@yazarpapatya01
|
Merhabalar canlarımmm. Bölüme geçmeden önce yıldıza basmayı ve satır arası yorum yapmayı unutmayııın. Bölümü kontrol etmeden atıyorum. Şimdiden bir yanlışım varsa affola. İyi okumalar dilerim... Yazardan: " Tomris daha yemekler hazır deği-" Mutfağa bir an da dalan Murat, gördüğü şeyle gözlerini şaşkınlıkla kırpıştırdı. " Hazır Murat. Şimdi getiriyoruz. Hadi sende yardım et." Tomris bunları söyleyip tam Murat'a döndüğünde, onun şaşkınlıkla bir yere baktığını fark etti. Murat'ın bakışlarını takip ettiğinde, gördüğü Yasminle, gülmemek için dudaklarını birbirine bastırdı. Bu gülmeme çabasını içinde, büyük bir şaşkınlık da mevcuttu. Çünkü şu ana kadar Murat'ın, yemek dışında ilk defa bir şeye bu kadar hayran bir şekilde baktığını görmüştü. Şu an KURT ailesinin evinde bir ilk yaşanıyordu. Ve bu durumu en kısa zamanda kocasına söylemeliydi. Sonuçta böyle önemli bir dedikoduyu kocası ile paylaşmazsa, büyük bir ayıp işlerdi. Yasmin'e kısa bir bakış attığında, kızın Muratla hiç ilgilenmediğini ve önündeki yemekleri, tabaklara koymakla uğraştığını gördü. Murat'ın hâlâ bön bön kıza baktığını fark edip, Murat'ın yüzüne doğru elini bir iki kere şıklattı. Sanki bir rüyadan uyanmış gibi irkilen Murat, şaşkınlıkla gözlerini kırpıştırarak Tomrise döndü. " Oruç bende kafa yaptı herhalde. Olmayan şeyler görüyorum." Nazlı yandan bir gülüşle işine geri döndü. Murat'ın sesindeki binbir duygu ile hemen anlamıştı bazı şeyleri. " Hımm ne gibi şeyler mesela?" Tomrisin oyunbaz sesini bile algılayamadan, tekrardan ' hayali meleğine ' döndü. " Melek görüyorum şu an Tomris. Mutfakta gerçek olamayacak güzellikte bir melek var." Bunu o kadar sessiz söylemişti ki. Hemen dibindeki Tomris bile zor duymuştu. Yasmin ise hiç oralı olmadan, yemekler ile ilgileniyordu. Mutfağa giren adama kısa bir bakış atıp işine dönmüştü. Sonuçta onu ilgilendiren biri değildi. Sadece adamın esmer ve baya uzun boylu olduğunu görmüştü. Anlaşılan Tomris Başkomiserinin anlattığı, eşinin timindeki askerlerdendi. Tomris biraz daha Murat'a yaklaşarak kısık sesi ile konuştu. " Belki de gerçek olan bir melektir Murat. Belki de oruç sende kafa yapmamıştır. Bilemeyiz değil mi ama?" Murat duyduğu şeyi algılamakta güçlük çekerken, Tomrise baktığında ciddi olduğunu anlamıştı. Hızla Tomrisin yanından uzaklaşıp, Yasmin'in yanına ışınlandı. " Merhaba melek. Yani hanımefendi. Adınızı öğrenebilir miyim?" Yasmin, Murat'ın saçmalamasına bir şey demeden, elini uzatan adamın elini sıkmadan hafif bir gülümseme ile konuştu. " Merhaba Murat Bey. Ben de Yasmin. Elinizi sıkamayacağım kusura bakmayın. Gördüğünüz gibi ellerim kirli." Murat, Yasmin'in kendi ellerinden kat kat küçük bembeyaz ellere bakıp iç çekerek, Yasmin'in nur yüzüne geri döndü. " Sorun değil Yasmin. Yani tek Yasmin dememde bir sorun olur mu?" Murat'ın tatlı telaşı ile konuşmasına küçük bir tebessümle konuştu Yasmin. O tebessümün, Murat'ın kalbini patlatacak derece de hızlı atmasına sebep olacağını bilmeden. " Hayır olmaz Murat." O güzel sesinden ne güzel de çıkmıştı adı. " Bu arada, sen Tomrisin yeni timinden olmalısın. Değil mi?" " Evet, Tomris Başkomiserimin yeni timindenim. Sen de, Başkomiserimin eşinin timindensin değil mi?" " Evet öyleyim." Murat kısa bir an sustuğunda ne konuşacağını bilemeyip, Yasmin'in güzel yüzüne bakakaldı. O sırada ağzından istemsiz bir kaç kelime döküldü. " Çok güzelsin melek." Yasmin'in beklemediği sözle, şaşkınlıkla gözleri açıldı. Yanaklarını da hafif kızarmaya başlamıştı. " Hı?" Murat ne dediğini anlayınca gözleri büyümüştü. Elini ağzına götürüp, ağıt yakmak istiyordu şu an. Resmen kıza rezil olmuştu. Susmanın bir faydası olmayacağı bilincinde açtı ağzını, büyük bir telaşla. " Sana demedim. Yani yemeklere dedim. Çok güzel olmuş diye. Yani sende güzelsindir ama ben yemeklerle konuşuyordum. Yani senle alakası yoktu." Murat telaşla söylediği şeyler ile iyice batırdığını anlayıp, umutsuzlukla omuzlarını düşürdü. Burada daha fazla kalırsa bu kızın karşısında, kim bilir daha ne kadar rezil olurdu. En iyisi bir bahane bulup kaçmaktı. Yüzünde yamuk bir gülümseme ile aklına ilk gelen şeyi söyledi. " Ömer abimi doğuma alacaklardı. Benim gidip, bebeğin kordonunu kesmem lazım." Söylemez olaydı... Yüzündeki ağlamakla ifade ile koşarak çıktı mutfaktan. Arkasından, kendisine gülen iki kadın ve tatlı bir tebessümle bakan kadını bilmeden. **************************************************** Ezan okunmuş, oruçlar açılmıştı. Sofraya hep birlikte toplamış, şimdi de beraber çay ve tatlı ikilisi ile sohbet ediyorlardı. Daha çok sohbet etmeye çalışıyorlardı. Çünkü çoğu zaman Selim ve Ömer'in atışması hepsini kahkaha krizine sokuyordu. Tabi bu kahkaha krizine Yiğit dahil değildi. O, Sıla'nın elinin tutmuş, elinin içinde küçücük kalan elleri büyük bir aşkla izliyordu. " Ver lan tatlımı!" Selim elindeki tabağı biraz daha kendine çekerken, gözleri kısılı bir şekilde konuştu. " Hanım hanım! Bunlar benim yavrularım." Selim'in sesini incelterek söylediği şeyle, salonda yeniden kahkaha sesleri duyulmuştu. Ömer burnundan soluyarak, bir an da kimse ne olduğunu anlamadan Selim'in ensesindeki hassas noktaya vurdu. Selim'in başı anında geriye doğru düşerken, Ömer hızla düşmek üzere olan tabağı eline aldı. Salonda bir sessizlik oluşurken, umursamadı Ömer. Onun da bir sabrı vardı. En azından beş dakika şu itin sesini duymasa, kafasını dinlerdi. " Ömer?" Koca salonda, Tomrisin inanamazca çıkan sesi duyuldu. Ömer tabağındaki fıstıklı baklavadan bir tane ağzına atıp, Tomrise döndü. Ağzındaki baklavayı yutup, huzurlu büyük bir tebessümle konuştu. " Efendim hatun." " Sen ne yaptın?" Tomrisin öncekinden yüksek çıkan sesini de umursamadan, bir baklava daha attı ağzına. " Ne yapmışım hatun?" " Abimi niye bayılttın?" Tomris, şoktan çıkamamış bir şekilde konuşmuştu. Şoktan çıkabilse zaten, abisine koşacaktı. " Çok konuşuyor, boş konuşuyor Tomris. Ben de o yüzden bayılttım." Tomris hızla yerinden doğrulup abisine doğru gidecekken, Ömer anında onu belinden tutup yanına geri oturttu. " Ömer bırak! Abime bakacağım." " Tomris Allah rızası için, biraz böyle kalsın. Kafam şişti." " Sen daha ilk saatlerden böyleysen, abimin biz de kalacağı sürede ne yapacaksın?" Tomrisin söylediği kelimlerle, Ömer'in ağzında büyük bir keyifle çiğnediği baklavanın durmasına sebep oldu. Ömer'in algıladığı sözlerle, tek gözü seğrimişti. Yutamadığı baklavayı büyük bir yutkunma ile midesine gönderirken, boğazına bir yumru oturmuştu. Yüzünde yamuk bir sırıtış olurken, bu gülümsemenin mutluluktan olmadığını tüm salon anlamıştı. Ömer otuz iki diş sırıtarak Tomrise döndüğünde, dişlerinin arasından konuştu. " Ne demek bizde kalacak?" Tomris umursamazca omzunu silkti. Ama bir yandan da tedirgin olmadan edemiyordu. " Kendisi öyle söyledi. Uzun bir süre sizde kalacağım diye." Ömer elindeki baklava tabağını büyük bir sakinlikle sehpaya bırakıp, kolunu da Tomrisin belinden çekti. Büyük bir sakinlikle ayağa kalktığında, tüm salon nefesini tutmuş ne olacağını bekliyordu. Hatta Yiğit bile dikkatli bir şekilde Ömer'in yapacağı şeyi beklemişti. Bir kaç saniye kadar... Ardından umursamazca önüne dönüp, tekrardan sevgilisinin elleri ile oynamaya geri dönmüştü. Ömer, Selim'i yattığı koltuktan doğrultup, yakalarından iyice kendisine çekip, bir tek kendisi ve Selim'in duyacağı şekilde konuşmuştu. " Nazlı sevgili yaptı." Selim'in bir anda irkilerek uyanması ile onu koltuğa geri atıp, yerine geri geçti. Eline tekrardan tabağını alıp baklavasını yemeğe geri döndüğünde, ona merakla bakanları umursamadı. Tomris ve Nazlı, Selim ile ilgilenirken, Ömer'in yüzünde büyük bir sırıtış vardı. Selim duyduğunu ses ile uyanmış, ardından kardeşi ve sevdiğinin kendisi ile ilgilenmesi ile biraz daha kendisine gelmişti. Kafasının içindeki ses, sürekli aynı şeyi söylerken, hızla yerinden doğrulup Ömer'in yakasından tuttu. " Yalan söyledin, demi lan?" Ömer büyük bir sırıtışla Selim'e bakarak ağzına bir baklava daha attı. " Kim bilir." Selim bükülmüş dudakları ile Ömer'e baktı. Ömer'in ağzını açtığını görünce büyük bir umutla ondan çıkacak kelimeleri bekledi. " Ona sor istersen." Selim sinirle dilini ısırırken, kendilerine merakla bakanlara bir şey belli etmemeye çalışarak, Ömer'in çatalına batırmak üzere olduğu baklavası eliyle alıp tekte ağzına attı. Ömer tek kaşı kalkık sinirle karşısındaki adama baktı. " Kaşınıyosun." " Senin gibi mi?" Birbirlerinin üstlerine atılmaz üzere ters ters bakışırlarken, Selim eline ıslak bir şey değdiğinde hissetti. Başı yavaşça eline döndüğünde, elini çitileyen Ahmet'i fark etti. Ağzı açılıp kapansa da bir şey yapamadı. Çünkü en son karşı çıktığında, Ahmet'in onu sirke ile iki saat boyunca çitilediğini unutmamıştı. Hem aklıda farklı yerdeydi zaten. Acaba Ömer doğru mu söylemişti? Nazlı sevgili yapabilirdi. Bu çapkınlıkla sürekli sevgili değiştiriyordu zaten. Ama bu kıskanmasına ve gerçekten de başkasını aşık olabilme ihtimaline, kahrolması için bir sebepti. Nazlı'nın yanına küçük adımlarla ilerlediğin de, hiç kimse onlara bakmıyordu. Ömer dışında. Bilerek öyle söylemişti aslında Ömer. Karışılıksız aşkın acısını çok uzun bir süre çekmişti. Ve, o her ne kadar Selim'e gıcık olsa da, Nazlıyı ondan başka hiç kimseye emanet edemeyeceğini biliyordu. Yarın bir göreve çıkacaklardı. Ve o görevden sağlam dönme ihtimali olsa da, dönememe ihtimali de vardı. O yüzden kız kardeşini ve sevdiği kadını, Selimden başka hiç kimseye emanet edemezdi gözü kapalı. Oğuz ile her ne kadar konuşsa da, Selim farklıydı. Tomrisin tek damla gözyaşına kıyamazdı. Hatta ilk bu mahalleye taşınacaklarını söylediklerinde, şiddetle karşı çıkmıştı. Tomrisin üzülmesi için yegane sebep bu mahalleydi. Ama bir gerçekte vardı ki, hiç birinin yarın için garantisi yoktu. Bunu Selim'e söylediğinde Ömer, sessiz kalmıştı Selim. Gerçekler acıydı ve o bu acıyı yaşamadan, sevdiği kadına bütün hislerini haykırmak istiyordu. " Nazlı biraz konuşalım mı?" Nazlı anlamazca kaşlarını çatıp, abisine döndü. Ömer'in gözlerini açıp kapaması ile şaşkınlıkla ayağa kalktı. Ömer'in izin vermesi ciddi bir olay olduğunun kanıtıydı. Bunun ciddiyetiyle, salondan çıkan Selim'i takip etti. Evin arka bahçesine çıktıklarında, kollarını göğsünde birleştirip Selim'e döndü. " Seni dinliyorum abi." Selim'in abi lafı ile hevesi kırılsa da, yüzündeki tebessümü silmeden, Nazlıya doğru bir adım attı. " Benim uzun zamandır sana söylemem gereken bir şey var Nazlı. Söyleyince belki sana çok saçma gelecek. Ya da bana kızacaksın, ciddiye almayacaksın. Ama hiç biri umrumda değil. Ben daha fazla bu şeyi içimde tutamayacağım." Nazlıya doğru bir adım daha atıp yaklaştı. Aralarında şimdi sadece bir adım kadar bir mesafe kalmıştı. " Nazlı be-" " NAZLI!" Nazlı, duyduğu Ömer'in sesi ile hızla içeriye doğru koştururken, Selim sinirle dilini ısırıp sakinleşmeye çalıştı. Mutlu bir anını da bölmese olmuyordu yani, değil mi? Ömer'e yapacağı işkenceleri düşünerek eve girdiğinde, evin içinde bir telaşın hakim olduğunu gördü. Ne olduğunu anlamaya çalışarak salona girdiğinde, herkesin ceketlerini giydiğini gördü. Çenesi titreyerek ceketini giyen Tomrisin yanına yaklaştı. " Tomris, abim noluyor?" Ağlamamak için büyük bir çaba gösteren Tomris, abisine dönüp buruk bir tebessüm etti. " Ömergil göreve gidecek abi. Ben de onları geçirmek için onlarla birlikte, tugaya gideceğim." Selim duyduğu sözler ile beyninden vurulmuşa dönerken, ne yapacağını bilemedi. Hemen koştur koştur ceketini giyerken, Ömer evden hızla çıkıp aynı hızla karşı eve gidip evin kapısından çaldı. Kısa bir süre sonra kapı Aynur Hanım tarafından açılmıştı. " Mustafa babamı çağırabilir misiniz, Aynur Hanım?" Ömer'in hızla konuşması ile bir şey olduğunu anlayan Aynur Hanım, içeriye doğru koşturup eşini çağırdı. Mustafa Bey kapıya geldiğinde, bir şey söylemeden sıkıca sarıldı Ömer. " Hakkını helal et baba. Gidiyorum ben." Mustafa Bey de oğluna sıkıca sarılıp konuştu. " Helal olsun oğlum. Sağ salim git, gel inşallah." " İnşallah baba." Ömer geri çekildiğinde, onlara bakanların fark edip Beyzaya bakarak konuştu. " Ben iş gereği bir süre burada olmayacağım. Olur da ben gelemezsem, ona hep kendisini seven bir dayısı olduğunu anlat olur mu? Çünkü ben, kısa bir süre de onu çok sevdim." Beyza dolu gözlerle başını salladığında, kardeşlerinin Mustafa Beyle vedalaşmasından faydalanarak üç kardeşin yanına yaklaştı. " Tomrisi abisine emanet edip gidiyorum. O yüzden siz kendi kardeşinize sahip çıksanız yeter." Sonda kendisine bakan Nisayı gösterip, arkasına döndü. Arabaya binmeden önce Sıla, Yiğit ve Yasminle de kısaca vedalaşmışlardı. Murat, Yasmin'i bırakmak istemese de vatan her şeyden önce gelirdi. Selim'in arabasına; Ahmet, Nazlı, Murat ve Ali binmişti. Ömer ve Tomris ise kendi arabalarında gidiyordu. Son vakitlerini birlikte geçirmek istiyorlardı. Kim bilir bir daha ne zaman görüşeceklerdi. " Eğer bayramda ben gelmezsem, Selimle birlikte Esma teyzenin yanına gidin. Sizi özlemiştir." Tomris gülümsemek için kendini zorlarken konuştu. " Belki birlikte gideriz annemin yanına." " İnşallah Tomrisim, inşallah." Demiş ve tüm yolculuk boyunda sıkıca tutmuştu sevdiği kadının elini. Bazenleri küçük öpücükler kondurmuş, bazenleri ise elinin içindeki bembeyaz elleri narince sevmişti. Tomris iyice uzaklaşan helikopterin arkasından dolu gözlerle bakarken, daha fazla dayanamamış gözünden tek tek damlalar dökülmüştü. Selim, kendisini göğsüne çekip sarılırken, parmağındaki takılı olan yüzükten güç almaya çalıştı. Ömer ona dönecekti. Başka yolu yoktu. Onların birbirlerinden başka yolu yoktu. Gidecekti ama sapa sağlam da dönmeyi bilecekti. Peki gerçekten de, Ömer dönebilecek miydi? Dönse bile sağ olarak mı dönecekti? Yoksa, her askerin büyük bir hevesle beklediği şehadet şerbetini mi içecekti? Bilinmezdi... Hiç bir şey bilinmezdi... Evet bir bölüm daha bitti. Nasıldı? Murat ve Yasmin? Ömer doğuruyormuş jdgdkdhksj Selim'i bayıltan Ömer? Selim uzun bir süre Ömergil de misafir olacak. Sizce Ömer, Selim'i evden kovar mı? Selim'i ayıltmak için o sihirli cümle mük xnxvxnxbmdb Yiğit gibi bu kadar umursamaz olan var mı aramızda? Selim itiraf edemedi. Sizce ne zaman Nazlıya söyler? Evet Pusat timi göreve gitti. Bir süre ayrı olacak bizim aşk kuşları. Sizce bu süreçte neler yaşanır? Buraya da istek sahneleri alayım >>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>> İstediğiniz sahnelerden yazabileceklerimi, yazacağım. Bir sonraki bölüme kadar hoşça kalın canlarım... |
0% |