Yeni Üyelik
7.
Bölüm

4.Bölüm

@yazarpapatya01

Merhabalar canlarım.

Yeni bölümle geldiiiim. Bölüme geçmeden önce yıldıza basmayı ve satır arası yorum yapmayı unutmayın lütfeeeen.

Kontrol etmeden atıyorum. Bir yanlışım varsa lütfen yazın.

İyi okumalar...

Ömer KURT: 

Önümdeki kağıtta yazan şehir ile yarım saattir bakışıyorduk.

Şanlıurfa... 

Gerçekten hayatın bizimle oynadığını düşünmeye başlamıştım.

Daha Tomris ile o şehir için konuşma yapmamız üzerinden bir gün bile geçmemişti.

Ortak bir karar alarak, uzun bir süre daha o şehre gitmeme kararı vermiştik.

Ama hayat bize büyük bir el hareketi çekerek, siz mi karar alırsınız yoksa ben mi diyerek bize hayatın gerçeklerini göstermişti.

Önümde ki kağıtta, tim ile yeni görev yerimiz olan Şanlıurfa Tugayı yazıyordu. Ve tabi ki de eş durumundan Tomrisin de yeni görev şehri idi.

Aslında tim ile gitme şansımız olmazdı normalde. Hele ki Alinin daha üç yıllık görev süresi olduğu için tayini olamazdı normalde. Ama benim üstlerle konuşmam sonucu bu timi zor da olsa kurmuştum. Ve tim gayet iyi işler çıkardığı için üstler bizi ayırmak istememişti büyük ihtimalle.

Bizim için şehir fark etmezdi zaten. Vatanımızı her yerinde hizmet etmek bizim için bir onurdur. Ki Tomris için de aynı şey geçerli. Ama Tomris bir çok şey yaşadığı o şehre dönmek istemiyordu. Daha doğrusu kendisini hazır hissetmiyordu. Onları görüp geçmişi ile yüzleşmek ağır geliyordu ona. Biliyordum, biliyordum çünkü bütün hislerini tek tek anlatmıştı bana uzun uzun.

Ne yapacağımı bilemez bir şekilde dururken aklıma gelen tim ile onların yanlarına gitmeye karar verdim. Hem onlara da yeni tayin yerini açıklar, hem de Tomrise ne diyebileceğimi konuşurduk.

Hızla odamdan çıkıp, tim odasına gittim. Odaya girdiğimde hiç biri beni fark etmemişti.

Hepsi gözlerini kırpıştırarak Ali'ye bakıyorlardı. Ali ise meraklı bir ifade ile onlara bakıyordu.

Ne olduğunu anlayınca hafifçe güldüm.

Hepsi sesimi duyması ile ayağa kalktı. Tam selam vereceklerken, elimle durdurdum.

" Rahat!" 

Koltuğa geçip oturmamla, hepsi yerlerine oturdu. Ali'nin heyecanla bana dönmesi ile sıranın bana geldiğini anlayıp, büyük bir merakla soracağı soruyu beklemeye başladım.

" Komutanım, size bir soru sorabilir miyim?"

" Sor kardeşim, sor."

" Nedenin tersi neden, neden komutanım?"

Ali'nin yüzüne boş boş bakarken ağzımdan çıkan tek kelime şu oldu.

" Hı?" 

" Nedenin tersi diyorum komutanım. Neden, neden?"

Bir süre düşünsem de aklıma hiç bir şey gelmemişti. Hakikaten nedenin tersi neden, neden?

" Neden acaba? Niye yani? Hakikaten nedenin tersi neden, neden? Neden yani? Niye yapıyorlar bunu? NEDEN LAN!"

Sonda iyice yükselmemle hepsi yerlerinden sıçramışlardı. Bana anlamsız bakışlar atarlarken, Murat nereden bulduğunu bilmediğim terliği Ali'nin kafasına fırlattı.

" Al işte, sonunda senin sorularınla delirdi abim."

" Ya abi benim ne suçum var sanki! Alt tarafı nedenin tersini neden, neden olduğunu merak ettim. Ne var yani bunda? Ben nedenin tersi neden, neden merak edemez miyim? Benim buna hakkım yok mu abi? Aşk olsun yani! Sen bir merağı çok mu görüyor-"

Murat'ın nereden çıkardığını anlamadığım ikinci terliği de, Ali'nin ağzına atması ile Ali susmuştu. Hepimiz rahatlamışlıkla derin bir nefes verdik. Ammada konuştu ya!

" Ali senin şu soruların, vodafone kelimesinin sonunda ki 'e' gibi gereksiz kardeşim."

Nazlı'nın her zaman ki laf sokmasından nasibini alan bugünde Ali oldu.

Ben Ali ve Nazlıya sırıtarak bakarken, bir an da Nazlı'nın bana dönmesi ile irkildim. Gözlerini kısmış bana bakıyordu. Anlaşılan küçük annemiz benim sıkıntımı hemen anlamıştı.

" Anlat bakalım abi. Seni bu duruma düşüren ne?"

İçli bir nefes bıraktım ortaya. Tüm tim benden bir cevap bekliyordu. Uzatmanın manası yoktu. Tek seferde söyleyecektim.

" Bugün Albay beni yanına çağırdı ve yeni göreve yerimizin Şanlıurfa Tugayı olduğunu söyledi."

Murat anlamsız bakışlarla konuştu.

" İyi o zaman abi gidelim. Ne var bunda bu kadar düşünecek?"

Ahmet, Murat'ın ensesine vurdu.

" Salak mısın oğlum sen? Abimin dediği şehir hangi şehir bir daha düşün bakayım bir. "

" Şanlıurfa işte abi, bunda ne var sank- hass! Nasıl lan?"

Murat'ın dehşete düşmüş sesi ile durumun kötülüğünü bir kez daha kavramış oldum. İhtiyaçla Nazlıya döndü bakışlarım.

" Nazlı, abim... Sen bir fikir versen bana. Ben ne yapacağımı bilmiyorum."

" Abi, Tomris ile üç yıldır evli olan biz değiliz ki. Onunla evli olan sensin. Onu senden daha iyi tanıyan kimse yok."

Haklı cümleleri ile ne diyeceğimi bilemedim.

" Tamam, Tomrisi her mimiğine kadar ezbereyim. Ama böyle bir konu da ne der ne yapar kestiremiyorum. Daha dün konuştuk bu konuyu Nazlı. Uzun bir süre daha oraya gitmek istemediğini söyledi bana. Şimdi ben daha dün bunları konuşmamışız gibi yanına gidip, nasıl Urfaya tayinimiz çıktı oraya gideceğiz diyeyim?"

Nazlı gözlerini kısmış bir şekilde bana baktı bir süre.

" Abi, Tomris düz biri. Sen lafı evirip çevirirsen asıl o zaman sinirlenebilir. Hem hepimiz onun vatan aşkını biliyoruz. O yüzden ne olursa olsun sana kızmayacağına eminim. Bu durumu da olgunlukla kabul eder bence. İlk başta belki biraz üzülür ama işin içine vatan girdiğini bildiği için sonuna kadar yanında olur."

Nazlının sözleri biraz rahatlamamı sağlamıştı. Sıkıca sarıldım ona. Kulağına eğilip fısıldadım.

" Teşekkür ederim küçük annem."

Geri çekilip time bakarak konuştum.

" Siz de vedalaşacağınız kişilerle vedalaşıp, doldurmadığınız dosyalarınız varsa onlara bakın. Bugün burada son günümüz. Bir hafta iznimiz var. O süreçte ev işini de hallederiz."

Hepsi ayağa kalkıp hazır ola geçti.

" Emredersiniz komutanım."

" Emredersiniz komutanım."

" Emredersiniz komutanım."

" Emredersiniz komutanım."

Hepsine ters ters baktım. 

" Emir vermedim lan. Sadece abiniz olarak yapmanız gerekenleri söyledim. Anladınız mı?"

" Emredersiniz abi."

" Emredersiniz abi."

" Emredersiniz abi."

" Emredersiniz abi."

Hepsine siz salaksınız bakışları atarak odadan çıktım. Vallahi salaktılar. Hem de harbi olanlardan.

Odaya geçince direkt araba anahtarını aldım. Üstümü değiştirmeme gerek yoktu. Zaten işim bitince geri dönecektim buraya. Halletmem gereken bir kaç dosya vardı.

Araba ile askeriyeden çıktığım da gerginliğim yine belli olmuştu. Nazlı her ne kadar dediklerinde haklı olsa da, ben de Tomrisi oraya götürmek istemiyordum. Geçmişte yaşanmış her şeyi, noktasından virgülüne kadar biliyordum. Ve ben, bunca yaşanmış, Tomrise yaşatılmış şeylerden sonra, Tomrisi görmeyi onunla konuşmayı hak etmediklerini düşünüyordum. Ben ,bunca yıl ona anne de, baba da ,abi de oldum. Bundan sonra da olurdum. Onlara ihtiyacımız yoktu. Bir tek Mustafa babamla görüşsek yeterliydi. Fazlasına gerek yoktu.

Karakola geldiğim de beni görmeleri ile bahçe kapısını açmışlardı. Arabayı diğer arabaların yanına park edip arabadan indim.

Binaya doğru seri adımlar atarken, beni görüp tanıyanlar selam veriyordu. Tam o sırada amiri gördüm. Ona doğru adımlarken o da beni görmüştü.

" İyi günler amirim."

" İyi günler oğlum. Nasılsın?"

" Çok şükür iyiyim amirim. Siz nasılsınız?"

" Ben de iyiyim oğlum çok şükür. Tomrise ben tayin işini söylemedim. Sen konuşursun diye düşündüm. Sen de her halde onun için geldin."

" Evet amirim. Şehir konusu biraz sıkıntı bildiğiniz üzere. Ben de kendim gelip konuşmak istedim."

" İyi yapmışsın evlat. Ben daha fazla seni tutmayayım. Sen de Tomrisin yanına git."

" İyi o zaman ben gideyim amirim. Tekrardan iyi günler."

" İyi günler kara oğlan."

Küçük bir baş selamı verip, Tomrisin odasına doğru ilerledim.

Çıktığım iki kat sonunda, koridorun sonunda Tomrisin odası görüldü.

Odaya yaklaştıkça içime doğan kötü hisler ile adımlarımı hızlandırdım. Odanın önüne geldiğim de duyduğum sesler ile kapıyı çalmak üzere olan ellerim durdu.

" Bize bir şans ver Tomris. O Ömer denen adam umrumda bile değil. En fazla boşanırsınız. Bu çokta önemli değil gerçi. Boşanmasanız da olur. Benim için sorun değil. Bir süre böyle ilerleriz."

" Ne diyorsun lan sen! NE SANIYORSUN SEN BENİ! Bak oğlum bunu bir kez söyleyeceğim. Sen de bir daha bu konuyu açmayacaksın. Ben kocama aşığım ve ona ihanet edecek kadar aşağılık bir kadın değilim. Bunu beyin yerine ot olan o kafana sokacaksın."

" Ehh be sen de ne naz yaptın kızım. Bak benimle bir gün geçir-"

Sinirden seğriyen gözlerimle, o itin laflarının devamını dinlemeden odaya daldım. O sırada Tomrisin şaşkın sesini duysam da umursamadım.

" Ömer?"

" Senu çiktuğun yere geru sokarum hamsi kafalu!"

Diyip kafayı gömmem bir oldu. Tomris beni geri çekmeye çalışmadan köşe de bizi izliyordu. Burak denen itin üstüne çıkıp yumruklarımı tek tek yüzüne indirdim.

" Demek benum hatunuma yavşarsun sen oyle! BIRAKUR MUYUM ULA BEN KARUMU! BENUM KARUMLA BİR GUN GEÇIRECEKSUN OYLE! SENUN AĞZUNA EDERUM ULA BEN! BENUM KARUMLA HAYAL KURAMAZ KIMSE!"

O sırada geri çekilmemle tekrardan öne atılmak için hamle yaptım. Ama kaç kişilerse çekilemedim bir türlü.

" Çekilun ula! Benum karuma o laflaru eden adamu yaşatmam ben!"

" Ömer, oğlum tamam sakin ol. Ben halledeceğim. Tomris sen de orada kocanı gülerek izleyeceğine, gel de götür şuradan kocanı."

" Emredersiniz amirim."

Tomris bana yaklaştıkça, beni tutan beş adamdan kurtulup, önümde ki itin karnına bir tekme attım. Parmağımı sallayarak konuşurken onun inlemelerini umursamadım bile.

" Bir daha senu karumun yanunda görur isem, yarum kalan işumu tamamlarum. Meslekten atulmam bile umrumda olmaz. Anladun benu değul mi fişkuyen!?"

" A-anladım a-abi."

" Eyu boyle akullu ol!"

Yanımda duran Tomrisin elini tutup binadan çıktım.

Beni arka bahçeye yönlendirirken, derin derin nefesler alarak kendimi sakinleştirmeye çalışıyordum. Gerçi çabam da boşunaydı. Benim sakinleşmemi sağlayacak şey, sevdamın kokusuydu.

Arka bahçeye geçmemizle direkt bana dönerek sarıldı. Ben de sıkıca ona sarılıp, bahçede ki kişileri umursamadan kafamı boynuna gömdüm. İşte beni sakinleştirecek mabedim. Derin derin nefesler alırken, git gide gerilen kaslarım gevşiyordu. O sırada Tomrisin ellerini saçlarım da hissettim.

" Bu şive ile çok ateşli olsan da sakinleşmen lazım koca oğlan. Bu kadar çok şive ile konuşmak istiyorsan evimiz de istediğin gibi konuşabilirsin efulim."

Dedikleri ile sırıtmadan edemedim. Beni nasıl sakinleştireceğini biliyordu küçük hanım.

" Sen ista yeter ku, ben isteduğun gibi konuşurum da efulim."

" Seni seviyorum koca oğlan."

" Senu seveyrum kuçuk hanum."

Demiş, ardından ise alnına bir öpücük bırakmıştım. Tomris benden bir adım uzaklaşarak konuştu.

" Şimdi söyle bakalım. Sen mesai saatleri içinde neden yanıma geldin? Yoksa görev mi var? Ne kadar süreli? Ne zaman gideceksin? Ayy vaktimizi boşuna harcadık o ot beyinli yüzünden."

" Yok Tomris öyle bir şey. Ben başka bir şey için geldim."

Ne diyeceğimi bilemeyerek sustuğum da, Tomris dayanamamış olmalı ki konuştu.

" Eee ne için geldin söylesene! Niye susuyorsun?"

İçime derin bir nefes çekerken, ne olacaksa tek sefer de olsun diyerek açtım ağzımı yumdum gözümü.

" Tomris timimin ve benim tayinim Urfaya çıktı. Eş durumundan dolayı da haliyle sen de geleceksin. Yani kısaca uzun bir süre Urfadayız."

Gözlerim yumulu bir tepki beklerken, hiç bir şeyin olmaması ile yavaşça gözlerimi açtım.

Tomris koca gözlerle donmuş bir şekilde bana bakarken ağzından tek bir cümle çıktı.

" Ben böyle şansın...

Eveet bir bölümün daha sonuna geldik. Nasıldı?

Tomrisin son cümlesini siz nasıl tamamlarsınız?

Saf Alimiz?

Terlikçi Muratımız?

Küçük annemiz Nazlı?

Ömer ve mükellef şivesi?

Burak için sövme satırı burası?

Bizim kız da Ömeri nasıl sakinleştireceğini biliyor haa mvhghgkdggdf

Karadeniz şivesi bilmiyorum. Yanlış olduysa kusuruma bakmayın.

Bir sonra ki bölüme kadar hoşça kalın canlarım...


Loading...
0%