@yazarnunur
|
YAYIMLANMA TARİHİ; 19 Ekim 2024.. 33. Bölüm;
"Biz de okula geç kaldık ulan. Hadi hadi okulda yeriz yemeği." Erim hızla ayağa kalkıp odadan çıkarken konuştuğunda saate baktım.
Hadi be! Dersin başlamasına 15 dakika kalmıştı!
Azar yemesek iyidir.
~~~~~
"Gidin izin kağıdı alın. Almadan sizi dersime sokmam. İkinci ders geldiniz bir de izin kağıdı almadan derse girmeye çalışıyorsunuz!"
Gıcık fizik hocası boğazı sıkılmış tavuk gibi gıdaklarken gözlerimi devirdim.
"Gözlerini mi deviriyorsun sen bana Defne?"
Hoca sinirli bir şekilde bana bakarken gözlerimi devirmemek için zor durdum.
Kadının fizikle ilgilene ilgilene beyni yanmış kül olmuş kimseye tahammülü kalmamıştı resmen.
Yürüyen sinir hastası.
"Yok hocam. Hayır size göz devirmedim. " Dedikten sonra hıçkırdığımda bizimkiler güldüler.
Ulan Allah'tan burada bizimkiler dışında kimse sendromumu bilmiyor.
"Hadi. İzin kağıdı alın gidin de." Hoca son kez konuşup eliyle kapıyı gösterdiğinde Erim önden Aras ve ben arkasından sınıftan çıktık.
İkinci derse kadar nasıl geç kaldınız siz ya, dediğinizi duyar gibiyim. Şöyle bir şey oldu. Biz Aras'ı unuttuk.
Evet. Basbayağı çocuğu unuttuk.
Aras dün eve gelince çok oyalanmadan odasına çıkmıştı ve akşam olan olaylar. İrem'in gelmesi falan fişman derken bir Aras'ı unuttuk. Evet Aras'ı evde unuttuk.
Yola çıktıktan sonra aklımıza geldi Aras ve eve geri dönüp Aras'ı aldık öyle okula geldik. Bu yüzden de ikinci ders başladıktan sonra yetiştik.
"Bence boş verin girmeyelim fizik dersine. O fizikle beynini yakmış bunak karının yüzünü görmeye, sesini duymaya daha fazla tahammülüm yok bugün."
Erim bir anda durup arkasından gelen bize dönerek konuştuğunda birkaç saniye birbirimizle bakışıp başımızı salladık.
Haklıydı valla. Gerek yoktu. Zaten bir şey anladığımız da yoktu ki dersten. Anlatamıyordu. Anca kendisi çözsün.
"O zaman müzik odasına gidelim." Aras'ın sunduğu fikirle ellerimi çırptım. Şu okulda üç yeri seviyorum biri müzik odası biri spor salonu biri de kantin.
Kantin olmazsa olmaz. Lütfen.
Ne yani? Yemek yemeyeyim mi? Aç mı kalayım?
Yemek önemli.
Yemek yemek güzel.
Yemek yemek aşk.
Yemek yemek mükemmel bir şey.
Acıktım ya.
"Kantine mi insek ya önce? Zaten bugün müzik dersi var. Müzik odasına her halükarda ineceğiz." Dediğimde ikiside bana döndüklerinde karınlarından bir ses yükseldi.
Karın gurultusu sesi.
Güldüğümde onlar da güldü ve başlarını salladılar.
"Bence de kantine inelim." Dediklerinde kantine doğru gitmeye başladık.
Kantine gittiğimizde hemen bir masaya doğru koşmaya başladım.
"İki karışık tost, iki ayran, bir karam, bir karamio ve bir tane de laviva alsanıza koçlarım benim." Derken sandalyeye kurulmuştum.
"Oldu prenses. Başka bir isteğiniz var mı?" Aras alayla konuştuğunda sırıttım.
"Olur aslında. Şey isti-" dediğimde Aras lafımı kesti.
"Dalga geçtim. Yeterince şey istedin zaten abartma." Söylediği şeyle güldüm.
Bilmiyordu ki karşısında koca bir dilim çikolatalı pasta üzerine de kalın bir dilim ıslak kek yemiş biriyle konuştuğunu.
Belki size az gelebilir ama çikolatalı pasta beni normalde bayar ve ona rağmen büyük bir dilim yemiştim yani.
Bence büyüktü.
"Kuzey abim o kadar çikolata yediğini duymasın. Emin ol ben söylemem." Erim gıcık bir ses tonuyla imalı şekilde konuştuğunda gözlerimi devirdim.
Kesin söyleyecekti.
"Ne istiyorsun?" Dediğimde elinde sipariş ettiğim yiyeceklerle geldi.
Elindekileri hemen kapıp ayranımı bu sefer dişlemeden açtım. Evet biliyorum ayranı dişlememe alışmıştınız ama değişiklik iyidir.
"Kölem olmanı istiyorum." Erim bir anda pat diye konuştuğunda içtiğim ayran az daha soluk boruma kaçacaktı ama öksürerek kavşaktan dönmesine sebep oldum.
Ben ciğerimi ortaya çıkarmak ister gibi öksürürken Erim sırtıma vurmaya başladı. Aras bana suyu uzattığında elimin tersiyle suyu ittim.
Ulan içecek yüzünden boğuluyordum bu da gelmiş bana içecek veriyordu.
Ben de bunu anlamıyorum işte. İçecek genzime kaçtı diye öldürüyoruz burada. Niye bunu gidermek için tekrar içecek uzatılıyor ki? Katı bir yemek değil ki, boğazıma durmadı su içince yuvarlanıp mideme gitsin.
"Ulan ayran içerek yani içecek içerek boğulacaktım az daha gelmiş bana su uzatıyorsun." Öksürüklerim dindiğinde konuştum.
"Ne bileyim ben? Büyükler öyle yapıyor." Derken omuz silktiğinde derin bir nefes aldım ve Erim'e döndüm.
"Az önce söylediğin şeyi tekrar söylesene." Dedikten sonra tekrar ayranımdan kocaman bir yudum aldım ama yutmadım.
"Kölem olmanı istiyorum."
Erim konuştuğunda ağzımda beklettiğim ayranı yüzüne püskürttüğümde Aras kahkaha attı.
Ne bileyim dizilerde falan hep böyle tepki veriyorlardı şaşırınca. Yapmasam içimde kalırdı. İçimde kanser olacağına Erim'in suratına nemlendirici olsun daha iyi.
"Bunu yapacağını tahmin etmiştim." Aras kahkahaları arasında konuşurken ben de ayranlarımı ve tostumu mideme göndermeye başladım.
Erim ellerinin tersiyle gözlerini sildikten sonra masadaki peçeteyle yüzünü silmeye başladı.
"Yarabbi şükür." Yüzünü silerken dediği şeyle güldüm.
Yüzünü ayranla yıkamıştım çocuğun bence de Yarabbi şükür.
Şimdi haketti ama. Gelmiş bana kölem ol diyor. Yediğim şeyleri Kuzey abim duysun daha iyi hem Kuzey abimle dikleşmek çok eğlenceli.
"Yani reddediyorsun?" Dediğinde başımı salladım.
"Sana köle olacağıma Kuzeyciğimle kavga ederim daha iyi. Benim koca ıslak yosun parçam." Söylediğim şeyle başını 'öyle olsun' der gibi başını salladığında ben de omuz silktim.
"Oh doydum be." Derken sandalyede geriye doğru yaslandım.
"Yani bir zahmet doy Defne. Doymasaydın 'beni de ye istersen' diyecektim." Erim konuştuğunda ona sırıtarak baktım.
"Ben de sana 'yok canım almayayım ben köpek eti yemem' derdim.' dediğimde gözlerini kıstı.
Çikolatalarıma uzanacakken ben ondan önce davrandım ve çikolatalarıma uzanıp hepsini aldım.
"Bir köpeğin aldığı çikolataları yemek istemezsin herhalde." Dediğinde sandalyemi yanına yaklaştırdım.
"Ama ben şaka yaptıııııııım." Yanaklarını tutup çekiştirirken konuşmaya devam ettim.
"Sen bana küstün mü? Kırıldın mı yoksa?" Sesimi çocuklaştırıp konuştuğumda yüzüme tiksinir gibi baktı.
Bu hareketine gülüp iki yanağını da öptüğümde gülerek bana sarıldı.
"Küsmemiştim, kırılmamıştım ama neyse." Dediğinde ben de güldüm.
"Ooooo gençler. Bir çay ister misiniz? Ne işiniz var ders saatinde sizin kantinde."
Kantine giren Ezgi hoca ilk başta alaycı bir şekilde konuşurken son cümlesinde bağırdığında Erim'den uzaklaştım.
Ezgi hocam tatlısınız hoşsunuz ama bağırmasanız mı acaba?
Ben daha çikolatamı yiyecektim hem. Niye bu kadar erken geldin ki sen şimdi?
"Yok hocam teşekkür ederim." Aras konuştuğunda ona 'sen salak mısın?' der gibi baktım.
"Çabuk odama gelin. Çabuk." Ezgi hoca azarlar bir ses tonuyla konuştuktan sonra kantinden çıktığında ayağa kalktık.
"Oğlum, malsın sen." Aras'a hitaben konuştuğumda omuz silkti.
Ezgi hocanın odasına girdiğimizde üçümüz masanın önünde tek sıra halinde durduk.
"Niye derse girmediniz?" Ezgi hoca masanın üzerine ellerini birleştirerek ciddi bir şekilde konuştuğunda derin bir nefes aldım.
"Biz girdik ama hoca almadı." Dediğimde bana baktı.
"Hocanız sizi nasıl almadı?"
"Geç kağıdı almazsak derse sokmayacağını söyledi. Biz de acıkmıştık kahvaltı yapamadık da hocam. Kantine inip karnımızı doyurup öyle gelelim diye düşündük." Erim konuştuğunda Ezgi hoca derin bir nefes aldı.
"Bu seferlik bir şey demiyorum. Bu bir daha olmayacak. Okulda her yerde kamera var. Hepinizi görüyorum ona göre." Derken geç kağıdı yazmaya başladı.
"Hocam tuvalette de mi kamera var?" Aras konuştuğunda elimle yüzümü kapatmak istedim.
Salaklıkta beni de geçti bu ya.
Ezgi hoca ciddi mi diye yüzüne bakarken gülmemek için kendimi sıktım.
"Tuvalet ve spor salonundaki soyunma odalarında kamera yok Aras." Dedikten sonra bana geç kağıtlarını uzattı.
Hoca nasıl mı bizim adımızı biliyor? Şöyle , siz de gerekli gereksiz haftada 1-2 kez müdürünüzün yanına gitseniz sizin de adınızı bilir.
Ezgi hoca yeri gelince çok tatlı ve güzel sohbetli olduğu için hafta 1-2 kez yanına geliyoruz biz. E bir zahmet öğrensin adımızı değil mi?
"Hadi dersinize gidin çabuk." Dediğinde elindeki kağıtları aldım ve odadan çıktım.
"Of, kaytaramadık be." Aras kapıyı kapattıktan sonra konuştuğunda omuzlarım çöktü.
Fizik dersine mi giricektik şimdi ya ? Fizik ne ya? Öyle ders mi olur abi ya?
Ne gerek vardı? Şimdi buna ne gerek vardı? Var mıydı cidden? Gerek var mıydı?
Sınıfın kapısının önüne geldiğimizde Erim kapıyı tıkladı ve hocadan komutu duyunca içeri girdi.
"Aldınız mı kağıdı?" Dediğinde elimdeki kağıtları hocaya uzattım.
Kağıtlara üstünkörü bakıp başıyla sıraların olduğu kısmı gösterdi.
"İyi sıranıza geçin." Dedikten sonra tahtaya doğru dönüp bir şeyler yazmaya başladı.
Ares'in yanına yani sırama ilerledim.
Ares ayağa kalkıp cam kenarına geçmemi sağladığında oturdum, yanıma oturup bana bakmaya başladığında ben de ona baktım.
Göz kırpıp başını tahtaya çevirdiğinde ben de kolumu sıraya, başımı da koluma yaslayıp masaya yattım ve gözlerimi kapadım.
"Evet çocuklar. Ne kadar anladığınızı öğrenmek için bu sorulara aranızdan birkaç kişiyi kaldıracağım. Gönüllü olan var mı?" Hoca konuştuktan sonra sınıfta derin bir sessizlik oldu.
"Tam da tahmin ettiğim gibi kimse gönüllü değil. O zaman Def-"
Hoca konuşmaya başladığında bir anda Ares hocanın sözünü kesti.
"Hocam. Ben gönüllü olmak istiyorum." Dediğinde kaşlarım havalandı.
"Tamam. Kalk bakalım. En sağdaki soruyu çöz."
Hocanın konuşmasının ardından Ares ayağa kalktı ve tahminimce soruyu çözmeye gittiğinde sınıf sessizliğini koruyordu.
"Evet. Doğru buldun Adar aferin sana."
Hoca konuştuktan birkaç saniye sonra Ares sıraya oturdu.
"Evet ikindi soruyu çözmek isteyen var mı?"
Yine aynı şekilde sınıfta sessizlik oluştuğunda hoca derin bir nefes aldı.
"Tamam. Bu sefer ben seçeyim o zaman. Def-"
"Hocam o soruyu da ben çözebilir miyim? Sanki az önce çözdüğüm sorudan daha zor."
Ares tekrar hocanın sözünü böldüğünde kaşlarımı çattım. Bu çocuk niye sürekli hocanın sözünü bölüp tahtaya çıkmak istiyordu ki?
"Hayır Ares. Hepsi aynı zorluk derecesinde. Sen az önce kalktın. Defne madem sen derse geç gelip geldikten sonra yatacak kadar konuyu iyi biliyorsun. Kalk o soruyu sen çöz." Hoca konuştuğunda başımı kaldırıp hocaya baktım.
Jetonumun düşen sesiyle birlikte havalanmış kaşlarımla hocadaki bakışlarım Ares'e döndü.
Şimdi anladım. Derse girmediğim ve konuyu bilmediğim için tahtadaki soruları çözemem ve hoca ikidir Def- diyip duruyor. Ares hocanın beni kaldırmak istediğini tahmin ettiği için ikidir hocanın sözünü kesiyordu yani.
Ama ama ama ama ama tatlı şey. Yerim ben bunu.
"Defne kalk, çöz." Hoca tekrar konuştuğunda hocaya baktım.
"Hocam konuyu bilmiyorum." Dediğinde başını salladı.
"Tam da tahmin ettiğim gibi. Erim sen kalk çöz." Hoca bu sefer bana değil Erim'e sardığında Erim hocaya baktı.
"Hocam ben de konuyu bilmiyorum." Dediğinde hoca gözlerini devirdi.
"Aras. Sen kalk, çöz."
Aras bizim aksimize tahtaya gidip soruyu çözdüğünde kaşlarım havalandı.
Vay be. Vay be. Madem böyle yeteneklerin vardı ulan bize niye göstermedin!?
"Aras sen Erim'e, Ares sen de Defne'ye ders çalıştırmanızı , bu konuları anlatmanızı istiyorum. Sınavlar bir dahaki hafta başlayacak ama şu hâlinize bakın. Hiçbir şey bilmiyorsunuz! Sınavda bu konu da var. Malûm birinci sınav puanlarınız da ortada. İki sınavdan da kalanı geçirmem! Geçerli puan alamazsınız benden! 11. Sınıf öğrencisisiniz bir dahaki sene 12 olacaksınız. Sınav seneniz olacak! Sizin şimdiden ders çalışmanız gerikirken aksine hiçbir şey çalışmıyorsunuz! Şu an işlediğimiz konuları bile bilmiyorsunuz! Toplarlayın kendinizi. Kendisine gelin." Hoca hiddetli hiddetli konuştuğunda derin bir nefes aldım.
Bildiğim ve içimi sıkan gerçekleri sürekli sürekli tekrar etmesiyle tekrardan başımı sıraya yasladım ama bu sefer gözlerimi kapatmak yerine Ares'e baktım.
Hocadaki bakışlarını bana çevirdiğinde ona baktığımı gördü ve sırıttı.
Sırıtarak kollarını göğsünde bağladı ve sırada geri yaslandıktan sonra bana göz kırptığında istemsizce tebessüm ettim.
Zil sesiyle derin bir nefes aldığımda Ares yüzüme düşen saçımı yüzümden çekti ve işaret parmağının tersiyle yanağımı okşadığında arka sıradan bir baş Ares'in başının yanında durdu.
"Ooooo manit mi oldunuz siz?"
Gevşek gevşek gülen Kerim'e baktığımda Ares sinirle derin bir nefes aldı.
Bir Erim bir de Kerim sanırım romantik anlarımın üzerine limon sıkmak için vardılar bu sınıfta.
Hiç romantik anım olamayacak mı abi benim ya !?
Ah Erim'in arkadaşı olan Kerim biraz daha öyle durursan hafif sinirlenen Ares'in sol yumruğu çok güzel iz bırakacak yüzünde.
"Kerim , geri bas." Ares konuştuğunda Erim atladı hemen.
"Hayır Kerim geri basma. Sen de çek şu elini Defne'nin yüzünden. Bak hâlâ eli yüzünde." Son cümlesini söylerken Ares'in eline vurup yüzümden uzaklaştırdığında başımı sıradan kaldırdım , Kerim'in kafasını geriye doğru ittikten sonra başımı Ares'in omzuna yasladım ve Erim'e baktım.
"Hadi şimdi de uzaklaştırsana." Ares keyifli bir ses tonuyla konuşurken kolunu arkama attı ve elini belime koydu.
Kalbim sakin olmalısın. Hayır ben iyiyim. İyiyim. Evet iyiyim.
Derin ve sık nefesler alma Defne. Alma kızım. Alma. Çaktırma. Çaktırma. Yaparsın seeeen.
"Benim ikizim meğil veriyor şu herife. Bir şey de diyemiyorum resmen ulan!" Erim homurdandıktan sonra bize arkasını döndüğünde Ares gülüp çenesini başıma yasladığında istemsiz derin bir nefes aldım.
"Özlemişim." Dediğinde ben hiçbir şey diyemeden zil çaldığında başımı kalırıp Ares'ten uzaklaştım.
"Öyle iyiydik ya." Dediğinde gülmemek için dudaklarımı yaladım.
"Ders ne?" Sorduğum soruyla Kerim yine bizim sıraya doğru uzandığında yanındaki Asaf kafasına hafifçe vurup kıyafetinin sırtından tutup çekti ve Kerim'in sırasına oturmasını sağlarken bana cevap verdi.
"Kimya."
"Kim ya bu dersleri ortaya çıkaran?" Kerim konuştuğunda arkama dönüp tiksinir gibi yüzüne bakmaya başladım.
"O kadar da kötü değildi ya." Kendi kendine mırıldandığında aynı yüz ifadesiyle konuşmaya başladım.
"Evet kötü değildi. Berbattı." Dedikten sonra yüz ifademi değiştirip sırıttım ve devam ettim.
"Ve ben de bunu beğendim. Bendensin."
Elimi kaldırıp ona beşlik çakması için uzattığımda elime bir beşlik çaktı.
"Yalnız , müzik dersi ne zaman?"
Erim'e dönerek sorumu sorduğumda bana trip atar gibi sırtını döndüğünde kaşlarım havalandı.
Şimdi Erim az önce ben Ares'in omzuna başımı koydum diye trip atmıyordu değil mi? Yok, yok baya bu sebeten trip atıyordu.
"Aha. Trip atıyor. Aha." Gülerek konuştuğumda Aras da sırıtıyordu.
"Ne oldu kıskandın mı?" Ares gıcık etmek ister gibi bir ses tonuyla konuştuğunda dirseğimle onu dürttüm.
Bana bakıp göz kırptığında başımı Erim'e çevirdim.
Cidden kalbime zarardı. Bu çocuk cidden kalbime zarardı ama bir zarar da bu kadar güzel olabilirdi...
Huh, iyiyim.
Kapı açılıp içeriye Zeynep hoca girdiğinde herkes ayağa kalktı.
"Oturun arkadaşlar. Sayfa 80'i açın. Yeni konuya başlayacağız."
👨👨👦👦👨👩👧👦
"Ders sonunda müzik?"
Sınıfın yarısı resim sınıfına indiğinde Ares'e bakıp konuştum. Bana başını onaylar manada sallayarak cevap verdi.
Okulda müzik ile resim dersi arasında seçim yapılıyor. Sınıfın yarısı müzik dersine girerken diğer yarısı da resim dersine giriyor yani.
Ayaklanıp hep beraber müzik odasına ilerledik. Bizimkiler de müzik dersini seçtiği için yine ayrılmıyorduk. Yapışık bilmemkaçızlarız biz.
"Bir şey diyeceğim. Müzik sınıfını ilk gördüğümde de aklıma takılmıştı. Siz aşk101 dizisinden mi kıskandınız bu sınıfı yaptırırken?"
Çevresi tamamen cam duvarlarla inşaa edilmiş müzik odasına bakarken güldüler.
"Bir tık öyle oldu." Erim konuştuğunda sırıttım.
Müzik sınıfı , yemekhane, resim sınıfı ve spor salonu okulun binasının dışında başka bir binadaydı.
Yemekhane , müzik sınıfı ve resim sınıf birinci katta spor salonu ise bodrum katta giyinme odası olsun beden öğretmeninin odası olsun spor malzemelerinin bulunduğu oda olsun giriş kattaydı.
Yemekhane kapısının karşısında bir müzik sınıfının bir de resim sınıfının kapısı vardı ve ikisinin de duvarları camdandı.
Belli zaten aşk101 dizisinden kıskandıkları.
"Şarkı söyleyelim mi? Aşırı bateri çalasım var." Dediğimde hepsi başlarını salladılar.
Müzik sınıfına girdiğimizde ben baterinin yanına gittim.
"Ne çalalım?" Ares konuştuğunda ona baktım.
"Maneskin- Beggin?" Erim'in önerisini başımı sallayarak onayladım.
Gözlerimi hepsinin üzerinde dolaştırdığımda onlar da başladını salladılar.
Hoş bence Madcon'un söylediği daha güzeldi ama neyse.
Ares, Erim ve Aras istediği müzik aletinin başına geçtiğinde Asaf ve Kerim sandalyelere oturdu.
"Kim söylüyor?" Dediğimde Ares söylemeye başladığında yutkundum.
"I'm beggin', beggin' you So, put your loving hand out, baby I'm beggin', beggin' you So, put your loving hand out, darling"
Bakteriyi çalarken ben de ona eşlik ettiğimde bana döndü ve gitarı öyle çalmaya devam etti. Bagetleri elimde çevirerek şekil şukül hareketler yaparak çalmaya kendimi kaptırdım. Böyle çalmayı çok seviyordum ne yapayım?
"Mmm, ye-e-e-ah I'm beggin', beggin' you So, put your loving hand out, baby I'm beggin', beggin' you So, put your loving hand out, darling." Kısmında tekrar ona eşlik ettikten sonra sonuna kadar tek başına söylemesi için sustum ve kendimi bakteriye kaptırdım.
Bagetleri elimde çevirerek çalarak kendimi iyice kaptırdığımda şarkının sonuna gelmiştik.
Son kısmı dördümüz birlikte söyleyerek bitirdiğimizde yoğun alkış sesi kulağıma doldu.
Başımı kaldırıp kapı tarafına baktığımda yemekhaneden çıkan öğrencilerin bizi izlediğini gördüm. Önlerinde ise elleri para dolu bir Kerim vardı.
Bateriden uzaklaşıp Kerim'in yanına gittiğimde arkasındaki kalabalık da yavaş yavaş dağıldı.
"Hatırladığım kadarıyla sınıfa girdiğimizde ellerin boştu?" Dediğimde sırıtarak başını salladı.
"Şimdi kanka siz burada çok güzel bir şekilde çalıp söylerken aynı konser verir gibiydiniz. Bilirsin ki artık bedavaya konser yok. Dedim ki 'ya kalın ya da paraları sökülün' onlar da para vermeyi tercih ettiler. Zengin kerizler işte." Söylediği şeyle güldükten sonra elindeki paraları tuttum ve kendime çektiğimde paraları daha sıkı tuttu, bırakmadı.
"Kanka dedim seni bağrıma bastım. Ne yapıyorsun?" Acıklı acıklı konuştuğunda kaşlarım havalandı.
" He biz çalıp söyleyeceğiz ama paranın üzerine sen konacaksın? Oldu paşam. Sal paraları. Çek ellerini emeğimin üzerinden." Dediğimde parayı bırakmadı. Ben kendime o kendine çekerken konuştu.
"Paraları toplamak benim aklıma geldi."
"Biz çalmasaydık aklına gelseydi bile para toplayamazdın."
Söylediği şeye aniden cevap verdiğimde tuttuğu paraları serbest bıraktı.
"Ay iyi be al. Yemedik paralarını. Aç gözlü şey seni. Zengin ama benim topladığım üç kuruşta gözü var." Dediğinde kahkaha attım. Topladığı hiç de üç kuruş değildi ha.
"Bana diyene bak. Sanki sen zengin değilsin. Ben bu parayla hayvanlar için kulübe, yemek ve su alacağım. Kış geldi hava ne kadar soğuk farkında değil misin? Hayvanlar bu havalarda hem aç hem susuz kalıyorlar hem de üşüyorlar. Başka bir şeyden almadım bunu. Pü cimri."
Elimdeki paraları cebime koyarken konuştuğumda Kerim alkışlamaya başladı.
"İşte bu. İşte adam gibi adamlık. İşte feraset. İşte cesaret. İşte insanlık. Vaov be. İşte bu." Yerinde zıplayarak ve alkışlayarak konuştuğunda daha çok bağırdığında güldüm.
Bu manyaktı ya. Valla bakın manyaktı bu.
"Ben de yardıma geleyim mi sana?" Ares yanıma gelerek konuştuğunda başımı salladım.
"Olur." Gülümseyerek konuştuğumda o da gülümsedi ve iç çektiğinde Erim boğazını temizledi.
"Ben de gelirim." Dediğinde güldüm.
Kıskanç görümceler gibi oldu bu iyice ha. Ay Allah düşmanımın başına versin ama benim vermesin. Amin.
"Ben de geleyim mi?" Kapının oradan gelen sese döndüğümde karşımda gördüğüm Beste'yle tebessüm ettim.
"Kız Beste. Bayadır görüşmüyoruz ha aynı okul alanı içinde. Hiç gelmiyorsun yanıma. Nasılsın? Gel bu sırada tabiki de gel." Yanına giderek konuştuğumda o da bana doğru yürüdü ve birbirimize sarıldıktan sonra geri çekildik.
"Bana diyorsun ama sen de gelmiyorsun hiç." Dedikten sonra güldü ve devam etti.
"İyiyim ben. Sen nasılsın? Nasıl gidiyor?"
"İyiyim işte iyi gidiyor öyle. " Dediğimde başını salladı.
"Ne zaman gideceksiniz kulübe falan bakmaya?"
Bana bakarak sorusunu sorduktan sonra kısaca Erim ve Ares'e bir bakış attım.
"Okul çıkışında gideriz ya." Dediğimde başını salladı.
"Bana da uyar. Çıkışta beraber gideriz o zaman."
Ben de onu başımı sallayarak onayladığımda sınıfa Atakan, Arda ve Şule girdi.
"Oooo sonunda teşrif edebildiniz, bir yanımıza uğramak aklınıza gelebildi sultanlarım."
İmayla konuştuğumda Atakan yanıma koşup bana sarıldı.
"Kanki sen de gelmiyorsun ki hiç yanımıza. Hep biz mi gelelim ayağına?" Dediğinde gülerek onu cevapladım.
"Evet."
Arda gelip Atakan'ın ensesinden tuttu ve onu benden uzaklaştırdığında Atakan Arda'ya yavru köpek bakışları atmaya başladı.
"Ama ama ama niye ayırdın beni en bi best friend forever'ımdan." Dediğinde Arda ellerin Atakan'dan çekti.
"Kuzey, Güney ve Lodos abinin Defne'ye sarıldığını duyurmamı istiyorsan tabi buyur. Sarıl."
Arda ellerin ceplerine sokarak konuştuğunda Atakan Arda'ya dehşet olmuş bir yüz ifadesiyle baktı.
Sanki annenin sabah kalkıp sana yaptığı ekmek arasına yemeği unutmuşsun da bir ay sonra çantandan gelen kokuyu fark edip içine baktığında bulduğun küflenmiş o ekmek arasını annenin de gördüğünde annene bakacağın o yüz ifadesiyle bakıyordu şu an.
"Hain. Pis hain." Dehşet içinde konuştuğunda Arda Atakan'ın hâline sırıttı.
"Kuzey abiden bir nevi tehdit aldım ben Defne'yle o kadar samimi olamıyorsam sen de olmazsın birader. Bu kadar." Dediğinde güldüm.
"İşte mükemmel ben ve mükemmel ötesi derecedeki arkadaşlığım. Resmen beni paylaşmıyor kardeşlerim." Gülerek konuştuğumda arkamdakiler de güldü.
"Bir şey diyeceğim. Bu ne uzun teneffüsmüş be bir türlü zil çalmak bilmedi." Kerim konuştuğunda ona baktık.
"Kerim öğle arasındayız." Dediğimde yüzü şekilden şekile girdi.
"Ne? Yemek arasındayız ve bunu bana yeni mi söylüyorsunuz? Yemeeeeeek." Bağırarak konuşmaya başladıktan sonra koşarak sınıftan çıktığında arkasından hepimiz güldük.
Şapşaldı ya. Cidden tasdikli şapşaldı.
Kerim sınıftan çıktıktan birkaç dakika sonra zil çaldığında güldüm.
Bahtsız arkadaşım benim.
"Neyse ben derse kaçayım. Ders fizik. O kadının dırdırını çekemem hiç hadi görüşürüz." Beste konuşup yanağımı öptükten sonra hepimize el salladığında koşarak sınıftan çıktı.
"Bizim de ders beden biz de gidelim de üstümüzü değiştirelim. Hadi eyvallah." Arda sözlerini bitirip asker selamı verdiğinde Atakan da aynı şekilde asker selamı verdi. Şule bana öpücük attığında ben de onlara öpücük attım.
Atakan ,Şule ve Arda sınıftan çıktığında kulağımın arkasında hissettiğim nefesin ardından Ares'in sesi kulağıma doldu.
"Onlara öpücük atıyorsun ama bana atmıyorsun?" Dediğinde tam ona dönecekken içeriye giren nefes nefes kalmış Kerim'e baktım.
"Sizin yüzünüzden aç kaldım. Bahtsız bedevi gibiyim. Aç, susuz ve yorgun..."
BÖLÜM SONU...
Nasıldıııı? Beğendiniz mi? Ben yazarken çok eğlendim (eğlenmişim yani sdşknfksşlddmfmfmfmdm)
Siz eğlendiniz mi?
Defne'nin bateri çalışını Instagram'da hikayemde paylaşacağım (temsili olarak). Paylaşacağım kız Defne değil sadece Defne aynı o kız gibi bateri çalıyor fkdmdmmdd.
Yazar hesabımın instagramdaki adı ; yazarnunur
Oy atmayı ve yorum yapmayı ihmal etmeyin lütfen.
Kendinize dikkat edin.
Allah'a emanet olun.
Bir dahaki bölümde görüşmek üzereeeee. |
0% |