Yeni Üyelik
16.
Bölüm

13.Bölüm

@yazarpapatya01

Merhabalar canlarımmm.

Bölüme geçmeden önce yıldıza basmayı ve satır arası yorum yapmayı unutmayııın.

İyi okumalar...

Yazardan:

" İNANAMIYORUM YA! İNANAMIYORUM! BEN ADAMI EVDE BEKLEYEYİM! AMA O DAHA BENİM GÖRMEDİĞİM İŞ YERİMDE NEZARETE DÜŞSÜN!"

Nazlı kemere biraz daha sıkı tutunurken, korkudan sesi bir yerlerine kaçmıştı.

" Aslında biraz yavaş gits-"

İçine kaçmış sesi ile söylediklerini, Tomrisin bir bakışı kesmişti.

Tekrardan oturduğu koltuğa sinerken, Tomris biraz daha gaza abandı.

Evde oturmuş Ömer'i beklerlerken, hiç tahmin etmeyeceği bir yerden arama gelmişti.

Ömer onları karakoldan aramış, yanında askeri kimliği olmadığını ve gelmeleri gerektiğini söylemişti. Ayrıca arabanın yerini de söylemişti.

Nazlı taksi ile geldiği için, önce arabanın oraya taksi ile gitmiş ve arabayı almışlar, şimdi de karakola gidiyorlardı.

İkisininde kafasında farklı düşünceler vardı.

Tomris, bütün içtenliği ile Ömer'e sevgi(!) dolu sözcüklerini iletiyordu.

Nazlı ise, Tomrisin arabayı kullanmasına izin veren kendisine sövüyordu.

Ömer konusunda içinde bir endişe yoktu. O abisine güveniyordu. Boşuna karakola düşmeyeceğine de emindi.

Bunu Tomriste biliyordu. Ama endişe ve siniri her şeyin önüne geçiyordu.

Ömer'e bir şey olmuş düşüncesi bile, çileden çıkmasına sebep oluyordu.

Kararlılıkla başını salladı. Eğer Ömer boşa adam dövdüyse, bir tur da o Ömer'i dövecekti. Ama haklı sebepleri varsa, o da bir tur adamları dövecekti.

Eh, sonunda da artık Nazlı onları nezaretten kurtarır gibi görünüyordu.

Çünkü nedense ikinci seçeneğin yaşanacağından emindi.

Araba, konumdan buldukları karakolun önünde ani frenle durdu. Nazlı kemer takılsa da öne sendeleyen bedenini, torpidoya tutunarak durdurdu.

Tomris hızla arabadan inip, aynı hızla arabanın kapısını kapattı.

Nazlı acı ile gözlerini kapattı. Böyle bir arabaya yapılacak şey miydi o?

Ömer ile ortak bir araba ve motor sevgileri vardı.

Bu araba, ikisinin çocukluk hayalleri idi. Ömer bu arabayı almış, o da bir motor almıştı. Ama bakıma verdiği için, bu ara kullanamıyordu.

Arabadan inip, arabanın kaputunu büyük bir sevgi ile okşadı.

" Anne biraz sinirli halacım. Sen lütfen takma onu."

Tomris ters ters Nazlıya baktı. Bunların Ömerle aralarında kan bağına ihtiyaçları yoktu. İçleri aynıydı, bir kere!

Arabayı kilitleyip, Nazlıyı beklemeden karakola doğru ilerledi.

Karakolda hızlı ve sinirli adımlarla ilerledi. Gördüğü bir genç kadın polisi durdurdu.

" Buyurun?"

" Amirin odası nerede?"

Genç polis, karşısında ki kızı çatık kaşlarla süzüp konuştu.

" Amirin odasını kim olarak soruyorsunuz? Önümüze gelen herkese söyleyemeyiz öyle."

Tomris, kot pantolonunun arka cebindeki cüzdanını çıkarıp, polis armasını ve kimliğini gösterdi.

" PÖH Başkomiseri Tomris Kurt. Şimdi, amirin odası nerede söyle."

Tomrisin keskin sesi ile söylediklerine karşı, telaşlanan polis hızla yerini tarif etti.

Önde Tomris, hemen bir adım arkasında Nazlı amirin odasına doğru ilerliyorlardı.

İki güzel kızı gören herkesin, bir kaç saniye bakışları onlarda kalıyordu.

Tarif edilen odanın önüne geldiklerinde, bir kaç saniyeliğine odanın önünde ki isim tabelasını baktılar.

Amir Yavuz AKIN

Tomris kapıyı tıklatıp bir süre ses gelmesini bekledi.

" Gel!"

Duyduğu sesle kapıyı açıp odaya girdi. Ardından da Nazlı.

Tomris hemen duruşunu düzeltip selam verdi.

" PÖH Başkomiseri Tomris Kurt, Şanlı Urfa. Emredin Amirim!"

" Rahat!"

Tomris rahata geçip, amirin anlamaz bakışları arasında konuştu.

Nazlı onları biraz geriden izliyordu.

" Amirim, ben yeni tayini buraya çıkan Başkomiser."

" Anladım başkomiserim. Ama senin daha işine başlamana, yaklaşık bir hafta var. Niye erkenden geldin buraya."

Tomris, sakinleşmek için derin derin nefesler aldı.

" Kocam, amirim. Kendisi Ömer Kurt. Yaklaşık bir saat önce nezarethaneye düştü kendisi. Yanında kimliği olmadığı içinde, kim olduğunu sorgulayamamışsınız."

" Haa o senin kocan mıydı kızım? Adamları haşat etmiş. Sorgusunda, adamların bir kızı sıkıştırdığını söylemiş. Ömer de müdahale etmiş. Normalde böyle bir durumda, Ömer içeride tutulmazdı ama hem adamlar şikayetçi hem de Ömer'in yanında bir kimlik olmadığı için erkenden çıkaramadık. Kendisi asker olduğunu söyledi. Ama dediğim gibi, kanıtlayacak bir kimlik yok ortada."

Tomris sinirle burun kemerini sıkarken, cebinden Ömer'in askeri kimliğini çıkardı.

" Binbaşı Ömer Kurt kendisi, hem de kimlikte göreceğiniz üzere bordo bereli. Adamlarla bir de ben görüşüp, ifadelerinin geri çekilmesini, ardından Ömer'i çıkarmanızı istiyorum. Biraz daha Ömer burada durursa, albay ve üst rütbelerinin gelmesi yakındır."

Amirin gördüğü kimlikle, kaşları şaşkınlıkla kalktı. Hızla dışarıya doğru seslendi.

" Şebnem!"

Kapı hızla açılıp, odaya orta yaşlarda bir kadın polis girdi.

" Buyurun amirim."

" Tomris Başkomiserini nezarethaneye götür."

Polis, kim olduğunu anlamadığı için odada ki iki kadına bakarken, sabırsızlıkla Tomris konuştu.

" Benim başkomiser. Hemen gidelim lütfen."

İkili hızla odadan çıkıp giderken, amir odada kalan kızıl saçlı kıza baktı.

" Siz?"

Nazlı, tanışmak için öne doğru adımlayıp elini uzattı.

" Kıdemli Üsteğmen Nazlı Baran. Binbaşı Ömer'in timindenim. Hem de kardeşiyim."

Amir, Nazlı ile tanışırken; Tomris hızla nezarethaneye girdi.

Girdiği nezarethaneyle, Ömer'i bir ayağını uzatmış diğeri toplanmış şekilde başını arkaya atmış uyuduğunu gördü.

Hayretle gözleri açıldı. Kendisi orada onu kurtarmak için çabalarken, Ömer efendi bir de uyuyor muydu yani?

Ömer duyduğu adım sesleri gözlerini açtığında, karşısında sinirle ona bakan karısını görmesi ile hızla oturduğu yerinden kalktı.

" Tomrisim."

Parmaklıkların ardında ki kadına yaklaşabildiği kadar yaklaşıp, demir parmaklıkların arasından ellerini uzatıp Tomrisin ellerini tuttu.

" İyi misin Ömer? Bir yerinde bir şey yok değil mi?"

Tomrisin siniri buraya kadardı işte. Telaşlı bir şekilde gözleri, Ömer'in vücudunda hasar tespiti yaparken, elleri biraz daha sıkıca tutulup kendisine çekti.

Ömer, ellerini ayırıp Tomrisin yanaklarını kavrayıp alnına derin bir öpücük bıraktı. Sadece bir kaç saat ayrı kalmalarını rağmen çok özlemişti. Kavgalı olmaları falan umrunda değildi şu an. Bu öpücük yetmişti onun sinirinin geçmesine.

Tomris, yanağında ki elleri tutup, Ömer'in avuç içlerine birer öpücük bıraktı. Çok endişelenmişti Ömer'e bir şey oldu diye.

" Sen geldin ya yavrum. Bir yaram olsa da iyileşirdim zaten."

Tomris tebessümle karşısında ki adama bakarken, nerede olduğunu hatırlayıp ellerini usulca ayırdı.

" Amirle konuştum. Anlattığına göre sen haklısın. Ama adamlar şikayetçi olduğu için şu an çıkamıyorsun. Ben adamlarla konuşup, şikayetlerini geri çekmelerini sağlayacağım. Mesleğinden dolayı da çok fazla tutamazlar zaten seni."

Ömer başka çaresi olmadığını bildiği için başını salladı.

Vedalaştıklarında Tomris tam gidecekken, Ömer aklına gelenle onu durdurdu.

" Yavrum mümkünse yanıma gelme. Ben bu nezaretten tek başıma çıkmak istiyorum. Beni çok karşılamak istiyorsan, dışarı da bekle beni."

Tomris, Ömer'in alayla söylediklerine göz devirdi.

" Saçmalama Ömer! Ben senin gibi her şeyi şiddetle çözmem. Unuttun mu ben bir polisim. Tabi ki de nezarete düşmek gibi bir aptallık yapmam."

****************************************************

" Ya bir kendimi açıklamama izin verseniz her şeyi anlatacağım. Hem ben bir polisim. Bunu yapmaya hakkınız yok."

" He bacım he. Sen onu adamları tehdit etmeden ve dövmeden önce düşünecektin."

Ömer duyduğu sesler ile hızla ayağa kalktığında, nezarethaneye doğru eli kelepçeli Tomrisi ve onu ilerletmeye çalışan bir orta yaşlarda erkek polis gördü.

Ömer bir an da kahkaha atmaya başladığında, Tomris göz devirerek ona baktı.

Ne vardı gülecek canım? Bir polis nezarete düşemez diye bir kural mı vardı? Vardı da o mu bilmiyordu yani?

" Gülmesene!"

Tomrisin cırlaması ile Ömer kendini durdurmaya çalışsa da, bir türlü sakinleşemiyordu.

O sırada çoktan Tomriste hemen yanında ki nezarete girmiş, polis kapısını kitliyordu.

" Saçmalama Ömer! Ben senin gibi her şeyi şiddetle çözmem. Unuttun mu ben bir polisim. Tabi ki de nezarete düşmek gibi bir aptallık yapmam. Hahahahaha tam da dediğin gibi oldu yalnız. Sen nezarete düşmek gibi bir aptallık yapmadın ahahahahahaha."

Ömer gülmekten yüzü kızarmış bir şekilde gülmeye devam ederken, Tomriste daha fazla dayanamamış o da gülmeye başlamıştı.

" Hahahaha ama iyi dövdüm Ömer. Gerçi sen bana bir şey bırakmamışsın ama."

Ömer gururla göğsünü kabarttı.

" Bir bordo bereli olarak, öyle şerefsizleri köpek götüne benzetmek benim görevim."

Tomris bu duruma daha fazla gülerek konuştu.

" Köpek götü bile daha iyi durumda yalnız."

O sıra aklına gelenle kahkahasını durduramadı.

" Yalnız adamın birine attığın bir tokatla üç dişi ve çene kemiği kırılmış."

" Ne sandın kızım? Normal tokat mı o? Has ve has Osmanlı tokatı o."

Onlar gülerek sohbet ederken, onları izleyen Nazlı başını iki yana salladı.

Bunlar adam olmazdı.

Eh, iyi tarafından bakacak olursa aralarında küslük namına bir şey kalmamıştı.

İleriye doğru adımlarken, kahkahaları iyice yükselen ikiliye sahte bir sinirle bakıp konuştu.

" Oooo muhabbetiniz bol olsun gençler."

" Sağ ol bacım."

" Sağ ol görümcecim."

Nazlı onlara hin bir şekilde gülümseyip konuştu.

" Şimdi elime düştünüz siz."

Karı-koca tedirginlikle Nazlı'nın gülüşüne bakarken, bu durumu kurtarmak için Ömer konuştu.

Ama nasıl bilecekti ki, işlerin daha da kötüleşeceğini.

" Valla bizim bir suçumuz yok Nazlı. O şerefsizler genç bir kızı sıkıştırmışlar, yetişemesem kim bilir neler yapacaklardı."

Nazlı'nın bu seferde sinirle kaşları çatılırken konuştu.

" Şu şerefsizleri bir de ben ziyaret edeyim en iyisi."

Demiş ve itirazları dinlemeden yanlarından uzaklaşmıştı.

****************************************************

Yaklaşık bir saat nezarette bekleyen ikili, gelen seslerle hızla yerinden ayaklandı.

" Orası kim bilir nasıl pistir memur bey. Beni oraya götürmeseniz olmaz mı?"

Ahmet?

" O şerefsizleri dövmezsem, ben nasıl kadın haklarını savunmuş olurum memur bey?"

Nazlı?

" Benim midem kazındı. Bana bir dürüm sipariş verebilir misiniz?"

Murat?

" Abi bu nezaretlerde neden demir parmaklıklar var?"

Ali?

Gördükleri kalabalık ile ikilinin ağzı şaşkınlıkla açılırken, bol sesli bir giriş yaptılar nezarete.

Karı-koca şaşkınlıkla açılan ağızlarını birbirlerinin elleri ile kapatırken, ikisininde aklından aynı düşünce geçiyordu.

Pusat timi buradaysa onları kim kurtaracaktı...

Eveet bir bölüm daha bitti. Nasıldı?

Tomrisin sinirinden nasibini alan masum Nazlım?

Nazlı ve araba aşkı? İkinci bölümde ki Ömer'in bir sahnesi ile aynılar resmen jfhcjcjcjhfg

Tomris ve o polis kimliği çıkarışının havası 😎💅

Tomris tabiki de siddet bağımlısı değil. Sadece kocasına çekmiş hfgjfjgjgjfh

Pusat timi ve karakol, aynı cümlede nedense bu ikiliyi çok fazla kullanacağız gibi hissediyorum hfjgjfjgjfj

Evet bizi gerçekten de karakoldan kim çıkaracak?

O zaman bir sonraki bölüme kadar hoşça kalın canlarım...

 

 

Loading...
0%