@yazarnunur
|
YAYIMLANMA TARİHİ; 3 Kasım 2024.. Özel Bölüm 1;
3 AY SONRA
Derin bir nefes alıp aynadan yansımama bakarken tebessüm ettim.
"Bir çok şey yaşadım belki daha da yaşayacağım ama şu an buradayım ve sevdiklerim yanımda."
Aynadaki yansımama bakarken fısıldadım. Kapım tıklatıldığında kaşlarım havalandı.
"Gel."
Seslenişim ile içeriye Emir girdiğinde ona baktım tebessüm ederek.
"Ablam hadi gel kahvaltı hazır." Dediğinde sırıttım ve yanına gidip kolumu omzuna attım.
Eğilerek kolumun altında kalmaya çalışırken homurdandı.
"Abla ya bak bücür bir şeysin böyle olmuyor belim ağrıyor sonra, bırak ben kolumu omzuna atayım." Dediğinde omzundaki elimle başına bir tane patlattım.
"Bana bak büyüdün de boyun abimler gibi oldu diye bana hava atamazsın seni döverim. 1 ay içinde evlenir giderim evde başıboş kalırsın." Dediğimde durup bana kötü kötü bakmaya başladı.
Yaşasın tehdit etmek.
"Zaten gidiyorsun." Dediğinde gözlerimi devirdim.
"Yavrum sadece bu akşam istemeye gelecekler." Dediğimde omuz silkti.
"Beni alâkadar etmez evlenmeye adım atıyor musun? Atıyorsun. O zaman gidiyorsun demektir." Somurtarak konuştuğunda kıkırdadım.
Yanağını öptüğümde küçük bir tebessüm etti.
Yemek odasına girdiğimizde Ayça annesinin kucağından atlayıp bana doğru koşmaya başladı.
Emir'den uzaklaşıp bana doğru koşan yeğenimi yakalayıp kucağıma aldım.
"Hala kız işteme ne demek? Şen didicek mişin?" Hafif dolmuş gözleriyle bana baktığında tebessüm edip yanağını okşadım ve masada bana ayırılan yere yani Lodos abim ile Kuzey abimin arasına oturdum.
"Şimdi halacım kız isteme şöyle bir şey. Bir erkek ve bir kadın birbirini beğenir ve sever bunun sonucunda evlenmek ister. Kendi rızalarının olduğu gibi ailelerinin de rızasının olup olmadığını anlamak için erkek ve ailesi kız ve kızın ailesinin evine gidip rızalarının olup olmadığını tasdik eder. Eğer her iki aile de onaylıyorsa erkek ve kadın gönül rahatlığıyla evlenebilirler." Dediğimde kaşları hafifçe çatıldı.
"Hımmm anyadım şanırım ama şen didicek mişin?"
Titreyen dudağıyla ve boncuk boncuk gözleriyle bana baktığında tebessüm ettim.
"Hayır bebeğim aynı annenle baban nasıl başka evde yaşıyorlar biz de Ares eniştenle birlikte yaşayacağız. Bir yere gitmeyeceğim ki bebeğim sadece başka evde olacağım. O eve de sen istediğin müddetçe gelebilirsin." Dediğimde derin bir nefes alıp başını salladı ve başını göğsüme koyduğunda kıkırdadım.
Bizimkiler bana ve Ayça'ya tebessüm ederek bakarken gözlerim Asel'e takıldı. Ona göz kırptığımda o da bana göz kırpmaya çalıştığında sırıttım. Tek gözünü kapatamamış iki gözünü birden kapatmıştı.
"Hadi hadi karnınızı doyurun." Babam konuştuğunda sessizce karnımızı doyurmaya başladık.
"Yani öşgüy ileyde benim ailemden onay alıcak öyle mi?" Yemek yerken bir anda konuşan Ayça ile hepimiz ona baktık.
"Nasıl yani?" Güney abim kaşlarını kaldırarak konuştuğunda Ayça oturduğu kucağımda dikleşti.
"Hani hayam dedi ya kız iştemede aileden onay alınıyor diye. İşte ben öşgüy'ü şeviyoyum Öşgüy'de beni şeviyoy. İleyde bizim de aileyeyimiz bişe onay veyicek deyiy mi?"
Ayça'nın söyledikleri şeylerle Kuzey abim öksürük krizine girdiğinde gülmemek için dudağımı dişledim.
Zeynep yengem gülmemek için kendini sıkarken bir yandan da Kuzey abimin sırtına vuruyordu.
"Helal, helal. Sakin ol." Dediğinde Kuzey abim hızla başını Zeynep yengeme çevirdi.
"Özgür pezevengi kim de kızıma sulanıp aklını çelmiş?"
Babam yavaşça Kuzey abimin başına vurduğunda ona baktık.
"Kuzey ! Çocuklar var hem babanın adının yanına hakaret de koyma." Annem uyarır tonda konuştuğunda Kuzey abim kıstığı gözleriyle hâlâ Ayça'ya bakıyordu.
"Kız bacaksız. Özgür kim?" Dediğinde Zeynep yengem boğazını temizledi. Ayça babasının tepkilerine kıkırdayarak karşılık veriyordu.
"Kuzey! Özgür hani bizim yan komşumuzun oğlu. Unuttun mu?" Zeynep yengem uyarır bir ses tonuyla konuştuğunda Kuzey abim yengeme bakışlarını çevirdi.
"Şu Ayça'nın sabah akşam gittiği ev mi?" Dişlerinin arasından konuştuğunda Zeynep yengem başını salladı.
"Benim güzel prensesim. Gel seninle bir anlaşma yapalım. Ben sana şu çok istediğin o evi alayım bizim evin bahçesine kuralım ama-" Kuzey abim biraz durup Ayça'nın ifadesine bakarken Ayça duyduğu şeylerle mutlulukla kucağımda dikelmişti.
"Ama sen de şu Özgür denilen zibidi ile bir daha görüşme." Dediğinde Ayça kaşlarını çattı.
"Baba!"
"Kuzey!"
Ayça ve yengem aynı anda Kuzey abime sitem ettiklerinde Kuzey abim gözlerini devirdi.
"Ne? İstemiyorum kızımın o çocuk ile görüşmesini. Kıskanç biriyim ben bir kere. Paylaşamam kimseyle sevdiklerimi." Kuzey abim homurdandığında ben kıkırdarken Ayça kollarını göğsünde bağlamış babasına kötü kötü ve aynı zamanda kırgın bir şekilde bakıyordu.
"Bak bak bak. Hanımefendiye bak gülüyor. Rızam yok senin Adar ile evlenmene. Hadi bakayım babamı da ikna edicem. Nah evlenirsin." Abim sinirle bana bakarak konuştuğunda gözlerim kocaman oldu.
"Yooo benim babam bana kıyamaz. Üzmez beni. Kızının istediğini yapar hem sen artık bu evde yaşamıyorsun sen bir şey diyemezsin. " Dediğimde Lodos abim boğazını temizledi.
"Yani ben diyebilirim?" Lodos abim bana bakarak konuştuğunda başımı ona çevirdim ve tatlı tatlı tebessüm ettim.
"Ama sen de biricik kardeşinin üzülüp ağlamasını istemeyecek kadar tatlı ve iyi bir abisin." Dediğimde güldü ve yanağımdan makas aldı.
Yağla babacım yağlaaaaa.
Ama yalan söylemedim doğru söyledim. Yağlamak sayılmaz vazgeçtim.
"Bu akşam olay çıkartmazsam benim adın Kuzey Marsis değil." Kuzey abim büyük bir hevesle söylediği şeyle gözlerimi devirdim.
"Tamam abiciğim bu geceden sonra nüfus müdürlüğüne gider adını Zekeriya koyarız." Dediğimde kaşlarını çattı.
Bizimkiler kıkırdarken Ayça babasına hâlâ aynı şekilde bakıyordu.
"Baba öjgüy ile konuşmaya devam edicem. Bana ne." Omuzlarını kaldırıp indirerek konuşmasını sonlandırdığında Kuzey abim gözlerini kıstı.
"Bana bak küçük hanım-"
"Kuzey, yeter. Kızın arkadaşı elbette olacak. Ayça daha 2 yaşında. Abartma."
Kuzey abimin sözünü söyledikleriyle kesen Zeynep yengeme baktım ve onu alkışlamaya başladım.
"Yürü be yenge." Dediğimde Kuzey abim yavaşça kafama vurdu.
"Ya baba yaaaaa. Abim beni dövüyooor." İspikçi çocuk gibi babama dönerek konuştuğumda babam tebessüm etti.
"Tamam yeter bu kadar şamata gırgır. Hadi yemeğimizi yiyelim çok iş var bugün. " Annem bize gülerek bakarken konuştuğunda ona baktık.
Ayyy cidden bu gece benim istemem vardı.
Ayyyy heyecan bastı bak yine.
Hızlı bir şekilde kahvaltımızı bitirdiğimizde annem ve yengelerim ile benim odama çıktık.
Yengemler bir yandan bana makyaj yaparken annem de saçımı yapmaya başlamıştı.
Kuaföre gitmiyordum çünkü yengemler ve annemin eli yeterince becerikliydi ve düğünüm değil istemem vardı yengemler ile annemlerin yaptığı makyaj bana yeterdi.
Uzun uğraşlar sonucunda saçım ve makyajım hazır olmuştu.
Benim ardımdan sırayla annemin, Zeynep yengemin ve Ezgi yengemin de saçı ve makyajını hallettikten sonra hepimiz odalara ayrılıp giyinmeye başladık.
Ne çok abartı ne de çok sade olmayan ikisinin arasında olan tulumumu üzerime geçirip odamdaki aynanın karşısına geçtim.
Bence güzel olmuştum.
Kapının tıklanmasıyla kaşlarım havalandı.
Bugün aynada kendimi izletmeyeceklerdi anlaşılan.
"Gel." Dediğimde Asel elinde elbisesi , ayakkabısı ve tokası ile içeriye girdi.
"Hala. Babam giyiniyor , babaannem ve diğer herkes hazırlanıyor. Beni de sen giydirir ve saçımı yapar mısın?" Dediğinde gülümsedim ve başımı salladım.
"Yaparım halacım gel."
Cevap verdiğimde koşarak yanıma geldi. Yatağıma oturup yavaşça Asel'i giydirdikten sonra saçlarını iki yandan balıksırtı ördüm.
Tek elini tutup çevresinde döndürdüm.
"Çok güzel oldun." Dediğimde kıkırdadı.
"Sen de çok güzel oldun halacım. Teşekkür ederim." Dedikten sonra kollarını açtı. Kocaman bir tebessümle eğildim ve birbirimize sıkıca sarıldık.
Asel'den ayrılıp hemen ayakkabılarımı giydikten sonra Asel'e de ayakkabılarını giydirdim ve elimi ona uzattım.
Elimi tuttuğunda birlikte aşağıya indik.
Salona girdiğimde ailem salondaydı. Kuzey abim dün akşam annem, yengemler ve yeğenlerim ile hazırladığım salona kötü kötü bakarak süzüyordu.
"Çok beğendin sanırım abi salonu." Dediğimde bütün bakışlar bana döndü.
"Haya peyi kışı gibişin." Ayça hayran hayran konuştuğunda gülümsedim.
İşte yeğen gibi yeğen.
Ay çok şanslı bir halayım ben ya.
"Anne vişne suyu var mı?" Kuzey abim konuştuğunda kaşlarım havalandı.
Kıyafetimi süzdüğünde neden anneme vişne suyu sorduğunu anlamıştım.
Hain , üzerime dökmeyi planlıyordu.
"Sakın aklından geçeni faaliyete sokmaya kalkışma bile yoksa vişne suyunda değil kendi kanında boğarım seni." Dediğimde gözleri kocaman oldu ve eliyle açılmış ağzını kapadı.
"Aaaaa kardeşimin içinden canavar çıktı." Kınayan anneler gibi konuştuğunda gözlerimi kıstım.
"Canavar üzerine atlasın istemezsin herhalde? Hem kırılmaya başlıyorum abi." Dediğimde derin bir nefes alıp bana doğru geldi ve sarıldı.
"Güzelim. Seninle uğraşıyorum sadece. Biliyorsun kararlarına saygı duyuyorum ne kadar kıskanç biri olsam da seni kısıtlamaya hakkım yok. Kimsenin hakkı yok. Kırılma. Şaka yapıyorum." Duyabileceğim bir kısıklıkta konuştuğunda derin bir nefes aldım ve tebessüm ettim.
Biliyordum, farkındaydım ama bazen dozunu kaçırıyordu.
Ben de abime sıkıca sarıldıktan sonra ayrıldık.
Odada göz gezdirip son rütuşları yaptığımda çalan zille kalbim çarpmaya başladı.
Ay bayılacağım şimdi.
Kapıya doğru ilerleyip tek sıra halinde dizildiğimizde derin bir nefes alıp kapıyı açtım.
"Kanka o kadar havaya girmişsin ama biziz sevdiceğin değil." Karşımda gördüğüm Atakan gülerek konuştuğunda sinirle koluna vurdum.
"Geçin içeri. Heyecan yaptırdınız bana boş yere ya." Dediğimde gülerek Atakan, Şule ,Arda ve Aras içeri geçti.
Asaf ve Kerim Aresler ile gelecekti. Akrabaları çağırmamıştık sadece bugün isteme olacağını ve aile arasında söz kesileceğini biliyorlardı.
Gereksiz kalabalığa gerek yoktu sonuçta. Az kişi yeterliydi.
Tam biz de içeriye geçecektik ki çalan kapıyla benim kalbim yine marotana başladı.
Kapıyı açtığımda bu sefer karşımda görmem gereken kişileri gördüm.
En başta Ares arkasında Kutay baba ve Esin anne onların arkasında da Melih abi ile Melis abla vardı.
Ares elindeki çiçeği ve çikolatayı bana uzatırken gözlerinde gördüğüm heyecan ve hayranlık ile gülümsedim.
Bir dakika onun elleri mi titriyordu?
Ya ama yeriiiim.
Hoş ondan geri kalır bir yanım yoktu benim de.
Çiçeği ve çikolatayı aldığımda yanımdan geçti ve tek sıra halinde dizilen ailemle tokalaşmaya başladı.
"Çok güzel olmuşsun güzel kızım." Esin anne bana tebessüm ederek konuştuğunda ben de tebessüm ettim.
Annem elimdeki çikolatayı aldığında sırayla içeriye giren Esin annem ve Kutay babanın elini öptüm.
Melih abi ve Melis ablayla da tokalaştığımda onlar da içeri geçti.
Annemin elindeki çikolatayı alıp mutfağa gittim ve elimdekileri masaya koydum.
Derin bir nefes aldığımda belimde hissettiğim parmağın ardından burnuma dolan kokuyla gözlerimi kapadım.
Arkamdaki Ares parmağını belime sürterek saçlarıma doğru çıkardı ve saçımı sağ omzuna topladı.
"Çok güzel olmuşsun." Duyacağım şekilde mırıldandığında hafifçe gözlerimi açtım.
Boynuma kolyeyi taktıktan sonra saçlarımı geri sırtıma koydu.
Başımı eğip kolyeye baktım.
Elimi kolyenin üzerinde gezdirip ona döndüm.
"Çok güzel. Teşekkür ederim." Dediğimde ellerini iki yanımdan arkamdaki masaya yaslayıp üzerime eğildi ve burnumun ucunu öptü.
"Teşekkürün lüzumu yok güzelim. Boynunda güzel duracağını düşündüm. Yanılmamışım." Dediğinde derin bir nefes aldım.
Yüzünü yüzüme yaklaştırdığında gözlerine bakıyordum.
"Seni öpebilir miyim?" Her sefer sorduğu soruyu tekrarladığında küçük bir tebessüm peyda oldu dudaklarımda.
"Olmaz, babamlar içerde." Dediğimde çocuk gibi omuz silkip alt dudağını sarkıttı.
"Bana ne." Diyerek sözleriyle de tepki verdiğinde kıkırdadım.
"Haya. Kapı çalıyo." Mutfağa giren Ayça konuştuğunda Ares benden uzaklaştı.
Kuzey abim görevini anlaşılan biricik kızına bırakmıştı.
Derin bir nefes alıp mutfaktan çıktım ve kapıyı açtım.
Areslerle gelmeyen Asaf ile Kerim sonunda gelmişti.
"Oooo yenge çok güzel olmuşsun." Kerim yanağımdan makas alıp eve girerken konuştuğunda güldüm.
"Elini sevdiğini sanıyordum Kerim?" Ares alayla konuştuğun Kerim korkakça sırıttı.
"Kardeşim. Haklısın parmaklarımı ve elimi çok seviyorum." Dediğinde yine güldüm.
İkisi de salona geçtiklerinde biz de Ares ile peşlerinden salona gittik.
Büyükler kendi arasında konuşmaya başladıktan bir süre sonra annem bana gözleriyle işaret verdiğinde oturduğum sandalyeden kalktım.
"Kahvelerinizi nasıl alırsınız?" Dediğimde herkes teker teker nasıl içtiğini söyledi.
Mutfağa gittiğimde Şule de peşimden geldi.
"Bol tuz koy bol." Ben kahveyi yaparken söylediği şeyle kıkırdadım.
Kahveyi yapıp içine çok olmamak şartıyla tuz koydum.
Herkese kahveleri dağıttıktan sonra Ares'e özel olan küçük tepsiyi önüne koydum.
Ares'in yanındaki sandalyeye oturduğumda Şule ikimizi bir çekiyordu.
Ares kahvenin hepsini kafasına diktiğinde gözlerim kocaman oldu.
"Yandın yandın." Kısık sesle konuşurken hemen tepsideki suyu uzattım.
Kaynar kaynar içti kahveyi manyak!
"Senin kadar yakmadı." Suyu içtikten sonra sadece benim duyabileceğim şekilde konuşurken bizimkiler Ares'in kahveyi içişine kahkaha atıyordu.
"Eveeet. Gelelim sebebi ziyaretimize." Kutay baba oturduğu yerde toparlanıp konuşmaya başladığında derin bir nefes aldım.
"Gelmeyelim." Zeynep yengem konuştuğunda herkes ona baktı.
"Ayaz geliyor." Zeynep yengem kimse bir şey diyemeden çığlık atıp elini karnına koyduğunda gözlerim kocaman oldu.
Yaklaşık bir saat önce Kuzey abimin sırasını Ayça'ya devretmesiyle alâkalı bir şey demiştim ya? Unutun onu. Abim resmen sırasını çocuklarına vermişti!
"İşte benim oğlum be!" Kuzey abim hemen yengemin yanına giderken konuştuğunda hâlâ şaşkınca oturuyorduk.
Yengemin ikinci çığlığıyla herkes ayağa kalktı ve küçük bir telaşa baş göstermeye başladı.
Erkekler önden arabaları çıkartmak için dışarıya çıktıklarında ben de Ayça'yı kucağıma alarak ilerlemeye başladım.
Annemle Esin annem Zeynep yengemi arabaya götürürken herkes arabalara dağılmıştı. Ayça ile hızla Ares'in arabasına bindiğimde yola koyulduk.
"Haya anneme biy şey mi oyuyo?" Ağlayan Ayça konuştuğunda ona baktım.
"Hayır halacım. Kardeşin geliyor." Dediğimde burnunu çekti.
"Ama bağıyıyor ve ağlıyoy." Dediğinde saçlarını öptüm.
"Bebeğim canı acıdığı için değil mutluluktan onların hepsi." Der demez hıçkırdığımda dudağımı ısırdım.
Allah'tan Ayça küçüktü de benim sendromundan haberi yoktu.
"Geyçekten mi?" Dolu dolu gözleriyle bana baktığında Ares bana destek çıktı.
"Evet meleğim. Halan doğru söylüyor." Dediğinde Ayça başını sallayıp başını göğsüme yasladı.
Hastaneye geldiğimizde yengem doğumhanedeydi.
Ayça koşarak babasına sarıldığında abim Ayça'yı kucağına alıp alnından öptü.
Sessizce yengemi beklerken Melih abinin telefonu çaldı.
Telefonunu açıp biraz uzaklaştıktan sonra konuşması bitince bize doğru yaklaştı.
"Benim bir işim çıktı gitmem lazım. Şimdiden Allah analı babalı büyütsün Kuzey." Dediğinde abim başını sallayarak teşekkür etti.
"Defne , Adar bir benimle gelin." Diyerek uzaklaştığında Ares ile peşinden gittik.
"Bunu Şah size yolladı." Yanına geldiğimizde ceketinin cebinden içi dolu bir şişe çıkarıp bana uzattı.
"Bu bir panzehir. Bunu size kullanmanız için değil daha çok şimdi söyleyeceğim şeyleri hatırlayıp kendinizi sakinleştirmeniz için yolladı. Bana bunu verirken de şunları dedi." Dedikten sonra telefonunu çıkardı ve birkaç şey yaptıktan sonra telefondan Azer abinin sesi geldi.
"Ne kadar iyi günleri olacaksa o kadar da kötü günleri olacak. İnsanız sonuçta. Birbirlerine vurmazlar elbet ama sinirlendikleri zaman sözleri bir yılanın dişlerinden akan zehir kadar zehirli olacaktır. Bu panzehiri veriyorum çünkü bu şişeyi görebilecekleri bir yere koymalarını ve o zehiri birbirine akıtmamalarını istiyorum. Bu panzehiri özür gibi düşünsünler. Sözleriyle birbirlerini zehirlemesinler ve bu panzehire ihtiyaç duymasınlar. İkisini de tebrik ediyorum. Hep mutlu olsunlar. Bazılarımızın aksine."
Sesi kulağıma dolduğunda onu ilk gördüğüm zamanlar gelmişti. İstemsiz onu hatırladışımda bakışlarında gördüğüm soğukluk ile titredim.
Melih abi panzehiri bana uzattığında elinden aldım.
"Gerçek mi bu?" Dediğimde tebessüm etti ve omuz silkti.
"Kim bilir?" Dedikten sonra bize göz kırptı ve el sallayıp hastaneden gitti.
👨👩👧👦👨👨👦👦
Şule, Atakan, Arda, Aras, Asaf ve Kerim gitmişlerdi ama diğer herkes duruyordu ve şu an doğumhaneden çıkmış yengemin odasında dikiliyorduk.
Şaka maka cidden istemem iptal olmuştu.
"İsteme olsaydı da bir an önce seni öpseydim." Kalabalıktan uzakta bir şekilde içeriye bakarken yanıma gelen Ares'in söylediği şeylerle güldüm.
"Bir sen bir de okuyucular çok meraklı zaten buna." Dediğimde kaşlarını çattı.
"Ne anlamadım?" Dediğinde elimi 'boş ver' der gibi salladım.
"Aman boş ver uzun hikaye." Elimi tutup üzerini öptüğünde söylediğim şeyle başını salladı.
Odanın kapısı açıldığında ikimiz de kapıdan çekilip odanın içine doğru ilerledik.
Ayaz'ı getirip yengemin yanına koyduktan sonra uyanık olan yengeme birkaç bilgi verip ve odanın kalabalığı hakkında şikayet ettikten sonra odadan çıktıklarında Ayaz'ın yanına ilerledim.
Yüzüne gülümseyerek baktığımda Kutay baba boğazını temizledi.
"Sanırım küçük bey bu merasimin o Dünya'ya gelmeden gerçekleşsin istemedi." Kutay baba gülümseyerek Ayaz'a baktıktan sonra konuştuğunda herkes ona dikkat kesildi.
"Kahvemizi içtik, küçük bey de geldiğine göre. Sebebi ziyaretimize gelelim." Dediğinde Kutay babanın ne yapmak istediğini anladım.
Hadi canım! Burada mı?
"Allah'ın emri peygamberin kavliyle, hem sizin hem de kızımızın da rızası varsa kızınız Defne'yi oğlumuz Adar'a istiyoruz." Dediğinde nefesimi tuttum.
Ay cidden istedi.
Ay vallaha istedi.
Babam gözlerini bana çevirdiğinde titrek bir nefes alıp gözlerimi kapatıp açarken başımla hafifçe onay verdim.
Birbirimizi sevdiğmizi biliyorlardı fakat babam bundan tekrar emin olmak istemişti demek ki.
Babam bana sıcacık bir gülümseme bahşetti ve Kutay babaya döndü.
"Birbirlerini sevmişler bundan sonra bize onları desteklemek ve mutlu olmalarına yardımcı olmak düşer." Dediğinde derin bir nefes aldım.
Bir anda Ares ile yan yana gelip yüzükler parmağımıza takıldı ve kurdele kesildiğinde her şey göz açıp kapayıncaya kadar olmuştu.
Söz kesildikten bir süre sonra Esin anne, Kutay baba ve Melis abla beraber gitmiş Ares biraz daha benim yanımda kalmıştı.
"Ben de gideyim." Ares ayaklanıp konuştuğunda ben de ayağa kalktım.
"Tamam oğlum. Eve gidince haber et bize." Annem konuştuğunda Ares başını salladı.
Herkesle vedalaştığında Ares'i yolcu etmek için ben de peşinden ilerledim.
Hastaneden çıkınca arabanın yanına gelmeden bizi kimsenin görmeyeceği şekilde bir duvara yasladı.
"Bence artık gelini öpebilirim." Dudaklarıma bakarak mırıldandığında kıkırdadım.
Artık herkes muradına ermeliydi değil mi?
"Düğünde değiliz." Dediğimde sırıtıp omuz silkti.
"Ama sen benim gelinimsin ve ben artık gelinimi öpebilirim." Dediğinde kıkırdamam gülümsemeye dönüştü.
"Öpebilirsin." Gözlerine bakarak gülümserken konuştuğumda o da gülümsedi.
Yüzünü yüzüme yaklaştırıp parlayan gözlerini kapadı ve beni gülümsememden öptüğünü ben de gözlerimi kapadım.
Ve böylece okurlarımızı da ay kendimizi de mutlu etmiş olduk.
ÖZEL BÖLÜM SONU...
Bölüm nasıldı?
Beğendiniz mi?
Oy atmayı ve yorum yapmayı ihmal etmeyin lütfen.
Kendinize dikkat edin.
Allah'a emanet olun.
Bir dahaki bölümde görüşmek üzereeeee. |
0% |