@yazarnunur
|
YAYIMLANMA TARİHİ; 29 Ekim 2024.. 46. Bölüm;
Tam bahçe kapısından girecektim ki gelen bebek ağlama sesiyle kaşlarımı çattım. Hadi lan oradan!
Başımı sese doğru çevirdiğimde az ilerimde duvarın dibinde bir tane bebek puseti gördüm.
Pusetin yanına gidip çöktüm ve üzerine kapatılmış battaniyeyi açtığımda gördüğüm bebekle kaşlarımı çattım.
Hadi canım. Yetimhaneye bırakılan bebeği ben mi bulmuştum şimdi?
Bebeğin beni görünce birkaç dakikalık duran ağlaması tekrar başladığında kaşlarımı çattım.
"Dur bir ya. Zırıldama evladım." Derken hissettiğim karartıyla başımı kaldırdım.
"Defne?" Lodos abim soru sorar gibi adımı söylediğinde puseti kucağıma alıp ayağa kalktım.
"Abi tam içeriye girecektim bebek ağlama sesini duyunca geldim. Baktım. Terk etmişler..." Son cümlemi kısık bir sesle söylediğimde yanıma gelip bebeğe bakmaya başladı.
"Bir adı var mı acaba?" Diye mırıldanırken abime baktım.
Hiçbir şey demeden bebeğe bakıyordu.
"Asuman'a benziyor." Mırıldandığında kaşlarımı çattım ve isimsize bakmaya başladım.
Evet adını bilmediğimiz için şu an ona isimsiz diye sesleneceğim.
İsimsiz cidden de Asuman abla ile abime benziyordu.
Asuman ablayı nereden mi biliyorum? Abim Asuman ablayla olan bir fotoğrafını bana göstermişti. Oradan biliyorum. Hâlâ resimlerini saklıyor abim...
"Tek Asuman ablaya değil sana da benziyor. Bak mesela göz rengi , burun yapısı sana benziyor. Fotoğraflardan gördüğümde kadarıyla göz ve dudak yapısı bir de saç rengi Asuman ablaya benziyor." Dediğimde tebessüm ederek isimsize bakıyordum.
Asuman ablayla abimin bir bebeği olsa anca bu kadar benzerdi arkadaşlar.
"Hadi içeriye girelim." Dediğinde başımı salladım.
İsimsiz ile birlikte içeri girdiğimizde abim elini belime koydu.
"Müdürün yanına gidelim ilk Defne." Dediğinde başımı salladım. E yani elimizde bebek var başka nereye gidelim?
Müdürün yanına gittiğimizde yanımıza gelmiş bebek ile ilgilenmeye başlamıştı. Pusetten not tarzı bir şey olmak üzere hiçbir şey çıkmamıştı.
"Şimdi ismi yok yani?" Müdüre bakarak konuştuğumda başını salladı.
"O zaman adını Asel koyabilir misiniz?" Dediğimde tebessüm etti ve başını salladı.
"Tabi." Önerimi fiziksel olarak kabul etmesinin üzerine bir de kabulünü söze döktüğünde tebessüm ettim.
Niye mi Asel? Asuman'dan As Defne'den e Lodos'tan l toplaaaaa Asel oldu bitti.
Müdüre iyi günler dileyip odadan çıktık.
"Keşke bizimle kalsaydı." Odadan çıkarken homurdandığımda abim kapıya doğru bakıyordu.
Biliyordum aklı Asel'de kalmıştı.
"Neyse güzelim hadi biz devam edelim." Dediğinde başımı salladım ve yetimhanedeki çocukların yanına gitmeye başladık.
👨👨👦👦👨👩👧👦
"Ne anlatayım şimdi sizeeee?"
Akşam olmuştu. Biz hâlâ yetimhanedeydik. Müdürden zar zor çocuklara masal anlatmak için izin almıştım. Lodos abim 4 yaş grubu çocukların olduğu kısma ben de 5 yaş grubunun olduğu kısma gitmiştik. Şu an kendime bulduğum sandalyeye oturmuş yataklarından bana boncuk boncuk bakan veletlere hangi masalı anlatsam diye düşünüyordum.
"Size klasik ezik prenses onun kahramanı prens masalları anlatmayacağım. Kimse kimsenin kahramanı değildir bu hayatta. Herkes kendinin kahramanıdır. O yüzden güçlü prens ile güçlü prenseslerin olduğu o tatlı mı tatlı küçük arkadaş grubunun masalını anlatacağım."
Öyle bir masal yoktu ben uyduracaktım ama bence var olan masallardan daha güzel olacaktı.
"Klasik masallar nasıl oluyor ki?" Sağ taraftan küçük erkek çocuğu konuştuğunda ona baktım. Hiç masal okumamışlardı demek ki onlara.
"O kadar önemsiz ve gereksizler ki. Bilmenize bile gerek yok. O yüzden boş ver." Dediğimde başını salladı.
"Eveeet başlayacağım şimdi. Herkes yataklarına, yorganlar üsteee." Dediğimde hepsi büyük bir heyecanla yorganlarını çenelerinin altına kadar çektiler. Gülümsedim bu hallerine.
"Bir varmış bir yokmuş. Evvel zaman için kalbur saman içinde küçük bir kız çocuğu yaşarmııııış." Dedikten sonra derin bir nefes aldım.
Nasıl devam edeceğim lan ? Hiç düşünmedim ben ama bunu.
"Bu küçük kız çocuğunun 6 tane arkadaşı varmış." Dediğimde sol tarafımda yatan küçük kız konuştu bu sefer.
"Vay canına o kadar çok muymuş arkadaşı?" Dediğinde gülerek başımı salladım.
"Eveeeet. O kadar çokmuş." Küçük kıza cevap verdikten sonra dudaklarımı yalayıp devam ettim.
"Bu küçük prensesin adı Dünya'ymış." Dediğimde içlerinden biri konuştu yine.
"Bizim gezegenimiz olan Dünya'nın ismi gibi miymiş ismi?" Dediğinde kıkırdadım ve başımı sallayarak onayladım.
Pamuk prensesin çakma hâlini anlatabilirdim bence.
"Dünya'nın 6 arkadaşının da apayrı bir özelliği varmış. Arkadaşlarından İlayda en sakar olanıymış, Gökhan en somurtuğu, Başak en pozitifi, Asya en eğlencelisi, Bartu en komiği, Alp en ciddi olanıymış. Dünya ise bütün arkadaşları arasında iyiliği ve düzeni sağlayan kişiymiş." Dediğimde hepsi pür dikkat beni dinliyordu.
Ama yiyeceğim ben şimdi bunları.
"Bir gün bu 7 arkadaş hep beraber gezerlerken acı dolu bir bağırış duymuşlar." Dediğimde hepsi korkuyla birkaç mırıltı çıkardı.
"7 arkadaş yavaş yavaş sese doğru gittiklerinde yerde ayağını tutarak ağlayan bir erkek çocuğu görmüşler. Çocuğun yanına gittiklerinde ayağını incittiğini fark etmişler. 'Bana yardım eder misiniz ayağımı incittim.' diyen çocuğa yardım etmek için onu alıp Dünya'nın evine götürmüşleeeer." Hepsi beni kıpırdamadan dinlerken tebessüm ettim ve masala devam ettim.
Yaklaşık 5 dakika masalı anlattıktan sonra derin bir nefes aldım ve son kısımlarını söylemeye başladım.
" Ve artık ormanda bulup yardım ettikleri Aydın onların en yakın arkadaşlarından birisi olmuş. Böylece gökten 8 elma düşmüştü 8'i de böyle güzel dostluklar edinen çocukların midelerineeee." Dediğimde hepsinin gözleri kapanmış uykuya dalmıştı sadece solda en köşede oturan kız bana bakıyordu.
"Bitti mi?" Sorduğu soruyla başımı salladım.
"Evet bitti." Dediğimde hemen gözlerini kapadı.
"Hepsi uyudu yarın sonunu merak ederler diye uyumadım. Madem bitti artık uyuyabilirim. Bir de teşekkür ederiz Defne abla." Dediğinde tebessüm ettim. İstemsizce gözlerim dolmuştu.
Masal dinlemek onların en olağan hakkıydı ve biri onlara masal anlattığı için teşekkür ediyordu. Bu yakmıştı işte canımı.
"Bir şey değil küçük prenses." Dedikten sonra ayağa kalktım ve sandalyeyi aldığım yere koyduktan sonra ışığı kapattım. Odanın kapısını kapatıp Lodos abimin gittiği odalara doğru ilerledim.
Kapısı ve ışığı açık olan odayı gördüğümde adımlarımı hızlandırdım. Kapının önüne geldiğimde benim gibi sandalyede oturan ama benim aksime elindeki masal kitabını okuyan abime baktım.
Omzumu kapının pervazına yaslayıp abimi izlemeye başladım. Eminim baba olsaydı çocukları çok şanslı olurdu. Benim gibi bir halaları olacaktı yani doğal olarak şanslı olacaklar.
Abim masal kitabının kapağını kapattıktan sonra ayağa kalktı ve üzeri açılan çocukların üzerini örtüp kapıya doğru döndüğünde gözgöze geldik. Ah benim güzel kalpli abim...
Masalı yerine bıraktıktan sonra ışığı ve kapıyı kapatıp yanıma geldi. Kolunu omzuma attıktan sonra hiçbir şey demeden yetimhaneden çıkıp arabaya doğru ilerledik.
Gerçekten güzel bir gün olmuştu. Şimdi eve gidip uyuyabilirdim ya da uyuyamazdım. Çünkü Işıl Işık izleyip korkudan üç buçuk atarak sahura kadar uyanık olmak istiyordum.
I can see you from behind.
Manyak mıyım? Evet. Umrumda mı ? Hayır.
Arabaya binip eve gittiğimizde ikimizden de çıt çıkmamıştı.
👨👨👦👦👨👩👧👦
"Defne güzelim bazen gerçekten de sevgili olduğumuzu düşünmüyorum. Her an bana askerlik arkadaşı muamelesi yapıp el ense çekecek ve 'naber koçum? Nasılsın?' diyecek gibisin."
Saat gecenin 3 buçuğuydu ve biz şu an Ares ile görüntülü konuşuyorduk.
Ares'in söylediği şeyle gözlerimi devirdim.
"Ares, saçmalama." Dediğimde güldü.
"Bana kaç kez sevgilim dedin ya da herhangi bir sevgi sözcüğü?" Dediğinde durdum ve düşündüm. En son sevgili olmadan önce falan sevdiğim adam demiştim. Bence yeter ya. Ne gerek var vıcık vıcık olmaya.
"Neyse ya. Ehehehehe. Ben gideyim de bizimkilerin tepesine çöküp onları uyandırayım. Hadi yarın görüşürüüüüz." Alelacele söylediğim şeyle güldü.
"Kaç güzelim anca kaç. Yarın görüşürüz." Dediğinde bir şey demeden aramayı sonlandırdım.
Demek askerlik arkadaşı gibiyim ha? Sen kaç kez askere gittin be? Neyse öyle olsun ben göstereceğim sana yarın.
Yarın Ares ile plan yaptık lunaparka gideceğiz. Şurada bir yerde göbek atarak oynayan Defne vardı görüyor muydunuz?
Neyse şu an konumuz abilerimi , kardeşimi ve ikizimi sahura kaldıracak olmam. Birkaç dakika önce annem gelmiş bana bakmıştı ben de ona yarım saat içinde onları uyandıracağımı söylemiştim. Hadi bakalım başlayalım.
NİHAHAHAHAHAHAHAHHA hain planlar.
Mor şeytan emojisi gibi sırıtarak yatağımdan çıktım.
İlk önce bugünkü olaylardan dolayı hiçbir şey yapmak istemediğim Lodos abimi sevgi pıtırcığı gibi uyandırmaya karar verdim. Aslında %90 bugünkü olaydan dolayı %10 yemediği için Lodos abime bir şey yapmayacaktım.
Odamdan çıkıp yavaşla Lodos abimin odasına gittim ve kapıyı açıp sakince odaya girdim.
Lodos abimin yatağına çıkıp sırt üstü yatan abimin yanaklarının her yerini öpmeye başladım.
Lodos abim tebessüm ederek elini belime koydu ve gözlerini araladı.
"Günaydın abilerin en karizmatiği. Hadi sahuraaa." Dediğimde gülümseyerek burnumun ucunu öptü.
"Günaydın güzelim." Dediğinde hemen yataktan çıktım. Şimdi sıra Güney abimdeydi. Lodos abime öpücük atıp hızlı bir şekilde Güney abimin odasına gittim.
Kapının önüne gelince sakince kapıyı açtım ve yavaş bir şekilde içeri girdim. Abimin yatağının yanına yavaş ve seri adımlarla gittikten sonra bir anda uyuyan Güney abimin üzerine atladım. Benim atlamamla Güney abim yattığı yerde zıplamıştı ve evet bunu ben üzerindeyken yapmıştı. Nasıl becerdi bilmiyorum.
"Günaydın evin en bir adalet timsalisiiiiiii." Avukat olduğu için ona taktığım lakabı söylediğimde gözlerini ovuşturup bana baktı. Biliyorum, biliyorum, biliyorum adını söylesem daha az yorulurum ama bana ne.
"Güzelim uyandıracak başka şekil mi bulamadın?" Dediğinde omuz silktim ve yataktan kalktım.
"Hadi kalk hadi. Sahur vakti." Dedikten sonra pıtı pıtı odasından çıkıp bu sefer Erim'in odasına gittim.
Sessizce yatağının başına geldiğimde gördüğüm çalar saatle güldüm.
Bu zamanda kim çalar saat kullanır? Tabii ki de Erim.
Çalar saati alıp bir dakika sonraya kurduktan sonra saati Erim'in kulağının dibine götürdüm.
Alarm bir dakika sonra çaldığında Emir'e yatakta sıçramış ve tam kafasının üzerinde duran alarma kafa atmıştı.
İnleyerek alnını tuttuğunda gülerek alarmı kapadım ve Erim'in alnına baktım.
"Salak. Saate kafa attın resmen." Gülerek konuştuğumda bana kötü kötü baktı.
"Saat kafamın üzerinde olursa tabi atarım mal." Diyerek homurdandığında güldüm ve alnını öptüm.
"Hadi sahur vakti kalk saate kafa atan uykucu." Dedikten sonra hoplaya zıplaya Emir'in kapısının önüne geldim. Yavaşça içeri girdiğimde kulaklığı kulağında uyuyan bir adet Emir'i gördüğümde sırıttım.
"Ulan zenginsin bir de. Kablolu kulaklık kullanıyor şuna bak. Cimri." Gülerek kulağındaki kulaklığa bakarken konuştuktan sonra yavaşça telefonunu aldım ve kulaklığı çıkardım.
Kulaklığı kendi telefonuma yaktıktan sonra sesi son ses olarak ayarlayıp telefonumda yüklü olan Dolu kadehi ters tut - madem şarkısını açtım.
Emir küfür ederek kulaklığı hışımla kulağından çıkartırken gözlerini açtı.
"Ya abla ya. Ne yapıyorsun?" Kısık bir şekilde bana bakarken boğuk sesiyle konuşunca güldüm.
Bu evdeki erkeklerin de uyandığında sesleri ne kadar iyiydi lan. Bir benim sesim travesti gibi çıkıyordu sanırım.
Yeminle evin çürük malıydım lan.
"Hadi hadi sahur vakti uyan paşa hazretleri." Dedikten sonra bir şey demesini beklemeden odadan çıktım ve koşarak mutfağa indim.
Dolaptan hazır krem şanti kutusunu alıp Kuzey abimin odasına çıkarken tam manasıyla mor şeytan gibi sırıtıyordum.
Demek beni burnuma saçını sürterek uyandırırsın he Kuzey efendiiii. Sen kaşındın.
Sakince Kuzey abimin odasına gidip elimdeki kutuyu salladım ve kapağını açtım. Abimin yatağının köşesinde açık olan eline yavaşça krem şantiyi döktükten sonra sırıttım ve saçımı abimin burnuna götürdüm. Burnuna saçımı sürttüğümde ilk burnunu oynattı. Burnunu oynatması bitince saçımı tekrar burnuna sürtüğümde bu sefer krem şanti sürdüğüm elini kaldırıp yüzüne koyduğunda ilk kaşlarını çattı sonra da gözlerini yavaşça açtı ve tepesinde dikilen bana baktı. Elini kaldırdığında gördüğü krem şanti ile gözlerini tekrar bana çevirdi.
"Kaç Defne." Dediğinde kıkırdadım.
"Ama ramazan ayındayız." Derken Kuzey abim yatakta hareketlenince çığlık atıp odadan koşarak çıktım.
NİHAHAHAHAHA. Yaptıklarımdan pişman değilim aklım hâlâ yapamadıklarımda.
"Defne gel buraya! Kaçma." Kuzey abim peşimden bağırarak koştuğunda daha büyük bir çığlık attım.
Bu da az önce kaç diyordu şimdi kaçma diyor. Manyak ha.
"Baba. Lodos abi." Bağırarak yemek odasına girdiğimde koşarak Lodos abimin arkasına saklandım.
"Abi koru beni. Song Joong-ki taaa Güney Kore'den canım ülkeme hatta yaşadığım şehir olan İstanbul'a gelmiş hatta Üsküdar'da görüntülenmiş onu görmeden ölemem abiiiii koru beniiiii." Derken odaya giren Kuzey abimle istemsiz güldüm. Yüzünün yarısı ve elinde krem şanti vardı ve onları yıkamak yerine peşimden koşuyordu.
Yalnız cidden şok içindeyim. Adam taaaa Kore'den ülkeme gelmiş burnumun dibine kadar ulan göremiyorum.
KARADIR BAHTIM KARAAAA.
Kara yazma bağlayıp ahey ahey diye ağlayacağım ulan! Ne bu çektiğim çile?
Ah yakışıklı bebeğimi göremiyorum ağlamak istiyorum.
"Defne çık oradan. Başladın yine elin gavurlarına yavşamaya. Sus ve çık." Dediğinde iyice Lodos abimin arkasına pıstım.
Gavur deme lazım olur. Hem bir kelime -i şahadet getirmesine bakar kuzeyciğim niye öyle diyorsun? Gavur deme üzülürüm. Zaten ağlayasım var göremiyorum diyeee...
"Hayır çıkmam." Dediğimde Kuzey abim alay karışık sinirle bana doğru gelirken odaya annem girmişti.
"Kuzey! Bu halin ne? Nasıl bu şekilde evde dolaşırsın? Hemen hemen hemen git şu üstüne çeki düzen ver yüzünü yıka. Hemen." Annemin bağırışı odayı doldurduğunda Kuzey abim bana parmağını tehdit eder gibi sallamış ve bir şey demeden odadan çıkmıştı.
"Anneeem. Annem. Bu evdeki en sevdiğim insan. İyi ki varsın." Annemin yanına koşup onu sulu sulu öpmeye başladım.
"Ay dur deli kız." Annem gülerek bana sarıldığında ben de ona sarıldım.
Ay kraliçe ya. Beni nasıl da kurtardı ama.
"Hadi sofraya oturup abinizi bekleyelim." Babam konuştuğunda hepimiz başımızı sallayarak onu onaylamış ve masaya oturup abimi beklemeye başlamıştık.
Abim geldiğinde şaşırdığım bir şekilde bana sataşmamıştı.
Sahurumuzu yaptıktan sonra hepimiz birbirimize iyi geceler dileyip uyumaya odamıza gittik.
👨👩👧👦👨👨👦👦
Sırtımda hissettiğim bir şeyle yerimde kıpırdandım. Sırtımda hissettiğim şeyle ve birinin de yardımıyla bir anda yere düştüğümde çığlık attım.
Şu an az önce ne yaşadığımı anlatamıyorum ama biri sırtıma bir şey sokmuş onunla beni kaldırmaya çalışmış ve başka birisi de ona yardım etmek için kolumu tutup beni yataktan düşürmüştü.
Gözlerimi açıp odamdaki kişilere baktım. Kuzey abim elindeki spatula ile bana sırıtarak bakarken tepemde de Erim bana sırıtarak bakıyordu.
Lan! Beni yataktan mı kazıdılar şimdi bunlar? Hem de spatula ile.
"Yataktan kazıyarak uyandırılmadım demezsin artık ikiz." Erim başımda kahkaha atarak konuştuğunda sinirle bacağına tırnaklarımı geçirdim. Ben tırnaklarımı bacağına geçirir geçirmez çığlık attığında bu sefer ben sırıttım.
"Şimdi siz beni yataktan yere attınız ha? Belliydi zaten senin sahurda sessiz olmadan bir şeyler yapacağın. Pü size. Vicdansızlar. Ya kafamı çarpsaydım. Ya kafam top gibi yerde sekseydi. Ya beyin kanaması geçirseydim. Ha? Ne yapardınız o zaman?" Dediğimde ikisi de gözlerini devirdi.
"Saçmalama Defne." Abim konuştuğunda ona baktım.
"Saç malanmaz taranır. Cahil." Dediğimde tiksinirek yüzüme baktılar.
"İğrençsin. Ben daha fazla buna katlanamıyorum." Erim odadan çıkarken konuştuğunda Kuzey abim de ona katıldığını belli eden birkaç şey söyleyip peşinden gitti ve odadan çıktılar. Çıkarken kapıyı da kapatmayı unutmadılar.
"Hayır iğrenç değildi sizin IQ'ünüz düşük olduğu için bunu anlayamadınız. Zevksizler." Arkalarından bağırırken oturduğum yerden kalkıp saate baktım.
Ares ile buluşmama bir saat vardı. İyi tam zamanında uyandırmışlardı.
Tuvalete gidip işimi hallettikten sonra giyinme odama geçtim ve hemen üzerimi giyindim.
Odamdan çıkıp salona gittiğimde Erim ve Emir oturuyordu.
"Ben çıkıyorum." Dediğimde başlarını sallayıp beni onayladılar. Dün yatmadan önce anne ve babamdan Ares ile buluşmak için izin almıştım daha doğrusu buluşacağımı söylemiştim.
İkisine öpücük atıp evden çıktım ve Ares ile buluşacağımız yere doğru ilerlemeye başladım. Tam dakikası dakikasına buluşacağımız yere geldiğimde Ares'i değil de onun yerine bir araba gördüm.
Niye gelmemişti?
"Defne." Arabanın içinden gelen sesle arabaya baktığımda sürücü koltuğunda Melih abiyi gördüm. Melih abinin yanında da bir adam vardı. Tanıdık geliyordu bu adam sanki bana ya. Nereden tanıdık geliyordu ki bu adam bana?
"Melih abi?" Dediğimde tebessüm etti.
"Annemin Ares'e bir işi düştü güzelim. O yüzden Ares ile değil benimle gideceksin lunapark'a. Biz gittiğimizde Ares orada olmuş olur. Hadi atla." Dediğinde bize bakmayan o tanıdık gelen adama baktım bir anlık.
"Rahatsız etmeyeyim ben ya. Yürüyerek giderim." Dediğim şeyle Melih abi gözleri devirdi.
"Defne oruçlu oruçlu kafayı mı yedin? Hadi atla. Sorun yok." Kafasıyla arka koltukları gösterip konuştuğunda başımı salladım ve Jeep'e bindim.
Arabaya bindiğimde Melih abi arabayı sürmeye başladı.
Bakışlarım Melih abinin yanındaki adama kaydığında onu incelemeye başladım. Ben onu incelerken sol elini kaldırıp çenesine koyduğunda gördüğüm dövmeyle yutkundum. Elinin üzerinde bir yılanın başı vardı ve gövdesinin kolunda olduğu belliydi daha doğrusu yılanın başı bir gövdenin devamından gelen bir baş olduğu belliydi. Yılanın gözleri ise griydi.
"Bir sorun mu var?" Tam ben dövmeyi incelerken gelen sesle dikiz aynasında baktığımda o abinin gözleriyle çakıştı gözlerim. Gri gözlerini gördüğümde bedenimde bir ürperti baş gösterdi.
Ay ürperdim lan. Yılanın göz rengiyle aynı bunun göz rengi.
Lan, lan , lan. Hatırladım.
"A-ha hatırladım sizi. Tuvalette bana yardım eden Neva ablaya bakmaya gelen abisiniz siz. Neydi adınız? Neva abla size seslendiğinde duymuştum. Şah?" Dediğimde kaşlarını çattı.
Aman Allah'ım. Kaçın kaçın. Niye böyle baktı ki bu şimdi bana?
"Azer." Dediğinde hızla başımı salladım.
Ben bu heriften korktum. Melih abi nasıl yanında duruyor bunun. Şeker gibi biri Melih abim benim.
"Korkma Defne. Bir şey yapmaz." Dediğinde Melih abiye baktım.
"Ne?" Dediğimde güldü.
"Her an üzerine saldıracak bir yılana bakıyor gibisin Defne korkma saldırmaz." Dediği şeyle gözlerim kocaman oldu.
Yanındaki adama yılan demişti. E hayvan dedi. Aha yaktı çırasını kesin, diye düşünüyordum ki Azer abi Melih abime kısa bir şekilde güldü.
"Kaç yaşındasın Defne?" Azer abi az öncekinin aksine daha yumuşak bir şekilde bakarak konuştuğunda ona baktım.
"17 yaşındayım." Dediğimde başını salladı.
"Melih abinin patronu musunuz?" Yaşımın ardından aklıma gelen şeyi sorduğumda Melih abim güldü.
"Hem öyle hem değil." Dediğinde kaşlarımı çattım.
Nasıl yani?
"Ha?" Çok absürt bir tepki ortaya koyduğumda Melih abi erkeksi bir şekilde kıkırdadı.
"Boş ver orasını güzelim. Biraz kafa karıştırıcı. Neyse nasıl gidiyor?" Dediğinde omuz silktim.
"Öyle yuvarlanıp gidiyoruz işte." Dediğimde tebessüm etti.
"Abinler işi halletti mi?" Sorduğu soruyla kaşlarımı çatmıştım ki Gürkan olayında Melih abiden yardım istediklerini hatırladım.
"Evet hallettiler. Allah razı olsun Melih abi senden. Bir rahatlamışımdır bir rahatlamışımdır böyle rahatlamayı kimse yaşamamıştır yani." Dediğimde Melih abi göz ucuyla Azer abiye bakarak beni onaylayan mırıltılar çıkarmıştı. Azer abi de anlık bir alaycı gülüş belirmişti yüzünde ama aşırı anlıktı hemen yok olmuştu. Acaba hayal mi gördüm lan? Açlığım başıma vurmuş olabilirdi valla.
"Geldik." Melih abi lunapark'a geldiğimizde konuştu. Ona baktım ve başımı salladım.
"Teşekkür ederim." Dedikten sonra arabadan indiğimde gördüğüm Ares ile sırıtıp yanına doğru ilerledim.
Ben Ares'e doğru ilerlerken Melih abi de uzaklaşmıştı.
"Good morning aşko." Sesimi cırtlak bir şekilde çıkarıp Ares'in üzerine atladım ve sıkıca sarıldıktan sonra yanağını öptüm.
Allah'ım çok tövbe. Ramazan ramazan yaptığım işe bakar mısınız? Hepsi Ares yüzünden. Ben ona askerlik arkadaşı demek neymiş göstereyim istiyorum sadece.
Ares şaşkınca bu hareketim ile bana baktığında sırıttım.
"Aaaa sarılmayacak mısın bana sevgilitişkişom?" Derken Ares'e tekrar sarıldım ve o görmeden yüzümü buruşturdum.
Arkadaşlar sanırım kusacağım.
Ares bana temkinli bir şekilde sarıldığında gülmemek için kendimi sıktım. Yaaaa böyle kal gelir işte adama.
Ayarların ile oynarım adamın ayarlarıylaaaa.
"Defne?" Dediğinde geri çekilip sırıtarak yüzüne baktım.
"Efendim bebişkom?" Dediğimde yüzü değişik bir hâl aldı.
"İyi misin sen? Ateşin mi var?" Derken elini alnıma koymuştu.
Elini tutup alnımdan çektim ve konuştum.
"İyiyim aşkotolişkom. Sen nasılsın ?" Dediğimde yüzünde anlık bir buruşma gördüm ama sonra hemen kendini toparladı.
"İyiyim." Dediğinde sırıttım ve elini sıkıca tutup lunaparka doğru ilerledim.
"O zaman beni eğlendiiiir. Çünkü senin biricik sevgilinin eğlenmeye ihtiyacı var aşkilotoooom." Söylediğim şeyle yüzünü tam manasıyla saklama gereği duymadan buruşturdu.
"Sen benim sevgilime ne yaptın? Yedin mi ne yaptın? Kimsin sen?" Ares dehşetle konuştuğunda kahkaha attım.
"Hani askerlik arkadaşı gibiydik. Ne oldu neyini beğenmedin bak işte sevgili gibiyiz." Dediğimde elini alnına vurdu.
"Güzelim bundan mı bahsediyorum ben. Sadece benimle ilgilenmiyorsun. Ondan dolayı demiştim." Dediğinde güldüm.
"Benim ailevi sorunlarım var oğlum." Söylediğim şeyle kahkaha attığında sırıttım.
Sanırım birileri bizim kabloları yanlış bağlamıştı bu konuşmanın tam tersi aramızda geçmesi gerekiyordu Türkiye şartları altında.
"Neyse şaka bir yana istemiyorum böyle aşkoşu maşkolu konuşmanı. Normale dön normale. Vazgeçtim biz öyle iyiyiz." Dediğinde kıkırdadım ve parmak uçlarımda kalkıp kolumu omzuna attım, diğer elimle saçlarını karıştırdım.
"Tabi koçum ne sandın? Böyle daha iyiyiz." Dediğimde derin bir nefes aldı.
"Seninde bir aran yok be yavrum bu kadar da eskiye dön dememiştim güzelim ama neyse." Söylediği şeyle kıkırdadım ve kollarımı ondan uzaklaştırıp elini tuttum.
"Hadi sevgilim başlayalım eğlenmeye." Dediğimde sıcacık gülümsedi ve başını salladı. Eliyle saçını düzeltirken jeton satılan yere gidip sıraya girdik.
Haftasonu olduğu için kalabalıktı. Sıramız geldiğinde 10 tane jeton aldık.
"İlk çarpışan arabalar." Dediğimde başını salladı.
Oraya ilerlediğimizde benimle aynı arabaya binecekti ki Ares'i yanımdan itekledim.
"Hayır hayır hayır. Başkasına bin." Dediğimde tek kaşını kaldırdı ve başını 'öyle olsun' der gibi salladıktan sonra başka boş bir arabaya bindi. Çarpışan arabaları çalıştırdıklarında Ares'in ilk işi hızla gelip bana çarpmak oldu.
"Yaaaa." Diye bağırırken hırslanmış ve ben de ona çarpmıştım. Bir o bana bir ben ona çarpa çarpa süreyi bitirdiğimizde arabadan inip bana geldi ve ellerimi tutup beni arabadan çıkardı.
Bu sefer o bineceğimiz aleti seçtiğinde bizi dönme dolaba götürmüştü. Dönme dolapta tepeye çıktığımızda birkaç fotoğraf çekinmiştik.
"Hadi asansöre binelim." Dönme dolaptan inince büyük bir hevesle konuştum.
"Bak sonra çığlık atma." Dediğinde sırıttım.
"Onun amacı o zaten. Çığlık attırmak." Dediğimde güldü.
Asansöre bindiğimizde Ares'e inat normalde çığlık atmamama rağmen avazım çıktığı kadar çığlık attım.
"Hay sesine kurban." Asansörden inerken Ares bana söylendiğinde kıkırdadım.
"Şimdi neye binelim?" Dediğinde aletlere baktım.
"360?"
"Ramazan ayındayız ondan inince kusarız. Hayır." Dediğinde kıkırdadım. Haklıydı ufaktan midem bulamaya başlamıştı çünkü.
"Atlıkarıncaaaa." Büyük bir hevesle konuştuğumda sırıttı.
"Tamam." Dediğinde atlı karıncaya bindik.
Atlı karıncadaki çocuklar bize garip garip baksa da omuz silktim ve başımı demire yaslayıp Ares'e baktım.
"Beyaz atlı prensim." Bindiği atın beyaz olmasına gönderme yaptığımda sırıttı.
"Pembe atlı prensesim." Dediğinde kıkırdadım.
Atlı karıncanın turu bittiğinde ondanda indik.
Elinde kalan iki jetonu gösterdiğinde Ares'e baktım.
"Son bir tane seçeneğimiz kaldı." Dediğinde elini tuttum ve tekrar aletlere bakmaya başladım.
"Gondol?" Öneri sunduğunda başımı olumsuz manada salladım.
"Hafif midem bulanıyor. Atlı karınca bir tık daha bulandırdı döne döne." Dediğimde başını salladı.
"Korku tüneli?" Tekrar bir öneri sunduğunda olumlu manada başımı salladım.
"Bak o olur." Dediğimde tuttuğum elini daha sıkı tutarak o tarafa doğru ilerlemeye başladı.
Bol çığlıklı bol küfürlü ve bol Ares'in koluna yüzümü gömmeli bir korku tünel macerasını da bitirdikten sonra derin bir nefes aldım.
Oruçlu oruçlu bir sürü küfür ettim. Acaba sevabı kalmış mıdır? İnşallah kalmıştır.
"Bugünkü eğlence bu kadaaaar." Dediğimde gülümseyerek beni kendine çekti ve saçlarımı öptü.
"Çok acıktım ve susadım ben. Keşke ramazandan sonra gelseydik. Artık ağzım tükürük değil köpük üretiyor o derece bir susama var yani." Dediğimde güldü.
"O zaman seni eve bırakayım güzelim. Uyursun." İstemeye istemeye konuştuğunda başımı salladım.
"Yarın okul var zaten sevdicek. O zaman görüşürüz. Sıkma canını." Dediğimde tekrar saçlarımı öptü ve beni eve bırakmak için yola çıktık.
Konuşarak, gülerek ve eğlenerek eve geldiğimizde ona döndüm.
"Görüşürüz." Dedikten sonra parmak uçlarımda kalkıp iki yanağına birer öpücük bıraktım o da aynı benim gibi yanağımı öptü.
"Görüşürüz güzelim." Dediğinde birbirimize el salladık. Ben evin demir kapısından bahçeye girdim o da kendi evinin yolunu tuttu ve böyle güzel bir günün daha sonuna gelmiş olduk çünkü ben bundan sonra iftara kadar uyuyacaktım.
BÖLÜM SONU...
NASILDI?
İşte sürprizim buyduuuuu.
Ben yazarken yine eğlendim falan işte dmdmdmsm ve Şah'ı eklemeden duramadım yine ve yine dndndnns (kendisine bir bağımlılığım var resmen sdknfsldk düzenlemelerini yapıp onu da yazmam falan lazım da işte üşengeçliğim el vermiyor)
Ama bir dahaki bölümü yazarken pek eğlenmeyecek gibiyim. 47-48 ve 49'u okurken bana sövmeyin tamam mı?
Bölüm nasıldı?
Beğendiniz mi?
Oy atmayı ve yorum yapmayı ihmal etmeyin lütfen.
29 Ekim cumhuriyet bayramınız kutlu olsuuuuuun. 🇹🇷🇹🇷🇹🇷🇹🇷🇹🇷
Kendinize dikkat edin.
Allah'a emanet olun.
Bir dahaki bölümde görüşmek üzereeeee. |
0% |