Yeni Üyelik
34.
Bölüm

29.BÖLÜM

@yazarpapatya01

Merhabalar canlarımmm.

Bölümün gecikmesinden dolayı çok özür dilerim. Ne yazacağımı bilmeme rağmen, kelimelere bir türlü dökemedim. Bu yüzden de bu gecikme yaşandı. Tekrar yaşanır mı bilmiyorum ama daha çabuk bölüm yayınlamak için çabalayacağım.

Bölüme geçmeden önce yıldıza basmayı ve satır arası yorum yapmayı unutmayııın.

Bölümü kontrol etmeden atıyorum. Şimdiden bir yanlışım varsa affola.

İyi okumalar dilerim...

Yazardan (2 ay sonra):

" Yiaaa bu ne kadar tatlı bir şey böyleeee. Ben seni ham yapayım mı hı? Seni ısıra ısıra seveyim mi aşkım?"

Tomris kucağındaki daha bir aylık olan, Oğuz ve Beyza'nın oğulları Yağız'ı seviyordu.

Beyza'nın dokuz ayı geçen hamileliği sonucunda, sıcaktan yanan bir ağustos günü dünyaya gözünü açmıştı küçük bey. Büyük bir istikrarla cinsiyetini göstermeyen küçük Yağız, doğduğunda herkesi şaşırtmıştı. Özellikle de Oğuz'un rüyasında gördüğü kız bebekle de herkes bebeğin kız olacağını düşünmeye başlamıştı.

Doğumhane kapısında büyük bir bekleyiş sırasında, Oğuz'un kucağına erkek bir bebek bırakılmıştı. Tabi Oğuz rüyasına kız bebek gördüğünü, bebeğinin kız olacağından emin olduğunu söyleyip, hemşireye bebekleri karıştırdığını söylemişti. Hemşire ise asla böyle bir şeyin olmadığının söyleyip, zar zor Oğuz'u ikna etmişti. Sonunda ikna olan Oğuz ise, bir dahakine de kız yaparız diyerek canından öte olan oğluna büyük bir sevgi ile sarılmıştı.

Şimdi ise, doğum sürecinde görevde olan Tomris ve Ömer, küçük Yağız'ı görmeye gelmişlerdi. Tomris kucağına aldığı yeğenini büyük bir sevgiyle severken, bu görüntüyü ise hemen yanlarında oturan Ömer büyük bir aşkla izliyordu.

Tomrisin kucağındaki küçük bebek, iki avcu kadar ya var ya yoktu. Kucağına alsa düşürür korkusu ile asla almak için hiçbir fikir sunmadı.

" Oyyy teyzesinin bir tanesi. Canım benim. Sen ne kadar yakışıklısın öyle. Bu kara kaş kara gözle çok can yakarsın sen."

Tomris bebeği severken herkes büyük bir gülümseme ile onu izlerken, teyze lafı Beyza, Ömer ve Mustafa Bey dışında herkesin yüzünü düşürmüştü.

Aradan geçen aylarda, Tomrisle aralarını hiçbiri düzeltememişti. Tomrisle kesin konuşmalarından sonra, arada ettikleri birkaç kelime bile onlara şükür sebebiydi. Daha fazlası olmasını isteselerde, buna da şükrediyorlardı.

En azından artık aralarını bozan Nisa yoktu. Bu bile eskisi gibi olmamalırının en büyük sebebiydi. Nisa polisler tarafından tutuklandıktan sonra, psikolojisinin yerinde olmadığı ortaya çıkmış ve İstanbul'da bir akıl hastanesine kapatılmıştı. Mahkeme kararınca ise, psikolojisi düzeldikten sonra 12 yıl hapis cezasına çarptırılmıştı.

Ömer, gözünün önüne getirilen bebeğe bakıp Tomrise döndü.

" Hadi Ömer. Sen dayısı değil misin? Hadi biraz da sen al kucağına."

Ömer, bir Tomrisin kollarındaki küçük bebeğe bir de nasırlarla dolu ellerine baktı. Yutkunup, hafif üzüntü ile konuştu.

" Benim ellerim bütün nasır dolu Tomris. Onun canını acıtırım. En iyisi sen de dursun."

Ömer'in sözleri ile herkeste küçük bir tebessüm oluştu. İlk konuşan Beyza oldu.

" Merak etme abi. Sen Yağız'ın canını acıtmazsın. Bile isteye öyle bir şey yapmazsın. Hadi al yeğenini."

Beyza bunları büyük bir inançla söylemişti. Bu inancının arkasında ise olanları bilen kişiler; Ömer, Tomris ve Oğuz idi.

Beyza doğumdan bir hafta önce bir telefon almıştı. Telefonda kan bağı olan ailesinin orada yaşayan bir arkadaşı vardı. Arkadaşı ailesinin tutuklandığını ve yirmişer yıl hapis cezası yediğini söylemişti. Bu olaya şaşıran Beyza, avukat olmasının olanaklarıyla hapse girmelerine büyük bir katkısı olan Tomris ve Ömer'i öğrenmişti. O andan sonra ise bu ikiliye olan saygısı ve sevgisi daha da çoğalmıştı. Bu olayı Oğuz'a da anlattığında, Oğuz gurur gibi kavramları hiç umursamadan, ağlayarak teşekkür etmişti onlara. Karısına onca yapılan şeye karşı, onca dava açmasına rağmen hiç bir sonuç alamamıştı. Şimdi ise o pisliklerin hapse girmesi ile Ömer'e karşı olan negatif hiç bir düşünce kalmamıştı içinde.

" Evet Ömer. Hadi al dayısı yeğenini."

Oğuz'un dedikleri ile birlikte, Mustafa Bey oğlana taktir dolu bir bakış atıp, konuştu.

" Vatanın için aldığın hiç bir yaradan dolayı, çocuklarımızın canı acımaz Ömer. Al hadi."

Ömer onca söylenen laf ve Tomrisin güven dolu bakışları ile küçük Yağız'ı, Tomrisin yardımı ile kucağına aldı.

Kolları arasındaki miniğe büyülenmiş bir şekilde bakarken, bir şey daha fark etmişti. Bu bebeği saatlerce kucağında tutsa asla yorulmazdı. Ellerinin arasındaki küçük bebek, günlerce dağda taşta taşıdığı silahından bile hafifdi.

Bebeğin yüz hizasına doğru eğilip alnına küçük bir öpücük bırakarak, o bebeklere has cennet kokusunu içine çekti. Yüzünü biraz geri çektiğinde, bebeğin alnında gördüğü küçük bir iki çizikle endişe ile doldu kalbi. Bebeği hızla Tomrise uzatıp yerinden kalktı.

" Ne oldu Ömer? İyi misin canım?"

Tomrisle endişeli sesi ile Ömer ona dönüp konuştu.

" Ben gidip sakallarımı keseyim Tomris. Sakallarım yüzüne çizik yaptı. Canı acır kesin."

Beyza gülerek, ağır hareketlerle yerinden kalktı.

" Otur abi sen yerine. Bir iki çizikten bir şey olmaz. Hem her zaman tırnakları ile daha büyük çizikler yapıyor o yüzüne. Ben şimdi bir krem getiririm, süreriz."

Beyza'nın sözleri ile kararsızlıkla yerine otururken, Oğuz'un krem getirmesi ile küçük iki çiziğin üstüne sürdüler.

Biraz daha oturup kalkan ikili, küçük Yağız'a iki tane tam altın takmayı ihmal etmemişlerdi. İkisininde çalışması ve çok fazla bir harcamaları olmaması ile, banka da büyük bir birikimleri vardı ikilinin. Şu an Ömer'in bir ömür ödeyecek gibi durduğu range rover masrafları dışında, hiçbir borçları yoktu.

Kendi evlerine geçen ikili, evin içindeki sessizlikle karşılaştılar. Anlaşılan bir tatil gününde daha, Selim Bey ve Nazlı Hanım birlikte geçireceklerdi. Ömer bu duruma göz devirse de, Tomrisle yalnız kalma fikri oldukça hoşuna gitmişti.

Üst kattaki yatak odasına doğru ilerleyen karısını ağır adımlarla takip etti. Bir yandan da, karısının her adımında sallanan uzun siyah saçlarını büyük bir hayranlıkla izleyerek.

Tomris açtığı odanın kapısından içeri girerken, bir yandan da söyleniyordu.

" Ne bu sıcak be? Piştim anam. Ay Ömer, bizim bu klima su akıtıyordu. Hemen bunu tamir ettirelim. Yoksa ben bu sıcaktan yana-"

Tomrisin cümlesini kesen şey, Ömer'in Tomrisin bellerine sarılan elleri ve boynuna koyulan küçük öpücüklerdi.

" Sen nasıl istersen bitanem. Ama şimdi bunları boş versek de, bizim de Yağız'a kardeş olacak bir bebek çalışmalarına geri mi dönsek? Hım?"

Ömer her kelimeden sonra, Tomrisin boynuna bir öpücük bırakıyordu.

Tomris kıkırdayarak Ömer'e dönüp, ellerini Ömer'in boynuna sardı.

" Çok güzel bir fikirmiş. Bence yapabiliriz."

Tomrisin cilveli bir sesle söyledikleri ile Ömer'in yüzünde çapkın bir gülümseme oluşmuştu. Tomrisi kucağına alıp tam yatağa yatırdığında, o da üstüne uzanmıştı ki bir şey oldu. Çoğu zamanki gibi bu anları da bölündü. Ama bu sefer bu anları bölen şey, dış bir etken değildi. Bizzat Tomristi.

Odalarında olan ve Tomrisin ayıla bayıla aldığı oda kokusundan gelen kokuyla, öğürerek yerinden hızla kalkıp banyoya koştu Tomris.

Ne olduğunu anlamayan Ömer, bir an da boşalan kollarına bakarken, Tomristen tekrardan gelen öğürme sesleri ile hızla yerinden kalkıp banyoya koşturdu.

Yere çökmüş bir şekilde klozette kusuyordu Tomris. Ama daha çok iç organlarını çıkarmak istermiş gibiydi. Öyle büyük bir şekilde öğürüyordu ki, midesinde hiçbir şey kalmadığında emindi Ömer. Hızla yere çöken Ömer, karısının önüne gelen saçlarını geri çekerken bir yandan da sırtını sıvazlıyordu. Kalbinde büyük bir endişe ile karısına bakarken, aklından tek geçen şey hemen hastaneye gitmeleri gerektiği idi.

İçinde hiçbir şey kalmayana kadar kusan Tomris yerinden doğrulduğunda, Ömer onu yerinden kaldırıp klozetin sifonunu çekti. Karısının tüm ağırlığını kendisine verip, lavabo da yüzünü iyice yıkadı. Kendisinin yardımı ile karısının dişlerini fırçaladığında, sessizliği son bulmuştu.

" Yavrum iyi misin, biraz daha?"

" İyiyim Ömer. Sadece biraz halsiz hissediyorum kendimi."

Tomrisin kısık sesi ile Ömer endişe ile konuştu.

" Hastaneye gidelim mi yavrum? Neden oldu ki birden böyle? Benden mi rahatsız oldun yoksa? Daha evden çıkmadan duş almıştım ama rahatsız olduysan tekrar gireyim bir. Evet! En iyisi duşa girmek. Tabi önce seni hastaneye götüreyim. Acaba önce duş mu alsam? Yok! O zaman daha da kötü olabili-"

Ömer'in sözlerini yanağına koyulan küçük bir öpücük kesmişti. Tomris, Ömer'in susup kalması ile küçük bir tebessümle konuştu.

" Senden asla rahatsız olmam ben bitanem. Sadece oda kokusu biraz midemi bulandırdı. Yani hastaneye gitmemize ve senin de duşa girmene gerek yok."

" Emin misin Tomris? Bak beni üzmemek için falan öyle söylüyorsan, çok kızarım. Ben üzülmem, sen doğruyu söyle."

" Doğruyu söylüyorum canım. Dediğim gibi sadece biraz halsizim. O da kustuğum için zaten."

Ömer kabullenmişlikle başını sallayıp, Tomrisi kucağına aldı.

Tomris bu hareketi garipsemeden, basını halsizce Ömer'in omzuna yasladı. Bu sırada da odalarına doğru ilerleyen Ömer konuşuyordu.

" O kokuyu hemen atayım ben çöpe. Ya da çok kötü kokuyorsa Selim'in odasına da koyabilirim."

Ömer'in kararlılıkla başını sallayarak konuşması ile, Tomris kıkırdadı. Ömer'in kendisini güldürmek için böyle söylediğini ama bir yerde de gerçekten bunu istediğini biliyordu. Sanırım abisinin ve kocasının arası hiçbir zaman düzelmeyecekti.

****************************************************

2 gün sonra:

Ömer önündeki, albayın bizzat kendisine gönderdiği ve hepsini kendisinin incelemesini istediği, belgeleri inceliyordu tam üç saattir.

Time yeni katılan Sevda ile birlikte, içtimaları çoğu zaman Ahmet'e yaptırmaya başlamıştı. Yardımcı komutan olarak bazenleri zaten time içtima yaptıran Ahmet için, çok da zor olmamıştı.

( Unutanlar için; Binbaşı Ömer, Yüzbaşı Ahmet, K.Üsteğmen Nazlı, Üsteğmen Murat, Teğmen Ali ve yeni gelen Ali'nin yavuklusu Asteğmen Sevda'dan oluşuyor, Pusat timi.)

Ömer önündeki küçük yazıları artık bulanık görmeye başladığında, gözlerini kırpıştırarak saatlerdir eğik durduğu için tutulan boynu ile doğruldu.

Eli çay bardağına uzanıyordu ki, yine ve yeniden boşaldığını görüp, kapının önündeki postasına seslendi.

" Muhammed!"

Elindeki çaydanlıkla odaya giren Muhammed, çaydanlığı komutanının masasının ilerisinde duran sehpaya bırakıp, hazır ola girdi.

" Muhammed ARGAN, Van! Emredin komutanım!"

Ömer, Muhammed'in elindeki çaydanlığa tuhaf bir bakış atsa da, çocuğa hak verdi. Her beş dakika da bir, çocuktan çay istiyordu. Kantin de, askeriyenin öteki ucunda olduğu, için gayet normaldi yaptığı.

" Benim çayı doldur aslanım."

" Emredersiniz komutanım."

Muhammed'in bardağı doldurduğunda, çalan telefonunu eline alan Ömer bir yandan da postasına doğru konuştu.

" Bekle burada. Şu telefonla konuşayım, sana bir iki belge vereceğim."

Ömer eline aldığı çayın sıcak olmasını umursamadan, büyük bir yudum alırken telefondaki Selim itinin yine niye aradığını düşünerek telefonu açtı.

" Ne var lan?"

Ömer çayından tam bir yudum daha almışken, Selim'in söyledikleriyle Muhammed'in yüzüne doğru tüm çayı püskürttü.

Yüzüne tükürülen çay ile şaşkınca komutanına bakakaldı Muhammed.

Ömer, Muhammed'i umursamadan odadan koşarak çıkarken, aklında tek bir cümle dönüyordu.

"Tomris bayıldı, hastanedeyiz şu an."

****************************************************

Ömer, acil kapısının önünde bir sağa bir sola doğru ilerlerken, ona eş değer adımlarla ilerleyen Selim vardı.

Kardeşini başından kanlar akarken, baygın bir şekilde gördüğünü bir ömür unutamayacaktı.

Silah temizliklerini yaparken, Tomris lavaboya gideceğini söylemişti. Birkaç adım atıp kapıyı yaklaşan Tomris, bir an da dönen kafası ile bayılmış ve yere düşmesinin şiddeti ile kafası yarılmıştı. O sırada odaya yeni giren Selim, Tomrisin başındaki kalabalığı görmüştü. Ardından da yerde yatan biricik kardeşini.

Aranan ambulansla, hastaneye kaldırılmıştı Tomris. Ambulansın arkasından ise, başta Selim olmak üzere tüm tim büyük bir endişe ile gitmişti.

Selim ve Ömer aynı anda durup, sıkıntı ile saçlarını karıştırdılar. Elleri ile yüzlerini sıvazlayıp, tekrardan acil kapısı önünde adımlamaya başladılar. Adımları senkronize biçimde ilerlerken, önlerindeki kapı açılması ile aynı anda durup, doktora doğru acele adımlar attılar.

" Tomris KURT'un yakınları?"

" Ben eşiyim."

" Ben abisiyim."

Selim ve Ömer'in aynı anda konuşması ile doktor önünde ecel terleri döken ikiliye baktı.

" Tomris Hanım şu an gayet iyi. Odaya alacağız. Tedbir amaçlı bugün bizim gözetim altımızda kalacak. Büyük ihtimalle baş dönmesi ile bir baygınlık geçirdi. Bu yüzden de, düşmenin etkisi ile kafası yarılmış. Beş dikiş attık."

Doktor nefeslenmek için durduğunda, hızla konuştu Ömer.

" Niye başı döndü ki? Geçen gün de midesi bulandığı için kusmuştu. Ama oda kokusundan dolayı dediği için, hastaneye götürmemi istememişti."

Ömer'in söyledikleri ile gerginlikle yumruklarını sıkan Selim, Ömer'in omzuna bir yumruk attı.

" Niye götürmüyorsun lan hastaneye salak? Ayrıca böyle bir olaydan niye benim haberim yok?"

" Kız kardeşimle tüm gün beraber olduğunuz için ve eve gelmediğin için olabilir mi acaba gerizekalı?"

İkisi tam tartışmaya dalacakken, doktorun öksürmesi ile hızla ona döndüler. Doktor, bu sefer Ömer'e ithafen konuştu.

" Tomris Hanım belli bir süre, mide bulantısı ve baş dönmesi gibi birçok belirti yaşayacak beyefendi. Bu dönemlerde gayet normal."

Doktorun konuşmaya devam etmesine izin vermeyen Ömer, kalbindeki telaşla titreyen sesi ile konuştu.

" Bu-bu dönem-ler de der-ken? Karım has-ta mı doktor bey?"

Doktor başını iki yana sallayıp, Ömer ve Selim'in dona kalacağı haberi verdi.

" Hayır beyefendi. Tomris Hanım hasta değil. Aksine iki buçuk aylık hamile olan, gayet sağlıklı bir gebe."

Ömer ve Selim dona kalırken, gözlerini kırpıştırarak bir süre öylece kaldılar. Ardından da Selim'in titrek sesi duyuldu.

" Gebe mi?"

Demiş ve Ömer'e doğru bayılmıştı.

Ömer kollarına bayılan Selim'e bir bakış atıp, onu yere doğru fırlattı. Ardından da doktora dönüp titreyen sesi ile konuştu.

" Hamile miyiz biz şimdi?"

Ardından da yerde baygın bir şekilde yatan Selim'in yanında yer buldu.

Yerde baygın bir şekilde yatan ikiliye gülmemek için bir çaba gösteren doktor, ikiliyi kaldırmak isteyen Gökbörü timini eli ile durdurup, iki sedye getirtti.

Tomrisin yattığı odaya alınan ikili, Tomrisin uyanmasına rağmen uyanmadı.

O gün hamile olduğunu öğrenen Tomris, bayılan ikiliye katılan üçüncü kişi oldu...

Veee son. Nasıldı bakalım bölüm?

Minik Yağızımız doğduuuu 👶🏻

Yeğeni için sakalını kesmek isteyen Ömer'in, kendi bebeği için yapabileceklerini düşününce benim yüze yansıyan ifade: 😍🤩

Tomris oda kokusundan kusunca, hepiniz tahmin ettiniz dimi? Sizi gidilerrrr 😁

Bu sıcakta Ömer gibi çay içen var mı yaa? Ben kahvaltı da bir bardak içiyorum anca. Onun dışında içmiyorum genelde. Siz? Çay triyakisi var mı aramızda 👀

Muhammedimin yüzüne çay püskürtülürken ki masumluğu 🤪

Tomrisim hamileeeeeeeeee 🤰🏻

Bayılan Selim, Ömer + ve hamile olduğunu öğrenince tekrar bayılan Tomris 😂

Burada fazla fazla Feriha var. İsteyen gelip alsın 😅

Bugün benim doğum günümmmm veee yeni bölümü bugün paylaşmak istedim. 19 yaşına girdim ve bir yaş daha yaşlandım. Çok çabuk büyüyoruz be. Yıllar çok çabuk geçiyor.

Doğum günümü kutlamak isteyen her arkadaş, bölüme oy verse ve birer tane dahi olsun bölümle ilgili yorum atsa yeter. Kesinlikle çıkarcılık yapmıyorum ehe ehe 🙃

Yeni bölüm yazdıkça atacağım. Şu anlık kesin bir günü yok canlarım.

Bir sonraki bölüme kadar hoşça kalın canlarım...

 

 

 

 

Loading...
0%