Yeni Üyelik
36.
Bölüm

31.BÖLÜM

@yazarpapatya01

Merhabalar canlarımmm.

Keyifler nasıl? Aramızda okula gidecekler cevap vermezse anlayışla karşılarım. Çünkü şu okuldan önceki, küçük heves ama büyük bir isteksizliği anlayabiliyorum. Şimdi burada ben okula gitmiyorum diye size zorbalıkla yapmak vardı ama sizi seviyorum 😘

Bölümü kontrol etmeden atıyorum. Şimdiden bir yanlışım varsa affola.

Bölüme geçmeden önce yıldıza basmayı ve satır arası yorum yapmayı unutmayııın.

İyi okumalar dilerim...

Yazardan (Tomris 18 yaşında):

" Kızım sen eve gir. Ben bir markete gidip geleyim. Annenin birkaç tane istediği şey vardı. Gelirken markete uğramayı unutmuşum."

Tomris başını sallayıp, küçük bir gülümseme ile babasının yanağına küçük bir öpücük bıraktı.

" Bugün için çok teşekkür ederim baba."

Demiş ve utangaç bir gülümseme ile hızlıca arabadan çıkmıştı. Mustafa Bey yüzünde otuz iki diş sırıtışla, biraz önce güzeller güzeli kızı tarafından öpülen yanağına okşayarak arabayı çalıştırdı.

Tomris yüzündeki hafif gülümseme ile kapıyı çaldı. Anahtarla açsa kimseyle karşılaşmış olmazdı ama anahtarı yoktu. Babasının verdiği anahtarı öğrenen Nisa, kavga çıkarmıştı. Tomris'de kavga etmek istemediği için, anahtarı vermiş ve babasının tekrar vermesine rağmen anahtarı almamıştı.

Mustafa Bey ısrar etse de, hiçbir işe yaramamıştı bu ısrarı. Yine de Tomrisin bilmediği bir an da, Tomrisin sırt çantasına koymuştu anahtarı. Tomrisin bundan haberi sonradan olsa da, babasını kırmamak için bir şey söylememişti. Ama yine de kullanmak içinden hiç gelmiyordu.

Bugün ise babası ile dışarıya çıkmışlardı. Mustafa Bey kızı ile vakit geçirmek için çok fazla çabalıyordu. Yemek yerken bile onunla konuşmaya çalışıyor, Nisa'nın kavgalarını ve diğerlerinin davranışlarını umursamıyordu.

Tomris, Nisa'nın yine kavga çıkaracağını bilerek önden önlem almıştı. Baba-kız aktivitelerinden kimsenin haberi yoktu. Ayda birkaç gün birlikte dışarıya çıkıyor, akşama kadar da eve gelmiyorlardı. Mustafa Bey, Aynur Hanım'da dahil -çünkü Aynur Hanım 'da Tomrisi pek istemiyordu- herkese çarşıda arkadaşları ile buluşacağını söylüyordu. Tomris ise işe gittiğini söylüyordu. Bu şekilde de kimsenin haberi olmuyordu.

Tomris kapının açılmasını beklerken, çok zaman geçmeden açılan kapı ile karşısındaki gördüğü kişiye göz devirdi.

Nisa'nın çekilmesini önemsemeden, omuz atarak eve girdi. Biraz daha bu kızın yüzünü görecek olursa, kendi yüzünü unutacaktı.

Garip bir şekilde, kendi yüzünden çok bu kızın yüzünü görüyordu. Ve bu yüzü ezberlemeye başlamıştı. Ne kadar siniri bozulsa da.

" Hop hop! Nereye gidiyorsun?"

Nisa'nın alaylı sesi ile göz devirerek ona döndü.

" Odama gidiyorum. Oldu mu?"

Nisa yüzündeki büyük bir nefret ve alaylı sesi ile tekrardan konuştu.

" Olmadı. Önce bir salona geç. Ondan sonra artık evin yeni 'boş' odasına mı geçersin, yoksa bu evden gider misin göreceğiz."

Tomris bıkkınlıkla derin bir nefes aldı. Yine ne yapmıştır bu mal?

" Yine ne yaptın lan sen?"

" Ben bir şey yapmadım. Sadece gerçekleri gösterdim onlara. Hepsi bu!"

Nisa'ya cevap vermeden salona girdi. Ondan sonra yaşananlar ise oldukça kötüydü. Öncelikle yüzüne atılan photoshoplu fotoğraflar. Ardından ise o güne kadar kalbini paramparça eden en kötü sözler.

O gün o sözler aklına ve kalbine, bir daha çıkmamak üzere saplanmıştı Tomrisin.

O gün 'Keşke seni doğurmasaydım' demişti Aynur Hanım.

Onun arkasına ise 'Senin gibi kardeşimi olduğu için lanet olsun' demişti Oğuz.

Ardından ise iğrenç sesi ile 'Bunca yıldır yetimhanede büyümenden belliydi zaten böyle iğrenç biri olacağın' dedi Mert.

Son olarak ise Tomrisin en umut ettiği kişi olan, Çınar 'Böyle bir ablam olduğu için kendimden nefret ediyorum' dedi.

O gün Mustafa Bey gelmeden, Tomris kendi parası ile aldığı tüm eşyalarını alarak evi terk etti.

Mustafa Bey eve geldiğinde, büyük bir kavga etmişler ve Nisa'nın yalanlarının aksine evde olmadığı günler baba-kız vakit geçirdiklerini öğrenmişlerdi.

Mustafa Bey bugüne kadar hiçbir evladına vurmamıştı. Nisaya kalkan titrek eli de, aynı titremesi ile inmişti o yüzden. Ama onun aksine o gün, Aynur Hanım Nisa'nın yanağında uzun bir süre kalan bir tokat izi bahşetmişti ona.

Bu son ise Tomris için yeni bir başlangıç, ÇELİK ailesi için ise kara günler adına bir fragmandı.

*********************************

Yazardan (Tomris 22 yaşında):

Selim önündeki bilgisayardan araştırmalara son hız devam ederken, Türkiye'de ki tüm Tomris isimli kızları bakıyordu.

Şanslıydı ki Türkiye'de çok fazla Tomris isimli kız yoktu.

Yine şanslıydı ki, yetimhanede büyümüş çok fazla Tomris isimli kız yoktu.

Ve yine şanslıydı ki, annesinin Şanlıurfa'da ki yetimhanede kalan kıza koyduğu Tomris isimli kişi sayısı sadece üç taneydi.

Karşısındaki vesikalık fotoğrafı iyice inceledi. Karşısındaki kadın açık kahve saçlı ve siyah gözlü biriydi. Yarımca hatırladığı anılar ve annesinin anlattığı kadınla hiç benzemiyordu. Direkt geçti o yüzden.

Bu sefer ise karşısında başında yeşil baş örtülü sert görüntüsünü rağmen, sarı kaşları ve mavi gözleri ile tatlı bir kadın vardı. Selim direkt bu seçeneği de eleyerek, sıradaki kişiye geçti.

Şimdiki fotoğrafta ise siyah saçları, mavi ve yeşil arası gözlü bir genç kız çıktı karşısına. Selim ekrana biraz daha yaklaşıp iyice inceledi fotoğrafı. Kafasında hatırladığım birkaç anı ve annesinin anlattıkları ile tamamen uyuyordu bu kadın. Heyecanla kıpırdadı yerinde. Şu an resmine baktığı kişi, yanılmıyorsa süt kardeşi idi.

Annesi bundan 22 yıl önce kardeşine hamileydi. O ve babası, annesi hamile olduğu için ona oldukça dikkat ediyorlardı. Bir gün annesinin suyunun gelmesi ile alelacele evden çıkmışlardı. O gün ne olduysa olmuş ve alkollü bir sürücü yüzünden babasını ve kardeşini kaybetmişti.

Kendisi uzun bir süre kendine gelemese de, Esma Hanım çocuğu için toparlanmış ve ayrıldığı işine bir hafta içinde geri dönmüştü. Geceleri ağlıyor, gündüzleri ile çocuğu ve bir sürü masum yavruyla ilgileniyordu.

O gün ise kader Esma Hanımın kolları arasına küçücük masum Tomrisi bırakmıştı. Esma Hanımın ölen çocuğundan sonra hiçbir şekilde sütü kesilmemişti. Esma Hanım, Allah'ın bir bildiği olduğunu bilerek hiç ah etmemişti.

Tomris geldiği günden beri bir tek Esma Hanım'ın kucağında susuyor ve hiçbir mamayı kabul etmiyordu.

Bu durum sonucunda yurt müdürü ile konuşan Esma Hanım durumu söylemiş ve Tomrisin süt annesi olmuştu.

Tomris iki yaşındayken ise, Esma Hanım'ın tek başına yaşadığını öğrenip rahatsız edenler olmuştu. Esma Hanım'da mecburen memleketine geri dönmek zorunda kalmıştı. Yanına Tomrisi de almak istese de, bekar olduğu için alamamış ve Tomrisi bırakmak zorunda kalmıştı.

Sık sık telefonla Tomris hakkında bilgi alan Esma Hanım, haberlerde o yurtta çıkan yangını görmüş ve bir daha Tomrise hiçbir şekilde ulaşamamıştı.

Geçen haftalarda ise o yurtta birlikte çalıştığı bir arkadaşını görmüş ve Tomrisin hayatta olduğunu öğrenmişti. O günden beri ise Selim'in araştırmaları sürüyordu. Bugün ise sonunda o araştırmaların meyvesini almıştı.

​​Kardeşini bulmuştu...

Selim heyecanla yerinden kalktığımda öğrendiği bilgiler onu o kadar çok mutlu etmişti ki. Kardeşi ile aynı mesleğini yapıyor olması, onu salağa çevirecek kadar sevindirmişti.

Bu mutlu haberi annesine de verdiğinde, ikisi de çok mutluydu.

Öz kızını ve kardeşlerinin kabul etmeyen ÇELİK ailesine rağmen, anne ve oğul yıllar sonra Tomrisle tanışmadan bile ailelerinden bir parça yapmışlardı onu.

*********************************

Yazardan (Tomris ve Ömer'in tanışmasından üç ay sonra) (Tomris 24 ve Ömer 30 yaşında):

Ömer parmağından çıkardığı yüzüğü, direkt çöpe atıp hafiflemiş adımlarla çıktı askeriyeden.

Hedefi belliydi. Tomrisin yanı.

Arabasını binip il karakoluna gidene kadar içi içine sığmıyordu. Sonunda Tomrise açılacaktı. Bu üç ay içinde birçok kez karşılaşmıştı Tomrisle.

Tomrisin yanlış anlamaması için, komutanlarından aldığı onayla sadece mecburi bir nişanlılık olduğunu anlatmıştı Ömer. Gerisini de görev gereği anlatmamıştı. Ama yine de onu söylemek bile rahatlamıştı Ömer'i.

Karakolun önünde arabayı durdurup, aynadan başındaki bereyi düzeltip indi arabadan.

Ezbere bildiği yollardan geçerken o kadar çok heyecanlıydı ki, kalbinin sesi kulaklarında uğulduyordu.

Önümdeki koridordan tam sana doğru adım atıyordu ki, adımlarını sekteye uğratacak bir görüntü ile karşılaştı. Tomris bir adama sarılıyordu. Hem de bu sarılmanın çokça özlem dolu olduğu çok uzaktan bile anlaşılıyordu.

Ömer bir an elini ayağını nereye koyacağını bilemedi. Gözleri dolacak gibi olunca hemen içinden sövdü kendine. Normal de hiçte duygusal biri değildi. Ama konu Tomris oldu mu, her duyguyu yükseklerde yaşıyordu.

Bir an içinden gitmek gelse de o Tomrise güveniyordu. Ya da güvenmek istiyordu. Bilmiyordu. Ama bildiği tek bir şey vardı ki, o da Tomrise karşı olan içindeki hislerin karşılıksız olmadığıydı.

O sırada Tomrisin ağzından duyduğu sözler, alev alan kalbine bir kova soğuk su dökmüştü.

" Hoş geldin abi. Seni çok özlemişim."

O gün tanıştı Ömer ve Selim. Selim ilk andan itibaren Ömerle atışmaya başlamış, ilk başlarda bunu çok önemsemeyen Ömer sonradan bir an da Selimle laf dalaşına girerken bulmuştu.

Bu süreçte ise ikisini büyük bir mutlulukla izleyen Tomris vardı. İki sevdiği insan yanındayken, ondan mutlusu yoktu.

*********************************

Yazardan (İsteme günü):

Tomris heyecanla üstündeki elbiseyi düzeltirken, kalbi yerinden çıkacakmış gibi atıyordu.

O büyük gün gelmiş ve Tomrisle Ömer, evliliğe bir adım daha yaklaşmıştı.

Bugün Ömer ve Tomris bir nevi sözlenecekti. Bu söz işi ise iki gencin de mutluluktan havaya uçmasına sebep oluyordu.

Şu an Ankara'da, Esma annesi ve abisinin evindeydi Tomris. Aile arasında küçük bir söz yapacaklardı.

Bu mutlu günde, Tomrisi babası da yalnız bırakmamıştı. Ömerle tanışan Mustafa Bey, ilk andan sevmişti damadını.

Ömer'in anne ve babası olmadığı için, istemeye kimi getireceklerini bilememişlerdi. O an ise Mustafa Bey yetişmişti yardımlarına. Tomrisle de konuşmuş, ve Ömer'in yanında gelecek kişi kendisi olacağına karar vermişlerdi. Babası bunu dediğinde hiçbir şekilde üzülmemişti Tomris. Aksine bu mutlu günde, sevdiği adamı yanında kendi babası da olsa birinin durması onu çok mutlu etmişti.

Tomris aynadan görüntüsüne son kez baktı. Boydan bir elbise giymişti. Elbisenin rengi saks mavisiydi. Askılı kolları ve v yakası ile oldukça hoşuna giden bir elbiseydi. Çok az bir göğüs dekoltesi vardı. Ama o da çok rahatsız edecek şekilde değildi.

Altına ise siyah bacağına dolamalı bir topuklu giymişti. Ayakkabısının altı temiz olduğu için, giymesinde bir sorun olmamıştı. Takı olarak ise Selim abisinin hediyesi olan, mavi taşlı koleyi takmıştı.

( Yırtmaçsız şekilde bu elbiseyi düşünebilirsiniz.)

Saçlarını ise dalgalı bir şekil vermiş ve bırakmıştı. Ömer'in açık saçlarına olan zaafını bildiği için, saçlarını toplamamıştı.

Gözlerinin rengini belli eden buğulu bir makyaj yapmış, dudaklarına açık renk bir ruj sürmüştü.

Aynadan kendisine bakarken çalan kapı ile nefesini tuttu. Odasının kapısı açılırken, kapıda annesini gördü.

" Hadi kızım geldiler."

Esma Hanım hafif dolu gözlerle konuşmuştu. Tomrisle birkaç saat önce, baya duygusal anlar yaşamışlardı.

Tomris başını sallayıp odadan çıktığında, yüzü sirke satan abisini gördü. Yine de ona bir şey demeden kapının önüne gelip, kapıyı açtı.

Açtığı kapıda gördüğü bedenle, nefesleri sekteye uğramıştı.

Ömer'in üzerinde, beyaz gömlekli bir siyah takım elbise vardı. Ceketinde ise, Tomrisle uyumlu mavi bir mendil vardı.

Bir elinde büyük bir demet mavi gül, diğer elinde ise büyük bir kutu çikolata vardı.

Ömer kısa bir an gördüğü güzellik ile yerinde kalakalırken, seslenmeleri ile kendisine gelmişti.

Önce Ömer, ardından Mustafa Bey ve Ömer'in kardeşleri eve giriş yapmıştı.

Tabi eve giren Nazlıyı gören Selim'in yüzü aydınlanmıştı.

Salonda bir süre oturulumuş, sohbet etmişler, ardından ise gelen kahveleri içmişlerdi. Tomris Ömer'in kahvesine hiçbir şey atmamıştı. Zaten özel kuvvet askerine de öyle bir kahve içirerek, dalga geçmiş olurdu.

Ardından isteme yapılmış ve sıra söz yüzüklerini takmaktaydı.

Mutfaktaki söz tepsisini almaya giden Nazlı, tepside sadece yüzükleri görmüştü. Tepsinin önünde ise Selim.

O sırada kıpkırmızı bir yüzle bir anda öksürmeye başlayan Selimle, gecenin sonunu hastane de bitirmişlerdi.

Tomrisin evliliğe yaklaşmasının üzüntüsü ve söz yüzüğünün kısmet açtığını bilen Selim, çareyi kırmızı şeriti yutmakta bulmuştu.

Ama şeriti tek seferde yutmaya çalışan Selim, kendini hastane de bulmuştu.

Belki bu şeriti yutmak yeterli olmazdı. En iyisi düğün şeridini de yutmasıydı. İşte o zaman Nazlı ile evlenebilirdi...

Evet bir bölüm daha bitti. Nasıldı?

Ayyy kitappade bölüm aralarında resim ekleme özelliği gelmiş çok sevindim. Önceki bölümlerdeki resimleri buraya da yükleyeceğim.

Bu bölüm aklınızda kalan bazı soru işaretleri gitsin diye yazdım. Umarım sıkılmamışsınızdır.

Tomrisin evden gitmesinin asıl sebebi ortaya çıktı. O sonda Aynur Hanım Nisa'ya tokta atmasına rağmen, nedense pek Aynur Hanım'a karşı iyi bir şey düşünemedim. Siz?

Selim ve Tomrisin süt kardeş olmasını saçma bulanlar, umarım bu bölümde neden süt kardeş olduklarının sebebini öğrenmişlerdir...

Esma Hanım neden sizi çok seviyorum 😍

Tabiki de Tomris ve Selim'in sarıldığı sahne de, açıklama dinlemeden giden bir karakter yazmayacağım 😎

Selim'in şeridi yutup da, akıllanmaması 😂

Bölüm erken gelecek diyip de, bir hafta sonra atan ben ehe ehe

Ömer ve Tomrisin bebeği için cinsiyet tahmini eşit gidiyor. Bu yüzden de, whatsAppda ki kanalımdan bir oylama yapacağım. Oradan da kesin bir karara varacağız.

Bir sonraki bölüme kadar hoşça kalın canlarım...

Loading...
0%