@yazarpapatya01
|
Merhabalar canlarımmm. Bölüme geçmeden önce yıldıza basmayı ve satır arası yorum yapmayı unutmayııın. İyi okumalar... Yazardan: " Yavrum benim eşofman takımların hepsi nerede?" " Banyoda aşkım." Ömer gardırobun içinden kafasını kaldırıp dehşetle, Tomrise baktı. Ne demek tüm takımları banyodaydı? E o zaman o ne giyecekti? Bu sıcakta, evde kotla dolaşmayacaktı değil mi? " Ben ne giyeceğim?" Sesi istemsiz, beş yaşında istediği oyuncak alınmayan çocuğun sesi gibi çıkmıştı. Tomris hafif kıkırdayıp, dolaptan yeni aldığı ikili eşofman takımlarını çıkardı. Ömer, Tomrisin verdiği eşofman takımına baktığın da Tomrisin de aynısını giyeceğini görünce sırıttı. Tomrisle aynı giyinmek, çok hoşuna gidiyordu. O sırada anılar zihnine bir bir doldu. Ömer 17 yaşında, Ahmet 14 yaşında: " Lan oğlum yeter artık! Odanın içinde ki kokudan nefes alamıyorum." Ahmet, Ömer'i umursamadan biraz daha üstüne dezenfektan niyetine kolonya bocaladı. O sırada da konuşmayı da ihmal etmedi. " Ne yapayım abi? Kızın yanına leş gibi mi gideyim?" Ömer sakinleşmek için burun kemerini sıktı. " Sana leş gibi git diyen mi var it? Ama şu kolonyayı daha az sık işte. Neyi anlamıyorsun? Zaten üstündeki kıyafetler ayrı bir sinir bozucu." Ahmet, üstünde pembe gömleğin yakasını düzeltirken bir an da durdu. " Ne varmış abi kıyafetim de? Kız takım giyinelim dedi işte. Hem o kadar almış. Giymesem olmaz." Ömer, Ahmet'i bir kez daha süzerken yüzünü buruşturmadan edemedi. Bu sevgililerin de çift giyinmesine bir türlü anlam veremiyordu. Gereksizdi ona göre. " Kız gibisin lan. Pembe gömlek ve beyaz pantolonunla, barbinin yanında ki pezevenge benziyorsun." Ahmet isyanla derin bir nefes verdi. " Ne alaka yani abi? Ne alaka? Hem sen niye bana bulaşıyorsun? Gidip derslerine çalışsana." Ömer memnuniyetsizce kaşlarını çatıp, yine ve yeniden yüzünü buruşturdu. " Konumu kaldı sanki teröristini satayım. Hepsi bitti. Elimde test namına da bir şey kalmadı zaten." Ahmet aydınlanmışcasına, gözlerini hayret dolu bir şekilde açtı. " Senin kitaplarını bitti, o yüzden böylesin sen dimi? Hem abi daha geçen hafta almamış mıydın sen o kitapları? Ne ara hepsini çözdün?" Sevimsizce güldü Ömer. " Ben siz miyim oğlum? Ben işinde gücünde biriyim. Sizin gibi beyinsiz mi görünüyorum dışarıdan?" Ahmet'in çıldırmasına ramak kalmıştı. Elini tehtid edercesine, abisine salladı. " Dua et abimsin. Sen varya benim abim olmayacaktın. Benim Murat'a yaptıklarımı arardın." Ömer, havaya doğru yumruklarını sallayan Ahmet'i sırıtarak izledi. Kardeşlerini sinir etmek galiba şu hayatta en sevdiği şeydi. " Piştt çakma Jackie Chan!" " Ne var!?" " Doğru konuş lan abinle!" " Tamam abi. Ne olduğunu söyler misin canını yediğim." Ömer keyifle yerinde yayıldı. " Hah şöyle lan. Neyse, senin paran var mı? Madem kızla buluşuyorsun, adam akıllı bir yere götür kızı." " Var biraz abi. O yeter bugün." Ömer çatık kaşlarla yerinden kalkarken konuştu. " Saçmalama lan. Öyle iş mi olur? Bugünlük yetermiş. Ne kadar var sanki de yetecek. Al şu parayı da, gönlünüzce gezin eylenin." Demiş ve cebinden yeni kitapları için biriktirdiği tüm parayı çıkarmıştı. Ahmet hızla itiraz etti. " Asıl sen saçmalama abi. O parayla git kendine kitap al. Sınava gireceksin sen bu sene. Bol bol ders çalışman lazım." " Sen beni düşünme oğlum. Benim param var. Şimdi kızı daha fazla bekletmeden ve benim göz zevkimi daha fazla bozmadan def ol!" Ahmet göz devirerek sıkıca sarıldı abisine. Tabi geri itilmesi de uzun sürmemişti. " Burun direğim değil direk, burnum kırıldı. Git lan artık." Ahmet söylenerek, abisinden parayı alıp yurt odasından çıktı. Yurt kapısından çıkışını izleyen Ömer, bıkmadan usanmadan yine yüzünü buruşturdu. " Kız gibi kıvırmadığı kaldı bir teröristini satayım. Yok Ömer! Aklına yaz bunu. Sakın ileri de sevgililik yapmak gibi bir mallığa düşersen, takım giyinme işine karşı çık." Başını onaylarcasına sallarken, gözüne içi bom boş cüzdanı kaydı. Dertli dertli mırıldandı. " Bir hafta daha gece mesaisine kalacaksın anlaşılan Ömer Bey." Daha sonra gözü önüne, gülen gözlerle ona bakan kardeşleri geldi. " Olsun lan, kardeşlerim mutlu olsun yeter." Şimdiki zaman: Ömer silkelenerek kendine geldi. Geçmiş geçmişte kalmıştı sonuçta. O zaman ki düşüncesi ile şimdiki düşüncesi farklı olabilirdi. Hem Tomris isteyecekte, giymeyecek gibi bir şansı olabilir miydi hiç? Kısa sürede giyinen ikili, aşağı da olan gereksizleri umursamadan birbirlerine iltifatlar yağdırarak, salona girdiler. Tomris, karşısında ki gördüğü kişi karşısında kusmasına az kalmıştı. Midesi ağzına gelmişti bu meymenetsiz yüzünden. Ama yine de hiç bir şey belli etmeden, Oğuz ve karısı Beyzaya karşı konuştu. " Hoş geldiniz evimize." Demiş ve Beyzaya karşı nazikçe gülümseyip, Oğuz'a gelince ise yüzüne bile bakmamıştı. Ki Oğuz'un bu duruma bozulup bozulmaması da zerre umrunda değildi ikisinde. Çünkü Ömer de karısının yaptıklarını tekrarlamış, kısaca karı-koca 'seni götümüze bile takmıyoruz' demiştiler. İkili koltukta oturan Beyza ve Oğuz'un karşısında ki, üçlü koltuğa oturmuşlardı. Salonda soğuk rüzgarların estiği bir ortam vardı. Gözler kısılı bir şekilde birbirlerine bakarlarken, aralarından kovboy filmlerinde ki gibi çalılar geçse kimse garipsemezdi. Bu sessizliğe ise, pişman ve özlem dolu bakışları ile Oğuz son vermişti. " Nasılsın Tomris?" " İyiyim." Demişti kısaca Tomris. Nasılsınız lafı ağzından çıkmamıştı. Onun yerine Beyzayı dönüp ona sordu. " Sen nasılsın Beyza?" Beyza kısa bir an bocalasa da konuştu. " İyiyim Tomris. Sen nasılsın?" " Çok şükür iyiyim. Ailem yanımda, daha ne olsun?" Demiş ve sıcacık bir tebessümle onu izleyen Ömer'e bakmışt. Burada gayet açık ve net bir cevap vardı. 'Benim ailem Ömer ve onunla gayet mutluyum.' Anlayana gayet açıktı. Tabii ki de Oğuz da anlamıştı. Yüzü bozulurken, bir şey diyemedi, karşısında birbirlerine gülen gözlerle bakan ikiliye. Hem kim olarak diyecekti ki? Onlara karışacak, laf söyleyecek yüz mü vardı? Seneler önce elinden bir kız kardeşe daha abi olma hakkını, hiç düşünmeden kendisi almamış mıydı zaten? Şimdi kime neye konuşacaktı? Tomrise nasıl da abinin yanına otur, o adamın yanından kalk diyebilecekti? Hakkı yoktu... Hem de hiç yoktu. " Tanıştırayım, Ömer. Kendisi eşim." Beyza hafif bir gülümseme ile selam verdi. Ama bir yandan da biraz önce karısına gülen gözlerle bakan, şimdi ise onlara öldürecek gibi bakan adamdan dolayı gülümsemesi solmak üzereydi. " Memnun oldum Ömer. Bizi tanıyorsunuz zaten ama ben yinede kısaca söyleyeyim. Ben Beyza, eşim Oğuz. Bu arada benden büyük duruyorsun Ömer. Sana abi demem de bir sorun olur mu?" Beyza oldukça ılımlı konuşuyordu. Biraz sesini yükseltse, aralarında ki gerilim hattı gerginlikten kopacak gibi hissediyordu. Ömer karşısında ki kadına istemsiz ters bakışlar atarken, karnına bir dirsek yedi. İnlememek için çabalarken, bu sefer ki ters bakışların sahibi karısıydı. " Kusura bakma Beyza. Ömer konuşmayı pek sevmez de. Bu arada sorunu ben cevaplayayım. 34 yaşında Ömer. Sen kaç yaşındaydın?" Oğuz'un duyduğu yaş ile kaşları çatılmıştı. Bu adam kendisinden de büyüktü ya. " Ne kusuru, 30'a yeni girdim bende." Tomris hafif kaşlarını kaldırıp konuştu. " Yaşını hiç göstermiyorsun gerçekten. Bu arada kaç aylık?" Son da karnını göstererek sorduğu soru ile hem Beyza'nın hem de Oğuz'un yüzünde derin bir tebessüm oluştu. Ömer'in bakışları ise, kısa bir an hafif şişkin Beyza'nın karnına deyince yumuşamıştı. " Beş aylık halası." Oğuz'un sesini duyması ile karı-kocanın yüzünde ki hafif tebessüm soldu. Yerine aynı anda göz devirip, soğuk bakışlar aldı. " Hala olmam için, abimin ve kardeşlerimin çocukları olması lazım Oğuz Bey. Ama onlardan hiç biri de evli değil. O yüzden yanlış düşüncelere kapılmamanızı tavsiye ederim. Zira ben Beyza'nın karnında ki bebeğin, Beyza da izin verirse anca teyzesi olurum." Ortama bomba gibi düşen cümleler ile Oğuz'un yüzü acılı bir hâl aldı. Tomris aralarındaki kan bağını bile umursamadığını belirtmişti az önce. Bir de başka abisi ve kardeşleri olduğunu söylemişti. Kardeşine kendi aksine sahip çıkan, koruyup kollayan birileri olmuştu demek ki. Onu yalnız bırakmayan birileri vardı demek ki. İçi acısa da rahat bir nefes verdi Oğuz. En azından kardeşi sahipsiz kalmamıştı. Oğuz'un halini anlayan Beyza, destek amaçlı elini tuttu. Ömer ise haykırarak gülmemek için öyle bir çaba gösteriyordu ki, dudaklarını birbirine bastırmaktan dudakları gözükmüyordu. Yüzü kıpkırmızı olmuş bir şekilde karşısındaki yüzü bozulmuş adama bakarken, kendini sıkmaktan gözünden bir yaş geldi. Biraz daha bu ortamda durursa güleceğini anlayınca hemen ayağa kalktı. Kendine dönen bakışlarla, hemen yüzünde ki ifadeyi düzeltti. " Ne içersiniz? Bir şey ikram etmeden olmaz." Beyza önüne gelen portakal suyu ile yutkunmadan edemedi. " Portakal suyu." Ani yükselişiyle herkesin ona bakması ile yanakları kızıllaştı. " Şey yani portakal suyu varsa olur." Mırıldanarak söylediği sözler ile hepsinin yüzünde bir tebessüm oluştu. Bu sefer Ömer, Oğuz'a döndü. Mecburen ona da soracaktı. " İçecek?" " Su yeterli." Ömer içinden zıkkım iç diyerek, Tomrise döndü. Bakışları da aynı hızda yumuşadı. " Sen ne içersin yavrum?" " Bir şey istemiyor canım, hayatım. Ama ısrar edersen bir çayını içerim yani." Demiş ve nerede olduğunu unutarak hafif bir göz süzmüştü. Tabi bu durumda da Ömer'in de ondan bir kalır yanı yoktu. Tereyağ gibi erimesine az kalmıştı. " Sen istersin de, kapına kul köle olmaz mı bu divane, canını yediğim? Çay da ne demekmiş, ne istersen yaparım ben. Sen iste yeter ki." Tomris hafif kıkırdayarak cevap veriyordu ki, lafını yüksek bir öksürük sesi kesti. İkisininde bakışı oraya doğru döndüğünde, ciğerlerini halının üstüne çıkarmak ister gibi öksüren Oğuz'u gördüler. Ömer sinirle gözlerini devirdi. " Daha yeni aldık lan o halıyı. Biraz daha uğraşırsan ciğerlerini çıkartacaksın. Senin için ben halı yıkama parası ödeyemem. Eğer ciğerini çıkarmak gibi bir düşüncen varsa, yeni halının parasını sen ödersin. Senin ciğerini çıkardığın halıyı yıkatmakla uğraşamam ben. Senin ciğerin de pistir şimdi. Gerçi sen ciğeri beş para etmez insansın. Tabi ki de yeni halı aldıracağım." Salonda kısa bir sessizlik oluşmuşken, Tomris gülmemek için uğraşsa da hafif kıkırdamıştı. " Ne diyorsun lan sen?!" Ömer tam karısına dönecekken, Oğuz'un bağırışı ile hafif sırıttı. " Ne dediğim açık değil mi birader? Ciğersiz herifin tekisin diyorum işte. Neyini anlamıyorsun?" Oğuz hızla yerinden doğrulup Ömer'e doğru giderken, Ömer'in ağzından sadece şu cümle duyuldu. " Adam ölüme yürümüyor koşuyor teröristini satayım... Eveet bir bölüm daha bitti. Nasıldı? Her zaman kardeşlerini sinir eden klasik Türk abisi Ömer? Hi Ken değilde, Türk usulü Hay Ahmet? Ömer'in, Tomrisle tanışması ile döneklikte zirveye çıkması? Tatluş Beyzam? Tipsiz, meymenetsiz, mendebur, gereksiz Oğuz? Tomrisin, Oğuz'a lafı çakması? Tomris başkan 👑 bunu düşürdün Tomris ve Ömer'in yer ve mekan fark etmeksizin cilveleşmeleri??? Ömer aşkımın, Oğuza karşı lafına ağzım yırtılacak derece de sırıtmadıysam ne olayım hhgjfhfjll Oğuz geri çekil beyinsiz! Karşında ki bordo bereli. Sen vurursun Ömer sinek dokundu sanır, o vurur ne ara öldüm lan dersin hhgghghgh Bir sonraki bölüme kadar hoşça kalın canlarım... |
0% |