@yazarnunur
|
YAYIMLANMA TARİHİ; 19 Ekim 2024.. 34. Bölüm;
Atakan ,Şule ve Arda sınıftan çıktığında kulağımın arkasında hissettiğim nefesin ardından Ares'in sesi kulağıma doldu.
"Onlara öpücük atıyorsun ama bana atmıyorsun?" Dediğinde tam ona dönecekken içeriye giren nefes nefes kalmış Kerim'e baktım.
"Sizin yüzünüzden aç kaldım. Bahtsız bedevi gibiyim. Aç, susuz ve yorgun..."
~~~~~~
"Hadi be. Dünya'nın en genç ve güzel görünen annesi. Allah'ın yaratıp da başka yerlere yollamadığı taş gibi olan kadın. Hadi be annem. Hadi be izin ver. Yaparsın sen."
Erim'in bir türlü almayı beceremediği izini anneme yalvararak almaya çalışırken yanımdaki Erim, Emir, Ares, Aras ve Beste gülüyordu.
"Ağzın iyi laf yapıyor kızım. Tamam gidin. Zaten Kuzey abin geliyor sizi almaya. İlk ona olmak üzere haber vereyim bizimkilere. " Dediğinde elimle alnıma vurdum.
Kuzey diyor ya. Hani bırak Ares ile vakit geçirmemi yan yana durmamızı bile kıskanan abimden bahsediyor!
"Anne, Kuzey abim mi?" Umutsuzca konuştuğumda annem güldü.
"Kolay gelsin bebeğim. Öptüm." Dedikten sonra telefonu kapadığında derin bir nefes alıp telefonu Erim'e fırlattım.
O kadar bana gülerken iyiydi. Biraz da ödü kopsun.
"Niye atıyorsun kızım telefonu?" Dediğinde omuz silktim.
"Çocuklar neyi bekliyorsunuz?"
Zeynep hoca yanımıza gelip konuştuğunda ona baktık.
"Abimi bekliyorduk hocam." Dediğimde hemen önümüzde bir araba durduğunda ona baktık.
Lamborghini içinden çıkan Kuzey abim kapısını kapatıp yanımıza geldi.
"Zeynep hanım?"
Kuzey abim tek kaşı havalanmış bir şekilde Zeynep hocaya bakarken konuştuğunda benim de kaşım havalandı.
Af buyur? Nereden tanışıyorsunuz acaba?
"Kuzey doktor. Nasılsınız?"
Zeynep hoca abime eline uzattığında abim elini tuttu.
El sıkışırken abim çarpık bir şekilde güldü.
"İyiyim. Siz nasılsınız? Bu sırada hastane dışında bana doktor demenize gerek yok." Dedikten sonra göz kırptığında gözlerim kocaman oldu.
Höst! Yürümüyor koşmaya başlıyor maşallah. Bu ne hız yiğidim? Az yavaş ulan.
Bir de Ares'e laf yapıyor. Sinirlendim. Ben bu olayı bozarım.
"Niye demesin ki abiciğim? Sen doktorsun sonuçta. Hastaneden çıkınca mesleğin yok mu oluyor?" İğneleyici bir şekilde konuştuğumda abim gözlerini kısarak bana baktı.
Zeynep hoca gülümseyip hâlâ ve hâlâ ayırmadıkları ellerini sonunda ayırdılar.
Şükür.
Normalde shiplerim ama şu an gıcıklığım tuttu.
Yalnız bakınca yakışıyorlar ha.
Neyse konumuz bu değil konumuz benimle Ares'in arasına mesafe koymaya çalışan abimden intikam almak.
"İyiyim sağ olun. Kardeşim de iyi. O gün için tekrar teşekkür ederim." Zeynep hoca tatlı bir tebessüm ile konuştuğunda boğazımı temizledim.
Abimin hocama yürümesini daha fazla izlemek istemiyorum sanırım.
Derin bir nefes aldığımda Zeynep hoca bana baktı.
"Benim biraz acele işim var. İyi günler. Tekrar görüşmek üzere."
Zeynep hoca konuşup gittikten sonra Kuzey abim arkasından bakıp sessizce konuştu.
"Görüşeceğimize eminim Zeynep."
Söylediği şeyle abimin ayağına var gücümle bastığımda inleyip ayağını çekti.
"Defne? Ne yapıyorsun abicim?"
"Asıl sen ne yapıyorsun abi? Ne demek hocam ile flörtleşmek!" Dediğimde eliyle saçını düzeltip dudağını yaladı ve göz kırptı.
"Bebeğim o benim her zamanki konuşma biçimim." Dediğinde kahkaha attım ama sonra bir anda ciddileştim.
"At yalanı seveyim inananı abi." Söylediğim şeyle burnumu sıktığında eline vurdum.
"Zeynep hocaya bulaşma pis zampara." Dediğimde güldü ve bu sefer de yanağımdan makas aldı.
"Çok konuşma, büyüklerinin işine karışma abiciğim."
"Sen de o zaman bana karışmayacaksın."
Arabanın kapısının kulbunu açmışken konuştuğumda serseri bir gülüş kondurdu yüzüne ve boştaki elini arabanın üzerine koyup bana baktı.
"Ah be güzelim o biraz zor. Ben senden büyüğüm. Benim dediğim sende geçer ama sendekilerin bana geçeceğini hiç sanmıyorum." Dediğinde sırıttım.
"Ah be abiciğim beni o kadar tanıyamamışsın ki... Bakacağız göreceğiz."
Ben konuştuktan sonra alaycı bir şekilde gülüp arabaya bindiğinde ben de abime inat arkaya bindim. Ares'in yanına oturdum.
Aras abimin yanına oturmuştu Emir de Ares'in yanına. Arabada sadece tek kişilik yer kalmıştı ve dışarda da Beste ve Erim kalmıştı.
Abime baktım.
"Küçücük arabayla gelmişsin. Nasıl sığacağız biz şimdi?"Dediğimde derin bir nefes aldı.
"Defne , Ares ve Emir çıkın dışarıya." Derken arabadan indi.
Biz de arabadan indiğimizde abim Beste'yi cam kenarına oturttu. Beste'nin yanına koltuğun kenarında oturacak şekilde Erim'i , Erim ile Emir'in arasına sırtımı koltuğa tamamen yaslamak üzere ben oturdum. Emir de aynı Erim gibi koltuğun neredeyse kenarına oturduğunda Emir'in yanına cam kenarına aynı benim ve Beste gibi sırtı tamamen koltuğa yaslı bir şekilde de Ares oturdu.
Abimin bilerek beni Emir ile Erimcin arasına Ares'le aramda bir kişi olacak şekilde oturttuğuna yemin edebilirim ama kanıtlayamam. Durun , kanıtlarım. Şu an bulunduğumuz şekil bunun kanıtı.
Ares'e başımı çevirdiğimde o da bana bakıyordu. Ona baktığımda göz kırpınca abim bütün iç organlarını ağzından çıkarmak ister gibi öksürdüğünde göz devirdim.
"Önünüze bakın önünüze." Söylenmesi ile Kuzey abime döndüm.
"Sen önüne bakıyor musun peki?" İmalı bir şekilde konuştuğumda sırıttı.
Zeynep Hoca'dan bahsettiğimi anlamıştı.
"Ben her zaman önüme bakıyorum güzelim. Her şey gözümün önünde." Dediğinde gözlerimi devirdim.
Gözünün önündeymiş. Benim de gözümün önünde ama ben bakamıyorum. Haksızlık ulan!
"Ben her şeyi görüyorum. Ayağınızı denk alın yani." Diyerek sözüne devam ettiğinde başımı olumsuz manada salladım.
Olmamış bu.
Hıçkırdığımda dişlerimi sıktım.
Tamam, olmuş. Taş gibi bir insan olmuş hatta.AMA BUNUN YÜZÜNDEN DE HIÇKIRMAMA GEREK YOKTU.
"Ne oldu? Ne yalan söyledin içinden?" Aras gülerek konuştuğunda gözlerimi kısıp ona baktım.
"Ne yalanı?" Beste konuştuğunda başımı ona çevirdim. Al işte. Duydu.
"Defne'nin pinokyo sendromu var. Yalan söyleyince hıçkırıyor." Emir konuştuğunda kafasına bir tane patlattım.
Ulan ben gizlemeye çalıştıkça bunlar yayıyor! Hain aile bireyleri.
"Ya ben saklamaya çalıştıkça siz yayıyorsunuz? Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu?" Sinirle konuştuğumda güldüler.
"Sen de içinden ya da dışından fark etmez yalan söyleme güzelim. Ortaya çıkmasın." Bu sefer Erim konuştuğunda ona baktım.
"Aaa başka isteğiniz paşam? Benim yalan söyleyip hıçkırmam sizin bunu her zaman dile getirmeniz gerektiği manasına mı çıkıyor?" Alayla konuştuğumda bu sefer abim atladı.
"Evet."
Homurdanıp kollarımı göğsümün altında toplarken suratımı astığımda güldüler.
Gülsünler gülsünleeeer. Son gülen iyi güler. Acı acı da çıkar ama.
Acı acı çıkar diyince canım çiğköfte çekti.
Bestecinin yol tarifiyle kulübeleri alacağımız yere geldik.
"Burası. kaç tane alacağız. Kulübeleri biz kuracağız hazır almıyoruz haberiniz olsun."
Arabadan indikten sonra konuştuğunda hepimiz indik.
"Olsun daha iyi. Beraber yapmış oluruz. "
Ares bana bakarak konuştuğunda Kuzey abim boğazını temizledi.
"Tamam. Yaparız hadi gidip alalım şunları."
Beste önde biz peşinde içeriye girdiğimizde bizden küçük olduğu belli olan kız çocuğu yanımıza geldiğinde Beste'ye sarıldı.
"Bebeğim nasılsın?" Beste o tatlı sesiyle konuştuğunda kız çocuğu geri çekilip yüzüne baktı.
"İyiyim Beste abla sen nasılsın? Niye geldin bir şey mi oldu?" Dediğinde Beste gülüp başını sağa sola salladı.
"Bir şey olduğu yok bebeğim. Ustandan kedi ve köpekler için ev alacağız."
Kız çocuğunun başını severek konuştuğunda içeriye tahminimden daha küçük duran biri girdiğinde Beste'ye başıyla selam verdi.
"Demek ki kulübe almaya geldiniz." Dedikten sonra birkaç tane kutu getirdiğinde ona baktık.
Bir şeyler soraydı iyiydi ama neyse.
"Bunlar evlerin çeşitleri. Hangisinden ne kadar istediğinizi bana söyleyin ben de hemen getireyim. Kurulumları çok kolay. İçinde kullanma kılavuzunda nasıl kurulduğu yazıyor zaten." Dedikten sonra geri gittiğinde kaşlarım havalandı.
Bu neydi ki şimdi?
Hepimiz her ev çeşidinden ikişer tane alma fikrinde karalaştığımızda adam gelmişt.
Parayı ödediğimde Kuzey abim kaşlarını açttı.
"O para nereden çıktı Defne?"
Sorduğu soruyla sırıttım.
"Okulda bir nevi konser vermiş gibi oldukta. Kerim orada toplamış deli. Ben de dedim ki ' Biz söyledik sen üzerine konamazsın, sökül paraları. Onlar bizim.' O da verdi. Oradan geldi yani." Dediğimde güldü.
"Abi ben size katılamam. Çok ödevim var yarına." Emir; Erim ve Kuzey abime bakarak konuştuğunda dudağımı sarkıttım.
Beyefendi benimle konuşma gereği duymamıştı. Neyse trip atayım da en son bana trip atmanın bedelini ödesin.
"Ben de eve gitmek istiyorum. Kuzey abi onları evleri kuracakları yerlere bıraktıktan sonra da bizi eve bırakır mısın?" Aras konuştuğunda Kuzey abim bir bana bir de Ares'e bakarak düşündüğünde kendimi gülmemek için zor tuttum. Manyaktı bu herif, manyak.
"Tamam öyle yapalım ama Ares kardeşime yanaşma. Sakın." Dediğinde derin bir nefes aldım.
Ayh fenalık geldi be.
"Hadi abi hadi." Dedikten sonra arabaya ilerlediğimde hepimiz buraya gelirken nasıl oturduysak öyle oturmaya başladık. Biz yerimizi aldığımızda abim arabayı çalıştırdı ve kulübeleri kuracağımız yere geldik.
Emir ve Aras hariç hepimiz arabadan indiğinde abim arabayı çalıştırmadan son ikâzını yaptı.
"Az önce de dediğim gibi Ares kardeşime yanaşma." Dedi ve başka bir şey demeden ve bir cevap beklemeden hızla arabayı çalıştırdı.
Bilmem kaçıncı kez söyülüyorum ama bu adam deli , deli.
"Abim de ikâzını yaptığına göre canım kardeşim kulübelerin yarısını biz ikimiz kuru-"
"Başka hayaller kur canım. Ben Ares ile kulübeleri kuracağım. Senin gibi bir beceriksizle uğraşamam.Üzgünüm Beste Erim sana kaldı."
Erim'in sözünü kesip konuştuktan sonra Ares'in elini tuttum.
Ares elimi daha sıkı tuttuğunda ona baktım.
Ulan, bir dakika. Ben Ares'in elini tuttum.
Ares ona baktığımda göz kırptı.
Hemen elimi çekip kutulara ilerledim.
"Hadim abim gelmeden halledelim şunları."Dediğimde Ares de yanıma gelip bana yardım etti.
"Sonra da eve gidip sana fizik anlatayım. Sınav çok yakın ve konular fazla." Dediğinde başımı aşağı yukarı sallerken yüzümü buruşturdum.
Fizik hiç sevmem ama en azından öğretmenim sevilesi biri olacak.
Elimizde 2'şer kutuyla Erim ve Beste'ye sırtımızı dönerek onlara tam ters istikamette yürümeye başladık.
"Ağırsa bana ver bir tanesini."
Ares bana bakarak konuştuğunda güldüm.
"Ağır değil. Sen önüne bak düşme." Dediğimde dudağının kenarıyla bana gülümsedi.
"Beni düşünmen hoşuma gidiyor."
Sesine yansıyan keyifle konuştuğunda sessizce derin bir nefes aldım.
"Burada kuralım mı bir tanesini?"
Bir çift yemek ve su kabı gördüğüm yeri gösterdiğimde başını salladı ve elindeki kutuları oraya yakın bir yere koydu.
Elimdeki kutuları aldıktan sonra benim taşıdığım kutulardan birini açtı ve içindeki kullanma kılavuzu gibi olan minik kitapçığı çıkardı.
"Şimdi şöyle yapıyoruz. Ben buraya yakın bir yerden hızlıca çekiç falan alıp geliyorum. Bu içindeki ince tahtaları kulübenin belirli yerlerinden geçirerek kuruluyormuş ve burada çekiç gösteriyor. Sen incele ona göre kulübenin eşyalarını çıkar ayarla güzelim. Ben de hemen alıp geleyim."dedikten sonra yanağımdan makas alıp elime kılavuzu tutuşturdu ve koşarak uzaklaştı.
Arkasından bakarak güldükten sonra elimdeki kılavuzda yazanları ve yapım aşamasını inceledim. Kutunun içindeki tahtaları çıkarıp kendimce bir düzen oturtturarak ayırdım ve Ares'in gelip gelmediğini bakmak için gittiği yöne baktığımda biri enseme dokundu.
Omzumu kaldırıp güldüğümde arkamdan Ares'in gülüşünü duydum.
"Beni mi arıyorsun yavrum?" Dediğinde yutkunup ona döndüm.
"Ne ,geç kaldın! Ona bakıyordum. Beni beklettim. Hemen gidip gelecektin sözde." Dedikten sonra hıçkırdığımda Ares kahkaha attı.
Ama ama ama olmuyor ki böyle. Böyle gülüp beni düşürmezsin ve ben de böyle mükemmel rezil olamam ya!
"Hımmm, güzelim. Kesin onun için bakmışsındır. Beni aramamışsındır. İnandım." Dediğinde sinirle ve utançla koluna vurduğumda sırıtıp göz kırptı.
"Gözünde problem mi var? İkide bir gözünü kırpıp duruyorsun. Göz doktorundan randevu al istersen." Göz devirerek konuştuğumda bunların hepsi kafamı karıştırıp kalp ritmimi normale döndürmek içindi.
"Neyse kuralım hadi." Dedikten sonra tahtaların yanına diz çöktüm.
Yanıma gelip diz çöktüğünde ikimiz beraber kulübeyi kısa sürede bitirip mama ve su kabının yanına koyduk.
Ayağa kalkıp ellerimi birbirine çarpıp tozları silkelediğimde Ares'de aynısını yaptı.
Burayı bulduğumuz zaman yere bıraktığı kutulardan bir tanesini bana verdikten sonra diğer ikisini kendine aldı.
Ağzımı konuşmak için açmıştım ki ses çıkarmadan Ares konuştu.
"İtiraz etme. Senin taşıdığını kurduk o yüzden sen önceden taşıdığını ben önceden taşıdığımı taşıyacağız." Dediğinde ofladım.
Önden önden yürümeye başladığımda Ares de arkamdan gelmeye başladı.
"Buraya kuralım."
Tekrar bir yer gösterdiğimde durduk ve kurduktan sonra aynı şekilde ilerleyerek diğer 2 kulübeyi de inşaa ettik.
Ellerimi belime koyup belimi esnettiğimde Ares yaptığımız sonuncu kulübeye baktı.
"Güzel oldu. Ötekiler de güzel oldular." Dediğinde başımı sallayarak onu onayladım.
"Az oturalım mı?" Bulunduğumuz yerde birkaç adım sonrasında olan ağacı işaret ederek konuşmaya devam ettim.
"Şuraya."
Ares hiçbir şey demeden ağaca ilerledi ve dibine oturup sırtını ağaca yasladı.
O oturduktan sonra ben de yanına gidip oturdum.
Derin bir nefes aldığımda Ares de derin bir nefes aldı.
"İlda."
İkinci adımla bana seslendiğinde başımı ona çevirdim.
"Efendim?" Dediğimde başını bana çevirdi ve gülümsedi.
"Hiç. Sadece hem sesini duymayı hem de ismini söylemeyi seviyorum."
Gülümsemesini kesmeden söylediği şeyle bir an nefesim tekledi.
Gözlerimi kırpıştırarak önüme bakmaya başladığımda ikimiz de sessiz bir şekilde oturuyorduk.
İçime gelen gökyüzüne bakma isteğiyle oturduğum yerde hareketlenip başımı Ares'in bacaklarına yaslayarak yere yattım.
Gökyüzüne bakmaya başladığımda arada Ares'e de bakıyordum ve ona her bakışımda gözlerimiz kesişiyordu.
Ben gökyüzüne bakarken o gözlerini ayırmadan sadece bana bakıyordu.
"Manzaran güzel sanırım." İmayla konuştuğumda bakışlarımı yüzünde gezdirdim.
Alaycı bir şekilde gülümseyip başını hafif sağa eğdi.
"Yaşamım boyunca gördüğüm en güzel manzara." Dediğinde yutkundum.
Gözlerine baktığımda Ares'de sessizce gözlerime bakmaya başladı.
Ares'in kolunun hareketlenmesiyle saçımın üzerinde hissettiğim kıpırtı aynı anda olduğunda saçımı okşamaya başladığını anladım.
Gözlerimi yüzünden ayırmadan onu izlemeye başladığımda yavaş yavaş gülümsemesi sırıtmaya döndü.
"Manzaran güzel sanırım."
Benimle aynı cümleyi kurduğunda güldüm.
"Ya ya ne demezsin. Burun deliklerinin içindeki kıllarla bakışmak mükemmel." Dediğimde boşta kalan eli istemsiz burnuna gittiğinde kahkaha attım.
Burnundaki elini yanağıma götürüp avucunu yanağıma dayadığında gülümsemem dondu.
"Kahkahanı durmayalım uzun zaman olmuştu." Dediğinde yutkundum.
"Bir çok şey için uzun zaman olmadı mı zaten?" Sorduğum soruya gözlerini aheste bir şekilde kapatıp açarak tepki verdiğinde derin bir nefes aldım.
Bu yanındayken aldığım kaçıncı derin nefesti?
Elimdeki yanağını çekip burnumu hafif sıktığında cırlayıp eline vurdum.
"Ya! Bak kalkarım ha." Dediğimde elini omuzuma koydu.
"Yok kal." Gülerek konuştuğunda ben de gülüyordum.
Eli hâlâ saçlarımı okşarken biz birbirimize gülümsüyorduk.
"Ayrıl , ayrıl, ayrıl. Kalk Defne ayağa. Uzaklaş." Ellerini birleştirip ellerinden silah yapmış ve bize doğrultmuş bir şekilde gelirken bağıran Kuzey abimle yerimde sıçradım ve başımı Ares'in bacaklarından kaldırdım.
Öyle dalmıştık abim de bir anda bağırarak gelince istemsiz korktum. Ne yapayım?
"Abi deli misin!? Bu ne ya geneleve baskın yapan polis gibi. Tövbe estağfurullah." Dediğimde Ares gülmüş ve ellerini yukarıya kaldırmıştı.
"Üstümüzü de aramak ister misin dok- pardon polis bey abi?" Ares dalga geçer gibi konuştuğunda güldüm.
Allah'ım, elalem deliye ben akıllıya hasret.
"Kalkın dedim. Kalkın ve aranıza en az 100 metre mesafe koyun." Abim hâlâ elleri aynı pozisyonda önümüzde dururken elini bir bana bir de Ares'e doğrultuyordu.
Cidden 7 yaşında çocuk. Cidden...
Ares ayağa kalkıp elini uzattığında tam elini tutmak için elimi kaldırmıştım mi Erim Ares'i itip beni kollarımın altından tuttu ve kaldırdı.
"Oha ,öküz! Koltukaltım acıdı. Hayvan." Dediğimde Erim beni kolunun altına aldı.
"Ama bebeğim. Gelmiş sana yardım etmişim. İnsan bir 'benim canım ikizim. İşte adamlık bu. İşte krallık bu.' diyerek beni pohpohlaman ve bana sarılıp öperek teşekkür etmen gerekirdi. Sen gelmiş hakaret ediyorsun."
Gülerek konuştuğunda ben de güldüm ve alay eder gibi bir ses tonuyla konuştum.
"Beni kolumunaltından tutup kaldırmayı akıl eden o beyninin olduğu kafatasını kolumun altına alıp patlatmamı istemiyorsan susmalısın." Dediğimde homurdandı.
"Hadi eve gidelim annem çağırıyor. Ares sen de geliyorsun. Kutay amca ile Esin teyze bizdeymiş. Melih ile Melis'de gelecekmiş. Sen de bizimle geliyorsun." Kuzey abim hiç de memnun çıkmayan sesiyle konuştuğunda güldüm.
"Zaten bize gelecekti. Fizik hocası bana Ares'in Erim'e de Aras'ın ders çalıştırmasını istedi de." Dediğinde homurdanarak başını salladı.
Bunlar ne psikopat kıskançlar ulan. Manyak bunlar manyak.Şey, aynı ben.
Abim homurdanmaya devam ederken arabasına ilerlediğinde biz de peşinden gittik.
Arabaya bindikten sonra ilk önce Beste'yi evine bıraktık.
Beste'yi evine bıraktıktan sonra eve geldiğimizde derin bir nefes aldım.
Sonunda gelmiştim evime.
Kutay abi ve Esin ablaya selam verdikten sonra odama gitmek için asansöre bindiğimde Ares de bindi.
"Ben ilk önce yıkanacağım. Sen şimdi gelme." Dediğimde başını sallayıp asansörden çıktı.
"İşin bitince mesaj at." Dediğinde başımı sallayarak onu onayladım.
Odama gidip hızlı bir duş aldıktan sonra üzerime hemen bir şeyler geçirip saçımı kurutmadan önce Ares'e mesaj attım. O gelene kadar saçım kururdu nasıl olsa.
Gözlerim kapalı bir şekilde saçımı kuruturken makine bir anda elimden alındığında gözlerimi açıp aynadan arkamdaki kişiye baktım.
Aynadan bakışlarımız kesişen Ares ile derin bir nefes aldım.
"Yardım edeyim." Dedikten sonra saç diplerime hafif hafif masaj yaparak saçımı kurutmaya başladığında yutkundum.
Sakin ve sessiz bir şekilde saçımı kurutmasını bekledim.
Saçımı kuruttuktan sonra saçlarıma öpücük kondurunca nefesimi tutup aynadan yüzüne bakmaya devam ettim.
Aynadan bana bakarak göz kırptıktan sonra saçımı yavaşça toplamaya başladı.
Saçımı tek eliyle toplu bir şekilde tutarken diğer eliyle boşta olan ve bileğimde toka bulunan elime uzandı.
Elimi kaldırıp avuç içime küçük bir öpücük konduruktan sonra tokayı dişlerinin arasına alarak bileğimden aldı.
Tokamı ısırdı lan.
Tokayla saçımı tam manasıyla bağladıktan sonra aynadan bana baktı ve tekrar göz kırptığında bugün bıkmadan usanmadan tekrar tekrar yaptığım o hareketi yaptım. Yutkundum.
Banyodan çıktığında ben de banyodan çıktım.
Bana sormadan giyinme odama gittiğinde kaşlarımı çattın.
"Ne yapıyorsun? Bir kızın giyinme odasına izinsiz girilir mi?" Diyerek peşinden gittiğimde beni önemsemeden elbiselerimin asılı olduğu kısmın önünde durdu.
Elbiselerimi iki yana ayırarak ortada bir boşluk açtığında anlamayan bakışlarımla onu izliyordum.
Ne yapıyordu şu an cidden?
"Heh gördüm." Dedikten sonra sağ tarafta kalan elbiselerimin arkasında bir şeyi tutup çektiğinde duvar içe doğru açıldı.
Hassbiptir laaaan. Şaka yapıyorsun?
Resmen odamda gizli oda varmış ve ben kendi odamda olan gizli odayı bilmiyormuşum. Odamda varlığını bilmediğim gizli odanın varlığını Ares'den öğreniyorum resmen. Şaka gibi.
Burası benim odam değil mi ulan? Ben değil de niye Ares biliyor? En önemlisi nereden biliyor?
"Özgür amca herkesin odasına gizli bir çalışma odası yaptırmıştı. İrem ile burada ders çalışırdık küçükken. Oradan biliyorum."
Sanki aklımı okumuş gibi konuştuğunda başımı salladım ve odaya girdim.
Oda bomboştu.
Şaşırdık mı? Hayır tabiki de.
"Başlayalım o zaman?" Bana bakarak konuştuğunda başımı salladım.
"Tamam ama ilk önce kitaplarımı alıp geleyim." Dedim ve odamda yerde sürünen sırt çantamın yanına gidip içinden fizik ders kitabını ve defterini aldım.
Odaya döndüğümde çalışma masasında beni bekliyordu.
"Evet. Nereden başlayalım?" Yanına oturduğumda bana bakarak konuştu.
"En baştan?" Dediğimde gülümsedi.
"Tamam. Vektörlerden alıyorum o zaman?" Dediğinde yüzüne boş boş baktım.
Tabiki de vektörün ne olduğunu bilmeyecek kadar değildim ama Ares ile uğraşmak bir an hoşuma gider gibi oldu da.
Gibi değil. Basbayağı Ares ile uğraşmak hoşuma gidiyor.
Sevdiğim insanlar ile uğraşmak kalp ben. Anlatabiliyor muyum? Hatta sevmediğim insanlar ile uğraşmak kalp ben. Ama ikisi için harcadığım uğraşın amacı tabiki de daha farklı.
Ares sakince bana ders anlatmaya başladığında ben de onu dinledim.
Gerçekten dinledim. Böyle yüzünü izlemeye daldım falan değil.
Ders oğlum bu boru mu? Dalgaya gelmez gelirse bir güzel çarpar görürsün el mi yaman bey mi yaman?
Ben görmek istemiyorum da. O yüzden de eşşeği sağlam kazığa bağlamak lazım.
Kesinlikle eşşek ben , kazık da Ares değil. Kesinlikle.
Hıçkırdığımda Ares elimdeki kalemi bırakıp bana baktı.
"Aklından ne düşünüp ne yalan söyledin de hıçkırdın güzelim? Burada ders anlatıyorum beni niye dinlemiyorsun?" Dediğinde tatlı tatlı tebessüm ettim.
"Dinliyordum." Gözlerimi kırpıştırarak konuştuğumda gülmemek için dudaklarını yaladı.
"İyi madem. Şu soruyu çöz o zaman."
Hıçkırdığım için çözmediği soruyu işaret ettiğinde kalemi elime alıp soruyu çözmeye başladım.
Bittiğinde sırıtıp Ares'e baktım.
"Aferin. En azında dört işlem yapabiliyorsun." Dediğinde kaşlarımı çatıp bacağına tekme attım.
"Ne alâka?" Ters bir şekilde sorduğumda güldü.
"Vektörel bir nevi fiziğin dört işlemidir de yavrum. O yüzden." Dediğinde kaşlarım havalandı.
"Devam edelim o zaman."
Elimden kalemi alıp konuştuktan sonra dediğini yaptığında ben de pür dikkat onu izlemeye ay pardon dinlemeye başladım. Aslında hem izledim hem dinledim. Korkmayın gümbürtüye getirmedim. Anladım kavradım konuyu.
Kalemi elinden bırakıp bana baktı.
"Ara verelim?" Dediğinde başımı salladım.
"Şu kapı nasıl açılıyor?" Başımla odanın kapısını işaret ettiğimde ayağa kalktı.
"Gel göstereyim." Dedikten sonra odadan çıktı. Ben de peşinden çıkınca kapıyı tuttu ve çekti.
Kapıyı kapadıktan sonra bana döndü ve elini belime koyup kapıya doğru yaklaştırdı.
"Bak güzelim şurada hafif bir boşluk var. Oraya elini sok." Dediğini yaptığında elime bir çıkıntı geldi.
"Orada çıkıntı gibi bir şey var. Bas şimdi ona."
O çıkıntıya bastığımda kapı otomatik olarak içeri doğru açıldığında başımı salladım.
"Anladıııım. Teşekkür ederim." Dediğimde sırıttı.
"Bir şey değil."
"Ares. Defne." Odanın dışından gelen annemin sesiyle çalışma odasının kapısını kapattım ve giyinme odamdan çıktığımda Ares de beni takip etti.
Annem kapımı açıp odaya girdiğinde ikimiz de ona baktık.
"Sofra hazır. Hadi gelin de yemek yiyelim." Dediğinde ikimiz de başımızı sallayarak annemi onayladık.
Annem kapıyı aralık bırakarak odadan çıkıp gittikten kısa süre sonra ben de kapıya ilerlediğimde Ares kolumu tuttu ve beni kendisine çevirdi.
"Biliyorum zamanı değil ama çok merak ettiğim içimi yiyen bir sorum var." Dediğinde kaşlarımı çattım.
Ne sorusuydu bu şimdi?
"Ne sorusu?"
"Döndüğümde birbirimize hem kırgın hem de kızgındık. Sen bana kırgın ve kızgın olma sebeplerini dile getirdin ama ben sana hepsini getiremedim." Dedikten sonra derin bir nefes aldı.
"İlda, niye gelmedin? Yurt dışına çıkınca gelmeni çok bekledim. Sen niye bizimkileri reddettin ve yanıma gelmedin?" Diyerek sustuğunda kaşlarımı çatıp yüzüne baktım.
Ne gelmemesi? Nereye gelmemesi? Ne reddetmesi? Ben kimseyi yurt dışına gitmek konusunda reddetmesi ki...
BÖLÜM SONU...
Sövmeyin bana teşekkür ederim fmfmdmdm
Bir dahaki bölümde zaten az kavga var. Aile içi kavga.
Bölüm nasıldı?
Beğendiniz mi?
Oy atmayı ve yorum yapmayı ihmal etmeyin lütfen.
Kendinize dikkat edin.
Allah'a emanet olun.
Bir dahaki bölümde görüşmek üzereeeee.
|
0% |