@yazarnunur
|
YAYIMLANMA TARİHİ; 2 Kasım 2024.. 49. Bölüm;
Hepimiz arabalardan inip hızla depoya doğru ilerlerken duyduğumuz bir el silah sesiyle olduğumuz yerde durduk. Bir el silah sesinin etkisini atlatamadan bir tane daha silah sesi duyduğumuzda korkuyla nefeslerim hızlandı ve korkuyla dudaklarımdan tek bir kelime döküldü.
"Abla?"
DEFNE'DEN KAÇIRILDIKTAN SONRA;
Gözlerimi duyduğum sesler ile araladığımda görüş açıma Alya girdi.
Hadi canım! Bu kliniğe kapatılmıştı. Ne alâka?
Ulan bir dakika beni Gürkan kaçırmıştı şu an karşımda Alya var. ASIL BU NE ALÂKA?
"Günaydın." Alya yüzüme deli gibi bakarak konuştuğunda kaşlarımı çattım.
Korkuyorum ama umrumda da değil gibi ya. Neyse ne yaşadığımı bilmiyorum şu an.
"İlda!" Ares'in bana bağırışıyla o tarafa baktım.
Lan o da kaçırılmıştı.
Vay şerefsizler ikimizi de iyi paket yapmışlardı ha.
Ulan bir dakika. Ares bana uzun süre sonra İlda dedi.
Ay özlemiştir ikinci adımı kullanmayı ya.
"Efendim." Tebessüm ederek yüzüne baktığımda derin bir nefes aldı.
Ben salağım herhalde ya da Gürkan'ın beni bayıltmak için koklattığı şey yan etki yaptı yoksa benim şu anki mallığımın ve sakinliğimin bir açıklaması olamazdı.
Hani kaçırıldım ben hem de Gürkan tarafından. Ölebilirim, tecavüze uğrayabilirim ki seve seve yarım bıraktığı işe devam eder ama şu an aşırı sakinim.
Sebep?
Hemen söylüyorum. Çünkü malım.
Aman yaaaaa bu zamana kadar taktık da ne oldu?
Yok ben delirdim kesin.
BUNUN BAŞKA AÇIKLAMASI OLAMAZ ÇÜNKÜ.
"İyi misin?" Ares bana bakarak konuştuğunda gözlerinden ayıramadığım gözlerimi kırptım.
"İyiyim. Bir şeyim yok. Sen?" Dediğimde tebessüm etti.
"Sen iyiysen ben daha iyiyim." Dediğinde yutkundum.
Ulan şu durumda da adam düşürmezsin ya. Şu durumda da olmaz ya. Defne sen de şu durumda elenmezsin ya!
"Kesin sesinizi!" Alya'nın kulağımın dibinde o cırtlak sesiyle bağırması yüzümü buruşturmama sebep oldu.
Öf, gerçek hayata döndüm. Ben ne güzel Ares ile flörtleşirken mutluydum. Tamam uçuk bir anda flörtleşiyorduk ama iyiydi niye giriyorsun araya parazit şey!?
"Oooooo uyuyan çakma prenses uyanmış." Gürkan'ın o mide bulandırıcı sesi kulağıma dolduğunda yüzümü buruşturdum.
Iyyy şimdi bir de bunların o boktan yüzlerine ve seslerine mi katlanmak zorunda kalacaktık?
En kısa yoldan ölüm nasıldır? Enter.
Ay pardon Google dedeye soracaktım.
Dur lan soramıyorum ellerim bağlı.
Tamam bu mallığı bir kenara atıp size nasıl bir durumda olduğumuzu anlatıyorum.
Şu an şu Wattpad'de iyi kızların kötü çocukları tehdit edilmek için kötü adamlar tarafından kaçırıldıkları depo tarzı bir yerdeydik.
Tamam burada tamamız da benim aklımda bir soru var. Ben iyi kız değilim kötü çocuk olan bir sevgilim ya da kocam yok. Ailem de kötü değil ama niye kötü adamlar tarafından kaçırıldık lan?
Neyse şu an konumuz bu değildi pardon.
Ben ve Ares aramıza bir kişi sığacak uzaklıkta yan yana bir sandalyeye oturtulmuştuk. İkimizin de elleri sandalyenin arkasında bağlıydı aynı şekilde bacaklarımızı da başlamışlardı.
Ulan bunlar bizi sandalyeye bağlamamış ki!
Çakma kötü adam ve kadın. Hiç mi film izlemediniz ulan!?
Kaçırılan insanlar böyle mi bağlanılır mankafalar?
Neyse bu bizim yararımıza. Elde var bir kazanç.
Tamam ulan buldum. Şu anki halimin sebebini yani. Korku ve panik beynimi yaktı. Kullanamıyorum. Hoş kullanmama da gerek yok bence çünkü karşımdaki kişilerin de beyni yok ya. Eşitlenmiş oluruz işte zeka konusunda.
Gürkan yanıma gelip parmaklarının tersiyle yüzümü okşadığında yüzümü buruşturdum ve yüzüme ellerinden uzaklaştırmak amaçlı başımı geri çektim.
"Çek elini be cibiliyetsiz." Dediğimde ilk başta güldü sonra ise saçlarımı tutup sertçe geriye doğru çekti.
Cibiliyetsiz diye doğru dedim işte. Cibiliyetsiz.
Çığlığımı bastırmak için dişlerimi sıktığımda sırıttı.
"Senin olmayan beyninin kıvrımlarına sıçarım beni sinirlendirme. Çek elini lan!" Dayanamayıp bağırarak konuştuğumda saçıma daha çok asıldı.
"Ellerin bacakların bağlı. Seni kurtarmasını ümit edeceğin sevgilin de aynı durumda. Seni kurtaracak ne bir ailen var ne de elleri kolları serbest bir sevgilin. O yüzden o çenene sahip çık küçük salak yoksa o canını seve seve yakarım. Biliyorsun." Dedikten sonra ellerini sertçe saçımdan çekti.
Karaktersiz pislik.
Ay bir de götü kadar bile bir işlevi olmayan beyniyle beni tehdit ediyor. Haspam!
Sinirle ve acıyla derin derin nefes alırken Ares Gürkan'a küfür ediyordu.
Gürkan bir anda dönüp Ares'e yumruk attığında çığlık attım.
İşte orada duracaksın. Bana vursa neyse de Ares'e hayır, sevdiklerime hayır!
Alya ile Gürkan bize son bir kez bakıp bulunduğumuz odanın dışına çıktıklarında Ares'e baktım.
"İyi misin?" Telaşla sorduğum soruyla kızaran sağ yanağına rağmen tebessüm etti.
"Beni boş ver asıl sen iyi misin?" Aklına saçımı çekmesi gelmiş olmalı ki kaşlarını çatıp sinirli bir şekilde konuşmuştu.
"Sen iyiysen iyiyim." Derin bir nefes alıp konuştuğumda sırıttı.
Bu durumda bile birbirimize yürüyemeyiz ya.
Hıçkırdığımda ofladım.
İyi yürürmüşüz. Biz yaparsak olur.
Ares çattığı kaşlarıyla bana bakarken göz kırptım.
"Kurtulmamız lazım." Mırıldandığında sorarcasına baktım.
Tamam kurtulmamız gerektiğinin ben de farkındaydım ama bunu söylerken gözlerinde ve sesinde tedirginlik karışımı bir korku vardı.
"Alya şizofreni hastası ve bana takıntılı. Şizofreni hastalarının takıntıları çok kötü diye biliyorum. Gürkan zaten sağlıklı görünen bir hasta." Dediğinde derin bir nefes aldım.
Kısacası büyük sorun vardı.
"Nasıl?" İç çekerek sorduğumda bana baktı.
"Ellerimi çözmeye çalışıyorum." Dediğinde ellerine baktım.
Bir dakika ben ellerimi bile kıpırdatamıyordum ama onun bilekleri bile kırmızı değildi.
"Ben ellerimi bile kıpırdatamıyorum." Dediğimde bana baktı.
"Ben uyanmadan senin ellerini başlamışlardı ben uyandığımda da Alya ellerimi bağlıyordu. Biraz kıpırdandım o da pek sıkı bağlayamadı sanırım." Söylediği şeyle derin bir nefes aldım.
Ulan benim parmak uçlarıma kan gitmiyordu be!
Ares'e acımış dayanamamış hanımefendi bence.
Şu durumda Ares'i kıskanamamalıyım. Kendine gel Defne.
"Evet az kaldı." Ares kendi kendine mırıldandığında ona baktım ama tam o sıra içeriye Alya ile Gürkan geldi.
Gürkan telefonda biriyle konuşuyordu.
"Merhaba Özgür Marsis. Nasılsın?" Dediğinde gözlerim kocaman oldu.
Babamı aramıştı.
Ay bir de gevşek gevşek gülerek konuşuyor.
İçime dolan nefreti hissedebiliyor musunuz?
Karşı taraftan gelen bağırışla Gürkan yüzünü buruşturdu.
"Ne kadar ayıp Kuzeyciğim. Niye öyle diyorsun? Aaa ben size şeyi sormak için aradım asıl. Beni kaçırıp ölesiye dövdükten sonra hissettiğiniz mutluluk gibi bir mutluluk hissediyor musunuz?"
Söylediği şeylerle dişlerimi sıktım. Demek ki babam değil Kuzey abim atlamıştı. Lan dur bir dakika? O az önce ne dedi. Lan hayır. Delil toplamaya çalışıyor.
"Ne kaçırılması be! Sen o hastalıklı kafanda ne tarz şeyler uyduruyorsun da bunu gerçek gibi empoze ediyorsun angut." Sinirle bağırarak konuştuğumda hızla Alya yanıma geldi.
Herife bak kendini bizden zeki sanıyor. Ulan onun tişörtü bile ondan zeki ama haberi yok. Mal.
Alya yanıma gelir gelmez saçımı sertçe çektiğinde acıyla bağırmamak için dudağımı ısırdım ama ne kadar engellemeye çalışsam da bir acı dolu inleme dudaklarımdan dökülmüştü.
Ulan niye çıkıyorsun!? Çıkma! Ben sana çık mı dedim?
"Sen kes sesini!"
Gürkan bana sinirle bağırdığında gözlerimi devirdim.
Vıdı vıdı vıdı. Mal. Gereksiz şey.
Ulan saç diplerim acıdı be! Pislik Alya. Saçlarını tek tek elleriyle yolarla sonra da kafa derini cımbızla çekip kaldırlar inşallah.
Şizofreni manyak.
"Gürkan kapa artık şu telefonu. " Alya yanımda konuştuğunda Gürkan kafasını sallayıp telefonu kapadı.
Vaaaay bunlar baya kanki gibi olmuş. Ekip olmuşlar.
Yandık hem de nasıl yandık!
Bunlar bizi öldürür yem niyetine bedenimizi yerler. Yaparlar, beklerim yani. Hoş öyle bir şey olsa göremem orası ayrı bir konu ama neyse.
"Acıktım ben ya." Dediğimde Gürkan tek kaşını kaldırıp bana baktı.
"Yani?" Dediğinde gözlerimi devirdim.
"Yemek getirin işte ya." Atarlı atarlı söylendiğimde Ares ne yapmaya çalıştığımı anlamaya çalışıyordu.
İşte bunları şutlayıp Ares'in ellerini çözmesi için ona zaman yaratıyordum. Yine mükemmelim.
"Ben gidip bir şeyler alayım Alya sen de kapıda bekle." Gürkan Alya'ya bakarak konuştuğunda Alya homurdanarak başını salladı.
İkisi de odadan çıktıklarında Ares'e dönüp göz kırptım.
"Hadi sana ipleri çözmen için zaman yarattım. Çabuk ol." Kısık sesle konuştuğumda sırıttı.
"Zeki sevgilim benim. Seviyorum yavrum seni." Dediğinde gülümsedim.
"Ben de seni seviyorum." Dediğimde elleri donmuş ve bakışlarını bana çevirmişti.
Ne? Sevdiğimi söyleyemez miyim yani? Saçmalamayın be!
"Ya donma devam et. İlk defa söylüyorum sanki." Homurdandığımda kıkırdadı ve bana göz kırpıp ellerindeki ipleri çözdükten sonra hemen ayaklarındakini de çözdü.
Kendi işi bitince hemen yanıma geldi ve elini saçıma götürüp saç diplerimi okşadı.
Ama ben düşerim ki buna...
Saçımı çektikleri için saç diplerimi okşuyordu.
Şapşik şey yaaaa.
Alnımı öpüp derin bir nefes aldığında ben de derin bir nefes aldım.
"Lan Ares dur sonra cilveleşiriz ilk önce ellerimi ayaklarımı çöz de kaçalım." Bir anda bulunduğumuz durumu hatırlayıp kısık sesle hızla konuştuğumda gülümsedi.
Geri çekilip önümde eğildi ve ayaklarımı çözmeye başladı.
"Oğlum ilk ellerimi çöz ellerimi. Kangren olacağım yoksa." Dediğimde kaşlarını çattıktan hemen sonra başını salladı.
Ayaklarımdaki ipleri çözmeyi bırakıp ellerime geçti.
"Nasıl bağladılarsa düğüm çözülmüyor." Dedikten sonra küfür ettiğinde derin bir nefes aldım.
Demek ki neymiş? Garezleri banaymış.
Ares ellerimi çözmekle uğraşırken içeriye girdiklerinde yutkundum.
Sıçtık.
Ulan bunlar nasıl bu kadar sessiz geldi?
Yandık ulan!
"Lan." Gürkan elindeki yemekleri yere atıp koşarak Ares'e ilerlediğinde korkuyla yutkundum .
İnşallah o yemekleri yere attığı için dört bir yanından çarpılır , tek bir su damlasına hasret kalır, açlıktan geberirdi.
Amin çok amin.
Ares'in üzerine atlayacakken Ares yüzüne yumruk atmış ve Gürkan'ın yalpalamasını sağlamıştı. Zaman kaybetmeden tekrar yumruk attığında ikisi birbirini dövmeye başladı.
"O kadar uzun zamandır seni dövmeyi istiyordum ki. Gönül bu halde değil başka şekilde seni dövmeyi isterdi ama kısmet şimdiyeymiş." Ares sinirle konuşurken Gürkan'a peş peşe yumruklarını sıralıyordu ki yanlarına Alya geldi. Alya'nın geldiğini söylemek için dudaklarımı aralamıştım ki Alya Ares'i itip dengesini kaybetmesini sağlamıştı.
Ares dengesini kaybedince Gürkan kollarından arkasından tutup ayağa kaldırmış ve Ares'in hareket etmesini engellemişti.
Alya bir anda nereden çıkardığını fark edemediğim silahı bize doğrulttuğunda yutkundum.
ULAN BU NE YA!? TÜRK DİZİSİ Mİ ÇEKİYORUZ BURADA!
Bize verilen raf ömrünün sonuna gelmiş bulunmaktayız arkadaşlar. Sağlıcakla kalın.
Yok lan şaka şaka ölmem ben bence ya sonuçta herkes kendi hayatının baş kahramanı ve baş karakterler ölmez yani sona gelmedikçe.
"Alya saçmalama." Gürkan Ares'i bırakacakken konuştuğunda Alya elindeki silahı ona doğrulttu.
"Sakın Adar'ı bırakma. Sakın." Bağırdığında Gürkan yutkundu ve Ares'i daha sıkı tuttu.
Alya delirdiği gözlerine yansımış bakışlarını gözlerime diktikten sonra elindeki silahı bana doğrulttu.
"Evet, size delirmediğim sürece dokunmayacağım demiştin Defne. Hatırlıyor musun?" Dediğinde yutkundum.
O zamandan beri böyle bir şey planlıyor muydu? Delirdiğinin farkında mıydı yani?
"Ne saçmalıyorsun sen!" Ares onu tutan Gürkan'ın kollarında debelenirken bağırdığında gözlerim ona kaydı.
"Bakma ona! Eğer ona daha fazla bakarsan gözlerinin önünde öldürürüm onu! Benim olamadı senin de olamayacak! Kavuşamayacaksınız!" Bağırdığında gözlerimi Ares'ten çevirip silahı iyice kavramış Alya'ya çevirdim.
"İlk önce ben gördüm Adar'ı. İlk önce ben sevdim! Daha 6 yaşındaydım ben ona aşık olduğumda! İlk duyguları ben hissettim. O benim! Sana vermem!" Nefretle bağırırken gözlerindeki delirmişlik belirtisi sona yaklaştığımın kanıtıydı.
Biz birbirimizi çok sevmiştik. Kilometreler ve seneler bizi ayıramamışken anca ölümün ayıracağı belliydi zaten ama bu kadar çabuk olacağını tahmin etmemiştim...
"Bir şey demeyecek misin?" Dediğinde yutkundum.
"Bütün bunları o zaman mı planladın? Delirdiğinin farkında mıydın?" Aklımdan soruları sorduğumda kahkaha attı.
"Hayır o zaman planlamadım bunları. Gürkan kaçmama yardım ederken planladım. Kurtulacaktık sevdiğim ile aramdaki parazitten işte ve evet o zamanlar delirdiğimin farkındaydım ama güzel de saklıyordum taa ki annem fark edene kadar." Sorularımı deli deli bakan gözlerini gözlerimden ayırmazken cevapladı.
Ölüme yine bu kadar yakındım ve yine hiç korkmadığım kadar korkuyordum.
"Bir şey daha söylemek istiyorum Alya." Dediğimde tek kaşı havalandı ve bana 'söyle' der gibi baktı.
Katilim insaflı çıktı he az daha nefes almama izin veriyor.
Delirdim , cidden delirdim ben.
"Sevmek can yakmamaktır Alya. Seninkisi takıntı. Sen öyle takıntı haline getirdin ki Ares'i delirdin. Delirdin ve şu an sevdiğini sandığın ama sevmediğin adamın gözleri önünde onun sevdiği kıza silah doğrultuyorsun. Aşk , sevgi. Bu duyguların 'ilk ben hissettim' gibi olasılıkları yoktur Alya. Bu duyguları kiminle karşılıklı hissettiğin vardır. İlk senin hissetmiş olman o kişi seni sevmediği sürece o ilişki yaşanabilir olduğu anlamına gelmiyor. Sevdiğin seni sevdiği sürece o ilişki yaşanabilir olduğu anlamına geliyor. Ve bir ilişkinin yaşanamıyor oluşu bir başkasının ölümüyle yaşanabilir olmaz. Ares seni sevmiyor ve bu benim yaşayıp ölmemle bağlantılı değil. Beni öldürünce seni sevecek mi sanıyorsun? Hayır. Senden daha da nefret edecek çünkü sevdiğini ondan almış olacaksın." Dediğimde sonlarına doğru bağırmıştım ama o buna katlanamıyor olmalı ki daha fazla konuşmama izin vermedi.
Yalnız acılara yürüyor korkmuyorum arkadaşlar. Ben kesin bugün sabah kahvaltıda yürek falan yedim ya da ölüme meraklıyım.
Bak ikincisinin olasılığı daha yüksek ha ama ölümden de korkuyorum şimdi.
Değişiğim değişik.
"Yeter! Sus ve son duanı et." Alya bana hitaben konuştuğunda ellerimin bağlı olduğu oturduğum sandalyede biraz dikeldim ve başımı öne eğip hafif bir şekilde tebessüm ettim.
Son duam? Sevdiklerim sonsuza kadar mutlu olsun...
"Hayır! Alya yapma! Yapma şu an iyi değilsin! Tedavi olduğunda pişman olacağın şeyler yapma! Sen de beni bırak adi şerefsiz herif!" Ares'in cümleleri kulağıma dolarken gözlerimi kapadım.
Gözlerimi kapattığımda kulağıma dolan patlama sesinin ardından karnımda hissettiğim acıyla ağzımdan acı dolu bir bağırış döküldü.
Bir patırtının ardında duyduğum ikinci patlama sesiyle bedenimde bir ağırlık hissettim.
Gözlerimi açtığımda üzerime kapaklanmış Ares'i ve onun arkasında ilerde Alya'nın ellerini ve silahı tutmaya çalışan Gürkan'ı gördüm.
Gözlerimi yavaşça açıp kapatırken üzerime kapaklanmış Ares'e çevirdim ve kısık sesle konuştum.
"Seni daha erken affetmediğim ve daha fazla vakit geçiremediğimiz için özür dilerim." Dediğimde başını olumsuz mânada salladı.
"Asıl ben sana daha erken gelemediğim için özür dilerim." Sesi kulaklarıma dolduktan sonra bedenim yaşadığı acıyı daha fazla kaldıramadı ve bilincim Ares'in bana bağırışları ardında kapandı.
BÖLÜM SONU... Bölüm nasıldı?
Beğendiniz mi?
Oy atmayı ve yorum yapmayı ihmal etmeyin lütfen.
Kendinize dikkat edin.
Allah'a emanet olun.
Bir dahaki bölümde görüşmek üzereeeee. |
0% |