Yeni Üyelik
20.
Bölüm

17.Bölüm

@yazarpapatya01

Merhabalar canlarımmm.

Bölüme geçmeden önce yıldıza basmayı ve satır arası yorum yapmayı unutmayııın.

Kontrol etmeden atıyorum. Şimdiden bir yanlışım varsa affola.

İyi okumalar dilerim...

Yazardan:

Ömer yeri titreten adımlarla ilerliyordu, askeriyenin soluk yeşil koridorlarında.

Sonunda o büyük gün gelmiş ve efsane Pusat timi, vatanının her karışını korumaya geri dönmüştü.

Öncelikle albayın yanına gidip geldiklerini belirtmişler, ardından da bir askerin askeriyeyi gezdirmesi ile üniformalarını giymek için ayrılmıştılar.

Timin ortak odası olsa da, Nazlı kadın olduğu için ayrı bir yerde giyinmiş, Ömer de rütbesinden dolayı kendisine ait olan odasında hazırlanmıştı.

Üstünü giyindikten sonra, ayna karşısında uzun bir süre üstündeki üniformasını ve bordo beresini izlemişti.

Bu rütbeye, bu bereye ulaşmak için vücudunda kaç delik olduğunu hesaplamak istemişti bir an. Ama yapamamıştı.

Çünkü o kadar çok yara vardı ki vücudunda, bir süre sonra düşünmek bile fiziksel olmasa da ruhsal acı veriyordu.

Ama sanırım içlerinde en çok canını acıtan yara hiç şüphesiz, ensesinden beline doğru uzanan yara iziydi.

Küçük bir kız çocuğunu kurtarmak isterken, vurulmuştu.

Kurşun bir keskin nişancı tarafından atılmıştı. Tam ensesine doğru atılan kurşun, Ömer'in fark edip eğilmesi ile tüm sırtını sürtmüştü.

İzi geçmemişti. Küçük bir operasyonla izi sildirebilirdi. Ama o sildirmemişti. Vatanı için aldığı bir kaç iz onun için önemli değildi.

Tomrise de sormuştu zamanında, rahatsız olur musun diye?

Tomrisin cevabı ise şöyle olmuştu.

' Bunca sene vatanımı korumak için onca yara aldım. Çoğu vücudumda kalıcı bir şekilde duruyor. Ve bu izleri sildirmeyeceğim. Şimdi sen söyle, sen benden rahatsız olur musun?'

O gün bir kez daha aşık olmuştu Ömer, Tomrise. Ona Tomristen başkası yakışmazdı. Tomrise de kendisinden başkası yakışmazdı. Onlar ömürlük eşlerini bulmuştular.

Adımları yeni öğrendiği tim odasına doğru ilerlerken, bir ses duydu.

" Bugün bir kızıl görmüşüm, uff yani. Böyle bir parça ömrü hayatımda görmedim ben. Kıdemli Üsteğmenmiş. Giyinme odasından çıkarken gördüm. Harika bir şeydi. Gözlerimi ondan alamadım."

Ömer'in gözü seğirirken, sakin olmaya çalıştı. Ramazan ayındaydılar. Özellikle de bu ayda fazlası ile sabırlı olmalıydı insan. Orucu boşa gitsin istemiyordu.

" Ayağını denk al oğlum. Kurt Binbaşı geliyormuş. O adamın hiç acıması yokmuş. Bu konuşulanları duyarsa kim bilir neler yapar."

" Ne abarttın sen de oğlum. Hiç bir bok yapamaz. Hem adamın daha ne zaman geleceğini bile belli değil. Hem kim bu Kurt Binbaşı da? Kesin torpille bugünlere gelen, pısırık bir şeydir."

Ömer duyduğu sözler ile gülümsedi. Laz damarının atmasına son bir kalmıştı. Daha fazla bu cümleleri duymamak için, kapısı aralıklı olan odanın kapısını açıp sessizce içeri girdi.

Kendisini gören asker konuşacakken, eliyle sus yapıp, hadsizce konuşan askerin tam arkasında durup konuştu.

" İstersen bir dönde kendin bak asker. Sonuçta pısırık olup olmadığımı arkadaşından öğrenecek değilsin."

Asker arkasını dönmesi ile bir gövde ile karşılaştı. Yavaş yavaş başını kaldırdığında, gördüğü uzun ve kalıplı bedenle yutkunarak bir adım geriye attı.

" Tanışalım mı asker? Ben Binbaşı Kurt. Sen de sanırım bundan sonra ki bir ay boyunca, tuvaletleri diş fırçası ile temizleyecek askersin."

Askerin itiraz için ağzı açılacakken, Ömer'in yanağına hafif (!) tokatlar atmasına ile susmuştu.

" O pis ağzın ile tuvaletleri temizletmemi istemiyorsan sus. Bir daha da devletimin askerinin böyle terbiyesizlikler yaptığını görmeyeyim. Tamam mı canım benim?"

Asker hemen hazır ol duruşuna geçip bağırdı.

" Emredersiniz komutanım!"

Ömer kaşlarını kaldırıp oyuncu bir tavırla konuştu. Yüzünde çok pis bir gülümseme vardı.

" Bu kadar bağırmana gerek yok asker. Sonuçta ramazan ayındayız. Hepimiz oruç tutuyoruz. Mesela ben sen çok yorulma diye tuvaletleri günde iki kez temizlemeni isteyeceğim. Normalde bu cezayı verdiğim askerler, her ezan okunduğunda temizlerdi. Yani kıymetimi bil. İyi günüme denk geldin. Hadi yine iyisin."

Demiş ve bir an da yüzündeki uyuz edici gülümsemeyi silmişti.

" Şimdi ya işe başlarsun, ya da ben senu çok güzel bur şekilde başlaturum. Anlaşuldu asker?"

" Anlaşıldı komutanım."

" Afferun, adam ol azucuk."

Demiş ve odadan çıkmıştı. Yüzündeki sert ifade ile dinlenme odasına giderken, sakinleşmek için içinden karadeniz türküleri söylüyordu. Yoksa sakinleşemeyip, o askere kurşunlarla iki tur horon teptirecekti.

****************************************************

Mahalleye araba ile giriş yapan ikili evlerinin önünde dururken, gençlerin masaları ve sandalyelerin taşıdığına görmüştüler.

Arabadan inen ikiliye bir kaç saniye baksalar da, sonradan herkes işine geri dönmüştü.

İkisininde üstünde üniformaları yoktu. Bir süre daha kimseye asıl mesleklerini söylemeyeceklerdi.

Bu durumu da Ömer söylemişti. İlk başta bu duruma anlam veremeyen Tomris, Ömer'in ona anlattığı şeyler ile iki saat kum torbası yumruklayacak güç bulmuştu.

Demek Nisa Hanım beni bit, pire bastı, gel beni kaşı diyordu. E o zaman o da kaşırdı yani. Hiç sorun değildi.

Ömer, Tomrise doğru dönüp yanağından bir makas aldı.

" Yavrum ben şu gençlere bir yardım edeyim. Açlıktan sünmüşler resmen. Daha fazla yorulmasınlar. Sende mutfağa geç, ben birazdan gelirim."

" Tamam aşkım. Ben geçiyorum acele etmene gerek yok."

Ömer duyduğu aşkım lafı ile gülerek Tomrisin yanından uzaklaştı. Garip bir şekilde şu 'aşkım' lafı hoşuna gidiyordu. Pardon! Tomrisin ağzından hoşuna gidiyordu.

" Selamın aleyküm gençler."

"" Ve aleyküm selam abi.""

Gençlerin topluca konuşması ile hafif gülümseyip konuştu.

" Yardım edilecek bir şey var mı?"

İçlerinde yirmili yaşların başında olan bir genç konuştu.

" Valla abi hiç hayır diyemeyeceğim. Daha gelecek bir sürü masa var. Eh bunlarda da güç kalmadı."

Yanlarında ki arkadaşları ona vururken, Ömer hafif tebessüm etti.

" Eee söyleyin o zaman nerede bu masalar? Hemen taşıyalım da, hanım beni evde bekliyor."

İlk başta konuşan genç tekrardan konuşacakken, yanında ki arkadaşı eli ile ağzını kapattı.

" Yok abi sen bu mala bakma. Biz hallederiz. İşten yeni geldin anlaşılan. Sen Tomris ablayı bekletme de git."

Ömer, karısını nereden tanıdığını sormadı. Bu mahallede Tomrisi tanımayan var mıydı? Asıl soru buydu.

" Yok aslanım, ben yardım edeyim size. Sizde iyice sünmüşşünüz baksana. Hep beraber halledelim."

Gençlerin onayı ile köşede toplu bir şekilde duran masalara doğru ilerlediler.

" Abi şunu biz üç kişi taşıyoruz. Sen de yanına iki kişi al da beraber taşıyın."

" Gerek yok aslanım."

Demiş ve tek seferde kaldırmıştı masayı Ömer.

Arkasından duyduğu hayret nidaları ile masayı yan yana duran diğer masaların yanına taşıdı.

Bu masa onun için bir hiçti. O başındaki bordo bereyi o kadar kolay almamıştı. O bereyi kazanmak için, her gün traktör tekerlekleri sırtlarındayken yüzlerce şınav çekmişlerdi silah arkadaşları ile. Ve o tekerlek bile onlar için en hafif ağırlık idi. Kat kat fazlasını taşıdıkları olmuştu çoğu zaman.

Masayı yerine koyup arkasına dönmesi ile ona ağzı açık şaşkınlıkla bakan gençleri gördü.

" Lan oğlum hadi! Hemen halledelim şu işleri. Ben size evde hanım bekliyor diyorum. Siz oyalanıyorsunuz."

Gençlerin kendisine gelmesi ile hızla masaları taşıdılar.

Çocukların adını öğrenen Ömer, ilk konuşan çocuğun yani Caner'in onun kaslara yavşaması ile tek kolu ile onu kaldırdı.

" Vayy Ömer abime bak be! Abi resmen tek kolunla beni taşıyorsun. Evlilik düşünür müsün?"

Ömer gülerek Caner'i bir an da yere bıraktı.

Kaç metre yükseklikten düşen Caner'in kendine gelmesi bir süre sürmüştü. Arkadaşları ona gülerken, o hâlâ giden Ömer'in arkasında yavşamakla uğraşıyordu.

" Şu asalete, şu endama bakın hele. Adam yürüyen meteor. ALACAM SENİ!"

Ömer sonda arkasına dönüp küçük bir bakış attı. Caner'in ciddi olmadığının bilerek, gülerek evine gitti.

Anahtarla açtığı kapıyla, mutfaktan Tomrisin sesi duyuldu.

" Ömer, canım mutfağa gelebilir misin?"

" Geldim hatun."

Ömer mutfağa girdiğinde, oradan oraya koşturan karısını gördü.

" Yavrum ne bu hâl?"

Mutfağın içinde koşturmaktan yüzü kıpkırmızı olmuş Tomris, nefes nefese Ömer'e döndü.

" Ay Ömer, yemekler yetişsin diye biraz uğraştım. Onda da aşırı terledim. Sen yemekleri kontrol ederken ben bir duşa girsem."

" Tamam gir sen Tomris. Ben bakarım yemeklere."

Tomris, Ömer'in yanağına küçük bir öpücük bırakarak hızla mutfaktan çıktı.

Ömer güzel bir tebessümle yemeklere bakarken, hızlı bir duş alıp çıktı Tomris.

Kendisine ve Ömer'e kıyafet çıkarıp hızla üstünü giyindi.

Makyaj masasının pufuna oturup hızlıca saçlarını taradı. Kurutmaya şu an acayip üşeniyordu. Hiç uğraşamayacaktı o yüzden. Tam saçlarını toplayacakken, odaya giren Ömerle ona baktı.

Ömer, Tomrisin ıslak saçlarını görünce bir şey söylemeden kurutma makinesini çıkarıp fişe taktı.

Tomris sessiz bir şekilde ona bakarken, Tomrisin her bir saç telini ayrı bir özenle kuruttu.

Kurutma işi bitince, makineyi kenara bırakıp Tomrisin saçlarına bir öpücük bıraktı.

" Örmemi ister misin yavrum?"

Güzel bir tebessümle Ömer'i izleyen Tomris, Ömer'in sorusu ile başını hayır manasında iki yana salladı.

" Hayır aşkım böyle dursun. Ben kurutmadım diye toplayacaktım. Ama sen kuruttuğuna göre bir sorun yok açık durmasında. Sen de bir duş al istersen. Yatağın üstüne kıyafetlerini bıraktım. Ben de bir yemeklere bakayım."

Ömer'in onu onaylaması ile saçını arkaya doğru savurarak odadan çıktı. Arkasından iç çekerek onun saçlarına bakan Ömer'i fark etmeden.

Yemekleri kontrol eden Tomris, çalan zille kapıyı açtı.

Karşısında gördüğü Pusat timi ile yüzünde güzel bir tebessüm oluştu.

" Hoş geldiniz."

Tomrisin geri çekilmesini ile hepsi sırası ile eve girerken cevap verdiler.

"" Hoş bulduk.""

Nazlı hızla öne atılıp Tomrise sarıldı.

" Ayy çok güzel olmuşsun Tomris."

" Yaa sen de çok güzelsin Nazlım."

Nazlı saçlarını arkaya doğru savurup, kendinden emin bir şekilde konuştu.

" Her zamanki güzelliğim canım."

Onlar gülüşerek salona geçerken, kısa bir süre sonra aralarına Ömer de katılmıştı.

" Hoş geldiniz."

Elleri ile ıslak saçlarını karıştırıp, kardeşlerine tek tek sarıldı. Sanki bir kaç saat önce beraber değillermiş gibi.

" E hadi vakit geliyor, gidelim artık."

Hepsi Ömer'i onaylaması ile Tomris ve Nazlı mutfakta ki yemekleri almıştı. Tomris iki çeşit yemek yapmış, Nazlı da tatlı yapmıştı.

Tam evden çıkacaklarken, Ömer onları durdurmuştu.

" Sakın mesleğimizi söyleyeyim demeyin. Çalıştığımız gibi, biz toplu olarak savaşda ki insanlara gönüllü olarak yardım eden sağlıkcılarız. Tomris ise normalde ana sınıfı öğretmeni. Ama şu ara dinlenmek için bir süre ara verdi. Yaz tatilinden sonra işine geri başlayacak. Ama bir arkadaşının zihinsel engelli çocuğu için, bazenleri özel ders vermek için şehir değiştiriyor. Anlaşılmayan bir şey var mı?"

Tomriste dahil hepsi hazır ola geçip konuştu.

"" Yok komutanım.""

Ömer onlara gülerek evden çıktı. Hepsi bahçe kapısından çıkarken, mahallelinin yavaş yavaş masalara oturduğunu gördüler.

Tomris ve Nazlı kadınların taşıdıkları yemeklere yardım için giderken, erkekler de gördükleri Mustafa Bey ile onun yanına doğru ilerlediler.

Mustafa Bey yanına yaklaşanları fark ettiğinde ayağa kalktı.

" Ooo hoş geldiniz oğlum."

Ömergil onlara bakan diğer erkekleri umursamadan, sırayla Mustafa Bey'in elini öptüler.

Eli öpülecek insandı Mustafa Bey.

" Hoş bulduk baba."

" Hoş bulduk amca."

" Hoş bulduk amca."

" Hoş bulduk amca."

Onlar sohbet ederken, kısa bir süre sonra gelen Tomris ve Nazlı da onlara katılmıştı.

Mustafa Bey'in ısrarı ile ÇELİK ailesinin yanına oturmuştular.

O sırada gelen Beyza ile selamlaşırlarken, Ömer yanına birinin oturmasına ile o tarafa döndü.

Gördüğü yüz ile bir 'tövbe estağfurullah' çekip yerinden kalktı. Sağ tarafında Tomris otururken, Tomrisin yanında da Nazlı oturuyordu.

Tomris henüz görmemiştim Nisayı.

" Nazlı, abim."

Beyza ve Tomrisle sohbet eden Nazlı hemen abisine döndü.

" Efendim abi."

" Sen buraya geç abim. Yer değiştirelim."

Nazlı niye diye soramadan gördüğü kızla, hızla yerinden kalktı.

Tomris gördüğü görüntü ile sinirle ellerini yumruk yaptı. Bu kızı bir gün fena dövecekti.

Nazlı ve Ömer'in yer değiştirmesi ile masa da kısa bir an sessizlik olmuştu.

Nisa'nın yaptığıyla herkes kıza değişik bir canlıymış gibi bakıyordu. Bu kadar iğrenç bir insan mıydı gerçekten de Nisa?

Aynur Hanım, Nisaya ters ters bakıp önüne döndü. Eve gidince halledecekti bu kızı. O, kızını bu kadar iğrenç biri olarak büyütmemişti.

Ezanın okunması ile herkes oruçlarını açmıştı. Sohbet ve gülüşmelerle geçirdikleri iftar sonrası, şimdi de çay içip tatlılarını yiyorlardı.

Yemek boyunca Tomrisin Ahmet, Murat ve Aliyle ilgilenmesi ile Oğuz, Mert ve Çınar'ın yedikleri yemekler boğazında kalmıştı.

Ömer önüne konan hamsiköy tatlısı ile gözleri parlayarak koyan kişiye baktı.

Beyza ona tatlı bit tebessüm sunup konuştu.

" Tomris seviyor diyince, senin için yaptım abi."

Ömer hafif bir tebessüm edip konuştu.

" Çok sağ ol abim. Benim de canım çekmişti."

Herkes kendi aralarında konuşurken, biraz daha bir şeyler öğrenmezse çatlayacağını bilen Melahat Hanım, Tomrise bakarak konuştu.

" Eee Tomris buradan gittikten sonra neler yaptın?"

Bu soru ile herkes Tomrise dönmüştü.

Tomris karşısında ki kadının görmesini umursamadan göz devirdi.

Nazlı, Tomrise doğru mırıldandı.

" Meraklı Melahat dediğin bu değil mi?"

" Hı hı bu."

Tomris buz gibi bir ifade ile Melahat Hanıma bakıp konuştu.

" Hayırdır Melahat teyze? Çok mu merak ediyorsun, kızınla Nisa'nın birlikte beni buradan gönderdikten sonra, yaptıklarımı?"

Melahat Hanım hızla yerinden dikleşti.

" Kızıma iftira atıldı bir kere. Benim kızım öyle bir şey yapmadı."

Tomris alayla karşısında ki kadını süzdü.

" Aynen Melahat teyze aynen. Kesin öyle olmuştur. Ama madem çok merak ediyorsun söyleyeyim. Bu mahalleden gittikten sonra, sandığınızın aksine gayet iyi bir yerde yaşadım."

Bir ay sokakta yattım.

" Gayet mutlu bir şekilde üniversite sınavına hazırlandım."

İş arasındaki beş dakikalık molalarda, gürültü içinde soru çözdüm.

" Daha sonra da üniversiteye gidip ana sınıfı öğretmenliği okudum."

Yalnız başıma, polis okulunu büyük bir hırsla bitirdim.

" Ardından da iş hayatına girip çalıştım."

Kadın olduğum için sürekli baskılanarak, istifa etmemeye çalıştım.

" Sonra da Ömerle evlendik işte. Başka her hangi bir şey olmadı."

Oldu çok şey oldu...

Mustafa Bey kızına acıyla bakıp önüne döndü. Tomrisin anlattıkları daha hiç bir şeydi. O da, çok az bir kısmını sonradan öğrenmişti.

Kısa bir an aklı Tomrisin söylediği mesleğe takılsa da bir bildiği vardır diye bir şey söylemedi.

Nisa hafif öne doğru eğilip, Ömer'e bakmaya çalıştı.

" Eee Ömer sen ne iş yapıyorsun?"

Ömer ve Tomris, sabır çekerek başlarını yukarıya doğru kaldırdılar.

Tomris, Ömer'in cevap vermesine izin vermeden kendisi konuştu.

" Ömer değil abi diyeceksin, bu bir. Ömer'in mesleği seni ilgilendirmez bu iki. Her şeye burnunu sokup durma, bu da üç."

Demişti ve hızla önüne dönmüştü.

" Abi!"

Tomrisin sesi ile Oğuz ve Mert hızla ona dönerken, Tomris Ahmet'e bakarak konuştu.

" Abi, tatlı koyayım mı?"

Ahmet başını iki yana sallayarak konuştu.

" Gerek yok abim. Daha fazla yiyemeyeceğim."

Yediği lafla susan Nisa, yüzsüzlüğünü belli ederek tekrar konuştu.

" Haha abiymiş. Ne oldu Tomris? Benim abilerimden fayda bulamayınca, kendin gibi ezik birini mi buldun."

Nisa alayla konuşurken, hızla ayağa kalktı Nazlı.

" Benim abim hakkında düzgün konuşacaksın."

Nazlı'nın arkasına herkes ayağa kalkarken, Ahmet tam sakinleşmesi için konuşacakken Nisa tekrardan konuştu.

" A-a konuşmazsam ne yaparsın acaba?"

Nazlı karşısındaki kızı süzüp konuştu.

" Öldürürüm seni."

Nisa alayla konuştu.

" Tabi kesin yaşanır bu şey."

Nazlı da aynı alaylı gülümseme ile konuştu.

" Haklısın aslında. Sonuçta seni öldürsem bile, bir dünya malı olarak dünya da kalırsın."

" Ne diyorsun sen be?"

Nisa hızla öne doğru atılırken, Nazlı tekrardan konuştu.

" Diyorum ki; ya ölü, ya diri, ya da deli. Her halükarda dünya da kalıcısın. Ama unutma, her dünya da kalan mal gibi, sen de çok acı çekersin...

Evet bir bölüm daha bitti. Nasıldı?

Askerin Nazlıyı gizlice izlemesine ve arkasından konuşmasının, cezası az diyen var mı?

Ömerimize yavşayan, Tomrisimizin yeni rakibi Caner?

Ömer'in Tomrise, Nisa ile ilgili her şeyi anlatacağını tahmin ediyor muydunuz?

Tomrisimin o evden gittikten sonra yaşadığı çok şey var maalesef 😢

Ayrıca Mustafa Bey'in çoğu şeyi bilememesinin sebebi, Tomrisi bulamamasından kaynaklı. Tomris üniversiteye gittiği zaman, Mustafa Beyle konuşmaya başladı.

Normalde Nisa ismini gerçekten çok sevmeme rağmen, burada o isimden daha doğrusu o kişiden nefret ediyorum. Benimle aynı duyguları paylaşanlar var mı?

Nazlım için, burayı taçlar ile donatalım 👑👑👑👑👑👑

Evet buraya da bir burçlarımızı yazalım bakalım. Kimler aynıymış görelim. Ben bir aslanım bu arada 🦁

O zaman bir sonraki bölüme kadar hoşça kalın canlarım...


Loading...
0%