@yazarnunur
|
Yayımlanma tarihi: 30 Eylül 2024...
3. Bölüm;
Yanımda varlığını belli etmek ister gibi omzuma dokunan Özgür Bey'le ona baktım. Gözlerini sakince kapıyıp açtı.
"Ben buradayım kızım. İrem'in de eşyalarını getirdik zaten sen de eşyalarını al. Sana hiçbir şey yapamazlar. Korkma, ben yanındayım."
Son cümlesi ile başımı önüme çevirirken gözlerim istemsizce dolmuştu. Çok güzel bir hismiş arkanda babanın varlığını hissetmek.
Derin bir nefes alıp zili çaldım. Kapıyı 17 senedir annem sandığım kişi açtığında yutkundum.
"Arif, gelsene." İçeriye doğru seslendiğinde onun da evde olduğunu anladım.
Kapıya geldiğinde düz bir şekilde bize baktı.
"Niye geldiniz?" Dediği zaman gözlerimi devirdim.
"İrem'in eşyalarını getirdik ve kızımın eşyalarını almaya geldik."
Konuşan babama yani Özgür Bey'e baktığımda bana göz kırpmıştı.
Babana da düşemezsin be Defne!
Başını sallayıp kapıdan çekildiğinde kardeş takımının evde olmadığını fark ettim. Babamın adamları valizleri getirdiklerinde Ayşe yani annem sandığım kadının yol göstermesi ile valizleri odaya koydular.
Valizleri İrem'in kullandığı benim de eski yatağımın üzerine boşaltıp kıyafetlerimi ve kitaplarımı valizlere yerleştirmeye başladım.
Getirdiğimiz on valizin beşi anca dolunca öteki valizleri açma gereği duymadan kendi eşyalarımı odadan çıkardım.
Babam kapıya yaslanmış haldeyken valizleri mi çıkardığımı görünce yardıma geldi.
Şimdi fark ediyorum da Özgür Bey'e alışmıştım. Baba hissiyatı veriyordu. Belki çok erkendi bilmiyorum ama o hissi almıştım ve içimden baba demeden duramıyordum hoş dışımdan bunu söylemek için daha çok erkendi ya.
"Teşekkür ederim." Özgür Bey'e bakarak konuştuğumda gülümsedi ve kolunu omzuma koydu.
Kapıya ilerlerken adamları da valizlerimi taşıyordu.
"Bir daha gelmeyin. İrem'in sizi görmesini istemiyorum." Diyen Arif'e baktım.
"Ne tesadüf ben de bir daha sizin yüzünüzü görmek istemiyorum. O yüzden mümkünse bir daha görüşmeyelim." Dediğimde o adam üstüme yürümüştü.
Özgür Bey beni arkasına alıp Arif'in karşısına geçti. "Yavaş gel, karşında Defne İlda Marsis var. Senin karşında benim kızım var. Haddini bil." Dediğinde şaşırmıştım.
Ulan ilk defa aile üyelerimden biri beni koruyordu. Değişik hismiş. Sevdim. İnşallah bağımlısı olmayız. Cümleten amin.
Elimi tutup evden çıkıp arabaya bindik.
"Şimdi okula gidiyoruz güzelim, kayıt için."
Yiaaaa güzelin miyim gerçekten de?
Şaka şaka tabiki öyle bir şey demedim onun yerine başımı sallayaram kendisini onayladım.
"Emir ve Erim için sıkıntı olmaz mı aynı okulda olmamız? Farkındayım beni sevmediler hoş beni sevmeyeni ben hiç sevmem ama neyse konumuz bu değil. Sizin başınızı ağrıtmasınlar sonra?"
"Ağrıtamazlar, sıkıntı yapma güzel kızım. Sizin için doğru olan şeyleri yaparım ben sonuçta ben sizin babanızım." Bana bakarak konuştuğunda tebessüm ettim.
Defne, yapma kızım, hayır yapma.
Olmaz, yapmadan duramayacağım.
Ben sizin babanımızım. Dıdıdıdı dıdıdım. Ben ne dersem o olur. Dıdıdıdı dıdıdım. Ben sizin babanızım. Dıdıdıdı dıdıdım. Ben ne dersem o olur.
Gülmemek için kendimle savaşırken içimden melodisi ile aynı şeyleri söylemeye devam ediyordum çünkü bildiğim kısmı sadece o. E olsun o da bir şey bence.
Ben içimden şarkıyı söylerken bir okulun önünde durduğumuzda kaşlarım havalandı.
Oha, okul çok güzel abi. Sanırım hayali karakterlerden sonra bir imkansıza daha aşık oldum. Okul binasına.
Arabadan inip okulun adına baktığımda kaşlarım havalandı. Sis koleji.
Telefonumu elime alıp hemen bizimkilere okulun adını yazarken bir yandan da ilerleyen Özgür Bey'i takip ediyordum.
Telefonumu cebime koyup boş olan okula girdik ve giriş katta bulunan müdür odasının önünde durduk.
Babam yani Özgür Bey kapıyı çaldıktan sonra içerden bir komut beklemeden içeri girdiğinde kaşlarım havalandı.
Madem komut bekelmeyecektin peki, niye kapıyı çaldın be adam? Uuuuu çok cooldu(!)
Odaya girmeden içimden saçmalamalarıma kıkırdadım ama hemen sonra kendimi toparlayıp odaya girdim ve ardından kapıyı kapadım.
"Hoş geldiniz Özgür Bey. Nasılsınız efendim? Okulumuzda sizi görmeyeli uzun zaman oldu efendim. İyisinizdir inşallah?" Odaya girdiğimizde konuşmaya başlayan kişiye yani müdüre şaşkın bir şekilde baktım.
Niye bu kadar heyecanlanmış ve gerilmişti ki?
"İyiyim. Kızımın nakilini buraya almak için geldim." Dediğinde müdürün gözleri bana döndü ve başını salladı.
"Hemen halledelim efendim." Dedikten sonra birkaç bir şey yapmaya başladı.
Bir süre sonra başını kaldırıp babama baktı.
"Hallodu?" Babam soru sorar gibi konuşunca müdür başını sallayarak babamı onayladı.
Özgür Bey ayağa kalkınca ben de kalktım.
Valla kızmayın abi, bir Özgür Bey bir baba diyorsun ikisinden birini seç diye kızmayın yani. Baba derken bir anda çok çabuk alışmış ve çok hızlı gidiyormuş gibi hissediyorum ama Özgür Bey derken de kendisine haksızlık ediyormuş gibi hissediyorum. Ulan ben de nasıl hissetmem ve ne yapmam gerektiği bilmiyorum ki. Anlayın işte. Kızmayın yani. Amaaan ya da kızarsanız kızın. Bana ne.
Kapattığım kapıyı açıp çıktığında ben de pıtı pıtı peşinden gitmeye başladım. Evet pıtı pıtı gittim çünkü yaşım 3.
Arabaya bindiğimizde gülerek bana döndü.
"Yarın Erim ve Emir ile buraya geleceksin güzelim. Bu okul bizim. Benim yaptığım binalardan bir tanesi. Müdürün neden öyle davrandığına karşı aklında bir soru işareti oluştuğunu düşündüğüm için açıklama yapıyorum. Şimdi eve geçelim." Dediğinde başımı salladım. Son cümlesini bana değil daha çok şoföre hitaben söylemişti.
Araba çalıştığında eve gidene kadar yolu izlemiştim. Ne yapayım geriliyorum.
Eve geldiğimizde hemen arabadan indim ve Özgür Bey'in yanıma gelmesini bekledim.
Yanıma gelip önümde durduğunda bir şey diyeceğini düşünüp kendisine baktım.
"Bize çok çabuk alışmanı beklemiyorum kızım ama bize bir şans ver olur mu? İrem, o bize karşı çok sertti ve bize çektirdi desem yeridir. O yüzden ikizin ve kardeşin sana karşı böyle bir tutum sergiliyorlar. Abilerin gelince belki onlar da öyle olur bilmiyorum ama eğer ileri giderlerse ben onları uyarırım. Sen de bizi anla güzel kızım olur mu? Bize bir anda alış anne, baba, abi, ikiz ya da kardeş de diyemem sana. O senin bizi benimseyip söylemen gereken kelimeler. Ama anla olur mu?" Dediğinde başımı salladım.
"Sizi anlarım ama kim olursa olsun fark etmez canımı sıkan ya da hoşuma gitmeyen bir kelime ya da cümle söyleyen kişiye de geri cevap veririm. Bu konuda da siz beni anlayışla karşılayın lütfen. Tamam ailem olabilirsiniz ama sizi 17 yıl sonra tanıyorum yani ne kadar ailem de olsanız aslında bir yabancısınız ve ben kendimi ezdirmeyi sevmeyen biriyim." Dediğimde o da başını salladı.
Ve de ergen.
"Tamam kızım, hadi gel içeri eve girelim yemeğe bizi bekliyorlar."
Başımı salladıktan sonra eve girdik.
"Defne kızım. Hadi üzerini değiştir. Elini yıka gel. Çok güzel yiyecekler hazırladık. Seversin hem belki." Eve girer girmez yanımıza gelip ellerimi tutarak konuşan Leyla hanım ile tebessüm ettim.
"Severim sanırım." Tebessüm ederken konuştuğumda o da tebessüm etti. Ellerimi bırakınca hemen odama çıkıp valizlerden bol bir beyaz kısa kollu tişört ve siyah yüksek bel bir eşofman çıkardım. Çıkardıklarımı hemen üzerime geçirip odadaki banyoya girdim. Elimi yüzümü çabucak yıkayıp odadan kaçarcasına çıktım.
Valla pembe zehirlenmesi geçiriyorum şu odada. Bakın, pembe rengini ben de severim ama yani bu bambaşka bir pembe. Odada durdukça kendimi pembe kusacak gibi hissediyorum. Ulan bir insanın tavanı bile mi pembe olur ya? Tavanı bile mi?
Yemek odasına gittiğimde kimse yemeğine başlamamıştı. Sanırım beni bekliyorlardı.
"Hoş geldin kızım." Leyla Hanım içten bir şekilde gülümseyerek konuştuğunda ben de tebessüm ettim.
"Hoş mu geldin? Hoş gelmek yerine keşke çabuk gelseydi." Homurdanarak konuşan Emirle gözlerimi devirdim.
"Ah hoş buldum Emirciğim. Benim hakkımda nazik konuştuğun için çok teşekkür ederim (!)" Gıcık bir şekilde gülümserken alaycı bir şekilde konuştuğumda Emir'in kaşları çatılmıştı.
"Afiyet olsun." Masada Erim'in yanındaki boş sandalyeye otururken konuştum.
Yemeklerimizi yerken Özgür Bey'in konuşmasıyla bakışlarımı ona çevirdim.
"Emir, Erim ve Defne. Aynı okulda okuyacaksınız. Bugün Defne'nin kaydını oraya yaptırdık. Yarın beraber gideceksiniz ki size ben de eşlik edeceğim. Sizi ben bırakacağım." Dediğinde Erim hemen lafa atıldı.
"Baba bunu konuşmuştuk. Biz onunla aynı okulda okumak istemiyoruz."
"Erim, siz istemediğinizi söylediniz ben de böyle olmasının daha uygun olduğunu söyledim." Babam direkt Erim'in gözlerine bakarak konuştuğunda Erim bir şey demek için dudaklarını araladığı zaman konuşmasına izin vermeden ben lafa atladım.
"Bakın okulda ne ben sizi tanırım ne de siz beni tanırsınız. Anladınız mı? Okuldaki herhangi bir öğrenciden farkım yok sizin için, hoş siz de benim için öyle olursunuz olur biter." Dediğimde Erim kaşları çatık bir şekilde bana bakarken dediğim şeyler ile omuz silkti.
"İyi."
👨👩👧👦👨👨👦👦
Yemekte olan o son konuşmanın ardından kimse tek bir kelime etmemişti. Özgür Bey'in yüz ifadesinden dediğim şeylerden hoşlanmadığını anlamıştım ama okulda bir de onlar ile uğraşamazdım. Yani sanırım. Şimdi ise salonda oturuyorduk. Normalde odada olurdum da o odada pembe zehirlenmesi geçirmek istemediğim için elimden geldiğinde az durmaya çalışıyordum.
Derin bir nefes alıp geri verdiğimde Emir'in bakışları bana döndü.
"Ne oldu hanımefendi sıkıldın mı? Sıkıldıysan çıksana odana." İğneleyici bir şekilde konuşunca göz devirdim.
"Evet sıkıldım ama o odaya çıkmıyorum. Zehirlenmek için çok gencim." Son cümleyi mırıldansam da Leyla Hanım duymuştu.
"Ne zehirlenmesi?" Telaşlı bir şekilde konuşunca ona baktım.
"Sakin olun, lafın gelişiydi o. O kızın nasıl bir zevki varsa odasında seçtiği renk midemi bulandırmaktan başka bir şey yapmıyor. Nasıl bir göz zevki varsa yani. Tabi ona karışamam insan istediği şeyi sever. Ama onun sevdiği renk üzerine dizayn edilmiş oda hiç benlik değil o yüzden orada oturmak istemiyorum." Dediğimde başını salladı ve ilgiyle konuştu.
"Sen hangi rengi seviyorsun peki?"
"Ben mavi, siyah, gri ve mor renklerini severim. Yani her rengi severim ama en çok bu dört rengi severim. Her rengi severim derken cırtlak renkleri değil de daha soft renkleri severim." Dediğimde başını sallayarak beni dinliyordu.
"Anladım." Hafif gergin bir şekilde bize bakarken kurduğu cümleyle kaşlarım havalandı.
Niye gergindi ki bu kadın?
"Hayatım, bir sorun mu var?" Özgür Bey Leyla Hanım'a bakarak konuştuğunda Leyla Hanım derin bir nefes aldı.
"Bugün beni Lodos aradı. Ben de ona olanları anlattım. Ertesi gün dönmeyi planlıyorlar." Hızlı bir şekilde konuştuğunda hâlâ niye gergin olduğunu anlamamıştım. Bana mahçup bir şekilde bakmaya başladığında benim ters bir şey söyleme ihtimalimden dolayı gerildiğini işte tam o onda anlamıştım.
Tebessüm edip başımı salladığımda gerilen bedeni biraz gevşemişti.
"Yes be, geliyorlar yani. Abi duydun mu dönüyorlar. Sonunda!" Emir Erim'in üzerine atlayarak konuştuğunda istemsiz tebessümüm büyümüştü.
Demek ki tek gıcık olduğu kişi benmişim.
Ulan ne yaptım da gıcık bu velet bana. Haaaa, İrem yüzünden. Evet, Özgür bey demişti.
"Neden yarın değil ondan sonraki gün?" Kaşları havalanmış bir şekilde annesine bakarken konuştu Emir.
"Bilmiyorum oğlum."
Leyla Hanım konuştuktan sonra yavaşça ayağa kalktım.
"İzninizle ben uyumak istiyorum. Yarın kaçta kalkmam lazım?" Son cümlemi Özgür Bey'e bakar söylemiştim.
"9'da ders başlıyor kızım. 8'de kalksan olur." Dediğinde başımı salladım.
"İyi uykular." Hepsine hitaben konuştuğumda sadece annem ve babam cevap vermişti.
Odaya çıkmaya başladığımda derin bir nefes aldım.
Niyeyse çok çabuk bir şekilde anne ve baba olarak benimsemiştim onları. Belki de onların yapamadığı anne ve babalık yüzündendi. Bilmiyorum. Ama bildiğim tek bir şey vardı o da Özgür Bey ve Leyla Hanım'a anne ve baba demem çok yakındı.
👨👩👧👦👨👨👦👦
"Uyan, hadi uyansana. Hey! Sana diyorum. Kalk." Biri kolumdan dürterken aynı zamanda konuşuyordu.
"Tamam kalktım." Mırıldanarak konuşurken bir yandan da yastığıma sarılıyordum.
"Defne, kalk dedim."
"Oldu paşam, başka isteğin?" Tek gözümü açarak başımda karga gibi öten Emir'e baktım.
Lan kargalar güzel hayvanlar, karga olmaz bu.
"Kalk, giyin ve aşağıya in. Saat 8. Çabuk."
"Ulan, ötme başımda vik vik. Uyandık. Tamam." Sinirle üstümdeki pikeyi atıp yatakta oturduktan sonra yine sinirle yüzüne bakarak konuştum.
"İyi , çabuk ol seni bekliyoruz." Arkasını dönüp giderken tam kapıyı açtığında yanımdaki yastığı alıp kafasına attım.
Tam on ikiden bebeğim. Allah'ım bir insan bu kadar mı muhteşem olur ya!
Eli kapının kulbunda durdu bir süre sonra yavaşça başını bana çevirdiğinde güldüm ve odadaki tuvalete depar attım.
Tam kapıyı kapamış kilitlemişken kapıma vurmaya başladı.
"Küçük fare seni. Çıkacaksın illaki oradan. Bulaşma kızım bana!" Dediğinde kahkaha attım.
Sinirle bir soluk verdikten sonra adım seslerini ve kapının kapanma sesini duydum. Hızla tuvalette işimi halledip çıktım ve giyinme odasına gittim. Hâlâ valizde olan kıyafetlerimden beli lastikli boyfriend pantolonumu ve üzerine yarım kol beyaz bluzu alıp hemen giydim. Valizime tıktığım parfümüm gözüme çarptığında elime alıp 2-3 fıs sıktım ve geri valizin içine attım. Beyaz spor ayakkabılarımdan birini de ellerime alıp odadan çıktım ve asansöre binip aşağıya indim. Ayakkabılarımı kapının yanına bıraktıktan sonra yemek odasına ilerlerken saçlarımı ellerim ile taradım. Uçlara doğru dalgalı olan saçlarımı tarak ile taramak saç uçlarının kabarmasına ve bu da saç diplerimin sanki yağlıymış gibi görünmesine sebebiyet veriyordu o yüzden ben de saçımı tarak ile taramamayı tercih ediyordum.
Yemek odasına girdiğimde hepsine baş selamı verdim ve Emir ile Erim'in ortasındaki boş sandalyeye oturdum. Evet koskoca masada sanki yan yana oturalım diye bütün sandalyeleri kaldırmışlardı ve tek boş sandalye Emir ile Erim'in ortasındaki sandalyeydi. Aslında gerçekten de bunu yapmış olabilirler.
Yanımda oturan Emir ve Erim'in üzerinde forma göremediğim için kaşlarım havalandı.
"Siz niye forma giymiyorsunuz?" Dediğim şey ile güldüler.
"Forma mı? Bizim okulda forma giyilmiyor. Serbest." Emir yüzüme bakarak alaycı bir şekilde konuşunca kaşlarım havalandı. Omuz silktim ve önüme dönüp bir şeyler yemeye başladım.
Karnımı doyurduktan sonra çatalımı tabağımın kenarına bıraktım.
"Kahvaltınız bittiyse gidelim. Saat 8 buçuk oldu." Başımı konuşan Özgür Bey'e çevirdim ve salladım.
"Olur, ben doydum."
Emir ve Erim de bana katıldığını belli eden bir kaç mırıltısını işittikten sonra hepimiz ayağa kalktık ve kapıya ilerledik.
Leyla Hanım hepimizi öpüp sarıldığında tebessüm ettim.
Şu 17 yıllık hayatım boyunca ilk defa anne baba sevgisini hissediyordum. Sayelerinde...
Arabaya bindiğimizde üçümüz de arka tarafa oturmuştuk.
Yola çıktıktan yaklaşık 5 dakika dikiz aynasından Özgür Bey'e bakıp konuşmaya başladım.
"Ben okula yakın bir yerde ineyim bence. Olur mu?"
Kaşlarını çatıp bana baktı aynadan.
"Hayır, bu arabadan kardeşlerin ile ineceksin. Zaten soyadın aynı. Kendini tanıtırken her şekilde kim olduğun öğrenilecek." Dediğinde başımı salladım sakince.
Adam haklı gençler dağılın.
"Bence insin." Diye mırıldanan Erim'e döndüm. Ayh, sanki sana sordum. Başka bir istediğin var mı lağım faresi?
"Bak birader. Bana niye bu kadar gıcıksınız anlamıyorum fakat ben de size fazla meraklı değilim. Sanki hayatı değişen tek sizmişsiniz gibi davranma. Sizden daha beter bir durumdayım ben. Benimle konuşmak mı istemiyorsun? Tamam. Dün de dediğim gibi. Okulda ne sen beni tanıyorsun ne de ben seni." Sinirli bir şekilde konuştuktan sonra sırtımı koltuğa yasladım.
Benim dediklerimden sonra kimse konuşmadı. 5-10 dakika sonra Özgür Bey okulun önünde durduğunda derin bir nefes aldım.
"İyi dersler çocuklar." Dediğinde tebessüm ettim ve arabadan inen Erim'in arkasından çantamı alıp arabadan indim.
Ellerimi ceplerime sokup derin bir nefes aldım ve önümdeki okula baktım. Haydi gazamız mübarek olsun. Bakalım burada da başıma ne tür şeyler gelecek.
BÖLÜM SONU...
Bölüm nasıldı? Beğendiniz mi?
Beğendiyseniz eğer oy vermeyi ve düşüncelerinizi yorumlardan belirtmeyi ihmal etmeyin lütfen.
Kendinize dikkat ediin.
Allah'a emanet oluun.
Bir dahaki bölümde görüşmek üzereeeeee (yani yarın dndndn)
|
0% |