@yazarnunur
|
YAYIMLANMA TARİHİ; 26 Ekim 2024.. 43. BÖLÜM;
"Yarın çok eğleneceğiz." Emir bana tebessüm ederek bakarken benim duyacağım şekilde konuştuğunda ona baktım.
"Evet." Diyip göz kırptıktan sonra sırıttım.
Yani inşallah güzel geçerdi yarın.
Annem hepimize gülümseyerek baktıktan sonra mutfağa ilerlediğinde gözlerim kocaman oldu.
Mutfak!
Gözlerimi kocaman açıp Kuzey abime baktığımda o da bana aynı şekilde bakıyordu.
Annem mutfağa girer girmez bir çığlık geldiğinde gözlerimi kapadım.
"Defne! Kuzey!" Annem mutfaktan bize bağırdığında gözlerimi açıp Kuzey abime baktım.
"Hepsi senin suçun." Kuzey abimi azarlar tonda konuştuğumda omuz silkti.
"Biz sana yemek yapamadığımı söylemiştik." Abim çok rahat bir şekilde konuştuğunda elimle alnıma vurdum.
"Kek yaptın , yemek değil!"
Annem mutfaktan çıkıp bize baktığında yutkundum.
"Mutfak berbat bir halde. Kek yanmış. Niye Kuzey'i mutfağa soktun?" Annem bana bakarak konuştuğunda tatlı tatlı sırıttım.
"Of Özgür birilerini çağır lütfen." Annem babama bakarak konuştuğunda babam başını salladı.
"Tamam güzelim."
Kuzey abim ile bakışıp ortamdan yavaş yavaş ayrıldığımızda bunu fark eden bizimkiler gülmüştü.
👨👩👧👦👨👨👦👦
"Abla hadi kalk. Sabah oldu. Çok planımız var hadiiiii." Emir başımda öterken yerimde kıpırdandım.
Hayır yalan söylüyordu zerre planımız yoktu. Cidden biz bugün ne yapacağız?
"Kaldır kaldır. Dün gece benimle uyusaydı sabahın köründe kalkmak zorunda kalmazdı böyle." Erim Emir'e söylenirken tek gözümü açtım.
Dün Kuzey abimle oradan kaçmamızın ardından bir şey olmamıştı ama akşam Lodos abim, Güney abim ve Kuzey abim benimle uyumak istemişti ben ise onları reddetmiştim.
Peh! Ben istediğimde beni reddederlese ben de onlar istediklerinde onları reddederim. Bu kadar basit.
Kısasa kısas. Nihahahah sürünün.
Yatakta oturur pozisyona geçtim.
"Biz ne yapacağız bugün Emir ya. Boş ver uyuyalım." Dediğimde Emir gülüp burnumu hafifçe sıktı.
"Abla benden büyük olup nasıl benden tatlı olabiliyorsun?" Emir konuştuğunda sırıtıp ona baktım ve göz kırptım.
"Defne etkisi yavrum o." Dediğimde Erim güldü.
"Güle güle mülayim Defne, hoş geldin egolu Defne." Erim gülerken konuştuğunda ona dil çıkardım.
"Laf yaptı balkabağı." Diye söylendiğimde güldü.
"Hadi abla. Kahvaltı yapıp çıkalım." Emir beni çekiştirirken konuştuğunda yataktan çıktım.
"İyi be iyi. Çıktım yataktan. Tamam sen de ne meraklıymışsın benimle zaman geçirmeye." Gülerek konuştuğumda Emir tebessüm etti.
"Ben uzun zamandır bu anı bekliyorum. Abla kardeş gününü." Dediği şeyle tebessüm edip yanaklarını sıkmaya başladım.
"Oy sen büyüdün de abla kardeş günü mü yapmayı hayal ettin. Küçük sıçan seni." Son cümlemi söylerken saçlarını karıştırmaya başladım.
"Abla ya." Emir elimin altından kurtulmaya çalışırken mızırdandığında güldüm.
Kahvaltıya indiğimizde herkes masadaydı.
"Baba biz bugün ablamla abla kardeş günü yapacağız." Emir yerine otururken sanki dün babam plan yaparken yanımızda yokmuş gibi konuştuğunda güldüm.
"Biliyorum oğlum." Babam Emir'in mutluluğuna gülümseyerek bakarken konuştuğunda babamın gülümsemesine baktım.
Babam nasıl bu kadar güzel gülebilirdi ya...
Kahvaltımızı yaptığımızda Emir beni tabiri caizse sürükleyerek odama götürdüğünde güldüm.
Deliydi bu ya.
Hemen üzerimi giyinip çıktığımda emir kapımda dikilmiş beni bekliyordu.
"Oğlum, manyak mısın?" Dediğimde omzunu silkti.
"Evet, sana." Dediğinde kaşlarımı hızlı hızlı yukarı aşağıya hareket ettirdim.
"Ay pata küte düştüm. Duydun mu sesi?" Gülerek konuştuğumda Emir de güldü ve bana sarıldı.
"Düşme canın yanar." Dediğinde tebessüm ettim.
"Bu kadar düşünceli olma. Asıl senin canın yanar." Bana sarılmasına karşılık verirken konuştuğumda omuz silkti.
"Şu hayatta düşünceli olmak istediğin kişi sayısı az zaten." Dediğinde geri çekildim.
"Bir duygusallık sezdim şu an. At onu üzerinden hemen hemen hemen. Abla kardeş günü bugün. Üzülmek yok."
Evden çıkıp gideceğimiz yere yürümeye başladığımızda Emir kolunu omzuma attı.
"E-ee ablam. Anlat." Dediğinde güldüm.
"Ne anlatayım yavrum?"
"İşte hayatını." Sorduğum soruyu cevapladığında derin bir nefes aldım.
"İşte 17 yaşıma kadar başka bir ailede büyüdüm 17 yaşıma girdikten birkaç ay sonra büyüdüğüm ailemin aslında gerçek olmadığını öğrendim. Gerçek ailemin yanına geldiğimde kardeşlerim beni istemedi falan işte. Sen anlat asıl. Benim hayatımı biliyorsunuz." Dediğimde durdu ve bana baktı.
"Özür dilerim abla. İlk zamanlarda sana kötü ve mesafeli davrandığım için özür dilerim." Dediğinde tebessüm ettim. Üzgün gözlerle yüzümü incelemeye devam etmesiyle kıkırdayıp burnunu sıktım.
"Affettim seni bücür hem senin bugün amacın ne? Bizi duygusala bağlatıp ağlatmak mı?" Gülerek konuştuğumda başını olumsuz manada salladı.
"Hadi nereye gidiyoruz?" Konuyu geçiştirmek için konuştuğumda tekrar kolunu omzuma atıp beni ilerletmeye başladı.
"Sahile gideceğiz. Çekirdek çitleyip pamuk şeker yiyeceğiz. Kağıt helva da yeriz." Dediğinde kıkırdadım.
"Sonra yüzümüzde sivilceler çıksın. Mayın tarlasına dönelim." Gülerek konuştuğumda omuz silkti.
"Sivilce kötü bir şey değil ki? Sivilceli kişilerin çirkin olduğunu mu düşünüyorsun yoksa sen?" Dediğinde başımı olumsuz manada salladım.
"Başkalarında çıkan sivilceler onları çirkin yapmıyor ama bende çıkınca beni çirkin yapıyor." Dediğimde gözlerini devirdi.
"Sen çirkin olamazsın abla." Alaycı bir şekilde konuştuğunda güldüm.
"İnsanlar sevdikleri kişiyi çirkin görmezler yavrum. Sana o yüzden çirkin gelmiyorum ama emin ol benim de çirkin olduğum zamanlar var her ne kadar hep mükemmel derecede güzel olsam da var işte nazar boncuğu olan anlarımız." Kendini beğenmiş gibi konuştuğumda Emir kahkaha attı.
Gibi değil az önce resmen kendimi beğenmiş bir şekilde konuştum ama neyse.
"Şey fark ettim. Bayadır hıçkırmıyorsun." Dediğin sırıttım.
"Ne güzel demek ki yalan söylemiyorum. Ne istiyorsun?" Dediğimde omuz silkti.
"Hıçkırıp kendi kendine yalanını ortaya çıkartman komik oluyordu. Eğleniyorduk." Sırıtarak konuştuğunda gözlerimi kısıp ona baktım.
Vay be! Paşaya bakın hele. Benim utanmam hoşuna gidiyormuş.
"Demek ki hatalarının gün yüzüne çıkması hoşuna gidiyor ha? Kaç Emir." Dediğimde göz ucuyla bana baktıktan sonra kolunu benden çekip depar atmaya başladığında ben de peşinden koşmaya başladım.
"Gel buraya seni bücür." Bağırarak onu takip ettiğimde arada başını arkaya çevirip bana bakıyordu ne kadar yaklaştığımı görmek için.
Ben Emir'i kovalayarak sahile kadar indiğimizde Emir kendini bankalardan birine attı.
"Pes ettim." Ellerini teslim olur gibi havaya kaldırırken konuştuğunda hızlı hızlı nefesler alıyordu. Ben de onun gibi kendimi banka atıp başımı Emir'in göğsüne koydum ve nefesimin düzenli hale gelene kadar bekledim.
Emir elini saçıma koyup okşamaya başladığında gözlerimi açıp karşımdaki denizi izlemeye başladım.
"Aaa kağıt helva. " Kendimi depresyona girmeye hazırlamıştım ki Emir'in coşkulu sesiyle göğsünden kalkıp ona baktım.
Ama başım kardeşimin göğsünde denizi izleyerek depresyona girecektim ben. Niye böyle yaptın ki şimdi Emir? Gitti bütün hava.
"İster misin?" Büyük bir hevesle konuşarak bana baktığında güldüm ve başımı salladım.
Hızla ayağa kalkıp kağıt helva satan abinin yanına gidip iki tane aldı ve yanıma geri döndüğünde gülerek onu izliyordum.
Bir çocuk kadar mutluydu hoş zaten çocuktu, çocuktuk.
"Çok mu seviyorsun sen kağıt helvayı?" Kağıt helvanın neredeyse yarısını kaplayan bir ısırık alan Emir 'e bakarak konuştuğumda bana baktı. Tamam mübalağa ediyorum yarısını ısırmadı ama dörtte birini ısırdı yani. Durduk yere hıçkırmayalım şimdi.
"Evet. Çok seviyorum." Ağzı doluyken konuştuğunda bu haline gülüp elimdeki kağıt helvanın paketini açıp ben de yemeye başladım.
Kağıt helvamız bittiğinde görüş açıma giren pamuk şekerci ile hemen Emir'e döndüm.
"Pambık şeker al bana. Hadi koçum." Emir'i banktan itekleyerek konuştuğumda gülerek ayağa kalktı ve pamuk şekeri satan abinin yanına gitti.
Pamuk şekerleri alıp yanıma geldiğinde bir elindekini bana uzattı. Elinden alıp zaman kaybetmeden açtım ve kocaman ısırık aldığımda Emir gülerek bana bakıyordu.
Bana bakan Emir'in yüzü bir anda solduğunda eş zamanlı olarak biri kolunu omzuma atıp yanıma oturmuş ve pamuk şekerimden bir parça almıştı. Başımı hemen yanıma oturan kişiye çevirdiğimde Ares'i gördüm.
Bana göz kırptı ve pamuk şekerimden aldığı parçayı ağzına attıktan sonra gülerek burnumda ve dudağımın kenarında olan pamuk şeker parçalarını aldı.
"Bazen pamuk şekere benden daha çok aşık olduğunu düşünüyorum." Gülerek konuştuğunda arkasından bir boğaz temizleme sesi geldi.
Başımı kaldırıp Ares'in arkasındaki kişilere baktığımda kaşlarım havalandı. Erim, Aras, Asaf, Atakan, Arda, Şule ve Kerim vardı.
"Abi sırf abla kardeş gününü çomak sokmak için bizimkileri toplayıp mı geldin? Cidden mi?" Yanımdaki Emir isyan eder gibi konuştuğunda dediği şeye güldüm.
"Kardeş gününde bulunmayacağımı sana düşündüren şey neydi koçum?" Erim Emir'in yanına gidip saçını karıştırırken konuştuğunda Emir ellerinden kurtuldu.
"Hadi sen neyse de. Bunlar ne alâka ya? Kardeş mi bunlar?" Bizimkileri göstererek konuşan Emir'in kafasına Aras bir tane yapıştırmıştı.
"Lan şerefsiz. İşine gelince abi abi abi diye peşimizde dolanırsın. Şimdi yabancı mı olduk?" Asaf konuştuğunda Emir sırıtarak ona baktı ve konuştu.
"Dediğin gibi işime gelince işte."
"Kankaaaa." Atakan ortada olan konuşmadan bağımsız elimdeki pamuk şekere bakarak bana yaklaştığında gözlerim kocaman oldu.
Pamuk şekerimin ırzına göz kuydular! İmdat, kurtarın.
"Hayır." Atakan'ın yüz ifadesini görür görmez hemen konuştuğumda bana üzgün üzgün baktı.
"Git bak orada al. Vermem." Sözümü bitirir bitirmez elimdeki pamuk şeker çubuğuyla beraber pamuk şeker gittiğinde gözlerim kocaman oldu.
Elimden pamuk şekeri çalan Kerim Atakan'ın yanına gitmiş ve saniyesinde pamuk şekerimi yok etmişlerdi.
"Ulan. ULAN." Bağırıp ayağa kalktım ve üzerlerine koşmaya başladığımda far görmüş tavşan gibi bana bakıyorlardı.
Kerim ile Atakan'ın yanına geldiğimde yumruklarımı omuzlarını geçirmeye başladım.
"Ah, kanka acıyor."
"Kanka yapma. Aaaaaa acıyor."
Kerim ile Atakan benden kaçarak konuştuklarında durdum.
"İkiniz de bana pamuk şeker alıyorsunuz yoksa sizinle kesinlikle konuşmam. " Dediğimde benden kaçan adımları durdu ikisinin de.
"Ama-" Atakan bakışlarımı görmüş olmalı ki sustu ve Kerim'de döndü.
"Bu bakış 'yaparım bilirsin' bakışı. Yürü Kerim pamuk şeker alıyoruz." Atakan konuştuktan sonra Kerim'i tutup sürüklemeye başladığında sırıttım.
Nasıl da tanıyordu beni ama.
Kerim ile Atakan kısa süre içinde ellerinde ikişer tane pamuk şekerle yanıma geldiklerinde birer tanesini bana verdiler.
Elimdeki pamuk şekerle hoplaya zıplaya Emir ile Ares'in oturduğu banka gidip aralasına oturdum.
"Buyur yavrum. Ye." Elimdeki pamuk şekerlerden bir tanesini Emir'e uzatarak konuştuğumda Kerim ve Atakan homurdanmıştı.
"Sağ ol yavrum." Emir benim gibi 'yavrum' dedikten sonra uzattığım pamuk şekeri aldı.
Atakan elindeki pamuk şekeri Şule'ye uzattığında tebessüm ettim.
Şebekti falan ama şerefsiz düşinceliydi de. Nasıl da unutmamış ama sevgilisini. Haşerat.
"Hadi ne yapıyoruz?" Aras bizim pamuk şekerler bitince konuştuğunda ona baktım.
"Aklımda bir fikir var ama kabul eder misiniz bilmem." Hepsinin yüzüne teker teker bakarak konuştum.
"Ne?" Emir merakla bana bakarken konuştuğunda hâline tebessüm ettim.
"Zillere basıp kaçalım."
"Çok duyarsızca olmaz mı?" Söylediğim şeyin ardından Asaf konuştuğunda ona baktım.
"Tamam çocuk olabiliriz ama o evlerde olan kişinin belki bir hastası var daha yeni uyudu ya da bebeği daha yeni uyudu. Belki kendisi yorgundu dinlenecekken dinlenmesinin içine etmiş oluruz. Bence onun yerine başka bir şey yapalım." Asaf sözüne devam ettiğinde bizimkiler onu başıyla onayladı.
"O zaman parka gidelim." Dediğimde bu sefer de beni onayladılar.
Hepimiz parkı doğru ilerlediğimizde park görüş açıma girince parka doğru koşmaya başladım.
Çocukluğunu yaşayamamış olan ben cidden parka tutkundum. Takılı kalmıştım işte. Yere düştüğümde üflenmeyen yaramda takılı kalmıştım. Salıncakta sallanırken 'baba daha hızlı salla' diyemememde takılı kalmıştım. Parkta normal çocukların aileleri ile yaşadığı her neyi yaşayamadıysam onda takılı kalmıştım. Ve kurtulamıyordum.
Belki zamanla kurtulurdum. Kim bilir?
Neyse ne demiştik? Bugün mutsuz olmak yok.
Koşarak bir salıncağa oturduğumda Ares gülerek yanıma geldi ve arkama geçip beni sallamaya başladı.
"Eveeet. Daha yükseğe. Uçur beni bebeğim." Dediğimde Ares kahkaha atmış Erim ile Emir ciğerini çıkarır gibi öksürmüştü.
"Aile var be!" Emir cırladığında ona baktım.
"Ne de-" dediğim şey aklıma geldiğinde sinirle bacaklarımı çırptım.
"Ulan pis fesat. Git. Defol. Kaybol. İğrençsiniz." Kendimi tutamayıp çığlık attığımda hepsi kahkaha attı.
Ulan ben salıncaktan bahsetmiştim. Bu o kadar belliydi. Bunu da başka yere çekmezsin ya...
"Ares durdur salıncağı ya bir iki döveceğim var." Sinirle konuştuğumda Ares salıncağı durdurmamış hatta daha da yükseğe çıkmamı sağlamıştı.
Kollarımı iki yana açıp gözlerimi kapadım ve kendimi sanki uçuyormuş gibi hissettim.
"Şuna bak sanki kuş." Arda alayla konuştuğunda gözümü açmadan konuştum.
"Boş yapma çay yap Arda." Dediğimde güldüler.
"Kız Şule sen de bin ben de seni sallayayım." Atakan konuştuğunda gülerek gözlerimi açtım ve salıncağın demirlerine tutundum.
Şule Atakan'ın dediğini yapmak için sandalyeye oturduğunda Atakan'da Şule'yi salladı.
Kerim kaydıraktan kayarken Aras , Asaf ve Arda banka oturup bizi izliyordu.
Ay aman bir salıncağa binseler ve sallansalar, kaydırağı çıkıp kaysalar incileri dökülür karizmaları fos diye söner sanki.
"Ya yeter. Geldiğinizden beri sallanıyorsunuz. İnin artık." Salıncakların yanında durmuş konuşan bacağım kadar bile boyu olmayan kıza baktım.
Bacaksıza bakın siz. Emir veriyor ve çemkiriyor.
"Sus kız bacaksız." Dediğimde yerinde tepindi.
"Sizi abime söyleyeceğim." Dedikten sonra koşarak gittiğinde arkasından bağırdım.
"Ben de seni abime söylerim. Benim abilerim senin abini döver."
"Yavrum yaş kaç? 5 falan mı?" Erim bana gülerek bakarken konuştuğu sırada parka az önce çıkan kız ile abisi girdi.
Ares ve Atakan salıncakları durduklarında homurdandım.
"Kalkar mısınız artık." Kızın abisi sakin bir şekilde konuştuğunda omuz silktim.
Abi bana ne ya ilk ben geldim. İstediğim zaman da inerim.
Çocuk bana ve Şule'ye baktı ve derin bir nefes aldı.
"Kalkmıyor musunuz?" Dediğinde ikimiz de başımızı salladık.
Adam ıslık çaldıktan sonra birkaç ses duyduk, görüş açıma giren 2 tane boyumun yarısı kadar köpeği görünce gözlerim kocaman oldu.
Koşarak bize gelen köpeklerle Şule ile ben ayağa kalktığımızda köpekler bize doğru gelmeyi sürdürüyordu.
"Ya sizin inadınıza sıçayım." Erim bağırdıktan sonra bir benim bir de Emir'in kolunu tutup koşmaya başladığında diğer kolumdan da Ares tutuyordu.
Bizim grup hepimiz köpeklerden kaçmaya başladıktan bir süre sonra köpekler peşimizi bırakmış biz de yorulmuştuk.
"İlla başımıza iş açılacak değil mi? Aksiyonsuz bir günümüz yok anasını satayım." Durduğumuzda nefes nefese konuşan Arda'ya tekme attım hafifçe.
"Anneleri ağzına alma." Nefes nefese konuştuğumda bir şey demedi.
Hepimizin nefesi düzene girince gülmeye başladık.
"Sen az önce küçük bir çocukla tartıştın üstüne benim abilerim senin abini döver diye racon kestin ama en sonunda abisinin köpekleri yüzünden üç buçuk atarak biz kaçtık, değil mi? Ben yanlış anlamadım yani." Kerim gülerek konuştuğunda ben de gülerek onu onayladım.
Racon keselim derken bacaktan olacaktık ulan.
"Neyse dinlendik yeter şimdi ne yapalım?" Dediğimde Erim kolunu omzuma attı.
"Şöyle bir dolanalım. Buluruz illa bir şey." Dediğinde başımı sallayarak onu onayladım.
Hep beraber ilerlerken gelen müzik sesiyle Erim'i o tarafa çevirdim.
"İyi gelmiyor bаnа hаyаtım leş Tüm dediklerime sövdüm tek tek Düz dediğin yollаrın hep tümsek Uçurumdаn hаllice"
Şarkının son kısmını söylediklerinde grubun önlerine gelmiştik.
"Ne yapacağımızı buldum." Bizimkilere bakıp konuştuktan sonra başımı şarkıyı söyleyen müzisyenlere döndürdüm.
"Merhaba. Sizin için sıkıntı olmazsa biz çalıp söyleyebilir miyiz hem siz de dinlenmiş olurusunuz?" Dediğimde bana bakmışlardı.
Birbirlerine baktıktan çok kısa süre sonra bana döndüler ve başlarını salladılar.
Müzik aletlerinin arkasından çekildiklerinde bizden birkaçı müzik aletlerinin arkasına geçti ben de mikrofonun arkasına.
Resmen küçük bir sahne yapmışlardı.
"Madrigal- Neden diye sorma ." Bateride olan Erim'e söylediğimde başını salladı.
Ares gitarla Erim bateriyle giriş yaptıklarında tebessüm ettim.
Keratalar nasıl da biliyorlardı şarkıyı.
"Yana yakıla hep kendine kızıyorsun Maksadımı aştım diye Delice bir oyuna inat ediyorsun Bilmeden niye"
Bana somurtuk somurtuk bakan Emir'i yanıma çektiğimde bana baktı.
Gözlerimde mikrofonu gösterdiğimde tebessüm etti.
"Gör bak ikimize ne yapıyorsun Bir rahatla, çok takılma Şimdilik barışalım bir daha ama Yok geriye sarma Ah sonunda yıkılsam da yok olsam da"
Emir söyledikten sonra mikrofonu çıkarıp söyledim. Nakarata geldiğinde Emir'le dans ederek söylemeye devam ettim.
"Bir yalan buldum ben artık gerçeğe doydum Hüzünleri dehlizlere boğdum, sana geri dönemem Değersiz kalplere hiç kendini yorma Bütün bunlar neden diye sorma"
Ben Emir ile dans ederek söylerken bizimkiler çalıyor ve arada bana eşlik ediyordu.
Şarkı bittiğinde çevremize toplanan kalabalık bizi alkışlamıştı.
"Nasıl derler bilirsin- Bir iyilik şarkısını biliyor musunuz?" Ares bana bakmadan bizimkilere sorduğunda güldüm. Bildiğimi tahmin ediyordu.
Bizimkiler başını salladıktan sonra çalmaya başladıklarında tebessüm ettim.
En sevdiğim şarkılardan biriydi bu. Havası farklıydı bir kere.
"Dün nerdeydin sana geldim? Utangaç çekingen ki ben Ne zaman büyüdüm Küçük hayaller kurarken?"
Gelecek kısmı söylemeden Ares'in yanına gidip mikrofonu ona uzattım.
"Birçok kez yenildik fakat dirildik Çünkü biz deliydik Eskiden beri bir şeyler dilerdik hayattan"
Onun söylemesini sağladığım kısmı söyledikten sonra bana göz kırptığında gülümsedim.
Mikrofonu ikimizin de sesinin gideceği şekilde tutarak nakarat kısmını ikimizin söylemesini istediğimi belli ettim.
"Kendine bir iyilik yapsana Giderken beni yanına al mesela Ses etmem, şarkı söylemem istersen Kendine bir iyilik yapsana Giderken beni yanına al mesela Ses etmem, şarkı söylemem istersen"
Şarkının devamında bir Erim'e bir de Emir'e söylettikten sonra son kısmı da ben söyleyip bitirdik.
Müzik aletlerinin arkalarından çıktıklarında bu kadarlık ile yetineceğimizi anlamıştım.
"Teşekkür ederiz. Uyumunuz çok iyi. Grup olmayı düşünüyor musunuz?" Müzik aletlerinin sahibi bizim yanımıza gelip konuştuğunda ona baktık.
"Hayır hiç düşünmedik." Erim konuştuğunda adam ona baktı.
"Bence bir düşünmelisiniz." Dediğinde başımızı sallayarak onu onayladıktan sonra vedalaşıp hep beraber oradan ayrıldık.
"Artık yeter be evlere dönelim." Atakan isyan eder gibi konuştuğunda güldük.
"Aynen gidelim." Erim Atakan'ı onayladığında teker teker birbirimizden ayrıldık ve evlerimize doğru yola çıktık.
👨👨👦👦👨👩👧👦
Eve yaklaştığımız andan beri var olan içimdeki sıkıntı eve girince daha da artmıştı.
"Defne?" Lodos abim bana bakarken konuştuğunda ona baktım.
"Efendim?" Dediğimde yanağımı okşadı.
"İyi misin yavrum?" Dediğinde derin bir nefes aldım.
"İçimde bir sıkıntı var ama boş ver." Omuz silkerek konuştuğumda tebessüm etti.
"Kuzey ve Güney hepimizi spor salonunda bekliyor. Belki oraya gidince içindeki sıkıntı geçer. Hadi gidelim." Dediğinde başımı salladım.
Ben önde Lodos abim , Erim ve Emir arkamda olacak şekilde spor salonuna ilerledik.
Spor salonunun önüne gelince beklemeden kapıyı açıp içeriye girdiğimde gördüğüm şeyle gözlerim kocaman oldu.
Şu an spor salonunun tam ortasında elleri ve bacakları bağlı ağzı da bantla kapatılmış bir adet Gürkan vardı.
BÖLÜM SONU...
KÜFÜR YOK LÜTFEN DMDMDMDM
Bölüm nasıldı?
Beğendiniz mi?
Oy atmayı ve yorum yapmayı ihmal etmeyin lütfen.
Kendinize dikkat edin.
Allah'a emanet olun.
Bir dahaki bölümde görüşmek üzereeeee. |
0% |