Yeni Üyelik
7.
Bölüm

7. Bölüm

@yazarnunur

YAYIMLANMA TARİHİ; 3 Ekim 2024...

7. BÖLÜM;

 

Sakin bir şekilde sandalyeye oturdum ve anneme baktım.

 

"Kızım ailem yani teyzelerin, dayıların, anneannen ve deden seni çok merak ediyorlar. Ben de onları yarın bize davet ettim. Yarın ailem ile tanışacaksın." Dediğinde gözlerim kocaman oldu ve yüzüne şaşkınlık dolu bakışlarımı yönelttim.

 

"Yarın? Hani bugünden sonra olan gün. Hani bu haftaki cumartesi. Uyuyup uyandığımızda gördüğümüz gün olan yarın?"

 

Şaşkınca patır patır konuştuğumda annem gülerek bana baktı. Konuşmam babamı ve Emir'i de güldürünce onlara baktım.

 

"Evet kızım, dediğin gün olan yarın."

 

"Ama çok erken değil mi?" Yüzüne soru sorar gibi baktığımda anlık kaşları çatılmıştı ama sonra hemen kaşları eski hâline geri döndü.

 

"Hayır, değil. Merak etmeleri çok doğal. Yaklaşık bir haftadır bizimlesin ve anne babama anne baba diyorsun. Demek ki erken değil. Erken olsaydı anne baba demezdin. Hoş, nasıl bu kadar çabuk anne baba demeye başladın onu da anlamadım ya." Başımı sakince , hızlı hızlı konuşan Kuzey'e çevirdim.

 

Hay bir gülüşü ile kendisiyle iyi anlaşacağımızı düşünen beynime sıçayım.

 

Abi, çocuk Lodos'tan dişli çıktı ama beni alâkadar etmez. Umrumda değil.

 

Hıçkırdığımda dişlerimi sıktım.

 

Tamam ulan, umrumda!

 

"Sana sorduğumu sanmıyorum bay her lafı üzerine alan ve gereksiz konuşan kişi."

 

Sinirli gözlerini gözlerime diktiğinde gıcık bir şekilde gülümsedim.

 

Bence anne ve babamı erken benimsemedim çünkü ben anne ve babanın verdiği duyguyu bilmiyorum, ben sadece öğrendim ve öğrendiğim kişilere de öyle seslenmek istedim. Bu da kimseyi alâkadar etmez, annem ve babam dışında. Onlar memnunsa kimse umrumda değil.

 

Baaaak hıçkırmadım, çünkü doğruyu söylüyorum.

 

"Kuzey! Kardeşin bize istediği gibi seslenir. Bak kardeşin diyorum. O bizim kızımız ve nasıl sesleneceğine sen karar veremezsin. Kızım sana gelirsek de, hayır gelmeleri geç değil. Dün gelmek istiyorlardı fakat yarına erteleyebildik." Babam konuştuğunda ona bakıp tebessüm ettim.

 

Bu adam kral ya, kral. Ay kızını da korurmuş. Azıcık eridim sanki...

 

Defne! Babana eriyemezsin, sakin ol!

 

"İki günlük kız geldi bizi sattın bakıyorum da baba" konuşan Kuzey'e baktım tekrar.

 

Hayır arkadaşlar bakın ben bunu döverim. İki günlük? Cidden mi? 27 yaşındaki birine hiç uymayacak sözler bunlar.

 

"Abi, saçmalamaya başladın artık."

 

Tam babam konuşacakken konuşan Güney'e baktım bu sefer. Bu Güney'i sevdim ben. İnşallah bunda da hislerim yanılmaz.

 

"Kuzey hadsizlik yapma! Tamam İrem'le çok güzel anılarımız olmadı ama öz kardeşine bir şans vermeyi ya da empati kurmayı niye denemiyorsun, denemiyorsunuz? Biz sizi böyle mi yetiştirdik?" Annem son cümlelerine Lodos'u da dahil ederek konuştuğunda yutkundum.

 

Olay kavgaya gidiyor lan, kaçın.

 

Şaka bir yana, iştahım gitti iyi mi?

 

Oha, iştahım gitti. Ne? O nasıl oluyor lan? İmkansız.

 

"Tamam, yemek masasında yeterince huzursuzluk çıktı. Yemeğimizi yiyelim. Lütfen daha fazla huzursuzluk çıkmasın." Annem konuşunca tebessüm ettim.

 

"Huzursuzluk çıkmaması için benim kalkmam gerekiyor anladığım kadarıyla."

 

Yanımdaki Lodos ve Kuzey dediğim şeylerle bedenleri kasıldığında memnunca gülümsedim.

 

Dediğimi sadece o ikisi duyduğu için ötekiler bir şey demedi. Hızla yemeğimi yiyip ayağa kalktım.

 

"Size afiyet olsun anneciğim ve babacığım." Dedim tebessüm ederek.

 

Bilerek onların adını söyledim. Zaten Lodos ve Kuzey'in adını nah söylerim uzun bir süre. Paşa hazretleri istemiyorlar beni , hoş kardeşleri olarak kabul ettiklerinde de çok çabuk affederim ya onları (!)

 

Acayip sinirimi bozdular, canlarına okumazsam varya.

 

Erim ve Emir'e gelirsek, Emir'i bilmem ama Erim biraz sıkıntı. Onun da canına okuyacağım.

 

İntikam. NİHAHAHAHAHHA.

 

"Tamam kızım." Aynı anda konuşan anne babama tebessüm edip kimseye bakmadan yemek odasından çıktım ve odam gittim.

 

Banyoya girip elimi ağzımı yıkadıktan sonra odama girdiğimde gördüğüm kişiyle kaşlarım havalandı.

 

"Emir?" Yatağıma oturmuş ellerine bakarken ona seslenmem ile bana baktı.

 

"Abla, konuşalım mı biraz?" Dediğinde kaşlarım çatıldı.

 

Bu çocuk bana abla diyip duruyordu ama ne bileyim yani hem fikri nasıl çabuk değişti lan?

 

Yanına gidip yatağıma oturup bağdaş kurdum ve ona baktım.

 

"Dinliyorum." Dediğimde çekingen bir şekilde bana baktı.

 

"Özür dilerim." Dediğinde kaşlarım çatıldı.

 

Af buyur?

 

"Ne?"

 

"Ben, özür dilerim. Haklıydın bugün okulda dediklerinde. Sen İrem değilsin, kimse aynı değildir. Yargısız infaz yapıp gereksiz yere çıkıştım, çıkıştık, çıkışıyorlar. Özür dilerim onlar için. Benim ablam hiç olmadı. Vardı ama ablam değildi. Hiç sevmezdi beni. Ben korktum sadece. Tekrar aynı sevgisizliği yaşamaktan korktum. Eğer ben yakınlaşmaz ters davranırsam o zaman bana kötü davranamazsın ve benim de canım tekrar yanmaz diye düşündüm. Bencillik yaptım. Özür dilerim, abla." Dediğinde yutkundum.

 

Anlıyordum Emir'i. Sevgisizliğin, sevilmediğini bilmenin verdiği hissi ama yaptığı yanlıştı. Kimse aynı değildi ki. Ben İrem değilim İrem de ben değil. Bunu fark etmesi güzel bir şey.

 

Başımı sallayıp yüzüne baktım.

 

"Anladım seni Emir." Dediğimde yüzüme beklenti ile baktı.

 

"Affettin mi peki ?" Heyecan dolu bir şekilde sorduğu soru ile burukça tebessüm ettim.

 

"Onun için biraz zaman ver olur mu? Bilmiyorum affedip affetmediğimi sadece sana biraz alışayım olur mu Emir?" Dediğimde yüzündeki heyecan solmuştu.

 

Ama bunu yapma ya, içim acıdı şu an ama!

 

"O zaman en azından sana abla dememe izin verir misin?" Dediğinde başımı salladım.

 

"Teşekkür ederim abla ve özür dilerim." Buruk bir şekilde tebessüm ettiğinde dayanamadım ve sarıldım.

 

Tamam çok vicdanlı ve merhametliyim. Dayanamıyorum. Üzüldü. Onun da canı yanmış. Üzüldüm. Ne yapayım?

 

Emir de bana sarıldı ve başını boynuma göndüğünde derin derin nefesler aldığını hissettim.

 

Kısa süre sonra geri çekildiğimde tebessüm ettim.

 

"Ben, gideyim o zaman?" Soru sorar gibi bana baktığında başımı salladım.

 

Ayağa kalkıp odadan çıktığında derin bir nefes aldım.

 

Ayh, bugün ne oluyor böyle. Gelen sözde abi tayfası, okulda olan tartışma. Ayh noluyo noluyo? Günüm nasıl geçiyor?

 

Çok güzel kafiye oldu, yine mükemmelim.

 

Gözlerimi kapatıp kendimi yatakta geriye doğru attım ve derin bir nefes aldım.

 

Acaba gelen anne tayfası nasıl birileri olacak?

 

👨‍👩‍👧‍👦👨‍👨‍👦‍👦

 

Üzerimin örtülmesi ile tam uykuya dalacakken hafif sıçrayarak uyandım.

 

"Uyandırdım seni, özür dilerim." Konuşan Emir'le kaşlarım çatıldı.

 

"Ulan veled, tam da uykuya dalıyordum ha." Diye mırıldandığımda kıkırdadı.

 

"Gülme civ-" sözümü bitirmeme izin vermeden konuştu.

 

"Abla, seninle uyuyabilir miyim? Lütfen, ben hiç ablayla uyumanın nasıl bir his olduğunu bilmiyorum. Lütfen seninle uyuyayım. Lütfen." Dediğinde derin bir nefes aldım.

 

Lanet olsun şu yufka yüreğim ve uykulu beynim.

 

"Tamam." Mırıldandığımda hemen üstümdeki pikeyi kaldırıp altına girdi ve beni belimden tutup kendisine çekti.

 

"Öh, paşam. Yavaş ol." Dediğimde kollarını gevşetti.

 

"Ben özür dilerim." Mahçupça çıkan sesiyle esnedim.

 

"Tamam, tamam. Hadi sus da uyu. Çok uykum var. Yoksa seni yatağımdan aşağıya atarım." Mırıl mırıl çıkan sesimle güldüğünü duyduğumda koluna vurdum.

 

Uykuya dalmadan önce beni göğsüne çektiğini hissettiğimde hiçbir tepki vermeden göğsüne yayıldım.

 

Uykum var ve göğsü bir rahat bir rahat anlatılmaz yaşanır yani. Ama ben yaşıyorum şu an siz yaşayamazsınız. Ehehehe.

 

Göğsünün verdiği rahatlık ve bastıran uykuma daha fazla direnemedim ve uykunun beni esir almasına izin verdim.

 

👨‍👨‍👦‍👦👨‍👩‍👧‍👦

 

"Anneciğim, hadi kal-" odamın kapısını açılmasıyla kesilen sesle rahatsızca yerimde kıpırdandım.

 

Saat kaç ya? Benim daha uykum var.

 

Ben kıpırdanınca belimi daha sıkı saran kollar ile kaşlarım çatıldı.

 

Bu kim lan? Haaaa, Emir'dir.

 

Fotoğraf çekme sesinden sonra annemin sesi odada yankılandı.

 

"Emir, Defne hadi kalkın. Kahvaltı hazır."

 

Annemin de iç sesimi onaylayan cümlesini duyduğumda Emir'e daha sokuldum.

 

Uyumak istiyorum bana ne.

 

"Anne, siz yiyin biz uyuyalım." Emir'in uyku akan sesiyle konuştuğunda onun da daha yeni uyandığını anladım.

 

"Hayır, kalkın. Hadi." Dediğinde homurdandım ve yatakta üzerimdeki pikeyi tekmeleyerek üzerimizden attım.

 

"Yemek yemek iyi hoş da uyku daha güzel. Uyurken yemek yemek mümkün mü? Mümkünse öyle yemek yiyebilir miyiz? Amaaan boş verin yemek yemeyi uyuyalım." Sesim uykulu çıkarken Emir'e sarıldım.

 

Ulan ben bu çocuğu daha affetmedim ki. Ah uyku. Ah uyku.

 

Derin bir nefes alıp Emir'den uzaklaştım ve gözlerimi ovuşturdum.

 

"Günaydın anne." Yataktan ayaklarımı sarkıtıp etrafa mal mal bakışlar attım.

 

Ayağa kalktığımda annem bana sarıldı.

 

"Günaydın yavrum." Geri çekildiğinde bir şey demeden odamdaki banyoya girdim ve elimi yüzümü yıkayıp çişimi yaptım sonra tekrar elimi yıkadım ve çıktım.

 

Evet, detay vermem gerekiyordu.

 

Odamdaki diğer kapıya yani giyinme odasının kapısına gittiğim ve açıp içeri girdikten sonra üstümü giyindim. Bileğimdeki tokayla saçımı bağlamadan önce kapımı açtığımda yan odamın da kapısı açılmıştı ve dışarıya Erim çıkmıştı.

 

Demek ki bu kattaki diğer odalardan biri onundu.

 

Hiçbir tepki vermeden kapımı kapadım ve saçımı toplayarak asansörün önüne gittim. Saçımı topladıktan sonra gelen asansöre bindiğimde peşimden Erim de bindi.

 

İkimizden de çıt çıkmazken asansör ineceğimiz kata geldi ve ikimiz de kapıya doğru hareketlendik.

 

Kapıdan ikimiz bir geçemeyince sinirle nefesimi dışarı verdim.

 

"Geri bas." Dediğimde gözlerini devirdi.

 

"Asıl sen geri bas."

 

"Kadınlara öncelik lafını bilmiyor musun sen? "

 

"Kadın mısın sen? Ben daha çok kadın görünümlü bir erkek görüyorum." Dediğinde gözlerimi devirdim ve sinirle çok sert olmayacak şekilde karın boşluğuna dirseğimi geçirdim. O iki büklüm olduğunda önden inerken konuşmaya başladım.

 

"Ah ne tesadüf ben de sana bakarken erkek görünümlü bir kadın görüyorum." Dedim ve hızla yemek odasına gittim.

 

Eh, ben istediğimi elde ederim. İlk önce ben çıkacaktım, kafama koydum ve yaptım. Bu kadar basit.

 

Yemek odasına girdiğimde yerine oturmuş Emir'in yanına oturdum hemen. Öteki boş yer Lodos ve Kuzey'in yanıydı, tekrar oraya oturur muyum ben sizce?

 

Erim odaya girdiğinde kızgın bir şekilde bana bakıyordu.

 

Ayh çok korktum.

 

Bu sabah öteki sabahlara göre hiç konuşmadan kahvaltımızı yaptığımızda babam hemen evden çıktı.

 

Ben de hemen odama çıktım. Şimdi onların somurtuk yüzü ile uğraşamazdım valla.

 

Odamda oturmuş elimdeki kitabı okurken odaya giren kişiye başımı çevirdim.

 

"Abla annem seni çağırıyor."

 

Emir'i başımı sallayarak onayladıktan sonra kitabımın arasına ayracımı koyduktan sonra yatağıma bıraktım ve Emir'le birlikte annemin yanına gittim.

 

"Heh, Defne. Süpürge burada. Evi süpürüyorsun, ben de peşinden sileceğim."

 

Direk konuya girmesi ile yutkundum.

 

"Eeee anne. Annem. Ne süpürgesi ya. Ne gerek var? Hem daha dün 'bugün temizlik şirketinden kişiler gelicek' diye söylenmiyor muydun? Dün temizlendi ya ev." Dediğimde kaşlarını çattı.

 

"Sen Suna yengeni tanımıyorsun. O ne fesat, ne haset biridir. Evde tek bir toz görsün adımı pise çıkarır valla. Hem ben onların temizliğini beğenmedim. Çabuk dediğimi yap bakayım. Hem temizlik hakkında ne biliyorsun onu görürüm."

 

Tam konuşmak için ağzımı aralamıştım ki Lodos'un cümlesiyle sustum.

 

"Ben tozları aldım anne, babamın yanına şirkete gidiyorum." Başımı çevirip elinde toz bezi tutan Lodos'u gördüğümde gözlerim kocaman oldu.

 

Ulan, Lodos'a bile iş yaptıran kadın bana neler yaptırır. Yalnız ben Lodos'u bir daha ciddiye alamam. Çünkü elinde bez bıkmış ve bezmiş bir şekilde anneme 'Allah rızası için beni bir sal' bakışı atıyordu. Resmen o bana emir veren kabadayı gitmiş süt dökmüş kedi yavrusu vardı. Bundan sonra gözümdeki ciddiyeti yerde. Değiştiremezsiniz bunu.

 

Ama hayal etsenize bir, hadi edin. Komik değil mi?

 

"Tamam, sen git Lodos."

 

İşte asıl komik olay tam olarak burada oldu.

 

Annemin cümlesi bitince Lodos elindeki bezi hemen yere attı ve hızlı hızlı karizmasını düşünmese büyük ihtimalle koşarak atacağı adımları ile evden çıktı.

 

Annem söylenerek Lodos'un yere attığı bezi aldı ve bana döndü.

 

"Sadece Halil abim yani Suna yengenler uzaktan geliyor. Büyük ihtimalle bizde kalırlar o yüzden kendi odanı, misafir odalarını, salonları bir de yemek odasını süpürmen yeterli. Alt katı süpürmene gerek yok oraya gitmezler." Dediğinde başımı salladım ve dediğini yapmak üzere süpürgeyi çalıştırdım.

 

👨‍👩‍👧‍👦👨‍👨‍👦‍👦

 

6 oda tamı tamına 6 oda süpürdüm.

 

Evin içine ben size hiç anlatmadım değil mi? Hemen anlatayım.

 

Giriş katta 2 salon bir yemek odası bir de mutfak var. Salonların ikisi de kocaman. Birinci katta 3 tane oda bir tane tuvalet var. İkinci katta Kuzey Güney ve Emir'in odası var, en üst kat yani üçüncü katta da Lodos, Erim ve benim odam var.

 

Ben buradan o kocaman 2 salonu, 3 tane misafir odasını ve kendi odamı süpürdüm.

 

Canım çıktı.

 

Salona gidip kendimi koltuğa attığımda Güney salondaki aynaları, Erimse camları siliyordu.

 

Erim salonların camlarını Kuzey'e de misafir odasındaki camları silme görevini vermişti annem. Güney ise evdeki aynaları siliyordu, görevi oydu yani. Emir ise o en şanslımız, o anneme yerleri silerken bez sıkıyordu. Evet görevi sadece o.

 

Aynaları sildiğini sanan ama silemeyen Güney'i izlemeyi bırakıp ayağa kalktım.

 

"Olmuyor, olmuyor. Öyle yapmayacaksın. Bak bezi şu kısma yerleştir ve yuvarlak yuvarlak sil. Sonra da aynı şekilde kurulama bezi ile kurula." Yanına gidip elinden bezleri aldım ve söylenerek nasıl yapıldığını gösterdiğinde başını salladı ve benim dediğim gibi yapmaya başladığında başımı salladım.

 

"Çabuk kapıyorsun ha." Dediğimde bana bakıp gözünü kırptı.

 

"Ne sandın güzelim" cümlesini bitirdiğinde Erim'in homurdanmasını duydum.

 

"Ne oldu paşa hazretleri? Ne hoşunuza gitmedi acaba?" Dediğimde gözlerini devirip bana cevap vermedi.

 

"Eeeee Defne. Anlat bakalım." Konuşan Güney'e baktım.

 

"Ne anlatayım?"

 

"Kendinden bahset, ne seversin? Ne sevmezsin? Nasıl birisin? Fobilerin , hobilerin neler?" Dediğinde ellerimi üstümdeki eşofmanın ceplerine soktum ve ona bakarken yanımdaki duvara omzumu yasladım.

 

"Hımm, ne severim? Güzel soru. Kitap okumayı, bateri , gitar ve piyano çalmayı severim. Şarkı söylemeyi ve çizim yapmayı da severim. Sevmediğim pek bir şey belki de sevmeme gibi bir ihtimal bırakmadıkları içindir olmamasının sebebi. Hobilerim işte gitar, bateri ve piyano çalmak, kitap okumak, şarkı söylemek, çizim yapmak." Dediğimde dikkatle beni dinlerken bir yandan da aynaları siliyordu.

 

"Sesin ya da çizimin güzel mi?"

 

"Sesimin de çizimimin de gideri var. Yani sesim camları patlatacak kadar kötü değil. Dinlenirken 'ıy bu ne be?' dedirtmiyor. Çizimin de aynı şekilde işte."

 

"Gitar, bateri ve piyona çalmayı sevdiğini söyledin, iyi misindir?" Dediğinde güldüm.

 

"Piyanoyu yeni yeni öğrenmeye başlamıştım onda pek iyi değilim ama gitar ile bateride iyiyim. Hele bateride üstüme tanımam" gülerek dediğimde o da güldü.

 

"E bir gün Erim'le kapış." Dediğinde kaşlarım havalandı.

 

"Bateri mi çalıyor?"

 

"Evet, güzel bateri çalar. 9 senedir eğitim alıyor." Dediğinde başımı salladım.

 

"Ben de buradayım ya." Emir konuştuğunda onu takmadan Güney'le konuşmaya devam ettim.

 

Güney, seni sevdim koçum. Tuttu seni gözüm.

 

👨‍👨‍👦‍👦👨‍👩‍👧‍👦

 

Gözlerimi odamdaki boy aynasındaki yansımamda gezdirdim.

 

Üzerimde mom jean siyah pantolonum, siyah crop ve siyah crop gömleğim vardı. Gömleğimin düğmelerini iliklememiştim. Ellerimde gümüş yüzüklerim, boynumda çoklu zincir kolyem , kulağımda da 3'lü gümüş küpelerim vardı.

 

Evet siyahlara büründüm bugün kıyafet konusunda, takı konusunda da gümüşlere.

 

Derin bir nefes alıp saçlarımı ellerimle taradım ve geriye attım.

 

Elimle kendime hava yaptıktan sonra telefonumu cebime atıp odamdan çıktım.

 

Asansöre bindim ve düğmelerden giriş kat olana bastım.

 

Bir alt kata indiğimizde asansör durdu ve içeriye Emir girdi.

 

Beni görünce ıslık çaldı ve elimi tutup çevremde döndürdü.

 

"Çok güzel olmuşsun abla sen. Niye bu kadar güzel oldun?"

 

Sorusunu sorarken kaşları çatılmıştı. Bu haline güldüm.

 

Güldüğümde kaşları havalanmış ve gözlerine pırıltılar yerleşmişti.

 

"Güldün. Sen bana güldün? Gamzen mi varmış senin? Tekrar bir gülsene bakayım." Dediğinde tepkisine şaşırmıştım ama ona rağmen tebessüm ettiğimde hayran olmuş gibi yüzüme baktı.

 

"Affettin mi beni?" Dediğinde gülümsemem soldu.

 

"Hop veled. Orada az dur. Onu zaman belirleyecek." Dediğimde gülümsemesi solmuştu.

 

Ama, ama, ama üzüldüm.

 

Asansör giriş katta durduğunda hemen salona gittim.

 

Kapıdan içeriye baktığımda beni gören babam sol kolunu havaya kaldırdığında pıtı pıtı yanına koşup kolunun altına girdim. Babam bu hareketimle güldüğünde ben de tebessüm ettim.

 

"Nasılsın kızım?" Dediğinde göğsüne sokuldum.

 

"Yorgunum." Sesim yorgunluğumu belli etmek ister gibi yorgun çıkmıştı.

 

"Leyla, yavrum niye yüklendiniz bugün kendinize. Sen de yorgunsun çocuklar da yorgun belli." Dediğinde Erim alaycı bir şekilde güldü.

 

"Biz yorgun değiliz baba. Senin sevgili kızın prenses çıktı. Hemen yoruldu." Dediğinde güldüm. Hatta kahkaha attım.

 

O bana prenses mi dedi? Hani buraya gelmeden önceki evde yemek, temizlik her şeyi yapan bana prenses dedi?

 

"Ah paşam ya. Gözünüzde bir prenses gibi eli sıcak sudan soğuk suya girmeyen biri gibi duruyor olmam çok hoş ama ben önceden bir köleydim. Yemek , temizlik her şeyi ben yapardım." Dedikten sonra gözlerimi devirdim.

 

Ben konuştuğumda ortama bir sessizlik düştü.

 

"Özür dilerim kızım, seni önceden bulamadığım için." dediğinde içime bir pişmanlık oturdu.

 

Ben üzülsünler diye demedim ki bunu.

 

Babamın kolunun altından çıkıp ona baktım.

 

"Baba, özür dileme lütfen. Sen özür dilediğin zaman ben daha kötü hissediyorum. Kader diyelim baba. Böyle olması gerekiyormuş ve olmuş. Bunun suçlusu sen değilsin sonuçta beni bile isteye sen değiştirmedin ki. Hem iyi taraftan bakalım elimden her iş geliyor. Çok becerikliyim." Dedim gülerek.

 

Babam da burukça tebessüm etti.

 

Ortamın sessizliğini çalan zil bozduğunda annem resmen ayağa fırlamıştı.

 

"Tamam güzelim, sakin ol." Babam anneme hitaben konuştuğunda tebessüm ettim.

 

"Sakinim ben, herkes kapıya gitsin. Ay ben sana ailemi tanıtmayı unuttum. Neyse onlar tanıtır kendini. Ama iki dayın iki teyzen var anneannen ve deden de var işte. Ay hadi kapıya. Çabuk"

 

Annem hızlı hızlı söylendikten sonra kapıya doğru gittiğinde biz de peşinden gittik.

 

Annem kapının yanında durduğunda babam annemin yanına geçti, babamın yanında da sırasıyla Lodos, Kuzey ,Güney ,ben ,Erim ve Emir vardı. Annem hepimizin sıraya girdiğini görünce kapıyı açtı.

 

Bakışlarımı kapıya çevirdiğimde gördüğüm kişiler ile gözlerim kocaman oldu.

 

Yok artık, gerçekten mi? Şaka mı bu?

 

BÖLÜM SONU...

 

Bölüm nasıldı? Şuraya düşüncelerinizi alabilir miyim?

 

Oy vermeyi ve yorum yapmayı ihmal etmeyin lütfeeeeen.

 

Bir dahaki bölümde görüşmek üzere.

Loading...
0%