Yeni Üyelik
18.
Bölüm

Ruhun Öfkesi

@yazarozgekarail

Görevli cesetleri sırayla yerlerine yerleştirip kapaklarını kapatıyordu. Birinin ona şaka yaptığını düşünüyordu. Bir anda tam arkasında biri var gibi hissetti. Ensesine doğru birinin nefes alış verişini hissetti. Hızla döndüğünde hiç kimsenin olmadığını gördü ama içinde bir korku oluştu. Tüm cesetleri yerlerine yerleştirdi. Teresa'nın kemiklerinin oluğu dolap kapanmıyordu. İçinden söylenerek biraz daha zorladı. O zorladıkça sanki bir kuvvet içeriden karşı koyuyordu. Biraz dinlenmeye karar verdi, tüm olanlara mantıklı bir açıklama arıyordu. Nefes almak için morgdan dışarı çıktı ve bu sefer morgun kapısını kilitledi.


Kapıdaki polislerin yanına giderek laflamaya başladılar. Polislerin dalga geçercesine Chris ve ailesinin yaşadıklarını anlatınca morg görevlisi daha çok korkmaya başladı. Morgun hali hastane içinde söylentilerle yayılmaya başlamıştı. Yoğun bakım servisindeki hemşirelerin konuşmasını duyan Sam inanmasada Dina'ya duyduklarını anlatmak için onu aramaya başladı. Servis koridorunu gezdi ama orada yoktu. Kapıda bekleyen diğer arkadaşına kafeteryaya gideceğini söyleyerek oradan uzaklaştı. Kafeteryaya indiğinde Dina'yı bir masada otururken gördü. Kendine ve ona birer kahve alarak yanına gitti.


'' Merhaba, size kahve getirdim. '' Dina şaşkınlıkla teşekkür etti ve oturabilmesi için sandalyeyi işaret etti. Sam '' Nasıl içersiniz bilmiyorum ama ben sade aldım. Şeker zararlı.'' diyerek ortamı ısıtmaya çalıştı. '' Sorun değil normalde sütlü içerim ama şuan için bu daha iyi gelir.'' Dina Sam'in bir şeyler soracağını hissetti ve biraz bekledi ama Sam'den bir tepki göremeyince kendisi konuşmaya başladı. '' Biliyorum senin gibiler için bunlar tuhaf durumlar ama ne soracaksan rahatlıkla sorabilirsin. Seni yargılamam.'' Sam yarım bir tebessümle aldığı cesaretle konuşmaya başladı. '' Benim gibiler derken inanmayanlardan söz ediyorsunuz sanırım. Aslında haklısınızda bazı şeyler yaşamadan öğrenilmiyor. Kulaktan dolma bilgiler ise çoğu konuda inandırıcı değiller.'' Dina konuşmadan sadece gülümsedi eğer konuşursa konu dağılabilirdi. Sam morgda olanları duyduğu kadarıyla anlatınca Dina'nın gözlerindeki korkuyu gördü. '' Neler oluyor? Bir fikriniz var mı ? Yani getirdğimiz kemiklerle sizin deyiminizle ruhuyla alakalı olabilir mi?'' Dina biraz düşündü. Nasıl cevap vereceğini bilmiyordu ama Sam'in bir cevap beklediğini bliyordu. '' Aslına bakacak olursanız bende böyle bir şeyden korkuyordum. Seans sırasında bir an için güçsüz kaldık ama sonrasında onu gönderdik. Daha doğrusu duruma göre sadece oradan göndermişiz ruhunu serbest bırakamamışız. Umarım bu onu daha fazla sinirlendirmemiştir. Çünkü o an korku ve panik halindeydik bazı şeyleri doğru yapmamış olabiliriz.'' Sam daha düşünceli bir şekilde onu izliyordu. '' Sanırım sende inanmaya başladın.'' Dina bu son sözü ekleyince Sam daha gerçekçi bir gülümseme ile devam etti. '' Bilmiyorum. Belki de ama şuan önemli olan benim inanıp inanmam önemli değil. Peki ya şimdi ne olacak ? Anlattığınız kadar güçlüyse burada da birine zarar vermesi olası değil mi?'' Dina olabilir dercesine başını salladı ve hoparlörden yapılan anons ile yerlerinden sıçradılar.


'' MAVİ KOD! MORG, YETİŞKİN! MAVİ KOD! MORG, YETİŞKİN!'' İkisi de mavi kodun tıbbi acil durum olduğunu biliyordu ve koşarak morga indiler. Gördükleri manzara ile işin ne kadar ciddi bir boyutta olduğunu bir kez daha anladılar. Morg görevlisi yerde baygın halde yatıyordu ama kolları ve bacakları tamamen ters dönmüş bir şekildeydi. Diğer cesetler ise ilk gördüğü haldeki gibi dolaplarından çıkmıştı. Hemen acile götürülerek tedavi altına alınmaya başlandı. Sam'in oradaki polislere ne olduğunu sordu. Polislerin ikisi de şok içindeydi. Biraz bekledikten sonra biri kendine gelerek anlatmaya başladı.


'' Morg görevlisi bizimle biraz lafladıktan sonra dolabın birini kapatamadığını söyledi ve ne olur ne olmaz diyerek dolabın kapağını kapatmak için morga geri döndü. İçeri girdiği anda tekrar bağırmaya başladı. Tam duyamadım ama ''Ne oluyor burada! Bunu yapanı bir bulursam...'' Diyerek küfür etti ve anda bir şeylerin çarptığını duyduk. Hızla içeri girdiğimizde görevlinin havada süzüldüğünü ve bir duvara bir dolaba çarptığını gördük. Ben onu yakalamaya çalıştım, arkadaşım ise destek çağırmak için çıktı. Ne oldu nasıl oldu anlamadım ama bir anda yere düştü ve o çığlıklar atarken tiz bir kahkaha sesi duydum tam o anda elleri ve bacakları olduğu yerde ters döndü.''


Polisin anlatırkenki korkusunu Sam ve Dina'da hissetmişti. Başka bir görevli morgu toparlarken Dina nefes alabilmek için hızla dışarı çıktı. Yeni doğan güneşin kızıllıkları gökyüzünü boyamaya başlamıştı ama siyah bulutlar güneş ışığını engelliyordu. Biraz soluklandıktan sonra Agatha'yı aramaya karar verdi. Bu öfkeli ruh daha fazla kimseye zarar vermemeliydi. Birkaç çalıştan sonra Agatha telefonu açtı. Sesi oldukça yorgun geliyordu. '' Agatha kusura bakma uyandırdım ama...'' Agatha hemen söze daldı. '' Yoo. Uyumadım geldiğimden beri araştırma yapıyorum nerede yanlış yaptık nasıl düzeltebiliriz diye. Bu saatte aradığına göre kötü bir şey olmalı yoksa William' mı ?''


Dina derin bir nefes alarak tüm olanları anlatmaya başladı. Anlatması bittiğinde Agatha derin bir sessizliğe dalmıştı. ''Alo! Agatha beni duyabiliyor musun?''


'' Evet, evet duyuyorum. Bir yandan hazırlanıyorum oraya geleceğim. Morga girişin yasak olduğunu biliyorum ama oraya girmeliyiz. Bir yolunu bulabilir misin?'' Dina biraz düşündü ve '' Halletmeye çalışacağım. Acele et.'' dedi ve telefonu kapattılar. Dina direkt Sam'in yanına gitti. Agatha'nın söylediklerini anlattı. '' Hastanedekiler buna izin vermez biliyorsun hele ki olanlardan sonra. Bunu ancak sen başarırsın. Bize yardım edecekmisin?''


Sam biraz düşündü ama olacaklara olan merakı ile kabul etti. Tek şartı bunu kimsenin öğrenmemesiydi. Dina heyecanla kabul ederek söz verdi. Sam omzundaki telsizden morg önündekilere ulaştı ve yer değiştireceklerini 5 dakika içinde burada olmalarını söyledi. Aralarına en kıdemlisi o olduğu için diğerleri kabul etti. Polisler yanlarına geldiğinde Dina koridorun sonunda duruyor başka şeylerle ilgileniyor gibi davranıyordu. Sam ve yanındaki arkadaşı birkaç adım atmıştı ki Sam bir anda durdu. Arkadaşına dönerek '' Onlar çok şey yaşadı, şoku atlattılar mı emin değilim. Bence sende onların yanında kal bir şey olursa ben seni çağırırım.''


Olanları duyan arkadaşı zaten gitmek istemiyordu. Sam'in bu teklifini memnuniyetle kabul etti. Sam'in tek geldiğini gören Dina ondan önce koridordan çıktı ve morga indi. Bir kaç dakika sonra Sam yanına geldi. Sessizce beklerlerken Dina'nın telefonu çaldı. Arayan Agatha'ydı.


'' Ben hastaneye varmak üzereyim, sen neredesin? Buldun mu bir yolunu?''


'' Evet buldum merak etme. Morgun önünde bekliyoruz.''


'' Birkaç dakikaya oradayım da bekliyoruz derken?''


'' Haydi gel. Gelince konuşuruz.''


Dina Sam'e dönerek önden bir uyarı yapma gereği hissetti. '' Sam, Agatha gelince herhangi bir şey derse pek ciddiye alma. O biraz kinci biridir ama inanmaya başladığını görünce yumuşayacaktır.'' Sam gülümseyerek cevap verdi. '' Sorun değil. Alışığım bu durumlara.''


Dina yavaşça Sam'in koluna dokundu. '' Sen benim çocuğum yaşındasın. Biz yaşlı cadıları mazur gör ama sendeki yaraları hissedebiliyorum. Bu iş bitince senin de ruhunu iyileştirebiliriz. Belki de o zaman daha çok inanırsın ne dersin? '' Sam cevap vermeden başını eğdi. Tam cevap verecekti ki Agatha'nın gelmesi ile konuşmaları kesildi. Agatha Sam'i görünce şaşkınlığını gizleyemedi. Dina her şeyin yolunda olduğu anlamına gelen bir bakış attıktan sonra Sam' e döndü. '' Artık vakit geldi.'' Sam başıyla onayladı ve çevreyi kolaçan ettikten sonra morgun kapısını açtı ve buyurun der gibi eliyle işaret etti. ''Biraz acele ederseniz iyi olur yakalanırsak ben kahve almaya gitmiştim sizde ben yokken içeri girmişsiniz.'' Gülümseyerek göz kırptı ve onlar içeri girince bir yandan onları dinlemeye çalışarak koridorda beklemeye başladı.


Agatha ve Dina içeri girdiklerinde morgun soğukluğu ile beraber tüm gerginliği içlerinde hissediyorlardı. '' Ne yapacağız ?'' Diye sordu Dina.


Agatha üzgün bir şekilde '' Onu oradan kovalım derken sanırım kalanlarına hapsettik. Önce öfkesini dindirip sonra serbest bırakacağız.''


Loading...
0%