@yazarpapatya01
|
Merhabalar canlarımmm. Bölüme geçmeden önce yıldıza basmayı ve satır arası yorum yapmayı unutmayııın. İyi okumalar... Yazardan (1 hafta sonra): Tomris, karakolun koridorun da ilerlerken oldukça sinirliydi. Ömer'in yakında göreve gideceği üzüntüsü ve stresi yetmezmiş gibi, Nisa salağı ve polisliğe yakışmayan şerefsiz heriflerle uğraşıyordu. Duyduğunu göre, bazı gereksizler arkasından konuşuyormuş. Yok çok güzelmiş, yok çok ateşliymiş... O ateşi onların bir yerlerin de patlatacaktı. O zaman göreceklerdi ateşli hatunu. Hızlı adımlarla geldiği odanın tam kapısını açacakken, duyduğu konuşmalar ile duraksadı. " Yeni gelen başkomisere hayran olmamak elde değil. Kadın bu yaşında bir çok göreve gitmiş ve hiç birinde de görevi tamamlamadan dönmemiş." " Onu bunu bırakın da bu kadın çok güzel. İstemez misiniz yengeniz olsun?" Alayla güldü Tomris. Rüyasında bile göremezdi öyle bir şeyi. " Saçmalama oğlum, o kadın sana hiç bakar mı?" Hah! Çok doğru bir sözdü. O kişinin alnından öpmek lazımdı. " Niye bakmasın lan? Benden yakışıklısını mı bulacak. Bak görün iki haftaya koluma takarım onu." Senden kat kat yakışıklısını ben koluma taktım, demek vardı ya neyse. Daha fazla bu iğrenç konuşmayı duymak istemediği için, odaya doğru bir adım atıp konuştu. " Peki bundan şeyin haberi var mı? Benim?" Genç polis duyduğu sesle arkadaşlarına iddialı bakışlar atarak, saçlarını düzeltip arkasına döndü. Kendisine tek kaşını kaldırmış, sinirli bir şekilde bakan kadını gördüğün de güzelliği ile bir kez daha yutkundu. Bu güzellik karşısında ne diyeceğini unutmuştu. Tomris, karşısındaki habeş maymununa göz devirip, konuştu. " Cevap yok anlaşılan. O zaman bundan sonraki bir ay boyunca arşiv düzenleme ile uğraşırken ne cevap vereceğini düşünürsün." İtiraz için açılan ağzı ile tekrardan konuştu Başkomiser KURT. " Böylelikle de bir daha bir kadınla alakalı, özellikle de evli bir kadınla alakalı böyle konuşmamayı öğrenirsin." Genç polisin duyduğu evli lafı ile, şaşkınlıkla bir kaç kelime çıktı ağzından. " Ben, ben bilmiyordum, bil-" Sözü bitmeden boğazına yapışan ellerle, biraz önce yaslandığı duvara tekrar yaslandırdı Tomris. " NE DEMEK BİLMİYORDUM LAN? NE DEMEK BİLMİYORDUM! EVLİ VEYA DEĞİL! SENİN HİÇ BİR KADININ ARKASINDAN BÖYLE KONUŞMAYA HAKKIN YOK! DUYDUN MU BENİ?" Tomrisin kükreyişi tüm karakolda duyulmuştu. Duydukları bağırış herkesin yerinde donup kalmasını sağlamıştı. Geldiği günden beri çok fazla seslerini duymadıkları başkomiserlerinin sesini, bu kadar net duymayı beklemiyordu hiç biri. O sırada Tomrisin, duymayı hiç beklemediği bir ses duyuldu koridorda. " Tomris?" Tomrisin duyduğu ses ile eli gevşerken, yere doğru öksürerek düştü genç polis. Tomris yavaşça arkasına döndüğünde, gördüğü bedenle ağzından tek bir kelime döküldü. " Abi?" Selim yüzündeki geniş gülümseme ile, kollarını iki yana doğru açtı. " Çiçeğim." Tomris bir an bile düşünmeden, koşarak güvendiği kollara atladı. " Tomrisim, güzel çiçeğim." Selim, kollarındaki kardeşinin saçlarını öperken, uzun zaman sonra kendisini huzurlu hissediyordu. Biraz daha sıkı sarıldı kollarındaki kadına. " Abisinin canı." Tomris biraz geri çekilip konuştu. " Çok özledim seni abi." " Bende seni özledim çiçeğim." " Senin burada ne işin var abi? Sen Iğdır'da değil miydin?" " Evet aslında oradaydık tim ile. Ama tayinimiz buraya çıktı geçen hafta. Ben de sürpriz olsun diye sana söylemedim." Tomris onları izleyenleri fark ettiğinde geri çekildi. Abisinin yanında gördüğü kişilerin onlara merakla baktığını fark ettiğinde, baş örtülü kıza elini uzattı. " Başkomiser Tomris KURT." Yasmin karşısındaki kadının rütbesi ile hızla hazır ola geçerken, Yiğit ve Sıla'nın da ondan bir farkı yoktu. " Başkomiser Yardımcısı Yasmin KIRAÇ, Konya. Emredin Başkomiserim." " Başkomiser Yardımcısı Sıla ATEŞ, Bursa. Emredin Başkomiserim." " Başkomiser Yardımcısı Yiğit AYAZ, Mardin. Emredin Başkomiserim." Tomris elini indirerek, karşısındaki gençleri kısaca süzdü. Başındaki yeşil şalı, kara kaş, kara gözü, ona tezat beyaz teni ile yeşil üniformasının içinde gayet güzel görünüyordu Yasmin. Kıvırcık kahve saçları, kahve gözleri ve soğuktan kızarmış beyaz yüzü ile çok güzel bir kızdı Sıla. Yiğit ise Mardinli olduğunu hiç göstermiyordu. Kahveye kayan hafif kumral saçları ve yeşil gözleri ile oldukça yakışıklıydı. Tomris sert sesi ile konuştu. Biraz önce Selimle konuştuğu ses tonundan eser kalmamıştı. " Rahat." Tekrar Selim'e dönüp, yumuşamayan yüzü ile konuştu. Yüzü aksine sesi gayette huzurlu ve mutlu geliyordu. Kaç gündür yaşadığı stresten biraz olsun uzaklaşabilmişti, Selim abisi sayesinde. " Amirimle konuştunuz mu Başkomiserim?" Selim de yüzündeki sırıtmayı silip, ciddiyetle cevapladı Tomrisi. " Konuştuk Başkomiserim. Time yeni katılacak olan polisin de siz olduğunu, bizi karakolu tanıtmak amaçlı gezdirmenizi ve tanışmamızı istedi." Tomris başını sallayıp, eli ile biraz önce geçtiği koridoru göstererek konuştu. " O zaman şu taraftan ilerleyelim Başkomiserim. Önce ben bir etrafı gezdireyim size. Ardından da, tim odasında tanışırız. Tabi sizin içinde uygunsa." Selim, timine kısa bir bakış atıp başını olur manasında salladı. " Uygundur Başkomiserim." Tomrisin yönlendirmesi ile ilerlerken, Tomris gördüğü kapı ile duraksayıp içeri baktı. O polisin hâlâ yerde nefeslendiğini görüp, onu kendine getirmeye çalışan polislere, bir kafa işareti ile geri çekilmelerini emretti. Yanına yaklaşıp ensesinden tuttuğu gibi ayağa kaldırdı, insan demeye bin şahit habeş maymuna hakaret olacak mahlukatı. Polisin dengede durmasını sağlayıp, ellerini polisin omuzlarına koyup hafifçe (!) kavradı. " Benim milletim, devletimin polisine güvenemeyecekse, niye varım ben?" " Ba-başko-" " KES!" Tomris kısa bir es verip, kısık sesi ile konuştu. " Devletimin polisi tarafından, hayal kırıklığına uğradım. Ve ben biri tarafından hayal kırıklığına uğratıldıysam, o kırıkları ona yediririm. Anlayacağın, arşiv daha senin çorba sıralamanda. Daha bunun ara sıcağı, böreği, ana yemeği, balığı, tatlısı, meyvesi, çay, kahvesi var. Tabi ben ikramı da sevdiğimden, seni iyice doyurmadan bırakmayacağım. Uzun bir süre misafir edeceğim seni. Yani yaklaşık dört yıl kadar. Anlarsın ya. Tayindir falan anca bu kadar oluyor. Ama sen hiç, kendi tayinin çıkacağı için endişelenme. Senin gittiğin yerde de, benim vekilim olur. Sen hiç merak etme." Diyip, yanağına bir kaç hafif (!) tokat atmıştı. Kesinlikle yanakları kızarmamış ve odada sesi yankılanmamıştı. Yüzündeki psikopat gülümseyi silip arkasına döndü. Biraz önceki gülümsemesi aksine, gerçek bir tebessümle baktı yeni timine. " E vakit daha fazla geç olmadan sizi gezdireyim Başkomiserim." Demiş ve tüm karakolu baştan sona gezdirmişti yeni timine. Sıla ve Yasmin, büyük bir hayranlıkla bakıyordu Tomrise. Bu kadının yaptıklarını duymuşlardı ve ona hayran olmamak elde değildi. Yiğit ise etrafa umursamaz bakışlar atıyordu. Elbette ki Tomrisle tanışmak onu da mutlu etmişti. Birkaç saniye kadar. Ama pek de umursamamıştı. Eninde sonunda o da bir insandı. Onun hayran bakışlarının tek sahibi vardı. O da şu an elini tutmaya çalıştığı Sılaydı. Sıla elini geri çektikçe umursamadan, tekrar tutmaya çalışıyordu Yiğit. Bu kız bu eli niye tutmuyordu Allah aşkına. Hayır, bir şey yaptı da o mu bilmiyordu? Sıla'nın geri çekilmesine izin vermeden, bu sefer sıkıca tuttu Yiğit. Sıla elini çekmeye çalışsa da beceremediği için, hızla Yiğide dönüp sinirli sandığı bakışlar attı. Aslında oldukça sinirli bakıyordu. Ama bu bakışlar Yiğitte ters etki yapıyordu. Bu sinirli bakışlardan korkmak yerine, sinirden kızarmış yanaklar ve sinirle ısırılan dudakları izlemek, onun için adeta bir şah eserdi. " Ne yapıyorsun Yiğit?" " Elini tutuyorum." " Peki niye Yiğit?" " Çünkü sevgiliyiz." Sevgililik lafı ile tereyağ gibi eriyen Sıla, Yiğidin elini daha sıkı tutup Tomrisi dinlemeye geri döndü. " İşte burası da mühimmat odası. Burası da tim dinlenme odası." Demiş ve odanın kapısını açıp girmişti. Oda da üç tane çift kişilik koltuk, orta boy bir plazma, bir kitaplık, çok küçük bir mutfak vardı. Çift kişilik koltuğun birine kendini atan Tomrisin ardından, Selim de Tomrisin yanına oturmuş ve time de oturmasını söylemişti. Selim kolunun altına aldığı Tomrisin saçları ile oynarken, oda da bir sessizlik olmuştu. Hepsi Selim Başkomiserlerinin öz bir kardeşi olmadığını biliyordu. Ama süt kardeşim var demişti. Anlaşılan Tomris Başkomiserleri, Selim Başkomiserlerinin süt kardeşi idi. " Annem nasıl abi?" " Çok iyi. Daha dün yanındaydım. Bir tek, sürekli seni özlediğini söylüyor." Selim hatırladığı şey ile gözlerini devirip, tekrar konuştu. " Bir de şu kocan olacak tipsiz ve kardeşlerini de özlemiş." Tomris göz devirerek abisinin kolunun altından çıktı. " Senin, benim kocamla derdin ne? Pardon yanlış sordum. Sizin birbirinizle derdiniz ne?" Selim bu da soru mu der gibi, gözlerini açarak konuştu. " O kocan olacak tipsiz, seni benden aldı. Onunla daha büyük başka ne derdim olabilir acaba?" " Ya abi kocama tipsiz demeyi keser misin artık? Benim kocam son derece yakışıklı bir beyefendi." Selim yüzünü buruşturdu, kardeşinin dediklerine. O tipsiz hiçte yakışıklı değildi. Ayrıca beyefendi diyecek kadar kişiliği de yoktu. " Aman kocasına da bir şey dedirtmezmiş. Nasıl olsa uzun bir süre, sizde misafirim. O zaman bu konuyu uzun uzun, o tipsiz kocanla konuşuruz." " Yaaa biz de mi kalacaksın?" " Tabi ki de sizde kalacağım. O kocanı delirtmek varken, neden başka bir evde kalayım." Tomrisin aklına gelenlerle omuzları çöktü. " Ömer bir kaç gün içinde gidecek." Selim yerinde dikleşirken, kaşları çatıldı. " Tüm tim mi gidiyor?" Tomris gözlerini devirip, abisine baktı. " E herhalde abi." Selim'in aldığı cevapla umutsuzlukla omuzları çökmüştü. Tüm tim gidiyorsa, onun güzeller güzeli de gidiyordu. İyi de, daha karşılaşıp hasretini az da olsa, dindirememişti bile. Dertli dertli başını eğerken, içinden şansına güzel (!) dileklerini iletiyordu. Tomris, abisine son bir bakış atıp yeni timine döndü. Onlara güzel bir tebessümle bakıp konuştu. " Yeniden tanışalım bakalım. Ben Tomris KURT. Abimden anlayacağınız üzere evliyim. Bu arada abimle de süt kardeşiz. 28 yaşındayım ve buralıyım. Siz de kendinizi tanıtın bakalım." " Ben Yasmin KIRAÇ. 26 yaşındayım ve Konyalıyım. Bekarım Başkomiserim." " Ben Sıla ATEŞ. 24 yaşındayım ve Bursalıyım. Bekar sayılmam. Sevgilim var." " Ben de Yiğit AYAZ. 27 yaşındayım ve Mardinliyim. Sıla ile sevgiliyiz." Yiğidin pat diye söylediği ile Sıla elini alnına yapıştırmak istemişti. Her yerde hemen bunu söylemek zorunda mıydı? Yiğit çok konuşkan biri değildi. Ama konuştuğu zaman da çok dobra biri olurdu. Biraz önceki gibi, her şeyi hemen söylerdi. " Uzun bir süre beraberiz. Zaman geçtikçe birbirimize alışırız inşallah. Bu arada bu akşam iftara bize gelin. Birlikte yemek yiyelim." Yasmin itiraz için tam ağzını açmıştı ki, Tomris tekrar konuştu. " İtiraz istemiyorum. Başka bir yere sözünüz varsa tabi ki gidebilirsiniz. Ama söz verdiğiniz bir yer yoksa bize gelin. Hem eşim ve kardeşleri ile de tanışırsınız. Zaten uzun bir süre burada olmayacaklar." Üçü de mecburen başlarını sallarken, hepsinin aklındaki soruyu Sıla dillendirdi. " Eşiniz ne iş yapıyor Başkomiserim?" " Eşim ve kardeşleri asker. Göreve gidecekler yakında. Ama benim polis olduğumu ve eşimin asker olduğunu orada ki hiç kimse bilmiyor. Bizim kaldığımız mahalle biraz birbirine bağlı olduğu için, herkes herkesin her şeyini bilir. Ama biz hem yeni geldik, hem de bazı sorunlardan dolayı da söyleyemeyeceğiz bir süre daha. Siz de asıl mesleğinizi söylemeyin." Selim çatık kaşları ile kardeşine baktı. Onun bilmediği başka bir şey mi olmuştu. " Neden söylemiyorsunuz?" " Bir süre böyle olmak zorunda abi." Selim, kafasının sallayıp şimdilik sustu. Sonra asıl sebebini öğrenirdi, nasıl olsa. Bir süre sohbetle geçen zamanın ardından, Tomris ve Yasmin, Selim'in arasına binmişti. Sıla ise Yiğit ile birlikte, Yiğidin arabası ile onların takip ediyorlardı. Normalde her gün Tomrisi, Ömer alırdı işten. Ama bugün Ömer'i arayıp, gelmesine gerek olmadığını önden gideceğini söylemişti. Ömer de sorgulamadan kabul etmişti. Bu hayatta iki şeyi sorgusuz kabul ederdi Ömer. Bir, emirleri. İki, karısının sözlerini. **************************************************** Ömer kapı pervazına yaslanmış, kapının açılmasını bekliyordu kardeşleri ile. Pusat timi de, Tomrisin ısrarı üzere onlara gelmişti yemeğe. Kapının önünde gördükleri fazla ayakkabılar ile Tomrisin yeni timinin de geldiğini anlamış oldular. Tomris zaten yeni timinin yemeğe geleceğini söylemişti. Ömer açılan kapı ile karşısındaki gördüğü kişiyle, gözlerini acıyla kapattı. Ağzından şu cümleler dökülürken, Selim ona sırıtarak baktı. " Ne olur kabus olsun. Ne olur kabus olsun Allahım." Ömer korkuyla gözlerini açtığında hâlâ Selim'in otuz iki diş sırıtan yüzünü görmesiyle hayal kırıklığı ile omuzları çöktü. " Hoş geldin tipsiz." Ömer göz devirerek ağzının içinde konuştu. " Hoş bulduk meymenetsiz." Selim'in yüzü bozulurken, Ömer'in arkasından Nazlı çıktı. " Aaa hoş geldin Selim abi." Demiş ve kısaca sarılıp eve girmişti. Selim donup kalmışken, diğerleri de Selimle kısaca görüşüp eve girdi. Ömer kimsenin olmadığını görünce, bir kapak hareketi çekti. " Bunun üstünde bir soğuk su iyi gider artık, 'Selim abi'." Ömer keyifli bir kahkaha ile eve girerken, Selim hırslı bir soluk bıraktı. " Sen görürsün Ömer. O Nazlıyı nikah masasına oturttuğum da, seni de nikah şahidi yapmazsam ne olayım." Bu sözleri bir tek Ömer duymuş ve hiç umursamamıştı. Ama bir gün gerçek olacağını bilse yine de umursamaz mıydı? İşte orası hiç bilinmezdi... Evet bir bölüm daha bitti. Nasıldı? Sinirli bir Tomris? Selim abimiz? Yasmin? Bu kız için çok güzel fikirler var aklımda hihihihihihihi Sıla ve Yiğit? Herkesi kıskandıracaz. Dedim, neden Aynur Hanımı da kıskandırmayalım? Ve Selim'in annesini de hikayeye katmaya karar verdim. Sizce neler olacak? Pusat timin göreve gitmesine çok az var. Şu an çok duygusal bir kekim 🥺 Ömer ve Selim çok iyi (!) anlaşmıyorlar mı sizce de? Selimimiz, Nazlıya aşık. Ayy neler olur sizce? Kesin bir şey söyleyeyim. Şu an Nazlı, Selim'i abi olarak görüyor. Bir sonraki bölüme kadar hoşça kalın canlarım...
|
0% |