Yeni Üyelik
31.
Bölüm

26.Bölüm

@yazarpapatya01

Merhabalar canlarımmm.

Bölüme geçmeden önce yıldıza basmayı ve satır arası yorum yapmayı unutmayııın.

Bölümü kontrol etmeden atıyorum. Şimdiden bir yanlışım varsa affola. Yanlışlarımı belli ederseniz sevinirim.

İyi okumalar dilerim...

Yazardan (Tomris 17 yaşında, mahalleye geldikten 1 yıl sonra):

Dalgın adımlarla yürüyordu mahallenin sokaklarında.

Adımlarının dalgın olduğu kadar, kafası da çok karışıktı.

Bugün bu mahalleye geleli bir yıl olmuştu ve bu bir yıl Tomris için cehennemden hallice geçmişti.

Evin içinde nefes alsa, Nisa niye bu kadar sesli nefes alıyorsun diye kavga çıkarıyordu. Tomris artık o ev de nefes almaktan korkar hâle gelmişti.

Kavga ve bağırışlardan bıkmıştı. Bu bıkmışlıkla, Nisa'nın çıkarmaya çalıştığı kavgalara da karşılık vermiyordu artık. Bu durum da, Nisa'yı ayrı bir nefret bunalımına sokuyordu.

Sırf bu kavgalardan uzak kalmak içinde, erkenden evden çıkıp okula gidiyor ardından da işe gidiyordu.

Mustafa Bey çalışmasını başta istemese de, Tomrisin çok istekli olması üzerine kabul etmişti.

O eve geldiğinden beri ilk defa doğru düzgün mutlu olan Tomris, teşekkür için Mustafa Bey'e sarılmıştı. Tabi bunu gören Nisa ile yine büyük bir kavga olmuştu.

Tomris geldiğinden beri, kavga eksilmeyen evdeki bağırışları mahalleli de duyuyordu. Bu kavgaları yapanın Tomris sanan mahalleli ise, onların sorunuymuş gibi gördükleri her yerde onu uyarıyorlardı.

Tomris çalan telefonu ile adımlarını durdurup, cebindeki telefonunu çıkardı. Arayanın çalıştığı kafenin sahibi olduğunu görünce, kaşlarını çattı. Bir yandan da içinden aynı şeyin olmamasını diliyordu.

Derin bir nefesle açtığı telefondan sonra, duydukları ile koşarak eve gitti. Onun da bir sabrının sınırı vardı ve o kız bu sınırı parçalamıştı.

Eve doğru koşar adımlarla ilerlerken, çarptığı insanlardan bile özür dilemiyordu. Bunca zaman sabretmişti ama artık onu kimse durduramayacaktı.

Evin kapısına gelince, var gücü ile kapıyı çalmaya başladı.

Kapıyı açan Aynur Hanımı ilk defa umursamayarak, evin içine girdi koşar adamlarla.

Arkasından Aynur Hanımın seslenişleri ile, salona daldı.

Salonda tüm aileyi gördü. Bugün pazar olduğu için herkes evdeydi.

" Tomris, kızım ne oldu?"

Mustafa Bey, hızla yerinden kalkıp kızının yanına geldi.

Tomris, Mustafa Bey'i de umursamadılar. Gözleri avını ararcasına salonda dolaşırken, gördüğü kız ile gözü seğrimeye başlamıştı.

Yaptıklarından hâlâ pişman olmadığı belli bir şekilde olan kız, ona sırıtarak bakıyordu.

Mustafa Bey'in tutuşundan kurtulup, Nisa'nın önüne doğru ağır adamlarla ilerledi.

Ayaklanan ev ahalisini umursamadan, Çınar'a dönüp konuştu.

" Bir bilgisayar getirebilir misin?"

Çınar konuşamadan başını sallayıp, bir diz üstü bilgisayar getirdi.

Bu süreçte hiç bir soruya cevap vermeyen Tomris, gözünü Nisa'dan asla ayırmamıştı.

Çınar'ın getirdiği bilgisayarı açan Tomris, sırt çantasındaki flaşı Nisa'nın gözüne bakarak bilgisayara taktı.

Nisa tedirgince yerinden doğrulurken, o flaşta ne olacağını düşünüyordu.

Tomrisin büyük bir sinir barındıran gözleri, ÇELİK ailesine döndü ve konuştu.

" Bir yıldan fazla bir süredir burada kalıyorum ve bana yapılan her şeye sessiz kaldım."

Tomrisin tekrar konuşmasına izin vermeden, Mert konuştu.

" Ne yapıldı acaba sana? Gül gibi yaşayıp gidiyorsun. Asıl senin bize yapmadığını kalmadı!"

Mert'in nefretle söylediklerini umursamadan, tekrardan konuştu Tomris.

" Çalışmaya başladığımdan beri, beş kez kovuldum. Ve bu ne hikmetse, benim çalışma yerime gelen Nisa'nın geldiği günler gerçekleşti. Hiç tesadüfdür falan demeyin bana. Ben kanıtsız gelmem ve gelmedim de."

Tomris bir kaç tuşa bastığında, salonun içini Nisa'nın sesi doldurdu.

" Dediğim gibi Mahmut Bey. Kendisi yetimhanede büyüdüğü için, çalma huyu edinmiş. Ve bu huyundan vaz geçemiyor. Evde bakmamız gereken kardeşlerimiz varken, sürekli bir şeyler çalıyor. Çaldığı içinde, kazandığımız paralarla onları geri ödemem gerekiyor. Şimdi siz bana onun bu ayki çalıştığı parayı verseniz ve işten çıkarsanız çok uygun olur."

" Tomris hiç öyle birine benzemiyordu ama yetimhanede büyüdüğünü duymuştum. Demek ki doğruymuş. O zaman bu ay ki 3.000 lirayı ben size vereyim. Bugün de çıkar Tomris işten."

Ses kaydı bittiğinde salonda derin bir sessizlik oluşurken, Nisa hızla yerinden doğruldu.

" Yalan! Bunların hepsi yalan. Duydunuz mu beni! Bu kız sesler ile oynamış. O kız ben değilim. Ben öyle bir şey asla yapmadım."

Yerinden doğrulan Tomris, Nisa'nın karşısına dikilip, sesini incelterek konuştu.

" Biriktirdiğim parayla aldım o ayakkabıyı."

" Biriktirdiğim parayla aldım o çantayı."

" Bu sözler sana tanıdık geldi mi Nisa? Oysa bu aile de herkes senin para biriktirmediğini iyi bilir. Nasıl oldu da sana kandılar anlamadım."

Tomris karşısındaki kıza alayla bakarken, kendilerine şokla bakan ailenin yüzüne bakarak konuştu.

" Hah! Doğru ya. Sen ailene bile rol yaparak, sevgilinle bir haftalık tatile çıkmıştın."

****************************************************

Yazardan (Nisa'nın tutuklandığı andan):

" Sen... Sen ne saçmalıyorsun? Ne polisi, ne tutuklaması?!"

Nisa'nın cırlaması ile yüzünü buruşturdu Tomris.

" Onu da bana değil, mahkeme de hakime sorarsın. Sonuçta bana iftira atmak için, teröristle iş birliği yapan sensin. Değil mi ama?"

Aynur Hanım geriye doğru sendelerken, Mustafa Bey onu tutmakta zorluk çekiyordu.

" Saçmalık! Dediklerin tamamen saçmalık. Ben asla öyle bir şey yapmadım. Hem Ömer bana inandı! Değil mi? Ömer konuşsana."

Tüm bakışlar Ömer'e döndüğünde, karısının gerisinde duran Ömer, bir iki adım ilerleyip Tomrisin elini tuttu.

Kendisine bakan bakışları umursamadan, karısının yüzüne bakarak konuştu Ömer.

" Ben Ömer KURT. Binbaşı Ömer KURT. Tomris KURT'a 10 yıldır aşık olan, gözü ondan başka hiç kimseyi görmeyen bir adamım ben. Tomrisin her sözü benim için doğru olandır."

Deyip, Nisa'nın yüzüne bakarak konuşmasına devam etti.

" Ve ben karımın ağzından çıkmayan bir lafa inanacak kadar aşağılık bir adam olmadım hiç bir zaman. Ve olmayacağım da, ne olursa olsun."

Tomris, Ömer'in elini daha sıkı tutarak Nisa'nın ağladı ağlayacak yüzüne baktı.

" Beni kandırdınız! Beni kandırdın Ömer! Ben sana inanmıştım! Ben sana sadece gerçekleri gösterdim! Bu kızdan kurtulman için gerçekleri söyledim!"

Nisa'nın çırpınışlarına gülen ikiliyle Nisa çıldırırken, tekrar konuştu Ömer.

" Hatırlarsan, bana Tomris ve bir adamı gördüğünü söylemiştin. Hatta, gününü de geçen hafta salı günü olduğunu demiştin. Oysa o gün, yaralanan Tomrisle ben hastane de yatıyorduk. Hatta tüm gün birlikte, bir hastane odasında kalmıştık."

Yaralanma lafını duyan Aynur Hanımın gözleri dolarken, Tomrisin vücudunu hızlıca taradı gözleri.

Nisa'nın duyduğu laflarla omuzları çökerken, ne diyeceğini bilemiyordu.

Bütün savunmaları çöküyordu.

" Hanımefendiyi karakola götürelim arkadaşlar. Biz de hemen arkanızda olacağız."

Tomrisin sözleri ile polisler Nisa'yı götürürken çırpınıyordu Nisa.

" Bırakın beni! Bırakın dedim! Ben bir şey yapmadım!"

Nisa'nın çığlıkları ile sallandı mahalle. Hiç kimse şoktan bir şey diyemezken, bir süre sonra gözden kayboldu polis arabası.

" Kı-kızım ne oluyor böyle? Nisa bu kadarını da yaptı mı gerçekten?"

Mustafa Bey'in acılı sesi ile zoraki bir tebessümle baktı babasına Tomris.

" Yaptı maalesef baba. Ömerle benim aramı açmak istiyordu. Bu yüzden de çok usta bir şekilde olan, fotoshoplar yaptırmış. Bunları da bilmeden, bir teröristle iş birliği yapan adamla yapmış."

" Sen polis misin?"

Çınar'ın şaşkın sesini duyduğunda ona dönüp, ciddi bir şekilde öne doğru elini uzattı.

" PÖH Başkomiseri Tomris KURT."

Şaşkın bir şekilde, ablasının silah tutmaktan hafif sertleşmiş elini tuttu Çınar.

Tomris elini çekip, babasına döndü.

" Biz karakola gidelim baba. Sizden gelecekler bizimle gelebilir."

Mustafa Bey kızına gülümseyip, ailesine yandan bir bakış attı.

" Benim o kızla bir işim yok kızım. O kızın yanına gidecek olanların da, bundan sonra benimle işi yok zaten. Gitmek isteyenler gitsin."

Demiş ve eve girmişti. Aynur Hanım öne doğru bir adım atıp, titrek sesi ile konuştu.

" Kı-kızım..."

" Sizin kızınız ben değilim Aynur Hanım. Eğer kızınızı istiyorsanız, buyurun arabaya binin. Sizi kızınıza götüreyim."

" Hayır, hayır. Benim öyle bir kızım yok. Ben sadece seninle konuşmak istiyorum."

Tomris yapmacık bir şekilde gülümseyip, onu doğuran kadının oğullarına baktı.

" Annenizi evinize götürseniz iyi edersiniz. Zira biraz daha burada durursa, yaşlı demeyeceğim ve kalbini kırmaktan çekinmeyeceğim."

Oğuz karısının yanından ayrılıp, öne doğru bir adım attı.

" Konuşmalıyız Tomris."

Tomris anlamazca karşısındaki adama baktı.

" Üzgünüm ama yabancılarla konuşmayı sevmem. Size kötü günler dilerim."

Demiş ve Ömerle arabaya doğru ilerlemiştiler. Tomris aklına gelenle arkasına dönüp, kendisine bakan mahalleliye doğru dönüp konuştu.

" Umarım seneler evvel, beni suçladığınız için vicdanınız size rahat vermesin. Umarım bir ömür, vicdan azabı çekip öyle ölürsünüz. Vicdan azabı çekin. Öyle bir vicdan azabı çekin ki, benim bu evde yaşadığım acıların kat ve kat daha fazlası olsun. Senelerce bana tıkadığınız kulaklarınız, bu sefer de vicdan azabından tıkanır inşallah. İyi günler dilemiyorum, berbat günler olmasını diliyorum."

Demiş ve karı koca, mutlu bir şekilde ayrılmıştı o mahalleden.

****************************************************

Yazardan (Şimdiki zaman):

" Ömer kapı çalıyor, büyük ihtimalle abim geldi. Bir bakabilir misin?"

" Baktım yavrum."

Ömer kapıya doğru ilerlerken, bir yandan da söyleniyordu.

" Bir gün bize rahat vermiyor it! Ama ben bunun da intikamını alırım."

Tekrar çalan kapı ile hızla kapıyı açan Ömer, hâlâ söyleniyordu.

" Ne alacaklı gibi çalıyorsun kapıyı it?!"

Ömer'in sözü bitmesi ile karşısındaki gördüğü kişilerle Ömer'in gözleri hızla açıldı.

" Babacığım! Siz mi gelmiştiniz? Kusura bakma lütfen baba. Ben Selim it- yani Selim kardeşim geldi sanmıştım da."

Mustafa Bey hafif gülümseyle göz devirip, alayla konuştu.

" Kesin kardeştir canım. Her neyse, bizi içeriye alamayacak mısın evlat? Tomrisle konuşmak isteyenler var."

Demiş ve ailesine kısa bir an bakmıştı. Ömer arkada gördüğü aile ile memnun olmasa da, konuşmaları gereken şeyler öldüğünü biliyordu.

" Tabi baba buyrun, direkt karşıya geçin lütfen."

Ömer'in dedikleri yere doğru ilerleyen aile ile, Mustafa Bey tekrar konuştu.

" Bu arada, üstüne bir şeyler giysen iyi olur Ömer."

Ömer kafasını aşağıya doğru eğince, sadece eşofman altı ile olduğunu fark etti. Gözleri büyürken, hızla elleri ile üstünü kapatmaya çalıştı.

Tam üst kata doğru koşacakken, Tomrisin sesi duyuldu.

" Abi sen mi geldin?"

Merdivenlerin sonunda görünen Tomris gördüğü aile üyeleri ile şaşırsada, asıl şaşkınlığı Ömer'e idi.

Oysa aynı şaşkınlığı Ömer de yaşıyordu.

" Ömer sen niye çıplak açtın kapıyı?"

" Asıl sen niye çıplak aşağıya indin Tomris?"

Tomriste kendisine baktığında, üstünde sadece Ömer'in tişörtü olduğunu fark etti. Onun da gözleri büyürken, elleri ile bacaklarını kapatmak için saçma bir çabaya girişmişti.

Ömer acele ile Mustafa Bey'e dönüp, konuştu.

" Siz içeri geçin baba, biz hemen geliyoruz."

Dedi ve kimse ne olduğunu anlamadan Tomrisi omzuna attığı gibi yukarıya doğru koşturdu.

Mustafa Bey gülerek salona girerken, arkasındaki aile üyeleri büyük bir şaşkınlıkla onu takip etti.

Herkes bir yerlere otururken, Beyza etkilenmiş bir şekilde konuştu.

" Yalnız Ömer abinin de çok iyi kasları varmış."

Beyza'nın dedikleri ile kaşları çatılan Oğuz, sinirle Beyzaya döndü.

" Elin adamının kaslarına niye bakıyorsun sen kızım?"

" Kısa bir an gözüm kaydı Oğuz. Yoksa niye bakayım, ben başka adamın kasına."

Oğuz bir şey demeden bu seferde Mert konuştu.

" Adam, kardeşimizi omzuna atıp götürdü. Biz bir şey diyemedik."

" Kendinde bir şey söylecek yüz bulabiliyorsan, buyur söyle oğlum. Ayrıca ben bir şey dememişken, size söz düşmez."

Mustafa Bey'in dedikleri ile Mert'in başı eğilirken, Oğuz sinirle konuştu.

" Baba, bir de sen yüklenme bize. Yeterince pişmanız zaten."

Mustafa Bey bir şey diyemeden, salona giren ikili ile bakışlar onlara toplandı.

Tomris babasına sıkıca sarılırken, Ömer mutfağa geçip herkese çay doldurdu.

Çaylarını dağıtıp, Beyza'nın önüne büyük bir bardak portakal suyu bıraktı. Beyza'nın gözleri parlarken, konuştu Ömer.

" Sana portakal suyu aldığım yerden geçerken, aklıma geldi. Ben de sana almak istedim. Anlaşılan o ki portakal suyu seviyorsun."

Beyza gülümserken, portakal suyundan bir yudum aldı.

" Aslında sevmem abi, ama hamilelik çoğu şeyi değiştiriyor."

Karı koca ikili koltuğa oturduklarında, Tomris gülümseyerek Beyzayla konuşmaya başladı.

" Cinsiyetini belli etmedi mi hâlâ?"

" Yok valla Tomris, doğuma şurada az bir zaman kaldı. Hâlâ cinsiyetini bilmiyoruz. Anlaşılan bize de sürpriz olacak ve doğumda öğreneceğiz."

" Ne kadar kaldı doğuma?"

" Bir ay var daha, ama daha erken de gelebilirmiş."

Tomris ve Beyza gülerek konuşurken, Mustafa Bey ve Ömer de bir sohbete dalmışlardı.

Salonda kalan diğer kişiler, gülerek sohbet eden Tomrisi büyük bir hasretle izliyorlardı.

Tomris yutkunarak diğerlerine dönerken, boğazını temizleyerek konuşmaya başladı. Onun sesi ile sessizleşen salonda, bir tek onun sesi ve nefes sesleri duyuluyordu.

" Buraya neden geldiğinizi anlayabiliyorum. Benimle konuşup, bir şeyleri yeniden denemek isteyeceksiniz. Ama benim anlamadığım, tekrardan böyle bir şans isteyecek yüzü bulabiliyor musunuz?"

" Tomri-"

Oğuz'un sesini eli ile durduran Tomris, tekrardan konuştu.

" Hatırlar mısınız bilmem ama ben asla unutmadım. Sizin yanınızda yaşamaya başlayalı bir yılı geçtiği bir zamanda, işte çalışmaya başlamıştım. Beşinci işimden atıldığımda, bunu sebebinin o kız olduğunu söylemiş ve kanıtlar göstermiştim. Ama siz o kanıtlara rağmen o kıza güvenmeyi seçmiştiniz. Oysa o kız kanıtları olmadan söz de beni suçladığında, hemen ona inanırdınız. Benim kanıtım olduğu hal de bana inanmamıştınız. İşte ben o gün sizden ümit etmeyi bırakmıştım. Ben gözünüzün önünde aya çıksam, o kız çıkmadı dese ona inanacak durumdaydınız. O yüzden de ben sizden o gün bütün ümitlerimi kestiğim gibi, bugün sizde benden tüm ümitlerinizi kesin. Çünkü inanın ki ümit etmek, ümidi kesmekten daha çok acıtıyor. Bu da benden size son bir tavsiye olsun."

Nefeslenen Tomris kimsenin konuşmasına izin vermeden tekrar konuştu. Bugün konuşması gereken bir kişi varsa, o da kendisiydi. Bugün içindeki her şeyi dökecek, ve rahat bir şekilde önüne bakacaktı.

" Benim, sizi içimde gömeli seneler oldu. Benim ailem belli. Daha fazla kimse istemiyorum o aile de. Yanlış anlamayın ama. Siz dışında başka kişiler olabilir ama bu aile de sizin yeriniz yok. Tıpkı seneler önce sizin ailenizde benim yerim olmadığı gibi."

Tomrisin sözleri derin bir sessizlik oluştururken, son kez konuşup salondan çıktı Tomris.

" Vicdan azabı çekin bir ömür, umrumda bile değil. Ama benden uzakta çekin vicdan azabınızı. Çünkü benim sizi daha fazla görüp, içim kaldıracak bir midem kalmadı. Kimin ne zaman öleceği belli değil, her ne olursa olsun ben sizi affediyorum. Hakkım helaldir size. Ama yine de sizi görmek istemiyorum. Umarım yaptığınızı hatalardan ders alırsınız da, bir daha aynı hataları yapmazsınız."

Salondan çıkan karısının arkasından Ömer, dağılmış aile üyelerine bakıp konuştu.

" Ben Tomrisi ilk ne zaman gördüm biliyor musunuz?"

Kendisine allak bullak bir yüzle bakan aile üyelerin umursamadan konuştu.

" Mustafa babamın kolunun altında, sizin o kızı gülerek sevmenizi izlerken gördüm. Ben Tomrisi ilk o zaman gördüm ve altı sene boyunca tekrardan görmedim. Ben Tomrisi bir defa görmeme rağmen, senelerce sevdim. Ama siz iki sene boyunca yanınızda kalan kızı sevememişsiniz. Dua edin Tomris sizi affetti. Eğer benim elime kalacak olsaydınız, bu kadar kolay kurtulamazdınız."

Ömer nefeslenip, yüzüne bir gülümseme takarak tekrardan konuştu.

" Tomrisin öz babası, süt annesi, abileri, kardeşleri ve kocası var. Yani size ihtiyacı yok. Bu saatten sonra da asla ihtiyacı olmayacak. Büyük konuşmayayım, yarın bir gün olur da ölürsem ona sahip çıkacak koca bir ailesi var. Gerçi o kendi kendine ayakta duracak kadar güçlü bir kadın. Ve ben o kadına deliler gibi aşığım. Onun için can alacak kadar seviyorum hem de. O yüzden ayağınızı denk alın. Babamın ailesi veya eşimin kan bağı olduğu aile dinlemem. En küçük yanlışınız da ayağınızı kaydırırım."

Ömer yüzünde tehlikeli bir gülümseme ile son kez konuştu.

" Çünkü ben karısına deli olan bir adamım ve benim ne yapacağımı belli olmaz...

Evet bir bölüm daha bitti. Nasıldı?

Tomrisin geçmişi???

Nisa'nın yakalandığı günü merak ediyordunuz. Umarım beklentiniz karşılamıştır. Ne diyorsunuz???

Ömer ve Tomrisin kapı açma şekilleri? Harika bir kombin değil mi?

Beyza ve Oğuz'un bebeği için cinsiyet tahminleri alalım >>>>>>

Karı koca yargı dağıttılar 😎 Aşırı havalı değil mi ama 😍

Bir sonraki bölüme kadar hoşça kalın canlarımmm...

 

 

 

 

Loading...
0%