim.

 

"Abicim korkma sana dedemle konuş demeyeceğim. Bilmem sana diyesim gelmedi. Bu gece Kuzey zibidisiyle uyumak istemiyorum. Lodos abiciğim de bana 'senle ne uyuyacağım ben ya, hiç işim olmaz.' diyerek teklifimi reddetti. Ben de diyorum ki acaba senle mi uyusam?" Güney abimin yanına atlayıp kolunun altına girdiğimde konuştum. Konuştuktan sonra hıçkırdım. Lodos abimin denemesine rağmen dedi dedim diye hıçkırdım.

 

Söylediğim şeylere kahkaha atarken başımı kaldırıp yüzüne baktım.

 

Ay mavi gözleri ne güzel de kısıldı , bembeyaz dişleri ne güzel de meydana çıktı öyle.

 

Güney abimle evlenecek kıza imrendim şu an.

 

Lodos abim ve Kuzey homurdandığında onlara baktım.

 

Kuzey ona zibidi dediğim için homurdanırken Lodos abim dedi dediğim şeye homurdanıyor olmasına sırıttım.

 

"Ben öyle bir şey demedim. Dedem bu konuda çok haklı o yüzden bu konu hakkında dedemle konuşmam dedim." Dediğinde omuz silktim.

 

"Dedemi ikna etmeyeceğini söyledin mi söyledin. Ne farkı var benim dediğim cümleyle arasında. Bir düşüneyim. Hımmm? Düşündüm. Bir fark yok." Dedikten sonra ayağa kalktım ve Güney abime elimi uzattım.

 

"Abiciğim. En bi sevdiğim maviş abiciğim. Uykum geldi uyuyalım mı?" Tatlı tatlı konuştuğumda gülerek elimi tuttu ve ayağa kalktı.

 

"Uyuyalım güzelim. Uyuyalım."

 

👨‍👩‍👧‍👦👨‍👨‍👦‍👦

 

"Ben bir garip keloğlanım

Eşeğimin yok palanı

Varım yoğum doğruluktur

Hiç de sevmem ben yalanı"

 

Bir yandan şarkı söylerken bir yandan da bizimkilere eski zaman sabanını yüklemmiş tarlayı sürüyorduk.

 

Evet eski zaman sabanı! Hani şu insanların tarlayı sürmek için kullandıkları tahtadan olan saban. Hani şu öküz gücüne bile geçilmeden önceki yöntem. Milattan bilmem kaç sene önceki yöntem yani.

 

"Sus da daha çok çek şunu." Ali söylendiğinde sinirle bağırdım.

 

"Ya dede. " Dedeme döndüğümde gülerek bize bakıyordu.

 

"Traktörle niye yapmıyoruz?!" Dediğimde güldü.

 

"Çünkü traktörle size ceza olmaz." Söylediği şeyle ağlamaklı sesler çıkardım.

 

Saat öğlen 2 olmuştu ve biz daha tarlanın dörtte birini anca yapabilmiştik! DÖRTTE BİRİNİ!

 

Evet sabah beni uyandırdılar. Yataktan sürükleyerek hem de.

 

Ciddiyim yataktan sürükleyerek.

 

O Ali var ya o Ali. Şu pislik pislik var ya gözleri deniz mavisi olan pislik kuzenim Ali. Göz rengini aldığı denizlerde boğulasıca Ali var ya Ali. Tuttu ayağımdan beni yataktan sürükleyerek yere düşürdü ve öyle uyandırdı. Yani cidden de yataktan sürüklendim. Zaten anca öyle uyanırdım.

 

Abilerime şikayet edeceğim onu bir şu tarla sürme işi bitsin.

 

İşin şey tarafı Güney abim o sırada odada da değildi ki. Abilerim görmedi yani. Ama bir bitsin şu iş. İspikçi mızmız kızlar gibi şikayet edeceğim onu.

 

Ya benin mükemmel sarımsı saçlarımın olduğu kafam yataktan düşerken yerde top gibi sekip parçalara ayrılsa ve kanasaydı ne olacaktı? Ha, ne olacaktı?

 

"Ya dede bari şu gitsin." Elimle bizi köşede çekirdek çitleyerek izleyen Kuzey'i işaret ettiğimde dedem dayanamadı ve güldü.

 

"Ya dede. Durmuş orada film izler gibi bizi izliyor. Ne bakıyon oğlum ayı mı oynuyor ? " Son cümlemi Kuzey'e dönerek bir yandan başımı 'hayırdır?' der gibi sallayarak ve elimi kaldırarak sorduğumda taraladaki herkes kahkaha attı.

 

"Oğlum?" Kuzey gülerek soru sorar gibi konuştuğunda hiç tınlamadan dedeme döndüm.

 

"Dede o arkadaş olduğu sürece ben çalışamam. Prensip meselesi." Dediğimde dedem sırıttı.

 

"Ne çok prensibi olan bir işçiymişsin sen de Defne." Dediğinde heyecanla dedeme döndüm.

 

"Evet ben çok prensipliyim. Bence olmaz böyle. Hiç bu kadar prensibi olan işçi mi olurmuş canım? Sen bence beni kov. Bak daha iyi olur hem söylenerek kafanı yiyen biri olmaz. Kurtulursun benim papağan gibi konuşmalarım ve her an ortaya çıkan prensiplerimden. Evet dede beni bu işten kov sen. Bak çok mantıklı. Seni düşündüğüm için diyorum. Kov beni. Hadi." Heyecanla dedeme dönerek konuştuğumda yine güldüler.

 

Dedem cıkladığında homurdandım.

 

"Hadi devam edin." Dediğinde homurdandım ve sabanı çekmeye devam ettim.

 

Ben size durumumuzu anlatmadım. Dört kişi : ben, Aras, Erim ve Ali sabanı önden çekiyor ; üç kişi : Deren, Gaye ve Emir sabanı arkadan itiyordu.

 

"Bu ceza değil resmen işkence." Bağırarak yakındığımda bizimkiler de bana katıldıklarını belli eden mırıltılar çıkardılar.

 

Bir süre daha çektiğimizde görüş açıma giren yılanla çığlığı basıp sabanı bıraktım ve yılanın tam tersi istikametine doğru koştum. Çok mu yılan dedim ben köye geleli anlamıyorum ki! Yılan gördüm, ayı gördüm daha ne görebilirim ki acaba!?

 

"Yılan!" Gaye de benim gibi korkuyla bağırıp benim yanıma doğru koşarken diğerleri de koştu.

 

Yılana bakacak şekilde döndüğümde dedemin yılanı eline aldığını ve ormanlık alana doğru bıraktığını görünce tekrar çığlık attım.

 

"Dede ne yapıyorsun!? Yılan o. Ya sokarsa ne olacak? Niye eline alıyorsun. Almasaydın ya eline. Sabanla itekleseydik ya." Dediğimde gülerek iç çekti.

 

"Defnem , güzel torunum. Kaç senedir köydeyim. Burada doğdum bir dönem İstanbul'a gittim ama ben burada büyüdüm ve yaşlandım. Yani bırak da yılanın neresinden tutulacağını bileyim."

 

"Tövbe hâşâ dedeciğim ne yaşlanması filinta gibisiniz maşallah." Dedemin söylediği şeye karşı verdiğim tepkiye gülümsedi.

 

"Neyse hadi işinizin başına." Ellerini birbirine vurarak konuştuğunda somurtup sabana doğru ilerliyordum ki bir anda kasıklarıma saplanan ağrıyla iki büklüm oldum.

 

Ben de diyordum ki adetim geldi ama ağrısı tam manasıyla 'canına okuyacağım nihahahaha' diyerek gelmedi. Nerede acaba? Diyordum.

 

İşte geldi. Bu anı bekliyormuş sanırım.

 

İki büklüm olduğumda farkında olmadan dudaklarımdan kısık bir inilti çıktı.

 

"Defne?" Kuzey koşarak yanıma gelirken dedem de yanımıza geldi.

 

Ne oldu Kuzey? Az önce çekirdek çitleyerek gevşek gevşek sırıtıyordun ne oldu? İşte böyle gelirsin ayağıma paşam.

 

"İyi misin torunum?" Dedem koluma dokunduğunda ona baktım.

 

"Değilim." Dediğimde hâlâ iki büklüm duruyordum.

 

"Bir şey mi oldu?" Dedem tekrar soru sorduğunda başımı salladım.

 

"Karnıma ağrı girdi. Karnım çok ağrıyor." Dediğimde Kuzey anladığı için hemen beni kucağına aldı.

 

Dedem başını sallayarak konuşmaya başladı.

 

"Tamam sana bu kadar ceza yeter. Kuzey Defneyi götür dinlensin." Dediğinde Kuzey başını salladı ve eve doğru ilerlemeye başladığında biraz uzaklaştıktan sonra ellerimi açtım dua eder gibi.

 

"Allah'ım önceden karnım böyle ağrıdığında hiç sevinmezdim. Şu ağrıyı bu şiddette tam da şu an bana verdiğin ve beni o işten kurtardığın için sana çok teşekkür ederiiim." Dediğimde Kuzey kahkaha atmıştı.

 

"Delisin sen." Dediğinde sırıttım.

 

"Sana çekmişim demek ki. Kan bağı var ya arada. Çok olası bir şey." Söylediğim cümleye sırıttı.

 

"Bana çektiysen iyi ama o it Güney'e çektiysen sıkıntı." Dediğinde kaşlarımı çattım.

 

"Abime it demesene." O da bu sefer benim söylediğim şeye kaşlarını çattı .

 

"Ulan ben de senin abinim. Bana niye abi demiyorsun?"

 

"Neden acaba?" Dediğimde hamurdandı ama sonra sırıttı.

 

"Ama kabul et güzelim. Benle didişmeyi ve bana sataşmayı seviyorsun." Söylediği şeyle sırıttım.

 

"Bu kadar belli mi oluyor ya?" Dediğimde bana bakıp göz kırptı.

 

"Ben anlarım yavrum."

 

Eve yaklaşınca ikimiz de sustuk. Birkaç dakika sonra eve girdik ve Kuzey hemen kendi kaldığı odaya çıktı.

 

Fırsatçıııı.

 

Kimseye görünmeden odaya çıktığımızda beni yavaşça yatağa yatırdı ve alnından öptü.

 

"Sen burada bekle güzelim ben birkaç bir şey alış geliyorum." Dediğinde başımı salladım.

 

Odadan çıktığında derin bir nefes aldım.

 

Bence bu kadar süründürmek yeterli. Kuzey'e artık abi diyebilirim. Yeter yavrucuğuma iyice sürttü burnu.

 

Güzel çektirdim ama, değil mi?

 

Kısa süre içinde Kuzey odaya elimde bir tepsiyle girince ona baktım.

 

Yanıma gelip tepsiyi bacaklarıma koydu.

 

"Şimdi güzelim bunları ye sonra bu hapı iç. Ağrını hafifletir." Dediğinde başımı salladım ve yemekleri yemeye başladım.

 

Acıktım ne yapayım?

 

Hemen karnımı doyurup hapı içtiğimde Kuzey abim yanımda durmuş sırıtarak bana bakıyordu.

 

O kadar Kuzey demişim ki abi demek çok garip geliyor. Neyse zamanla alışırım.

 

"Ben bunu mutfağa bırakıp geliyorum meleğim."

 

"Bana bir bardak daha su getirebilir misin?" Dediğimde başını salladıktan sonra bir şey demeden tepsiyi alıp odadan çıktı ve kısa süre içinde geri döndü.

 

Elindeki suyu bana verdikten sonra yatağa girdi ve suyu içmemi bekledi. Suyu içtikten sonra bardağı alıp yere koydu. Beni kendine çekip sarıldı ve göğsüne yatırdı.

 

"Uyu bebeğim biraz. Uyandığında ağrın hafiflemiş olur hem." Dediğinde derin bir nefes aldım.

 

Patlatıyorum bombayı. Bismillahirrahmanirrahim.

 

"Tamam, abi. Teşekkür ederim."

 

BÖLÜM SONU...

 

Bölüm nasıldı?

 

Kuzey'e sonunda abi dedi. Allah'ım çok şükür mfmfmfmfm

 

Oy atmayı ve yorum yapmayı ihmal etmeyin lütfen.

 

Kendinize dikkat edin.

 

Allah'a emanet olun.

 

Bir dahaki bölümde görüşmek üzereeeee.

Loading...
0%